Doğumlar
- 1133 – Zafir, 8 Ekim 1149 – Mart 1154 döneminde Yedinci Fâtımî Hâlifesi ve İsmâilîyye-Hafizilik Mezhebi’nin “Ikinci İmâmı” (ö. 1154)
Zafir El-Ẓāfir bi-dīn Allāh, |
|||||
---|---|---|---|---|---|
Fatımi Halifesi | |||||
Hüküm süresi | 8 Ekim 1149 – Mart 1154 | ||||
Önce gelen | Hâfız | ||||
Sonra gelen | Faiz | ||||
Doğum | Şubat 1133 | ||||
Ölüm | Mart 1154 Kahire |
||||
|
|||||
Hanedan | Fatımi Hanedanı | ||||
Babası | Hâfız | ||||
Dini | Şii İslam |
Makale serilerinden |
Şiilik
|
---|
![]() |
Makale serilerinden |
Bâtınîlik – İsmaililik
|
---|
![]() |
Zafir veya El-Zafir bi-din Allah (d: Şubat 1133 – ö: Mart 1154, Kahire) Tam Adı: Ebu Muhammad El-Zafir bi-dīn Allah İsmāīl bin El-Ḥafîz Arapça: أبو محمد الظافر بدين الله إسماعيل بن الحافظ.
8 Ekim 1149 – Mart 1154 döneminde Yedinci Fâtımî Hâlifesi ve İsmâilîyye-Hafizilik Mezhebi’nin “Ikinci İmâmı”.
Yaşamı
Zafir (El-Zafir bi-din Allah) babası Fatımi Halifesi lHâfız’in dördüncü erkek çocuğu idi. Ama ağabeyleri daha babası hayatta iken ölmüşler ve Zafir babası tarafından varis ve veliaht olarak ilan edilmişti. Babası Halife Hâfız 8 Ekim 1149’da ölmesi üzerine 17 yaşına daha girmemiş iken Fatımiler Halifesi tahtına geçirildi. Bu tahta çıkma nedeniyle Fatımiler ordusu askerlerinin kendine bağlığını sağlamak için Vezir’in tavsiyesi ile ordu mensuplarına büyük bahşişler dağıttı.
(“Vasıta” unvanıyla da anılan) Vezir Bin El-Masal (veya Nedim al-din Salim Ebül-Fath bin Muhammed bin El-Masal Lukka El-Mağrib El-Afdal) devleti idaresinin tümünün üzerine almıştı. Gayet yakışıklı bir genç olan halifeyi sarayda cariyeleri ile sarayda harem zevkleri ile uğraşmaya teşvik etti. Babasının hükûmet döneminde bile Fatımiler devletinin Mısır üzerindeki iktidar gücü gayet zayıflamıştı ve bu zayıflama Zafir döneminde de devam etti. Vezir Bin Masal devamlı Fatımiler ordusu içinde bulunan Berber asıllı birlikler ile Sudan ve güneyden toplanan siyahi birlikler ve kölemen Türk asıllı birlikler arasından çıkması olağan hale gelen ciddi anlaşmazlıklara çözüm bulmakla zamanının geçirmekte idi. Daha halife tahta geçtikten hemen sonra Vezir Kasım 1149’da bir asker isyanını bastırmak ve bu isyan elebaşlarını elimine etmek zorunda kalmıştı.
Tam bu sırada bir önceki Vezir olan ve İskenderiye valisi olan El-Adil bin El-Salar isyan ederek İskenderiye’den Kahire üzerine yürüdü. Halife, Vezir Bin El Masal’ı Havf bölgesine yeni asker toplamak üzerine gönderdi ve Bin El-Salar Kahire’ye girdi. Fakat El-Masal Berberler, Bedevi Araplar ve güneyde Sudan sınırından siyahilerden epeyce çok sayıda asker topladı. Bu yeni ordusu ile Aralık 1149’da El-Salar üzerine hücuma geçip bir geçici başarı kazandı. El-Salar Yukarı Mısır’a geçildi ve burada ordusunu güçlendirmeye çalıştı. El-Salar’ın üvey oğlu olan Abbas Nasr bin Ebu-l Kutup komutasında (ve Talai bin Rüzzik’in içinde bulunduğu) bir ordu 19 Şubat 1150’de El-Masal ordusu ile Bahnasan vilayetinde “Dalaran (veya Dillas) Muharebesi”‘ne girişti ve El-Masal bu muharebeyi kaybetti ve bu savaşta El-Masal öldürüldü.
El-Adil bin El-Salar “El-Adil” lakabı ile halife Zafir tarafından Kahire’de Fatımiler Devleti Veziri tayin edildi. Vezir olarak önce Fatımiler sarayında ortaya çıkartılan bir saraylılar komplosu ile uğraşmak zorunda kaldı. Komplocuların önderleri idam edildi ve komploya diğer katılanlar devletin güney sınırlarına sürgüne gönderildiler.
Haçlı Kudüs Krallığı’nın Mısır’a gözünü dikmiş olduğu bilinmekte idi ve Haçlılar Fatımilerin elinde bulunan Filistin topraklarına akınlara başlamışlardı. Yeni Vezir El-Adil bin El-Salar bu Haçlılar sorunu çözmek için El Cezire’de Selçuklu Musul Atabeyi olan Nureddin Zengi ile müttefiklik anlaşması yapmaya karar verdi. Ekim veya Kasım 1150’de Haçlılar veya Avrupa’dan gelen bazı gemiler Fatımiler elinde bulunan “Farama”‘ya hücum edip bu şehir limanını ele geçirip yaktılar. Vezir El-Salar buna karşılık vermek için 1151 yazında Doğu Akdeniz sahillerine bir Fatımi filosu göndererek Haçlılar elinde bulunan Yafa, Akka, Sayda, Beyrut ve Trablusşam limanlarına hücumlarda bulundu ve Filistin’e hac için batı Avrupa’dan gelen birçok Hristiyan hacı öldürüldü. Bu hücumlarla Doğu Akdeniz kıyıları ticaretini, özellikle kumaş ticaretini hatta Fatımiler sarayına gönderilen kumaşlar ticaretini bile, dondurdu. Halep’te olan Nureddin Zengi bu denizden Fatımilerin Haçlılara üzerine hücumlarını karadan Haçlılara üzerine yaptığı hücumlarla destekledi; ama sonunda kendine bağlı olan Şam Emiri’ne karşı tedbir uygulanmasını önlemek için bu kara destek akınlarını durdurdu.
1153’te Haçlılar Kudüs Krallığı Filistin’de en son ve en büyük Fatımi kalesi ve liman şehri olan Aşkelon şehrini kuşatmaya aldılar. Nisan 1153’te Vezir El-Adil bin Salar üvey oğlu olan El-Abbas Nasr ve yardımcı komutanı olan Usame bin El-Devla bin Mundih’i Haçlıların kuşatmakta oldukları Aşkelon kalesini kurtarmak için hazırlanan orduya komutan atadı. Bundan ne Abbas’ı ne de Usame memnun oldular. Ordu ile Bilhays şehrine varılınca El-Abbas Nasr oğlu olan Nasıreddin Nasr’ı Kahire’ye Vezirlik görevinin kendine verilmesini istemek üzere halife Zafir’e gönderdi. Halife Zafir ile oğlu Nasıreddin Nasr gayet iyi arkadaştılar; Nasıreddin Nasr halife El-Zafir’in nedimi olarak açıkça bilinmekteydi ve genellikle ikisinin arasında yakın eşcinsel ilişki olduğu kabul edilmekteydi.
