Herhangi bir metni seçin ve dinlemek için simgeye tıklayın!

Tarihte 18 Mart

18 Mart, Tarihte Bugün Miladi takvime göre yılın 77. günü.
Şubat – Mart – Nisan
1 2 3 4 5 6 7
8 9 10 11 12 13 14
15 16 17 18 19 20 21
22 23 24 25 26 27 28
29 30 31

Olaylar

Riga Barış Antlaşması ıle Belarus’u paylaşan Polonya ve SSCB
  • 235 – Roma İmparatoru Alexander Severus, kendi lejyonu tarafından düzenlenen bir suikast ile öldürüldü ve İmparatorluğu zayıflatan 3. yüzyıl krizi başladı.
Alexander Severus

İmparator Alexander Severus’un büstü
26. Roma imparatoru
Hüküm süresi 18 Mart 222 – 19 Mart 235
Önce gelen Elagabalus
Sonra gelen Maximinus Thrax
Doğum 1 Ekim 208
Arca Caesarea, Iudaea Eyaleti
Ölüm 18 Mart ya da 19 Mart 235
Moguntiacum, Germania Superior
Eş(ler)i Sallustia Orbiana
Tam adı
Marcus Aurelius Severus Alexander
Hanedan Severuslar Hanedanı
Babası Marcus Julius Gessius Marcianus
Annesi Julia Mamaea

Marcus Aurelius Severus Alexander (1 Ekim 208–18 Mart 235), genellikle Severus Alexander olarak çağrılan, (222-235) arası Severuslar Hanedanı üyesi Roma imparatoru.

Hayatı

Alexander, Marcus Julius Gessius Bassianus Alexianus adıyla doğdu. Alexander’ın babası, Marcus Julius Gessius Marcianus Suriyeli bir Promagistra idi (Sulh Hakimi). Annesi Julia Avita Mamaea, Julia Maesa ile Suriye soylusu Julius Avitus’un ikinci kızı ve İmparator Elagabalus’un (“Heliogabalus” olarak da bilinir) teyzesidir. Hakkında çok az bilgi olan Theoclia adında bir kız kardeşi vardır. Alexander’ın büyük teyzesi imparatoriçe Julia Domna’ydı (aynı zamanda Maesa’nın küçük kız kardeşi) ve Lucius Septimius Severus ise eniştesiydi. İmparatorlar Caracalla ve Publius Septimius Geta, anneleriyle kuzendi. 221 yılında Alexander’ın büyükannesi Maesa, Septimius Severus’u kuzenini halefi olarak evlat edinmeye ikna etti ve ”Sezar” unvanı alan Bassianus adını Alexander olarak değiştirdi. Ertesi yıl 11 Mart’ta, Elagabalus öldürülünce, Alexander Praetorian muhafızlar tarafından İmparator ilan edildi ve bu karar Senato tarafından da onayladı.

Alexander imparator olduğunda, genç, sevimli, iyi niyetli ve tamamıyla annesinin yönetimi altındaydı. Julia Mamaea meziyetli bir kadındı ve genç imparatorun etrafını akıllı danışmanlarla çevirmişti. Oğlunun karakterinin gelişimini takip etti ve yöneticilik tarzını iyileştirmesini sağladı. Diğer taraftan haddinden fazla kıskançtı. Aşırı cimriliği ile orduyu kendinden soğuttu, ne kendisi ne de oğlu askeri disiplini dayatabilecek kadar güçlü değildi. İmparatorluğun her tarafında sık sık isyanlar olmaya başladı; bir tanesine hakim ve praetorian praefect’i Ulpian’ın hayatı feda edildi bir diğerinde ise Cassius Dio komutanlıktan emekli olmaya mecbur bırakıldı.

Genel olarak, her halükarda, Alexander’ın saltanatı doğuda Sasaniler güçlenene kadar başarılıdır. Takip eden savaşta çok değişik hesaplar vardı. Her durumda, Sasaniler zaman içinde kontrol altına alınsalar bile Roma ordusunun idaresi görülmemiş bir disiplin boşluğu sergiledi. İmparator 233’te Roma’ya döndü ve bir triumph (bir tür zafer geçidi) kutladı.

Ertesi yıl Ren sınırında birkaç noktadan gedik açan, hisarları yıkıp kırsal bölgeyi işgal eden Galya’daki Germen saldırganlarla karşılaşmaya çağrıldı. Alexander Doğu eyaletlerinden getirdiği lejyonlarla birliklerini bir araya topladı ve Germanya’ya Ren Nehri üzerine kurulan ve dubalardan oluşan bir köprünün üstünden geçerek girdi. Başlangıçta zaman kazanmak için Germen kabileleri satın almaya çalıştı. Akıllı bir politika olsa da olmasa da, bu lejyonların gözünde imparatorun askerliğe yakışmayan bir davranışta bulunduğu için gözden düşmesine neden oldu. Herodian’ın dediğine göre “Onların fikrinde Alexander, savaşı kazanmak için onursuz bir tavır göstermişti ve önceki küstahlıklarından dolayı Germenleri cezalandırmak için üzerlerine yürümek yerine rahat bir hayatı tercih etmişti”. Bu şartlar orduyu yeni bir lider aramaya itti. Yukarılara doğru rütbesini yükseltmeye çalışan Trakya’lı Komutan Maximinus Thrax’da karar kıldılar. Maximinus’un imparator olarak adlandırılmasını takiben, Alexander annesiyle birlikte (18 Mart ve 19 Mart 235 her iki tarih de olası) Lejyon XXII ”Primigenia”’nın isyanıyla öldürüldüler. Bu suikast, Maximinus’un tacını güvence altına aldı.

Alexander’ın ölümü günümüzde, Augustus tarafından kurulan yönetimsel sistemin çöküşü ile “3. Yüzyıl Krizleri” olarak bilinen ve imparatorluğu oldukça zayıflatan kaotik dönemin ilk sinyalleri olarak kabul edilir.

Mirası

Alexander Suriyeli İmparatorların sonuncusudur. Annesinin etkisi altında, insanlarının ahlakını ve şartlarını iyileştirmeye uğraştı. Danışmanları, ünlü hakim Ulpian, tarihçi Cassius Dio ve 16 seçkin senatör ve Roma’nın 14 yönetim bölgesini temsilen 14 yönetimsel bölge başkanından oluşan belediye konseyi idi. Eskiden mahkemelerde yaygın olan lüks ve aşırılık azaltıldı, sikkelerin standardı yükseltildi, vergiler hafifletildi, edebiyat, sanat ve bilim cesaretlendirildi, birçok asker ve insanların bu işe uygunluğu ıslah edildi ve borç verme ofisleri düşük faizden borç vermeleri için kurumsallaştırıldı. Din işlerinde Alexander, açık fikirli bir görünüş sunar. kendi özel şapel’inde Orpheus, İbrahim Peygamber, Tyanalı Apollon ve İsa Peygamber’in büstleri vardı. Söylendiğine göre Hristiyanlığın kurucusu adına bir tapınak yaptırmaya istekliyi ancak pagan rahipleri tarafından caydırıldı.

Üçüncü Yüzyıl Krizi

271 yılında bölünen imparatorluk
Tarih 235–284 (49 yıl)
Bölge
Roma İmparatorluğu
Durum Roma imparatoru Aurelian, hem Palmira hem de Galya imparatorluklarını fethetti. Kriz, Diocletian’ın yükselişi ve 284’teki reformlarıyla sona erdi.
Taraflar
Roma İmparatorluğu Galya İmparatorluğu

Palmira İmparatorluğu

Gotlar

Alamanlar

Vandallar

Komutanlar ve liderler
Gallienus II. Claudius

Aurelianus

Postumus Marcus Aurelius Marius Victorinus

I.Tetricus

Cniva

Üçüncü Yüzyıl Krizi (“Askerî Anarşi veya “İmparatorluk Krizi” olarak da adlandırılır), 235 ve 284 yılları arasında Roma İmparatorluğu’nun aynı anda gerçekleşen üç krizin sonucunda harap olduğu ve neredeyse yıkılmanın eşiğine geldiği döneme verilen addır. Bu krizler dış istilalar, iç savaş ve ekonomik çöküştür. Kurumlar, toplum, ekonomik hayat ve en son olarak da dinde yaşanan değişimler o kadar derin ve temeldendi ki “Üçüncü Yüzyıl Krizi” giderek klasik antikite ile Orta Çağ ya da Geç Antik Çağı birbirinden ayıran dönem olarak görülmektedir.

Kriz 235 yılında İmparator Alexander Severus’un kendi birlikleri tarafından öldürülmesiyle başladı. Takip eden 50 yıl boyunca İmparatorluk, Barbar istilalarını, iç savaşları, köylü isyanlarını ile siyasi istikrarsızlığı birlikte gördü ve bu karmaşayı fırsat bilen onlarca kişi devletin başına geçmek için amansız bir rekabete girdi. Tağşiş yapılaması para birimini değerinin düşmesine ve ekonomik çöküşe yol açtı. Sahadaki Romalı komutanlar, bu kriz ortamından yararlanarak başına buyruk hareket etmeye başlamışlardır.

Yaklaşık yarım yüzyıllık bu dönemde her biri tek başına imparatorluk için bir tehdit oluşturan üç kriz bir araya geldi: dış istilalar, iç savaşlar ve kontrolden çıkmış hiper enflasyon yaşayan bir ekonomi. Normal şartlarda sona ermesi gereken imparatorluk bir dizi sıkı asker imparator, Diocletianus’un 284 yılında imparatorluğu ikiye ayırma girişimi ve diğer reformlar sayesinde varlığını sürdürmüştür.

Bu dönemde imparatorluğun başına kabaca 20-25 kişi gelmiştir ancak gerçek sayı bir tartışma konusudur zira birçok kimse aynı anda tahta talip olmuştur. Bunların çoğu ortalama yalnızca iki, üç sene hüküm süren imparatorluğun tümünde ya da bir bölümünde iktidarı ele geçiren ve savaş yenilgisi, suikast veya ölüm sonucu iktidarı kaybeden öne çıkmış generallerdi. Daha sonra Aurelianus (MS 270–275) imparatorluğu askeri olarak yeniden birleştirdi. Kriz, Diocletianus’un 284’te Roma imparatorluk hükûmetini yeniden yapılandırmasıyla sona erdi. Bu, Roma’nın ekonomik ve askeri olarak 150 yıl daha istikrara kavuşmasını sağladı.

  • 1299 – Kutsal Roma İmparatoru II. Friedrich, kendini Kudüs Kralı ilan etti.
  • 1438 – II. Albert, Almanya Kralı oldu.
  • 1635 – IV. Murad komutasındaki Osmanlı Ordusu, Safevî Devleti’ne karşı Revan Seferine çıktı.
  • 1799 – Napolyon, Osmanlı Devleti’nin yönetimindeki Akka kalesi önlerine geldi.
  • 1850 – American Express, Henry Wells ve William Fargo tarafından kuruldu.
American Express Company
Kuruluş 1850
Kurucu Henry Wells, William George Fargo ve John Butterfield
Genel merkezi
New York

,

ABD
Önemli kişiler Kenneth Chenault
Öz kaynak 27,136 Milyar Dolar (2006)
Çalışan sayısı 65.800 (2005)
Web sitesi Americanexpress.com
American Express Tower New York

American Express Company (NYSE: AXP), genelde Amex, AmEx veya Amexco şeklinde kısaltılan dünya çapında bir kredi kartı şirketidir. Merkezi ABD’nin New York kentinde bulunur.[1] Dünyanın en büyük şirketlerinin kullandığı American Express kredi kartları ve Turizm seyahat çekleri ile ünlüdür. Müşterileri arasında bankalar, seyahat ve sigorta şirketleri vardır. American Express, kart sayısı bakımından Visa ve Mastercard’ın ardından dünyanın en büyük üçüncü kredi kartı şirketidir. American Expres kredi kartları tüm dünyada “Amex Card” olarak bilinir. Türkiye’de American Express kredi kartı 1996 yılına kadar Egebank, 1996 – 2006 yılları arası Akbank ve 2006 yılından itibaren halen Garanti BBVA tarafından verilmektedir.

Firmanın geçmişi

[değiştir | kaynağı değiştir]

American Express, 1850 yılında Henry Wells, William George Fargo ve John Butterfield isimli üç iş insanı tarafından New York’ta kuruldu. İlk başta hızlı posta servisi olarak çalışıyorlardı. O dönemde resmi olarak çalışan güvenli posta servisleri hiç yoktu veya çok pahalıydı. Bir bölgeden diğerine para veya kıymetli eşyalar göndermek için atlı posta arabaları kullanılıyordu. Güvenli posta arabaları sayesinde American Express paket, altın ve değerli eşyaları ulaşımda isim yapmaya başladı. American Express’in hizmetleri en çok bankalar tarafından rağbet görmeye başlayınca şirketin politikası da buna paralel olarak değişmeye başladı. 1882 yılında direkt olarak rakibi olan US-Post karşısında mesafe katetmek için yeni bir yöntem buldu: Seyahat çekleri. Bu çekler sayesinde müşteriler yanlarında para taşımadan, bankaların sigortasıyla seyahat edebiliyorlardı. Bu yöntem dünya çapında tutularak American Express’in çok daha fazla büyümesine yol açtı. Şirket, ileriki yıllarda Amerikan Borsasına girerek hisse senetlerinin değerini yükseltti. Bugün Avrupa ülkeleri, Almanya ve Türkiye dahil olmak üzere dünya çapında hisse senetleri rağbet görmektedir.

Kredi Kartı Çeşitleri (Türkiye)

Kendi Kartları:

  • American Express Card
  • American Express Gold Card
  • American Express The Platinum Card
  • American Express Metal The Platinum Card
  • American Express The Centurion® Card

Kartlı Sistem Kuruluşu Lisansı ile Garanti BBVA Tarafından Çıkartılmış Olan Kartlar:

  • Bonus Classic American Express
  • Bonus Gold American Express
  • Bonus Platinum American Express
  • Miles&Smiles Gold American Express
  • Miles&Smiles Platinum American Express
  • Miles&Smiles Privé American Express
  • Miles&Smiles Diamond American Express
  • Miles&Smiles Özel Bankacılık American Express
  • Shop&Fly Gold American Express
  • Shop&Fly Platinum American Express
  • Shop&Fly Özel Bankacılık American Express

Business Kartlar:

  • American Express Business Card
  • American Express Business Gold Card
  • Bonus Business American Express (Kartlı Sistem Kuruluşu Lisansı ile Garanti BBVA Tarafından Çıkartılmış Olan Kart)
  • Miles&Smiles Business American Express (Kartlı Sistem Kuruluşu Lisansı ile Garanti BBVA Tarafından Çıkartılmış Olan Kart)
  • Shop&Fly Business American Express (Kartlı Sistem Kuruluşu Lisansı ile Garanti BBVA Tarafından Çıkartılmış Olan Kart)

Corporate Kartlar:

  • American Express Corporate Card
  • American Express Corporate Gold Card

Türkiye’de Geçerliliği

American Express kredi kartları Türkiye’de ABD’de de olduğu kadar yaygın kullanılmamaktadır ve geçerliliği kısıtlıdır. Türkiye’de ve diğer dünya ülkelerinde satışa sunulan American Express kredi kartları, Türkiye’de yalnızca Garanti BBVA, İş Bankası, Denizbank, Yapıkredi, Vakıfbank, TEB, Halkbank ve Şekerbank POS cihazlarında işlem görmektedir.[2] American Express kredi kartlarının temassız özelliği, bahsi geçen bu bankaların POS cihazlarının hepsinde çalışmayabilir, bu yüzden bahsi geçen bazı bankaların POS cihazlarında işlemlerin chip ile yapılması gerekebilir.

