Tarihte 17 Mart

17 Mart, Tarihte Bugün Miladi takvime göre yılın 76. günü.

Şubat – Mart – Nisan
1 2 3 4 5 6 7
8 9 10 11 12 13 14
15 16 17 18 19 20 21
22 23 24 25 26 27 28
29 30 31

Olaylar

  • 1756 – İrlanda’nın koruyucu azizlerinden, Aziz Patrick’in (385-461) adına kutlanan bir festival olan Aziz Patrick Günü, ilk kez New York’ta da kutlandı.
  • 1776 – Amerikan Devrimi: George Washington ve Henry Knox’un kente bakan tepelere topçu birliklerini konuşlandırmasının ardından İngiliz güçleri, Boston’u terk etmek zorunda kaldı.
  • 1816 – 38 tonluk ‘Elise’ adlı buharlı tekne, kaptan Pierre Andriel yönetiminde, Manş Denizi’ni aşan ilk buharlı tekne oldu.
  • 1845 – Küçük paketlerde kullanılan lastik bandın patenti alındı.
  • 1861 – İtalya, ulusal birliğini kurdu.
İtalya’nın birleşmesi
Sonuç • 1820 Devrimleri
• 1830 Devrimleri
• İtalyan Devletleri’nde 1848 devrimleri
• Birinci İtalyan Bağımsızlık Savaşı
• İkinci İtalyan Bağımsızlık Savaşı
• Binlerin seferi
• İtalya Krallığı’nın kurulması
• Üçüncü İtalyan Bağımsızlık Savaşı
• Roma’nın Ele Geçirilmesi

• Roma, İtalya Krallığı’nın başkenti oldu.

İtalya’nın birleşmesi (İtalyanca: Risorgimento; diriliş veya yeniden doğuş), 19. yüzyılda İtalya yarımadasında bulunan birçok devleti toplayıp, tek bir devlet olan İtalya Krallığı’na dönüştürmeye çalışan politik ve sosyal harekettir. Bu dönemin başlangıcı ve sonu için kesin tarihler üzerinde bir uzlaşma olmamasına rağmen, birçok bilim adamına göre süreç 1815’te Viyana Kongresi’yle ve Napolyon’un hükümdarlığının son bulmasıyla başladı ve 1871’de Roma’nın İtalya Krallığı’nın başkenti olmasıyla son buldu. Bazı terre irredente’ler sürecin İtalya Krallığı’nın I. Dünya Savaşı sonrası Saint-Germain Antlaşması’nın imzalanmasıyla sona erdiğine inanır. Bazı milliyetçilere göre birleşmenin sonlanması 3 Kasım 1918’de Villa Giusti Ateşkesi olduğunu söyler.

Arka plan

Ostrogot Krallığı
Dante Alighieri

Batı Roma İmparatorluğu’nun çöküşünden sonra Roma İmparatorluğu’nun ili olan İtalya, Ostrogot Krallığı altında birleşik olarak kaldı ve Lombard Krallığı’nda ve Bizans İmparatorluğu’nda iddialı bir duruş sergiledi. Bizans İmparatorluğu’nun kriz döneminde ve çöküşünde İtalya, kademeli olarak şehir-devlet sistemine geçti. Bu sistem Rönesans’a kadar sürdü ama sonra Erken Modern Dönem’de modern ulus devlet sisteminin yükselmesiyle bu sistem bozulmaya başladı. İtalya, Papalık Devleti dahil, büyük devletler arasındaki – özellikle Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu (sonrasında Avusturya) ve Fransa- ele geçirilmek istenen yer olmuştur. 1300’ler ile 1500’ler arasında İtalyan yazarlar, Dante Alighieri, Francesco Petrarca, Boccaccio, Niccolò Machiavelli ve Francesco Guicciardini gibi yazarlar, yabancı devletlerin hakimiyetine karşı görüşlerini yazmışlardır. Mesela, Petrarca’nın Italia Mia eserinde “İtalyan kalplerinde antik kahramanlık henüz ölü değil” belirtilmiştir. Italia Mia‘nın dört cümlesi Niccolò Machiavelli’nin İtalya’yı “barbarlardan kurtararak” birleştirmesini sağlayacak politik lider gösteren The Prince adlıeserinde yer almıştır. Bazı tarihçiler ve bilim adamları İtalya’da bulunan ülkelerin, yabancı hakimiyetine karşı İtalya Birliği’nin kurulması veya [[Cosimo de’ Medici99 ve Lorenzo de’ Medici’nin dış politikalarının ulusal birliğinin müjdecisi olarak yorumlarlar.

İtalyan ulusal kimlik duygusu Gian Rinaldo Carli’nin 1764’te yazılan Della Patria degli Italiani adlı eserinde yansıtılmıştır. Aynı zamanda eserin en çok anlatılan bölümünde bir yabancı Milano’da bir kafeye girer ve orada oturanlara yabancı veya Milanolu olmadığını söyler. Karşısındakiler de ‘Peki sen nesin?’ diye sorduklarında ‘Ben bir İtalyanım.’ der. Milliyetçilik, 19. yüzyılın başlarında İtalya’da -Avrupa’nın çoğunda olduğu gibi- Napolyon’un egemenliği altına düştüğünde artmıştır.

