İzmir, tarihi ve kültürel zenginlikleriyle Türkiye’nin en önemli şehirlerinden biri olarak bilinir. Ancak son yıllarda, şehrin sembol hâline gelmiş mekânlarının birer birer kapanması, kent kimliğinin ve hafızasının silinmesine neden oluyor. Bu durum, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin yönetimindeki ihmaller ve yanlış kararlarla daha da derinleşiyor.

Öncelikle, 1992 yılından bu yana İzmir’in en yüksek binalarından biri olan ve şehrin simgelerinden kabul edilen Hilton İzmir Oteli, 16 Ekim 2020 tarihinde kapılarını kapattı. Yaklaşık 30 yıl boyunca İzmir’e hizmet veren bu otelin kapanması, sadece turizm sektörü için değil, aynı zamanda şehrin prestiji açısından da büyük bir kayıp oldu.

Şimdi ise, İzmir’in çocukluk anılarının vazgeçilmez parçası olan Kültürpark içindeki lunaparkın tahliyesi gündemde. İzmir Büyükşehir Belediyesi, lunaparkın bulunduğu alanı boşaltarak yerine botanik bahçesi yapmayı planlıyor.

Elbette yeşil alanların artırılması önemli, ancak bu tür projeler, şehrin hafızasında yer etmiş mekânların yok edilmesi pahasına yapılmamalıdır.

Ayrıca, Buca ilçesindeki tarihi Şirinyer Pazar Yeri ve Parkı da belirsizliklerle karşı karşıya. Buca Metrosu çalışmaları nedeniyle pazar yeri, eski Şirinyer Sahası olarak bilinen 13 bin metrekarelik alana taşındı. Ancak taşınma sürecinde yaşanan aksaklıklar ve kura çekimindeki sorunlar nedeniyle pazarın kurulması bir süre aksadı. Sonrasında, 14 Temmuz 2024 tarihinde pazarın yeni yerinde yeniden hizmet vermeye başladığı duyuruldu. Ancak bu süreçte yaşanan belirsizlikler ve iletişim eksiklikleri, hem esnafı hem de vatandaşları mağdur etti. Tarihi pazar ve parkın kapatılma ihtimali Şirinyerlileri kahrediyor.

Bu gelişmeler, İzmir’in sembol mekânlarının birer birer yok edilmesiyle sonuçlanıyor. Şehirde yaşayanlar, çocukluklarından bu yana alıştıkları ve anılarıyla dolu bu mekânların kapanmasına tepkili. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin, şehrin kültürel mirasını koruma konusunda daha duyarlı olması ve bu tür kararları alırken halkın görüşlerini dikkate alması gerekmektedir.

İzmir’in sembol mekânlarının yok edilmesi, sadece fiziksel yapılarının kaybı değil, aynı zamanda şehrin ruhunun ve kimliğinin de silinmesi anlamına gelir. Bu nedenle, yetkililerin bu tür kararları alırken daha dikkatli ve hassas davranmaları, İzmir’in kültürel mirasını gelecek nesillere aktarmak adına büyük önem taşımaktadır.