Herhangi bir metni seçin ve dinlemek için simgeye tıklayın!

Tarihte 5 nisan olayları

5 NisanTarihte Bugün   Miladi takvime göre yılın 95.günü
Mart – Nisan – Mayıs
1 2 3 4 5 6 7
8 9 10 11 12 13 14
15 16 17 18 19 20 21
22 23 24 25 26 27 28
29 30

Olaylar

  • 1453 – Fatih Sultan Mehmet’in donanması, İstanbul sularına geldi.
  • 1614 – Pocahontas ile John Rolfe evlendi. Powhatan adlı Kızılderili kabilesinin reisinin kızı, İngilizlere esir düşünce, tütün yetiştiricisi Rolfe ile tanışmıştı.
  • 1795 – Fransa ile Prusya arasında Basel Antlaşması imzalandı.
  • 1804 – Kayıtlara geçen ilk meteor, İskoçya’ya düştü.
  • 1818 – Şili Bağımsızlık Savaşı sırasında Maipú Muharebesi gerçekleşti.
  • 1909 – Osmanlı İmparatorluğu’nda İttihad-ı Muhammedi Fırkası kuruldu.
İttihad-ı Muhammedî Fırkası
Kısaltma İMF
Kurucu Derviş Vahdeti
Kuruluş tarihi 5 Nisan 1909
Kapanış tarihi Bilgi yok
Önceli Yok
Ardılı Kapandı
Merkez İstanbul
Gazete(ler) Volkan
İdeoloji İslamcılık

İttihad-ı Muhammedî Fırkası, Osmanlı İmparatorluğu’nda İkinci Meşrutiyet döneminde faaliyet gösteren İslamcı siyasi parti.

5 Nisan 1909’da kuruldu. Adı, günümüz Türkçesinde Muhammedçi Birlik Partisi anlamına gelir. Kurucusu Derviş Vahdeti’dir. Kurucuları arasında Derviş Vahdeti haricinde Ferik Rıza Paşa, Süheyl Paşa, Mehmet Sadık Efendi gibi muhalif isimler de bulunuyordu. Said Nursî önceleri cemiyete destek vermiş olsa da, kullanılan üslubu beğenmediğinden cemiyetle ilişkisini kesmiştir. Cemiyet, kuruluşunu Ayasofya Camii’nde okutulan bir mevlitle ilan etmiştir.

Tarihi

Cemiyet, kendisini fırka olarak tanımlıyor ve partinin (fırkanın) gerçek başkanının ve yol göstericisinin Muhammed olduğunu dile getiriyordu. Parti üyeleri “Volkancılar” veya “Muhammedîler” olarak anıldılar.

Fırka kurulduktan kısa süre sonra Volkan gazetesi de yayına başladı. Derviş Vahdetî ve diğer Volkan yazarları, başlangıçta İttihat ve Terakki Cemiyeti’ni desteklemişlerse de daha sonra İttihatçıların özgürlükleri kısıtlayıcı uygulamalarını ve diğer politikalarını eleştirip muhalif bir parti olmuşlardır. İttihatçılar da onları totaliterlik (istibdat) ve irtica taraftarlığı ile suçlamışlardır.

İslamcı olmasına rağmen bu parti, diğer İslamcı çevrelerin muhalefetiyle karşılaşmış, Sırat-ı Müstakim, Beyanü’l-Hak gibi gazete ve dergiler partiyi sert bir dille eleştirmiştir.[1]

Zamanla meşrutiyet rejimine, dönemin hükûmetine ve İttihatçılara hakaretamiz bir üslupla ağır eleştiriler yöneltiyordu. Volkan gazetesini, muhalif MizanSerbesti, Osmanlı ve İkdam gazeteleri izledi. İttihat ve Terakki ise Tanin ve Şûra-yı Ümmet gazeteleri vasıtasıyla eleştirilere yanıt veriyordu.

Halk, toprak kayıplarından İttihatçıları ve meşrutî yönetimi sorumlu tutuyor; VolkanSerbesti gibi gazeteler toplumda İttihatçılara karşı olan öfkeyi körüklüyordu. Toplum böylesi bir gerilimin içindeyken Serbesti gazetesinin başyazarı Hasan Fehmi Bey’in Galata Köprüsü’nde öldürülmesi gerilimi iyice tırmandırdı. Hasan Fehmi’nin muhalif bir gazetenin başyazarı olması, kamuoyunda bu cinayetin İttihat ve Terakki’nin bir suikastı olduğu algısı oluşturdu. Bu olaydan bir hafta sonra 31 Mart Olayı patlak verdi. Olay ilk önce askeriyede başladı. Asker “Biz meşrutiyet değil, şeriat isteriz” diye silahlanmış, üstlerinin ikazlarına uymayarak isyan etmişti. İsyan toplumun daha geniş kesimlerine yayıldı ve isyancılar meclisi basıp bir nazırı öldürdü. Olaylar Hareket Ordusu tarafından bastırıldı. İttihad-ı Muhammedî Fırkası üyeleri ise halkı kışkırttıkları, isyana teşvik ettikleri gerekçesiyle Divan-ı Harp’te yargılanmış, Derviş Vahdeti idam edilmiştir.

Tarık Zafer Tunaya’ya göre, İttihad-ı Muhammedî Fırkası, “parlamento içinde kurulmuş, klerikal, gizli ve ihtilalci eğilimli bir parti değildir“.

  • 1925 – Kahramanmaraş, İstiklal Madalyası aldı.
  • 1930 – Hindistan’da 300 millik yürüyüşünü tamamlayan Mahatma Gandhi, Dandi sahiline ulaştı.
  • 1936 – Mississippi’de meydana gelen bir kasırgada 233 kişi öldü.
  • 1941 – Anıtkabir için açılan proje yarışması sonuçlandı; Emin Onat ve Orhan Arda’nın teklif ettikleri proje seçildi.
  • 1944 – II. Dünya Savaşı: Yunanistan’ın bir kasabasında 270 kişi, Naziler tarafından öldürüldü.
  • 1945 – II. Dünya Savaşı: Tito, Sovyetler Birliği ile dostluk anlaşması imzaladı.
  • 1946 – Missouri Zırhlısı, ABD’de ölen Türkiye’nin Washington Büyükelçisi Münir Ertegün’ün naaşını İstanbul’a getirdi.
  • 1949 – Illinois’de bir hastanede çıkan yangında 77 kişi öldü.
  • 1951 – Ethel ve Julius Rosenberg, Sovyetler Birliği için casusluk yapma suçundan idama mahkûm edildiler.
  • 1973 – Pierre Messmer, Fransa Başbakanı oldu.
  • 1983 – CHP eski Genel Başkanı Bülent Ecevit’e, yurt dışına çıkış izni verildi. Ecevit, Sosyalist Enternasyonal toplantısı için Portekiz’e gitti.
  • 1984 – Cidde-Şam seferini yapan bir yolcu uçağı, Suriye uyruklu bir hava korsanı tarafından kaçırılarak Yeşilköy’e indirildi.
  • 1992 – Bosna-Hersek Hükûmeti bağımsızlığını ilan etti.
Bosna-Hersek
  • Sırp-Hırvatça (Latin): Bosna i Hercegovina
    Sırp-Hırvatça Kiril: Босна и Херцеговина
Bosna ve Hersek
Bosna-Hersek bayrağı
Bayrak
{{{arma_açıklaması}}}
Arma
Millî marş
Sırp-Hırvatça: Državna himna Bosne i Hercegovine
Sırp-Hırvatça: Државна химна Босне и Херцеговине
“Bosna-Hersek Devlet Marşı”

Bosna-Hersek haritadaki konumu
Başkent

ve en büyük şehir
Saraybosna
43°52′K 18°25′D
Resmî dil(ler) Boşnakça, Sırpça, Hırvatça
Etnik gruplar

(2013)[1]
  • %50,1 Boşnak
  • %30,8 Sırp
  • %15,4 Hırvat
  • %3,7 diğer
Demonim
  • Bosnalı
  • Hersekli

[2][3][4]

Hükûmet Federal parlamenter direktörlük cumhuriyeti
• Yüksek Temsilci
Christian Schmidta
• Cumhurbaşkanlığı Konseyi Başkanı
Željka Cvijanovićc
• Cumhurbaşkanlığı Konseyi Üyeleri
Denis Bećirovićb
Željko Komšićd
• Bakanlar Kurulu Başkanı
Borjana Krišto
Yasama organı Parlamenterler Meclisi
• Üst meclis
Halklar Meclisi
• Alt meclis
Temsilciler Meclisi
Kuruluş tarihi
• Bosna Banlığı
1154
• Bosna Krallığı
1377
• Osmanlı fethi
1463
• Avusturya-Macaristan yönetimi
1878
• Yugoslavya’nın oluşumu
1 Aralık 1918
• ZAVNOBiH
25 Kasım 1943
• Bosna-Hersek Sosyalist Cumhuriyeti’nin kurulması
29 Kasım 1945
• Yugoslavya’dan bağımsızlığını ilan etmesi
3 Mart 1992
• Washington Anlaşması
18 Mart 1994
• Dayton Anlaşması
14 Aralık 1995
Yüzölçümü
• Toplam
51.209 km2 (125.)
• Su (%)
%1,4
Nüfus
• 2022 tahminî
azalış 3.434.000 (135.)
• 2013 sayımı
3.531.159
• Yoğunluk
69/km2
GSYİH (SAGP) 2024 tahminî
• Toplam
artış $71,640 milyar (110.)
• Kişi başına
artış $20.734 (81.)
GSYİH (nominal) 2024 tahminî
• Toplam
artış $28,738 milyar (115.)
• Kişi başına
artış $8.317 (85.)
Gini (2015) ▼ 32.7
orta
İGE (2021) artış 0.780
yüksek · 74.
Para birimi Değiştirilebilir mark (BAM)
Zaman dilimi UTC+01 (OAS)
• Yaz (YSU)
UTC+02 (OAYS)
Tarih formatı g. a. yyyy. (Milat)
Trafik akışı sağ
Telefon kodu +387
ISO 3166 kodu BA
İnternet alan adı .ba
  1. Yüksek Temsilci, Dayton Anlaşması’nın uluslararası sivil denetçisi olarak seçilmiş ve seçilmemiş yetkilileri görevden alma ve yasa çıkarma yetkisine sahiptir.
  2. Mevcut Cumhurbaşkanlığı Konseyi Başkanı (Boşnak)
  3. Mevcut Cumhurbaşkanlığı Konseyi Üyesi (Sırp)
  4. Mevcut Cumhurbaşkanlığı Konseyi Üyesi (Hırvat)

Bosna-Hersek, kısa haliyle B&H (BiH / БиХ), resmî adıyla Bosna ve Hersek (Boşnakça, Sırpça, Hırvatça: Bosna i Hercegovina, Sırp Kiril: Босна и Херцеговина), Balkanlar’da 51.197 km² yüz ölçümlü bir ülke. Kuzey, batı ve güneyden Hırvatistan; doğudan Sırbistan ve güneydoğusunda Karadağ ile çevrili olup Adriyatik Denizi’ne Neum şehrinin olduğu yerde yalnızca 20 km’lik limansız bir kıyısı bulunmaktadır. Ülkenin coğrafyası merkez ve güneyde dağlık, kuzeybatıda tepelik, kuzeydoğuda düzlük bir karakter sergiler. Başkent ve en büyük şehir olan Saraybosna, birçok yüksek dağla çevrelenmiştir. Ülkenin çoğunluğunu kaplayan Bosna bölgesinde karasal iklim görülür, bu bölgede yazları sıcak, kışları kar yağışlı ve soğuktur. Ülkenin güney kıyılarındaki daha küçük Hersek bölgesinde ise tipik Akdeniz iklimi görülür. Bosna-Hersek doğal kaynaklar açısından da zengin bir görünüm arz eder.

Bosna-Hersek’te insan yaşamı Üst Paleolitik çağında, kalıcı yerleşim ise Cilalı Taş Devri’ne ait Butmir, Kakanj ve Vučedol kültürleriyle başladı. Hint-Avrupa halklarının ulaşmasının ardından İlirya ve Kelt uygarlıkları bölgeye yerleşti. Kültürel, siyasi ve sosyal açılardan zengin ve karmaşık bir tarihe sahip olan ülkede bugün çoğunluğu oluşturan Güney Slavları’nın yerleşmesi 6 ile 9. yüzyıllar arasına rastlar. 12. yüzyılda kurulmuş Bosna Banlığı’nı takip eden 14. yüzyıl Bosna Krallığı, 1463’te Osmanlı İmparatorluğu tarafından yıkıldı. Bosna-Hersek 19. yüzyıl sonlarına dek Osmanlı hakimiyetinde kaldı. Osmanlılar bölgeye İslam’ı getirdiler ve ülkenin sosyokültürel yapısını büyük oranda değiştirdiler. 1878’deki Berlin Kongresi uyarınca Bosna Vilayeti fiilen Avusturya-Macaristan hakimiyetine girdi. İki savaş arası dönemde Yugoslavya Krallığı’na katılan Bosna-Hersek, II. Dünya Savaşı’nın ardından yeni kurulan Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti’ni oluşturan federe cumhuriyetlerden biri oldu. Yugoslavya’nın dağılmasını takiben 1992’de bağımsızlık ilan eden Bosna-Hersek, yeni kurulan devleti kabul etmeyen Sırp toplumu nedeniyle üç yıl sürecek Bosna Savaşı’na sürüklendi. Savaş 1995’te imzalanan Dayton Antlaşması ile sona erdi. Antlaşmaya göre ülkede barışı uygulayacak Barışı Uygulama Konseyi adı altında uluslararası bir konsey kuruldu. Konsey tarafından kurulan Bosna-Hersek Yüksek Temsilciliği cumhurbaşkanını görevden alma dahil birçok yetkiyle donatıldı. Ayrıca üçlü cumhurbaşkanlığı ile ülkedeki üç etnik grup temsil edilmesi sağlandı.