Napolyon’un saltanatı çökmeye başladığında, Napolyon’un yerleştirdiği diğer, tahtlarını korumak için milliyetçi duyguları besleyerek olabilecek devrimlerin altyapısını hazırladı. Bu hükümdarların arasında İtalya’nın valileri Eugène de Beauharnais ve Napoli kralı, Joachim Murat da vardı. De Beauharnais, İtalya Krallığı’na girmek için Avusturya’nın onayını almaya çalıştı. 30 Mart 1815’te Joachim Murat, Avusturyalı isyancılara karşı İtalyanların silahlanmalarını söyleyen Rimini Bildirgesi’ni yayınladı. Bu dönemin bir diğer önemli figürü, Napolyon İtalya Cumhuriyeti (1802-1805) başkan yardımcısı ve ölümünden kısa bir süre sonra İtalyan Risorgimento’ya yol açacak İtalyan birleşmesi için idealleri tutarlı destekçisi olarak hizmet veren, Francesco Melzi d’Eril’di. Napolyon Fransası’nın yıkılışından sonra Viyana Kongresi, Avrupa haritasını yeniden çizmek için toplandı. İtalya’da, kongre Napolyon öncesi bağımsız uydu devletleri, direkt olarak yönetilen veya büyük Avrupa devletlerince (özellikle Avusturya’nın) üzerinde büyük etkisi bulunan ülkeleri yeniden düzenledi.

İtalya’nın birleşmesi.

Aynı zamanda, İtalyan birleşmesi, doğrudan bugünkü İtalya’da ağırlıklı olarak İtalyanca konuşulan kuzeydoğu bölümünü kontrol ve bununla birlikte birleşmesine karşı en güçlü kuvvet olan Avusturya İmparatorluğu ve Habsburglara karşı yürütülecek bir mücadele olarak algılanmaktadır. Avusturya İmparatorluğu şiddetle İtalyan yarımadasında artan milliyetçi duyguları, Habsburgların diğer etki alanlarında olduğu gibi bastırdı. Avusturyalı diplomat Klemens von Metternich -Viyana Kongresi’nde etkili bir diplomattı- İtalya kelimesinin “coğrafi bir ifade”den başka bir şey olmadığını söylemiştir.

Sanat ve edebiyatta milliyetçi akımdan nasibini almıştı; Vittorio Alfieri ve Niccolo Tommaseo İtalyan milliyetçiliğinin edebiyat alanındaki önemli temsilcileri olarak görülürler ama en ünlü milliyetçi eser Alessandro Manzoni’nin I promessi sposi (Nişanlı)adlı eseridir. Eser Avusturya egemenliğini alegorik olarak, inceden örtülü bir şekilde eleştirir. Roman 1827’de basıldı ve ilerleyen yıllarda revize edilerek basılmaya devam edildi. Eserin 1840’taki sıradan halinde dili Toskana lehçesiyle yazılmıştır. Bunun sebebi bilinçli olarak dilin öğrenilmesini ve herkes tarafından konuşulmasını sağlamaktı.

Birleşmeye destek verenler aynı zamanda Kutsal Makam’la karşı karşıya gelmiş oldular. Dönemin papası IX. Pius, gücünü kullanmaya çekindi; çünkü gücünün kullanılması İtalyan Katoliklerin atılması demekti.

Yarımadada bir devlet kurulmasına destek verenler bile nasıl bir devletin kurulacağına dair bir düşünce birliği sağlayamamışlardı. Vincenzo Gioberti -Piedmontlu papaz- Papa’nın liderliği altında bir İtalyan konfederasyonu kurulmasını önerdi. Kitabında, Papalık ile Risogrimento arasında bağlantılar kurdu. Carlo Catteneo, İtalya’nın birleşmesinin bir konfederasyon şeklinde olmasını desteklerken aynı zamanda Cesare Balbo Piedmont’tan ayrılan devletler tarafından bir konfederasyon kurulmasını önerdi.

  • 1891 – Ahmed İhsan Tokgöz, Servet-i Fünûn dergisini kurdu.
Ahmet İhsan Tokgöz
1. Türkiye Millî Olimpiyat Komitesi Başkanı
Görev süresi
1908-1921
Yerine gelen Hasip Bayındırlıoğlu
Türkiye Büyük Millet Meclisi
4., 5. ve 6. Dönem Milletvekili
Görev süresi
15 Haziran 1931 – 15 Ocak 1943
Seçim bölgesi 1931 – Ordu
1935 – Ordu
1939 – Ordu
Kişisel bilgiler
Doğum Ahmed İhsan
1868
Erzurum, Osmanlı İmparatorluğu
Ölüm 28 Aralık 1942 (74 yaşında)
Değirmendere, Türkiye
Partisi Cumhuriyet Halk Partisi
Mesleği Bürokrat, siyasetçi, çevirmen, yazar

Ahmet İhsan Tokgöz (1868, Erzurum – 28 Aralık 1942, Değirmendere), Türk gazeteci, tercüman, matbaacı, yayımcı, siyasetçi ve spor yöneticisi.