  • 1871 – Paris Komünü kuruldu.
  • 1913 – Yunan kralı I. George, Selanik’te uğradığı bir suikast sonucu öldü.
  • 1915 – Çanakkale Deniz Harekâtı: Birleşik Donanma, Çanakkale Boğazı’nda ağır hasar gördü ve geri çekildi.
Çanakkale Deniz Harekâtları
I. Dünya Savaşı


Çanakkale Savaşı


Terk edilen Kraliyet Donanması zırhlısı HMS Irresistible‘ın batışı (18 Mart 1915)
Tarih 19 Şubat 1915-18 Mart 1915
Bölge
Çanakkale Boğazı
Sonuç Osmanlı zaferi
Taraflar
Osmanlı İmparatorluğu Osmanlı İmparatorluğu
Alman İmparatorluğu Alman İmparatorluğu
Birleşik Krallık Birleşik Krallık
Fransa Fransa
Rus İmparatorluğu Rusya
Komutanlar ve liderler
Osmanlı İmparatorluğu Mirliva Cevat
Osmanlı İmparatorluğu Yarbay Selahattin Adil
Osmanlı İmparatorluğu Albay Talat (Küçük Talat)
Alman İmparatorluğu Amiral Guido von UsedomAlman İmparatorluğu Amiral Johannes Merten
Birleşik Krallık Amiral Sackville Carden
Birleşik Krallık Amiral John de Robeck
Birleşik Krallık Komodor Roger Keyes
Birleşik Krallık Albay Arthur Hayes-Sadler
Fransa Amiral Émile Guépratte
Güçler
Çanakkale Müstahkem Mevkii Komutanlığı

  • 11 Mayın hattında 400 mayın
  • 2. Ağır Topçu Tugayı
  • Muhtelif tabya ve bataryalarda 230 top
  • 3. Kolordu
1 süperdretnot
3 muharebe kruvazörü
23 kruvazör
28 ön dretnot
25 muhrip
13 denizaltı
1 deniz uçağı taşıma gemisi18 Mart

  • 1 süperdretnot
  • 16 ön dretnot
  • 1 muharebe kruvazörü
  • 1 deniz uçağı taşıma gemisi
  • Çeşitli muhrip ve mayın tarama gemileri
Kayıplar
3 Kasım (1914)

  • 86 ölü, 21 yaralı

19 Şubat

  • 15 ölü ve yaralı

25 Şubat

  • 32 ölü ve yaralı

1 Mart

  • 13 ölü ve yaralı

4 Mart

  • 61 ölü ve yaralı

6-8 Mart

  • 16 ölü ve yaralı

18 Mart

  • 97 ölü ve yaralı (79 Türk, 18 Alman)

Toplam: (3 Kasım 1914-18 Mart 1915) 435

25 Şubat

  • 8 ölü

4 Mart

  • 52 ölü, yaralı ve kayıp

13 Mart

  • 70 ölü ve yaralı

18 Mart

  • 1 muhrip, 3 mayın tarama teknesi ve 3 ön dretnot battı
  • 2 ön dretnot ve 1 muharebe kruvazörü ağır hasar aldı
  • 660-800 ölü

Çanakkale Savaşı deniz harekâtları, I. Dünya Savaşı’nda İtilaf Devletleri’nin Birleşik Filo ile savunmada kalan Osmanlı İmparatorluğu kara topçusu arasında 19 Şubat 1915’ten 18 Mart 1915’e kadar Çanakkale Boğazı’nda yapılan bir dizi deniz operasyonudur. Birleşik Filo’nun Çanakkale Boğazı’na karşı yaptığı 18 Mart tarihli en geniş kapsamlı saldırı, harekâtın son operasyonudur ve birçok kaynakta 18 Mart Deniz Savaşı olarak geçmektedir.

İtilaf Devletleri, Churchill’in çabalarıyla sadece donanmayla Çanakkale Boğazı’nı geçerek İstanbul önlerine ulaşmak ve Almanya ile ittifak olan Osmanlı İmparatorluğu’nu tek darbeyle teslime zorlama planını kabul etmişlerdir. Bu harekât için oluşturulan Birleşik Filo 3 Kasım 1914’te Boğaz’a karşı taarruzlarına başlamıştır. Boğaz’daki mayın ve topçu savunmasını çökertmek için asıl girişim 18 Mart 1915 tarihinde yapılmıştır. Bu muharebede Birleşik Filo’ya dahil üç zırhlı batmış, dört zırhlı da ağır biçimde hasar görerek savaş dışı kalmıştır. Birkaç gün içinde İtilaf Devletleri, Çanakkale Boğazı’nın sadece donanmayla geçilemeyeceğini, ancak kara ordusu ile Gelibolu Yarımadası’nın işgal edilmesiyle boğazın açılabileceğine karar vermiştir. Bu kararla 25 Nisan 1915 günü yarımadaya çıkarma yapılmıştır.

Savaş öncesi

I. Dünya Savaşı, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun 28 Temmuz 1914 tarihinde Belgrad’ı bombalamasıyla fiilen başlamıştı. Osmanlı İmparatorluğu ise Almanya’nın Rus İmparatorluğu’na savaş ilan etmesinden bir gün sonra, 2 Ağustos 1914 günü Almanya ile bir ittifak antlaşması imzalamıştır. Antlaşmanın imzalanmasında Osmanlı İmparatorluğu’nun savaş hazırlıkları tamamlanana kadar tarafsız görünmesine karar verilmiştir. Diğer deyişle antlaşma gizli tutuldu, Osmanlı “silahlı tarafsızlık” ilan etti. Ertesi gün ise seferberlik hazırlıklarına başlanmıştır. Bu arada Alman Akdeniz Tümeni, Almanya’nın 4 Ağustos’ta Belçika’ya saldırmasıyla filodaki ana gemiler muharebe kruvazörü Goeben ile hafif kruvazör Breslau, Birleşik Krallık kontrolündeki Cebelitarık’tan ya da Süveyş Kanalı üzerinden Akdeniz dışına çıkamaz duruma gelmiştir. Bunun üzerine Amiral Wilhelm Souchon 8 Ağustos’ta İstanbul’a gitmeye karar vermiştir. Peşlerindeki Birleşik Krallık Filosu önünde çekilen gemiler, 10 Ağustos’ta Çanakkale Boğazı önlerinde gelmiştir. Enver Paşa Çanakkale Müstahkem Mevkii Komutanlığı’na “Gemilerin bekletilmeksizin içeri alınması” talimatını vermiştir. Gemiler 3 Ağustos’ta İstanbul önlerine gelmiş bulunmaktadır. Uluslararası antlaşmalar gereği bu gemilerin ya 24 saat içinde Osmanlı karasuları dışına çıkacak ya da silahtan arındırılarak enterne edilecektir. Ancak Alman büyük elçisinin şiddetle karşı çıkışı üzerine gemilerin Osmanlı İmparatorluğu’nca satın alındığının ilan edilmesi gibi bir çözüme gidilmiştir. Gemilere Osmanlı bayrağı çekilir. Goeben‘in adı YavuzBreslau‘nun adı da Midilli olmuştur. Bunun üzerine Birleşik Krallık, Çanakkale Boğazı çıkışını ablukaya alma kararı vermiştir. Bu tarihe kadar Malta Üs Komutanı olan İngiliz Amiral Carden, 20 Eylül’de Abluka Filosu Komutanlığı’na atanmıştır. Emrinde Birleşik Krallık’ın Indomitable ve Indefatigable muharebe kruvazörleri, Dublin ile Glouchester hafif kruvazörleri, Fransız Verite ve Suffren zırhlıları, 12 muhrip ve 6 denizaltı bulunmaktadır.

Amiral Souchon’un 9 Eylül 1914 tarihinde Osmanlı Donanma Komutanlığı’na atanması ardından Amiral’in komutasındaki bir Osmanlı filosu Karadeniz Baskını olarak adlandırılan olayda 29 Ekim 1914 günü Karadeniz’e açılmış ve Rusya’nın Odessa, Sivastopol, Novorossisk ve Feodosya limanlarını bombalamışlardır. Bu taarruz, Enver Paşa’nın 25 Ekim’de Amiral’e verdiği yazılı emre dayanmaktadır.[13] Rusya’nın askeri tepkisi 1 Kasım 1914 günü Kafkasya üzerinden Osmanlı topraklarına taarruz etmek olmuştur. Aynı gün Birleşik Krallık gemileri İzmir’i ve Kızıldeniz’deki Akabe limanını bombaladılar. 3 Kasım’da Birleşik Krallık savaş gemileri Çanakkale Boğazı’ndaki dış kaleleri bombaladı. İki gün sonra Birleşik Krallık ve Fransa Osmanlı İmparatorluğu’na savaş ilan etti. Osmanlı hükûmeti nihayet 11 Kasım’da Üçlü İtilaf’a savaş ilan etti, üç gün sonra Padişah V. Mehmed, Sünni ve Şii Müslümanlara Batı güçlerine karşı cihat çağrısında bulundu.

Harekât kararı

İtilaf Devletleri’nin Çanakkale Boğazı’na karşı bir askerî harekât kararı almalarına varacak kilometre taşlarından biri Çar II. Nikolay’nın Birleşik Krallık’a yönelik talebidir. Çar bu talebinde Boğazlar’dan söz etmeden Osmanlı İmparatorluğu’na karşı bir askeri hareket ve askeri malzeme yardımı talep etmiştir. Birleşik Krallık Savaş Bakanı Lord Kitchener bu isteklerin askerî harekât yanına olumlu yanıt vermişti. Çarlık’ın böyle bir askeri hareketten beklentisi Osmanlı’nın Kafkasya’dan bir kısım birliğini çekmek zorunda bırakılması, bunun da Rusya’nın bu cephedeki yükünü hafifleteceğidir. Diğer önemli bir kilometre taşı ise Yunanistan Başbakanı Venizelos’un, bir çıkarma yapılması durumundan Yunanistan’ın bu harekâta askeri olarak katılabileceğini Birleşik Krallık’a bildirmesiydi. Venizelos, 19 Ağustos 1914 tarihinde Çanakkale Boğazı’na taarruz etmeye dayanan ayrıntılı bir planı Birleşik Krallık yetkililerine iletmiş, bu taarruza Yunanistan’ın da birlik verebileceğini belirtmişti. Ancak Venizelos’un planında Bulgaristan’ın da İstanbul’a saldırması koşulu vardı. Birleşik Krallık askeri makamları planı incelemiş ve fazla şarta bağlı olması dolayısıyla uygulanmasının olanaksız olduğu yönünde rapor vermişti. Bulgaristan meselesi son derece akıllıca seçilmiş bir koşuldur. Osmanlı Ordusu’na her türlü Alman desteği için kullanılabilir tek ulaşım yolu olan demiryolu Bulgaristan üzerinden geçmektedir. Bu destek hattının kesilmesi, ancak Bulgaristan’ın İtilaf Devletleri tarafına geçmesiyle olanaklıdır. Diğer yandan Birleşik Krallık’ın İstanbul Büyükelçisi Sir Louis Mallet, Ağustos ayında Boğazların yabancı savaş gemilerine kapatılmasının ardından Boğazların zorla geçilmesi yönünde bir öneriyi rapor etmiştir. Mallet, donanmanın geçmesinden sonra Boğazların kara birliklerince işgal edilmesi gerektiği görüşünü öne sürmekteydi. Bir yandan bu savaş planları yapılırken Birleşik Krallık Hükûmeti Osmanlı İmparatorluğu’nu savaşın dışında tutmaya çabalıyordu. Osmanlı savaşa girdiğinde ilk askerî harekâtının Süveyş Kanalı üzerine olacağı tahmin ediliyordu. Bu bölgeye Batı Cephesi’nden o sıralarda birlik kaydırılmasına olanak yoktu. Müstemlekelerden kuvvet aktarmak ise aylar alırdı. Diğer yandan müslüman ülkelerin ki birçoğu Britanya müstemlekesiydi, müslüman halkında ayaklanmalar olmasından ciddi biçimde çekiniliyordu. Bu endişelerin boşuna olduğunu zaman göstermiştir, Osmanlı davası uğruna müslüman ülkelerden, hatta kendi tebaasından dahi kayda değer bir destek olmamıştır. Bütün bu endişelerle Birleşik Krallık Hükûmeti, Osmanlı’nın savaş dışı kalması şartıyla bir kısım öneri getirmiştir. Bu önerilere Fransa’nın, hatta Rusya’nın da desteği sağlanmıştı. Öneriler, Çanakkale Boğazı’nın ticari gemilere açılması ve Alman askerî personelinin sınır dışı edilmesi şartlarını içermektedir. Goeben ve Breslau üzerinde ısrar ediliyordu. Bu gemilere, Ege’ye çıktıkları takdirde, eğer Alman askerî personeli taşıyorlarsa, Alman savaş gemisi işlemi uygulanacaktı, yani ateş açılacaktı.

Çanakkale Boğazı’nın geçilerek İstanbul’un zorlanması fikrinin Birleşik Krallık Parlamentosu’nda ilk olarak 25 Kasım 1914 tarihindeki Birleşik Krallık Başbakanlık Toplantı Salonu’ndaki olağan toplantıda Churchill tarafından ortaya sürüldüğü kabul edilmektedir. Mısır’ın savunulması konusunda alınacak ek önlemlerin konuşulmasının hemen ardından söz alan Deniz Bakanı (Donanma Birinci Lordu) Churchill, Mısır ve Süveyş Kanalı’nı yerinde savunmanın pasif bir tutum olacağını öne sürerek konuşmasına başlamıştır. Bu bölgedeki kuvvetlerin büyük bölümünü, Avrupa’dan bir kısım kuvvetle takviye ederek Osmanlı İmparatorluğu’nun en zayıf noktasında saldırmanın daha uygun olacağını belirtmiş ve bu noktayı, başkent İstanbul olarak işaret etmiştir. Mısır’ın savunulması konusunda alınacak ek önlemlerin konuşulmasının hemen ardından söz alan Deniz Bakanı (Denizcilik Birinci Lordu) Churc Böylesi bir harekâttan Churchill’in beklediği amaçlar, Rusya’ya yardım edilmesi, Bulgaristan ve Romanya gibi tarafsız ülkeleri, hatta Almanya yanında savaşa girmeye yaklaşan İtalya’yı ve taraf konusunda kararsız Yunanistan’ı etkilemek, Fransa ve Rusya cephelerinde kilitlenmiş görülen savaşa, Balkanlar üzerinden bir kuşatma ile çözüm bulmaktı. Diğer yandan Churchill, bol silah ve mühimmatla desteklenecek Rus Çarı’nın, milyonluk nüfusunu savaşa sürerek, Almanya’yı bu insan seli karşısında yıkacağını belirtmektedir. Bu ifadelere karşın o günkü toplantıda bu konu üzerinde bir görüşme açılmamıştır. Sonraki toplantılarda Savaş Bakanı Lord Kitchener, Fransa Cephesi’nin durumu nedeniyle Çanakkale için asker veremeyeceğini kesin olarak ifade etmiştir. Fransız orduları Başkomutanlığı da Batı Cephesi’nden başka bir yer için asker alınmasına şiddetle karşıdır.