Nasıreddin Kahire’ye gidip halife ile görüştü ve halife onun babasının Vezir olma isteğini reddetmedi. O gece Nasıreddin El-Adil’in annesinin ve babası El-Abbas Nasr’ın cariyelerinin kaldığı büyükannesinin aile konağında kalmaktaydı. Nasıreddin o gece Vezir El-Adil’in odasına girdi o uyurken kafasını keserek onu öldürdü. Bu ölüm haberi ile halefinin kendisini Vezir tayin etmeye hazır olduğu haberini güvercin postası ile babası El-Abbas Nasr’a’a gönderdi.
9 Nisan 1153’te El-Abbas Nasr Kahire’ye geri döndü. Abbas Vezir olmak için Halife Zafir ve en yakın danışmanları ile görüştü. Bu danışmanlar, genellikle öldürülmüş olan El-Adil El-Salar’ın adamları olduğu için, Abbas’ın Vezir olmasına itiraz ettiler. Başlıca itirazları Abbas’ın Sünni olması ve onun gayet yakın akrabası olduğu El-Adil El-Salar’ı öldürtmesi idi. Ama ayrıca kendine yardımcı komutan olan Usame bin Mundih’in Suriye hükümdarı olan Zengilerin bir adamı hatta casusu olduğu idi. Buna rağmen Abbas bin Nasr Vezir olarak tayin edildi. Halife danışmalarının tutumunu Usame bin Mundih öğrenmişti. El-Abbas Nasr’a bunu istihbarat olarak verdi ve El-Abbas Nasr’ın Vezir’liğini sağlamlaştırması için Halife Zafir’i tahttan indirip; onu öldürtüp; daha çok etkilenebilinecek bir halifenin tahta geçirilmesini tavsiye etti.
Abbas El-Nasır oğlu Nasıreddin Nasr’ı, eşcinsel sevgilisi olduğu Halife Zafir’e babasının iyi bir Vezir olacağına inandırmak için gönderdi. Nasıreddin Nasr sevgilisi olduğu Halife Zafir ile Vezir’in sarayı olan Maymuniyye’de o akşam buluştular. Bu sarayın korumaları sayısı çok azdı. Halife ile Nasıreddin Nasr arasında ne geçtiği bilinmemektedir. Fakat Nasıreddin Nasr’ın 21 yasında olana Halife Zafir’i bıçaklayıp öldürdüğü ve cesedini saray zeminde bir mermer taş altında sakladığı bilinmektedir. Nasıreddin Nasr ertesi sabah bu durumu babası Vezir Abbas’a da bildirdiği iddia edilmektedir.
Buna rağmen Vezir Abbas Nasr sabahleyin Saray’a giderek Halife ile görüşmek istedi ve Halife’nin bulunamadığı için kendi ile görüşemeyeceği kendine bildirildi. Saray’da bulunan halifenin bir kölesi halifenin öldürülmesi ve cesedinin saklanması görmüştü; önce saray bahçesine saklandı ve sonra eski halifenin iki küçük kardeşine olan biteni anlattı. Abbas Nasr ise konağına geri döndü ve oğlu Nasıreddin Nasr geri dönmemişti. Oradan saraya geri döndü ve sarayın kapılarını zorla açtırdı ve sözde soruşturmalara başladı. Önce halifenin küçük iki kardeşini da soruşturmaya tuttu. Bunlardan olanı şahit köleden öğrenmiş olan Cibril Yusuf Abbas Nasr’a Halifeye ne olduğunu oğlu Nasırullah Nasr’a sormasını açıkça söyledi. Abbas El-Nasr bu Zafir’in kardeşlerı olan iki prensi öldürttü. Sonra da halife Zafir’in idam edilen kardeşleri tarafından öldürtüldüğünü ilan etti.
Sonra da öldürttüğü prenslerden olan Ebu-Cafer’in 5 yaşında oğlu olan İsa’yı karşısına getirtti. Onun El-Faiz bi-Nasrillah adı ile Fatımi Halifesi olarak tahta geçtiğini ilan etti. Bu çocuğun halifenin sarayda karışıklığı ve iki amca ve babasının ölülerini gördükten sonra büyük bir psikolojik kriz geçirdiğini ve 11 yaşında iken ölene kadar zaman zaman sara nöbetleri geçirdiği de bildirilmektedir.
El-Abbas Nasr’ın ise Vezirliği çok sürmedi. Mısır’da uzun süren bir iç savaş başladı, Bu savaşın başında bir taşra eyaleti valisi olan ve güney Mısır’da aşiret reislerinin desteği ve bir kısım Fatımiler ordusu mensuplarından kurulan bir ordu ile Talai bin Rüzzik El-Salih Kahire’ye yürüyüp şehri kuşatmaya aldı. Vezir olan El-Abbas Nasr, oğlu Nasıreddin Nasr ve Usame bin Mundih bir kulede bir müddet direnişte bulunduktan sonra devlet hazinesi ile birlikte Kahire’den kaçtılar.
Temmuz 1154’te yeni çocuk halifenin naibi ve Vezir olarak Talai bin Rüzzik El-Salih atandı.
Ağustos 1154’te Haçlılar Kudüs Krallığı Filistin’de en son ve en büyük Fatımi kalesi ve liman şehri olan Aşkelon şehrini kuşatmaya aldılar ve bu kaleyi ellerine geçirdiler. Böylece Fatımiler doğu Akdeniz kıyılarında ve Filistin’de bulunan en önemli stratejik kale ve ticari limanını kaybettiler.
Makale serilerinden |
Bâtınîlik – İsmaililik
|
---|
![]() |
İsmâilîlik (Arapça: الإسماعيليون, el-İsmā’īliyyūn), adını İsmâil b. Ca’fer es-Sâdık’tan alan Şii mezhebi.
Şiîlik’te Ca’fer es-Sâdık öldüğünde, yedinci Şîa imamı olarak Mûsâ el-Kâzım’ın yerine Ca’fer es-Sâdık’tan önce ölmüş olan oğlu İsmâil bin Ca’fer es-Sâdık’ın oğlu Muhammed b. İsmâil eş-Şâkir’i yedinci imâm olarak kabul eden mezhep.[1]
Tarihçe
İlk İsmailî topluluk tarihte 765 yılında Ca’fer es-Sâdık’ın vefatından sonra ortaya çıkmıştır. Bu dönemde Abbâsîler, Emevî Hanedanı’nı yıkıp kendi halifelerini tahta geçirmiş ve İmâmiyye ilk dönem İsmailîlerini de içine alan farklı gruplara bölünmüştü.
