Ocak – Şubat – Mart | ||||||
1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | 7 |
8 | 9 | 10 | 11 | 12 | 13 | 14 |
15 | 16 | 17 | 18 | 19 | 20 | 21 |
22 | 23 | 24 | 25 | 26 | 27 | 28 |
29 |
Olaylar

(koltuk kapasitesi: 19.522)
- 1502 – Vasco da Gama, Lizbon’dan Hindistan’a doğru ikinci yolculuğuna çıktı.
- 1541 – Santiago, (Şili) Pedro de Valdivia tarafından kuruldu.

Pedro de Valdivia (d. 1500 – ö. 1 Ocak 1554), İspanyol konkistador ve Şili’nin ilk valisi. Valdivia, Santiago, Concepción şehirleri başta olmak üzere, bölgedeki birçok şehrin kurucusudur.
Pedro de Valdivia’nın hidalgo soyundan 1500 yılında (bazı kaynaklarda 1497’ye kadar gider) Badajoz, İspanya’da dünyaya geldiği sanılmaktadır. 1520’de V. Karl’ın ordusuna yazılarak 1521’de Flanders’te 1522 ve 1525 yılları arasında İtalya’da savaştı. 1533 yılında Marina Ortiz de Gaete ile evlendi. Valdivia, 1535’te Venezuela’ya gezi yaparak onu terk etti.
Sefer
Diego de Almagro’nun seferinin başarısızlıkla sonuçlanmasından sonra, Valdivia güney Peru’daki yerlerin fethinin tamamlanması için Peru valisinden izin istedi. Gerekli izni aldı ve “Vali vekili” olarak atandı.
Sefer, henüz başlangıçta yaşanan sorunlar yüzünden sıkıntılı başladı. Valdivia bu seferi finanse edebilmek için kendisine bağlı yerleri satmak zorunda kalmıştı. Asker ve maceracı eksikliği de bir sorun oluşturuyordu, çünkü sefer heyeti fakir olduğundan emin olduğu yerleri fethetmek istemiyordu. Sonunda heyet Ocak 1540’ta Cuzco, Peru’dan ayılarak hareket etti, heyette yaklaşık bin Hindistan yerlisi ve sadece birkaç İspanyol bulunuyordu. Yolda heyete daha fazla İspanyol katıldı. Bu yeni katılan maceracı istilacılar Bolivya dağlarında başarısızlığa uğrayan seferin bir parçasını oluşturanlardı. Sonuçta sefere hepi topu 150 İspanyol daha katılmıştı
Valdivia, Almagro’nun Peru’ya döndüğü Atakama Çölü rotasını izleyerek ilerledi. Copiapo vadisine vardıklarında Valdivia bölgeyi kral adına tasarrufuna aldı. Kısa bir süre sonra güneye doğru ilerlemeye başladılar, aynı yılın Aralık ayında Mapocho nehrine vararak burada kalıcı bir yerleşim birimi oluşturdular.
Şili’nin fethi
Cuzco’dan ayrılmasından on bir ay sonra Valdivia ve ekibi Mapocho nehrine varmıştı, fakat yolculuk oldukça uzun ve sıkıntılı sürmüştü. Daha önceden İspanyol akınlarını yaşayan yerliler, geri çekilirken mahsullerini yakmış, hayvanlarını da yanlarında götürmüş ve Valdivia’nın tayfası için hiçbir şey geriye bırakmamıştı.
Mapocho vadisinin geniş ve yerlilerle dolu olması, verimli toprakları ve bol temiz su buranın kalıcı yerleşim yeri olarak seçilmesinde önemli rol oynamıştır. Ayrıca iki yüksek tepeyle çevrili olması da savunma için elverişliydi. Burada varmalarından kısa bir süre Valdivia yerlileri içten dilekleriyle ikna etmeye çalıştı, aşiret reislerine çeşitli hediyeler vermesi için delegeler yolladı.
Santiago’nun kuruluşu

Yerliler hediyeleri kabul etti ama Michimalonco önderliğindeki birleşik güç, İspanyollara saldırdı, hatta üstün gelmeye de çok yaklaştı, fakat aniden yerliler silahlarını atarak kaçmaya başladılar. Yakalananlar beyaz bir atın üstünde, bulutların soyundan gelen bir kişinin çıplak (saydam?) bir kılıçla saldırdığını söyledi. İspanyollar bunun Santo Iago‘nun (Saint James) mücizevi görünümü olduğunu söylediler ve bu şehre Santiago de la Nueva Extremadura ismini verdiler.
12 Şubat 1541’de Valdivia şehri resmi olarak kurdu. Seremoni, şimdi Santa Lucia Tepesi olarak bilinen, Huelén tepesinde gerçekleştirildi. Valdivia’nın verdiği ilk emirlerden biri Marga Marga madenlerinde altın araştırması yapılması ve Peru’ya kurye servisinin kurulmasıydı. Bu altın madenlerinin varlığını yakalanan şef Michimalonco’dan öğrenmişti.
Santiago’nun ilk yıkımı
Barış içinde geçen bir süreden sonra, yöre yerlileri Michimalonco önderliğinde 11 Eylül 1541 tarihinde Santiago’nun yeni köy halkına saldırdılar, Valdivia o sırada orada bulunmuyordu ve şehri savunmak görevi Inés de Suárez tarafından yürütüldü.
Bu olay Şili’nin fethinde önemli bir aksilik, geriye dönüş yaşattı, çünkü şehrin tekrar kurulması yeni tedarikin gelmesiyle 1543 yılında başlayacaktı.
Yeni girişimler
Eylül 1543’te yeni silahlar, giysiler ve diğer malzemeler Peru’dan gelen bir gemiyle bölgeye ulaştı. Valdivia daha sonra kuzeye bir keşif heyeti yolladı. Juan Bohon önderliğindeki bu heyet, Atakama Çölü’nün kuzeyi ve Santiago arasında La Serena şehrini kurdu.
Şubat 1546’da 70 adamla birlikte Valdivia kuzeye doğru hareket etti. Bío-Bío Nehri’ne ulaştı, burada da bir şehir kurmayı planlıyordu ama yerli halkın düşmanlığı onu Mart 1547’de Santiago’ya dönmeye zorladı.
1547 ve 1548 yıllarında Peru’da bulunan Valdivia daha fazla kaynak ve insan toplamaya çalıştı, bir muharebeye katıldı. Sonunda Peru Genel Valisi, yaptığı hizmetlerden ötürü Valdivia’yı vali olarak ilan etti.
1549-1553 yılları arasında Valdivia tekrar güney Şili’yi fethetme görevini üstlendi, fakat bu sefer yerlilerden güçlü bir direniş gördü. Direnişe rağmen, 1550’de Bio Bio Bölgesi’ne dönerek yerli halka karşı bir zafer kazandı ve Concepción şehrini kurdu. Güneye doğru La Imperial, Valdivia ve Villarrica şehirlerini kurarak devam etti.
1553 isyanları
Valdivia, Eylül 1552’de güneye döndü, Concepción ve daha güneydeki yerleşim birimleri arasındaki iletişimi açık tutmak için hisarlar inşa etti. İlk olarak Tucapel hisarına düzenlenen saldırıyla isyan başladı. Valdivia hisarı kişisel olarak kontrol etmek istedi, kafile hisar yakınlarındayken bir saldırı daha başladı ve Valdivia yakalandı. Tucapel muharebesi Valdivia’nın son savaşı olmuştur, Mapuçe tarafından yakalanan Valdivia öldürülmüştür. Boğazına kadar sıvı altına batırılarak idam edildiğinin bir mit olması kuvvetle muhtemeldir, geleneksel işkence ve idam şekliyle öldürülmüş olması daha büyük bir olasılıktır.
Beşyüzlük Şili Pesosu banknotlarında Pedro de Valdivia’nın sureti bulunur.
- 1818 – Şili, İspanya’dan bağımsızlığını ilan etti.
Şili Cumhuriyeti
República de Chile (İspanyolca)
|
|||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
![]() Bayrak
![]() Arma
|
|||||||||
Slogan
Por la razón o la fuerza “By reason or by force” (İspanyolca) |
|||||||||
Millî marş
Himno Nacional de Chile (İspanyolca) Süre: 2 dakika ve 3 saniye. |
|||||||||
![]() |
|||||||||
Başkent
ve en büyük şehir
|
Santiago 33°26′G 70°40′B |
||||||||
Resmî dil(ler) | İspanyolca (Şili İspanyolcası) | ||||||||
Etnik gruplar | Şili Kızılderilileri | ||||||||
Demonim | Şilili | ||||||||
Hükûmet | Üniter başkanlık demokrasisi | ||||||||
|
|||||||||
Tarihçe | |||||||||
|
|||||||||
Yüzölçümü | |||||||||
• Toplam
|
756.096 km2 (38.) | ||||||||
• Su (%)
|
2,1 | ||||||||
Nüfus | |||||||||
• 2017 sayımı
|
17.574.003 (64.) | ||||||||
• Yoğunluk
|
24/km2 (198.) | ||||||||
GSYİH (SAGP) | 2021 tahminî | ||||||||
• Toplam
|
491,535 milyar $ (45.) | ||||||||
• Kişi başına
|
24.928 $ (56..) | ||||||||
GSYİH (nominal) | 2021 tahminî | ||||||||
• Toplam
|
307,938 milyar $ (41.) | ||||||||
• Kişi başına
|
15.617 $ (50.) | ||||||||
Gini (2017) | ![]() orta |
||||||||
İGE (2022) | ![]() çok yüksek · 42. |
||||||||
Para birimi | Şili pesosu (CLP) | ||||||||
Zaman dilimi | UTC-04:00 | ||||||||
• Yaz (YSU)
|
UTC-03:00 | ||||||||
Trafik akışı | sağ | ||||||||
Telefon kodu | +56 | ||||||||
ISO 3166 kodu | CL | ||||||||
İnternet alan adı | .cl |
Şili (İspanyolca:
Şili kuzeyde Peru, kuzeydoğuda Bolivya, doğuda Arjantin ve güneyde Drake Boğazı ile sınırlandırılmıştır. Okyanusya’daki Juan Fernández, Isla Salas y Gómez, Desventuradas ve Paskalya adaları Şili’ye bağlıdır. Ayrıca Şili Antarktika Bölgesi adı altında Antarktika’nın 1,25 milyon km²’lik bölümünde hak iddia etmektedir.
İspanya 16. yüzyıl ortalarında İnka egemenliğini sonlandırarak bölgeyi ele geçirdi ve kolonileştirdi, ancak bugün ülkenin güney-orta bölümünde yaşayan Mapuçeleri köleleştirmeyi başaramadı. 1818’de İspanya’dan bağımsızlığını ilan eden Şili, 1830’larda görece istikrarlı otoriter bir cumhuriyete dönüştü. 1880’lerde Mapuçe direnişinin kırılması ve Pasifik Savaşı’nda (1879-83) Bolivya ve Peru’nun yenilmesi 19. yüzyılda toprak ve ekonomi bakımından büyük genişlemelere yol açtı. 1960’lı ve 70’li yıllarda Şili sert siyasî kutuplaşma ve kargaşa dönemine girdi. Gerilim demokratik yollarla iktidara gelen Salvador Allende’nin sol hükûmetinin 1973’te bir askerî darbeyle devrilmesiyle sonuçlandı ve ülke 16 yıl boyunca 3000’den fazla ölü veya kayıptan sorumlu olan Augusto Pinochet’nin sağ askerî diktatörlüğüyle yönetildi. Rejim 1988 yılında yapılan bir referandumun ardından 1990’da sona erdi ve merkez sol koalisyon 2010 yılına kadar iktidarda kaldı.
Şili, Dünya Bankası tarafından yüksek gelirli bir ülke olarak tanımlanmaktadır ve yaşam kalitesi üst düzeydedir. Güney Amerika’nın sosyoekonomik açıdan en istikrarlı ve müreffeh ülkelerinden biridir; rekabetçi ekonomi, kişi başına gelir, küreselleşme, barışçıllık, ekonomik özgürlük ve düşük yolsuzluk algısı sıralamalarında Latin Amerika ülkeleri arasında lider konumundadır. Ayrıca sürdürülebilir devlet ve demokratik gelişmişlik alanlarında bölgesinde üst sıralardadır. Kanada’nın ardından Amerika kıtasının en düşük cinayet oranlarına sahiptir. Şili Birleşmiş Milletler, Latin Amerika ve Karayip Devletleri Topluluğu ve Pasifik İttifakı’nın kurucu üyesidir, 2010 yılında da OECD’ye katılmıştır.
Nüfus

