
Osmanlı’dan bu yana en büyük genişleme hamlesi
ABD medyası Trump’ı uyardı: Türkiye
Osmanlı’dan bu yana en büyük genişleme
hamlesini yapmak üzere
Türkiye’nin Orta Doğu, Libya, Karabağ ve Somali-Etiyopya’daki ülkelerin kaderini
değiştiren hamleleri ve İslam aleminde uluslararası etkisi ABD medyasında
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın atacağı yeni adım konusunda endişelendirdi.

Merkezi Washington’da bulunanThe Hill gazetesi, Trump yönetiminin Gazze, Lübnan ve İran
meselelerine odaklanırken, Türkiye’nin Suriye’deki etkisini artırdığını ve bunun bölgeyi on yıllar
boyunca şekillendirebilecek kritik bir gelişme olduğunu yazdı.

İsrailli Jerusalem Report’un güvenlik editörü de olan olan Eric R. Mandel imzalı analiz haberinde,
Türkiye’nin Suriye’deki etkisini artırma çabalarına dikkat çekerek, Trump yönetiminin acilen
bir Türkiye-Suriye politikası belirlemesi gerektiğini vurguladı.

Gazete, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ile
görüşmeler yaptığını ve Şara’nın geçmişte bir El Kaide bağlantılı grubun lideri olduğunu iddia etti.

İSRAİL’İN GÜVENLİĞİNE TEHDİT
Haberde, Türkiye’nin Suriye çölünde kalıcı askeri ve hava üsleri kurmak istediği ve Suriye hava
sahasını kontrol etmeye çalıştığı belirtilirken, bu durumun İsrail’in güvenliğini tehdit edebileceği
savunuldu. İsrail’in, daha önce Rusya’nın zımni onayıyla Suriye’deki Hizbullah hedeflerine saldırı
düzenleyebildiğini hatırlatan gazete, Türkiye’nin yeni stratejisinin bu durumu değiştirebileceğine
dikkat çekti.

“TÜRKİYE, İRAN’IN BÖLGEDEKİ ÇIKARLARINI DESTEKLEDİ”
The Hill, İran’ın artık Suriye’deki Beşar Esad yönetimine eskisi kadar hakim olmadığını ancak
Türkiye’nin de İran gibi İsrail’i zayıflatma ve meşruiyetini sarsma konusunda çıkarları olabileceğini
iddia etti. Haberde, “Şu anda olasılık dışı görünse de, Türkiye’nin kendi hava sahasını ve Suriye
topraklarını Hizbullah’a ikmal sağlamak için kullanmasına engel bir durum yok” ifadelerine
yer verildi.

Gazete, Türkiye’nin daha önce de İran’ın bölgedeki çıkarlarını destekleyen adımlar attığını öne
sürerek, 2013-2014 yıllarında Türk bankalarının İran’a yönelik yaptırımları delerek 13 milyar
dolara kadar finansal destek sağladığını iddia etti.

Haberde, Rusya’nın da Akdeniz’deki tek ikmal ve onarım merkezi olan Tartus ve Lazkiye’de bulunan
Bassel El-Esed hava üssünü (Himeymim) korumak için yeni hükümetle müzakereler yürüttüğü
belirtildi.

Ancak Türkiye’nin Suriye’de etkinliğini artırmasının, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Rusya Devlet
Başkanı Vladimir Putin’den çeşitli tavizler koparma fırsatı sunduğu öne sürüldü.

“TÜRKİYE OSMANLI’DAN BU YANA EN BÜYÜK GENİŞLEME HAMLESİNİ YAPMAK ÜZERE”
Haberde, Türkiye’nin NATO’nun en büyük ikinci ordusuna sahip olmasına rağmen ittifak üyeleriyle
ters düştüğü ifade edilirken, Erdoğan’ın “Türkiye, Osmanlı İmparatorluğu’nun kaybından bu yana
en büyük genişleme hamlesini yapmaya hazırlanıyor” sözleriyle neo-Osmanlıcı bir vizyon izlediği
iddia edildi.

ERDOĞAN: TÜRKİYE’Yİ 782 BİN KİLOMETREKAREYLE SINIRLAYAMAYIZ
Gazete, Erdoğan’ın geçmişte yaptığı bir konuşmada, “Türkiye’yi 782 bin kilometrekareyle
sınırlayamayız. Libya, Suriye ve Somali’de ne işimiz var diyenler, bizim tarihsel misyonumuzu
anlayamıyor” dediğini hatırlatarak, Washington’un bu söylemleri dikkate alması gerektiğini
belirtti.

YPG/PKK İÇİN BÜYÜK RİSK
Trump yönetiminin Gazze, Lübnan ve İran meselelerine odaklanmasını fırsat bilen Türkiye’nin
yeni hamleler yapabileceği ve Suriye’nin kuzeydoğusunda terör örgütü PKK/YPG’ye yönelik
yeni bir askeri operasyon düzenleyebileceği uyarısında bulunulan haberde, “Türkiye’nin bir
sonraki askeri harekatı, terör örgütü YPG/PKK’nın son sığınağı olan kuzeydoğu Suriye’ye
yönelebilir. Bu da binlerce DEAŞ savaşçısını elinde tutanYPG’nin çöküşüne ve radikal unsurların
yeniden ortaya çıkmasına neden olabilir” ifadeleri kullanıldı.

Haberde, ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Mike Waltz’un
Türkiye-Suriye meselesini bir an önce ele alması gerektiği vurgulandı. Aksi takdirde
Washington’un, önümüzdeki iki yıl içinde genişlemeci bir Türkiye ve İslamcı bir Suriye ile çok
daha zor koşullarda müzakere etmek zorunda kalabileceği öne sürüldü.