İsmailîler kurdukları gizli topluluklarla kendi gözlerinde Ali ve soyuna ait halifelik hakkını gaspettiklerini düşündükleri Abbâsîler’e karşı mücadele vermeye yine bu dönemde başlamışlardır. İlk dönem İsmailîleri tarafından Da’vet (el-Dava) veya “al-dawa al-hadiya” yani hak olarak yönlendirilen dava adlandırılan bu hareket yaklaşık olarak Hicrî 3/Milâdî 9. yüzyılda başlamış ve Dava’nın propaganda veya misyonunu sürdüren Dâîler eylemlerini Irak, Pers, doğu Arabistan ve Yemen topraklarına yaymaya başlamışlardı. Dâîler Müslümanları onları kurulu düzenin adaletsizliklerinden kurtaracak ve Ehl-i Beyte yeniden hilafeti kazandıracağını söyledikleri İsmailî İmam Mehdi ile dayanışma yapmaya davet ediyorlardı.[1]
Yediciler ve Yedicilik i’tikadı
İlk defa ortaya çıktığında mensupları içinde sadece Yedi imama inanan bir grup (Yediciler/Yedi İmamcılık) olarak adlandırılmıştı. Daha sonraları ise Yediden daha fazla imâmlara sahip olan İsmâilîyye mensuplarının da bazen Yediciler olarak adlandırıldığı olmaktadır. Ayrıca, İsmâilîyye İmâmet içerisinde bir de “Yedili-Döngü Nazâriyesi” bulunmasından dolayıdır ki, İsmâilîyye itikadı “Yedicilik” olarak adlandırılmaktadır. Bu mezhebin itikadî temelleri yedinci “Nâtık–Samed” olan Muhammed b. İsmâîl el-Mektûm ile “ʿAbd Allâh İbn-i Meymûn ve Oğulları” tarafından tesis edilmiştir.
İ’tikatları
“Dünya” hiçbir zaman imâmsız kalamaz ve kalmayacaktır. Allah her peygamber arasında tamamlayıcı olarak yedi imâm gönderilmiştir. Peygamber Muhammed’dan sonra birincisi Ali olmak üzere yedi imâm daha gönderilmiştir. İsmâil b. Ca’fer es-Sâdık’in yedinci imâm olduğu söylenir. Yedi imâmın birer de yardımcısı olduğu ve bunların dini yaymakla ve yüceltmekle görevlendirildikleri anlatılır.
“Nâtık” ve “Sâmet İmâm” silsileleri
Peygamberlere “Nâtık” ve yardımcılarına da “Samed İmâm” unvanı verildiği söylenir. Her yedi “Samed” silsilesinin sonunda bir “Nâtık” gönderildiği ve böylece dinin sürekli olarak geliştirildiği söylenir. Âdem’den ve oğlu Şît’ten itibaren altı “Nâtık–Samed” silsilesinden sonra (Nûh–Sâm), (İbrâhim–İsmâil), (Mûsâ–Hârûn), (Îsâ–Şem’ûn), (Muhammed–Ali), (Muhammed b. İsmâîl el-Mektûm (Meymûn el-Kaddâh[2][3])–ʿAbd Allâh İbn-i Meymûn ve Oğulları) ile hitam bulan “Nâtıklar ve Samedler silsilesi” ile sürmektedir. Gözle görülen eşyanın tasavvufî mânalarını kaldıran İbn-i Meymûn’dur ve herkes ona itaatle yükümlüdür.[4]
Kollar
İsmail’i Dâîlerin bu daveti başarıya ulaşmış ve Hicri 2. yüzyılda ilk Şîa devleti olan Fâtımî Devletini kurmuşlar ve Nizâriyye ve Müsta’liyye kollarına ayrıldıktan ve Fâtımîler yıkıldıktan sonra Nizâriyye önderleri İran’ın doğusundan Suriye’ye kadar olan çeşitli bölgelere dağılmış, birbirlerine sıkı bağlarla bağlı toplulukları yönetmeye devam etmişlerdir.
1830’ların sonunda İran’daki politik gelişmelerden ötürü Nizarîler’in 46. İmâmı ve ilk Ağa Han unvanını taşıyan Ağa Hasan Ali Şah, İran’dan Hindistan’a göç etmiş ve 1848’de Bombay’a yerleşerek mezhebin yönetim yerini buraya taşımıştır.
19. yüzyılın ikinci yarısı ve 20. yüzyılın başlarında İsmailîler önemlice bir kısmı Hint alt kıtasından Doğu Afrika’ya göç etmiştir.[2]
Öğretileri

Fâtımîler döneminde genişleyecek olan İsmâîliğin temelleri devletin kuruluşundan çok daha önce ilk dönem İsmâîliler tarafından atılmıştı. İsmâîliler kutsal metin ve dini emirlerde zâhir (dışrak/exoteric) ve bâtın (içrek/ezoterik) şeklinde iki temel yapı olduğunu ve harfî (sözcüğü sözcüğüne) anlamın batıni yani gizli ve içsel gerçekliğe işaret ettiğini kabul etmişler ve Kur’an’da bulunan bu söz konusu değişmez ve içrek hakikatleri ortaya çıkarmak için agnostik bir düşünce sistemi geliştirmişlerdi. Bu ilk dönem İsmailîler aynı zamanda peygamberler veya söz sahipleri (Nutaqa) tarafından izah edilen dini yasaların dönem dönem değişiklik geçirmesine karşın hakikatin sonsuza kadar baki kaldığını ifade etmekteydiler. Peygamberlerin halifeleri olan Velî veya İmamlar ise her devirde te’vil veya ezoterik yorum yoluyla vahiylerdeki gizli anlamları açıklamaktaydılar.[3]
İsmailîliğin İmam Silsilesi
İsmâîliler İsnâaşeriyye olan Caferiye mezhebinin İmam silsilesinden farklı olarak Ca’fer es-Sâdık’ın oğlu Musa (745–799), (Mûsâ el-Kâzım olarak da bilinir) yerine İsmail’e tabi olmuşlardır. Ca’fer es-Sâdık’a kadar olan İmamları ise Şiiliğin her iki mezhebi de kabul etmektedir. İsmâîlik içinde de Mustaali ve Nizari kollarının İmam listesinde bazı farklılıklar bulunmaktadır.
Aşağıda İsmâîliğin kabul ettiği İmam silsilesi Mustâ’li ve Nizârî kolları da dahil olmak üzere yer almaktadır.[4]
0/1. Ali (Müsta’liyye İmâm olarak sıralandırır fakat numaralandırmaz; Nizârilik’te Birinci’dir.)
1/-. Hasan (Müsta’liyye Birinci İmâm olarak sıralandırır, Nizârilik’te ise İmâm değildir, çünkü İmâmet (Nizâri itikadı)’na göre İmâmet babadan oğula geçer, bu nedenle de onun imâmlığı kabul değildir.)