Bu durumda Churchill Çanakkale Boğazı’nı kendi komutasında olan donanmayla geçmenin yollarını aramıştır.[17] Bunun üzerine 3 Ocak 1915’te Akdeniz’deki Amiral Sackville Carden’e “Boğazları sadece deniz kuvvetleriyle zorlama” konusunda görüş soran bir mesaj göndermiştir. Mesajda, mayın hatlarına kömür gemileri sürerek durumun değerlendirilebileceği notu vardır. Ancak Amiral Carden bunu mümkün görmediğini, bunun için büyük bir kuvvet gerekeceğini bildirmiştir. Churchill, bu kez “Tasarladığınız harekatın niteliğini, istediğiniz kuvvetin miktarını ve bunu nasıl kullanmayı düşündüğünüzü lütfen bildiriniz” içeriğinden bir mesaj göndermiştir. Amiral’in 11 Ocak’taki yanıtı ile bir görev kuvveti şekillenmeye başlamıştır. İki gün sonraki, 13 Ocak’taki Yüksek Savunma Konseyi toplantısında, Çanakkale Boğazı’nın sadece donanmayla zorlanması konusunda Deniz Bakanlığı’na ön yetki verilmiştir. Harekât için kesin karar ise Konsey’in 28 Ocak 1915 tarihli toplantısında alınmıştır.

Toplantı tutanağında karar şu ifadeyle yer almaktadır.

Bahriye Nazırlığı hedef İstanbul olmak üzere, Gelibolu Yarımadası’nı döve döve zapt edecek bir deniz harekatına Şubat ayında başlayacaktır.

Esasen kara unsurlarının desteği olmadan, donanmanın tek başına İstanbul’u işgali girişimi bütün bütün Churchill’in çabaları sonucu uygulamaya konulmuş görünmektedir. Amiral Carden gibi Donanma Komutanı Lord Fisher de bu operasyona karşıydı.

Taraflar: kuvvetler, hazırlıklar, planlama

Osmanlı: Çanakkale Müstahkem Mevkii

Kabaca 62 km. uzunluğundaki Çanakkale Boğazı, 1,2 km. ile 7 km. arasında değişen bir genişlik göstermektedir. Ege Denizi girişinde 3,2 km. genişliktedir. En dar olduğu kesim Çanakkale ile Kilitbahir Burnu arasıdır ve burada genişlik 1,2 km’dir. Boğaz boyunca yüzey akıntısı, Marmara Denizi’nden Ege Denizi yönündedir, dolayısıyla Marmara’ya geçen su üstü tekneleri için hız kesicidir.

Çanakkale Boğazı’nın savunması kolordu düzeyindeki Çanakkale Müstahkem Mevkii Komutanlığı sorumluluğundadır. Komutanlık, Osmanlı İmparatorluğu ile Almanya arasında ittifak antlaşmasının yapıldığı 3 Ağustos’tan sonra, Başkomutanlık’ın emri ile 5 Ağustos 1914 tarihinde kurulmuştur. Komutanlık, hem İstanbul Boğazı, hem de Çanakkale Boğazı savunmasında sorumlu olan Alman amirali V. Usedom’a bağlıdır. Çanakkale Deniz Savaşı öncesinde Mevkii, Cevat Paşa komutasındaydı. Cevat Paşa’nın emrinde iki piyade tümeni ve çeşitli topçu bataryaları ve destek kıtaları bulunmaktaydı.

Boğaz’ın savunması esas olarak mayın hatlarına dayanmaktadır. Ancak sahillere teşkil edilen top bataryaları gibi ek önlemlerle bu mayın hatlarının güvenliğinin sağlanması gerekmektedir.

Mayınlama çalışmaları

Seferberlik ilanının hemen ardından (3 Ağustos 1914), Boğaz’ın ana savunmasını oluşturmak üzere mayın hatları döşenmesi çalışmaları başlatılmıştır. Bunun için en uygun kesim, doğal olarak Boğaz’ın en dar olduğu aralıktır. Çanakkale Boğazı, girişten Kepez Burnu’na kadar görece geniştir. Nara Burnu’na kadar yeniden genişler ama Boğaz’ın en dar yeri Çanakkale kenti ile karşıda Kilitbahir arasıdır. Bu nedenle mayınlama çalışmaları Kepez Burnu önlerinden Çanakkale gerisine kadar olan kesimde yapılmıştır.

Esasen Boğaz’a mayın döşenmesi ile ilgili elde hazır bir plan vardır. İki mayın hattı öngören bu plan Birleşik Krallık Donanması’ndan bir subay tarafından hazırlanmıştı. İtilaf Devletleri Birleşik Filosu’nun Çanakkale Boğazı’na yönelik ilk saldırısının yapıldığı 19 Şubat 1915 tarihine kadar Boğaz’a 9 mayın hattı döşenmiştir. Bu hatlar 40-45 metre aralıkla, çoğunlukla 4-5 metre derinliğe (birinde 2,5 metre) aralıklarla atılmış mayınlardan oluşmaktadır. Bu mayınlama çalışmaları sırasında bazı mayınlar kısa süre sonra infilak etmiş, bazıları da akıntı nedeniyle sürüklenip işlemlerini yitirmişlerse de büyük kısmı ele geçirilip kullanılmıştır. Tüm bu çalışmalar ve sonrasındaki mayınlama faaliyetleri Müstahkem Mevkii Komutanlığı bünyesindeki Mayın Grup Komutanı Binbaşı Nazmi (Akpınar) Bey’in yakın gözetiminde gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmaların sonucunda 18 Mart’a kadar toplam 403 mayın kullanılmıştır.

Tüm bu mayınların büyük kısmı, Ruslar tarafından Yavuz ve Midilli‘nin Karadeniz’e çıkmasını önlemek için İstanbul açılarına döktükleri mayınların toplanmasından gelmektedir. Diğer bir kısım mayın ise, Trabzon açıklarından toplanan Rus mayınları, İzmir sularında ele geçen Fransız mayınları ve Balkan Harbi’nden kalma Bulgar mayınlarıdır. Bu şekilde ele geçen mayınlar Alman torpil uzmanı Yüzbaşı Goehl tarafından tek tek kontrol edilmiştir ve toplam 145 adet olarak Çanakkale Boğazı’nda kullanılmıştır.

Hatlar halinde dökülen mayınlardan bir kısmı zaman içinde, esas olarak güçlü fırtınalar nedeniyle yerlerinden koparak akıntıya kapılmıştır. Mayın üretimi olmadığı için bu mayınlar fazlasıyla değerliydi. Bu yüzden, çarpıp havaya uçma tehlikesi göze alınarak su üstünden toplanmasına çalışılmış, büyük bir kısmı bu şekilde toplanmıştır.

Mayınlama önlemleri yanında zamanı geldiğinde akıntıya bırakılarak İtilaf Devletleri gemilerine doğru sürüklenmeleri için 13 mayın ayrılmış ve bunların suya bırakılması için gereken düzenlemeler yapılmıştır.

Tabyalar

Liman von Sanders başkanlığında bir Alman heyetinin Osmanlı ordusunu geliştirmek için Türkiye’ye gelmesinden sonra hem İstanbul, hem de Çanakkale Boğazı’nın savunma Komutanlığı’na Amiral Usedom getirildi. Ardından 42 Alman subay ve eri Çanakkale’ye gelerek göreve başladılar. Bu sayı 18 Mart 1914’e kadar 24 subay ve 432 eri bulmuştur. Hamidiye Tabyası tümüyle Alman subay ve erlerinin kontrolündeydi. Bu tarihlerde Çanakkale Boğazı’nın savunması oldukça yetersizdir. Koruganlar zayıf, eski toplardan oluşan bataryalar yetersizdi, değişik cins ve çapta toplarla donatılmıştı. Bu nedenle mevcut topçu mühimmatı birbirine uymamaktaydı. Mesudiye gibi artık denizde görev yapamayacak kadar eski askeri gemilerden sökülen toplarla yeni bataryalar oluşturulmuştu. Böylece farklı çapta mühimmat ve top uyumsuzluğu artmıştı. Zaten elde güçlü bir topçu savunmasına yeterli olandan çok daha az mühimmat vardır. Mayın hatlarının korunması ve Boğaz’dan geçişin engellenmesi için etkili bir savunma kurabilmek amacıyla Almanya’dan güçlü toplar ve mühimmat sipariş edildi. Ancak bu toplar ve mühimmat, Almanya ile Osmanlı İmparatorluğu arasındaki kara yolu üzerinde bulunan Bulgaristan ve Romanya’nın savaşta henüz tarafsız konumda olmaları nedeniyle Çanakkale Deniz Savaşı boyunca Osmanlı makamlarına teslim edilemedi.

Sonuçta boğaz topçu savunmasında değişik çapta 230 top bulunmasına karşın bunlardan çoğu oldukça eskiydi. En iyilerinin bile atış menzili 7–8 km civarında olup, sadece 82 adeti donanma toplarıyla düello edebilecek nitelikteydi. Almanya’ya bir miktar uzun menzilli ağır top ve cephane siparişi verilmişti. Bu haliyle Çanakkale Boğazı’nın savunma düzeni, her iki kıyıda konuşlandırılmış topçu bataryaları ile boğaza döşenmiş olan mayın hatları bileşimidir. Diğer yandan mevcut tahkimatlar yeniden düzenlendi, güçlendirildi. Işıldakların sayısı ona çıkarıldı.

Karadaki topçu bataryaları üç grup halinde tertiplenmiştir. Dış savunma, orta savunma ve iç savunma (Merkez Tahkimat) düzenidir. Boğazın ana savunma düzeni, Merkez Tahkimat kesimidir. Uzun menzilli toplar ve mayın hatları Merkez Tahkimat bölgesinde yerleşiktir. Ayrıca düşman gemilerini yanıltmak için üç tahkimat bölgesinde de sahte topçu mevzileri yapılmış, bunlara duman çıkartacak araçlar eklenmişti. Böylece bu sözde bataryalar ateş açar görünümü vererek düşman gemilerinin ateşini üzerlerine çekeceklerdi.

  • Dış Tahkimat, Gelibolu Yarımadası’ndaki Ertuğrul ve Seddülbahir, Anadolu yakasındaki Kumkale ve Orhaniye tabyalarıdır. Burada görev yapan topçu birliği, merkezi Çanakkale’de olan 2. Topçu Tugayı’nın 5. Ağır Topçu Alayı olup 1914 yılı Ağustos ayı başlarında mevzilere yerleşmişti. Alay’ın 1. Topçu Taburu Seddülbahir, 2. Topçu Taburu Anadolu tarafındadır. Dış Tahkimat’ın silahları 150 mm’lik 19 ağır top, 6 havan ve 4 adet “mantelli” adı verilen eski model toplardan oluşur. Hepsi, “çakılı” yani sabit toplardır.
  • Orta tahkimat, her iki sahildeki 15 cm’lik 24 obüs, 12 cm’lik 8 dağ topu, 21 cm’lik 10 havandan oluşan, toplam 42 namludur. Bu tahkimat, hareketli toplardan oluşmaktadır. Orta tahkimatın görevi, mayın tarama teknelerini engellemek ve diğer gemilerin gerideki Merkez Tahkimat’ı dövmelerini engellemekledir.
  • Merkez Tahkimat ise Kepez – Soğanlıdere hattı ile Nara – Değirmendere hattı arasında kalan kesimdir. Avrupa Yakası’nda DegirmendereNamazgah, Rumeli Hamidiyesi (Hamidiye 2), Anadolu Mecidiyesi, Anadolu Yakasında NaraRumeli MecidiyesiÇimenlikRumeli Hamidiyesi (Hamidiye 1), Çimenlik, “Dardanos” ve Mesudiye olmak üzere on tabya (topçu bataryası) halinde düzenlenmiştir. Tahkimatlarda menzilleri 16,9 km. olan 35,5 cm’lik 24, diğerleri daha küçük çaplarda olmak üzere toplam 137 top bulunmaktaydı. Boğazın asıl savunması bu bataryalar sayesinde sağlanacaktı.

Boğazı ve mayın hatlarını koruyan tabyaların bir kara harekâtına karşı güvenliği yoktur. Gelibolu Yarımadası’nın en dar yerindeki Bolayır civarında üç ana tabyadan oluşan bir savunma vardı. Ancak Gelibolu Yarımadası sahillerine yapılacak bir çıkarma harekâtı için kara savunması mevcut değildi. Bu eksikliğin giderilmesi için Tekirdağ’daki 3. Kolordu’nun Gelibolu’ya kaydırılmasına karar verilmiştir. Üçüncü Kolordu Komutanı bu tarihte Balkan Savaşı’nın Yanya Savunması’ndaki başarısıyla bilinen Esat Paşa’dır. Kurmay başkanı ise Fahrettin Altay’dır.

İtilaf Devletleri: Birleşik Filo

Saldırı gücü için Carden’in Akdeniz filosu güçlü savaş gemileriyle desteklendi. Böylece Çanakkale Boğazı’nı zorlamak için Birleşik Filo oluşturuldu. Amiral Carden 11 Ocak tarihli raporunda 12 muharebe gemisi, üçü ağır olmak üzere 6 kruvazör, 16 muhrip, 12 mayın tarayıcı, 6 denizaltı ve çeşitli sınır gemiler gerekeceğini bildirmişti. İstediği bu gemilere ilaveten emrine yeni hizmete girmiş olan Queen Elizabeth ile Irresistible zırhlıları da verilecektir.

Fransız Hükûmeti tarafından, harekât için Amiral Guépratte komutasında dördü zırhlı, dördü denizaltı olmak üzere 26 parçalık bir filo tahsis edileceği bildirildi. Churchill de Birleşik Krallık gemilerini Amiral Carden komutası altına girmek üzere bölgeye hareket ettirmiştir. Bu şekliyle filoda orta ve ağır çapta 247 namlu bulunmaktadır.

Asker sıkıntısı nedeniyle harekât başlangıçta sadece deniz kuvvetlerine dayanmaktayken, Şubat başında, kraliyet denizcilerine destek olmak üzere 29. Britanya Tümeni de Mısır’da eğitim görmekte olan Avustralya ve Yeni Zelanda birliklerine katıldı. Savaşın o aşamasında, bu kara birliklerinin Boğaz’da değil İstanbul’un işgalinde kullanılması öngörülmekteydi.