2013 sayımına 3,531,159 nüfusa sahip olan ülke anayasada kurucu halklar olarak belirtilen ve eşit haklara sahip olan üç etnik gruba ev sahipliği yapmaktadır. Bu gruplar nüfusun %50,11’ini oluşturan Boşnaklar, %30,78’ini oluşturan Sırplar ve %15,43’ünü oluşturan Hırvatlardır. İngilizcede ve daha birçok dilde etnik kimlik göz önünde tutulmadan tüm Bosna-Hersek halkına Bosnalı denir. Ancak Türkçede tarihten gelen yakınlıktan dolayı Bosnalı denildiğinde Boşnaklar yani Bosnalı Müslümanlar kastedilir. Ayrıca ülkede Bosnalı veya Hersekli olmak da ayrı etnik kimliği vurgulamak için kullanılır. Yahudiler, Çingeneler, Ukraynalılar ve Türkler gibi diğer azınlıklar, anayasada “diğerleri” kategorisinde sınıflandırılır.

Bosna-Hersek çift meclisli bir yasama organı ve üç üyeli Cumhurbaşkanlığı ile yönetilir, ancak merkezî hükûmetin gücü oldukça kısıtlıdır. Ülke iki özerk devletçiğe (entite) bölünmüş durumdadır. Bunlar, Bosna-Hersek Federasyonu ve Sırp Cumhuriyeti’dir. Brçko İlçesi Dayton Antlaşması’yla iki entitenin de dışında bırakılmıştır ve kendisine ait bir yerel yönetimi bulunmaktadır. Bosna-Hersek Federasyonu 10 kantona ayrılmıştır.

Bosna-Hersek gelişmekte olan bir ülkedir ve İnsani Gelişme Endeksi’nde 73. sırada yer almaktadır. Ülke ekonomisi büyük ölçüde sanayi ve tarıma dayalıdır, ancak turizm ve hizmet sektörü son yıllarda önemli ilerleme kaydetmiştir. Bosna-Hersek Birleşmiş Milletler, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı, Avrupa Konseyi, Barış İçin Ortaklık, Orta Avrupa Serbest Ticaret Antlaşması ve Akdeniz İçin Birlik üyesidir. Ülke Avrupa Birliği’ne potansiyel aday statüsündedir, 15 Aralık 2022’de Avrupa Birliği Bosna Hersek’e adaylık statüsüne onay vermiştir. ve Nisan 2010’dan beri NATO’ya adaydır.

Bosna adı

“Bosna” adından ilk kez 958 yılında Bizans İmparatoru VII. Konstantinos’un kaleme aldığı jeopolitik bir kitap olan De Administrando Imperio‘da bahsedilir. Bosna adını “Horion Bosona” dan alır. Eski dilde iyi insanların bölgesi anlamına gelir.[19]

Etnik yapı

Dayton Antlaşması sonrasında entitelerin yüz ölçümleri şöyledir:

  • Bosna-Hersek Federasyonu: 26.345 km² (%51,46)
  • Sırp Cumhuriyeti (RS): 24.840 km² (%48,52)
  • Brčko İlçesi: 12 km² (%0,02)

İklim

Bosna-Hersek’te karasal iklim hakimdir. Hava sıcaklıkları, en sıcak aylar olan Temmuz ve Ağustos’ta 30 dereceye kadar çıkarken, en soğuk günler ise, Aralık ve Ocak aylarında yaşanmakta ve sıcaklık -20 dereceye kadar düşmektedir. Genelde 4 mevsim bol yağış alan ülkede en yağışlı ay Haziran (110–115 mm), en kurak ay ise Aralık’tır (40–70 mm). Ülkenin güneybatı kesiminde ve Neretva Vadisinde Akdeniz iklimi görülür. Bu bölgelerde meyve-sebze bahçeleri, üzüm bağları bulunmaktadır. Hayvancılık ise, ülkenin tümünde yapılmaktadır.

Başlıca nehirleri Una, Sana, Drina, Sava, Bosna, Vrbas ve Mostar Köprüsü’nün altından akan Neretva’dır.

Başlıca doğal kaynakları kömür, demir, boksit, manganez, ormanlar, bakır, krom, çinko, kurşun, tuz, barit, asbest, kaolin ve alçıdır.

Ülkedeki ekilebilir toprakların oranı %14, otlak ve meraların oranı %20, orman ve ağaçlık alanların oranı %39, diğer toprakların oranı da %27’dir. Sulanabilen arazi 20 km²’dir.

Eğitim

İlkokul eğitimi 9 yıldır. Lise eğitimi ise 4 yıl. Boşnak, Hırvat ve Sırplar aynı okullarda eğitim almaktadır. Öğretmen yetiştirme pedagoji fakültelerinde gerçekleşmektedir ancak öğretmen lisansı olmadan da öğretmenlik yapılmaktadır. Bosna-Hersek’te eğitimi, kalitesi açısından iki kısma ayırmalıyız: Yükseköğretim öncesi ve yükseköğretim. İlk ve orta öğretimde sağlam Yugoslavya eğitim sisteminden vazgeçilmemesi; öğrencilerin yükseköğretime tam anlamıyla hazırlanmasını sağlamaktadır. Bosna-Hersek’te üniversite giriş sınavı olamamakla birlikte öğrenciler istedikleri bölümde istedikleri kadar sene uzatarak okuyabilmektedirler.

Bosna-Hersek’in köklü bir yüksek eğitim geçmişi vardır. Ülkede ilk yüksek eğitim kurumu 1531 yılında Gazi Husrev Bey tarafından kurulmuştur. Ülkenin ilk modern üniversitesi 1940 yılında kurulan Saraybosna Üniversitesi’dir. Bugün pek çok devlet okulunun yanı sıra özel üniversiteler de eğitim hizmeti vermektedir. Bosna-Hersek Bilim ve Sanatlar Akademisi bölgenin en önemli sanat okullarından biridir.

Tek Çatı Altında İki Okul

1995 yılında Bosna Savaşı’nın sonlanmasından sonra uygulanmaya konan bu sistemde Bosnalı, Sırp ve Hırvat öğrenciler için, özellikle tarih, edebiyat, dil gibi dersler ayrı müfredat olarak, farklı sınıflarda kendi etnik kökenlerindeki öğretmenler tarafından verilir. Okulun iki farklı girişi ve bölünmüş bir bahçesi bulunur.

Tarih

1878 yılında Bosna için kullanılan bayrak
Bosna-Hersek’in eski bayrağı (1992-1998)

Akdeniz kıyısındaki diğer şehirler gibi Bosna’da tarih sahnesindeki yerini Roma İmparatorluğu içerisinde almıştır. Roma İmparatorluğu’nun çöküşünden sonra Bosna’nın yönetimi 1200’lü yıllarda bağımsızlığını elde edene kadar çeşitli kereler el değiştirmiştir. Bağımsızlığını 260 yılı aşkın bir süre koruyan Bosna Krallığı, bu süre boyunca Macarlar ve Sırplara karşı topraklarını savunmak zorunda kalmıştır.

1463 yılında Osmanlı idaresi altına geçen Boşnaklar aynı zamanda İslam’ı benimsedi. İslamı kabul etmeyen Boşnakların dini vecibelerini yerine getirmesine izin veren Osmanlı idaresi Bosna topraklarında inşa ettiği yapılar ve camilerle aynı zamanda Boşnakların gelenekleri ile kültürüne de etki etmiştir. 1878 yılına kadar devam edecek olan Osmanlı idaresi altındaki dönemde pek çok Boşnak Osmanlı idaresinde, devlet yönetiminde önemli görevlere getirilmiştir. Zayıflayan Osmanlı İmparatorluğu’nu parçalamaya karar veren müttefiklerin malî sıkıntılar içerisindeki İstanbul’a baskısı sonucu Bosna’daki Osmanlı idaresi savaşılmadan, masa başında son bularak Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun kontrolüne geçmiştir.

1918-1941 yılları arasındaki dönem Yugoslavya Krallığı’nın iç karışıklıkları ve savaşla geçmiştir. 1941-1945 yılları arasındaki II. Dünya Savaşı sırasında Naziler Yugoslavya’yı işgal ederek Slovenya’yı Almanya’ya, Hırvatistan’ı İtalya’ya ve Makedonya’yı Bulgaristan’a bağlayarak özellikle Yahudi ve Çingenelere karşı bir etnik temizlik hareketine girişerek toplama kamplarında binlerce insanı öldürmüşlerdir.

1945-1990 yılları arasındaki soğuk savaş döneminin 35 yıllı Tito’nın liderliği altında geçti. Bu dönemde Bosna-Hersek’in sınırları 1918 öncesi döndü ve Boşnaklar kültürel kimliklerine yeniden kavuştular. Batı’nın desteği ile Yugoslavya’da savaşın izleri çabuk silindi. Batılı ülkeler Yugoslavya’yı sadece ekonomik değil aynı zamanda askeri ve siyasi alanda da destekledi. 1970’li yıllarda Sovyet müdahalesi riski ile karşılaşıldığında Amerika Birleşik Devletleri Yugoslavya’yı savunmak için nükleer güce başvurabileceğini açıkladı. Soğuk Savaş’ın son bulması ve sona eren komünist rejimle birlikte parçalanan Sovyetler Birliği’nden Yugoslavya da etkilendi.

1878 Avusturya-Macaristan’ın Bosna-Hersek’i İşgali

1986-1992 yılları arasında yaşanan kanlı iç savaşların sonrasında Yugoslavya parçalandı. Aşırı milliyetçi Slobodan Miloşeviç ve onun desteklediği militanlarca Büyük Sırbistan’ı kurma hayalleri ile sistematik bir katliam gerçekleştirildi. Bu dönemde 100.000’in üzerinde Boşnak yaşamını kaybetti. Sırpların başta Saraybosna olmak üzere kuşatma altında tuttuğu şehirleri bombalamasına, sniper ateşi ile masum sivilleri öldürmesine, başta aydınlar olmak üzere seçilmiş kişilerin toplama kamplarında öldürülmesi ile gerçekleştirilen etnik temizlik hareketine batılı ülkeler; uzun süre gereken tepkiyi göstermeyerek soykırıma seyirci kaldı.

Şubat 1992’de bağımsızlığını ilan eden Bosna-Hersek 7 Nisan 1992’de ABD ve diğer batılı ülkelerce tanındı ve 22 Mayıs 1992’de Birleşmiş Milletler’e yaptığı üyelik başvurusu kabul edildi.

Bosna Savaşı 1992 yılının ilkbaharında başladı. Bosna’nın kuzeyini hedef alan saldırıların amacı bu bölgelerden Boşnak ve Hırvatları uzaklaştırarak Sırp devletini kurmaktı. Sırpların bu saldırıları bölgedeki diğer etnik gruplar için tam bir felakete dönüştü. Kuşatma altındaki şehirler ve mülteci kamplarında pek çoğu öldürüldü ve işkenceye uğradı.

Savaşın ilk aylarında askeri olmayan doğudaki pek çok Boşnak şehri Sırpların saldırıları sonucu düştü. Ancak şehri çeviren tepelerinde yardımıyla Srebrenitsa saldırılara karşı kendisini başarıyla savundu.

1993’te Birleşmiş Milletler altı yerleşim birimini “güvenli bölge” ilan etti; Srebrenitsa da bunlardan birisiydi. Amaç sınırları korunabilir hale getirerek barış için görüşülebilir bir zemin oluşturmaktı.