2. Hüseyin
3. Zeynelâbidîn
4. Muhammed el-Bâkır
5. Ca’fer es-Sâdık
6. İsmâil b. Ca‘fer es-Sâdık
7. Muhammed b. İsmâil el-Mektûm
8. Vâfî Ahmed (Daftari’ye göre)/Wafī Ahmad (Nizari kolunun resmi listesine göre)
9. Muhammed el-Cevâd (Daftari’ye göre)/Takī Muhammad (Nizari kolunun resmi listesine göre)
10. Razî ʿAbd Allâh (Hüseyin bin ʿAhmed) (Daftari’ye göre)/Radiyu-d-Dīn Abdullāh (Nizari kolunun resmi listesine göre)
11. Birinci Fâtımî Halife/İmamı Ubeydullah el-Medhî
12. İkinci Fâtımî Halife/İmamı Kāim-Biemrillâh el-Fâtımî
13. Üçüncü Fâtımî Halife/İmamı Mansûr el-Fâtımî
14. Dördüncü Fâtımî Halife/İmamı Muiz-Lidînillâh
15. Beşinci Fâtımî Halife/İmamı Azîz-Billâh
16. Altıncı Fâtımî Halife/İmamı Hâkim-Biemrillâh (Dürzîler’in ortaya çıkışı)
17. Yedinci Fâtımî Halife/İmamı Zâhir el-Fâtımî
18. Sekizinci Fâtımî Halife/İmamı Müstansır-Billâh el-Fâtımî
İsmâilîliğin Müsta’liyye Kolunun İmâmları:
19. Dokuzuncu Fâtımî Halife/İmamı Müstâ‘lî-Billâh el-Fâtımî
20. Onuncu Fâtımî Halife/İmamı Âmir-Biahkâmillâh (Hâfızîlik kolu oluştu)
21. Et-Tâyyîb Ebû’l-Kâsım (Müsta’liyye Gayb halinde Gizlenen-İmamı)

İsmâilîliğin Nizâriyye Kolunun İmâmları:
19. Nizâr b. Müstansır
20. Alamutlar “Birinci Gizlenen-İmamı” El-Hâdî bin el-Nizâr (Nizâr b. Müstansır’ın öz oğlu olarak tanıtılan)
21. Alamutlar “İkinci Gizlenen-İmamı” El-Môhtadî bin el-Hâdî (Nizâr b. Müstansır’ın öz torunu olduğu iddia edilen – I. Muhammed)
22. Alamutlar “Üçüncü Gizlenen-İmamı” El-Kahir bin el-Môhtadî bi-Kuvvet’ûl-Lâh / bi-Ahkâmî’l-Lâh bin el-Hâdî bin el-Nizâr ( I. Hasan – Hasan bin el-Muhammed bin Ali )
23. Alamutlar “Birinci Gözüken-İmâmı” Hasan-ı Sâni Alâ Zikrihi’s-Selâm (II. Hasan – Nasıl ki İslâm inancına göre Muhammed’in adı her zikredildiğinde veya işitildiğinde sallallahu aleyhi ve sellem ibâresinin söylenmesi dînî bir mükellefiyyet hâlini almışsa, Nizâriyye Mezhebi’nin akaidine göre de Alâ Zikrihi’s-Selâm Hasan Sâni’nin adının duyulması veya söylenmesi hâlinde sâmimî bir Nizâri’nin “Alâ Zikrihi’s-Selâm” ibâresini onun peygamberliğini kalben ikrâr etmek maksadıyla tekrarlaması şarttır.)
24. Alamutlar “İkinci Gözüken-İmâmı” Nûr’ûd-Dîn Muhammed Sâni
25. Alamutlar “Üçüncü Gözüken-İmâmı” Celâl’ed-Dîn Hasan-ı Sâlis
26. Alamutlar “Dördüncü Gözüken-İmâmı” Alâ’ed-Dîn Muhammed bin Hasan-ı Sâlis
27. Alamutlar “Beşinci ve Son Gözüken-İmâmı” Rûkn’ed-Dîn Hûr-Şâh
(Bağımsız Alamut Nizâri Devleti 1256 yılında Hülâgû tarafından sona erdirildi. 1256 yılından sonra Nizâriyye inançlarını Sûfi şemsiyesi altında devam ettirdiler.)
28. Şems’ed-Dîn Muhammed
29. Kâsım Şâh
30. İslâm Şâh
31. Muhammad ibn İslâm Şâh
32. II. Mûstensir bil-Lâh
33. Abd’ûs-Selâm Şâh
34. Gârib Mîrzâ / III. Mûstensir bil-Lâh
35. Ebû Zer ʿAli Nûr’ûd-Dîn
36. Murâd Mîrzâ
37. Z’ûl-Fikâr ʿAli I. Halîl’ûl-Lâh
38. Nûr’ûd-Dahr (Nûr’ûd-Dîn) ʿAli
39. ʿAli II. Halîl’ûl-Lâh
40. Şâh II. Nizâr
41. Seyyid ʿAli
42. Hasan ʿAli
43. Kâsım ʿAli (Seyyid Câʿfer)
44. Ebû’l-Hasan ʿAli (Bekir Şâh)
45. Şâh II. Halîl’ûl-Lâh
46. Hasan ʿAli Şâh Mahallâtî (I. Ağa Han)
47. ʿAli Şâh Ni’metullâhî (II. Ağa Han) (Şâh ʿAli Şâh resmi Nizâriyye listesine göre)
48. Sultân Muhammad Şâh (III. Ağa Han)
49. Şâh Kerîm’ûl-Hûseynî (IV. Ağa Han)
50. Rahîm’ûl-Hûseynî (V. Ağa Han)
Alt Şubeleri
İsmailîliğin alt şubleri:
- Müsta’liyye
- Hâfızî (Fâtımîler) (Günümüzde takipçisi kalmamış olan bir koldur.)
- Tâyyibî
- Davudi Buhra
- Süleymani Buhra
- Alevî Buhra
- Kutbî Buhra
- Nizâriyye, İsmâiliyye mezhebinin günümüze kadar gelen en önemli kolu.
- Hoca (İsmâîlilik)
- Sabbâhiyye (Haşîşiyye-Bâtıniyye)
- Türkistan Aleviliği (Veçh-i Din)
- Dürzîlik: Fâtımî halifelerinden Hâkim-Biemrillâh döneminde (996-1021) Vezir Hamza b. Ali tarafından kurulan aşırı bir fırka.
- Karmatîler, Aşırı Şiî İsmâiliyye mezhebine mensup bir zümre.
İsmailîlik soyağacı
2. İmâm Hüseyin | |||||||||||||||||||||||||||||||||
3. İmâm Ali Zeyn el-Âb’ı-Dîn | |||||||||||||||||||||||||||||||||
4. İmâm Muhammed el-Bakır | |||||||||||||||||||||||||||||||||
İmamet | |||||||||||||||||||||||||||||||||
5. İmâm Câ’fer-i Sâdık | |||||||||||||||||||||||||||||||||

6. İmâm İsmâil bin Câ’fer el-Mûbarek | Musa el-Kâzım | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
8. İmâm ʿAhmed el-Vâfî (ʿAbadullâh‘bin’Muhammed) | 7. İmâm Muhammed bin İsmâ‘îl eş-Şâkir | Ali er-Rızâ | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
9. İmâm Takî Muhammed (ʿAhmed bin ʿAbadullâh) | İsmaililik/Yedicilik (Bâtınîlik İsmaililik) |
Muhammed el-Cevâd | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
10. İmâm Razî/Zekî ʿAbd Allâh (Hüseyin bin ʿAhmed) | Kufeli Hamdan Karmat | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
11. İmâm Ebû Muhammed ‘Ubayd Allâh el-Medhî | Ebû’Saʿid‘Hasan bin Behrâm Jennâbî | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Sâbiîlik | Fâtımî Devleti | Karmatîlik (Yediciler/elʿBakl’îyye) | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Üniter Çağrı | 16. Dâ’î-Â’zam Târik’ûl-Hâkim bi-EmrʿAllâh | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Hamza | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
El-Mu’tenâ | 18. Dâ’î-Â’zam Ebû Tamîm Ma’add el-Mûstensir | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Hikmet Risaleleri | 19. İmâm Ebû’l-Kâsım ʿAhmed el-Mustâ‘lî | 19. Ebû Mansûr Nizâr el-Mustafâ | Nâsır-ı Hüsrev | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Dürzîlik | Mustalilik | Nizarîlik | Türkistan Aleviliği | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Hafızilik | Tâyyîb’îyye | Alamut Kalesi | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Süleymanî Buhra | Davudî Buhra | Haşhaşiler | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Hebtiahs Buhra | Etbe-î Melek Buhra | Sünnî Buhra | İleri Davudî Buhra | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Alavî Buhra | Câferî Buhra | Patanî Buhra | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Ayrıca bakınız
- Şîa
- Bâtıniyye
- Sabbâhiyye
- Karmatîler
- Müsta’liyye
- Dürzîlik
İslam mezhepleri
Makale serilerinden |
İslam
|
---|
![]() |
İslam mezhepleri, başlangıçta İlk dönemlerde Ali ile Muâviye b. Ebû Süfyân arasındaki savaş ve İslâm toplumundaki bölünme Ehl-i Sünnet, Şîa ve Hâricîler şeklinde ilk mezhepsel ayrışmayı beraberinde getirmiştir.