Birleşik Filo’nun panoramik görüntüsü

Harekâtlar

Denizaltı faaliyetleri

Birleşik Krallık denizaltıları, 1914 yılından itibaren, asıl savaş henüz başlatılmadan, saldırıya geçmişlerdir. İngiliz amiral Carden komutasındaki Abluka Filosu, 20 Eylül 1914 gününden beri Yunanistan sınırları içindeki Dedeağaç’tan İzmir Körfezi’ne kadar tüm Kuzey Ege kıyılarında bir abluka uyguluyordu. Komutası altındaki üç Birleşik Krallık (B9B10 ve B11) ve üç Fransız (JouleSaphir ve Marioette) denizaltısı bu görev için kullanılıyordu. Bu denizaltılarla Marmara Denizi’ne geçilip geçilemeyeceği araştırılmak istendiğinde bu iş için B – 11 kullanılmasına karar verilmiştir. Gelibolu Yarımadası’nın işgali için çıkarmalar yapıldığı 25 Nisan 1915 gününden hemen sonra da, bölgedeki Osmanlı kuvvetlerinin (5. Ordu) deniz üzerinden asker, mühimmat ve erzak ikmalini engellenmek için denizaltı operasyonları, bölgeye gönderilen yeni denizaltıların da katılımıyla yapılmıştır.

Bu harekâtlar sırasında İtilaf Devletleri’ne ait 13 denizaltı kullanılmış ve Çanakkale Boğazı’nı 27 kez geçme girişiminde bulunulmuştur. Bu teşebbüslerde 3 Birleşik Krallık denizaltısı ve 3 Fransız denizaltısı ile bir Avustralya denizaltısı batmış, bir Fransız denizaltısı da ele geçirilmiş ve Müstecip Onbaşı adıyla Osmanlı donanmasına katılmıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nun bu denizaltı harbindeki gemi kayıpları ise toplam tonajı 21 bin ton olan 8 askerî gemi (MesudiyeBarbaros Hayreddin zırhlıları, Yarhisar muhribi, Peleng-i DeryaNur-ül Bahir gambotları, Nara ve Sakız destek gemileri ile toplam tonajı 38.500 ton olan Şirket-i Hayriye ve Haliç Şirketi’ne ait 31 ticaret gemisi batmıştır. Bunların yanı sıra 200’den fazla küçük tekne ve mavna da batırılmıştır. Toplam gemi kaybı 63.516 tondur.

Bu denizaltı harekâtları her ne kadar 5. Ordu’nun savaş gücünde yıkıcı bir hasar yaratmadıysa da, Osmanlı İmparatorluğu’nun gemi, insan gücü, malzeme ve mühimmat yönünden ağır sayılabilecek kayıplara uğramasına neden olmuştur. Sonuç olarak asker nakliyatı mayıs ayı ortalarından itibaren Trakya üzerinden kara yoluyla yapılmaya başlamıştır. Bu durumda 12 saat gerektiren nakliyat bir haftayı bulmuştur. Diğer ikmal maddeleri sevkiyatı da kara yoluna kaydırılmıştır. Sonuç itibarıyla Müttefik denizaltı operasyonları cephe kuvvetlerinin ikmalini zor, zahmetli, zaman alıcı hale getirmiş ve en azından altı kat daha pahalıya mal olmasına yol açmıştır. Özellikle mühimmat nakliyesinde yaşanan gecikmeler cephelerde belirgin sıkıntılar yaratmış, hatta bazı taarruzların sırf bu yüzden ertelenmesine neden olmuştur. Bir diğer önemli ikmal malzemesi olan tıbbî malzeme sevkiyatındaki gecikmelerin de ölümcül olması tabidir. Bütün bunların sonucunda denizyoluyla ikmal kademe kademe terk edildi. Öyle ki Müttefik Donanma Komutanlığı, 1915 yılı Aralık ayı itibarıyla Marmara Denizi’nde hedef yokluğundan denizaltı operasyonlarına son vermeye karar vermiştir.

Suüstü harekâtları

İtilaf Devletleri’nin Çanakkale Boğazı top bataryalarına karşı ilk girişimi, Osmanlı Donanması’nın Yavuz ve Midilli‘nin de katıldığı Karadeniz’deki Rus limanlarını bombalamasına bir misilleme olarak 3 Kasım 1914 günü altı kruvazörle yapılmıştır. Bu tarihte henüz Boğaz’ın zorlanması yönünde alınmış bir karar yoktur. Söz konusu karar 25 Ocak 1915 tarihli Birleşik Krallık savaş konseyi toplantısında alınacaktır.[40]

Birleşik Filo’nun Amiral Carden tarafından hazırlanan taarruz planı dört aşamalıydı: Birinci, ikinci ve üçüncü aşamalarda sırasıyla dış, orta ve merkez tahkimatlar yok edilerek mayın hatları temizlenecek, son aşamada ise kalan mayın hatları temizlenerek donanma Marmara’ya girecekti. İlk aşamaya 19 Şubat 1915’te başlandı. Ancak bundan önce Çanakkale Boğazı önlerinde devriye gezen Birleşik Krallık gemileri 3 Kasım’da Dış Tahkimat bölgesini 17 dakika süren bir topçu taarruzu yapılmıştır. Bu taarruz, menzilin çok dışından yapıldığı için top başında yapacak bir şey yoktu. Personel uygun sığınaklara çekilmiştir. Mermilerden biri Seddülbahir Kalesi içindeki cephaneliğin 3 metre kalınlıktaki toprak dolgusunu ve tavanını delerek içeride patlamıştır. Cephanelikte 11 ton barut ve 360 ağır top mermisi bulunmaktaydı. İçeride sığınmış olan 5 subay ve 81 er ölmüş, 23 er yaralanmıştır.

19 Şubat taarruzu

Birleşik Filo’nun plana uygun ilk harekâtı 19 Şubat 1915 günü başlatıldı. Plana göre, Boğaz’ı zorlama harekâtının ilk aşamasında Dış Tahkimatın, yani Anadolu yakasındaki Kumkale ve Orhaniye tabyaları ile Avrupa yakasındaki Ertuğrul ve Seddülbahir tabyalarının imha edilmesi öngörülüyordu. Harekât, Birleşik Filo’nun 12 gemisiyle yapılmıştır. Filodaki gemiler üç grup halinde savaşa sürüldüler. Birinci grupta InflexibleAgamemnonQueen Elizabeth, ikinci grupta VengeanceAlbronCornwallisIrresistibleTriumph ve Fransız gemilerinden oluşan üçüncü grupta ise SuffrenBouvetCharlemange ve Gaulors yer almaktadır. Söz konusu gemiler Osmanlı mevzilerine karşı 170 namluyla ateş açmışlardır. Filodaki bu topların çaplarına göre sayıları, 30,5 cm’lik 48, 23,4 cm’lik 20, 16 cm’lik 20, 15 cm’lik 56, 10,5 cm’lik 26’dır. Boğaz’ın Dış Tahkimat’ında hazır bulunan toplar ise 19 ağır top, 6 havan ve 4 mantelli toptur.

Sabah 09.50’de başlayan harekâtın ilk bölümünde hedef olan tabyalar 7.700-15.000 yardadan (7-13,7 km.) ateş açmışlardır. Osmanlı topçusu menzilleri kısa olduğu için karşılık verememiştir. Zırhlılardan bazıları kıyılara sokularak tabyaları yan ateşine almışlardır. Saat 14.00 dolaylarında gemiler ilerleyerek 5–7 km’den atışa geçince Osmanlı tabyaları karşılık vermeye başlamıştır. Saat 16.40’ta Orhaniye Tabyası ateşini fazla yaklaşan Vengeance zırhlısı üzerine toplamıştır. Bunun üzerine diğer zırhlılar ateşlerini Orhaniye Tabyası’na yönelttiler. Birleşik Filo’nun 7,5 saat süren taarruz yaklaşık olarak bin mermi harcanarak saat 17.30’da sona erdirilmiştir. Osmanlı tabyalarında kayıp ikisi subay olmak üzere 4 ölü ve 11 yaralıdır. Toplarda hasar yoktur.

Havanın kararması üzerine saat 17.30’da donanma geri çekilmiştir. Taarruz başarılı olmamıştı. Bunun nedeni, gemilerin yeterince yaklaşmadan, uzaktan ateş açması ve sık sık yer değiştirmiş olmalarına bağlanmıştır. Dolayısıyla Dış Tahkimat’a taarruzun yenilenmesi gerekiyordu.

25 Şubat taarruzu

Birleşik Filo’nun zırhlılarının 7,5 saat içinde bin mermi kullanarak dövdüğü Osmanlı tabyalarının susturulamaması bir başarısızlıktı. Ancak yine de bir kazanım vardır. Birleşik Filo Komutanlığı, Osmanlı tabyalarının yan ateşe alınabilmek gibi bir zaafı olduğunu böylece anlamıştır. Ayrıca tabyaların vurulmasının yeterli olmadığı ortaya çıkmıştı. Tabyadakiler, gemiler atış menzillerinin dışındayken siperlere çekilmekteydiler. Gemiler menzile girince top başı edip ateşe başlamaktalar, gerektiğinde yakınlarda patlayan top mermilerinin yığdığı toprağı temizleyip topları yeniden ateşe hazır hale getirmektedirler. Bu durumda, her topun tek tek vurulup imha edilmesi gerekmektedir. Saldırı gecesi Osmanlı komutanlığı, Gelibolu Yarımadası’nın batı sahillerinde, olası bir çıkarma hareketine karşı bazı önlemler almıştır. Bu arada saldırıya uğrayan tabyalarda tüm gece boyunca hasarların giderilmesi için gereken çalışmalar yapıldı, toplar yeniden ateşe hazır hale getirildi. Bozan hava sebebiyle bir sonraki saldırı ancak 25 Şubat 1915 günü başlatılabilmiştir. Fakat bu arada muhriplerin koruması altında, zaman zaman Osmanlı topçusunun ateşi altında 25 Şubat’a kadar dış kesimde mayın taraması yaptılar. Ancak buralara zaten mayın atılmamıştı.

Saat 09.45’te önceki saldırıda yer alan zırhlılar belirlenen atış hatlarına gelmişlerdir. Queen Elizabeth 10.600 yarda (yaklaşık 9,7 km) demirleyip ateşe başladı. Agamemnon daha yakın bir mesafeye demirlemiştir. Zırhılar, Osmanlı topçu menzili dışında demir atarak ateşe başladılar. Hem cepheden, hem de yandan ateş altına alınan Osmanlı tabyalarında personel top başı yapamadılar. Fakat saat 10.17’de Ertuğrul Tabyası Agamemnon zırhlısına karşı ateşe başlamıştır. İzleyen 15 dk. içinde yedi isabet alan Agamemnon orta derecede hasar görmüştü ve mürettebattan sekiz kişi ölmüştü. Bu arada önce Orhaniye Tabyası’ndaki uzun menzilli iki top, sürekli ateş etmekten aşırı derecede ısınmış, namlular kızarmış ve namlu çemberi parçalanmıştır. Orhaniye Tabyası’nın susturulduğunu düşünen zırhlılar bu kez ateşlerin Ertuğrul Tabyası’na topladılar. Buradaki toplar da kısa süre sonra aynı duruma gelmiştir. Dahası Ertuğrul’da iki top isabet almıştır. Tabyalar öğleüzeri artık ateşi kesmişlerdir. Saat 13.45’te Vengeance ve Cornwallis Boğaz’a girerek Ertuğrul ve Orhaniye’ye ateş açtılar. Boğaz dışındaki zırhlılar da ateşe katıldı.

Kumkale ve Seddülbahir tabyalarında durum daha ağırdı. Bu tabyalardaki toplar, hem kendilerinin hem de cephaneliklerin isabet alması nedeniyle ancak dörder mermi kullanabilmişlerdir. Saat 16.00 itibarıyla Amiral Carden, mayın tarama teknelerinin boğaza girmesi için emir vermiştir. Bu tekneleri ateşiyle koruyacak olan AlbionVengeance ve Triumph altı muhriple birlikte Boğaz’dan içeriye doğru 1,8 km kadar girdiler. Albion Anadolu yakasına, Triumph da Avrupa yakasına yanaşarak tabyaları seri ateş altına aldılar. Orhaniye Tabyası’ndan bir top Albion’a sadece bir mermi atabilmiştir, sonra silindiri parçalandı. Seddülbahir Tabyası’nda ise havan bataryaları Triumph‘ın menzil dışında kalması nedeniyle ateş açamadılar. Sonuç olarak uzun menzilli topları olan Orhaniye Tabyası sadece tek bir mermi kullanabilmiş, Ertuğrul Tabyası ise 74 mermi kullanmış ama 8 isabet almıştı. İki batarya da gün sonunda tümüyle imha olmuştur. Personel kayıpları ise 13 ölü, 19 yaralıdır.

Boğaz’ın Dış Tahkimat’ının imha edilmesi Avrupa’da beklenenin üstünde sonuçlar doğurmuştur. Bükreş’ten gelen bir istihbarat raporunda İtalya’nın İtilaf Devletleri yanında savaşa katılması yönünde büyük bir ümit olduğu belirtilmekteydi. Olayın Bulgaristan’da yarattığı etki de bu yönde görülmekteydi. Sonuçları daha elle tutulur etkiler ise Rusya ve Yunanistan üzerindedir. Rusya, İstanbul Boğazı’nın Karadeniz kıyılarında yapılacak bir harekâta 40 bin mevcutlu bir ordu ile katılacağını bildiriyordu. Yunanistan Başbakanı Venizelos, Gelibolu Yarımadası’na yapılacak bir çıkarma için üç tümenlik bir kuvvet hazırlayacağını, Kral’ın da bu konuya olumlu bakacağını bildirmiştir. Ancak Rusya, 2 Mart’ta Atina’daki elçisine Yunan kuvvetlerinin Çanakkale Savaşı’na katılmalarını kabul edemeyeceğini açıkça bildirmiştir. Birer kopyası Londra ve Paris’e gönderilen telgrafta “Müttefiklerin İstanbul’a karşı yapacakları taarruza Yunan kuvvetlerinin iştirak ettirilmesine asla müsaade edemeyiz” denilmektedir. Yunan Genelkurmayı da bir gün sonra Gelibolu’ya çıkarma yapmak için artık çok geç kalındığı görüşündedir. Yunan Kralı, muhtemelen hem Genelkurmay’ın, hem de Rusya’nın durumundan etkilenmiş ve Venizelos’un önerisini kabul etmediğini bildirmiştir. Fakat en ilginç tepki Chicago’dan gelir. Rus buğdayının artık serbestçe Avrupa’ya akacağı beklentisiyle alımlar ertelenir ve Chicago buğday borsasında fiyatlar “baş döndürücü bir hızla düşer.” Bu arada İstanbul’daki durum da son derece gergindir. Öyle ki Saray’ın ve Hükûmet’in Konya’ya taşınması için gereken hazırlıklar başlatılmıştı. Hazinenin, müzedeki kutsal emanetlerin ve saraydaki değerli eşyanın nakliyesi için gerekli planlamalar yapılmıştı.

26 Şubat – 17 Mart taarruzları

26 Şubat

Dış Tahkimat’ın tümüyle susturulmasından sonra Amiral Carden’in planının ikinci aşamasına geçilmesi gerekmektedir. Bu aşamada, gemilerin Boğaz’a girerek Orta Tahkimat kesimindeki bataryaların imhası ve mayınların temizlenmesi planlanmaktadır.