Boşnaklar

Mayıs 1995’te Sırplar Saraybosna’daki kuşatmayı şiddetlendirdi ve Nato Sırplara karşı hava saldırısı düzenlendi. Buna misilleme olarak Sırplar, altı güvenli bölgeyi bombalayarak 300 Birleşmiş Milletler askerini rehin aldı. Sırpların şehre yaklaşması üzerine, Srebrenitsa’daki Boşnaklar, Hollandalı askerlerin kendilerini savunmasını istemiştir. Buna rağmen red cevabı aldıklarında, güvenli bölge olduğu için şehre girilirken ellerinden alınan silahların teslimi ve şehrin bizzat Boşnaklar tarafından savunulması yönündeki taleplerini ilettikleri halde, Boşnaklar silahsız ve yalnız bırakılmışlardır. Temmuz 1995’te general Mladic komutasındaki Sırp güçleri Srebrenitsa’daki Hollandalı Birleşmiş Milletler güçleriyle anlaşarak şehri hedef aldı. Yaklaşık 25.000 Boşnak Sırp tehdidi üzerine şehri terk ederek bir başka güvenli bölge olan Potocari’ye ulaştı. Sırplar Srebsenitsa’ya geldiğinde Hollandalı Birleşmiş Milletler gücü komutanı, Sırpları engellemek yerine onlara katliam konusunda yardımcı oldu. Hollandalı birliklerin komutanı, Sırp general Mladic ile karşılıklı olarak kadeh bile kaldırmıştır. Hollandalı birlikler hiç müdahale de bulunmamış, hatta soykırımın düzgün bir şekilde gerçekleştirilmesi için katliama yardımcı bile olmuşlardır. Kadın ve çocuklar ayrıldıktan sonra askerlik çağına gelmiş olan erkekler otobüslere bindirilip kampın yakınında kurşuna dizilerek öldürülmüştür. II. Dünya Savaşı’ndan sonraki bu en büyük soykırımda 10-15 bin Boşnak’ın katledildiği iddia edilmektedir. Kızılhaç yetkilileri bu olaylar sırasında 7.500-8.000 kişinin kaybolduğunu bildirmiştir. Olayın en ilginç tarafı ise, bu olaydan utanması gereken Hollandalı birlikler, memleketlerine döndüklerinde Hollanda hükûmeti tarafından “madalya” ile ödüllendirilmişlerdir.

Srebrenitsa Katliamı’nın ardından o güne kadar olaylara kayıtsız kalan batı kamuoyunda Sırplara karşı baskılar arttı ve 1995 yılı sonlarında savaş son buldu.

Bosna-Hersek’in Konumu
Bosna-Hersek Haritası
Bosna-Hersek Haritası
Bosna-Hersek, Bosna-Hersek Federasyonu (FBiH); Sırp Cumhuriyeti (RS); ve Brçko Bölgesi (BD). olmak üzere Üç idarî bölgeden oluşmaktadır.
  • M.Ö. 1. yüzyıl : Romalıların bugünkü B-H toprakları üzerinde hakimiyet kurması.
  • 476 : Roma İmparatorluğu’nun yıkılması ve bölgenin Ostrogotların ve daha sonra Bizans’ın eline geçmesi.
  • 650 : Hırvat ve Sırpların ve başka slavların Balkanlara göç etmeleri (Bazı kaynaklar Hırvat ve Sırpların bugünkü İran’dan Balkanlara göç ettiklerini iddia etmektedir).
  • 1102 : Bölgenin Macar hakimiyetine geçmesi.
  • 1167-1180: Bölgenin tekrar Bizans’ın kontrolüne geçmesi.
  • 1180-1204: Ban Kulin’in hakimiyeti.
  • 1322-1353: Ban Stephen Kotromanic’in egemenliği.
  • 1353-1391: Kral Stephen Tvrtko’nun egemenliği.
  • 1366 : Osmanlıların Balkanlardaki ilk kazanımları.
  • 1382-1386: Osmanlıların Bulgaristan, Arnavutluk ve Sırbistan’da toprak kazanımları.
  • 1389 : Kosova Meydan Savaşı.
  • 1463 : Bosna’nın Fatih Sultan Mehmed tarafından fethedilerek Rumeli Eyaletine bağlı bir sancak statüsüyle Osmanlı İmparatorluğu’na katılması.
  • 1483 : Osmanlıların Hersek’i fethi.
  • 1492 : Engizisyon zulmünden kaçan Yahudilerin Balkanlara ve özellikle Bosna’ya yerleşmeleri.
  • 1583 : Bosna’nın eyalet statüsü kazanması.
  • 1699 : Karlofça Antlaşması (Habsburg İmparatorluğu’nun Macaristan’ı ele geçirmesi).
  • 1789 : Fransız ihtilali ve Avrupa’da milliyetçilik akımlarının güçlenmesi.
  • 1804 : Sırp soylularının Osmanlı yönetimine karşı ayaklanması.
  • 1807 : Sırp özerkliğinin kabulü.
  • 1812 : Osmanlı yönetiminin Sırbistan üzerinde tekrar hakimiyet sağlaması.
  • 1875 : Bosna’da dinî çekişmelerin başlaması.
  • 1878 : 93 Harbi (1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı)’nı takiben yapılan Berlin Antlaşması (1878)hükümleri uyarınca Bosna’nın Avusturya-Macaristan İmparatorluğu yönetimine bırakılması.
  • 1908 : Bosna’nın Avusturya-Macaristan İmparatorluğu tarafından ilhâkı.
  • 1912-1913 : Balkan savaşları.
  • 1914 : Avusturya-Macaristan İmparatorluğu veliaht prensi Franz Ferdinand ve eşinin Saraybosna (Saraybosna)’da Gavrilo Princip adlı bir Sırp milliyetçisi tarafından öldürülmesi ve I. Dünya Savaşı’nın başlaması.
  • 1918 : Bosna’nın I. Dünya Savaşı sonrası kurulan Sırp-Hırvat-Sloven Krallığı’nın bir parçası olması.
  • 1921 : Kral Alexander’ın iktidarı ve ülke adının Yugoslavya (Güney Slavların Ülkesi) olarak değiştirilmesi.
  • 1929 : Yugoslavya’da çok partili demokrasiye geçme çabaları, ancak başarılı olunamaması.
  • 1941 : Bosna’nın Almanya tarafından ilan edilen “Hırvatistan Bağımsız Devleti”nin yönetimi altına girmesi. Almanya’nın kontrolü altındaki Hırvat milliyetçisi Ustaşaların yönetimi ele geçirmesi. Partizan ve Çetniklerin (Sırp milliyetçisi) Almanya’ya ve Ustaşa yönetimine karşı direniş başlatmaları.
  • 1945 : Josip Broz Tito’nun yeni Yugoslavya’yı kurması, II. Dünya Savaşı’nın sonu.
  • 1948 : Tito ve Stalin arasındaki anlaşmazlık neticesinde Yugoslavya’nın Kominform’dan ihraç edilmesi.
  • 1974 : YFSC’de Müslümanlara etnik statü tanınması.
  • 1980 : Tito’nun ölümü.
  • 1990 : Slobodan Miloşeviç’in Sırbistan Cumhurbaşkanlığı’na seçilmesi. Milliyetçi Sırp hareketlerinin ateşlenmesi.
  • 1991 : Slovenya ve Hırvatistan’ın Yugoslavya’dan ayrılması, Belgrad tarafından kontrol edilen Yugoslav Ordusu’nun bu ülkelere saldırması.Birleşmiş Milletler’ in eski Yugoslavya’ya silah ambargosu uygulaması.
  • 1992 : Referandum akabinde Bosna-Hersek’in bağımsızlık ilan etmesi, buna karşılık Bosnalı Sırpların da Republika Srpska’yı ilanı, ülke içi çatışmaların başlaması. BM’nin Hırvatistan’daki çatışmaların Bosna-Hersek’e yayılmasını önlemek amacıyla UNPROFOR Karargahı’nı Saraybosna’ya yerleştirmesi. Sırp-H
    Gazi Hüsrev Bey Camii
  • 1993 : B-H’in etnik temeller çerçevesinde kantonlara ayrılmasını öngören Vance-Owen planı nın Bosnalı Sırplar tarafından reddedilmesi. Boşnaklar ve Hırvatlar arasında çatışmaların başlaması. NATO uçaklarının BM’nin uçuş yasağını uygulamaya koyması. BM Güvenlik Konseyi’nin Boşnaklar için 6 güvenlikli bölge ilan etmesi.
  • 1994 : Hırvatlar ve Boşnakların, aralarındaki çatışmaları sona erdiren anlaşmayı imzalamaları. NATO’nun Bosnalı Sırplara geri çekilmeleri hususunda ültimatomu. 50 uçağın katılımı ile NATO’nun Bosna Sırp Yönetimi’nin askeri havaalanlarını bombalaması.
  • 1995 : BM Güvenlik Konseyi’nin Boşnaklar için 6 güvenlikli bölgesinden biri olan Srebrenitsa’da Bosna Sırp Yönetimi’nin askerleri tarafından kadın, erkek, çocuk ayırt edilmeksizin yapılan katliam. (Srebrenitsa Katliamı’nın ardından birbirine karışıp tanınmayacak hale gelen binlerce cesetten bulunabilen ceset sayısı 8.372’dir. Bu katliam Avrupa’nın gördüğü gelmiş geçmiş en büyük toplu katliam olma özelliğini taşır.
  • 1995 : Boşnak ve Hırvat güçlerinin Sırpların kontrolündeki Orta ve Batı Bosna’da ilerlemeleri. NATO’nun artan hava saldırıları sonucu tarafların ateşkesi kabulü.
  • 1995 : 14 Aralık: Paris’te “Dayton Barış Antlaşması”nın imzalanması ve Bosna-Hersek Devletinin kurulması. BM Güvenlik Konseyi’nin barış gücü faaliyetlerini NATO’ya devretmesi. Dayton Barış Antlaşması’nın askeri yönlerini uygulamak amacıyla NATO liderliğinde 60.000 kişilik IFOR’un (Implementation Force) ülkeye yerleştirilmesi.
  • 1996 : IFOR’un yerini daha az personele sahip SFOR’un (Stabilization Force, hâlen 17.700 kişi) alması. Dayton Barış Antlaşması’nın sivil yönlerini uygulamakla yükümlü Yüksek Temsilcilik Ofisi ‘nin (OHR-Office of High Representative) faaliyete geçmesi. Bosna-Hersek’in ilk üçlü Başkanlık Konseyi üyelerinin seçimle göreve gelmesi: Aliya İzzetbegoviç (Boşnak üye), Kresimir Zubak (Hırvat üye), Momcilo krajisnik (Sırp üye).
  • 1997 : 4 Şubat: Statüsü Dayton Barış Antlaşması’yla düzenlenmemiş olan ihtilaflı Brcko Bölgesi’nin uluslararası yönetime devredilmesi.
  • 1998 : 22 Haziran: Bosna-Hersek’in para birimi Konvertibl Mark (KM)’ın yürürlüğe girmesi.
  • 2001 : Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından aranan sanıklardan, Slobodan Miloseviç’in, Bosna-Hersek, Kosova ve Hırvatistan’daki suçlarla ilgili olarak yargılanmak üzere, Mahkemeye teslim edilmesi.

Siyasi yapı

Günümüzde Bosna-Hersek, iki alt-devletten oluşur. Boşnak ve Hırvatların oluşturduğu Bosna-Hersek Federasyonu (FBiH) ve Sırpların oluşturduğu Sırp Cumhuriyeti (RS).
Bosna-Hersek Federasyonunun kantonları

Bosna-Hersek, iki entite ve Brcko bölgesinden oluşmaktadır:

  • Toprakların %51’ine sahip Hırvat ve Boşnaklardan oluşan Bosna-Hersek Federasyonu,
  • Toprakların %49’una sahip Sırplardan oluşan Sırp Cumhuriyeti.

Bosna-Hersek Devletinin yapısı 1992-1995 yılları arasında cereyan eden iç savaşı sona erdiren Dayton Barış Antlaşmasıyla (DBA) belirlenmiş olup ülke Bosna-Hersek Federasyonu (Federasyon da kendi içinde 10 Kantona ayrılmıştır) ve Sırp Cumhuriyeti (Republika Srpska-RS) olarak iki birime (entiteye) ve bir küçük özerk bölgeye (Brcko) bölünmüştür.

Her birimin siyasi ve ekonomik yapılanması birbirinden farklıdır. Bosna-Hersek, Hırvatistan ve Yugoslavya’nın yanı sıra, AB, Fransa, Federal Almanya, Rusya, İngiltere ve ABD temsilcilerinin de gözlemci olarak imzaladıkları Dayton Barış Antlaşması bir ana metin ile 11 ekten oluşmakta ve sivil ve askeri alanlarda düzenlemeler içermektedir. Anlaşmanın askeri yönlerinin uygulanması ilk bir yıllık süre için IFOR (Implementation Force) adı altında NATO liderliğinde, bazı NATO dışı ülkelerin de katılımıyla oluşturulan yaklaşık 60.000 kişilik kuvvetin sorumluluğuna verilmiştir.

Bir yıllık görev süresi 20 Aralık 1996’da biten bu kuvvetin yerini daha az personele sahip SFOR (Stabilization Force) almıştır. Türkiye her iki kuvvete de Zenica’da konuşlanmış bulunan bir Tugay ile katılmıştır. 2001 yılı sonu itibarıyla SFOR’daki asker sayısı 17.700’e, Türk Tugayı ise Tabur düzeyine indirilmiştir.