Türk matbuât tarihinin en uzun süreli dergilerinden olan Servet-i Fünûn‘un kurucusudur. Jules Verne’i Türkiye’de ilk tanıtan yazar olması sebebiyle “Jules Verne mütercimi” adıyla ün kazanmıştır. Avrupa’daki matbaa teknolojilerinin Osmanlı İmparatorluğu’na getirilmesine, Türk matbaacılığının modernleşmesine öncülük etmiştir. TBMM IV. V. ve VI. dönem Ordu milletvekilidir.

Yaşamı

1868 yılında Erzurum’da doğdu. Aslen Kastamonu’nun Taşköprü kazasındandı. Babası, Osmanlı İmparatorluğu’nda defterdarlık ve muhasebecilik görevlerinde bulunmuş Ahmet Halit Bey’dir. Babasının Erzurum, Priştine, İşkodra, Kastamonu, İstanbul, Şam, Ankara ve Bursa’da defterdarlık yapması nedeniyle çocukluğu farklı şehirlerde geçti. Şam Askerî Rüştiyesi’nde Arapça ve Fransızca öğrenmeye başladı, ardından babasının Ankara defterdarlığı yaptığı dönemde onunla birlikte Ankara’ya gitti. O sırada Ankara’da sürgünde bulunan, babasının yakın arkadaşı Agâh Efendi’den ders alarak Fransızcasını ilerletti. Agâh Efendi’nin evinde Jules Verne’in onu çok etkileyen romanları ile tanıştı. Ortaöğrenimini Şam Askeri Rüşdiyesi ve Üsküdar İdadisi’nde tamamladı.

1881’de Mülkiye Mektebi’ne girdi. Bu okulda edebiyat hocası Recaizade Mahmut Ekrem’in yenilik, inkilapçılık, modernlik ve Batılılaşma hakkındaki fikirlerinden etkilendi. Okul yıllarında Fransızcadan çeviriler yaptı. İlk çevirisi, Bir Serseri adıyla çevirdiği, Etien Enol ve Lui Judimi’nin Vagabond adlı romanıdır. Kitabı, Asır Kütüphanesi sahibi Kirkor Faik Kayseryan eliyle yayımladı (1884). Ardından Jules Vernes eserlerini çevirmeye başladı ve okulda Mütercim İhsan olarak tanındı.

Jules Vernes çevirileri

Seksen Günde Devriâlem romanı Türkçeye çevirdiği ilk Jules Vernes romanı idi. Bu eseri 1888 yılında formalar halinde yayımladıktan sonra Jules Verne’nin Esrarlı Ada adlı bir diğer bilimkurgu romanını da Türkçeye çevirerek yayımladı. Seksen Günde Devr-i Âlem ve Esrarlı Ada beklenenden fazla ilgi görünce romanların Paris’teki yayımcısı Hetzel Yayınevi ile iletişime geçti; eserin orijinalinde kullanılmış olan resimler yayınevi tarafından şimşir kalıplardan galvanolar şeklinde gönderildi ve böylece Verne’nin Denizler Altında Seyahat romanını resimli olarak bastı.[6] Arakel Kitabhânesi’nin siparişi üzerine Kaptan Grant’ın Çocukları’nı çevirdi.

Ahmet İhsan, Jules Vernes’in toplam 12 eserini çevirmiş, Jules Vernes dışında ve Georges Ohnet, André Theuriet Octave Feuillet, Eugène Sue Emile Richbourg, Paul de Kock, Xavier de Montepin, François Coppée, Alphonse Daudet, Roland Dorgéles ve Paul Bourget gibi dönemin çok okunan yazarlarının eserlerini Türkçeye çevirmiştir.

Ümran dergisi

1887’de Mülkiye Mektebi’nden mezun oldu ve Hariciye Nezareti Tercüme Kalemi’nde Fransızca mütercimliğine atandı. Altı ay sonra Tophane Müşirliği’ne geçti. Burada memuriyeti devam ederken Maarif Nezareti’nden izin alıp Ümran dergisini kurdu. İlk sayısı 3 Ekim 1887 tarihinde çıkan dergi 15 günde bir yayımlandı. Yazar, 19 Mayıs 1885’te Moskova’dan başlayıp 2 Ağustos 1885’te Vladivostok kentinden sonlanan hayali bir seyahati derginin 1-19 sayıları arasında 17 mektup olarak Asya-yı Şarkiye Seyahâti adıyla tefrika etti.Tophane Meclis-i Harbiye Dairesi’nin gazeteciliği ya da Tophane’deki işini bırakmasını söylemesi üzerine resmî görevini bıraktı. Devrin hükûmeti bütün dergilerin ruhsatlarını iptal edince Ümran 29. sayısında kapandı.