2017 nüfus sayımına göre Şili’nin nüfusu 17.574.003 kişidir. Doğum oranının düşmesi nedeniyle nüfus artış hızı 1990’dan bu yana azalmaktadır.
Şili nüfusunun %95’inini Avrupalılar ve torunları ve genellikle Basklar oluşturur. Ülkeye özellikle 19. yüzyılda Avrupa’dan İngiliz, İrlandalı, Alman göçmen gelmiş; sonraları ise Hırvatistan, Filistin, İtalya’dan göçmen almıştır. Yerliler, nüfusun sadece %3,2’sini temsil eder.
Şili istatistiklerine göre Şili’de 50.000 (0,30%) dolayında Müslüman bulunmaktadır. Birçok İslami kuruluşun bulunduğu Şili’de; Şili Müslüman Toplumu ve Es-Selâm Mescidi Santiago şehrinde, Bilal Camii Iquique şehrinde, Muhammed Kültür Merkezi VI Coquimbo şehrinde bulunmaktadır.
1856 yılında Osmanlı İmparatorluğu topraklarından (Suriye, Filistin ve Lübnan) Şili’ye bir Arap göçü oldu. Bunlar arasında bulunan Müslümanlar (bu Arapların çoğu Ortodoks Hristiyan idi) Müslüman Toplumu Birliği’ni kurdular. 1907’de ülkedeki Müslüman sayısı 1498’e çıkmış, bu rakam %0,04 oranı ile ülke tarihinde en yüksek orana yükselmiştir. 1988 yılında Şeyh Tevfik Rumi öncülüğünde ilk camiyi Santiago’da inşa ettiler. Cami 1989 yılında tamamlandı. 1980 yılı sonlarına kadar birkaç yerli Şilili İslam’ı seçmişti. Bu cami tamamlandıktan sonra İslam’a geçenlerin sayısında artış oldu.
Tarihçe
Kolomb öncesi ve koloni dönemi

MÖ yaklaşık 13.000 yıllarında, bugünkü ülke sınırlarında insanların yaşadığı bilinmektedir. Kuzey Şili İspanyollar tarafından fethedilmeden kısa süre öncesine kadar İnka Krallığı’na aitti. 1520 yılında dünyanın çevresini dolaşmak için yelken açan Ferdinand Magellan, kendi adıyla anılan Magellan Boğazı’nı geçerken ülkenin güney ucunu keşfetmiş oldu. Daha sonra Şili’ye ulaşan ilk Avrupalılar altın aramak amacıyla 1535 yılında Peru’dan gelen Diego de Almagro ve mahiyetindekilerdi. Ancak bu kişiler yerel halk grupları tarafından geri püskürtüldü. Avrupalılar’ın ilk tam manasıyla yaptıkları yerleşim, 1541 yılında Pedro de Valdivia’nın 1541’de Santiago’yu kurması olmuştur. 1542’den itibaren de Şili, İspanyol Peru Valiliği’nın bir parçası hâline gelmiştir.
Şili’de İspanyollar çok az altın ve gümüş bulduğu ve ülkenin ücra konumu sebebiyle Şili İspanyol Krallığı için daha ziyade fazla önem verilmeyen bir koloni durumundaydı. Ayrıca Atacama Çölü, Peru’ya direkt ulaşıma engel teşkil ettiğinden, ülke çok daha sonra, diğer tarım ürünleri ve minerallerinin devreye girmesiyle, İspanyollar tarafından önemli bir tedarik bölgesi hâline gelmiştir.
Bağımsızlık savaşı ve cumhuriyet’in oluşumu

Bağımsızlık talepleri ilk, 1808 yılında, İspanya Napolyon’un kardeşi Joseph tarafından yönetilirken başladı. 18 Eylül 1810 yılında başa geçen bir cunta İspanya Krallığı’na bağlı bir otonomi ilan etti. İspanyollar’ın Napolyon’a karşı yürüttüğü bağımsızlık savaşından sonra, sınırsız bir güçle tekrar Şili’yi almaya kalkıştı. Ancak İspanyollar Chacabuco’daki muharebede Şili ve Arjantinli birliklere yenildiler. 5 Nisan 1818’deki Maipu muharebesinden sonraysa İspanyol direnişi sona erdi. Muharebelerin başındaki komutan Jose de San Martin, Bernardo O’Higgins yararına başkanlıktan feragat edince O’Higgins ilk Şili Devlet yöneticisi oldu.
O’Higgins 1823 yılında düşürüldü ve Peru’ya sürgüne gitmek zorunda kaldı. Akabindeki yıllarda çeşitli devlet adamları başa geçti. 1830 yılında başa geçen Diego Portales ülkeyi diktatör tarzda yönetirken 1833 yılında çok sıkı bir anayasa hazırlattı. Bu merkezî anayasa ile 1833-1891 yılları arasında Şili uzunca süre istikrar kazandı. Zamanla ülke, Güney Amerika’nın ekonomik olarak en güçlü bölgesi hâline geldi. Yürüttüğü birçok savaşla, özellikle 1836-1839 Peru-Bolivya konfederasyon savaşını kazanmasıyla Şili gücünü pekiştirdi.
İspanya, Peru’daki eski kolonileri tekrar ele geçirmeye çalışınca, Şili İspanya’ya 1865 yılında savaş ilan etti. Papudo ve Chiloe adaları önünde deniz muharebeleri meydana geldi. Peru’da ortak düşmana karşı Şili’ye katıldı. Savaş pratikte 1866 yılında sona erdiyse de, İspanya ile problemler 1871 ve 1883 yıllarındaki antlaşmalarla çözüldü.
Sınır anlaşmazlıkları
19. Yüzyılda İspanya dışından Avrupalılar da Şili’ye göç ettiler. Bugün bu kişileri etkileri ve izleri ülkenin güney bölgelerinde görülmektedir.
Şili, 1879 ile 1883 yılları arasında Peru ve Bolivya ile yapılan Güherçile Savaşı (ayrıca Pasifik Savaşı olarak da anılır) savaşta, o güne kadar bu ülkelerin elinde olan Atacama Çölü bölgesini fethetti. Böylelikle Bolivya, Büyük Okyanus kıyılarını kaybetmiş oldu. Bu bölgelerde daha sonra çok zengin bakır yatakları bulundu. Dünyanın en büyük bakır madeni Chuquicamata bu bölge sınırlarındadır.
1891 yılında Şili deniz kuvvetleri Başkan José Manuel Balmaceda’ya karşı ayaklandılar. Bir iç savaş bu yüzden patlak vermiş oldu. Bu savaşta 6000 insan öldü. Balmaceda muharebeyi kaybedince Eylül 1891’de intihar etti.
1893 yılında bu kez Arjantin’le sınır sorunları yaşanmaya başladı. 1902 yılında İngiltere Kralı VII. Edward bu probleme arabuluculuk ederek Patagonya ve Ateş Toprakları iki ülke arasında pay edildi. Bu şekilde Şili 54.000 km², Arjantin 40.000 km² pay aldı.
- 1859 – Mülkiye Mektebi, Sadrazam Âli Paşa ve Hükûmet üyelerinin katılımıyla açıldı.
- 1870 – Utah’ta kadınlar, oy kullanma haklarını elde ettiler.
- 1879 – New York’un Madison Square Garden kapalı spor salonunda, Kuzey Amerika Kıtasındaki ilk yapay buz pateni pisti açıldı.
- 1912 – 6 yaşındaki Çin İmparatoru Puyi, tahttan indirildi. Böylelikle iki bin senelik Çin İmparatorluğu ve 267 yıllık Mançu Hanedanı son bulmuş oldu.
Çin İmparatoru | |
---|---|
![]() İlk imparator Qin Shi Huang Görevdeki |
|
Resmî ikamet | Hanedanlığa göre değişmekteydi Son olarak Yasak Şehir, Pekin |
Oluşum | MÖ 221 |
Açılışı yapan | Qin Shi Huang |
Kaldırılma | 12 Şubat 1912 |
Son sahibi | Puyi |
Çin İmparatoru (Çince: 皇帝; pinyin: Huangdì), MÖ 221’de Qin Hanedanı’nın kurulmasından Qing Hanedanı’nın 1912’de yıkılmasına kadar Çin hükümdarlarının unvanıydı. İmparator, aynı zamanda “Cennetin Oğlu” (天子 tiānzǐ) olarak kabul edilmekteydi. Uygulamada, çoğunlukla olsa da Çin’de her imparator yüksek güç sahibi değildi.
Aynı aileden olan imparatorlar hanedanlar olarak bilinen tarihî dönemlere göre sınıflandırılırlar. Çin’in imparatorluk yöneticilerinin çoğu, bugünkü etnik kategorileri tarihsel durumlara uygulamak konusunda dikkatli olma eğiliminde olmasına rağmen, çoğunlukla Han etnisitesinin üyeleri olarak görülmektedir. Yuan ve Qing hanedanları sırasında Çin sırasıyla etnik Moğollar ve Mançular tarafından yönetildi. Ortodoks tarihsel görüş, bazı yeni akademisyenler siyaset ve etnisite arasındaki etkileşimin çok daha karmaşık olduğunu iddia ettikleri halde, bunu yerelleşen yerli olmayan hanedanlar olarak görmektedirler. Bununla birlikte, her iki durumda da bu hükümdarlar Çin’i yönetebilmek için geleneksel Konfüçyüsçü imparatorların rolünü üstlenmek amacıyla kendilerini Göğün Vekili ilan ettiler.
İlk Çin İmparatoru MÖ 221’de Qin Hanedanı’nın kurucusu Qin Shi Huang olup son imparator ise 1912’de cumhuriyetin kurulduğu Xinhai Devrimi ile tahtından indirilen Puyi’dir.
- 1912 – Çin’de Gregoryen Takvimi kullanımı başladı.
Miladi takvim


Miladi takvim ya da Gregoryen takvimi, Roma İmparatoru Jül Sezar tarafından kabul edilen Jülyen takviminin yerine, Papa XIII. Gregorius tarafından yaptırılan bir takvimdir. İsa’nın doğduğu yılı milat olarak alan bu takvim, Dünya’nın Güneş etrafındaki dönüş süresi olan 365 gün, 6 saatlik zamanı “1 yıl” olarak kabul eder. Günümüzde dünyada en yaygın olarak kullanılan takvimdir.
Tarihçe
Takvim, 4 Ekim 1582 tarihinde kabul edilmiştir. Değişik tarihlerde önce Avrupa’da, daha sonra diğer ülkelerde yayılmıştır.
Gregoryen takvimi oluşturulurken Jülyen takvimine on gün ilave edilmiştir. Jülyen takvimine göre 5 Ekim Cuma günü, yeni takvimin 15 Ekim Cuma günü olarak kabul edilmiştir. 1752 yılında kabul eden ülkeler ise takvime on bir gün ilave etmek durumunda kalmışlardır.

Türkiye Cumhuriyeti’nde miladı takvimin kabulü
Osmanlı İmparatorluğu döneminde önce hicri takvim, daha sonra da 1 Mart’ı yılbaşı olarak kabul eden Rûmî takvim kullanılmıştı. 29 Ekim 1923’te cumhuriyetin ilanından sonra, 26 Aralık 1925’te kabul edilen “Takvimde Tarih Mebdeinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun” ve ortalama Güneş gününü getiren “Günün 24 Saate Taksimi Hakkında Kanun” adlı iki ayrı yasa ile birlikte 1 Ocak 1926 tarihinden başlayarak Türkiye Cumhuriyeti’nde Gregoryen takvimini benimsendi.
Yılbaşını 1 Ocak olarak alan bu takvimin yanı sıra, günü 12 saat gündüz ve 12 saat gece dilimlerine ayıran saat sistemi yerine, 24 saatlik zaman dilimi kabul edildi.
Güvenilirliği
Gregoryen takvimi, günümüze kadar kullanılan takvimler içinde en az hatalı olanıdır. Bir ekinoks yılı 365,242375365 gündür (365 gün 5 saat 49 dakika 12 saniye). Gregoryen Takvimi’nde ortalama yıl 365,2425 gündür ve gerçek ekinoks yılı uzunluğuna oldukça yakındır.
Senede ortalama 0.000,125 günlük bu ufak hata, yıllık olarak 10,8 saniyeye tekabül eder. Takvim hesaplamasında bir günlük hatanın ortaya çıkması için yaklaşık 8.000 yıl geçmesi gerekir. Bununla birlikte 8.000 yıl içerisinde bir ekinoks yılının uzunluğu da sabit kalmayıp hangi uzunlukta olacağı tam olarak bilinemez. Bu nedenlerle Gregoryen Takvimi, yeterli hassasiyette ve güvenirlikte bir takvimdir.
Yılbaşı
Daha önce 25 Mart olan yılın ilk günü, daha sonradan 1 Ocak olarak kabul edildi. Şubat ayının 28 gün olması durumu da devam ettirildi.