8-9 Aralık 1995 tarihlerinde Londra’da düzenlenen Barışı Uygulama Konferansı’nda Dayton Barış Antlaşması’nın imzalanmasıyla Uluslararası Eski Yugoslavya Konferansı’nın (ICFY) başlıca hedeflerine ulaşılmış olduğu ve barışın uygulanmasından sorumlu olacak yeni bir yapıya ihtiyaç duyulduğu tespit edilerek, ICFY’nin yerini almak üzere Londra Konferansı’na katılan tüm devletlerin, Uluslararası Örgütlerin ve Kuruluşların katılımıyla bir Barışı Uygulama Konseyi’nin (Peace Implementation Council-PIC) kuruluşuna karar verilmiş, Konseye siyasi yönlendirmede bulunmak üzere de bir Yönlendirme Kurulu (Steering Board-SB) kurulmuş ve üyeleri belirlenmiştir. Türkiye Yönlendirme Kurulunda İslam Konferansı Örgütü’nü temsilen yer almaktadır.

Anlaşmanın sivil yönlerinin uygulanması “Yüksek Temsilcilik”in (Office of the High Representative) sorumluluğundadır. Yüksek Temsilcilik görevini hâlen İngiliz Liberal Demokrat Partinin eski lideri Paddy Ashdown, yardımcılıklarını ise Amerikalı Ralph Johnson ve Alman Matthias Sonn yürütmektedir. Saraybosna’daki Yüksek Temsilcilik Ofisi’nde Türkiye’den de Dışişleri Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü mensubu görev yapmaktadır. Ayrıca Birleşmiş Milletler Uluslararası Polis Görev Gücü – United Nations International Police Task Force – UNIPTF- bünyesinde Türk Polis gücü başkanlığında Türkiye İçişleri Bakanlığı,Jandarma Genel Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü’nden personel görev yapmaktadır. Söz konusu görevde değişik tarihlerde Emniyet Müdürlerinden Ömer Gürülkan, Metin Meydan UNIPTF- Türk Grubu Başkanı olarak görev yapmışlardır.

Demografi

Din

Bosna Hersek’te din (2013 nüfus sayımı)
Din Yüzde
Müslüman
%50.7
Ortodoks Hıristiyan
%30.7
Katolik Hıristiyan
%15.2
Diğerleri
%1.2
Ateist
%0.7
Agnostik
%0.3
Beyan edilmedi
%0.9
Cevap yok
%0.2

Bosna Hersek dini açıdan çeşitlilik gösteren bir ülkedir. 2013 nüfus sayımına göre, Müslümanlar nüfusun %50,7’sini oluştururken, Ortodoks Hristiyanlar %30,7, Katolik Hristiyanlar %15,2, %1,2 diğer ve %1,1 ateist veya agnostik, geri kalanı ise beyan etmemiş veya soruyu yanıtlamamıştır. 2012 yılında yapılan bir anket, Bosna’daki Müslümanların %54’ünün mezhepsiz, %38’inin ise Sünnilik mezhebine mensup olduğunu ortaya koymuştur.

Kültür

  • Ayvaz Dede Şenlikleri
Ayvaz Dede Şenlikleri (2019).

Ayvaz Dede Şenlikleri Boşnakların, Orta Bosna’da Kraula, Prusac kasabaları ve Ajvatovica dağında her Haziran ayının son Pazar günü düzenledikleri festivallerdir. Ajvatovica, Bugojno ve Kladanj (Donji Vakuf kasabası ) yakınında bir dağdır. Ayvaz Dede, Akhisar’dan gelen ve Bogomiller`in yaşadığı bu dağı yurt tutan bir Alperen derviştir. Değirmencilikle uğraşır ve kısa zamanda tüm Boşnaklar’ın sevgisini kazanır. Uzun süren kuraklık döneminde Boşnaklar, çaresizlik içinde Ayvaz Dede’ye başvururlar. Ajvatovica’daki büyük kaya, suyun önünde büyük bir engeldir. Boşnaklar, Ayvaz Dede`den bu suyu isterler. Ayvaz Dede inzivaya çekilir ve 40 gün 40 gece dua ve ibadetle Allah’a yakarır. 40. gün o heybetli kaya (50m x 70 m boyutlarında ) ortadan ikiye yarılır ve Boşnaklar suya kavuşur. Bu rivayete göre Boşnaklar bu tecelli sonunda Müslüman olmuşlardır.

Yugoslavya döneminde yapılamayan fakat 2006 yılından itibaren yeniden yapılmaya başlanan Ayvaz Dede şenliklerinde, Bosna kasabalarından atları, kırmızı fesleri ve Osmanlı sancaklarıyla gelen Boşnaklar, Karaula’da toplanarak Prusac kasabasına geçerler. Prusac Camii’nde yapılan Sancak Töreni sonrasında Ay-Yıldız’lı yeşil sancaklarla geldikleri bölgeyi temsil eden atlı birlikler, şenliklere katılmak için bölgeye gelenlerle birlikte yaklaşık 8 km mesafede bulunan, suyun çıktığı kayanın bulunduğu Ajvatoviça’ya doğru yola çıkarlar. Şenlikler Ajvatoviça’da dualarla devam etmekte ve Bosna’dan ve Türkiye’den gelen misafirler, Boşnaklar’ın Müslümanlığı kabulüyle bir millet oluşlarını ve bu dönüşümde en büyük katkısı olan Anadolu Alperen dervişlerini coşku ve minnetle; dualarla anmaktadırlar.

  • Đurđevdan
Bir Yorgi betimlemesi

Đurđevdan (Sırpça: Ђурђевдан, Đurđevdan, Telaffuz: Curcevdan, Anlam: Corce’nin Günü), Гергьовден (Gergyovden, Bulgarca) veya Jurjevo (Hırvatça, Boşnakça) Gregoryen takvime göre 6 Mayıs, Jülyen takvimine göre 23 Nisan’da kutlanan, Yorgi’ye ithaf edilmiş, Hristiyanlara özgü bir Balkanlar bayramıdır. Hıdrellez bayramının Hristiyan karşılığıdır. Yorgi, Ortodoks kiliselerindeki en önemli Hristiyan azizlerinden biridir. Bu bayram da baharın gelişini kutlama geleneğiyle özdeşleşmiştir. İnanışa göre Aziz George inancı uğruna ölmüştür. İkonalarda genelde bir atın üzerinde ejderha öldüren bir adam olarak betimlenir.

Jurjevo, Hırvatistan’ın kırsal kesiminde, daha çok da, aynı zamanda Sırp diasporası tarafından her Đurđevdan’ın da kutlandığı Turopolje ve Gornja Stubica’da kutlanır. Jurjevo, Yorgi Günü’nün Katoliklerce kutlanan versiyonudur ve Gregoryen takvime göre 23 Nisan’da başlar. Daha çok Kuzey Hırvatistan’da, Zagreb’te kutlanır. Geleneğe göre bu gün, baharın müjdecisidir. Walpurgis Gecesi’nde ve Kakava’da olduğu gibi şenlik ateşi yakılır. Turopolje’de aynı zamanda bir Slav geleneği görülür; köyün en güzel beş kızı yapraklar içinde Dodola tanrıçaları gibi giyinir ve şenliğin sonuna kadar her gece köy halkına şarkılar söylerler.

Đurđevdan, Güney Kosova’daki Goralılar tarafından da kutlanır. Goralılar, 18. yüzyılda Ortodoks Hristiyanlıktan Müslümanlığa geçen ama Đurđevdan da dahil olmak üzere bazı Ortodoks geleneklerini hâlâ sürdüren bir etnik gruptur. Şenliğin merkezi Globočica köyüdür. Aynı zamanda Karadağ Ortodoks Kilisesi tarafından da kutlanır.

Eski Yugoslavya’daki Çingene halkı da, ister Hristiyan ister Müslüman olsun, Đurđevdan’ı Ederlezi adıyla kutlar. Ederlezi, Herdeljez, Erdelezi gibi Balkanlarda görülen bu yazılışlar Türkçe Hıdırellez’den geçmiştir.

Bu şenlik tıpkı Hıdrellez gibi baharın dönüşünü simgeler ve yılın en önemli olaylarından biridir. Geleneklerin temeli, baharı karşılamak için evleri çiçekler ve çiçek açan dallarla süslemektir. İçine çiçekler eklenmiş suyla banyo yapmak, kilise kuyularından çekilmiş suyla el (bazen de evin duvarlarını) yıkamak da yaygın geleneklerdir. Şenlik günü ızgara kuzu yemek çok yaygındır. Şenlik gününde müzik de çok önemlidir. Dans edip şarkılar söylemenin yanında geleneksel üflemeli çalgı grupları da oldukça popülerdir.

Bijelo dugme grubunun ünlü şarkısının adı da Đurđevdan’dır. 1988 tarihli stüdyo albümleri Ćiribiribela’da yer alan şarkı Goran Bregović’le ün kazanmıştır.

Bosna’da herhangi bir dinî bayram, Yugoslavya’nın dağılmasıyla dinî bayramların etnik köken veya ırkları ayıran emareler hâline gelmesine dek, diğer tüm dinlere mensup etnik gruplarla birlikte kutlanmaktaydı. Roma Katolik Noeli, Ortodoks Noeli ve Müslüman bayramları tüm halk tarafından birlikte kutlanan bayramlardı. Đurđevdan da Ortodoks bayramı olması ve genelde Sırplarla ilişkilendirilmesine karşın herkesçe benimsenmiş bir bayramdı.

Hıdırellez

Kısas-ı Enbiya’dan bir Fars minyatüründe Hızır ve İlyas Mekke’de namaz kılarken, 427 H./1036 M.

Hıdırellez ya da Hıdrellez, Orta Asya, Orta Doğu, Anadolu ve Balkanlar’da kutlanan mevsimlik bayramlardan biridir. Ruz-ı Hızır (Hızır Günü) olarak adlandırılan Hıdırellez Günü, dünyada darda kalanların yardımcısı olduğu düşünülen Hızır ile denizlerin hâkimi olduğuna inanılan İlyas’ın yeryüzünde buluştukları gün olarak düşünülür ve kutlanır.

Gregoryen takvimine (miladi takvim) göre 6 Mayıs, eskiden kullanılan Rumi takvim olarak da bilinen Jülyen takvimine göre 23 Nisan Hıdırellez günüdür. 6 Mayıs’tan başlayıp 7 Kasım’a kadar olan süre Hızır Günleri adıyla yaz mevsimini, 8 Kasım’dan 5 Mayıs’a kadar olan süre ise Kasım Günleri adıyla kış mevsimini oluşturmaktadır. Bu yüzden 5 Mayıs günü gecesi kış mevsiminin bitip sıcak yaz günlerinin başladığı anlamına gelmektedir. Türkiye’de Hıdrellez Bayramı 5 Mayıs’ı 6 Mayıs’a bağlayan gece kutlanır. Bugün Hıristiyanlarca da baharın ve doğanın uyanmasının ilk günü olarak kabul edilir; bu günü Rum Ortodokslar Aya Yorgi, Katolikler “Aziz George” günü olarak kutlamaktadırlar.

Hıdırellez’in UNESCO’nun Somut Olmayan Kültürel Miraslar Listesine alınması amacıyla 2010 yılında başlayan çalışmalar sonucunda 2017 yılında listeye alınmıştır..

Kökeni

Kırım’da Hıdrellez kutlaması, 2019

Hıdırellez’in kökeni hakkında çeşitli fikirler ortaya atılmıştır. Bunlardan bazıları Hıdırellez’in Orta Asya, Orta Doğu ile Anadolu kültürlerine ait olduğu, bazıları ise İslamiyet öncesi Orta Asya Türk kültür ve inançlarına ait olduğu yönündedir. Eski Türkler 21 Haziran’da baharın gelişini kutlardı. Günümüzde de Anadolu’da dilek dilenmiş kâğıdı ağaca asma, ateşten atlama gibi eski Türk ritüelleri devam etmektedir. Yine de Hıdırellez’i tek bir kültüre mal etmek olanaksızdır. İlk Çağ’dan itibaren Mezopotamya, Anadolu, İran, Osmanlı itibarıyla Balkanlar ve hatta bütün Doğu Akdeniz ülkelerinde bahar ya da yazın gelişiyle belli başlı sevinç kutlamaları yapılmaktadır. Kimi yazılı eserler bu tipteki en eski ritüellerin milattan önce Mezopotamya’da Ur şehrinde yapıldığını göstermektedir. Kışın bitişiyle “Tammuz” ismi altında kutlanan bu ritüeller Mezopotamya ovasını sulayan Fırat ve Dicle nehirlerinin uyaran gücünü temsil etmektedir.