Ahmet İhsan Matbaası

Ahmed İhsan ve Şürekası Matbaası’nın 1912 tarihli tanıtım kataloğunda yayımlanan mücellidhane (solda) ve hurufat makineleri (sağda) dairesinden manzaralar.

Ümran dergisi kapandıktan sonra yayıncılığa devam etmek isteyen Ahmet İhsan, matbaa kurmak için gerekli sermayeyi biriktirmek üzere tercüme faaliyetlerine devam etti. Bir süre Nikolaidis Efendi tarafından çıkarılan Servet gazetesinde tercüman olarak çalıştı. 1891’de Âlem Matbaası”na ortak oldu. Matbaa, birçok defa isim değiştirdikten sonra Ahmed İhsan Matbaası adını aldı. Ahmet İhsan, matbaacılık hayatı boyunca 63 eser yayımladı ve bu eserlerin 49’unu kendi matbaasında bastı.

Ahmet İhsan, Avrupa’daki matbaacılık tekniklerini öğrenmek için 1891 yılının Mayıs ayında Avrupa’ya bir inceleme gezisine çıktı. Dört ay süren seyahatine ait izlenimlerini Avrupa’da Ne Gördüm adlı kitapta anlattı. Dönüşte matbaasını ülkedeki çinkografi ve klişehaneye sahip ilk Türk matbaası haline getirdi. Matbaacılık alanına katkılarından ötürü kendisine II. Meşrutiyet’te Maarif Nişanı verildi.

Matbaasında bastığı İstanbul manzaralı resimler, Osmanlı matbaacılığında rastlanan ilk resimli yayınlar arasındadır.

Servet-i Fünûn

Ahmet İhsan, 1891’de haftalık bir gazete kurma imtiyazı almak için uğraşmış ancak otuz yaşın altında olduğu için kendisine ruhsat verilmemiştir. Bu nedenle Servet gazetesinin sahibi Nikolaidis Efendi ile anlaşarak, çıkarmak istediği dergi bu gazetenin haftalık ilâvesiymiş gibi başvurdu ve gerekli izinleri aldı. Böylece 27 Mart 1891’de Servet-i Fünûn adıyla yeni bir mecmua çıkarmaya başladı.

Dergi başta 1895 yılına kadar resimli bir fen dergisi idi. Ahmet İhsan, 1895’ten itibaren hocası Recaizade Mahmud Ekrem’in tavsiyeleri ile edebiyata daha fazla yer verdi; 1896’da 256. sayıdan itibaren Tevfik Fikret’i yazı işleri müdürlüğüne getirdi. Böylece Servet-i Fünûn Türk edebiyatını yenilemek isteyen Edebiyat-ı Cedide akımının eserleri için bir mahfil haline geldi.

1901’de Tevfik Fikret’in ayrılmasından sonra Hüseyin Cahit’ın yönetiminde devam eden dergi bir jurnal sonucu 1901’de bir buçuk ay kapalı kaldı. Yayın yasağından sonra Ahmet İhsan dergiyi edebi havadan uzaklaştırdı; Servet-i Fünûn yine fen, tıp ve teknoloji alanında yazıların yer aldığı bol resimli bir magazin dergisi haline geldi. Derginin estetik tasarımı, çıkan haberler ve eklenen fotoğraflar ağırlıkla Ahmet İhsan tarafından seçildi. Ahmet İhsan’ın kendisi de çok çeşitli konular hakkında yazılar yayımladı.

1908’de İkinci Meşrutiyet’in ilanıyla Ahmet İhsan Servet-i Fünûn‘u günlük olarak çıkarmaya başladı. 1909 yılında 31 Mart Vakası ile II. Abdülhamid tahttan indirilip İttihat ve Terakki yönetimi başa gelince dergisini tekrar eski haftalık durumuna çevirdi. Servet-i Fünûn, 1909’da yeniden edebî bir dergi halini aldı. Fecr-i Ati akımından genç yazarlar dergide yazdı.

Servet-i Fünûn 1914 yılından itibaren üç yıl süreyle günlük gazete olarak yayımlandı. Ahmet İhsan, bu dönemde bir yandan da Abdullah Zühdi ile Le Soir adlı Fransızca bir gazete çıkardı. Ahmed İhsan’ın rahatsızlanması ve tedavi olmak için 1917’de İsviçre’ye gitmesiyle Servet-i Fünûn yayımına dört yıl ara verdi.

Ahmet İhsan dergiyi 1924’te daha çok bir magazin dergisi şeklinde yeniden çıkarmaya başladı. 1928’de Harf Devrimi ile birlikte derginin adını Servet-i Fünûn Uyanış olarak değiştirdi. Ahmet İhsan’ın ölümünden sonra yayımlanmaya bir süre daha devam eden dergi, II. Abdülhamid devrinde kapatıldığı 43 gün ve Mütareke döneminde kapalı olduğu dört yıl hariç devamlı olarak kırk beş sene yayımlanmış ve 2464 sayı çıkmıştır.