Erken dönemlerde değişik İslam şehirlerinde, bu şehirlerin adıyla anılan fıkıh okulları bulunmaktaydı. Şam (Evzâî), Kûfe, Basra, Medine okulları bunlardan bazılarıdır. Daha sonra Irak okulu Hanefî, Medine okulu ise Mâlikî mezhepleri olarak konsolide olmuş, Şâfiî, Hanbelî, Zâhiriyye ve Ceriri mezhepleri daha sonra ortaya çıkmışlardır.
Daha sonra İnanç etrafında yapılan tartışmalarla inanç (itikad) mezhepleri de ortaya çıkmıştır.
Sünnîler günümüzde inanç açısından Mâtürîdiyye ve Eş’ariyye, fıkhi açıdan da Hanefî, Şâfiî, Mâlikî, Hanbelî ve bazen ise Ca’feriyye mezheplerine bağlıdırlar. Bu dört mezhepten ilki olan Hanefi mezhebi itikad olarak Mâtürîdiliğe diğer üç mezhep ise Eş’ariliğe bağlıdırlar. Bu mezhepler dışında, Sünnilik’te olan icma-i ümmete, kıyasa ve re’ye başvurulmasını kabul etmeyen, her sorunun çözümünü yalnızca Kur’an’da, Sünnette, sahâbe ve tâbiunun görüş ve uygulamalarında arayan bir grup daha vardır. Bunlar; Selefiyye veya Selefiyyun (geçmişe bağlılar) olarak anılır. Bu düşünceye bağlı olanlar ortaya çıkan yeni sorunlara çözüm bulmakta yetersiz kaldıkları için fazla yandaş kazanamamışlardır. Hanbelî mezhebi, Selefiyye anlayışına en yakın Sünni mezhep olarak tanınır.
Şiîlerin günümüzde bağlı olduğu en büyük fırka ise İmamiyye (Ca’feriyye)’dir. Bunun dışında sayıları az olmakla birlikte Zeydiyye ve İsmâiliyye fırkaları da günümüze ulaşmıştır.
Hâricîlerin ise günümüze ulaşmış olan tek fırkası İbâzıyyedir.
Sünnîlik
Sünnî inanç mezhepleri
İtîkâdî açıdan Sünni mezhepler iki tanedir. Bunlar
- Mâtürîdiyye; Ebû Hanîfe ve Mâtürîdî’nin görüşleri etrafında oluşan kelâm mektebi.
- Eş’ariyye; Ebü’l-Hasan Eş’arî tarafından kurulan kelâm mektebi.
Bu iki mezhep temelde birdir. Ancak teferruata ait kırka yakın konuda fikir ayrılığına düşmüşlerdir. Fikir ayrılığına düştükleri konular sadece ayrıntılardan ibarettir.
Sünnî Fıkıh Mezhepleri
Fıkhî açıdan Sünni mezhepler dörttür. Bunlar:
- Hanefî mezhebi; Ebû Hanîfe’nin adını taşıyan mezheptir.
- Şâfiî mezhebi; Şâfiî’nin adını taşıyan mezheptir.
- Mâlikî mezhebi; Mâlik b. Enes’nin adını taşıyan mezheptir.
- Hanbelî mezhebi; Ahmed b. Hanbel’nin adını taşıyan mezheptir.
Beşinci bir mezhep de var idi ancak zamanla tükenmiştir:
- Zâhiriyye; Dâvûd ez-Zâhirî tarafından kurulan fıkıh mezhebi.
Fıkhî mezhepler arasında uygulama ve ibadetlerde bazı farklılıklar görülür.
Şiîlik
- Ca’feriyye; İsnâaşeriyye Şîası’nın fıkıh mezhebi.
- Zeydiyye; II. yüzyılın ilk çeyreğinde Kûfe’de ortaya çıkan, Irak, Taberistan ve özellikle Yemen’de varlığını sürdüren ılımlı bir Şîa fırkası.
- İsmâiliyye; İsmâil b. Ca’fer es-Sâdık’a nisbet edilerek varlığını günümüze kadar sürdüren aşırı Şîa mezhebi.

Haricîlik
Ali ve Muâviye b. Ebû Süfyân arasında sürdürülen savaşlar ve mücadelelerde Hâricîler üçüncü grup olarak ortaya çıkmışlardır. Siyasi, itikadi veya tarihi bazı ihtilaflar nedeniyle Hâricîler kendi içlerinde de çeşitli gruplara ayrılmışlardır. Bu grupların bazıları İslam dininin temel akide kaidelerini takip ederken, bazıları İslam dininin itikadi prensiplerinden ayrılarak İslâm dairesi dışı ilan edilmiş ve İslam dininin dışında incelenmiştir. Fakat bu grupların da temelleri Haricilere ve İslâm dinine dayanır.
Haricî Grupların Başlıcaları
- Ezârika
- Sufriyye
- Necedât
- Acâride
- İbâzıyye
İslâmda aşırı kabul edilenler
- Meymûniyye
- Yezîd’îyye
- Selefiyye
Değerlendirme ve tartışmalar
Mezhepler ayet ve hadisleri farklı anlamaktan kaynaklanan ekollerdir ve farklı anlayışların en baştan itibaren İslam toplumunda bulunması doğaldır. Ancak farklı anlayışların kurumsallaşması anlamında Muhammed’in zamanında mezhep olduğu söylenemez.
Her inançta ister dini, ister siyasi, ister bilim olsun görüş ayrılıkları kaçınılmazdır. Bu durum, Kur’an’ın Hûd suresinin 118-119 ayetlerinde şöyle açıklanmaktadır;
Rabbin dileseydi insanları elbette tek bir ümmet yapardı. Fakat onlar hep ihtilâf içinde olacaklardır, rabbinin esirgedikleri müstesna; zaten O insanları buna uygun yaratmıştır. Böylece rabbinin, “Andolsun ki cehennemi hem insanlar hem cinlerle dolduracağım” sözü yerini bulmuş oldu. (11:118-119)[1]
Dini meselelerde inananlar Muhammed’e geliyor, soruyordu. Muhammed hüküm veriyor, muhakeme için gelenlerin davalarını neticeye bağlıyordu. Bazen de soruyu cevaplandırmak için konu hakkında vahiy gelmesini bekliyordu. Eğer ayet açıklamaya muhtaçsa, Muhammed o ayeti izah ediyordu.