Bu arada en ilerideki Osmanlı bataryalarının bulunduğu Dardanos Tabyası’nın imhası hedeflenmiştir. Ama önce bu hatta kadar olan sularda mayın tarama işlerine girişildi. 26 Şubat’ta sabaha karşı Amethyst kruvazörü ve 7 mayın tarama Boğaz’a girdiler. Osmanlı mevzilerindeki ışıldaklar gemileri tespit edince Amethyst‘e karşı ateş açılmıştır. Birkaç isabet alan gemi çekilince bu kez ateş mayın tarama teknelerine kaydırıldı. Yedi tekneden dördü battı ve bir diğeri ağır hasar gördü. Saat 11.00’de Majestic Orhaniye Tabyası’nı yeniden ateş altına almıştır. Bu arada mayın tarama tekneleri Karanlık Liman’ı taramaktaydılar.

Denizden gözlemle Boğaz’ın giriş bölümündeki tabyaların terk edilmiş olduğu anlaşılıyordu. Bu durumda Amiral de Robeck, Vengeance‘den Kumkale’ye ve Irresistible‘dan Seddülbahir’e birer müfreze çıkarılmasını emretmiştir. Kumkale kıyılarına saat 14.30’u geçe 50 deniz piyadesi ve tahrip ekibinden oluşan bir müfreze çıkarılmış, bu grup mezarlığa kadar ilerlemiş, burada şiddetli bir ateşle karşılanmıştır. Bir ölü ve iki yaralı verilmesine karşın buradaki iki uçaksavar ile bir top imha edilmiştir. Daha sonra kıyılarda tutunamayacaklarını görerek gemiye geri döndüler. Seddülbahir kıyılarına çıkarılan 45 kişilik bir müfrezeydi. Tabya’daki altı toptan dördü imha edildi. Ertuğrul Tabyası’na ilerlerlerken üzerlerine ateş açılmıştır. Bunun üzerine müfreze gemiye alınmıştır.

Majestic, saat 16.00’ya yaklaşırken Karanlık Liman’a girdiğinde Halileli sırtlarındaki bataryaların ateşi altında kaldı. Majestic’in de ateş açmasıyla çatışma 15 dk. kadar sürmüştür. Bordasına iki isabet alan gemi çekildi ve kısa süre sonra daha geriden ateşe yeniden başladı. Ancak iki isabet daha su almaya başlamasına neden olmuştur. Bunun üzerine Amiral de Robeck’in emriyle geri çekildi. Halileli sırtlarındaki sahte bataryalar işe yaramış, Birleşik Filo’nun fazla cephane harcamasını ve esas bataryaların imhasını önlemiştir. Saat 17.00’de Boğaz’a girmiş olan gemiler Seddülbahir – Kumkale hattına çekildiler. Fakat burada, Boğaz’ın girişini emniyete alındığı düşünülürken Seddülbahir Tabyası’nın havan bataryası ateşe başlamıştır. Bunun üzerine batarya seri ve uzun süreli olarak ateş altına alınarak susturuldu.

Queen Elizabeth ve iki zırhlı Boğaz’dan 2–3 km içeri girerek Merkez Tahkimat’taki tabyalara ateş açtılar ancak Dardanos ve Mecidiye tabyalarından karşılık verilmesi üzerine Boğaz’dan çekildiler.

Amiral Carden’in planının ikinci aşamasının ilk gününde gemiler tatminkâr bir iş görememiştir. İlk kez hareketli toplar ve obüslerin yarattığı sıkıntılar yaşandı. Hava keşfi yapılmasına da olanak bulunamamıştır. Tüm bunların sonucunda gemiler saat 16.00’yı geçe geri çekildiler.

Gün içinde Osmanlı bataryalarında 342 top mermisi kullanılmıştı. Gün sonunda tüm bataryalar imha edilmiştir ve batarya personelinden 3 kişi yaşamını yitirmiş, 8 kişi de yaralanmıştır.

28 Şubat

Amiral Carden, 28 Şubat 1914 günü Orta Tahkimat bölgesine taarruz için emir vermiştir. Harekâtın bu bölümü donanma için daha güç olmaktadır. Bu bölgedeki toplar hareketlidir ve yerleri saptandığında ateşi keserek yer değiştirebilmektedirler. Savaş gemilerine karşı ateş açmamakta, beklemekte, mayın tarama gemileri ortaya çıktığında ateşe başlamaktadırlar. Sahte tahkimatlardan duman salınması, tam da bu toplar ateşe başladığında yapılmaktaydı. Görece küçük çaplı olan bu toplar savaş gemileri üzerinde etkili olamasa da mayın tarama gemilerini rahatlıkla etkisiz hale getirebilmekteydiler. Gece de devam eden topçu düellosunda her iki taraf ışıldaklar kullanmaktaydı. Osmanlı ışıldakları, toplar gibi, ateş yemeye başladığında kapanıyor ve yer değiştiriyordu.

1 Mart

Müstahkem Mevkii Komutanlığı Şubat ayı içinde gerçekleşen bu saldırılarda Dış Tahkimat’ın imha edilmesi üzerine gerekli görülen düzenlemeleri yapmıştır. Bu düzenlemeler, Geyikli civarındaki bataryaların Halileli sırtlarına, Tenger’deki obüs bataryalarından birinin de Morto Limanı’na alınmasıdır. Bu düzenlemeler Karanlık Limanı İtilaf Devletleri gemilerine kapatmak ve kıyılara yapılabilecek olası çıkarma hareketlerini ateş altına alabilmek içindi. Olası çıkarmalara karşı da bir piyade taburu bir topçu bataryasıyla güçlendirilerek Seddülbahir’e sevk edilmiştir. Bu arada İstanbul’dan 6 top gönderilmiştir.

Amiral de Robeck 1 Mart’ta Triumph ve Albion‘u, iki muhribin katılımıyla Dardanos Tabyası’nı bombardıman etmekle ve bu kesimde yeni yapılan mevzileri tespit etmekle görevlendirilmiştir. Diğer yandan Majestic ve Ocean, hareketli topları bulmakla görevlendirildi. Bu gemilere Halileli’nin kuzeyindeki iki batardan ateş açıldı. Ancak karşı ateşle kısa sürede susturuldular. Gemiler Erenköy yönünde ilerlediklerinde bu kez bu kesimde Osmanlı obüslerinin ateşiyle karşılaşmışlardır. Bu arada Seddülbahir açıklarından gelen Irresistible de harekâta katıldı. Osmanlı obüsleri de bir süre sonra susturuldular. Bu arada Triumph ve Albion Tenger ve Erenköy taraflarındaki Osmanlı topçusuna ateş açmıştır. Ancak bu topların çok iyi gizlenmiş olması nedeniyle ateş etkili olamamıştır.

Bugünkü çatışmalarda 5 er yaşamını yitirmiş, 8 er yaralanmıştır.

2 Mart

Amiral Carden’in 2 Mart’taki hedefi Bolayır civarının ve Dardanos Tabyası’nın bombalanması ile Kavak Köprüsü’nün imhası, bu arada çıkarma yapılmaya uygun sahillerin belirlenmesiydi. Dardanos için Canopus ve Swiftsure görevlendirilmiştir. Canopus ve Swiftsure, saat 14.20’de Dardanos Tabyası’nı ateş altına aldılar. Dardonos bataryaları saat 16.15’e kadar karşılık vermemiştir. Bu anda başlanılan etkili bir ateş, özellikle Canopus‘ta olmak üzere her iki gemiyi de güç duruma düşürmüş ve saat 16.20 gibi geri çekildiler.

Bolayır için dört muharebe gemisi Amiral Guepratte komutası altında saat 14.15’te, 55 dk. sürecek bir ateşe başlamıştır. Bu arada Kabatepe – Suvla arasındaki kıyı kesimi çıkarma için uygun bulunmuştur. Çıkarma bölgesinde mayın taraması çalışmaları yapıldı, şamandıralarla işaretlendi ve Triumph‘ın desteğinde, Irresistible‘dan bir müfreze karaya çıkarılarak gerekli tahrip işleri yapıldı.

Boğaz’da ise saat 14.30’dan 16.30’a kadar Tenger, Halileli ve Erenköy civarı aralıklı olarak bombalanmıştır. Prince George zırhlısı da Boğaz’dan Dardanos’un bombardımanına katılmıştır.

Amiral Carden, harekâtın gidişatından umutlu görünmektedir, 2 Mart’ta Londra’ya “Hava güzel gittiği takdirde 14 gün sonra İstanbul’da olacağını bildiren bir telgraf çekmiştir.

4 Mart

Ertuğrul ve Orhaniye tabyalarının tümüyle imhası için bir kez daha karaya adam çıkarılması kararlaştırılmıştı. İki kıyıya da birer takviyeli deniz piyade bölüğü çıkarılması için hazırlık yapılmıştır. Bölüklerde dörder ağır makineli tüfek ve tahrip ekibi bulunmaktadır. Çıkarma sırasında OceanLord NelsonMajesticConrwallis, Agamemnon ve Dublin farklı yönlerde gösteri taarruzlarında bulunarak çıkarma bölgelerine asker sevkiyatını önleyecektir.

Kumkale İskelesi’ne çıkarılan bölük, açıktaki Conrwallis ve Agamemnon tarafından desteklenmektedir. Bölük, Osmanlı topçusunun şarapnel ateşinden etkilenmeden karaya çıkmayı başarmıştır. Ancak Kumkale Köyü ve yel değirmenlerinden açılan piyade ve topçu ateşi, düzeni bozmuştur. Askerler, makineli tüfekleri sahilde bırakarak Kumkale Tabyası duvarları gerisine sığındılar. Bunun üzerine Irresistible yel değirmenlerini ateş altına alarak yıkarken Scorpion muhribi de İntepe’deki bataryayı susturmuş ve ateşini piyade mevzilerine kaydırmıştır. Bu sayede sahilde bırakılan ağırlıklar alınabildi.

Köyü imha etmek isteyen bölük komutanı, öncü kısım yeterli olmadığında bölüğün kalan kısmının karaya çıkarılması için saat 11.30’a kadar beklemek zorunda kalmıştır. Bundan sonra artçı bırakılarak Orhaniye güneyine ilerlediler. Ancak Yenişehir yönünden açılan piyade ateşiyle ilerleme kesildi. Kıyıya yanaşan muhripler Yenişehir’i yan ateşine aldılar. Elindeki kuvvetin yetersiz olduğunu gören bölük komutanı saat 13.45’ten sonra çekilmeye karar vermiştir. Ancak Kumkale Köyü’nde saklanmış olan Osmanlı askerinin ateşi yüzünden hava kararıncaya kadar filikalara binemediler. Kayıplar 20 ölü, 24 yaralı ve 4 kayıptır. Açıktaki Irresistible‘ın karayla bağlantı kurarak yürüttüğü koruma ateşi, kayıpların daha fazla olmamasını sağlamıştır. Bu iş için 1.200 kadar top mermisi kullanılmıştı. Osmanlı topçusu gün içinde 292 mermi, piyade ise 30.870 mermi yakmıştır. Osmanlı kayıpları 16 ölü, biri subay olmak üzere 45 yaralıdır. Bu arada Kumköy ve Yenişehir tümüyle yakılıp yıkılmıştır.

Aynı gün içinde Seddülbahir bölgesine çıkarılan bir bölük ise daha da etkisiz kalmıştır. Canber İskelesi’ne çıkarılan bu bölük deniz toplarının ateşi ile himaye edilmiş, bu sayede bir direnişle karşılaşılmamıştı. Ancak ileri hareket için bölük komutanı 200 kişilik bir takviyeye ihtiyacı olduğunu bildirince ileri harekâttan vazgeçildi. Bölüğün kayıpları üç ölü ve bir yaralıdır.

4 Mart’ta sadece donanmayla Boğaz’ın geçilemeyebileceği, sırtların işgal edilmesinin gerekebileceği fikri yavaş yavaş yerleşmeye başlamıştır. Bizzat Amiral Carden, hareketli topların ve obüslerin imha edilememesi durumunda ya her şeyi göze alarak Boğaz’ı geçeceğini ya da işgal için kullanılacak kuvvetler hazır oluncaya kadar beklemek gerekeceğini bildiriyordu. Bir kara harekâtına karar verilecek olursa en iyi planın Bolayır taraflarında bir gösteriş yapılarak Seddülbahir’e asker çıkarılması olacağı görüşünü ortaya koymaktadır ki, General Ian Hamilton’un 25 Nisan 1915 günü uygulayacağı çıkarma planı, genel hatlarıyla buydu.

5 Mart

Queen Elizabeth
, Gelibolu, 1915

Queen Elizabeth ve Prince George, Kabatepe açıklarına gelip öğleden sonra Rumeli Mecidiye Tabyasını ateş altına aldılar ancak atışlar isabetli değildi. Bir mermi boş kışlaya isabet etti ve yıktı. Bu arada Kumtepe çevresinde bulunan bir bataryaya ateş emri verilmiştir. Batarya Queen Elizabeth 17 isabet kaydetti ise de hasara yol açamadı. Gemiler ateşlerini 15.45’te Namazgah Tabyası’na çevirdiler.

6 – 8 Mart

Queen Elizabeth sonraki iki gün boyunca bu kez Çanakkale çevresindeki tabyaları ateş altına almıştır. Zırhlının 15 inçlik (381 mm) topları ağır hasarlar meydana getirmiştir. Fakat 8 Mart günü Boğaz’a girip tabyaları doğrudan doğruya ateşe başladığında Osmanlı bataryaları karşılık verdiler. Toplarda bir hasar yoktu. Diğer bölgelerdeki çatışmalarda bir obüs tahrip olurken bir top da hafif hasar görmüştür. 7 ve 8 Mart günlerindeki çatışmalarda Osmanlı topçusu 916 top mermisi harcamıştır. 7 Mart’ın kaybı ise 4 ölü, 12 yaralıdır.

Amiral Carden’in planının ikinci aşaması da beklenilen sürede, beklenilen sonuca ulaştırılamamıştır. Amiral Carden 9 Mart’ta Deniz Bakanlığı’na gönderdiği raporda bunun nedeni olarak hareketli topları göstermektedir. Carden’e göre bu silahların yerleri “… saptanmadıkça, Boğaz’a giren tüm gemiler tehlikeyle karşı karşıya kalmaktadır.” Hareketli toplar ve obüsler esas olarak mayın tarama tekneleri (balıkçı tekneleri) üzerinde etkili olmaktadır. Fakat “‘… her geçen gün isabet oranları artmaktadır. Diğer yönden tabyaların uzaktan bombalanması etkili bir sonuç getirmemektedir. Yakın mesafeden ateş gereklidir. Ancak mayın endişesi yüzünden gemiler tabyalara yaklaşamamaktadır. Mayınların temizlenmeye çalışılmasında ise hareketli toplar etkili bir ateş sağlayarak bu girişimleri sekteye uğratmaktadır. Bu nedenle daha çok geceleri sürdürülen mayın tarama çalışmaları 16-17 Mart gecesine kadar aralıklarla sürdürülmüştür. Ancak bu çalışmalarda mayın hatları üzerinde tatminkâr bir sonuç elde edilemedi. Üstelik personel kayıplarının yanı sıra mayın tarama gemilerinin de yarısı kaybedilmişti. Amiral Carden’in “isabet oranlarının artması” tespiti, 13 Mart gecesi çok belirgin bir hal almıştır. Amethyst kruvazörü korumasında mayın taramasına çıkan tekneler yine ateş altına alınmıştır. İki teknenin tüm personeli ölmüş, pek çok kişi yaralanmıştı. Teknelerden ancak iki tanesi ığrıp düzenini denize salmayı başarabildiler. Çoğunun donanımları tahrip oldu. Dört balıkçı teknesiyle iki istimbot ağır hasar gördü. Osmanlı topçusunun 974 top mermisi ateşlediği gecenin kayıpları, çoğu kruvazörde olmak üzere 27 ölü ve 43 yaralıdır.