Romanları

Ahmet İhsan, Servet-i Fünûn‘da muhtelif konularda yazılar yayımlamasının yanı sıra Ülfet ve Haver başlıklı iki de roman yazmış; bu eserleri Servet-i Fünûn‘da 1891 ve 1892 yıllarında tefrika etmiştir. 1893 yılında kitap olarak basılan Ülfet, fakirlikten kurtulmak için yaşlı ve zengin bir tüccara cariye olarak satılmayı tercih eden ve kocasının yeğenine aşık olup bir sürü felakete sebep olan genç ve güzel bir kadının öyküsüdür. Romanın kahramanı Ülfet, Halid Ziya Uşaklıgil’in Aşk-ı Memnu romanındaki Bihter karakterinin öncülüdür. Haver romanında ise çocuksuz evlilik ve tek-eşli/çok eşli evlilik ana temaları işlenir.

Diğer faaliyetleri

Ahmed İhsan Bey (1912)

Ahmet İhsan matbaacılık faaliyetleri dışında Ahırkapı Kereste Fabrikası’nda yöneticilik (1900-1901), Yüksek Ticaret Mektebi’nde Coğrafya öğretmenliği (1909-1917), Beyoğlu 6. Daire Belediye Müdürlüğü (1911-1913) de yaptı. Belediye müdürlüğünü İttihat ve Terakki yönetiminin baskıları ve belediyeleri merkeze bağımlı hale getirme istekleri yüzünden bıraktı.

1908’de Osmanlı Millî Olimpiyat Cemiyeti adıyla kurulan Türkiye Millî Olimpiyat Komitesi’nin ilk başkanı oldu. Osmanlı Devleti, onun başkanlığı döneminde Uluslararası Olimpiyat Komitesi’ne 1911’de resmen üye oldu. Ahmet İhsan, başkanlık görevini 1921’e kadar sürdürdü.

Millî Mücadele yılları

Mütareke döneminde İstanbul’da Piyer Loti Cemiyeti adlı cemiyetin kurucuları arasında yer aldı (1919). Millî Mücadele sırasında oturduğu Değirmendere’de Hâzım Çarıklı grubu ile yer altı mukavemet faaliyetini sürdürdü (1920).[2] Tutuklanacağını haber alınca Avusturya’ya kaçtı; bir haber ajansı kurarak.Almanya ve Avusturya’daki basın organlarında Anadolu harekâtı haberlerini yayımlattı.

Lozan Barış Konferansı’nın ikinci dönem görüşmelerine TBMM Almanya-Avusturya basın temsilcisi olarak katıldı. 1922-1938’de Cemiyet-i Akvâm’da Türkiye’yi temsil etti.

Milletvekilliği

Ahmet İhsan, Tokgözoğlu Saraç Abdurrahman Ağa ailesine mensup olduğu için Soyadı Kanunu’ndan sonra.”Tokgöz” soyadını aldı. 1931, 1935 ve 1939 Türkiye Genel Seçimleri’nde Cumhuriyet Halk Partisi’nden milletvekili adayı oldu. TBMM IV. V. ve VI. Dönem Ordu milletvekili olarak görev yaptı.

Ölümü

Ömrünün son yıllarını Değirmendere’de geçirdi ve 28 Aralık 1942’de buradaki evinde öldü. Vasiyeti üzerine aynı yerde Garipler Mezarlığı’na defnedildi.

Eserleri

  • Matbuât Hatıraları (Hatırat: İlk olarak Osmanlıca yayımlandı, daha sonra Servet-i Fünûn”da (Yeniden Uyanış) Latin harfleriyle yayımlandı, 1931’de kitap olarak neşredildi, ikinci defa yayına hazırlayan kişi Alpay Kabacalı idi, son olarak 2021’de Necati Tonga tarafından yayına hazırlandı.)
  • Avrupa’da Ne Gördüm (Gezi Yazısı)
  • Haver (Roman)
  • Ülfet (Roman)
Derginin 24 Aralık 1908 tarihli nüshası

Servet-i Fünûn (Osmanlı Türkçesi: ثروت فنون), Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye’de 1891-1944 yılları arasında yayımlanan sanat ve edebiyat dergisidir. Edebiyât-ı Cedîde topluluğunun yayın organı olan dergi Türk basın tarihinin en uzun süreli ve en etkili dergileri arasındadır. Basım tekniği ve içeriğiyle ön plana çıkan dergi, Türk edebiyatına birçok yeni isim kazandırdı ve Edebiyât-ı Cedîde sonrasında Fecr-i Âtî ve Millî Edebiyat hareketi ile Yedi Meşaleciler topluluğunun yayın organı işlevini 25 Mayıs 1944 tarihine kadar sürdürdü.