Hızır inancı

Hızır’ın abıhayatı (bengi su) içerek ölümsüzlüğe ulaşmış; özellikle de baharda insanlar arasında dolanarak bolluk ve sağlık dağıtan ve darda kalıp başı sıkışanlara yardım eden bir ermiş (veli) veya peygamber olduğuna inanılır.[6] Hüviyeti tam olarak bilinmese de halk arasında ve İslam mitolojisinde bir Hızır geleneği vardır. Hızır’ın bir isim değil, bir lakap olduğu genel olarak kabul gören bir düşüncedir. Ancak çeşitli kaynaklarda adı ve soyu hakkında muhtelif fikirler öne sürülmüştür. Bazıları Hızır ile İlyas peygamberin aynı kişi olduklarını öne sürmüştür.

Halkın, Hızır hakkında kanaat ve inanışı onun ölümsüz olduğu ve baharda tabiatın uyanmasını sağladığı yönündedir. Anadolu’dan başka Kafkasya, Trakya, Kırım, Azerbaycan ve Suriye’nin birçok yerinde makamları vardır; bu da onun İslam âleminin hemen hemen her yerinde varlığına inanılan ancak belirli bir hüviyete bürünmemiş bir sembolden ibaret olduğuna delalet eder. Hızır tabii bir durumu, baharla vücut bulan yaşamın tazelenmesini simgeler.

Halk arasında Hızır’ın sahip olduğuna inanılan vasıflar insanlara şifa, sağlık, uğur getirdiği tabiattaki diriliş, uyanış ve canlılığın insana yansıması şeklinde ortaya çıkar. İslamiyet öncesi “Gök Sakallı, Ak Sakallı Kocalar” gibi medet umulan, yardım istenen, akıl danışılan, kılavuzluk etmesi beklenen, barış, mutluluk, sağlık, refah getirdiğine inanılan bir kurtarıcı güç olarak düşünülür.

Kuran’da Hızır

Kur’an’da Kehf Suresi’nde (60-82) Musa ve bir gencin kıssası anlatılmaktadır. Kehf Suresi’de dahil olmak üzere hiçbir yerde Hızır ismi geçmemektedir ancak çeşitli hadislerde bu şekilde anılmaktadır. Olayın yaşandığı yer için “iki denizin birleştiği yer” denilmektedir. Uzun bir yolculuk yapan Musa ile yanındaki gencin beraberlerinde, yemek için getirdikleri balığın kaçması ile başlayan olay sonrasında, 65. ayette “Derken kullarımızdan bir kul buldular ki, biz ona katımızdan bir rahmet vermiş, kendisine tarafımızdan bir ilim öğretmiştik.” denilerek gönderme yapılan Hızır’dan söz edilir.

Anadolu’da Hıdırellez gelenekleri

Halk huzura kavuşmak ve türlü dileklerde bulunmak için kışın sona erdiği tabiatın uyandığı Hıdırellez gününde çeşitli çarelere başvurur. Anadolu’da halk, gün doğumu öncesi tercihen beyaz elbiseler giyerek yeşil ve bol sulu kırlara gider ve eğlenir. Kutlamalar yeşillik, ağaçlık alanlarda, su kenarlarında, bir türbe ya da yatırın yanında yapılmaktadır. Bu gibi yerlere bu nedenle Hıdırlık denildiği de olur. Hızır’ın gezdiği kabul edilen yeşil yerlerde dolaşıp çiçek toplanır, oyunlar oynanır, baharın ilk kuzusu kesilerek yenilir. Toplanan çiçekler kaynatılıp içilirse hastalıklara iyi geleceği, bu su ile kırk gün yıkanan kişinin gençleşip güzelleşeceğine inanılır. “Hızır Hakkı” için kuzu kesmek, Hızır geleneğinin yayıldığı her yerde görülen bir âdettir. Diyarbakır’da Ciğaret adıyla ayrı bir tören yapılır. Baharın bu taze kuzusunu yemekle bedenlerin sağlık ve canlılık kazanacağı inanışı vardır.

Hızır’ın eli değen şeylerin dolup taştığı rivayeti nedeniyle Hızır günü arifesinde yiyecek kaplarının, ambarların ve para keselerinin ağzı açık bırakılır. Ev, bağ, bahçe isteyenler herhangi bir yere istediklerinin küçük bir modelini yaparak; altın ve benzeri ziynet eşyası isteyenler ağaç yapraklarını kollarına veya boyunlarına takarak isteklerine kavuşacaklarına inanır.

Anadolu’nun bazı yerlerinde Hıdrellez Günü yapılan duaların ve isteklerin kabul olması için sadaka verme, oruç tutma ve kurban kesme âdeti vardır. Kurban ve adaklar “Hızır hakkı” için olmalıdır çünkü tüm bu hazırlıklar Hızır’a rastlamaya yöneliktir.

Hızır sopası

Bazı yerlerde hastalıklar, ağrılar için şifa olduğuna inanılan Hızır Sopası geleneği vardır. Bu sopa ağrı-sızı olan yerlere vurulursa ağrıların geçeceğine inanılır.

Baht açma törenleri

Hıdrellezde baht açma törenleri oldukça yaygın olarak uygulanır. Talih ve kısmet açtırmak isteyen genç kız ve kadınlardan yüzük, küpe gibi eşyalarını çömleğe atmaları istenir ve çömleğin üzerine su eklenerek ağzı kapatılır. Kapalı çömlek bir gece boyunca bir gül ağacının dibinde bekletilir. Ertesi günü bir araya toplanan kadınlar, çömleği ortaya koyarak maniler eşliğinde eşyaları çıkarmaya başlarlar. Bu törene İstanbul ve çevresinde “baht açma”, Denizli ve çevresinde “bahtiyar”, Yörük ve Türkmenlerde “mantıfar”, Balıkesir ve çevresinde “dağarayüzük atma”, Edirne ve çevresinde “niyet çıkarma”, Erzurum’da “mani çekme” adı verilir.

Yoğurt mayalama geleneği

Kütahya’nın Tavşanlı ilçesine bağlı Yörük köylerinde bir yıllık yoğurt mayası, Hıdırellez ve bu günü takip eden 2 gün süresince sabah ezanı ile tan ağarması arasındaki sürede doğadaki bitkilerin üzerinden toplanan çiy tanelerinden sağlanır.

Trabzon-Şalpazarı ilçesinde maya katılmadan yoğurt yapılır. Mayalama sıcaklığındaki sütün içine besmeleyle bir tahta kaşık konur. Bu şekilde elde edilen maya bir yıl kullanılır ve gelecek yıl tekrar değiştirilir.

Gagavuz Türklerinde “Hederlez” bayramı

Gagavuz halk takvimi yaz ve kış olmak üzere iki döneme ayrılır. Yaz başındaki halk bayramı “Hederlez” 6 Mayıs’a denk gelir ve bu ay, Georgy gününde başlar. Kış ayı ise Dmitriy’in günü olan 8 Kasım’da başlar ve “Kasım” tatilinde kutlanır. Bu iki bayram, Moldova’nın 23 Aralık 1994’te Gagavuzya’ya tanıdığı özel statü kapsamında resmi tatil olarak kabul edilmiştir.

Gagavuz Türklerinde Hederlez (Ay Georgiy), yılın en önemli bayramlarından biri olarak kabul edilir ve üç gün sürer. Bu bayramlarda yaz aylarında hayvancılık, otların döndürülmesi ve sürülerin meralara götürülmesi çalışmaları başlar. Bu günde çobanlarla birlikte parasal ve diğer anma törenleri yapılır. Festivalin önemli olaylarından biri de kuzu kurban edip, bulgur veya pilavla doldurup fırında pişirmektir. Hederlez’de, Georgiy adına, yakında cenazesi olmuş bir akrabanın şahsına ya da birinin sağlığına kavuşması, askerden dönmesi için ve yeni evlenecekler muhteşem bir düğün için “kurban” keserler.

Hederlez Bayramı her Gagavuz ayında evde veya bahçede sofra kurularak kutlanır. Hazırlanan bu sofraya komşular, akrabalar, akrabalar ve misafirler davet edilir ve onlara adet olduğu üzere şarap ikram edilir. Arnaut, Gagavuz ve Bulgarların yaşadığı Karakurt köyünde (Ukrayna’nın Odessa bölgesinin Bolgrad ilçesi), festival tüm sokaklarda kutlanır. Sokaklarda uzun masalar kurulur, herkes “kurbanını”, şarap ve evde hazırlanan yiyeceklerini getirir.

Ay Georgiy adını taşıyan kiliselerin bulunduğu yerlerde, kilisenin başında tüm halkın katılımıyla kurban bayramı düzenlenir. Gagavuzların “Tanrısallık” dediği kurban tosunları bir yıl önceden hazırlanır.

Hederlez Bayramında ayrıca, tüm çocukların katıldığı at yarışları, spor oyunları ve güreşler düzenlenmektedir. Çevre ülkelerden gelen pehlivanlar klarnet, kemençe ya da gayda sesleri eşliğinde serbest güreş yaparlar. Kazananlara pahalı ödüller verilir. En öenmli ödül, boynuna kırmızı kurdele takılan bir koyundur. Şampiyon “pelivan” koyunları omuzlarında taşır ve diğer pelivanların etrafında üç kez tur atar. “Pelivan” olan kişiye saygı duyulur.

  • Bosna-Hersek Cumhuriyeti
Bosna-Hersek Cumhuriyeti
Republika Bosna i Hercegovina
Република Босна и Херцеговина
1992-1995
Bosna-Hersek Cumhuriyeti bayrağı
Bayrak
{{{arma_açıklaması}}}
Arma
Millî marş
Jedna si jedina
Једна си једина
“Sen tek ve biricik olan”
Başkent Saraybosna
Yaygın dil(ler) Sırp-Hırvatça
Hükûmet Üniter baskın parti parlamenter cumhuriyeti
Bosna-Hersek Cumhurbaşkanlığı Konsey Başkanı
• 1992-96
Aliya İzzetbegoviç
Başbakan
• 1992
Jure Pelivan
• 1992-93
Mile Akmadžić
• 1993-95
Haris Silajdžić
Yasama organı Bosna-Hersek Millet Meclisi
Tarihçe
• Kuruluşu
1992
• Bağımsızlık referandumu
1 Mart 1992
• Bağımsızlık ilanı
3 Mart 1992
• Bosna Savaşı
6 Nisan 1992
• Washington Antlaşması
18 Mart 1994
• Dayton Antlaşması
14 Aralık 1995
• Dağılışı
1995
Para birimi BH Dinarı

Öncüller

Ardıllar
Bosna-Hersek Sosyalist Cumhuriyeti
Bosna-Hersek
Günümüzdeki durumu Bosna-Hersek
1 1997’ye kadar uygulama süreci.

Bosna-Hersek Cumhuriyeti (Sırp-Hırvatça: Republika Bosna i Hercegovina / Република Босна и Херцеговина), Güneydoğu Avrupa’da 1992’den 1995’e kadar var olan bir devletti. Modern Bosna-Hersek devletinin doğrudan yasal selefidir.

Bosna-Hersek, 3 Mart 1992’de dağılmakta olan Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti’nden ayrıldı. Bosna Savaşı, Bağımsızlık Bildirgesi’nin hemen ardından patlak verdi ve 3 yıl sürdü. Bosna ve Hersek’in üç ana etnik kökeninden ikisinden, yani Sırplar ve Hırvatlardan gelen liderler, sırasıyla Bosna devleti ve uluslararası hükûmetler tarafından tanınmayan Sırp Cumhuriyeti ve Hersek-Bosna Hırvat Cumhuriyeti’nin ayrı varlıklarını kurdular. Gayri resmi olarak bu olaylar, Bosna-Hersek Cumhuriyeti’nin esas olarak Boşnak (çoğunlukla Müslüman) nüfusunu temsil ettiğinin kanıtı olarak kabul edildi, ancak resmi olarak cumhuriyetin cumhurbaşkanlığı ve hükûmeti hala Boşnaklarla birlikte Sırplar ve Hırvatlardan oluşuyordu.

Bununla birlikte, 1994 Washington Antlaşması uyarınca, Boşnaklara, bir alt devlet ortak varlığı olan Bosna-Hersek Federasyonu’nun kurulmasıyla Cumhuriyet’i desteklemek için bu anlaşmayla feshedilen Hersek-Bosna Hırvatları katıldı. 1995’te Dayton Barış Anlaşmaları, Bosna-Hersek Federasyonu’na Sırp varlığı, Republika Srpska ile katıldı ve o andan itibaren resmi olarak siyasi bir devlet altı varlık olarak tanındı ve ayrılma hakkı olmaksızın Bosna-Hersek devletine katıldı.

Dayton Anlaşması’nın Bosna-Hersek anayasasını içeren Ek 4’ünün 14 Aralık 1995’te ortak imzalanmasının ardından Cumhuriyet ön eki kaldırıldı.