Sıra | Ay | İngilizce | Gün sayısı |
---|---|---|---|
1 | Ocak | January | 31 |
2 | Şubat | February | 28 ya da 29 |
3 | Mart | March | 31 |
4 | Nisan | April | 30 |
5 | Mayıs | May | 31 |
6 | Haziran | June | 30 |
7 | Temmuz | July | 31 |
8 | Ağustos | August | 31 |
9 | Eylül | September | 30 |
10 | Ekim | October | 31 |
11 | Kasım | November | 30 |
12 | Aralık | December | 31 |
Artık yıl
Artık yıllar, Şubat ayının 28 yerine 29 gün çektiği yıllardır. Bu uygulama; Dünya’nın Güneş çevresindeki bir turunun 365 gün değil, yaklaşık olarak 365 gün 6 saat sürmesi nedeniyle, her sene sonunda artan 6 saatlik süreleri bir tam güne çevirmek için oluşturulmuştur.
Gregoryen takvimde sonu -00 ile bitmeyen ve 4’e kalansız bölünebilen tüm yıllar, artık yıldır. Sonu -00 ile biten yıllar, yani yüzüncü yıllar ise, eğer 400’e bölünebiliyorlarsa artık yıl olabilirler. Örneğin, 1900 yılı artık yıl değilken 2000 yılı artık yıldır.
Artık yıllar her dört senede bir tekrar ettiği için, en son artık yıl olan 2024’tenen itibaren 2028, 2032, 2036… şeklinde 2100 yılına kadar devam edecektir. 2100 yılı 400’e kalansız bölünmediği için artık yıl olmayacaktır.
Jülyen – Gregoryen çevrimi
2010 yılından beri, Jülyen takvimini Gregoryen takvime çevirmek için on dört gün ilave etmek gerekmektedir. Bu durum bazı Ortodoks kiliselerinin Noel kutlama tarihlerini 7 Ocak yerine 8 Ocak olarak değiştirmiştir.
- 1919 – Trabzon Muhâfaza-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti kuruldu.
Trabzon Muhâfaza-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti, 12 Şubat 1919’da merkezi Trabzon olarak kurulan cemiyet, Karadeniz Bölgesi’nin çeşitli il ve ilçelerinde şubeler açtı. Amacı, Trabzon ve çevresinin Rumlar’a verilmesini ve bir Pontus Devleti’nin kurulmasını önlemekti. Bu yörede faaliyet gösteren Filiki Eterya ile mücadele eden bu teşkilat, Erzurum Kongresi’nden sonra Şarkî Anadolu Müdâfaa-i Hukuk Cemiyeti’nin şubesi haline gelmiştir.
- 1920 – Türk Kurtuluş Savaşı: Türk Silahlı Kuvvetleri, Fransa hakimiyeti altındaki Kahramanmaraş’ı aldı.
Türk Kurtuluş Savaşı | |||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
İki savaş arası dönem ve 1917-23 Devrimleri | |||||||||
![]() Yukarıdan aşağıya soldan sağa: Millî Mücadele’nin amaçlarını saptamak için Sivas Kongresi’nde toplanan Heyet-i Temsiliye; savaşta cepheye mermi taşıyan Türk halkı; Ankara Ulus Meydanı’nda savaşa katılacak son birliklerin cepheye uğurlanışı; Kuvâ-yi Milliye’ye bağlı piyadeler; Türk ordusunun İzmir’e girişi; düşman peşindeki Türk süvarileri. |
|||||||||
|
|||||||||
Taraflar | |||||||||
![]() ![]() ![]()
|
İtilaf Devletleri:![]() ![]() ![]()
İstanbul Hükûmeti ve Britanya tarafından çıkartılan isyanlar:
|
||||||||
Komutanlar ve liderler | |||||||||
Güçler | |||||||||
![]() Kasım 1920: 86.516 (düzenli ordunun kuruluşu)Ağustos 1922: 271.000 |
![]() Nisan 1920: 90.000 Haziran 1921: 200.000 1922: 225.000-250.000 ![]() ![]() ![]() ![]() İç isyancılar: 60.000+Toplam: 492.000-526.000 |
||||||||
Kayıplar | |||||||||
![]() 37.975 ölü 31.173 yaralı 22.000 askeri ve sivil esir 48.000’den fazla asker firariToplam: 139.148 |
![]() Başka kaynaklara göre: 120.000-130.000 zayiat ![]() ![]() |
||||||||
Sadece Batı Cephesi’nde 640.000 Türk sivil öldürüldü. 264.000 Yunan sivil öldürüldü. 60.000 ila 98.000 Ermeni sivil öldürüldü. 30.000’den fazla bina ve 250’den fazla köy Yunan ordusu ve Rum/Ermeni isyancılar tarafından yakıldı. |
Türkiye tarihi |
---|
![]() |
Türk Kurtuluş Savaşı (Osmanlıca: قورتولوش صاواشى, romanize: Kurtuluş Savaşı), I. Dünya Savaşı’ndan yenik çıkan Osmanlı İmparatorluğu’nun İtilaf Devletleri’nce işgali
Güney Cephesi: Türk-Fransız Savaşı
Türk-Fransız Cephesi de denilen Güney Cephesi, millî kuvvetlerin Fransız, Cezayir ve Ermeni askerlerinden oluşan Fransız lejyoner birliklerine karşı verdikleri savaşı kapsamaktadır. Birleşik Krallık Musul, İskenderun, Kilis, Antep, Maraş, Elbistan ve Urfa’yı işgal ettiler. Fransızlar ise Adana, Mersin ve Osmaniye’yi işgal ettiler. İşgalin sonlandırılmasında Molla Mehmet Karayılan 6400 civarında kayıp vererek Fransızlara kendi birliğinin onlarca misli kayıp verdirdi. Böylece Karayılan, Antep’te efsane oldu. Bugünkü Adana’nın ilçeleri Haçin (Saimbeyli), Sis (Kozan) ve Pozantı’da Fransızların halka büyük zulmü oldu; Fransızlar Haçin’de annelerinin gözleri önünde çocukları kaynattılar ve büyük mücadeleler cereyan etti. En sonunda yörenin yönetim merkezi olan Sis (Kozan) Sancağı 2 Haziran 1920 günü yöre insanlarınca kurtarıldı.
Maraş’ta, Sütçü İmam’ın önderliğini yaptığı mücadele sonunda Maraş’ta tutunamayan düşman şehri terk etmek zorunda kaldı (12 Şubat 1920). Urfa şehrinde Ali Saip (Ursavaş) Bey tarafından teşkilatlandırılan Türk direnişi başarıyla sonuçlandı. Fransızlar 11 Nisan 1920’de şehri boşalttı. Antep halkı 1 Nisan 1920’de Fransızlara karşı ayaklandıysa da 9 Şubat 1921’de teslim oldu. Fransa, TBMM ile Ankara Anlaşması’nı imzalayarak Güney Bölgesi’nden çekildi.
- 1929 – Stalin tarafından sürgün edilen eski savaş komiseri Troçki, “İlyiç” adlı bir şileple İstanbul’a geldi.
Lev Troçki Лев Давидович Троцкий |
|
---|---|
![]() |
|
RSFSC Dışişleri Halk Komiseri | |
Görev süresi 8 Kasım 1917 – 13 Mart 1918 |
|
Hükûmet başkanı | Vladimir Lenin |
Yerine geldiği | Makam oluşturuldu |
Yerine gelen | Georgiy Çiçerin |
Sovyetler Birliği Askeri ve Deniz İşleri Halk Komiseri |
|
Görev süresi 29 Ağustos 1919 – 15 Ocak 1925 |
|
Hükûmet başkanı | Vladimir Lenin Aleksey Rikov |
Yerine geldiği | Lev Kamenev |
Yerine gelen | Mihail Frunze |
Petrograd Sovyeti Başkanı | |
Görev süresi 20 Eylül 1917 – 26 Aralık 1917 |
|
Yerine geldiği | Nikolay Çheidze |
Yerine gelen | Grigori Zinovyev |
Kişisel bilgiler | |
Doğum | Lev Davidoviç Bronştayn 7 Kasım 1879 Herson Guberniyası, Rus İmparatorluğu |
Ölüm | 21 Ağustos 1940 (60 yaşında) Meksiko, Meksika |
Partisi | RSDİP, SDPS, Sovyetler Birliği Komünist Partisi, Sol Muhalefet, Dördüncü Enternasyonal |
Evlilik(ler) | Aleksandra Sokolovskaya, Natalia Sedova |
Dini | Yok, Marksist-Leninist ateizm |
Ödülleri | ![]() |
İmzası | ![]() |
Lev Davidoviç Bronştayn (Rusça: Лев Дави́дович Бронштейн) ya da yaygın bilinen adıyla Lev Troçki (Rusça: Лев Троцкий) ([ˈlʲef ˈtrot͡skʲɪj]; d. 7 Kasım 1879, Yelisavetgrad yakınları – ö. 21 Ağustos 1940, Meksiko), Bolşevik siyasetçi, devrimci ve Marksist teorisyen.
Sovyetler Birliği’nin ilk yıllarında etkili bir siyasetçiydi. Dışişlerinden Sorumlu Halk Komiseri görevini alan ilk kişi, Kızıl Ordu’nun kurucusu ve komutanı, Savaştan Sorumlu Halk Komiseri oldu. Ayrıca Bolşevik Parti’nin Politbüro üyesiydi. Josef Stalin ile giriştiği siyasi mücadeleyi kaybedince resmî görevlerden alındı ve Sovyetler Birliği’nden sürgün edildi.
Önemli Marksist teorisyenlerden biridir, görüşleri Troçkizm adıyla anılır, Stalin ve Mao’nun görüşlerine karşı en önemli muhalefet hareketini oluşturur.
Lev Davidoviç Bronştayn adıyla Yanovka’da küçük toprak sahibi bir Yahudi ailesinin çocuğu olarak 1879 yılında doğdu. Troçki adını 1902 yılından itibaren kullanmaya başlamıştır.
1917 Rus Devrimi’nin önde gelen isimlerindendir. Sovyetler Birliği’nin kurulmasında, ihtilâl sonrası iç isyanların ve ayaklanmaların bastırılmasında birinci derecede rol oynadı. Kızıl Ordu’nun kurucusu olarak kabul edilir. Lenin’in ardından Sovyetlerin ikinci adamı oldu. Lenin’in ölümünden sonra Stalin ile giriştiği iktidar mücadelesini kaybetti, uzun yıllar Sovyetler Birliği’nde Bolşevik Parti üyesi olarak kalan Troçki, Bolşevik Parti’ye karşı bir işçi ayaklanması örgütlenmesi ve işçi sınıfı iktidarına karşı silahlı ayaklanmayı teşvik etme suçlarıyla suçlandı ve ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Daha sonra Dördüncü Enternasyonalin lideri olarak kaleme aldığı İhanete Uğrayan Devrim gibi eserlerinde Stalinizm eleştirisi yapmaya devam etti.
Hayatı

Çocukluk Dönemi (1879-1895)