2019’da TÜBİTAK destekli Boğaziçi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü projesiyle derginin 256. sayısı (1896) ile 553. sayısı (1901) arasındaki neşriyat çözümlenerek kategorize edilmiş şekilde dijital ortama aktarıldı.

Hakkında

Ocak 1920 tarihli Spor Âlemi dergisinde Servet-i Fünun dergisi sahibi Ahmet İhsan Bey

Servet-i Fünûn Dimitris Nikolaidis’in yayımladığı Servet’in ilâve yayını olarak 27 Mart 1891 tarihinde Ahmet İhsan Tokgöz tarafından neşredildi. Tokgöz dergiyi ilk olarak günlük olarak çıkartmakta idi ve başlangıçta dergide ağırlıkla fennî konulara yer veriliyordu, sonrasında dergi haftalık olarak yayımlanmaya başladı ve asıl işlevini kazandıracak edebi konulara yer vermeye başladı. Bu ilk sayıların müellifleri arasında Ahmed Râsim, Nâbizâde Nâzım, Mahmud Sâdık, Ali Ferruh, Emrullah Efendi ve Besim Ömer gibi isimler bulunuyordu. İki yıl sonra Halid Ziya’nın hikâyeleri burada tefrika edilmeye başlandı. Bu aralıkta Alexandre Dumas, Alphonse Daudet, François Coppée, Théodore de Banville, Jules Verne ve Paul Bourget gibi Avrupalı yazarlardan tercümelere yer verilmeye başlandı. Dergi 1895’e kadar güncel olaylar ve magazin konuları dahil hem fennî hem de edebî konulara ağırlık verdi. Bu tarih sonrasında derginin adıyla anılır bir edebi hareketi doğdu. Kafiye ideali konusunda Recâizâde Mahmud Ekrem ile Musavver Ma‘lûmât başyazarı Mehmed Tâhir arasında vuku bulan edebi çatışma sonrasında Recâizâde’nin edebi tenkitlerini öğrencisi Tokgöz’ün çıkardığı Servet-i Fünûn‘da yayımlamaya başlamasıyla derginin popülerliği arttı ve dergide yeni bir edebi anlayış cereyan etti ve bu yeni edebi anlayışa dahil olmak isteyen genç yazarlar dergi etrafında toplandı. Tevfik Fikret’in dergide yazı işleri müdürlüği görevine gelmesiyle de yeni edebiyat çehresi güçlendi. 265. sayı itibarıyla (1896) tam manasıyla edebi bir dergi niteliğene kavuşan Servet-i Fünûn, asli kimliğini de böylece kazanmış oldu.

Dergiyle bir kimlik kazanan Edebiyât-ı Cedîde topluluğundan Cenap Şahabettin, Mehmet Rauf, Ali Ekrem, İsmâil Safâ, Hüseyin Sîret, Hüseyin Cahit, Hüseyin Suad, Ahmed Şuayb, Menemenlizâde Mehmed Tâhir, Ahmet Reşit, Süleyman Nesib, Faik Âli, Celâl Sâhir, Süleyman Nazif, Ahmed Hikmet ve Ahmed Kemal gibi isimler dergide yazı şiirler yayımladı.

Servet-i Fünûn‘da “Sanat sanat içindir” görüşünde olan derginin genç yazarları Tanzimat edebiyatına bir reddiye hareketi yaratmışlardı ve ağırlıkla Fransız edebiyatından etkilenmişlerdi. Döneminin diğer dergilerine göre oldukça güçlü bir kadroya sahip olan Servet-i Fünûn‘da yeni şiir ve hikâye dışında roman, edebî eleştiri ve tercümeler zamanla daha fazla yer almaya başladı. Eski-yeni çatışmasının taraflarından olan dergi savunduğu yeni edebi cereyanla muhtelif eleştirilere de uğradı. Ahmed Midhat derginin yazarlarını bozgunculukla (dekadanlıkla) suçlarken bu tartışmaya sonrasında Tevfik Fikret, H. Nâzım ve Ali Ekrem de katıldı; nihayetide Ahmed Midhat “Teslîm-i Hakîkat” başlıklı bir yazı kaleme alarak yanlış anlaşıldığını ifade etti.

Tevfik Fikret’in dergiden ayrılmasıyla dergi yönetimine Hüseyin Cahit geçti ancak onun Fransızcadan çevirdiği “Edebiyat ve Hukuk” adlı makalesi (XX, no. 517, 3 Teşrînievvel 1317) jurnale uğrayınca dergi bir buçuk ay kapatıldı. Derginin edebi yönünün yeniden canlanması ise II. Meşrutiyet sonrasında oldu. 1914 sonrasında üç yıl günlük gazete formatını aldı ve 914 sayı çıktı ve I. Dünya Savaşı sonrasında Ahmet İhsan’ın sağlık sorunlarının da etkisiyle dergi dört yıl yayımlanmadı. 1924 sonrasında Cumhuriyet döneminde edebi kimliğini devam ettirdi ve devrin milliyetçi yazar ve kadrolarını bünyesine çekti.