Muhammed’in sözleri kesin bağlayıcılığa sahipti, bir meselede ne diyorsa, Sahabiler onu yapıyorlardı. Çünkü bununla ilgili Allah’ın emri vardı: “Muhammed size ne emretmişse alın, neyi yasaklıyorsa ondan da kaçının…” (Bkz: Kur’an 59:6-7)[2]
Böyle olunca, Muhammed hayatta iken farklı mezheplere ihtiyaç yoktu diye düşünenler olsa da, günümüzde mezheplere gerçekten ihtiyaç var mı, yok mu diye farklı âlimler tarafınca tartışılmaktadır. Bu görüşün en önemli gerekçelerinden bir tanesi de, mezheplerin varlığının İslam âleminde birlik oluşturulmasında en büyük engellerden biri olarak görülmesidir. Mezhep karşıtı olanlar tarafından Kuran’dan Al-i İmran Suresi 103. ayet gösterilir: “Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin…”
Kendilerini Kur’âniyyûn olarak görenler mezhepleri kabul etmezler.
İnananlar açısından mezheplerin bağlayıcı olup olmadığı da tartışıla gelen meselelerdendir. Mezhepler arası çatışmaların siyasi, dini karakterde egemenlik ya da menfaate dayalı çatışmalar olması muhtemeldir.

Prof. Dr. Abdülaziz Bayındır:
“ | Kur’an-ı Kerim’de kadına karşı pozitif bir korumacılık vardır. Fakat maalesef tarih içerisinde bu neredeyse yok olmuştur. Mesela Kuran-ı Kerim kadına boşama hakkı verdiği halde sonradan bu hak elinden alınmıştır. Erkeğin boşama hakkı çok sıkı kurallara bağlı olmasına rağmen bu kuralsız bir hale getirilmiştir. Evlenmede kadının eş seçme hürriyeti olduğu halde Şafi, Maliki ve Hanbelî mezheplerinde bakire kızın eş seçme hürriyeti yoktur. Babası istediği kişiye verir. Hanefi mezhebinde de kız kaçırılabilir, bu şekilde zorla nikâh kıyılabilir. | „ |
şeklinde geleneksel anlayışın Kur’an ifadelerinden farklılaşmış olabileceğine dikkat çeker.[3]
Ayrıca bakınız
- İslam dini siyasi mezhepleri
- İslam dini itikadî mezhepleri
- İslam dini fıkıh mezhepleri
- 1417 – II. Paulus, 1464-71 arasında papa (d. 1471)
- 1443 – Matyas Corvinus, Macaristan Kralı (ö. 1490)
- 1633 – Samuel Pepys, İngiliz yazar ve bürokrat (ö. 1703)
- 1646 – Tokugawa Tsunayoshi, Tokugawa Hanedanlığı’nın 5. şogunu (ö. 1709)
- 1739 – Sergey Lazareviç Laşkarev, Rus asker (ö. 1814)
- 1744 – Mayer Amschel Rothschild, Rothschild hanedanlığı kurucusu (ö. 1812)
Mayer Amschel Rothschild (23 Şubat 1744 – 19 Eylül 1812), Rothschild Bankacılık ailesinin kurucusu olan Yahudi bankacıdır.[1] “Uluslararası finansın kurucu babası” ve “küreselleşen ticarî-ekonominin kurucu babası” olarak anılan Mayer Amschel Rothschild, Forbes‘ “Tüm Zamanların Yirmi En Etkili İş Adamı” listesinde beşinci sırada yer almıştır.[2]
Kariyerine Frankfurt’ta, küçük borç alma/verme işleriyle başlamıştır. Kutsal Roma İmparatorluğu’ndaki yüksek antisemitizm sebebiyle ülkeden göç etmek istedi. O dönemde ülkesindeki şiddetlenmiş bankacılık problemlerini düzeltmek için Yahudileri ülkesine gelmeye teşvik eden Büyük Britanya Krallığı’na göç etti.[3] Zamanla işlerini büyüten Mayer Amschel, beş oğlunu Avrupa’nın kritik beş şehrine gönderdi: Londra, Paris, Frankfurt, Napoli ve Viyana bankerlikle temeli atılan hanedanlığın bu sayede birçok ülkenin merkez bankasının üzerinde büyük bir kontrol gücü olmuştur.
Rothschildler
19. yüzyıl
Savaş ticaretleri ve ün kazanmaları, Napolyon’un Birleşik Krallık ile yaptığı Waterloo Muharebesi ile başlamıştır. Waterloo Savaşı’nda İngiltere’ye mal kaçıran ve birlikleri finanse eden Nathen Mayer Rothschild, bu dönemde bir yandan savaşı finanse ederken diğer yandan da hükûmetlere yüksek faizle borç vermiştir. Waterloo Savaşı’nın sona ermesini ve Napolyon’un kaybettiği haberini kurdukları geniş istihbarat ağı sayesinde ilk olarak Rothschildler öğrenmiştir. Nathan Mayer, Londra Borsası’nda elinde bulunan bütün hisseleri satmaya başlamıştır. Bu da Napolyon’un savaşı kazandığı izlenimini doğurmuştur. Diğer herkes de N. M. Rothschild’i izleyerek hisselerini satmaya başlamıştır. Nathan, bir yandan da bu hisseleri toplatmıştır. Ertesi gün Napolyon’un savaşı kaybettiği haberi gelmiştir. Rothschildler bu bilgi sayesinde bir gecede servet elde etmiştir. Ayrıca Nathan Mayer, İspanya’da bulunan İngiliz Ordusu’nu finanse etmek amacıyla kardeşleri sayesinde Fransa’dan altın da taşımıştır. Bu çabaları Nathen Mayer Rothschild’e “İngiliz Hazinesinin Temsilcisi” unvanını kazandırmıştır. Ayrıca bu sayede Rothschild Ailesi üyeleri İngiliz meclisine girmiş ve baron unvanı almışlardır. Savaşın sonunda ise Rothschild Ailesi Fransa’ya borç vermeye başlamıştır.
Avrupa’da birçok hükûmeti borçla haraca bağlayan Rothschild Hanedanlığı, Afyon Savaşları sayesinde Uzak Doğu ile tanışmıştır. Bu dönemde Çin’de afyon ticareti yapan İngiliz tüccarlar, Çin İmparatorluğu ile ters düşmelerinin ardından, İngiliz Kraliyeti’nin desteğini almak için Rothschildlere başvurmuşlardır. İngiliz Kraliyeti’ni ikna etmeyi başaran Lord Rothschild, Afyon Savaşı’nı da finanse etmeye söz vermiştir. Çin’in mağlubiyeti ile biten savaşın ardından Rothschild Ailesi, İngiliz hâkimiyetine geçen Hong Kong’un kontrolünü de yardımlarının karşılığı olarak almıştır.