Troçki, 7 Kasım 1879 yılında Güney Ukrayna’da bulunan Kerson bölgesinde doğdu. Ailesi Yahudi olmasına rağmen evde konuşulan dil Rusça ve Ukraynaca idi. Annesi Anna Bronstein (1850–1910), babası David Leontyevich Bronstein’dir. (1847–1922) Troçki’nin kız kardeşi Olga, Bolşevik Parti’nin ileri gelenlerinden Lev Kamenev ile evlenmiştir. Dokuz yaşlarında iken Odessa’da bulunan teyzesinin yanına giderek burada eğitim gördü. Daha sonra eğitimine devam etmek gayesiyle Nikolayev’e gitti. Matematik ve hukuk alanında yüksek öğrenim yaptı. Troçki, Rusça, Ukraynaca, İbranice, Almanca, İngilizce, Fransızca ve İspanyolca dillerini konuşabiliyordu. Troçki Hayatım adlı eserinde Rusça ve Ukraynaca dışındaki hiçbir dili akıcı konuşamadığını belirtmiştir. Fakat Raymond Molinier, onun Fransızcayı akıcı bir biçimde konuşabildiğini yazmıştır.
9 yaşındayken babası onu Odessa’daki Alman okuluna gönderdi. Troçki, devam eden yıllarını burada eğitim görerek geçirdi.
Devrimci Faaliyet ve Sürgün Dönemi (1896-1902)
Makale serilerinden |
Troçkizm |
---|
![]() |
Komünizm Portalı |
Öğrenciliği sırasında sosyal demokrat çevrelerle temasa geçti ve devrimci gruplara dahil oldu. Marksizm görüşünü benimsedi. 1897 yılında Nikolayev şehrine taşındı. Burada Güney Rusya İşçi Birliği adlı gizli bir örgütün kurucuları arasında yer aldı. Sosyalist fikirleri halk arasında yaymak için çeşitli broşür ve bildiriler yazdı. Bu dönemde yazılarında “Lvov” ismini kullanıyordu. 1898 yılında bu gizli örgüte mensubiyetinden dolayı Çarlık polisi tarafından yakalanarak hapse konuldu. İki yıl tutuklu kaldı.
Hapis hayatından sonra Sibirya’ya sürgüne yollandı. Sürgünde iken Marksist bir felsefe öğrencisi olan Aleksandra Sokolovskaya ile evlendi. İkilinin Nina Nevelson ve Zinaida Volkova adlarındaki iki kızı bu dönemde dünyaya geldi. “Troçki” takma ismini bu süreçte kullanmaya başladı. Bu ismi Odessa Cezaevi’ndeki bir gardiyandan almıştı. Yaklaşık iki yıl sürgün kaldıktan sonra 1902 yılında Sibirya’dan firar ederek önce Viyana’ya, akabinde Londra’ya gitti. Burada Georgy Plekhanov, Vladimir Lenin, Julius Martov gibi devrimcilerin yer aldığı Iskra dergisinin editör grubuna katıldı ve “Pero” takma adıyla yazılar yazdı. Bir yıl sonra Londra’da toplanan Rus Sosyal Demokrat İşçi Partisi’nin kongresine katıldı. Bu kongrede parti içinde Bolşevikler ve Menşevikler olmak üzere iki hizip oluştu. Bolşevik Lenin’e karşı Troçki Menşevik kanatta yer aldı. Ancak bir yıl sonra Menşeviklerin görüşlerine katılmadığını belirterek Menşeviklerden ayrıldı. 1905 Devrimi’nin yenilgisinden sonra Sibirya’ya sürüldü ama firar etti. Firarın öyküsünü “1905” adlı kitabına yaptığı ek bir bölümde anlatmaktadır. 1917 yılında devrim öncesinde Lenin’in davetiyle Bolşeviklere katıldı. Lenin’in Nisan Tezleri’ni kaleme almasından sonra aralarında teorik bir fark da kalmadığından 1917’de Bolşeviklere katılmıştır.
1897’de mücadeleye Narodnik (halkçılık hareketi) düşünceleri savunarak atıldı. Sürgün şartlarında okuduğu Marksist klasiklerin etkisiyle bir süre sonra kendisini dönemin devrimci akımı olan ‘sosyal demokrat’ ilan etti. 4 Mayıs 1917’de ülkeye döndüğünde geçici hükûmete karşı Bolşevik Parti’ye yakın bir tutum aldı ve Enternasyonalistler ile birlikte hareket etti ve Bolşeviklere dahil oldu. Lenin “son yazıları” dahil olmak üzere iki metninde Troçki için “aramızdaki son Bolşevik olmasına karşın, kabul etmeliyiz ki en yetenekli Bolşevik odur” demiştir.
Rusya Devrimi (1917)
Troçki, Rusya’ya döndükten sonra Petrograd Sovyeti Başkanlığına seçildi. Bu sıfatıyla Rus devriminin alt yapısının hazırlanmasında, ayaklanmaların örgütlenmesinde ve yönetiminde etkin ve önemli bir rol üstlendi. Devrimin gerçekleşmesinde ve Rus Çarlığı’nın yıkılmasında büyük pay sahibi oldu. Devrim sonrasında Sovyetler Birliği’nin önemli adamlarından birisi haline geldi. Önce Dışişleri, daha sonra Savaş Bakanlığı’na getirildi. En önemli faaliyeti ise Kızıl Ordu ile ilgili olanıdır. Başkumandan sıfatıyla Kızıl Ordu’nun kurulması görevi kendisine verildikten sonra bunu gerçekleştirdi. Devrim sonrası meydana gelen karışıklıklar ve iç ayaklanmalar boyunca bu orduyu idare etti. Troçki, Komünist Enternasyonal’in kurulmasında da önemli rol oynadı. İlk dört kongrenin programları ve bildirileri kendisi tarafından hazırlandı. Meydana gelen sorunların çözümünde sergilediği farklı tutum ve fikirler sebebiyle, parti çoğunluğuyla ters düştü.
1918
I. Dünya Savaşı’nda Rusya’nın yenilgisini onaylayan Brest-Litovsk Antlaşmasını imzalamak için görevlendirilmiştir. Lenin’e göre ilerleyen yıllarda devrimin dünya çapına yayılması kaçınılmaz olduğu için yapılacak barış ve kabul edilen yenilgi de ancak geçici olacaktır. Troçki, Sovyetler Birliği’nin yer altı ve yer üstü kaynaklarını başka devletlere bırakmasını öngördüğü gerekçesiyle bu anlaşmayı imzalamadan geri döndü. İnşa aşamasında olan Sovyetler Birliği’nin iç sorunlarıyla uğraşırken dışa karşı bu tavizin verilebileceği düşüncesiyle Brest Litovsk Antlaşması, Troçki’nin yerine görevlendirilen Kamenev tarafından imzalandı. Bu antlaşma ile Rusya, 1878 yılında ele geçirdiği Kars, Ardahan ve Iğdır’ı Osmanlı İmparatorluğu’na geri veriyordu.
Stalin’le mücadelesi ve sürgün
Lenin’in 1924 yılındaki ölümünden sonra partinin elinde tüm yetkileri toplamaya başlamış olan Stalin ile iktidar mücadelesine girişti. Bu mücadelede giderek güç kaybetti ve teker teker elinde bulunan yetkileri kaybetti. Önce Savaş Komiserliği görevinden alındı. Daha sonra Siyasi Büro ve akabinde Komünist Enternasyonal yürütme kurulu merkez komitesinden alındı. Taraftarlarının Sankt-Peterburg’da sokak gösterilerine kalkışmalarından sonra parti üyeliğinden de atıldı. Böylece iki yıl zarfında tüm yetkileri elinden alındı.
1927’de yapılan XV. Komünist Kongre’de Parti üyeliğinden atıldı. 31 Ocak 1928’de Kazakistan’da Almatı yakınlarındaki Semyonov-Tiyanşansky bölgesinde sürgün hayatı başladı. Bu sürgün sırasında 9 Haziran 1928’de, 26 yaşındaki Nina adındaki kızını Moskova’da kaybetti. Nina’nın kocası da Troçki’nin sürgününden önce tutuklanmıştı. 18 Ocak 1929 tarihinde Sovyet Ceza Kanunu’nun 58/10 maddesine göre karşı devrimcilik ve yasa dışı Sovyet partisi kurmak suçlamasıyla Sovyetler’den kovuldu. 1929-1933 yılları arasında İstanbul Büyükada’da yaşamaya başladı. İstanbul Büyükada’da bulunduğu süre içinde, kitaplarını yayımlamasına da izin verildi. Kaldığı yer çok sıkı güvenlik önlemleriyle korundu. Düzenli olarak balığa çıkar, yemek seçmez, sigara içmez, yanında da içilmesine izin vermezdi. Sakin bir hayat sürdü, bu sırada bazı hatıra ve düşüncelerini kaleme aldı ve yayınladı. Bu anlamda İstanbul yılları onun için verimli geçtiği gibi olaylı da oldu. 20 Şubat 1932’de Stalin tarafından Sovyet vatandaşlığından atıldığında İstanbul’daydı. İstanbul’da yazdığı kitapları; Sürekli Devrim, Stalin Grubunun Hatası, Rus Devrimi Tarihi, Çin Devrimi’nin Sorunları, Hayatım ve diğer bazı eserlerdir. 1933 Ocak ayında diğer kızı Zina, Hitler rejiminin altında Berlin’de intihar etmeye zorlandı. Bu olay onun ruh dünyasını sarsmış olmasına karşın, mücadele disiplininden hiç kopmadı. (Daha sonra oğlu Lev Sedov da öldürülecektir.) 17 Temmuz 1933’te aldığı vizeyle İstanbul’dan ayrılarak Fransa’ya giden Troçki burada 2 yıl kaldı ve sınırdışı edildi. Akabinde Norveç’e gittiyse de burada da 2 yıl kaldıktan sonra terk etmek zorunda kaldı. 9 Ocak 1937’de Meksika’ya sığındı ve buraya yerleşti. Dördüncü Enternasyonal’in inşasına başladı.
“Ekim Devrimi’nin kazanımları halka, o ancak daha önce Çarcı bürokrasi ve burjuvaziye karşı harekete geçtiği gibi Stalinist bürokrasiye karşı da harekete geçecek yetenekte olduğunu göstermesi şartıyla hizmet edecektir. (…) Bu ancak tek bir yolla olabilir: İşçilerin, köylülerin ve Kızıl Ordu askerlerinin; baskıcıların ve parazitlerin yeni kastının karşısına dikilmesiyle. Bu kitle kalkışmasını hazırlamak için, yeni bir parti gerekir, o da 4. Enternasyonal’dir. Mayıs 1940.” (Aynı eser, s.302-303.)
Troçki bu yazıyı kaleme aldığında, Alman saldırısı başlamak üzeredir. Sovyetler Birliği içinde bulunan Alman ajanları ve provokatörleri tarafından da dillendirildi. Ancak ne var ki Sovyetler Birliği Alman faşizmi karşısında savaşı kazandığında, dünya çapında bulunan Troçki yanlıları güç olarak eridiler. Troçki’nin, Alman ordusu Sovyetlere saldırmak üzereyken gerçekleştirdiği Dördüncü Enternasyonal ve ayaklanma fikri, daha sonra Sovyetler Birliği’nde Troçki’nin Nazi Almanyası ile işbirliği yaptığı şeklinde yorumlandı.

Öldürülmesi
1940 yılında NKVD ajanı olan Ramón Mercader adlı Stalinist, İspanyol gazeteci kılığına bürünerek röportaj yapmak bahanesiyle Troçki’nin kaldığı eve gitti. Fırsat bulunca başına buz baltasıyla vurmak suretiyle ağır şekilde yaraladı. Troçki, saldırganla boğuştuğu sırada odaya giren Troçki’nin korumaları Mercader’e saldırdı. Troçki, korumalarına “Onu öldürmeyin, bu adamın anlatacak bir hikâyesi var.” diye seslendi. Troçki aldığı yara nedeniyle ertesi gün hayatını kaybetti. Ölümünden önce iki kez bilinci yerine geldi. İlkinde eşine “Burjuva basına iyi malzeme olduk” diyerek ölümle yüz yüze geldiği bir anda cesaretini yitirmediğini gösterdi. Bir sonraki bilincin geri gelişi ise son sözlerini sarf etmesini sağladı. Bu sözler: “Dördüncü Enternasyonal’in zaferinden eminim, ileri!” olmuştur.
Cinayetten kısa bir süre sonra Joseph Stalin, Mercader’in annesi Caridad’a operasyondaki payı için Lenin Nişanı vermiştir. 1961’de Sovyetler Birliği’ne taşınan Mercader, dönemin KGB başkanı Alexander Shelepin tarafından Sovyetler Birliği Kahramanı madalyası almıştır.
Kişiliği
Troçki seçkin bir hatip,önde gelen bir teorisyen ve tarihçi Michael Kort’a göre “Kızıl Ordu’yu kuran ve yöneten” bir örgütçü olarak görülüyordu. Lenin’in hükûmetinde orijinal Politbüro üyelerinden biri olarak görev yaptı. Biyografi yazarı Isaac Deutscher onu Sovyetler Birliği’nin ilk yıllarında “planlı ekonominin ve sanayileşmenin öncüsü” olarak değerlendirmiştir. Tarihçi Laura Engelstein Troçki’yi kişisel olarak titiz, ancak Lenin ile paylaşmadığı kibir ve değişkenlik özelliklerine sahip olarak değerlendirmiştir. Engelstein ayrıca onu yetenekli ve dinamik, “ama sadece komutada ikinci” olarak tanımlamıştır.
Siyaset teorisyeni Ernest Mandel, Troçki’nin baskın imajını “kendine güvenen”, “tarihi misyonuna olan inancı sarsılmaz”, “başkalarına ve kendisine karşı katı” ve “maddi ayrıcalıklara ve hayatın küçük sevinç ve üzüntülerine kayıtsız” olarak özetledi. Mandel, bu imajın “Troçki’nin kişiliğinin, güçlü ve zayıf yanlarının belirli yönlerini” yansıttığını savundu.
Tarihçi Simon Sebag Montefiore Troçki’yi “devrimin dehası” olarak tanımlarken, biyografi yazarı Dmitri Volkogonov onu Meksika’da öldürülmesinden on yıllar sonra “nefret ve saygı, öfke ve hayranlıkla” hatırlanan “dünya figürleri galerisinde canlı, karmaşık, çok yönlü bir kişilik” olarak nitelendirdi. Volkogonov ayrıca Troçki’nin sürgünden sonra Stalin için sürekli bir “hayalet” olduğunu düşünüyor ve onun “örgütlenmeyi kavrayışı, konuşmacı ve yazar olarak yetenekleriyle entelektüel açıdan farklı bir kalibrede” olduğunu yazıyordu. Volkogonov, Troçki’yi Vyaçeslav Molotov, Lazar Kaganoviç, Nikita Kruşçev, Andrey Jdanov gibi figürlerden “çok daha üstün” ve “Stalin’den de üstün ve Stalin bunu biliyordu” diye değerlendirmiştir.
Biyografi yazarı Robert Service onun “değişken ve güvenilmez”, “kibirli bir birey” olduğunu, “1920’ler ve 1930’lardaki kişisel sıkıntı” dönemlerinde bile destekçilerini etkilediğini, ancak “onları tam anlamıyla ikna ve teşvik edemediği” yorumunu yapmıştır. Service, Troçki’nin “Yahudi sorununa en az zamanı ayırdığını” ve “Marksizm kökenlerinin tesadüfi kalıntılarını yakıp kül ettiği için önemli bir anlamda Yahudi olmaktan çıktığına” inandığını belirtmiştir.
Siyaset bilimci August Nimtz, Troçki’nin 1936’da yazdığı “İhanete Uğrayan Devrim” adlı eseriyle Marksist ve Marksist olmayan bazı entelektüel gözlemcilerden daha iyi bir öngörüye sahip olduğunu düşünmüştür. Troçki, Stalinist rejimin “geçici bir olgu” olduğunu savunmuş ve Nimtz de bunun daha sonra 1989’dan sonra Sovyetlerin çöküşüyle kanıtlandığına inanmıştır. Diğer akademisyenler de benzer şekilde Troçki’yi siyasi yazıları ve askeri doğruluk seviyeleri aracılığıyla Nazi Almanyası’nın yükselişi ve İspanya İç Savaşı gibi olaylar hakkında ileri görüşlü bir yargıya sahip olarak tanımlamıştır. Deutscher ayrıca Troçki’nin Merkez Komite, parti ve işçi sınıfı yerine “kendini ikame edecek” tek bir diktatörün ortaya çıkacağını öngörmedeki “esrarengiz açık görüşlülüğüne” de atıfta bulunmuştur.
Tarihçi Robert Vincent Daniels, Troçki’nin “şüphesiz Rus Devrimi’nin öne çıkardığı en parlak zeka olduğu, hem ilgi alanları hem de algılarının hayal gücü bakımından Lenin ve diğer teorisyenleri geride bıraktığı” görüşünü dile getirmiştir. Bununla birlikte, kişisel kibrinin komünist hareketin diğer üyelerini düşmanlaştıran temel bir zayıflık olduğunu vurgulamıştır. Daniels ayrıca Troçki’nin Lenin’in halefi rolünü üstlenmiş olsaydı, Stalin’in rejiminden belirgin bir şekilde farklı alternatif bir Sovyetler Birliği’ne başkanlık edeceğini ileri sürdü.
Service, Troçki’nin başa geçmesinin Avrupa kıtasında çatışma olasılığını arttıracağını ileri sürmüştür. Bununla birlikte, siyaset teorisyeni David North, Troçki’nin askeri politikalarının, Barbarossa Harekâtı ve II. Dünya Savaşı ile ilişkili yüksek insan kayıplarının yanı sıra Sovyet savunmasının parçalanmasını da önleyeceğini savunmuştur.[25] Siyaset bilimci ve biyografi yazarı Geoffrey Swain, Troçki liderliğindeki Sovyetler Birliği’nin, planlama sürecinde “burjuva uzmanlara” güvenmesi nedeniyle çok daha teknokratik olacağına inanıyordu.
Çeşitli kaynaklara göre Troçki, Stalin’in entrikalarına karşı başarılı olacak siyasi zekâdan yoksundu. Tarihçi Peter Kenez, Troçki’nin Lenin’in vasiyetini kullanarak Stalin’i muhtemelen ortadan kaldırabileceğine, ancak belgeyi yayınlamama yönündeki kolektif karara “aptalca” razı olduğuna inanıyordu. Tarihçi Martin McCauley, Troçki’nin Lenin’in Halk Komiserleri Konseyi’nin başkan yardımcısı olma önerisini reddetmesi, Orgburo’ya karşı Lenin’le bir blok oluşturmadan önce bir güç tabanı inşa edememesi ve kendi halefliğini engellemek için bir üçlü yönetim kurulduğunu hemen fark etmemesi gibi birçok durumda “acınacak bir siyasi muhakeme eksikliği sergilediği” yorumunu yapmıştır. Rubenstein yorumunda farklı davranmış ve Troçki’nin Lenin’in teklifini reddetme kararını, bu pozisyonun “kendine ait çok az yetkisi” olduğuna ve diğer hükûmet ve parti yetkilileriyle çakıştığına inanmasına bağlamıştır. Deutscher, Stalin’in kurnazlığını, acımasızlığını ve azmini birkaç kez hafife aldığına inanmıştır.
Siyaset bilimci Richard B. Day, Troçki’nin sosyalizmi inşa etmeye olan ilgisinin kişisel iktidar arzusundan daha ağır basmasının daha muhtemel olduğunu savunmuştur. Rus tarihçi Vadim Rogovin de Troçki’nin 1930’larda devrimin yayılması umudundan vazgeçmediğini belirtmiştir. Rogovin, Almanya, Fransa ve özellikle İspanya gibi Avrupa ülkelerinin çoğunluğu “devrimci bir kriz döneminden geçerken” Troçki’nin dünya olaylarına ilişkin öngörüsünün makul olduğunu savunmuştur.