  • Bosna Savaşı
Bosna Savaşı
Yugoslav Savaşları

Soldan saat yönünde:
1. Yürütme Konseyi Binası (şimdiki Yunanistan-Bosna Hersek Dostluk Binası), Saraybosna’da tank ateşiyle vurulduktan sonra yanıyor.
2. Mayıs 1992; Sırp Cumhuriyeti Ordusu subaylarıyla birlikte Ratko Mladić.
3. 1992’deki kuşatma sırasında Saraybosna’da Norveçli bir Birleşmiş Milletler barış gücü.

Tarih 6 Nisan 1992 – 14 Aralık 1995
(3 yıl, 8 ay, 1 hafta ve 1 gün)
Bölge
Bosna-Hersek
Sonuç Askeri sonuçsuzluk

  • Dayton Anlaşması’na göre Bosna-Hersek’in iç paylaşımı.
  • Çoğunlukla Boşnaklar olmak üzere 101.000’den fazla ölü.
  • Barış anlaşmasını denetlemek için NATO liderliğindeki kuvvetlerin konuşlandırılması.
  • Barış anlaşmasının sivil olarak uygulanmasını denetlemek üzere Yüksek Temsilcilik’in kurulması.
Taraflar
Ekim 1992’ye kadar:
Bosna-Hersek Cumhuriyeti
Hersek-Bosna Hırvat Cumhuriyeti Hersek-Bosna Hırvat Cumhuriyeti
Hırvatistan Ekim 1992–94:
Bosna-Hersek Cumhuriyeti

1994-1995:
Bosna-Hersek Cumhuriyetib
Hersek-Bosna Hırvat Cumhuriyeti
Hırvatistan
Destek:
NATO (bombardıman, 1995)

Ekim 1992–94:
Hersek-Bosna Hırvat Cumhuriyeti Hersek-Bosna Hırvat Cumhuriyeti
Hırvatistan
Mayıs 1992’ye kadar:
Sırp Cumhuriyeti
 Krayina Sırp Cumhuriyeti
Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti Mayıs 1992-1994:
Sırp Cumhuriyeti
 Krayina Sırp Cumhuriyeti
 Batı Bosna (1993’ten sonra)|
Destek:
Yugoslavya Federal Cumhuriyeti

1994-1995:
Sırp Cumhuriyeti
 Krayina Sırp Cumhuriyeti
 Batı Bosna
Destek:
Yugoslavya Federal Cumhuriyeti

Komutanlar ve liderler
Bosna-Hersek Cumhuriyeti Aliya İzzetbegoviç
Bosna-Hersek Cumhuriyeti Haris Silajdžić
Bosna-Hersek Cumhuriyeti Sefer Haliloviç
Bosna-Hersek Cumhuriyeti Rasim Deliç


NATO Leighton W. Smith Jr.

Hırvatistan Franjo Tuđman
Hırvatistan Gojko Šušak
Hırvatistan Janko Bobetko


Hersek-Bosna Hırvat Cumhuriyeti Mate Boban
Hersek-Bosna Hırvat Cumhuriyeti Krešimir Zubak
Hersek-Bosna Hırvat Cumhuriyeti Milivoj Petković

Yugoslavya Federal CumhuriyetiSırp Cumhuriyeti Slobodan Milošević
Yugoslavya Federal Cumhuriyeti Momčilo Perišić


Sırp Cumhuriyeti Radovan Karaciç
Sırp Cumhuriyeti Ratko Mladiç


 Fikret Abdiç

Güçler
 ARBiH:
275.000 asker
110.000 rezerv
40 tank
30 ZPT
 HVO:
45.000-50.000 asker
75 tank
50 ZPT
200 top
 Hırvat Ordusu:
15.000 asker
 JNA:
bilinmiyor
Sırp Cumhuriyeti VRS:
80.000 asker
300 tank
700 ZPT
800 top
Batı Bosna:
4.000–5.000 asker
Kayıplar
Bosna-Hersek Cumhuriyeti 30.521 Boşnak askeri öldü
Bosna-Hersek Cumhuriyeti 31.583 Boşnak sivil öldü
Hersek-Bosna Hırvat Cumhuriyeti 6.000 Hırvat asker öldü
Hersek-Bosna Hırvat Cumhuriyeti 2.484 Hırvat sivil öldü[4]
Sırp Cumhuriyeti 21.173 Sırp asker öldü
Sırp Cumhuriyeti 4.179 Sırp sivil öldü
Etnik kökenleri ve statüleri belirtilmeyen ek 5.100 kişi öldü.
  • 1992’den 1994’e kadar Bosna-Hersek Cumhuriyeti, Bosnalı Hırvatlar ve Bosnalı Sırpların çoğunluğu tarafından desteklenmedi. Sonuç olarak, esas olarak Boşnakları temsil ediyordu.
  • 1994-1995 yılları arasında Bosna Hersek Cumhuriyeti hem Boşnaklar hem de Bosnalı Hırvatlar tarafından desteklendi ve temsil edildi. Bunun başlıca nedeni Washington Anlaşmasıydı.

Bosna Savaşı (Sırp-Hırvatça: Rat u Bosni i Hercegovini / Рат у Босни и Херцеговини), 1992 ile 1995 yılları arasında Bosna-Hersek’te meydana gelen uluslararası bir silahlı çatışmaydı. Savaşın, genellikle daha önceki bir dizi şiddet olayını takiben 6 Nisan 1992’de başladığı kabul edilir. Savaş, 14 Aralık 1995’te Dayton Anlaşması’nın imzalanmasıyla sona erdi. Ana savaşan taraflar, sırasıyla Hırvatistan ve Sırbistan tarafından yönetilen ve sağlanan proto-devletler olan Bosna-Hersek Cumhuriyeti, Hersek-Bosna Hırvat Cumhuriyeti ve Sırp Cumhuriyeti güçleriydi.

Savaş, Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti’nın dağılmasının bir parçasıydı. Slovenya ve Hırvatların 1991’de Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti’nden ayrılmalarının ardından, çok etnikli Bosna-Hersek Sosyalist Cumhuriyeti 29 Şubat 1992’de bir bağımsızlık referandumu kabul etti. Bosnalı Sırpların siyasi temsilcileri referandumu boykot etti ve sonucunu reddetti. Bosnalı Sırpların çoğunluğu tarafından boykot edilen referandumun sonucunu öngören Bosna-Hersek Sırp Halk Meclisi, 28 Şubat 1992 tarihinde Bosna-Hersek Sırp Cumhuriyeti Anayasasını kabul etti ve Aliya İzzetbegoviç’in daha önce imzalanan (Bosna’nın etnik kantonlara bölünmesini öneren) Cutileiro Planı’ndan çekilmesinin ardından, Radovan Karadžić liderliğindeki ve Slobodan Milošević’in Sırp hükümeti ve Yugoslav Halk Ordusu (JNA) tarafından desteklenen Bosnalı Sırplar, etnik Sırp topraklarını güvence altına almak için güçlerini Bosna-Hersek içinde seferber etti. Sonra savaş kısa sürede etnik temizlik eşliğinde ülke geneline yayıldı.

Çatışma başlangıçta, bir tarafta daha sonra Sırp Cumhuriyeti Ordusu’na dönüşen Bosna’daki Yugoslav Ordusu birimleri ile büyük ölçüde Boşnaklardan oluşan Bosna-Hersek Cumhuriyeti Ordusu ve Hırvat Savunma Konseyi’ndeki Hırvat kuvvetleri arasındaydı. Hırvatlar ve Boşnaklar arasındaki gerilim 1992’nin sonları boyunca arttı ve 1993 başlarında Boşnak-Hırvat Savaşı’nın tırmanmasıyla sonuçlandı. Saraybosna Kuşatması ve Srebrenitsa Katliamı gibi olaylar daha sonra çatışmanın simgesi haline geldi.

Sırplar, başlangıçta Yugoslav Halk Ordusu tarafından sağlanan silahlar ve kaynaklar nedeniyle askeri açıdan üstün olsalar da, Boşnaklar ve Hırvatların 1994’te Washington Antlaşması’nın ardından Bosna-Hersek Federasyonu’nun kurulmasıyla Sırp Cumhuriyeti’ne karşı ittifak kurmasıyla ivme kaybetti. Pakistan, Birleşmiş Milletler’in silah tedariki yasağını görmezden geldi ve Bosnalı Müslümanlara havadan tanksavar füzeleri fırlatırken, Srebrenica ve Markale katliamlarından sonra NATO, 1995’te Kararlı Güç Harekâtı ile Sırp Cumhuriyeti Ordusu’nun mevzilerini hedef alarak müdahale etti. Savaş, 14 Aralık 1995 tarihinde Paris’te Bosna-Hersek Barışı İçin Genel Çerçeve Anlaşması’nın imzalanmasıyla sona erdi. Dayton, Ohio’da barış görüşmeleri yapıldı ve 21 Kasım 1995 tarihinde sonuçlandırıldı.

2008 yılının başlarında, Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi, Bosna’daki savaşla bağlantılı olarak kırk beş Sırp, on iki Hırvat ve dört Boşnak’ı savaş suçlarından mahkûm etti. Tahminler, savaş sırasında yaklaşık 100.000 kişinin öldürüldüğünü göstermektedir. 2.2 milyondan fazla insan yerinden edildi ve bu, o zamanlar Avrupa’da II. Dünya Savaşı’nın sonundan bu yana en yıkıcı çatışma haline geldi. Buna ek olarak, tahmini olarak 12.000-50.000 kadın tecavüze uğradı; kurbanların çoğu Boşnak kadınlar olmak üzere, çoğunluğu Sırp güçleri tarafından gerçekleştirildi.

Tarihsel arka plan

Savaşın başlaması

Sovyetler Birliği’nin dağılması, Berlin Duvarının yıkılması sonrasında Batının Balkanlardaki çalışmaları da, bu bölgede patlayan savaşlarda oldukça etkilidir. Vatikan, Avusturya ve Almanya, Hırvatistan’ı Yugoslavya’dan ayrılmaya teşvik etti.[kaynak belirtilmeli] Hırvatistan’ı çok geçmeden Bosna-Hersek izledi. 29 Şubat-1 Mart 1992’de Bosnalı Hırvatlar ve Bosnalı Müslümanlar bir bağımsızlık referandumu düzenlediler ve sonuç yüzde 99.7 ile Yugoslavya’dan bağımsızlık ilanı yönünde oldu.

Yüzyıllar boyunca Osmanlı İmparatorluğu himayesinde bulunan Bosna Hersek, kozmopolit bir yapıda olmasına rağmen o dönemin şartlarında milliyetçilik duygusunu öne çıkaramayan bir bölge olmuştur. Ancak yine de, Sırpların ilk etnik düşüncelere dayanan faaliyetleri, o dönemde güneye inmek isteyen Rusya’nın Ortodoks ve Slav kimliğiyle Sırpları etkilemesiyle başlamıştır. Tımar sistemi sebebiyle Boşnaklara daha geniş alanlar verilmesi Sırpları oldukça rahatsız etmiştir. 1908 yılından itibaren Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun hâkimiyetine girmiştir. Daha o dönemde sınırları belli olan bir bölge haline gelmiş ve etnisite yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlamıştır. Sırbistan, Hırvatistan, Bosna-Hersek, Makedonya, Karadağ ve Slovenya’nın oluşturduğu Yugoslavya devletinin ortaya çıkışı ise I. Dünya Savaşı sonrası gerçekleşmiştir. İki dünya savaşı arasındaki süreçte ise Boşnakların çoğunlukta olduğu bu bölgede henüz gerilimi başlatan nedenler görülmemektedir. Ancak II. Dünya Savaşı sonrası, Sırplaştırma politikaları baş göstermiştir. Bosna Hersek’in kuzey ve güney kısımlarına Sırpların göç ettirilmesinin amacı, kuzeyde Hırvat Boşnak ayrımını, güneyde ise Karadağ Müslümanları ile Boşnak ayrımını yaratmaktır. Doğu Bloku ülkelerinin 1990’lı yıllara yaklaşırken komünizmi terk ederek bağımsızlık istemeleri etnik ve dini farkların ortaya çıkışını tetiklemiştir. Sırbistan yönetiminin ve Başkan Slobodan Milošević’in benimsediği “Büyük Sırbistan” hayali, Bosna’da başlayacak çatışmanın en büyük sinyalidir. Hırvatistan ve Slovenya’nın bağımsızlığı sonrası Bosna-Hersek’te de yankı uyandırdı. İlk ayrılık Bosnalı Sırpların Yugoslavya içerisinde kalmak isterken, Boşnak ve Hırvatların bağımsızlık istemeleri sonucunda yaşanmıştır. Referandum yapılmasına karar verilmiş ve çıkan sonuç bağımsızlık yönünde olmuştur. Daha sonra da, Bosna-Hersek parlamentosu bağımsız bir “Bosna-Hersek Devleti” kurulduğunu ilan etmiştir. Buna karşılık Bosna-Hersek içerisinde kendi parlamentolarını kurarak Yugoslavya’ya bağlı kaldıklarını duyuran Sırplar, büyük bir savaşın temellerini orada atmıştır. 1992 yılında başlayan savaş, 1995 yılına kadar sürmüş ve NATO müdahalesi ile çatışma durdurulmuştur. Birleşmiş Milletler’in ve Amerika Birleşik Devletleri’nin önderliğinde 1995 yılında imzalanan Dayton Anlaşması ile savaş sona ermiştir.