18 Mart Deniz Savaşı

Harekât öncesi

18 Mart öncesi Türk Ordusunun tabyaları ve mayın hatlarının genel düzeni

Savaşın geldiği noktada Rumeli yakasında Seddülbahir ve Ertuğrul tabyaları ile Anadolu yakasında Kumkale ve Orhaniye tabyaları, yani Boğaz’ın Dış Tahkimatı tahrip edilmiş durumdaydı. Amiral Carden’in planının ikinci aşaması olan Orta Tahkimat bölgesinin emniyete alınması için 26 Şubat – 8 Mart arasındaki çabalardan tatminkâr bir sonuç alınamamıştır. Her ne kadar mayınların temizlenmesi çok büyük zorluklarla da olsa başarıldı kabul ediliyorsa da[87] –gerçekte yoktu- bu kesimdeki topçu bataryaları imha edilememişti. Buradaki hareketli topların, bir kara kuvvetinin harekâtı olmadan etkisiz kılınması ise pek olanaklı görülmüyordu. Dolayısıyla mayın temizleme işleri daha ileriye götürülememişti. Bununla birlikte Amiral Carden 14 Mart tarihli raporunda “zorlu ve sürekli bir harekat yapılması zamanının geldiğini tamamıyla kabul ediyordu. Mayın tarlalarını gündüzün, donanmanın ateşi altında temizleyerek, Boğaz’ın dar kısmındaki istihkamlara, olanca kuvveti ile taarruz edecekti.” Amirallik üst komutanlığı bu öneriyi 15 Mart’ta onaylamıştır.

Yine de Mondros Limanı’da toplanan kara kuvvetlerinin, deniz harekâtıyla sonuç elde edilmesinin mümkün olmadığı kesin belirleninceye kadar kullanılması düşünülmüyordu. Dahası, bir kara harekâtı giderek daha güç görünmekteydi. Gözlemler, “Türkler… kunduzlar gibi çalışıyorlar” diye özetleniyordu. Her sabah yeni yeni siperler ve tel örgüler görülüyordu.> Bu kuvvetin de Gelibolu Yarımadası’nda kullanılmasına gerek yoktu, “Türklerin Yarımada’yı ümit edilmekteydi”. Lord Kitchener’in, bölgede inceleme yapmak ve rapor vermekle görevlendirilen General Birdwood’a gönderdiği 4 Mart tarihli mektubunda bu kuvvetle ilgili olarak, “Donanmanın, Türk donanmasını batırdıktan sonra yapacağı ilk iş İstanbul Boğazı’nı Rus donanmasına açmak olacaktır. Bu Rus donanmasının refakatinde 40.000 asker bulunacak olup karada yapılacak olan harekat bu kuvvetle ortak olarak yapılacaktır.” deniliyordu. Birdwood’un bu mektuba cevabı, donanmanın bu işi yardımsız başaracağından kuşkulu olduğunu, bu olsa bile nakliye gemilerinin, imha edilemeyen hareketli topların ateşi altında kalacağını, bu yüzden Gelibolu yarımadasına bir çıkarma yapmanın gerektiğini belirtiyordu. Savaş Konseyi’nin 10 Mart’taki toplantısında 29. Tümen’in Akdeniz’e gönderileceğini beyan eden Lord Kitchener, “İstanbul’a karşı yapılacak olan harekattan” söz etmektedir. Ertesi gün askeri doktorun emriyle Amiral Carden’in adı hasta listesine kaydedildi. Amiral, 16 Mart’ta komutayı de Robeck’e devretmiştir. Durum de Robeck’e 17 Mart’ta bildirilmiştir.

Sonuçta karar kılınan plan, Osmanlı Merkez Tahkimat bataryaları etkili bir ateş altına alınır alınmaz, mayın tarama işler, gece dahi sürdürülerek bir kanal açılacak, ertesi gün filo, Kepez Koyu, Sarısığlar Koyu’na ilerleyecek, yakın mesafeden Merkez Tahkimat topçusunu tahrip edecek, ardından buradaki mayınlar temizlenecektir.

Mart ayı ortalarında Müstahkem Mevkii Komutanlığı eli altında toplam 230 top bulunmaktadır. Bu toplardan 36 tanesi gemilerden sökülen toplardır. Bunlar, 150 mm’lik 8, 75 mm’lik 7, 57 mm’lik 9 ve 47 mm’lik 12 adettir. Ancak bu toplardan sadece 78’i 18 Mart’taki çatışmaya katılmıştır. On yedi mantelli top ise uçaksavar topu olarak görev yapmaktadır. Birleşik Filo’nun ise muharebeye katılan 276 namlusu vardır.

Osmanlı Donanması’ndan hiçbir gemi bu muharebeye katılmamıştır. Donanmayı “Boğaz’a sokmak, bir modern gemi de olsa, onları gözden çıkarmak olurdu.”

Nusrat ve 11. mayın hattı

Mart 1915 başında Osmanlı’nın Çanakkale’de Bleriot XI-2 tipi tek bir keşif uçağı bulunuyordu. 3 Mart 1915 günü Üsteğmen Cemal Bey ve makinisti Vahran Usta bu uçakla keşif görevine çıktıklarında, haftalardır gördüklerinden farklı bir manzarayla karşılaştılar. Boğazın girişinde Birleşik Krallık mayın arama gemisi yoktu. Birkaç keşif turundan sonra mayınların bir bölümünün gemilere geçit verecek biçimde temizlendiğini gördüler. 1000 metre yükseğe çıkarak fark edilmeden kumandanlığa dönüldü ve mayınların temizlendiği rapor edildi. Bunun üzerine Nusrat mayın gemisi’ne görev verildi. Görev sabahı öncesinde, Birleşik Krallık karakol gemisinin kötü hava koşulları nedeniyle yerini terk etmesi de görevi kolaylaştırmıştı. Müstahkem Mevkii Komutanlığı, Boğaz’a bir saldırının kademeler halinde yapılacağını, ilk kademeyi oluşturan gemilerin cephanesi bitince geri çekilerek yerlerini ikinci kademe gemilere bırakacaklarını doğru olarak tahmin edebiliyordu. Geri çekilen gemilerin de Çanakkale Boğazı’nın en geniş yeri olan Erenköy önlerindeki koyda (Karanlık Liman) dönüş manevrası yapacakları düşünülmüş ve Merkez Tahkimat bölgesindekilere ek olarak bu rota üzerine de bir mayın hattı öngörülmüştü. Nusret mayın gemisi, Albay Cevat komutasında bu limana 8 Mart 1915 sabahı 05.00 dolaylarında toplam 26 mayını gizlice dökmüştür. On birinci hattı oluşturan bu mayın hattı, Orta Tahkimat bölgesine, sahile yakın olarak, kıyıya paralel dökülmüş, bulunmamaları için ters yerleştirilmişlerdir. Nitekim daha sonra bu mayınlar savaşın gidişatını etkileyen ve muhtemelen İtilaf Devletleri’ni deniz harekâtından caydıran en büyük etken olmuştur.

O tarihlerde 8 metre derinlikteki mayının, hava keşfinde bin metre irtifadan görülebileceği kabul ediliyordu. Bozcaada’da yapılan denemelerde de mayınların dikkatli bir havacı tarafından rahatlıkla görülebildiği anlaşılmıştı. Yine de Karanlık Liman üzerinde yapılan hava keşfinde mayınlar görülememişti. Bu uçuşun pilotu ertesi gün kurşuna dizilmiştir.

Taarruz

Almanya’dan bu dönemde gelen 3 uçaktan ilki 17 Martta deniz yoluyla Çanakkale’ye ulaştı. Aynı gece hemen montajı yapılan uçak, 18 Mart sabahı Osmanlı Uçak Birlikleri Komutanı Yüzbaşı Serno komutasında keşif görevine çıkmak için hazırdı. Bu zamanlama savaşın kaderini etkileyen faktörlerden biri oldu. Uçağın gözcü subayı da deniz Önyüzbaşı Schneider idi.

Taarruz günü olan 18 Mart 1915 perşembe sabahı bulutsuz ve rüzgarsız, sakin bir sabahtır. Güneşin görünmesiyle birlikte sis kalkmıştır. Keşif uçuşundaki Alman pilot Yüzbaşı Serno’nun uçağı Çanakkale Boğazı açıklarında bir keşif yapmış, Boğaz yönünde 19 zırhlı ve kruvazörün savaş düzeni ile ilerlediklerini rapor etmiştir. Pilot Cemal Bey’in uçağından gelen rapor da bunu doğrulamıştır. Bu bilgiler üzerine Çanakkale Müstahkem Mevkii derhal silah başı yapmıştır.

Amiral de Robeck, bombardımana katılacak ağır gemilerini plana uygun olarak üç grup halinde düzenlemişti. Birinci tümen (filo), kendi yönetimindeki en güçlü dört Birleşik Krallık zırhlısından oluşuyordu (Queen ElizabethLord NelsonAgamemnonInflexible). Görevleri, A Hattı olarak belirlenen 13 km. gibi uzak bir mesafeden Osmanlı Merkez Tahkimatını bombardıman altına almak ve izleyen gruplara ön destek oluşturmaktı. İkinci Tümen, Fransız Amiral Guépratte komutasında dört Fransız zırhlısıdır. Birinci grubun taarruzundan 1,5 -2 saat sonra B Hattı olarak tanımlanan çizgiye ileri çıkarak söz konusu tahkimatı 5–6 km. mesafeden bombalayacaklardır. Bu iki grubun atış planı, Birleşik Krallık zırhlıları Osmanlı tahkimatlarını uzak mesafeden baskı altına alırken, Fransız zırhlılarının aynı tahkimatları yakın mesafeden ateş altına alarak imha etmesi içindir. Üçüncü tümen ise kendi içinde üç gruba ayrılmış 10 Birleşik Krallık zırhlıdan oluşmaktadır: VengeanceIrresistibleAlbionOcean birinci ve ikinci tümen gibi yan yana saf tutacaklar; MajesticPrince George, SwiftsureTriumph yanlardan ileri çıkan koruma görevi üstlenecek; kalan iki gemi ise (Canopus ve Cornwallis) geride yedek olacaktır.

Bunlar harekâta katılan yüksek tonajlı zırhlılardır. Bunların yanı sıra mayın tarama gemileri ile kruvazörler ve destroyerler de harekâta destek vereceklerdir. Amiral de Robeck, 12 km genişlikte ve 7–8 km uzunluktaki bir manevra alanında, 4’ü Fransa, 12’si ise Birleşik Krallık’a ait olmak üzere 16 zırhlı, 4 kruvazör, 14 destroyer, 7 denizaltı, 21 mayın tarama gemisi, otuzdan fazla bot, bir muhrip ana gemisi, bir gambot ve çeşitli destek gemilerinden oluşan 100 parçalık bir donanmayla harekâta girişmiştir.

Mayın tarama işleminin ise harekâtın ikinci saatinde başlatılması öngörülmüştür. Mayın taramasıyla Çanakkale’ye kadar 800 metre genişlikte güvenli bir koridor açılacaktır.

18 Mart’ta Savaş Hattı Gemileri
Gri arka plan: Ağır hasar aldı, Kırmızı arka plan: Battı
Birleşik Krallık A Hattı Queen Elizabeth Agamemnon Lord Nelson Inflexible
Fransız B Hattı Gaulois Charlemagne Bouvet Suffren
Birleşik Krallık B Hattı Vengeance Irresistible Albion Ocean
Destek gemileri Majestic Prince George Swiftsure Triumph
Yedek gemiler Canopus Cornwallis
Fransız zırhlısı Bouvet ‘nin batışı (18 Mart 1915)
Sir Roger Keyes, de Robeck, Sir Ian Hamilton, General Braithwaite

18 Mart sabahı saat 10.30’da Agamemnon rehberliğinde 1. filo, A hattını oluşturarak ve arkadan 2. filo tarafından desteklenerek Boğaza girmiştir. A hattındaki gemiler ve hedefleri soldan sağa Queen Elizabeth – Anadolu Hamidiye, Agamemnon – Rumeli Mecidiye, Lord Nelson – Namazgah ve Inflexible – Rumeli Hamidiye’dir. İlk Birleşik Krallık hattı saat 11.00’den itibaren Kumkale gerisinden açılan obüs ateşi altına girdiler. Saat 11.30’da ateş hatlarına ulaşana kadar bu ateşin şiddeti artmıştır. Bu hatta ulaşınca hedeflerine 14 bin yarda (yaklaşık 12,8 km) ateşe başladılar. İlk ateşe başlayan Queen Elizabeth‘dir, on dakika sonra A hattı zırhlılarının tümü ateş açmış bulunuyordu. Gemiler hız keserek Boğaz’ın akıntısı üzerinde hareketsiz kaldılar. İlk yarım saatlik bombardıman umut verici görünüyordu, Osmanlı tabyalarından ya hiç karşılık verilmiyor ya da birkaç mermi ateşleniyordu.