Troçki Marksist bir entelektüeldi. Rus tarihçi Vladimir Buldakov Troçki’yi bir açıdan “burjuva kökenli unsurlara” sahip “Rusya’nın radikal entelijansiyasının” “tipik bir temsilcisi” olarak görüyordu. [264] Nikolay Buharin gibi diğer Bolşevik teorisyenlerin ilgi alanlarını aşan çok çeşitli ve derin bir ilgi alanına sahipti. Edebiyata da kayda değer bir ilgisi vardı ve “günlük yaşam ve kültürel ilerlemenin yanı sıra günün daha alışılmış Marksizmi” üzerine yazıyordu. Troçki ve ikinci eşi Natalya Sedova Viyana galerilerinden hoşlanıyor ve belirli sanat koleksiyonlarını görmek için Avrupa’daki Louvre ve Tate Galerisi gibi müzelere sık sık ziyaretler gerçekleştiriyorlardı. Ayrıca bilime karşı, Odessa’daki Yeni Rus Üniversitesi’nde matematik ve fizik okumayı düşündüğü gençlik yıllarından kaynaklanan kişisel bir ilgisi vardı.
Kişisel sekreteri ve daha sonra matematiksel mantık tarihçisi olan Jean van Heijenoort, Meksika’daki son yıllarında Troçki’nin dost canlısı, meraklı ve zaman zaman yeni tanıdıklarına karşı çekici olduğunu düşünmüştür. Eski Bolşevik Anatoli Lunaçarski, Troçki’yi Rus Devrimi sırasında Sosyal-Demokrat liderler arasında en iyi hazırlanmış kişi olarak görmüş ve onun “devrimden muazzam derecede popülerlik kazanarak çıktığını, oysa ne Lenin’in ne de Martov’un etkili bir şekilde hiç popülerlik kazanmadığını” belirtmiştir.
Baş düşmanı Stalin bile onun yazılarının büyük bir kısmını okumuş ve bazen takdir etmiştir. Rubenstein’a göre Stalin, İç Savaş’ın sonunda “Lenin’den sonra Troçki’nin ülkedeki en popüler figür olduğunu” bile kabul etmişti.[31] Ayrıca 1917 Pravda başyazısında Troçki’nin Ekim devrimi sırasındaki önemli rolünü de kabul etmişti. Stalin’in kendisi şöyle yazmıştı: “Ayaklanmanın örgütlenmesiyle bağlantılı tüm pratik çalışmalar, Petrograd Sovyeti’nin başkanı Troçki Yoldaş’ın doğrudan yönetimi altında yapıldı.” Stalin’le olan düşmanlığı, İç Savaş sırasında Troçki’nin Kızıl Ordu’nun başarısı için vazgeçilmez olduğunu düşündüğü askeri uzmanları göz ardı etmesiyle gelişti. Tsaritsyn’de Stalin birkaç uzmanın Volga nehrinde bir mavnaya hapsedilmesini emretmiş ve subayların öldüğü yüzen hapishanenin batırılmasına nezaret etmiştir. Bazhanov ayrıca Stalin’in Troçki’ye karşı düşmanlığının Yahudi olmasından ve Rus İç Savaşı sırasında askeri emirlere uymayı reddetmesinden kaynaklandığını iddia etmiştir. Rogovin’e göre Troçki, Stalin ile Birleşik Muhalefet arasındaki parti içi mücadele sırasında anti-semitik yöntemlerin kullanıldığını bildiren yüzlerce mektup almıştır.
1929’da sürgüne gönderilmesinin ardından yakın akrabalarından on sekiz kişi Sovyetler Birliği’nde kalmış ve hepsi baskıcı önlemlere maruz kalmış, oğlu Sergei Sedov, kız kardeşi Olga Kameneva ve erkek kardeşi Aleksandr Bronstein dahil olmak üzere yedi aile üyesi kurşuna dizilmiştir. “Belirgin bir Rus aksanıyla” birkaç Avrupa dili konuşmuş ve kendisini kozmopolit ve enternasyonalist olarak tanımlamıştır. Troçki hayatı boyunca, çoğu çeşitli arşivlerde bulunan yaklaşık 30.000 belge yazmıştır. Deutscher, Troçki’nin Sovyet manifestolarının ve kararlarının çoğunu yazdığını, İzvestiyagazetesinin editörlüğünü yaptığını ve Kızıl Ordu için sadakat yemini kaleme aldığını belirtmiştir. Mandel’e göre Troçki, I. Dünya Savaşı’na radikal bir şekilde karşı olduğu için Zimmerwald Konferansı için Zimmerwald Manifestosu’nu yazmış ve Üçüncü Enternasyonal’e aktif katılımı nedeniyleKomintern 1. Kongresi’nin Toplanması İçin Çağrı’yı kaleme almıştır. Ayrıca ilk Kongre oturumlarında Komünist Enternasyonal Yürütme Komitesi üyesi olarak görev yapmıştır.
Troçki siyasi aktivizme olan ilgisinin yanı sıra istatistikçi ve gazeteci olarak da çalışmıştır. Troçki üç gazetede çalıştığını ve Aleksandr Parvus ile birlikte “Russian Gazette”yi yönettiğini belirtmiştir. Görev süresi boyunca tirajın 30.000’den 500.000’e çıktığını iddia etmiştir. Ancak tarihçiler Anthony Heywood ve Jonathan Smele bunun abartılı bir iddia olduğuna inanmakta ve Troçki’nin toplu eserlerinin editörlerinin tiraj rakamlarına atıfta bulunarak, rakamların aslında 100.000’e çıktığını, yine de etkileyici olduğunu ve Lenin’in Novaya jizn gazetesinin 20.000 önünde olduğunu belirtmektedirler.
Tarihçi Paul Le Blanc ve filozof Michael Lowy, Lenin ve Troçki’yi “Rusya’daki 1917 Bolşevik Devrimi’nin ve yükselen dünya komünist hareketinin son yıllarının önde gelen figürleri” olarak tanımlamıştır. Lenin ve Troçki’yi Rus sosyalist hareketinin ilk yıllarında “şiddetli düşmanlar” olarak nitelendiren yazarlar, ikilinin Ekim Devrimi’ni gerçekleştirme çabalarını çarpıştırmadan önce 1917’de bir yakınlaşma ve önemli bir anlaşmaya vardıklarını belirttiler. Ayrıca Lenin ve Troçki arasındaki karşılıklı takdir ve saygının da altını çizmişler, Lenin’in polemiklere yol açan anlaşmazlıklarından önce Iskra gazetesinde Troçki ile yakın çalışmak istediğini ve Lenin’in 1917’den sonra sürekli devrim teorisinin “doğru olduğunu” kabul ettiğini belirtmişlerdir.
Eserleri
- 1905
- Hayatım (otobiyografi)
- Bireysel Terörizmin İflası, 1909 9 Temmuz 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
- Entelijensa ve Sosyalizm
- Marksistler Bireysel Terörizme Neden Karşıdırlar?
- Üçüncü Kongrenin Temel Dersi, Haziran 1921 8 Temmuz 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
- Komünist Enternasyonal’in Taktikleri Üzerine, Aralık 1921 8 Temmuz 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
- Dördüncü Dünya Kongresi Raporu, 28 Aralık 1922 8 Temmuz 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
- Yoldaş McKay’e Mektup, 13 Mart 1923 5 Temmuz 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
- Paris Komünü Üzerine
- “Avrupa Birleşik Devletleri” Sloganı İçin Uygun Zaman mı?, Haziran 1923 9 Temmuz 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
- Doğu’da Perspektifler ve Görevler, 21 Nisan 1924 9 Temmuz 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
- Ekim Dersleri, 1924
- Lenin’den Sonra Üçüncü Enternasyonal
- Tek Ülkede Sosyalizm?
- Katalan Milliyetçiliğinin İlerici Karakteri
- İspanyol Komünizmi ve Katalan Federasyonu
- Katalonya’da Ulusal Sorun
- Rus Devrimini Savunurken
- Sürekli Devrim-Sonuçlar ve Olasılıklar
- Marxism ve Ekonomik Yaşam
- Uluslararası Komünist Birliğin Temel Teorik Görüşleri Üzerine Bir Tartışmaya Katkı
- Savaş ve Dördüncü Enternasyonal
- Amerika Komünist Olursa
- Merkezci Kombinasyonlar ve Marksist Taktikler
- Merkezci Simya mı, Marksizm mi?
- Güney Afrika Tezleri Üzerine
- Terörizm ve Sovyetler Birliği’ndeki Stalinist Rejim
- Komünist Manifesto’nun Doksanıncı Yıldönümü
- Lenin ve Emperyalist Savaş
- Grynszpan’dan Yana: Faşist Kıyım Çetelerine ve Stalinist Hainlere Karşı
- Zamanımızda Marksizm
- Bir Kez Daha “Marksizmin Krizi” Üzerine
- 1 Mayıs ve Enternasyonal
- Demokratik Merkeziyetçilik Üzerine
- İhanete Uğrayan Devrim
- 1934 – Avusturya’da iç savaş başladı.
- 1937 – Atatürk’ün Selanik’te doğduğu ev, Selanik Belediyesince sahibinden satın alınarak, Atatürk’ün emrine tahsis edildi.
- 1951 – 17 yaşındaki Süreyya İsfendiyari Bahtiyari, İran Şahı Muhammed Rıza Pehlevi ile Tahran’daki Gülistan Sarayı’nda evlendi.
Süreyya İsfendiyari Bahtiyari
|
|
---|---|
![]() |
|
Doğum | 22 Haziran 1932 İsfahan, İran Şahlığı |
Ölüm | 25 Ekim 2001 (69 yaşında) Paris, Fransa |
Defin yeri | Westfriedhof (Munich) |
Meslek | Oyuncu; İran Kraliçesi (1951-1958) |
Evlilik | Muhammed Rızâ Pehlevî (1958’ye kadar) |
Süreyya İsfendiyari Bahtiyari (Fars: ثریا اسفندیاری بختیاری Sorayâ Asfandiyâri-Bakhtiyâri, 22 Haziran 1932, İsfahan – 25 Ekim 2001, Paris), İran Şahı Muhammed Rıza Pehlevi’nin ikinci eşi.
Gençliği ve eğitimi
Süreyya, 1950’li yıllarda Batı Almanya’nın İran büyükelçisi ve asilzade Halil İsfendiyari’nin ve Moskova doğumlu Alman eşi Eva Karl’ın en büyük çocuğu ve tek kızıydı. 22 Haziran 1932 tarihinde İsfahan’da İngiliz Misyoner Hastanesi’nde doğdu. Ailesi uzun süre İran hükûmetinin diplomatik işlerine dahil olmuştu. Amcası Sardar Esad, 20. yüzyılın başlarında İran anayasal hareketinin lideriydi. Süreyya Berlin ve İsfahan’da büyüdü ve Londra ve İsviçre’de eğitim aldı.
Son İran Şahı Muhammed Rıza Pehlevi’nin 1951 yılında evlendiği ikinci eşidir. “Sürgündeki Prenses” olarak da bilinir. Kendisi şaha çocuk veremediği için şahın ailesi tarafından saraydan uzaklaştırılmıştır. Şah uzaklaştırılmasını istemese de ailesinin kararına uymak zorunda kalmıştır.
Soraya ve İran Şahı Muhammed Rıza Pehlevi’nin 1956’daki Türkiye ziyareti basında büyük yankı uyandırmış, “Soraya” ismi Türk halkının diline “Süreyya” olarak yerleşmişti ve hatta kimileri kız çocuklarına Süreyya ismini vermişti. İran Şahı Muhammed Rıza Pehlevi, Soraya’dan sonra 1959’da Farah Diba Pehlevi ile bir evlilik gerçekleştirdi. Soraya ise Rıza Pehlevi’den ayrıldıktan sonra yeniden evlenmedi.
Prenses 25 Ekim 2001’de Paris’teki evinde öldü. Esfendiyari’nin hikâyesini seneler sonra Ersin Faikzade kaleme aldı.
Muhammed Rızâ Pehlevî | |||||
---|---|---|---|---|---|
Şahenşah Aryanların Işığı |
|||||
![]() |
|||||
İran Şahı | |||||
Hüküm süresi | 16 Eylül 1941 – 11 Şubat 1979 | ||||
Taç giymesi | 26 Ekim 1967 | ||||
Önce gelen | Rıza Pehlevi | ||||
Sonra gelen | Monarşi kaldırıldı Ruhullah Humeyni (Yüce lider olarak) |
||||
Doğum | 26 Ekim 1919 Tahran, İran |
||||
Ölüm | 27 Temmuz 1980 (60 yaşında) Kahire, Mısır |
||||
Eş(ler)i |
|
||||
Çocuk(lar)ı |
|
||||
|
|||||
Hanedan | Pehlevî Hanedanı | ||||
Babası | Rıza Pehlevi | ||||
Annesi | Tâcülmülûk | ||||
Dini | İsnâaşeriyye | ||||
Askeri kariyer
|
|||||
Branşı | İran Ordusu | ||||
Hizmet yılları | 1936-1941 | ||||
Rütbesi | Yüzbaşı | ||||
Komutası | Ordu Teftiş Dairesi | ||||
İmza | |||||
![]() |
|||||
Muhammed Rızâ Pehlevî (Farsça: محمد رضا شاه پهلوی; 26 Ekim 1919 – 27 Temmuz 1980), 1941’den, ülkesini terk ettiği 1979’a kadar tahtta kalan son İran şahıdır. Batı yanlısı bir dış politika izleyen Pehlevi, İran’ın son Monarşik lideridir. Şehinşah (Kralların Kralı) ve Sayeh-eh-Hodah (Allah’ın Yeryüzündeki Gölgesi) gibi imparatorluk unvanları vardır.
II. Dünya Savaşı sırasında İran’ı işgal eden Britanya ve Sovyetler Birliği’nin baskısıyla tahttan çekilen babası Rıza Şah’ın yerine iktidara geldi. İktidarı sırasında İran petrol endüstrisi, demokratik yollarla seçilmiş olan ve ABD-Britanya destekli bir darbeyle görevinden uzaklaştırılacak başbakan Muhammed Musaddık tarafından kısa süreliğine millileştirildi.
İktidarına, Pers İmparatorluğu’nun 2500. kuruluş yıl dönümü kutlamaları damga vurdu. Hükümdar olarak, İran’ı küresel bir güç ve modern bir ülkeye dönüştürme iddiasıyla, içinde kadınlara oy hakkının tanınması ve çeşitli endüstrilerin ulusallaştırılmasının da dahil olduğu bir dizi ekonomik, sosyal ve siyasi reformu içeren Beyaz Devrim adlı programı uygulamaya koydu.
Zamanla, seküler bir Müslüman olarak, izlediği güçlü modernleşme ve sekülerleşme siyaseti, İsrail ile olan ilişkileri, Bazaari denilen geleneksel tüccar sınıfıyla çatışması, kendisi, ailesi ve yönetici elitle ilgili yolsuzluk konuları nedeniyle Şii ruhban sınıfının yanı sıra çalışan sınıfların da desteğini kaybetmeye başladı. Bunlara ek olarak komünist Tudeh Partisi’nin yasaklanması, istihbarat örgütü SAVAK’ın siyasi muhalifler üzerinde uyguladığı baskı, ABD ve Britanya’nın iktidarına olan desteği, İslamcı ve yükselen komünist faaliyetlerle çatışması iktidarına karşı oluşan güçlü muhalefetin diğer nedenleri oldu.
1979 yılına gelindiğinde, siyasi huzursuzluk bir devrime dönüşerek Muhammed Rızâ Pehlevî’nin 16 Ocak günü İran’ı terk etmek zorunda kalmasına neden oldu. Daha sonra ülkede monarşiye son verilerek Ruhullah Humeyni önderliğinde cumhuriyet ilan edildi. Gıyabında idam cezasına çarptırılan Şah, siyasi sığınmacı olarak kabul edildiği Mısır’da 1980 yılında öldü.
Evlilikleri ve çocukları
Üç kez evlenen Muhammed Rızâ Pehlevî ilk evliliğini 1939’da Mısır Kralı I. Fuad’ın kızı Fevziye, ikinci evliliğini de 1951’de Süreyya İsfendiyari Bahtiyari ile yapmıştır. Ancak iki evliliğini de erkek vâris olmadığı için bitirmiştir. 1959’da evlendiği üçüncü karısı Farah Diba’nın 1960’ta Rıza Pehlevi’yi doğurması ile Pehlevi Hanedanı bir erkek vâris kazandı. Toplam 5 çocuğu vardır. Kızı Leyla kokain nedeniyle öldü. Oğlu Ali Rıza ise girdiği bunalım sonucu intihar etti.