Servet-i Fünûn Uyanış

1928’de Harf Devrimi gerçekleşince dergi, Servet-i Fünûn-Uyanış adını aldı ve müdürlüğünü Halit Fahri Ozansoy üstlendi. Bu tarih sonrasında dergi Türk edebiyatında 1930-1940 kuşağının yetişmesinde (Cahit Sıtkı Tarancı, Ziya Osman Saba, Burhan Arpad, Halikarnas Balıkçısı, Selâhattin Enis Atabeyoğlu, Sabahattin Kudret Aksal, Samim Kocagöz, Cahit Külebi, Ahmet Muhip Dıranas vd.) mahfil niteliği görecekti. 1940’ta aylık 500 nüsha satıldığı kaydedilmiştir.

Hasan İzzettin Dinamo, anılarında, tarih vermeksizin, “Çavdar ya da Çavdarlı” biçiminde andığı birisinin dergiye ortak olduğunu yazar. Kişi, birkaç bin lira yatırdıktan sonra bütün sanatçı kadrosunu dergi bünyesinden uzaklaştırır. Zamanla derginin satışı azalır ve Çavdar ya da Çavdarlı aksi yönde çaba göstermez. Böylece para biter ve dergi kapanır.

25 Mayıs 1944’te çıkan 2461. sayı ile derginin yayın hayatı son buldu.

  • 1901 – Van Gogh’un resimleri Paris’te Bernheim-Jeune galerisinde sergilenmeye başladı. 1890’da intihar eden sanatçı, yaşamı boyunca sadece bir tane resim satabilmişti.
  • 1915 – Çanakkale Savaşı: Kraliyet Donanması Komutanı Amiral Sackville Carden, görevinden ayrıldı.
  • 1920 – İngilizler, Eskişehir ve Afyon’dan çekildiler.
  • 1921 – Londra’da ilk doğum kontrol kliniği açıldı. Kliniğe başvuranlara, düşük ücretle korunma araç gereçleri verildi.
  • 1926 – “Demir Sanayinin Tesisine Dair Kanun” TBMM’de kabul edildi.
  • 1927 – İtalya’da müzmin bekarların ağır vergi ödemeleri için kanun çıkarıldı.
  • 1941 – Alman denizaltı kaptanı Otto Kretschmer’in denizaltısı batırıldı ve esir alındı.
  • 1944 – Varlık Vergisi’nin tasfiyesine ilişkin yasa yürürlüğe girdi.
  • 1948 – Belçika, Fransa, Hollanda, Birleşik Krallık ve Lüksemburg arasında, 50 yıl süreli Brüksel Antlaşması imzalandı ve Batı Avrupa Birliği kuruldu.

Batı Avrupa Birliği

Batı Avrupa Birliği
Western European Union
Union de l’Europe Occidentale
Batı Avrupa Birliği bayrağı
Batı Avrupa Birliği bayrağı
Batı Avrupa Birliği haritası

██ Üye ülkeler ██ Ortak üyeler
██ Gözlemciler ██ Ortak iş birliği
Üyelik 10 üye ülke
6 ortak üye
5 gözlemci ülke
7 ortak iş birliği ülkesi
Kuruluş
– imzlanma
Brüksel Antlaşması (Batı Birliği adıyla)
– 17 Mart 1948.
Londra ve Paris Konferansları 21 Ekim 1954.
Lizbon Antlaşması 1 Aralık 2009.
Yıkılış 30 Haziran 2011.

Batı Avrupa Birliği ya da kısaca BAB (İngilizce: Western European UnionWEU; Fransızca: Union de l’Europe OccidentaleUEO), yarı etkin bir Avrupa güvenlik ve savunma örgütüdür. 17 Mart 1948 tarihinde imzalanan Brüksel Antlaşması’yla birlikte Batı Birliği adıyla kurulmuş kurulmuş ve 1954 yılında İtalya ile Batı Almanya’nın katılımlarıyla Batı Avrupa Birliği adını almıştır. Batı Avrupa Birliğinin genel merkezi Brüksel’dedir. Günümüzde başka bir uluslararası örgüt olan Avrupa Birliği ile karıştırılmamalıdır. Lizbon Antlaşmasının yürürlüğe girmesiyle işlevsiz kalmış ve 30 Haziran 2011 tarihinde Avrupa Birliği ile birleştirilmiştir.