Vase Miskin Sokağında Patlama: Yugoslavya’ya Karşı Ambargo

27 Mayıs 1992 tarihinde kuşatma altında bulunan Saraybosna’da, Vase Miskin sokağında meydana gelen patlama sonucunda 17 sivil öldü, 108 kişi de yaralandı. Onlarca sivilin ölmesi üzerine İngiltere Başbakanı John Major, ABD Başkanı George H. W. Bush, Türkiye Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin ve başka siyasi liderleri hemen bu olayın Sırplar tarafından yapıldığını anlamıştı. Üç gün sonra, 30 Mayıs 1992’de, BM Güvenlik Konseyi, Sırpların yaptığı ekmek bekleyen insanlara saldırı nedeniyle Yugoslavya Federal Cumhuriyeti’ne petrol satışının yasaklanması ve hava bağlantısının kesilmesini de kapsayan geniş bir ekonomik ambargo uygulanmasını kabul etti.

Savaşın Tarafları

Bosna’nın eski cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç

Bosna-Hersek çatışmasında belirli amaçları doğrultusunda birbirlerine karşı direkt güç kullanan birincil taraflar Boşnaklar ve Sırplardır. (Hırvatlar bu çatışmada hem mağdur hem suçlu durumuna düşebilen, aslında birincil taraf sayılabilecek ancak ne Boşnaklar ne de Sırplar kadar net amaçları olmayan bir topluluk olarak adlandırılabilir.) Birincil tarafları destekleyen ancak çatışmanın sonucundan doğrudan etkilenmeyen ikincil taraflar ise; Sırplarla ittifak kuran Rusya ve Boşnaklarla ittifak kuran Amerika Birleşik Devletleri’dir. Bu iki devletin dışında sayabileceğimiz çatışma içerisindeki diğer aktörler ise üçüncül taraflardır. Çatışmanın başında etkisi olmayan ancak sonucu etkileyebilecek olan üçüncül taraflar; Birleşmiş Milletler, NATO, Avrupa Birliği gibi kuruluşlardır.[7]

Bosna Soykırımı

Sırp Komutan ve arkadaşları ile beraber rehine takası için Sarajevo yakınlarında beklerken etrafına şaka amaçlı oğlunun kafasına Tokarev TT-33 marka tabancasını dayıyor, 1992
Fotoğraf: Mihail Yevstafyev

Soykırım, savaş başladığından beri Sırpların başvurduğu yegane savaş yöntemiydi. Daha savaşın ilk evrelerinde Nisan 1992’de Srebrenitsa’nın hemen dışında bulunan Bratunac köyünde yaklaşık 350 Boşnak, Sırp paramiliterleri ve özel polis güçleri tarafından işkenceye tabi tutulmuş ve öldürülmüştü.

Slobodan Milošević’in eski korumalarından Naser Orić’in kurduğu Müslüman direniş örgütü ilk yıllarda Srebrenitsa’yı savundu. Yugoslavya SFC ordusunun tüm imkânlarını kullanan Sırplara karşı Müslümanlar bölgeye uygulanan ve en çok kendilerinin zarar gördüğü ambargodan ötürü hafif silahlarla ve az sayıda mermi ile karşı koymaya çalışıyordu.

Bosna Savaşı’nın sonlarına doğru Müslümanların birçok cephede zafer kazandığı bir sırada öne çıkarılan Dayton Barış müzakereleriyle savaşın sona ereceğini gören Sırplar, avantaj elde etmek için iki stratejik kent olan Gorajde ve Srebrenitsa’yı ele geçirmek maksadıyla bu iki kente saldırdılar. BM tarafından güvenli bölge olarak ilan edildikten iki yıl sonra Srebrenitsa, 1995 yılının yaz ayında toplu katliamın kurbanı oldu.

Srebrenitsa çevresindeki ilk toplu mezarları ortaya çıkararak Pulitzer Ödülü kazanan Amerikalı gazeteci David Rohde bu tavrı eleştirerek şöyle demiştir: Uluslararası camia taraflı bir şekilde binlerce insanı silahsızlandırmış ve sonra da onları en azgın düşmanlarına teslim etmiştir. Srebrenitsa, uluslararası camianın felaketin uzağında durduğu bir durum değildir. Aksine, uluslararası camianın eylemleri katilleri cesaretlendirmiş, onlara yardım etmiş ve işlerini kolaylaştırmıştır. Srebrenitsa’nın düşmesi gerçekte olması gereken bir durum değildi. Binlerce iskeletin Doğu Bosna’da oraya buraya saçılmasına hiç gerek yoktu. Binlerce Müslüman Bosnalı çocuğun Sırplar tarafından boğazlanmış babalarının, dedelerinin, amcalarının ve kardeşlerinin hikayesi ile büyümesine hiç gerek yoktu.

Markale Pazarında Birinci Patlama: NATO’nun Ültimatomu

Bosna-Hersek Federasyonu Kurulması

Savaşın ilk aylarından başlayarak Birleşmiş Milletler temsilcisi Cyrus Vance ve Avrupa Birliği temsilcisi Lord Owen savaşı durdurmak için taraflarla müzakereler yaptılar. Bosna-Hersek’i etnik açıdan 3 bölgeye ayıran çeşitli haritalar çizildi ve taraflara sunuldu. 1994 yılında NATO uçakları Birleşmiş Milletler’in ilan ettiği uçuş yasağını uygulamaya başladılar. Böylece Sırpların hava üstünlüğü kaybolmuş oldu. Mart 1994 tarihinde Boşnaklar ve Bosnalı Hırvatlar anlaşmaya vardılar ve birbirleriyle savaşmaktan vazgeçtiler.

Srebrenica ve Jepa’nın düşmesi

Markale Pazarında İkinci Patlama: NATO Askerî Müdahalesi

28 Ağustos 1995’te Saraybosna’daki Markale pazarına Sırplar tarafından atılan bombanın patlaması sonucu 37 kişi öldü, 90 kişi de yaralandı. 30 Ağustos 1995’te, en son UNPROFOR askeri de Bosna Sırp topraklarından ayrılır ayrılmaz NATO uçakları Sırp Cumhuriyeti’nde seçilmiş bazı hedeflere bir dizi hassas vuruş yaptılar. Bosna Sırp askerî birliklerine yönelik NATO bombardımanı için gerekçe olarak Markale’deki silahsız Boşnaklara karşı saldırı ve Srebrenitsa katliamı gösterildi. Hırvat, Boşnak ve NATO saldırıları karşısında uzun süre dayanamayan Sırp birlikleri, Ekim ayında teslim olmak zorunda kaldı.

NATO baskılar sonucu İzzetbegoviç, Tudjman ve Miloşeviç anlaşma masasına oturdular. 21 Kasım 1995’te Dayton Anlaşması kabul edildi. 14 Aralık 1995’te bu antlaşmanın son halinin imzalanmasıyla birlikte Bosna Savaşı son bulmuş oldu.

Savaşta Türkiye’nin rolü

Hollanda raporlarına göre, Türkiye (SAT) Bosna’da bulunan İslamcı Birliklere silah verilmesine yardım etti.[9]

  • Bosna-Hersek’in erken tarihi

Bugünkü Bosna Hersek sınırları içinde, tarih öncesi kültürlerin birçok katmanı var olmuştur.

Saraybosna yakınlarındaki Butmir’den vazo, erken Neolitik Çağ

Bosna’daki Paleolitik döneme, güneydoğu Avrupa’daki en eski Paleolitik anıt olan Hersek’teki Stolac yakınlarındaki Badanj Mağarası’ndaki gravürler damgasını vurmaktadır. Bunlardan en görkemlisi, parçalar halinde korunmuş ve MÖ 14000 – 12000 yıllarına tarihlenen, okların saldırısına uğramış bir attır.

Bosna Hersek’te Neolitik kültürlerin ortaya çıktığı dönemde, Akdeniz ve Panoniyen kültürlerin ilginç karışımları mevcuttu. Hersek, Mostar yakınlarındaki Yeşil Mağara, Stolac yakınlarındaki Čairi, Konjic yakınlarındaki Lisičići ve Grude yakınlarındaki Peć Mlini’de görüldüğü gibi Batı Akdeniz’den gelen impresso seramiklerinin etkisi altındaydı. İnsanlar daha sonra mağaralarda ya da tepelerdeki basit yerleşim yerlerinde yaşamışlardır. Bosna nehrinin yukarı çığırında ve Bosna’nın kuzeydoğu bölgelerinde (Kakanj yakınlarındaki Obre I) insanlar nehir kenarına inşa edilmiş ahşap evlerde yaşıyordu. Bu kültürde güneydeki Adriyatik kültürlerinden ve kuzeydoğudaki Starčević kültüründen etkiler görebiliriz. Kakanj kültürünün orijinal ifadeleri rhyton adı verilen dört ayaklı seramik kaplardır. Bunları Hırvatistan kıyılarındaki Danilo kültüründe de bulabiliriz. Bu nesneler nedeniyle Kakanj kültürü, yaşam gücü kültünü takip eden geniş Neolitik nüfus çemberinin bir parçası olarak kabul edilir (Kuzey İtalya, Dalmaçya ve Epir’den Ege’ye kadar). Saraybosna yakınlarındaki Butmir kültürü, ince sırlı seramikleri ve çeşitli geometrik süslemeleriyle (genellikle spiraller) kendine özgüdür. Butmir figürleri el ile modellenmiş eşsiz heykellerdir; kafalar neredeyse vücudun vurgulanmış kısımları ile portreler gibidir.

Hersek’teki Tunç Çağı yerleşimleri kale gibi inşa edilmiştir (yerel olarak gradina olarak adlandırılır) ve Bosna’da taş tümülüslü nekropollerimiz vardır. Bu dönemde bronz kollar, süslü tabaklar, düz kolyeler ve fibulalar belirli bir geometrik oyma süsleme tarzıyla süslenmiştir.

İllirya dönemi

Demir Çağı Glasinac kültürü (MÖ 300 civarı).

Farklı bir kültür ve sanat formuna sahip bir etnik grup olan İliryalıların bronz kültürü, bugünkü Slovenya, Hırvatistan, Bosna Hersek, Sırbistan, Kosova, Karadağ, Arnavutluk ve kuzey Yunanistan’ın bazı bölgelerinde örgütlenmeye başlamıştır.

MÖ 8. yüzyıldan itibaren İliryalı kabileler krallıklara dönüşmüştür. İllirya’da (klasik antik çağda kaydedildiği üzere Balkan Yarımadası’nın batı kesiminde İlliryalıların yaşadığı bir bölge) kaydedilen en eski krallık MÖ 8. yüzyıldaki Enchele krallığıdır. Diğer İlirya krallıklarını gözlemlediğimiz dönem yaklaşık olarak MÖ 400’de başlar ve MÖ 167’de sona erer. Pleurias yönetimindeki Autariatae’nin (MÖ 337) bir krallık olduğu kabul edilir. Ardiaei Krallığı (aslen Neretva vadisi bölgesinden bir kabile) MÖ 230’da başlar ve MÖ 167’de sona erer. En önemli İlirya krallıkları ve hanedanlıkları Dardani Bardyllis ve son ve en iyi bilinen İlirya krallığını kuran Ardiaei Agron’un krallıklarıdır.Agron Ardiaei’yi yönetmiş ve egemenliğini diğer kabilelere de yaymıştır.

MÖ 7. yüzyıldan itibaren tunç yerini demire bırakmış, bundan sonra sadece mücevher ve sanat eserleri tunçtan yapılmaya devam etmiştir. Kuzeydeki Hallstatt kültürlerinin etkisi altındaki İlirya kabileleri, biraz farklı olan bölgesel merkezler oluşturdular. Yaşamlarında çok önemli bir rol oynayan ölü kültü, özenli gömüleri ve defin törenlerinin yanı sıra gömü alanlarının zenginliğinde de görülmektedir. Kuzey bölgelerde uzun bir ölü yakma ve sığ mezarlara gömme geleneği varken, güneyde ölüler Hersek’te 50 m genişliğinde ve 5 m yüksekliğinde anıtsal boyutlara ulaşan büyük taş veya toprak tümülüslere (yerel olarak gromile olarak adlandırılır) gömülürdü. Japon kabileleri süslemeye (sarı, mavi veya beyaz cam hamurundan ağır, büyük boy kolyeler ve büyük bronz fibulaların yanı sıra bronz folyodan spiral bilezikler, diademler ve miğferler) düşkündü.