Bu görünüşü izleyen Amiral de Robeck, 12.06’da B hattı zırhlılarına, A hattı arasına geçmeleri emri vermiştir.[106] Fransız zırhlıları ilerlemeye başladığında o ana kadar sessiz kalmış bazı Osmanlı bataryaları da ateşe başlamışlardır.[106] İlk anda Inflexible‘a düşen bir mermi pruva direğini parçaladı ve yangın çıkardı. Üç dakika sonra taretlerden biri parçalanmıştır. Sonraki iki dakika içinde üç top mermisi güvertede patladı. Kısa süre sonra bir mermi kumanda kulesinde patladı ve geminin ateş idaresinden sorumlu yarbayı ağır yaraladı. Yedi dakika sonra pruva çanaklığının gemiden uçtuğu görüldü. Bataryalarla iletişim de kesilmişti.[107] Queen Elizabeth de isabetler almaktaydı. Top ambarı hasar gördükten sonra vinçler parçalandı ve ön bacada büyük bir delik açıldı.[107] Bu arada, A hattı zırhlılarının ateşe başlamasından on dakika sonra Erenköy güneyindeki dört obüsten oluşan bir batarya ateşini Agamemnon‘a toplamış ve 12.45’te tüm ateşi hedefi üzerine oturtmuştu. Sonraki 25 dakika içinde Agamemnon‘a 12 isabet kaydettiler. Ancak beş mermi borda zırhında patlamış, hasar vermemişti. Diğer yedisi ise zırhlının güvertesinde hasar yaratmıştır. Gemi komutanı bunun üzerine yerinden ayrılarak bir daire çizdi ve yeniden eski yerine geldi.[106]

İlerleyen Fransız hattı tabyalara 9 bin metre yaklaştığında Osmanlı bataryalarının ateşi de en üst noktaya gelmiştir.[106] Bouvet, ağırlıklı olarak Rumeli Mecidiye’den açılan ateş altında, direkleri, bacaları parçalandı ve gemi sancak tarafına yattı.[107] Sekiz isabet alan zırhlının ön tareti devre dışı kalmıştır.[108] Diğer yandan Gaulois ve Charlemange de hasar almaktaydı. Suffren, 14 dakika içinde 14 isabet almıştı ve yangınlar başladı.[107] Yine de saat 13.45’e doğru ateş giderek zayıfladı. Bazı toplar isabet alarak, bir kısmı da arızalanarak görev dışı kalmıştır. Bir kısım top, enkaz altında kalmıştır. Telefon hatlarında kopmalar olduğundan gözetleme ve komuta yerleriyle temasları kesilmişti. Bu durumda top başındaki personel, bir bakıma körleme atış yapıyordu. Bunların bir kısmı gemi dürbünlerinden izlenebiliyordu. Saat 14.00’e doğru ağır topların ateşinde seyrelme görülmekteydi fakat halen şiddetini korumaktadır.[95] Bu durumu izleyen Amiral de Robeck bunun üzerine mayın taramaları, Kepez Burnu ilerisini temizlemek için harekete geçirmiştir.[106] Fakat kısa süre içinde Osmanlı topçu ateşiyle üç mayın tarama ile bir destroyer batmıştır. Bu olay üzerine gemiler geri çekilme emri aldılar.[109] Bu arada Rumeli Mecidiye ateşini Inflexible üzerine toplamıştır. Hemen ardından Anadolu Mecidiye de aynı hedefe döndü. Inflexible, art arda aldığı isabetlerle duman ve ateşler içinde kalarak geri çekilmek zorunda kalmıştır.[109]

Boğaz’ın batı kıyılarında Fransız Gaulois iki isabet almıştır. Kıç güvertesindeki patlama ciddi bir hasar vermemişti. Diğer isabet ise sancak baş omuzlukta su kesiminin üstündeydi. Ancak burada 7 metreden geniş bir yarılma oldu ve gemi su almaya başladı. Olabildiğince hızlı Boğaz’dan ayrılan gemi Bozcaada yakınlarındaki Tavşan Adası’nda batmadan karaya oturtulmuştur. Bu sırada geri dönüş manevrası yapan Bouvet, saat 15.15 gibi Karanlık Liman’da Nusrat’ın atmış olduğu bir mayına çarpmıştır.[108] Daha sonra sancak tarafındaki taret hizasındaki patlamanın, Osmanlı bataryalarının ateşiyle taret cephaneliğinin isabet almasıyla olduğu ileri sürülmüştür. Bu görüş, zırhlının rotasının Nusrat’ın döktüğü mayın hattından geçmediğini ileri sürmektedir.[110] Gemi üç dakika içinde alabora olarak, 710 kişilik mürettebattan 660 kişiyle birlikte batmıştır.[108]

Saat 16.45’ten sonra Anadolu ve Rumeli Mecidiye tabyalarını ateşlerini bu kez Irresistible üzerine topladılar. Bir patlama geminin arka bacasını parçalarken bir mermi de su kesimi altına isabet etmiştir. Durumunu toparlamaya çalışan Irresistible bu kez sancak tarafından bir mayına çarptı. Yedeğe alma olanağı da olmadığından saat 17.50’de boşaltıldı. Gece karanlığı çöktüğünde kurtarılmaya çalışılacak olan gemi bu durumuyla Rumeli Mecidiye Tabyası’ndan yaklaşık 9,1 km. mesafededir.[111] Gemi, özellikle Dardanos bataryasının ateşi altında, yaklaşık olarak saat 19.30’da batmıştır.[111][112]

Irresistible‘nin durumu Amiral de Robeck’in geri çekilme emri vermesine neden olmuştur. Bu arada Ocean zırhlısı Dardanos ve Soğandare bataryalarını yoğun ateş altına alarak çekilmekteydi. Saat 17.30 sıralarında Rumeli Mecidiye’den Ocean‘a üç top mermisi ateşlenmiştir. İlk ikisi kısa düştü ama üçüncüsü geminin dümen tertibatını parçaladı. Rumeli Mecidiye Tabyası, gün içindeki çatışmalarda ağır hasar görmüş, personelden 14 kişi yaşamının yitirirken 24 kişi de yaralanmıştır. Aldığı isabetle Ocean, manevra yapamaz duruma gelmiştir. Yaklaşık olarak 35 dk. sonra, 18.05 gibi Irresistible‘ın 1 mil kadar ilerisinde mayına çarptı. Üç muhrip, ColnJedm ve Chelmer yardım için yanaştı ancak yapılabilecek bir şey yoktu ve gemi, Osmanlı topçusunun iki kıyıdan çapraz ateşi altında 19.30’a kadar tahliye edildi. Gemi, Morto Koyu’na kadar sürüklenmiş, burada saat 22.30 dolaylarında batmıştır.[113]

Gün sonunda savunmanın kaybı, Türk tarafından 79 ölü ve yaralı, Alman tarafında 18 ölü ve yaralıdır. İtilaf Devletlerinin kaybı ise 800 ölüdür.[33]

Batık Haritası

Devamındaki gelişmeler

İtilaf Devletleri

18 Mart Deniz Savaşı’nda Birleşik Filo’nun üç zırhlısı, IrresistibleBouvet ve Ocean mayına çarparak batmıştır. Diğer bir zırhlı Gaulois sürekli su aldığından ancak karaya oturtularak batmaktan kurtarılmıştır. Fransız zırhlısı Suffren, havuza alınması zorunlu olacak derecede ağır hasar görmüştür. Inflexible de ağır hasarlıdır.[114] Buna karşın Filo Komutanı de Robeck, raporunda yeniden taarruz edebilecek durumda olduğun belirtmiştir.[114] Hamilton, Amiral de Robeck’in Amiral Wemyss’e 18 Mart’ta gönderdiği mesajda da batan gemiler hakkında kısa bir bilgi verdikten sonra “Diğer gemilerde bir yaralanma yok ve tahkimatları tahrip ettik.” diye yazdığını belirtmektedir.[115]

Birleşik Krallık’ta Savaş Kurulunun 19 Mart’taki toplantısında da iyimser görüş hakimdi. “Uygun görüldüğü takdirde taarruzun tazelenmesi konusunda amirale müsaade edilmesine” karar verilmiştir. Ayrıca kayıpları kısmen karşılamak üzere 5 muharebe gemisi gönderilecekti.[114] Ancak yine Hamilton’a göre Amiral de Robeck’ten kendisine gelen mesajın son kısmında “Kalelerde ve tahkimatlarda büyük patlamalar meydana getirdik ama, hasar ne derecede, kestirmek zor” diye yazdığını belirtmektedir.[116]

Ancak Ian Hamilton’dan gelen bir telgraf Lord Kitchener’in, deniz harekâtı hakkındaki umudu kırılmıştı. Queen Elizabeth‘de 22 Mart’ta yapılan bir konferansta Amiral de Robeck de Hamilton’un kuvvetleri yardım etmedikçe Birleşik Filo’nun Boğaz’dan geçemeyeceği görüşünde olduğunu açıklamıştır. Amiral Wehmyss de bu görüşe katıldı.[117] Hamilton, Amiral de Robeck’in sözlerini tırnak içinde vermektedir, “Artık kara birliklerinin desteği olmadan Çanakkale Boğazı’nın aşılamayacağına kesinlikle kanaat getirdiğini” söyledi demektedir.[116] Deniz Kuvvetleri Kurmayları arasında de Robeck’in görüşü kısa sürede hakim oldu. Churchill’in Amiral’in görüşünü değiştirmek için sürdürdüğü telgraf trafiği durumu etkilemedi ve 27 Mayıs’ta Amiral de Robeck’e görüşünün kabul edildiği resmen bildirildi.[118] Ancak, 18 Mart’ta uğranılan “…ağır kayıp karşısında, bu teşebbüsten vazgeçilmesi, artık hiç düşünülemezdi.[117] Bu durumda Hamilton kuvvetleriyle Gelibolu Yarımadası’nın işgali, Boğaz’daki tahkimatın ele geçirilmesinden sonra Filo’nun Boğaz’ı geçmesine karar verilmiştir. 18 Mart’tan esas olarak Gelibolu Yarımadası’na çıkarmaların yapıldığı 25 Nisan 1915 tarihine kadar Birleşik Filo Boğaz girişinde mayın tarama çalışmalarına ve kara bombardımanlarına devam etmiştir.[119]

Osmanlı İmparatorluğu

Osmanlı üst komutanlığı önceden de bir kara harekâtı beklentisi taşıyordu. 18 Mart’tan sonra bu beklenti daha da bir güç kazanmıştır. Bu durumda Gelibolu Yarımadası’ndaki kara birliklerini yeniden güçlendirmeye gitmeye karar verilmiştir. Fakat öncelikle halen Eğitim Kurulu Başkanı olarak Türkiye’de çalışmakta olan Alman generali Otto Liman von Sanders Başkomutanlık emriyle 5. Ordu Komutanı olarak atanmıştır.[120]

Çanakkale Boğazı’nın topçu yönünden takviye edilmesi için Barbaros Hayreddin zırhlısından 4 tane 105 mm’lik, Hamidiye‘den 4 tane 120 mm’lik, Turgut Reis ve yine Barbaros Hayreddin‘den 4 tane 280 mm’lik topun karaya yerleştirilmesine karar verilmiştir. Ayrıca tabyalarda yeni düzenlemeler yapılmıştır.[121]

Değerlendirmeler

Çanakkale Savaşı deniz harekâtları’nın, özellikle de 18 Mart Deniz Savaşı’nın 20. yüzyılın deniz savaşlarından belirgin farkları vardır. Bu deniz muharebelerinin en önemlileri hep açık denizde, çok geniş bir alanda yapılmıştı ve hiçbir gözlemci bulunduğu yerden tüm muharebe sahasını gözlemleyememiştir. 18 Mart Deniz Savaşı ise iki kara arasındaki dar bir deniz yolu üzerine, sınırlı manevra olanağı veren bir muharebe alanında yürütülmüştür. Herhangi bir gözlemci, geceleri dahi ışıldakların aydınlattığı kadarıyla tüm savaş alanını gözleyebilmekteydi.[122] Diğer yandan Çanakkale Savaşı deniz harekâtlarının tümü (denizaltı harekâtları hariç) iki deniz gücü arasında değil, esasen bir tarafın savaş filosuyla, karşı tarafın kara topçusu arasında geçen bir dizi çatışmadır.[122] Her ne kadar her şey, 4 mil uzunluğunda ve 1 mil genişliğindeki bir deniz ve çevresindeki sırtlarda gerçekleşiyorsa da, bu su yolunun kaybedilmesi, Osmanlı İmparatorluğu için sadece bir muharebenin değil, savaşın bütün bütün kaybedilmesi olacaktı.[122]

  • 1918 – Karayazı, Narman ve Tekman’ın düşman işgalinden kurtuluşu.
  • 1920 – Osmanlı Meclis-i Mebusanı, İstanbul’un işgali üzerine son toplantısını yaptı ve çalışmalarına ara verme kararı aldı.
  • 1921 – SSCB ile İkinci Polonya Cumhuriyeti arasında Riga Antlaşması imzalandı.
  • 1921 – Moğolistan Halk Ordusu kuruldu.
Moğolistan Halk Ordusu
Монголын Ардын Арми or Монгол Ардын Хувьсгалт Цэрэг’

Ulan Batur’daki ordu karargahında kullanılan sembol.
Kuruluş 18 Mart 1921
Şimdiki hal Moğol Genel Amaçlı Kuvvetler
Lağvediliş 1992 (isim değişikliği)
Karargâh Ulan Batur, Khovd, Çoybalsan,

Moğolistan Halk Ordusu (Moğolca: Монголын Ардын Арми ya da Монгол Ардын Хувьсгалт Цэрэг), 18 Mart 1921’de Sovyet Kızıl Ordusu etkisiyle kurulan Moğolistan Halk Cumhuriyeti’nun silahlı kuvvetleridir. 1920’li yıllardan II. Dünya Savaşı’na kadar Kızıl Ordu’dan sonra ülkedeki ikinci silahlı birlikti.[1]

  • 1925 – ABD’nin üç eyaletini (Missouri, Illinois ve Indiana) etkileyen kasırgada 695 kişi öldü.
  • 1926 – Finike’de meydana gelen 6.9 şiddetindeki depremde, 27 kişi öldü.
  • 1926 – Papa Eftim, Bağımsız Türk Ortodoks Patrikhanesi’ni kurdu.
  • 1937 – Teksas’ın New London kentinde bir okulda meydana gelen doğalgaz patlamasında, çoğunluğu çocuk 300 kişi öldü.
  • 1938 – Meksika, sınırları dahilindeki tüm yabancı petrol şirketlerini millîleştirdi.
  • 1940 – Hitler ve Mussolini, Brenner Geçidi’nde buluştu. İtalya, Almanya’nın yanında savaşa girme kararı aldı. Bundan dört yıl sonra aynı gün, Almanlar Macaristan’ı işgale başladı.
  • 1953 – Balıkesir’in Gönen ilçesinde meydana gelen 7,4 şiddetindeki depremde 265 kişi öldü.
  • 1956 – Fransa, Cezayir’e asker çıkarmaya başladı.
  • 1962 – Cezayir Bağımsızlık Savaşı: Fransa Cezayirli direnişçilerle anlaşmaya vardı.
Cezayir Bağımsızlık Savaşı
الثورة الجزائرية
Tarih 1 Kasım 1954 – 19 Mart 1962
Bölge
Cezayir
Sonuç Cezayir’in bağımsızlığı

  • Askeri çıkmaz[1][2][3][4]
  • FLN siyasi zaferi[5][6]
  • Évian Anlaşmaları
  • Fransız sömürge imparatorluğunun sonu[7][8][9][10][11]
  • Dördüncü Fransız Cumhuriyeti’nin çöküşü
  • Beşinci Cumhuriyeti’n kuruluşu
Taraflar
Cezayir FLN (ALN)
Cezayir MNA
 Fransa Fransa FAF
(1960-61)
 OAS
(1961-62)
Komutanlar ve liderler
Saadi Yacef
Mustapha Benboulaïd  (ölü)
Ferhat Abbas
Houari Boumedienne
Hocine Aït Ahmed
Ahmed Ben Bella
Krim Belkacem
Frantz Fanon
Larbi Ben M’Hidi  (ölü)
Rabah Bitat
Mohamed Boudiaf
Ali La Pointe  (ölü)
Paul Cherrière (1954-55)
Henri Lorillot (1955-56)
Raoul Salan (1956-58)
Jacques Massu (1956-60)
Paul Aussaresses
Maurice Challe (1958-60)
Jean Crepin (1960-61)
Fernand Gambiez (1961)
 Pierre Lagaillarde
 Raoul Salan
 Edmond Jouhaud
 Jean-Jacques Susini
Said Boualam
Güçler
300,000 savaşçı
40,000 sivil
470,000 (1956-1962 tarihleri arası Maksimum)[12]
artı 90,000 Harki
3,000 (OAS)
Kayıplar
152,863  25,600 ölü
65,000 yaralı
100 ölü (OAS)
2,000 tutuklu (OAS)

Cezayir Bağımsızlık Savaşı, Cezayirli Müslüman Araplar ile Avrupalı Cezayirlilerin arasındaki sürtüşmenin, 130 yıllık koloni yönetimine karşı bir isyana dönüşmesiyle başladı. Demokratik Özgürlüklerin Zaferi Hareketi (MTLD) adını alan Cezayir Halk Partisi 1950’de Fransız yönetimine karşı eylemlere başladı. 1952’de önemsiz bir suçtan yargılanan Ferhat Abbas’ın davası yönetimi hedef alan bir propaganda aracına dönüştü. MTLD ve Cezayir Ulema Cemiyeti yöneticileri de Arap devletlerinden destek sağlama çabalarını yoğunlaştırdı.