- 1956 – Karikatürist Turhan Selçuk, Uluslararası “Bordighera Mizah Şenliği”‘nde Platin Palmiye Ödülü’nü aldı.
- 1961 – SSCB, Venüs gezegenine Venera 1 uzay aracını gönderdi.
- 1971 – Türk Otomobil Fabrikası A.Ş.’nin (TOFAŞ) Bursa’daki otomobil fabrikası, Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay
Cevdet Sunay
1334-N.TOP.61964’te Cevdet Sunay 5. Türkiye cumhurbaşkanı Görev süresi
28 Mart 1966 – 28 Mart 1973
(7 yıl, 0 gün)Başbakan Süleyman Demirel (1965-1971)
Nihat Erim (1971-1972)
Ferit Melen (1972-1973)Yerine geldiği Cemal Gürsel Yerine gelen Tekin Arıburun (vekâleten)
Fahri KorutürkCumhuriyet Senatörü Görev süresi
28 Mart 1973 – 12 Eylül 1980Görev süresi
14 Mart 1966 – 28 Mart 1966Seçen cumhurbaşkanı vekili İbrahim Şevki Atasagun 12. TSK Genelkurmay Başkanı Görev süresi
4 Ağustos 1960 – 16 Mart 1966Yerine geldiği Ragıp Gümüşpala Yerine gelen Cemal Tural Türk Kara Kuvvetleri Komutanı Görev süresi
3 Haziran 1960 – 2 Ağustos 1960Yerine geldiği Cemal Gürsel Yerine gelen Muzaffer Alankuş TSK Genelkurmay II. Başkanı Görev süresi
15 Aralık 1957 – 3 Haziran 1960Yerine geldiği Salih Coşkun Yerine gelen Seyfi Turagay Kişisel bilgiler Doğum Ahmet Cevdet
10 Şubat 1899
Erzurum, Osmanlı İmparatorluğuÖlüm 22 Mayıs 1982 (83 yaşında)
İstanbul, TürkiyeÖlüm nedeni Kalp krizi Defin yeri Cebeci Askeri Şehitliği, Ankara
(28 Mayıs 1982 – 30 Ağustos 1988)
Devlet Mezarlığı, AnkaraEvlilik(ler) Atıfet Sunay
(e. 1929; ö. 1982)Çocuk(lar) 3 Bitirdiği okul - Kuleli Askerî Lisesi
- Harp Okulu
- Harp Akademisi
Mesleği Asker Dini İslam Ödülleri İmzası Askerî hizmeti Bağlılığı Osmanlı (1917-1920)
Türkiye (1921-1966)
Branşı Topçu Hizmet yılları 1917-1966 Rütbesi Orgeneral
Komutası - 72. Topçu Alayı
- 41. Topçu Alayı
- 204. Motorlu Topçu Alayı
- 3. Zırhlı Tümen 6. Tank Alayı
- 3. Zırhlı Tugay
- 33. Tümen
- 9. Kolordu
- Türk Kara Kuvvetleri
- Türk Silahlı Kuvvetleri
Çatışma/savaşları I. Dünya Savaşı
Türk Kurtuluş SavaşıDevlet Büyükleri Anıt Mezarlığı’nda Cevdet Sunay’ın kabri. Ahmet Cevdet Sunay[1] (10 Şubat 1899, Erzurum – 22 Mayıs 1982, İstanbul), Türk asker ve devlet adamı. Türkiye’nin 5. Cumhurbaşkanı ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin 12. Genelkurmay Başkanıdır.
- ve Başbakan Süleyman Demirel’in de katıldığı bir törenle açıldı.
Süleyman Demirel 1998’de Süleyman Demirel 9. Türkiye Cumhurbaşkanı Görev süresi
16 Mayıs 1993 – 16 Mayıs 2000Başbakan Tansu Çiller (1993-1996)
Necmettin Erbakan (1996-1997)
Mesut Yılmaz (1996, 1997-1999)
Bülent Ecevit (1999-2000)Yerine geldiği Turgut Özal Yerine gelen Ahmet Necdet Sezer 12. Türkiye Başbakanı Görev süresi
20 Kasım 1991 – 16 Mayıs 1993Cumhurbaşkanı Turgut Özal Yerine geldiği Mesut Yılmaz Yerine gelen Erdal İnönü Görev süresi
12 Kasım 1979 – 12 Eylül 1980Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk Yerine geldiği Bülent Ecevit Yerine gelen Bülend Ulusu Görev süresi
21 Temmuz 1977 – 5 Ocak 1978Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk Yerine geldiği Bülent Ecevit Yerine gelen Bülent Ecevit Görev süresi
31 Mart 1975 – 21 Haziran 1977Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk Yerine geldiği Sadi Irmak Yerine gelen Bülent Ecevit Görev süresi
27 Ekim 1965 – 26 Mart 1971Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel (1965-1966)
Cevdet Sunay (1966-1971)Yerine geldiği Suat Hayri Ürgüplü Yerine gelen Nihat Erim Doğru Yol Partisi Genel Başkanı Görev süresi
24 Eylül 1987 – 16 Mayıs 1993Yerine geldiği Hüsamettin Cindoruk Yerine gelen Tansu Çiller Türkiye Başbakan Yardımcısı Görev süresi
20 Şubat 1965 – 27 Ekim 1965Başbakan Suat Hayri Ürgüplü Yerine geldiği Kemal Satır Yerine gelen 1965-1971 yılları arası Başbakan Yardımcısı atanmadı. Adalet Partisi Genel Başkanı Görev süresi
29 Kasım 1964 – 16 Ekim 1981Yerine geldiği Ragıp Gümüşpala Yerine gelen Parti kapatıldı. Türkiye Büyük Millet Meclisi
13, 14, 15, 16, 18 ve 19. Dönem MilletvekiliGörev süresi
29 Kasım 1987 – 16 Mayıs 1993Seçim bölgesi 1987 – Isparta
1991 – IspartaGörev süresi
10 Ekim 1965 – 12 Eylül 1980Seçim bölgesi 1965 – Isparta
1969 – Isparta
1973 – Isparta
1977 – IspartaDevlet Su İşleri Genel Müdürü Görev süresi
24 Eylül 1955 – 12 Temmuz 1960Yerine geldiği Hikmet Turat Yerine gelen Orhan Göncüoğlu Kişisel bilgiler Doğum 1 Kasım 1924
İslamköy, Atabey, Isparta, TürkiyeÖlüm 17 Haziran 2015 (90 yaşında)
Güven Hastanesi, Çankaya, Ankara, TürkiyeÖlüm nedeni Solunum yolu enfeksiyonu ve kalp yetmezliği Defin yeri Süleyman Demirel Anıt Mezarı, Isparta
37°55′48″K 30°40′12″DVatandaşlığı Türkiye Milliyeti Türk Partisi Adalet Partisi
(1962-1980)
Siyasi yasaklı dönemi
(1981-1987)
Doğru Yol Partisi
(1987-1993)Evlilik(ler) Nazmiye Demirel
(e. 1948; ö. 2013)Bitirdiği okul İnşaat Fakültesi, İstanbul Mesleği Siyasetçi · Bürokrat · İnşaat mühendisi Hükûmeti 30, 31, 32, 39, 41, 43 ve 49. Hükûmetler Ödülleri İmzası Takma adı Baba
Barajlar Kralı
Bir Bilen
Çoban Sülü
Morisson Süleyman
Su Müdürü
Şapka
Zenit SüleymanSüleyman Sami Demirel (1 Kasım 1924, Isparta – 17 Haziran 2015, Ankara), 1993-2000 yılları arasında Türkiye’nin 9. Cumhurbaşkanı olarak görev yapan Türk mühendis, siyasetçi ve devlet adamı.
Bundan önce, 1965-1993 yılları arasında yedi farklı hükûmette toplam 10 yıl 5 aylık bir süreyle başbakanlık görevinde bulundu. Ayrıca 1964-1980 yılları arasında Adalet Partisi, 1987-1993 yılları arasında ise Doğru Yol Partisi Genel Başkanı olarak görev aldı.
Demirel, siyasi kariyeri boyunca birçok ilki gerçekleştirdi. Türkiye’nin çok partili sisteme geçtiği 1946’dan sonraki dönemde kurduğu 7 hükûmetle en çok hükûmet kuran siyasetçi, Türk siyasi tarihinde İsmet İnönü ve Recep Tayyip Erdoğan’dan sonra en uzun süre görev yapan başbakan, 41 yaşında başbakanlık koltuğuna oturan en genç başbakan, 40 yaşında parti genel başkanı olan en genç politikacı ve 30 yaşında bir kamu kurumuna atanan en genç genel müdür olma rekorlarını kırdı.
17 Haziran 2015’te tedavi gördüğü hastanede solunum yolu enfeksiyonu ve kalp yetmezliği nedeniyle 90 yaşında öldü. Ölümü üzerine Türkiye’de 17-19 Haziran tarihleri arasında ulusal yas ilan edildi.
Fabrika, Fiat lisansıyla “Murat 124” tipi otomobillerin üretimine başladı.
![]() |
|
![]() |
|
Slogan | Hayat yenilenmektir (2015-günümüz) |
---|---|
Tip | Anonim şirket |
Menkul değer sembolü | BİST:TOFAS |
Kuruluş | 1 Ekim 1968 | )
Kurucu | Vehbi Koç |
Genel merkezi | Demirtaş, Osmangazi, Bursa Büyükdere Caddesi, Zincirlikuyu, Esentepe, Şişli, İstanbul, ![]() |
Önemli kişiler | Ömer Koç (Yönetim Kurulu Başkanı) Cengiz Eroldu (Genel Müdür) |
Ürün | Otomobil, Ticari Araç, Yedek Parça, Kalıp İmalatı, Tüketici Finansmanı |
Üretim | Tofaş, Ford Otosan ve Anadol modelleri: 1971-2010 Ford ve Fiat modelleri: 1990-günümüz |
Gelir | ![]() |
Net gelir | ![]() |
Alt kuruluş(lar) | Opar |
Sahibi | Koç Holding (%37,8) Stellantis (%37,8) |
Çalışan sayısı | 7.665 |
Web sitesi | www.tofas.com.tr |
TOFAŞ (Türk Otomobil Fabrikası A.Ş.), 1968 yılında Koç Topluluğu’nun kurucusu Vehbi Koç tarafından kuruldu. Üretim fabrikası Demirtaş, Osmangazi’de yer alan, Koç Holding ve Stellantis’in eşit hissedar olduğu kuruluş, bugün %37,8 Stellantis, %37,8 Koç Holding ve %24,3 diğer ortaklara ait ortaklık yapısıyla faaliyetlerine devam etmektedir. Tofaş, hem binek hem de hafif ticari araç üretebilen bir otomotiv şirketidir. Türk otomotiv sanayisinin büyük üreticilerinden biri olan Tofaş, yılda 450 bin araçlık üretim kapasitesine ve 10.000’den fazla çalışana sahiptir.
2013’te Fiat Chrysler Automobiles’ın 175 fabrikasında uygulanan WCM – Dünya Klasında Üretim Programı kapsamında “Altın Seviye”ye ulaşan Tofaş’ın Bursa’daki fabrikasında, Fiat’ın yanı sıra Citroën, DS, Peugeot, Opel ve Vauxhall markaları için de üretim yapılmaktadır.
Otomotiv sektöründe güçlü ve köklü bir geçmişe sahip olan Tofaş, Türkiye’de Ford Otosan, Chrysler, Anadol, Dodge, Fiat, Lancia, Alfa Romeo, Jeep, Ferrari ve Maserati markalarının satış ve satış sonrası operasyonlarını üstlenmektedir. Ayrıca Otoeksper isimli bir ikinci el markası mevcuttur.
Günümüzde 80 ülkeye ihracat yapan Tofaş, 2013 yıl sonu verilerine göre 160.000 adet araç ihraç etmiştir. Tofaşı’ın 2013 satış geliri 7 milyar TL, net kârı ise 434 milyon TL’dir. Türkiye’de 240.000 adetle toplam üretimin %22’sini karşılayan Tofaş, ihracat hacmini %4 artırarak 1,6 milyar Euro ihracat gelirine ulaşmıştır.
Tarihçe
- 1968 – Tofaş Türk Otomobil Fabrikası A.Ş. kuruldu.
- 1969 – Demirtaş, Osmangazi üretim fabrikasının temelleri atıldı.
- 1971 – İlk Tofaş modeli Fiat 124 (yerel adıyla Murat 124, daha sonraki versiyonu Serçe), Fiat lisansı altında üretildi. İlk motorsporları takımı kuruldu.
- 1972 – Fabrika üretim kapasitesi yıllık 20 bin adete ulaştı.
- 1973 – Yedek parça üreticisi OPAR kuruldu.
- 1974 – Tofaş Spor Kulübü kuruldu.
- 1975 – Mısır’a ihracat başladı.
- 1977 – Murat 131 modeli üretildi.
- 1981 – Murat 131’in versiyonları olan Şahin, Kartal ve Doğan modellerinin üretimine başlandı.
- 1984 – Fabrika üretim kapasitesi yıllık 35.000’e yükseldi.
- 1987-1990 yılları arasında fabrikanın üretim kapasitesi artırıldı, 1990 yılında 100.000’e ulaştı.
- 1990 – Tempra modeli üretildi.
- 1991 – Yeni motor yatırımları yapıldı.
- 1992 – Tofaş’ın pazar payı %41’e ulaştı.
- 1993 – Fabrika üretim kapasitesi yıllık 250.000’e ulaştı.
- 1994 – Uno modeli üretildi.
- 1994 – Tofaş AR-GE kuruldu.
- 1995 – Tempra modelinin ihracatına başlandı.
- 1995 – Tüketiciye finansman sağlayan Koç Finans kuruldu.
- 1997 – Tofaş ve OPAR Yedek Parça ticari birleşime gitti.
- 1997 – Doğan, Şahin ve Kartal modellerine enjeksiyon takmaya başladı.
- 1999 – Marea ve Brava modelleri üretildi.
- 2000 – Doblo modelinin üretimine başlandı.
- 2001 – Tofaş Fabrika ve Tofaş Oto Ticaret birleşti.
- 2001 – Alfa Romeo markası Tofaş çatısı altına girdi.
- 2002 – Albea modeli üretildi.
- 2002 – Tofaş; Sektör Lideri, İhracat Şampiyonu, Üretim Şampiyonu, Motor Sporları Markalar Şampiyonu oldu.
- 2003 – Tofaş Bursa Anadolu Arabaları Müzesi açıldı.
- 2005 – Ferrari ve Maserati markalarının distribütörlüğü alındı ve Fer Mas kuruldu.
- 2006 – Palio ve Albea modellerinin Rusya’ya ihracatı başladı.
- 2007 – Linea lanse edildi.
- 2007 – İkinci el operasyonları için Otoeksper markası hizmete başladı.
- 2007 – Lancia markasının distribütörlüğü alındı.
- 2007 – Minicargo projesi tamamlandı. Fiat Fiorino’nun lansmanı yapıldı. Minicargo projesiyle Tofaş’ın tarihinde ilk kez, PSA’ya Peugeot Bipper ve Citroen Nemo adlarıyla üretim yapıldı.
- 2007 – Tofaş’ın üretim kapasitesi 250.000 adetten 360.000’e yükseldi.
- 2008 – Tofaş’ın üretim kapasitesi 360.000 adetten 400.000’e yükseldi.
- 2009 – Albea Sole lanse edildi.
- 2009 – Tofaş Basketbol Takımı 1. lige yükseldi.
- 2010 – Yeni Fiat Doblo’nun üretimine başlandı. Fiat Doblo “2011 Uluslararası Yılın Ticari Aracı” seçildi.
- 2011 – Doblo modeli, Opel ve Vauxhall markaları için üretilmeye başlandı.
- 2012 – Fiat ve Chrysler şirketlerinini global birleşmesi sonrasında Jeep markasının satış ve satış sonrası operasyonları Tofaş’a katıldı.
- 2013 – Amerika ve Kanada’ya ihraç edilecek Doblo Amerika ile Doblo FL yatırımları açıklandı.
- 2013 – 2015’te piyasaya sürülecek yeni sedan otomobil yatırımı açıklandı.
- 2013 – Tofaş Fabrikası, WCM – Dünya Klasında Üretim Programı’nda, Fiat-Chrysler dünyasındaki 175 üretim tesisi arasında Altın Seviye”ye yükseldi.
- 2014 – Tofaş Akademi’nin yeni binası açıldı.
- 2014 – Tofaş Fen Lisesi’nin protokolü imzalandı.
- 2015 – Tofaşspor Bursa’da TOFAŞ Spor Salonunun temelini attı.
- 2015 – Fiat Egea modelinin üretimine başlandı.
- 2016 – Tofaş distribütörlügünü yaptığı Alfa Romeo 4C Modeli Türkiye pazarına sundu.
- 2016 – Tofaş 2015 Şubatında temelini attığı spor salonunun açılışını gerçekleştirdi. Spor salonuna Merhum Mustafa Koç’un ismi verildi.
- 2020 – FCA (Fiat, Chrsyler, Alfa Romeo, Lancia, Maserati, Jeep, Dodge, Ram) ile PSA (Peugeot, Citroen, DS, Opel, Vauxhall) birleşmesi gerçekleşerek Stellantis markası doğdu.
- 2020 – Fiat Egea modeli makyajlandı ve dış pazar için satışa sunuldu.
- 2020 – Yeni Fiat Egea Cross modeli tanıtıldı ve dış pazar için satışa sunuldu.
- 2021 – Makyajlı Fiat Egea ve yeni Fiat Egea Cross modelleri iç pazar için satışa sunuldu.
Ürettiği modeller