Almanya’da sanayi devrimi sonrası Siemens, AEG, Bosch gibi birçok şirketin kuruluşunu finanse etmişlerdir. Ayrıca bir yandan da Amerika Kıtası’na geçerek altın uğruna yerli katliamlarda önemli rol oynamışlardır. Amerika Kıtası’nın yer altı zenginliklerini keşfeden Rothschildler, ilgilerini altın ve diğer madenlere yönlendirmişlerdir.
20. yüzyıl
Osmanlı topraklarının çözülmeye başlamasıyla birlikte Rothschildler, iki koldan Ortadoğu’ya sızmaya başlamışlardır. Bir kolunu Irak’ın oluşturduğu sızmanın en önemli nedeni Mezopotamya’daki zengin petrol kaynaklarıydı. BP ve Royal Dutch Shell ile Irak pazarına girmişlerdir. Diğer sızma ise bölgenin güneyinde Siyonizmi siyasal ağırlık merkezi haline getirerek gerçekleştirdikleridir. Filistin topraklarının Osmanlı’dan ayrılmasıyla harekete geçen Lord Rothschild, İngiliz hükûmetine baskı uygulayarak Balfour Deklerasyonu’nu yayınlatmışlardır. Ayrıca diğer taraftan da Filistin topraklarının satın alınması için 2 milyon Sterlinlik bir fon oluşmuştur. Böylece Filistin topraklarının en verimli yerleri Yahudilerin eline geçmiştir.
II. Dünya Savaşı’nda Rothschild’in parası Hitler’e sermaye olmuştur. 1. Dünya Savaşı’ndan sonra ekonomik anlamda adeta yerle bir olan Almanya’nın yeniden inşası da Amerikalı finans çevrelerine ihale edilmiştir. Başta J.P. Morgan olmak üzere Rothschild’lerin Amerika’daki uzantıları olan finans kurumları önce “Dawes Planı” sonra da “Young Planı” ile 1924 yılından sonra Almanya’ya maddi anlamda refah yaşatmıştır. Böylece Hitler’in yükselişine zemin hazırlamıştır. Hitler’in savaştan önceki yıllarda büyük miktardaki savunma harcamaları ve büyüyen askerî gücü Rothschild hanedanlığının yardımı ve onayıyla oluşturulmuştur. Amerikalı tarihçi Anthony C. Sutton ‘un “Wall Street ve Hitler’in Yükselişi” adlı kitabında bu denetimi özetlerken Amerikalı finans kuruluşlarının sadece Almanya’nın yeniden yapılanması için değil, bilinçli bir şekilde Hitler ve onunla birlikte yeni bir canavarın doğuşunu da sağladıkları iddia edilmektedir. Ayrıca başka kişiler tarafından bu sayede İsrail’in kuruluşuna bir zemin hazırlandığı, Afrika’da ise elmaslar için iç savaşları desteklediği iddiaları vardır. Cecil Rhodes öldükten sonra vasiyeti incelendiğinde de Beers elmaslarını çocuklarına değil, Hanedana bağışladığı görülmüştür. Rothschild ailesi son 200 yıldır, dünyanın en zengin ve nüfuzlu ailesidir. 2009 yılında, servetleri 3-4 trilyon dolar, kontrol ettikleri para ise 15 trilyon dolar olarak tahmin edilmektedir. İngiliz merkez bankasını yaklaşık 80 yıl boyunca yönetmişlerdir. De Beers ve Rio Tinto en çok tanınan ve bilinen şirketleridir.
Dünyanın en zengin ailesi olarak kabul edilmesine karşın, her yıl açıklanan Dünyanın En Zengin İnsanları listesinde aile üyelerinden herhangi birinin ismine rastlanmaz.
- 1817 – George Frederick Watts, İngiliz ressam ve heykeltıraş (ö. 1904)
- 1822 – Giovanni Battista de Rossi, İtalyan epigraf ve arkeolog (ö. 1894)
- 1840 – Carl Menger, Avusturyalı iktisatçı (ö. 1921)
- 1845 – Afonso, Brezilya İmparatorluğu tahtının veliahtı (ö. 1847)
- 1868 – William Edward Burghardt Du Bois, Amerikalı sosyolog (ö. 1963)
- 1868 – Henry Bergman, Amerikalı tiyatro ve sinema oyuncusu (ö. 1946)
- 1878 – Ayaz İshaki, Tatar yazar (ö. 1954)
- 1879 – Kazimir Maleviç, Rus ressam ve sanat teorisyeni (ö. 1935)
- 1879 – Gustav Oelsner, Alman mimar ve şehir planlamacı (ö. 1956)
- 1883 – Karl Jaspers, Alman yazar (ö. 1969)
- 1884 – Kazimierz Funk, Polonyalı biyokimyacı (ö. 1967)
- 1889 – Victor Fleming, Amerikalı film yönetmeni ve En İyi Yönetmen Akademi Ödülü sahibi (ö. 1949)
- 1891 – Petras Klimas, Litvanyalı diplomat, yazar ve tarihçi (ö. 1969)
- 1897 – Mordechai Namir, İsrailli politikacı (ö. 1975)
- 1899 – Erich Kästner, Alman yazar (ö. 1974)
- 1899 – Norman Taurog, Amerikalı film yönetmeni ve senarist (ö. 1981)
- 1903 – Julius Fučík, Çek gazeteci (ö. 1943)
- 1904 – William L. Shirer, Amerikalı gazeteci, savaş muhabiri ve tarihçi (ö. 1993)
- 1911 – Şemsi Bedelbeyli, Azeri tiyatro oyuncusu ve yönetmen (ö. 1987)
- 1913 – Irén Ágay, Macar aktris (ö. 1950)
- 1915 – Paul Tibbets, Amerikalı asker ve pilot (Hiroşima’ya atom bombası atan Enola Gay adlı B-29 Superfortress tipi uçağın pilotu) (ö. 2007)
- 1923 – Ioannis Grivas, Yunan hukukçu ve siyasetçi (ö. 2016)
- 1924 – Grethe Bartram, Dan savaş suçlusu (ö. 2017)
- 1924 – Allan MacLeod Cormack, Güney Afrika Cumhuriyeti doğumlu Amerikalı fizikçi (ö. 1998)
- 1925 – Ali Nihat Gökyiğit, Türk inşaat mühendisi, iş insanı ve TEMA vakfının kurucusu (ö. 2023)
- 1929 – II. Aleksi, Rusya Ortodoks Kilisesi Lideri (ö. 2008)
- 1930 – Medeniyet Şahberdiyeva, Türkmenistanlı kadın opera şarkıcısı (ö. 2018)
- 1932 – Majel Barrett, Amerikalı oyuncu ve yapımcıdır (ö. 2008)
- 1938 – Sylvia Chase, Amerikalı araştırmacı gazeteci ve televizyoncu (ö. 2019)
- 1938 – Diane Varsi, Amerikalı film oyuncusu (ö. 1992)
- 1938 – Paul Morrisey, Amerikalı film yönetmeni (ö. 2024)
- 1940 – Kamer Genç, Türk siyasetçi (ö. 2016)
Kamer Genç (23 Şubat 1940; Nazimiye, Tunceli – 22 Ocak 2016; İstanbul), Türk siyasetçi. Türkiye Büyük Millet Meclisinde, 18, 19. dönemlerde SHP’den, 20. ve 21. dönemlerde DYP’den, 23. ve 24. dönemlerde CHP’den Tunceli milletvekilliği yapmıştır.