Messali Hac’ın önderliğinden hoşnut olmayan bir grup gencin oluşturduğu Ulusal Kurtuluş Cephesi’nin (FLN) 1 Kasım 1954’te Betna ve Aures’te başlattığı ayaklanma yoğun bir tutuklama kampanyasına yol açtı. Ertesi yıl Ayn Abid’de ve el-Alia madenlerinde patlak veren ayaklanma, Avrupalılara yönelik bir kıyım hareketine dönüştü; yönetim buna idamlarla karşılık verdi. 1956’da Fransa’da iktidara gelen hükûmetin valiliğe atadığı Robert Lacoste, direnişi zorla bastırma politikasına yöneldi. Ülkenin iç kesimlerinde giderek denetimi sağlayan FLN’nin etkisini kırmak amacıyla Cezayir’e 500 bin kişilik bir Fransız ordusu gönderildi. Bu sırada daha önce silahlı mücadeleye karşı çıkan milliyetçi önderlerin çoğu FLN’ye katılmaya başladılar.

Bağımsızlığına yeni kavuşan Fas ve Tunus’un Cezayir sorununa bir çözüm bulmak amacıyla 1956’da görüşmeye çağırdığı Cezayirli önderlerin yakalanarak hapse atılması, ayaklanmanın daha da genişlemesine neden oldu. Ertesi yıl direnişçiler şiddet eylemlerine başladı. Cezayir’e gönderilen Fransız paraşütçü birlikleri bu girişimleri engelledi ve yoğun işkence uygulaması başladı. Direnişçilerin sızmalarını engellemek amacıyla Cezayir’in Tunus ve Fas sınırına dikenli tel örgüler çekildi. Bu engelin gerisinde kalan 30 bin kişilik Cezayir ordusunun saldırılarını sürdürmesi üzerine, Fransızlar Şubat 1958’de bir Tunus sınır köyünü bombaladı. Bu olay Fransa – Tunus ilişkilerinin gerginleşmesine ve Birleşik Krallık ile ABD’nin ara buluculuk girişimlerine yol açtı.

Nisan 1958’de Tanca’da toplanan Mağrip Birliği Kongresi’nde alınan bir kararla Cezayir Cumhuriyeti Geçici Hükûmeti (GPRA) oluşturuldu. Bu sırada Avrupalı Cezayirlilerin Fransa ile birleşme amacıyla yürüttüğü mücadele de kızıştı. Gerginliğin Fransa’da yol açtığı bunalım sonucunda geniş yetkilerle iktidara gelen Charles de Gaulle, Cezayirli Fransızların baskısına karşın, soruna siyasi bir çözüm bulmaya yöneldi. Arap devletleri ile sosyalist ülkelerden destek gören GPRA ile Mayıs 1961’de resmi görüşmelerin başlamasından sonra, Fransız göçmenlerin kurduğu Gizli Ordu Örgütü (Organisation Armée Secrète, OAS) sivil halka yönelik acımasız şiddet eylemlerine girişti. Altı aylık bir aradan sonra yeniden başlayan görüşmeler 18 Mart 1962’de anlaşmayla sonuçlandı. Geçici bir hükûmetin gözetiminde yapılacak bir referandumda onaylanmak koşuluyla, Cezayir’in bağımsızlığı tanındı. Ayrıca bağımsızlıktan sonra Fransa ile ilişkilerin sürdürülmesi ve Avrupalıların uyruk belirlemede serbest bırakılması öngörüldü. 1 Temmuz 1962’de yapılan referandumda 6 milyon kişi bağımsızlık lehinde, 16 bin kişi aleyhte oy kullandı.

8 yıl süren savaşta 2 milyon köylü toprağını terk etmek zorunda kalırken, 250 bin Müslüman Cezayirli öldü.

Arka fon

Cezayir Milliyetçiliği

Hem Müslüman hem de Avrupalı Cezayirliler II.Dünya Savaşı’na katıldı ve Fransa için savaştı. Cezayirli Müslümanlar tirailleurs olarak hizmet ettiler (bu tür alaylar 1842 gibi erken bir tarihte kuruldu.) ve spahiler; ve Zouaves veya Chasseurs d’Afrique olarak Fransız yerleşimciler. ABD Başkanı Woodrow Wilson’ın 1918 On Dört İlkesinin beşincisi şuydu: “Tüm sömürge iddialarının özgür, açık fikirli ve kesinlikle tarafsız bir şekilde uyarlanması, bu tür egemenlik sorularını belirlerken halkın çıkarlarını belirleyen ilkeye sıkı sıkıya bağlı kalınması. ilgili, unvanı belirlenecek hükümetin hakkaniyetli talepleri ile eşit ağırlığa sahip olmalıdır. ” Oulémas olarak adlandırılan bazı Cezayirli entelektüeller bağımsızlık arzusunu ya da en azından özerklik ve özerkliği beslemeye başladılar.[15]

Bu bağlamda, 20. yüzyılın ilk yarısında Fransızlara karşı direnişe Abdülkadir’in bir torunu öncülük etmiş ve Fransız Komünist Partisi’nin yönetim kurulu üyesidir. 1926’da, aynı zamanda Komünist Parti ve bağlı sendika üyesi Messali Hadj’in, Confédération générale du travail unitaire (CGTU) üyesi olduğu Étoile Nord-Africaine’i (“Kuzey Afrika Yıldızı”) kurdu ve aşağıdakilere katıldı yıl.[16]

Fransız Çinhindi’ni yeni kaybetmiş olan Fransa, Fransız yasalarına göre (bir sömürge yerine) Metropolitan Fransa’nın bir parçası olarak kabul edilen özellikle en eski ve en yakın büyük kolonisinde bir sonraki sömürge savaşını kaybetmemeye kararlıydı.[17]

  • 1965 – İnsanoğlu ilk kez uzayda yürüdü. Sovyet kozmonot Aleksey Leonov, dünyadan 2 bin 177 kilometre yükseklikte, Voskhod-II (Gündoğumu) adlı uzay aracından çıkarak 20 dakika boşlukta kaldı.
  • 1970 – Kamboçya’da Lon Nol, Prens Norodom Sihanouk’u devirdi.
  • 1971 – Peru’nun Yanawayin Gölü yamaçlarında toprak kayması meydana geldi. Gölde oluşan 30 metrelik dalgalar, sahilde bulunan Chungar Madencilik Şirketi (Cia Minera Chungar, SA) kampında 200 madencinin ölümüne neden oldu.
  • 1971 – Mümtaz Soysal, Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı’nca gözaltına alınıp tutuklandı.
  • 1974 – Pakistan’ın devrik Devlet Başkanı Zülfikar Ali Butto, muhaliflerinden birine suikast düzenlettiği iddiasıyla ölüm cezasına çarptırıldı.
  • 1986 – Cumhurbaşkanı Kenan Evren, Ceza İnfaz Yasası’ndaki değişiklikleri onayladı ve 50.000’e yakın hükümlünün tahliye işlemleri başlatıldı.
  • 1989 – Mısır’daki Keops piramidinde, 4400 yıllık bir mumya bulundu.
  • 1990 – Almanya’nın yeniden birleşmesi: Alman Demokratik Cumhuriyeti’nin yaptığı seçimlerden sonra, Alman Demokratik Cumhuriyeti ve Almanya Federal Cumhuriyeti birleşti.
  • 1992 – Güney Afrika Cumhuriyeti’nde siyahlara eşit vatandaşlık hakkı tanıyan, Devlet Başkanı De Klerk tarafından planlanan “Anayasal Reform Tasarısı”, halk oylamasıyla kabul edildi.
  • 1997 – Antonov An-24 tipi bir Rus yolcu uçağının kuyruğu, Türkiye’ye gitmekte olduğu sırada havada koptu. Düşen uçaktaki 50 kişi öldü.
  • 2000 – Suriye ve Türkiye’de yaşayan ve akraba olan 573 aile, iki ülkenin anlaşması sonucu sınırı geçerek bayramlaştılar.
  • 2005 – New York’taki bir camide, Cuma namazını ilk defa bir kadın kıldırdı. 1426 yıllık İslami geleneklere göre bu bir ilk.
  • 2010 – TRT Haber yayına başladı.
TRT Haber
TRT Haber’in 22 Eylül 2020’de kullanmaya başladığı logosu.
Tam adı Türkiye Radyo ve Televizyonu Haber kanalı
Kuruluş 18 Mart 2010 (Normal yayın)
18 Kasım 2013 (HD yayın)
Sahibi Türkiye Radyo Televizyon Kurumu
Haber editörü Kanal Koordinatörü – Yahya Bostan (2017-2021)[2]
Haber Koordinatörü – Mehmet Yeşilkaya (2017-günümüz)
Kanal Koordinatör Yardımcısı – (Dijital Yayınlar) – Sadullah Bora Yıldırım (2019 -günümüz)
Görüntü formatı 576i (16:9 SDTV)
1080i (HDTV)
İzlenme oranı %1.7,Mart 2018()
Slogan “Türkiye’nin Haber Kaynağı”
Ülke  Türkiye
Dili Türkçe
Yayın alanı  Türkiye
İştirakler TRT Radyo Haber
Genel merkez Ankara
Kardeş kanal(lar) TRT 1
TRT 2
TRT 3
TRT World
TRT Spor
TRT Spor Yıldız
TRT Avaz
TRT Çocuk
TRT Belgesel
TRT Müzik
TRT Arabi
TRT Türk
TRT Kurdî
TRT 4K
TRT EBA TV
TBMM TV
Websitesi trthaber.com
İzlenebilirlik
Karasal yayın
Normal anten Tüm Türkiye’de
Uydu yayını
Türksat 4A 11958 V 27500 5/6 (SD)
Türksat 3A 11096 H 30000 5/6 (SD)
11054 V 30000 3/4 (HD)
Azerspace-1/Africasat-1a 11095 H 30000 5/6
Eutelsat 7A 7ºE 10762 V 30000 3/411637 H 30000 5/6 (HD)
Digiturk 33. kanal (HD)
D-Smart 32. kanal (HD)
Türksat TKGS 11. kanal (HD)
522. kanal (SD)
tivibu 33. kanal (HD)
Kablo yayını
Analog KabloTV S 5
KabloTV 55. kanal (HD)
918. kanal (SD)
İnternet televizyonu
trthaber.com trthaber.com/canli-yayin-izle.html

TRT Haber, TRT tarafından 18 Mart 2010 tarihinde TRT 2’nin önceki frekansında yayına başlamasıyla kurulan haber kanalıdır.[1] 18 Kasım 2013 tarihinde logosunu ve stüdyolarını değiştirip eş zamanlı HD yayına geçmiştir.[3]

2019 yılında TRT Haber ve TRT Spor kanallarını bünyesinde barındıran Haber ve Spor Yayınları Daire Başkanlığı kaldırılmış ve yerine TRT Haber Kanal Koordinatörlüğü olarak yayınlarına devam etti. 2018-Kasım 2020 tarihleri arasında Türkiye’nin en çok izlenen haber kanalı oldu.[4]

Birimler

TRT Haber dijitalleşme çalışmalarıyla birlikte organizasyon yapısını değiştirmiştir. Televizyon haberlerinden sorumlu haber koordinatörlüğünün yanında dijital yayınlardan sorumlu kanal koordinatör yardımcılığı kurulmuştur. 30 yıldır yayında olan Telegün (Teletext) servisi de dijital yayınlara bağlıdır.

Haber koordinatörlüğü Yapım, Yayın ve Görsel işlerden sorumlu yardımcılıklara sahiptir. Bu birimlerin altında Yurt haberleri, Dış haberler, Merkez haberler (Ankara), İstanbul ve bölge müdürlükleri örgütlenmiştir.

Ayrıca 2019 yılında örgütlenme yapısındaki güncellemede Özel Haberler Müdürlüğü ihdas edilmiştir.

Haber Koordinatör Yardımcısı (Yapım): Aysun Torun Orhan

Haber Koordinatör Yardımcısı (Yayın): Ümit Çetin

Görsel İşlerden sorumlu Haber Koordinatör Yardımcısı: Kemal Soğukdere

Program Müdürü: Çetin Özay

Merkez Haberler Müdürlüğü: Seval Yılmaztekin

İstanbul Haber Müdürlüğü: İhsan Yılmaz

Yurt Haber Müdürü: Müslim Demircan

Dış Haber Müdürü: Özcan Tikit

Özel Haberler Müdürü: Ahmet Bağçeci

Mali ve İdari İşlerden sorumlu Kanal Koordinatör Yardımcısı: Adnan Albayrak

Programları

Ana madde: TRT Haber tarafından yayınlanan programların listesi

TRT Haber HD

TRT Haber HD, TRT tarafından hizmete sokulan TRT Haber kanalı ile eş zamanlı yayın yapan HD kanalıdır. 18 Kasım 2013’te yeni yayın dönemine başlamasının ardından HD çözünürlükte yayına başlamıştır.[5]

TRT Haber HD, Türksat 3A’da 11054 V 30000 3/4 frekansından, Eutelsat 7A 11637 H 30000 5/6 frekansından, Turkcell TV+’ta 53. kanalda, D-Smart’ta 32. kanalda, Türksat Kablo TV’de 55. kanalda, Tivibu’da 33. kanalda yayın yapmaktadır.

TRT Haber, 28 Kasım 2018 tarihinde HD logosunu kaldırmıştır.

Logolar

  • 2015 – Tunus’un başkenti Tunus’ta Bardo Millî Müzesi saldırısı gerçekleşti.
  • 2018 – Vladimir Putin, yapılan seçimler sonucu Rusya’da %76.69 oy ile 3. kez Devlet Başkanı seçildi.
  • 2020 – Eurovision Şarkı Yarışması koronavirüs pandemisi nedeniyle 2021’e ertelendi.

wikipedia.org 

Ayrıca Kontrol Edin

18 Martta ölenler

Ölümler 235 – Alexander Severus, Roma imparatoru (d. 208) 978 – Edward, 975 yılından öldürüldüğü 978 yılına kadar İngiltere Kralı …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


Seç ve dinle