Murat 124 modeli ile seri üretime başlayan Tofaş, daha sonra 1977’de Murat 131’i Kuş Serisi olarak adlandırılan (Fiat Regata bazlı Şahin, Doğan, Kartal, 1983’te Murat 124’ün devamı olan Serçe) ve daha sonra Fiat ile aynı anda olmak üzere 1990’da Tempra üretimine geçti. Bu modelleri sırasıyla Tipo, Uno, Siena, Palio, Marea, Brava, Albea, Doblò ve Linea modelleri izlemiştir. 2007 yılı sonunda Fiorino modelinin üretimine başlanmış ve bu araç PSA grubu için de üretilmekte olup üretimin büyük kısmı ihraç edilmektedir. Tofaş 2009’da yeni Doblo’nun, 2012’de ise yeni Linea’nın üretimine başlamıştır. 2015 yılında binek araç olan Fiat Egea üretimine başlanmıştır.
Eski modeller
Eski Modellerin Motor Bilgileri | ||||||||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
Model Adı | Üretim yılı | Resim | Karoseri | Motor Hacmi [cm³] | Zamanlama Sistemi | Silindir Sayısı | Yakıt sistemi | Ateşleme tipi | Beygir gücü [ kW (BG)] |
Motor devri | maksimum Moment [Nm] | Motor devri | maksimum Hız [km/h] | 0 – 100 km/h [s] |
Murat 124 | 1971 – 1977 | Sedan | 1.200 | Dört zamanlı motor | 4 | Karbüratör | Elektro-mekanik | 1170 cc | ? | ? | ? | 160 km/s | 15 | |
Tofaş Şahin 1.4 | 1977 -2001
1990-1995 1995-2003 |
1.372 | 52 (71) | 5.500 | 105 | 3.500 | 162 | 13,5 | ||||||
Tofaş Şahin S 1.6 | 1.581 | 59 (80) | 122 | 3.250 | 165 | 13,2 | ||||||||
Tofaş Doğan S 1.61.6 i.e. | ![]() |
61 (83) | 5.800 | 131 | 170 | 13,1 | ||||||||
Tofaş Doğan 1.6 i.e. SLX | elektronik | 5.500 | 125 | 3.000 | 13,2 | |||||||||
Tofaş Kartal 1.6 | 1989-2003 | ![]() |
Station Wagon | Elektro-mekanik | 59 (80) | 122 | 3.250 | 165 | 13,6 | |||||
Tofaş Kartal 1.6 S | 1993-2003 | 61 (83) | 5.800 | 131 | 168 | 13,4 |
TOFAŞ Ar-Ge Merkezi
Tofaş Ar-Ge faaliyetlerine 1994 yılında başladı. Fikri ve sınai hakları Tofaş’a ait olan Doblo ve Mini Cargo projeleriyle çoklu marka üretimi konusunda Türkiye’de bir ilke imza atan Tofaş Ar-Ge, Doblo ve Mini Cargo’nun ardından Yeni Linea’nın ürün geliştirme sorumluğunu da üstlendi. Bu gelişmeler neticesinde Tofaş Ar-Ge Merkezi; 2008 yılı itibarıyla “5746 Sayılı Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi” hakkındaki kanun kapsamında Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından Ar-Ge Merkezi olarak tescil edildi.
Tofaş, bugün 17 bin metrekare olan Ar-Ge Merkezi’nde, 500’ün üzerinde çalışanıyla birlikte, Fiat-Chrysler’ın Avrupa’daki 2 Ar-Ge merkezinden biri konumuna geldi. Tofaş aynı zamanda, küresel otomotiv markalarının farklı ülkelerdeki müşterileri için ürün ve teknoloji geliştirme yetkinliğine sahip Ar-Ge merkeziyle, tasarımından üretimine kadar, tüm süreçlerini kendisinin yürüttüğü, fikri ve sınai mülkiyet hakları kendisine ait modellere sahip bir üreticiye dönüştü. Patent başvuru sayısı da son 5 yılda artarak toplamda 145 adede yükselen Tofaş, 2013’te Türk Patent ve Marka Kurumu’na yerli patent başvuru sayısında ilk sıralarda yer aldı.
- 1975 – Türkiye Emekçi Partisi, Mihri Belli tarafından kuruldu.
- 1988 – Dr. Ziya Özel’in “zakkumla” kanser tedavisi iddiasının, TRT tarafından “haber” olarak verilmesi yankı uyandırdı.
- 1990 – Hükûmetin açıkladığı tütün fiyatlarını protesto eden üreticiler, Akhisar’da sokağa döküldü, 200 kişi gözaltına alındı.
- 1990 – Super Mario Bros. 3 adlı video oyunu ABD’de piyasaya sürüldü.
- 1993 – Birleşik Krallık’ta 10 yaşındaki iki çocuk, 2 yaşındaki James Bulger’i kaçırarak öldürdü.
- 1994 – Kış Olimpiyat Oyunları, Lillehammer’da (Norveç) başladı.
- 1994 – Tuzla tren istasyonunda çöp kutusuna yerleştirilen saatli bomba patladı: 5’i yedek subay, biri sivil 6 kişi öldü; aralarında sivillerin de bulunduğu 29 kişi yaralandı.
- 2001 – NEAR Shoemaker adlı uzay aracı, 433 Eros adı verilen asteroidin yüzeyine indi.
- 2002 – İran Havayollarına ait Tupolev Tu-154 tipi bir yolcu uçağı, inişe geçtiği sırada Hürremabad’da (İran) düştü: 119 kişi öldü.
- 2002 – Yugoslavya’nın eski Devlet Başkanı Slobodan Milošević’in yargılanmasına, BM savaş suçları mahkemesinde başlandı. Milošević, bu süreç sona ermeden öldü.
Slobodan Miloşeviç Slobodan Milošević Слободан Милошевић |
|
---|---|
![]() |
|
Miloşeviç, 1988 | |
3. Yugoslavya Federal Cumhuriyeti Devlet Başkanı | |
Görev süresi 23 Temmuz 1997 – 5 Ekim 2000 |
|
Başbakan | Radoje Kontić Momir Bulatović |
Yerine geldiği | Zoran Lilić |
Yerine gelen | Vojislav Koštunica |
1. Sırbistan Cumhurbaşkanı | |
Görev süresi 11 Ocak 1991 – 23 Temmuz 1997 |
|
Başbakan | Desimir Jevtić Stanko Radmilović Dragutin Zelenović Radoman Božović Nikola Šainović Mirko Marjanović |
Yerine geldiği | Yeni makam |
Yerine gelen | Dragan Tomić (Geçici) Milan Milutinović |
15. Sırbistan Sosyalist Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı | |
Görev süresi 8 Mayıs 1989 – 11 Ocak 1991 |
|
Yerine geldiği | Petar Gračanin |
Yerine gelen | makam kaldırıldı |
11. Sırbistan Komünistler Birliği Başkanı | |
Görev süresi 28 Mayıs 1986 – 8 Mayıs 1989 |
|
Yerine geldiği | Ivan Stambolić |
Yerine gelen | Bogdan Trifunović |
Kişisel bilgiler | |
Doğum | 20 Ağustos 1941 Požarevac, Alman işgali altındaki Sırbistan |
Ölüm | 11 Mart 2006 (64 yaşında) Lahey, Hollanda |
Milliyeti | Sırp |
Partisi | Sırbistan Sosyalist Partisi |
Evlilik(ler) | Mirjana Marković |
Çocuk(lar) | Marko Milošević Marija Milošević |
Bitirdiği okul | Belgrad Üniversitesi |
Mesleği | Hukukçu, Siyasetçi |
Dini | Yok (ateist) |
Slobodan Milošević (okunuşu: Slobodan Miloşeviç, Sırpça: Слободан Милошевић; 20 Ağustos 1941, Pozarevać – 11 Mart 2006, Lahey), Sırbistan ve Yugoslavya’nın eski devlet başkanıdır.
Hayatı
Belgrad Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun oldu. Çalışma hayatına Belgrad belediye başkanının ekonomi danışmanı olarak başladı. Komünist Parti’ye katıldı. 1984 yılında, Sırbistan Komünist Partisi Başkanı olan arkadaşı İvan Stambolić tarafından başkent Belgrad’daki parti liderliğine getirildi.
1989’da Sırbistan Cumhurbaşkanı oldu ve göreve gelir gelmez Kosova’nın özerk statüsüne son verdi. Kontrolü sağlamak için Yugoslav birliklerinin bölgeye gönderildiği 1990’da Sırbistan, Kosova hükûmetini feshetti.
Hırvatistan ve Slovenya’nın Yugoslavya’dan 1991’de bağımsızlığını ilan etmesi üzerine Slovenya sınırlarına tanklar gönderdi. Kısa süren bir savaşı tetikledi fakat Slovenya’nın ayrılışını engellemedi. Hırvatistan’daki Sırpları da silahlara sarılmaları için cesaretlendirdi.
1992 yılının Ocak ayında Hırvatistan’da BM gözetiminde ateşkes yürürlüğe girerken, Mart ayında Bosna-Hersek bağımsızlığını ilan etti. Bu kez Bosnalı Sırpların ayaklanması için destek verdi. Yaklaşık 250.000 kişinin öldüğü Bosna Savaşı’nın başlamasından üç yıl sonra, ABD’nin girişimiyle Dayton’da Hırvat ve Bosnalı liderlerle barış masasına oturmayı kabul etti.
Yugoslavya’da Kasım ve Aralık 1996’da yapılan seçimlerde, eski Sırp liderinin müttefikleri genel seçimleri kazandı. Muhalefetteki koalisyon, yerel seçimlerde başkent Belgrad da dâhil olmak üzere kentlerin çoğunda zafer kazandı. Ancak kendi kontrolündeki Seçim Komisyonu, yerel seçimleri iptal etti. Bu karar, ülkeyi 250.000 kişinin katıldığı seçim sonrası şiddetine sürükledi.
Düşüşü