Biyografi
1940’ta Tunceli’nin Nazımiye ilçesine bağlı Ramazanköy’de doğdu. Fakir bir Alevi ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Kamer Genç’in babası Ali Genç yazları İstanbul Silahtarağa’da amelelik yapmaktaydı. Başarılı bir öğrencilik hayatı geçirdi. 1960’ta Ankara’da Maliye Okulu’na yatılı olarak girdi. Ancak okulun tamirata alınması nedeniyle öğrenimine bir süre Tunceli Lisesi’nde devam etmek zorunda kaldı. Ardından Maliye Okulu’na geri döndü. Bir yandan da babasının yanında çalışıyordu. Bu dönemde kardeşi Hıdır kızamık hastalığından öldü. 1966’da Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi (şu anki adıyla Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi) Maliye Bölümü’nden mezun oldu. Okulla birlikte Maliye Bakanlığında staj da yaptı ve Bingöl’e vergi kontrol memuru olarak atandı.
1966 yılında girdiği Danıştay sınavını kazandı. 1974-1976 yılları arasında Paris’te bulundu. Danıştay tetkik hakimliği ve Danıştay savcılığı görevlerini yaptı. Danıştay’daki görevi 12 Eylül’ün ardından son bulan Genç, 1981 yılında Tunceli’den Danışma Meclisi Üyeliği’ne ve Başkanlık Divanı kâtip üyeliğine seçildi. 1983’te çok partili yaşama yeniden dönüşle birlikte Kamer Genç siyaseti sürdürme kararı alarak, Tunceli’den bağımsız milletvekili adayı olmaya karar verdi. Ama Danışma Meclisinde adaylığı veto edildi. 1983-1987’de mali müşavirlik yaptı. 1987 yılında SHP’den Tunceli milletvekili seçildi. 1995’te adaylığının veto edilmesi nedeniyle DYP’den Tunceli milletvekili seçildi. 4 dönem seçilerek milletvekili olarak görev yaptı. 1993’ten 1995’e kadar, 1996’dan 1999’a kadar ve 2001-2002 arası TBMM Başkanvekilliği yaptı. Ardından 2002 seçimlerinde DYP’nin barajın altında kalması dolayısıyla milletvekili seçilemedi. 2007 genel seçimlerine bağımsız olarak katılıp milletvekili seçilmiştir. 1 Haziran 2010 tarihi ile birlikte eski partisi CHP’ye geri dönmüştür.
1966’da Danıştay sınavını kazanınca köyüne dönerek, ilkokuldan beri tanıdığı ve Tunceli Lisesinde beraber okuduğu Sevim Genç’i ailesinden istetti. Sevim Genç’in babası durumu olumsuz karşıladı. Ankara’nın Solfasol köyünde öğretmenlik yapmakta olan Sevim Genç, babasının olumsuz görüşlerine karşın Kamer Genç’in evlilik teklifini kabul etti. 1967 yılında evlendiler. Seçkin ve Seçil isimli iki çocukları oldu. Anadili Zazaca olan Genç, iyi düzeyde Fransızca bilmekteydi.
2015 yılında bir süre pankreas kanseri tedavisi gören eski Tunceli milletvekili Kamer Genç 22 Ocak 2016 tarihinde tedavi gördüğü hastanede 75 yaşında öldü. Cenazesi vasiyeti sebebiyle Tunceli’nin Nazımiye ilçesine bağlı Ramazanköy’de Türk Bayrağına sarılarak defnedildi.
- 1940 – Peter Fonda, Amerikalı sinema oyuncusu (ö. 2019)
- 1944 – Bernard Cornwell, İngiliz yazardır
- 1944 – John Winter, Amerikalı blues gitaristi, şarkıcısı ve söz yazarı (ö. 2014)
- 1947 – Bogdan Tanjević, Karadağlı basketbol koçu
- 1948 – Taylan Özgür, Türk devrimci (ö. 1969)
- 1950 – Rebecca Goldstein, Amerikalı bir filozof, romancı
- 1952 – Brad Whitford, Amerikalı müzisyen ve gitarist
- 1953 – Adnan Polat, Türk iş insanı ve eski Galatasaray başkanı
- 1954 – Viktor Yuşçenko, Ukrayna Devlet Başkanı
- 1955 – Mehmet Zaman Saçlıoğlu, Türk öykücü ve şair
- 1955 – Flip Saunders, baş antrenörü ve eski basketbol oyuncusu (ö. 2015)
- 1955 – Yasin el-Kadı, Suudi Arabistanlı iş insanı
- 1959 – Linda Nolan, İrlandalı şarkıcı, aktris, yazar ve televizyoncu (ö. 2025)
- 1959 – Clayton Anderson, ABD’li bir NASA astronotudur
- 1960 – Naruhito, Japon veliaht prens
- 1962 – Rıza Roosta Azad, İranlı akademisyen ve profesör (ö. 2022)
- 1963 – Radosław Sikorski, Polonyalı siyasetçi
- 1965 – Kristin Davis, Amerikalı aktris
- 1965 – Michael Dell, Amerikalı bilgisayar üreticisi
- 1965 – Helena Suková, Çek Cumhuriyeti vatandaşı profesyonel tenisçi
- 1967 – Chris Vrenna, Amerikalı müzisyen
- 1969 – Michael Campbell, Yeni Zelandalı golfçü
- 1971 – Joe-Max Moore, Amerikalı millî futbolcu
- 1973 – Pamela Spence, Türk şarkıcı
- 1976 – Kelly Macdonald, İskoç oyuncu ve Emmy Ödülü sahibi
- 1977 – Ayhan Akman, Türk futbolcu ve teknik direktör
- 1981
- Gareth Barry, İngiliz futbolcu
- Jan Böhmermann, Alman televizyon sunucusu, gazeteci ve komedyen
- Dylan Ryder, Amerikalı porno film oyuncusu
- 1983 – Aziz Ansari, Hint asıllı Amerikalı oyuncu, komedyen ve sinemacı
- 1983 – Emily Blunt, İngiliz oyuncu
- 1983 – Mido, Mısırlı eski millî futbolcu ve teknik direktör
- 1985 – Yunus Çankaya, Türk basketbolcu
- 1986 – Skylar Grey, Amerikalı şarkıcı, söz yazarı ve yapımcı
- 1986 – Ola Svensson, İsveçli şarkıcı
- 1987 – Theophilus London, Trinidad doğumlu Amerikalı bir rapçi
- 1987 – Ab-Soul, Amerikalı hip hop sanatçısı
- 1988 – Nicolás Gaitán, Arjantinli millî futbolcu
- 1989 – Evan Bates, Amerikalı buz patenci
- 1989 – Jérémy Pied, Fransız futbolcudur
- 1990 – Muhammed Fevzi, Birleşik Arap Emirlikli futbolcu
- 1994 – Dakota Fanning, Amerikalı oyuncu
- 1995 – Andrew Wiggins, Kanadalı profesyonel basketbolcu
- 1996 – D’Angelo Russell, Amerikalı profesyonel basketbolcu
wikipedia.org