Bosanski Novi’de 2. yüzyıldan kalma Roma camı bulundu

MÖ 4. yüzyılda Keltlerin ilk istilası kaydedilmiştir. Çömlekçi çarkı tekniğini, yeni tip fibulaları ve farklı bronz ve demir kemerleri getirdiler. Sadece Yunanistan’a giderken geçtikleri için Bosna Hersek’teki etkileri önemsizdir. Kelt göçleri birçok İliryalı kabileyi eski topraklarından uzaklaştırmış, ancak bazı Kelt ve İliryalı kabileler birbirleriyle karışmıştır. Bu döneme ilişkin somut tarihsel kanıtlar azdır, ancak genel olarak bölgenin farklı diller konuşan bir dizi farklı halk tarafından doldurulduğu görülmektedir.

Güneydeki Neretva Deltası’nda, İliryalı Daors kabilesinin önemli Helenistik etkisi vardı. Başkentleri, BH’deki antik kültürün ana merkezi olan Stolac yakınlarındaki Ošanići’de bulunan Daorson’du. MÖ 4. yüzyılda Daorson, büyük yamuk taş bloklardan oluşan megalitik, 5 m yüksekliğinde taş duvarlarla (Yunanistan’daki Mycenae’ninkiler kadar büyük) çevriliydi. Daors eşsiz bronz sikkeler ve heykeller yapmıştır.

Roma dönemi

İliryalılar ve antik Romalılar arasındaki çatışma MÖ 229 yılında başlamıştır. MÖ 168 yılında İlliryalıların toprakları Roma’nın Illyricum eyaleti haline geldi. Roma, bölgeyi ilhakını M.S. 9 yılında tamamlamış ve İliryalıların Romalılara karşı üç yıl süren isyanını sona erdirmiştir. M.S. 10 yılında İlirya bölündü ve Sava Nehri’nin güney yakası boyunca uzanan bugünkü Bosna’nın kuzey şeridi yeni Pannonia eyaletinin bir parçası oldu. Bugünkü Bosna, Hersek, Karadağ, Dalmaçya ve batı Sırbistan’ın geri kalanı Roma’nın Dalmaçya eyaletinin bir parçası oldu.

Bosna Hersek’teki antik yerleşimlerin ve yolların haritası

Roma döneminde, Roma İmparatorluğu’nun dört bir yanından gelen Latince konuşan yerleşimciler İliryalılar arasına yerleşmiş ve Romalı askerler bölgede emekli olmaya teşvik edilmiştir. Bugünkü Bosna’nın birçok kasabası Roma egemenliği altında kurulmuştur. Örneğin Buna Nehri üzerindeki Blagaj kasabası, Roma kasabası Bona’nın yerine inşa edilmiştir. Roma Bosnası, birçok “Roman via” ve “castra” ve madenlerin işletilmesine dayalı bir ekonomi ile büyük bir gelişme göstermiştir. Roma egemenliğinin ardından, Slav öncesi bir nüfustan gelen çok sayıda Ulah vardı. Rumenlerle akraba olan ve başlangıçta Romence ile akraba bir dil konuşan Ulahlar bugün Slavca konuşmaktadır.

Hristiyanlık 1. yüzyılın sonunda bölgeye çoktan ulaşmıştı ve o döneme ait çok sayıda eser ve nesne buna tanıklık etmektedir. Roma İmparatorluğu’nun bölündüğü 337 ve 395 yıllarındaki olayların ardından Dalmaçya ve Pannonia Batı Roma İmparatorluğu’na dahil edilmiştir. Bölge Hunlar ve daha sonra 455 yılında Ostrogotlar tarafından fethedilmiştir. Ostrogot Krallığı, İmparator I. Justinianus tarafından Gotik Savaşı’nda (535-553) Bizans İmparatorluğu’na yenilmiş ve bölge Bizans İmparatorluğu için yeniden fethedilmiştir.

  • 1994 – Kurt Cobain’in öldüğü gün olarak belirlendi. 8 Nisan’da cesedi Seattle’daki evinin garajında bulundu.
  • 1994 – 5 Nisan Ekonomik Önlemler Paketi uygulamaya konuldu.

5 Nisan Kararları ya da 5 Nisan 1994 kararları, Türkiye’de yaşanan ekonomik krizden kurtulmak amacıyla 5 Nisan 1994 tarihinde açıklanan kararlar bütünüdür. Tansu Çiller dönemi politikalarından olan kararlar, genel olarak kamu finansmanı üzerindeki dengesizliği gidermeye yöneliktir.

Hakkında

1994’te Türkiye’deki kamu harcamaları beraberinde istikrarsızlık ve karmaşıklık dönemi getirdi. Kamu harcamaları kamu gelirinden oldukça fazlaydı ve bütçede sıkıntı yaşanmaktaydı. Kamu finansmanının gayri safi yurt içi hasılaya oranı 1992 yılında yüzde 6 iken 1994 yılı başlarında yüzde 11’e yaklaştı. Bütçe açığının giderilmesi için kısa vadeli olan dış kredi girdileri başatlık kazandı. “Sıcak para” da denen bu girdilerin teşvik edilmesi için döviz kurları aşırı derecede yüksek tutuldu. Bu uygulama krizin temel nedeni haline geldi. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası kuru ile piyasa kuru arasındaki fark giderek yükseldi. Bu, büyük rantlara sebep oldu ve döviz ile yapılan ticareti olumsuz etkiledi. Sonrasında dış ödemeler dengesindeki açık daha da büyüdü. Kamu İktisadi Teşebbüsü hizmet ve ürünlerine her alandaki maliyet artışlarına rağmen yapılmayan zamlar, kurumların borçlarının büyümesine neden oldu ve kamu dengeleri kötüye gitti. Genel anlamda 5 Nisan 1994 öncesi Türkiye ekonomisi istikrarlı ve sağlam temellere dayalı bir yapıda değildi. Üretim güçlerinin standartları dünya standartlarının çok altındaydı. Dış ticaret açığı fazlaydı ve bu da ekonomik büyümeyi engelledi. Yayımlanan ekonomik istikrar paketleri ile kambiyo ve KİT kurlarındaki dengesizlik, kamu harcama ve finansmanındaki dengesizlik ile ödemeler ve cari işlemlerdeki dengesizlik giderilmeye çalışıldı.

Düzenlemeler

5 Nisan Kararları sonrasında Türk Lirası diğer para birimlerine karşı yaklaşık yüzde 38 devalüe edildi. Merkez Bankası kur belirleme sisteminde değişiklik yaptı. Yeni uygulamaya göre on büyük bankanın verilerinden kurlar hesaplanmaya başladı. 1994 yılındaki memur ve işçi ödemeleri bütçe ödenekleri ile sınırlı tutuldu. İşçilerin yaptıkları fazla mesaiden aldıkları ücret yarı yarıya düşürüldü. Kamuya personel alımı donduruldu. Emeklilik için gerekli olan prim gün sayısının kadınlarda 7200, erkeklerde ise 9000 güne çıkarılması için çalışma başlatıldı. Sosyal Sigortalar Kurumu’nun emekli aylığındaki katsayı sisteminin değişmesi için çalışma başlatıldı. Sigortaya bağlı olan tasarruf mevduatının üst sınırı 100 milyon liraya kadar çekildi. Varlığa bağlı menkul kıymetler ve A tipi yatırım fonu belgeleri repo yapabilen menkul kıymetler arasından çıkarıldı. 1 Mayıs İşçi Bayramı sonrasında yıllık vergi iadesi uygulaması başlatıldı. Reklam ve turizm camiasından alınan KDV’nin oranı yüzde 21’den yüzde 15’e düşürüldü. Vergi mükelleflerinin matrahlarının üzerinde “ek” bir verginin alınması kabul edildi. Erdemir, TÜPRAŞ, Petrol Ofisi, PETKİM, Havaş, Ditaş ve Türk Hava Yolları kısmi olarak özelleştirildi. Düzenleme paketinin açıklanması sonrasında piyasalarda durulma beklendi, faizlerin düşürülmesi sonrasında Türk Lirası mevduatlarından ABD Doları’na doğru bir yöneliş gerçekleşti. ABD Doları serbest piyasada 7 bin lira artarak 40 bin liraya yükseldi. Bu durum sonrasında Merkez Bankası Türk lirasını ABD Doları’na karşı yüzde 24,8 oranında devalüe etti. İki günde gerçekleşen devalüasyon oranı yüzde 73’e dayandı. Ekonomi küçülmeye başladı ve 1994 ortalarında piyasalar daha da ısındı. Kararlar yoğun bir işsizlik dalgasına ve gelir dağıtımında ücretliler aleyhinde adaletsizliğe yol açtı. Sermaye sahipleri uygulanan yüksek faizle kazanımlar elde etti. Devalüasyon öncesinde ABD Doları’na yatırım yapanlar da büyük rant sağlamış oldu. Yaşanan durgunluk birçok firmayı ya küçülttü ya da iflas ettirdi.

  • 1996 – Agos, İstanbul’da yayın hayatına başladı.
Agos

28 Şubat 2014 tarihli 930. sayısı
Tür Haftalık gazete
Format Berliner
Kuruluş tarihi 5 Nisan 1996
Dil Türkçe-Ermenice
Genel merkez Pangaltı
Tiraj 3500 (2019)
Resmî site Agos.com.tr

Agos, İstanbul merkezli yayımlanan Türkçe-Ermenice haftalık gazetedir. İsmi, Ermenice “tohum atmak veya fidan dikmek için açılan oyuk, evlek” anlamına gelmektedir. Cumhuriyet döneminin Türkçe-Ermenice olarak yayımlanan ilk gazetesidir.

Tarih

Türkiye’deki Ermeni toplumunun Türkçe ağırlıklı ilk gazetesi olarak 5 Nisan 1996’da yayımlanmaya başladı. Gazetenin temeli Luiz Bakar, Hrant Dink, Harutyun Şeşetyan ve Anna Turay’dan oluşan bir girişimci kurul tarafından atıldı. Ancak Hrant Dink kısa sürede gazetenin genel yayın yönetmeni ve fikir önderi olarak ön plana çıktı.

Hrant Dink, 19 Ocak 2007’de Sebat Apartmanı’nda yer alan gazete binası önünde gerçekleştirilen bir suikast sonucu öldürüldü. Bu olay dolayısıyla oluşan toplumsal tepkiler, gazetenin daha yaygın bir kesim tarafından tanınmasına ve tirajının artmasına yol açtı. Cinayetin ardından gazetenin genel yayın yönetmenliğini Etyen Mahçupyan üstlendi. 2010 yılında ise görevi Rober Koptaş’a devretti ve beş yıl yürüttü. 29 Ocak 2015’te yayımlanan sayı ile görevinden ayrıldı ve yerine Yetvart Danzikyan geldi.

Hrant Dink’in vefatından sonra ülke genelinde dağıtımda olan gazetenin tirajı 6000’e ulaşmıştır. Gazete, dört sayfası Ermenice olmak üzere 24 sayfa olarak yayımlanmaktadır. Kirk adıyla aylık bir kitap eki vermektedir. Her Cumartesi 09:00-10:30 arasında Açık Radyo’da Radyo Agos adıyla bir program yapmaktadırlar.

3 Haziran 2015 tarihinde gazetenin 1000. sayısı yayımlandı.

Gazete, Metin Göktepe Gazetecilik Ödülü sahibidir.

Kişiler

Gazetede çalışmış kişiler:

  • Agop Ayvaz
  • Hrant Dink
  • Rakel Dink
  • Etyen Mahçupyan
  • Karin Karakaşlı
  • Rober Koptaş
  • Yetvart Danzikyan
  • 1998 – Japonya’daki Şikoku ve Honşu adalarını birbirine bağlayan, dünyanın en uzun asma köprüsü Akaşi Kaikyo Köprüsü hizmete açıldı.
  • 2002 – Alice in Chains grubunun solisti Layne Staley aşırı doz 2 Ağustos 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. dan öldü. 15 gün sonra evinde bulunduğunda, cesedi tanınmaz haldeydi. Yapılan otopsiyle, cesedi ve ölüm sebebi tanımlanabildi. Ölümü, Kurt Cobain ile aynı güne denk düşmektedir.
  • 2007 – MS Sea Diamond, volkanik kayalar kümesine çarptı ve su almaya başladı, ertesi gün battı.
  • 2009 – Türkiye’de Sağlık Bakanlığı, 40 işçinin silikozis hastalığından ölmesinin ardından, kot taşlama için kullanılan insan sağlığına zararlı maddelerin kullanımını yasakladı.
  • 2010 – Discovery Uzay Mekiği, Leonardo Çok Amaçlı Lojistik Modülünü kullanarak Uluslararası Uzay İstasyonu’na (ISS) malzeme ikmali yaptı.

wikipedia.org

Ayrıca Kontrol Edin

5 Nisanda ölenler

Ölümler 828 – I. Nikeforos, 806 ile 815 yılları arasında Rum Ortodoks Patrikhanesi, 268. patriği olarak görev …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


Seç ve dinle