Şiddet olayları yayılırken, 1997 Ocak ayında yenilgiyi kabullenerek, bazı kentlerin kontrolünü muhalefete bıraktı. 15 Temmuz’da parlamento tarafından Yugoslavya devlet başkanlığına getirildi.
Kosova’da Arnavutların ayaklanmasını bastırmak için Şubat 1998’de bölgeye birlikler gönderdi. Bölgede şiddet sürerken BM Güvenlik Konseyi, Eylül ayında derhâl ateşkes ve siyasi diyalog çağrısında bulunulan öneriyi kabul etti.
18-19 Mart’ta Fransa’da yapılan barış görüşmelerinde Kosovalı Arnavutlar bölgeye geçici özerklik tanınmasını öngören barış anlaşmasını imzaladı, ancak Sırplar anlaşmayı reddetti. Görüşmelerin başarısızlıkla sonuçlanması üzerine 24 Mart’ta NATO bombardımanı başladı.
Miloşeviç, 27 Mayıs’ta Lahey’deki Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından savaş suçu sanığı ilan edildi ve insanlığa karşı suç işlediği için Lahey Uluslararası Adalet Divanı’na verilen görev başındaki ilk devlet başkanı oldu. İnsanlığa karşı altı belirli suçtan oluşan iddianameye göre, Miloşeviç ve işbirlikçileri, doğrudan 750.000 Kosovalının mülteci durumuna getirilmesi ve etnik Arnavut oldukları için 6.000 kişinin öldürülmesinden sorumlu tutuldular. Bu arada, NATO bombardımanı Sırp askerlerinin Kosova’dan çekilmeye başladığı 10 Haziran’a kadar sürdü.
Yugoslavlar 24 Eylül 2000’de doğrudan devlet başkanını seçmek için ilk kez oy kullandı. Pek çok batılı vakıf bu seçimlerde Miloşeviç karşıtı muhalif adaylara para akıttı. Büyük kampanyalar düzenlendi. Miloşeviç’i zamanı geldiğinde iktidardan indirmek için eylemci bir rejim karşıtı gençlik grubu (Otpor adında) yaratıldı. Seçimde Miloşeviç karşıtları, Voyislav Koştunitsa’yı zafere taşırken, seçim komisyonu seçimlerin ikinci turunun yapılması gerektiğini açıkladı, ancak bu da ülke çapında gösterilerin başlangıcı oldu. 5 Ekim’de Belgrad caddelerine yürüyen Miloşeviç karşıtları parlamento, televizyon binası ve polis karakollarını ele geçirdi. Bu isyan Miloşeviç’in iktidardaki sonu oldu.
6 Ekim’de Milošević, Koštunica ile bir araya geldi ve alenen yenilgiyi kabul etti. Koštunica, Milošević’in duyurusunun ardından nihayet 7 Ekim’de Yugoslav cumhurbaşkanı olarak göreve başladı.
Hakkında çok sayıda yolsuzluk suçlaması olan Miloşeviç’in, Belgrad’daki villasında polis ve Milošević’in korumaları arasında 36 saatlik silahlı çatışmanın ardından 1 Nisan 2001’de Yugoslav makamları tarafından tutuklandı. Resmi bir suçlama yapılmamasına rağmen, Milošević’in görevi kötüye kullanmaktan ve yolsuzluktan şüpheleniliyordu.[2]
Tutuklanmasının ardından ABD, Yugoslav hükûmetine Milošević’i ICTY’ye iade etmesi veya IMF ve Dünya Bankası’ndan gelen mali yardımı kaybetmesi için baskı yaptı. Başkan Koštunica, Yugoslav anayasasını ihlal edeceğini savunarak Milošević’in iade edilmesine karşı çıktı. Başbakan Zoran Đinđić, iade kararı çıkarmak için bir hükûmet toplantısı düzenledi.[3] Milošević’in avukatları, iade sürecini Yugoslav anayasa mahkemesine temyiz etti. Mahkeme, itirazı görüşmek için iki hafta talep etti. Đinđić, cumhurbaşkanının ve anayasa mahkemesinin itirazlarını görmezden gelerek Milošević’in ICTY’ye iade edilmesini emretti. 28 Haziran’da Milošević, helikopterle Belgrad’dan Bosna-Hersek’in Tuzla kentindeki bir ABD hava üssüne götürüldü ve oradan da uçakla Hollanda’nın Lahey kentine götürüldü.
İade, Yugoslavya’da siyasi kargaşaya neden oldu. Başkan Koštunica iadeyi yasadışı ve anayasaya aykırı olmakla suçlarken, Đinđić koalisyon hükûmetindeki küçük bir parti protesto için ayrıldı. Milošević’in avukatı Toma Fila, iadenin Yugoslavya’nın iadeye ilişkin anayasal yasağını ihlal ettiğini söyledi. Đinđić, hükûmetin işbirliği yapmaması durumunda olumsuz sonuçları olacağını belirtti. Ek olarak hükûmet, Milošević’i ICTY’ye göndermenin, yabancı bir ülke değil bir BM kurumu olduğu için iade olmadığını savundu. İadenin ardından, bir grup bağışçı Yugoslavya’ya yaklaşık 1 milyar dolarlık mali yardım sözü verdi.}
Ağır savaş suçları hakkında 66 ayrı dava bulunan dört yıl Hollanda’nın Lahey kentindeki eski Yugoslavya için kurulan Savaş Suçları Mahkemesi’nde yargılandı. Lahey yakınında 13 yıl önce Bosna Savaşı’ndaki facialar yüzünden ABD öncülüğünde kurulan, BM’ye bağlı mahkemenin yaptırdığı özel cezaevinin bulunduğu Kuzey Denizi’ne nazır Scheveningen’de tutuldu. 11 Mart 2006 tarihinde savaş suçlarından yargılandığı sırada Lahey’de (Den Haag) hapishanede öldü.
- 2010 – Kış Olimpiyatları, Vancouver’da (Kanada) başladı.
wikipedia.org