Brüksel Antlaşması

Brüksel Antlaşması 17 Mart 1948 tarihinde Birleşik Krallık, Fransa, Belçika, Lüksemburg ve Hollanda’nın katılımlarıyla imzalanmıştır. Antlaşmanın ekonomik, kültürel ve toplumsal alanlarda da iş birliği ilkelerini içeren hükûmetler arası karşılıklı bir savunma antlaşması olması öngörülmüştür. Avrupa Savunma Birliği Antlaşması’nın Fransız Parlamentosunda reddedilmesi üzerine, İtalya ve o zamanki Batı Almanya’nın da katılımlarıyla bu birliğin kurulması kararlaştırılmıştır. Katılımcı ülkeler üç temel amaçlarını metnin önsözünde şöyle belirtmişlerdir:

  • Avrupa’nın ekonomik bakımdan iyileşmesi için Batı Avrupa’da sağlam temeller oluşturmak;
  • Birliktelik oluşturmak ve Avrupa’da sürekli entegrasyonu özendirmek
  • Herhangi bir saldırı durumunda üyeler arası yardımlaşma sağlamak

Brüksel’de yapılan görüşmeler genel olarak kültürel ve toplumsal başlıkları ele almış ve daha çok bir danışma konseyi oluşturulması amaçlanmıştır. Bunun yapılmasının arkasındaki neden Batı Avrupa ülkeleri arasında her alanda iş birliği sağlayarak Komünizm’in durdurulması konusunda bir önlem almaktır. Brüksel’de yapılan görüşmeler sonucu imzalanan Brüksel Antlaşmasının hükümleri daha sonra Paris Konferansında yeniden görüşülmüş ve 23 Ekim 1954 tarihli Londra Konferansında antlaşmaya son biçimi verilmiştir. Aynı tarihte İtalya ve Batı Almanya da birliğe katılmışlardır. Batı Avrupa Birliği de örgüte bu antlaşmayla verilmiştir.

Yapısal özellikleri

Batı Avrupa Birliği üç ana yönetimsel birimi vardır. Bunlar: Bakanlar Konseyi, Konsey Başkanlığı ve Genel Sekreterliktir. Batı Avrupa Birliği, bir Bakanlar Konseyi tarafından yönetilir. Konsey başkanı üye ülkeler arasında dönüşümlü olarak 6 ayda bir seçilir. Eğer Avrupa Birliği Komisyonu başkanı Batı Avrupa Birliği Komisyonu başkanının seçildiği ülkeden ise, Avrupa Birliği Konseyi başkanı her iki görevi de yürütür. Komisyonun genel sekreteri 20 Kasım 1999’da göreve atanan Javier Solana’dır. Solana aynı zamanda Avrupa Birliğinin Ortak Dışişleri ve Güvenlik Politikasını da yürütmektedir.

Katılımcı ülkeler

Batı Avrupa Birliği, 10 üye ülkeye, 6 ortak üye ülkeye, 5 gözlemci üye ülkeye ve 7 ortak iş birliği üyesinden oluşmaktadır. 14 Haziran 2001 yılında, Javier Solana yapılan toplantıda birliğe üye olmayan ülkelerin statülerinin değişmesi için öngörülebilir bir neden olmadığı belirtmiştir.

Üye ülkeler: (1954 Brüksel Antlaşmasına göre)Fransa bugün NATO’nun askerî işlem ve görevlerine katılmamakla birlikte, bu birliğe üye tüm ülkeler aynı zamanda birer NATO üyesidir. Birlik içi yapılan oylamalarda tam oy hakkına sahip olan ülkeler bunlardır.

  • Birleşik Krallık – Birleşik Krallık
  • Fransa – Fransa
  • Almanya – Almanya
  • İtalya – İtalya
  • Belçika – Belçika
  • Hollanda – Hollanda
  • Lüksemburg – Lüksemburg
  • Portekiz – Portekiz (27 Mart 1990)
  • İspanya – İspanya (27 Mart 1990)
  • Yunanistan – Yunanistan (1995)

Gözlemci üye ülkeler: (Roma – 1992)

Gözlemci üye ülkeler Avrupa Birliği’ne üyedir ancak NATO’ya değildir.

  • Danimarka – Danimarka
  • İrlanda – İrlanda
  • Avusturya – Avusturya (1995)
  • İsveç – İsveç (1995)
  • Finlandiya – Finlandiya (1995)

1 Danimarka aslında ikisinin de üyesidir. Maastricht Antlaşması’yla birliğin aldığı kararlara katılmamama hakkını kullanmış ve Ortak Savunma ve Güvenlik Politikasına katılmamıştır. Bu nedenle Batı Avrupa Birliği’nde, AB üyesi olmasına karşın NATO üyesi sayılmaması daha uygundur.

Ortak üye ülkeler: (Roma – 1992)Bu grup, NATO üyesi olup da Avrupa Birliği üyesi olmayan Avrupa ülkelerini kapsaması için kurulmuştur. Polonya, Macaristan ve Çek Cumhuriyeti de bu grupta yer almaktadır ancak yakın zamanda ayrıca Avrupa Birliği’ne katılmışlardır.

  • Türkiye – Türkiye
  • Norveç Norveç
  • İzlanda İzlanda
  • Polonya Polonya (1999)
  • Çekya Çekya (1999)
  • Macaristan Macaristan (1999)

Ortak iş birliği üyesi: (Kirchberg – 1994)

Geçmişte ne NATO’ya ne de Avrupa Birliği’ne üye olan Avrupa ülkelerini kapsaması için kurulmuştur. Ancak ilerleyen yıllarda bu ülkelerin hepsi hem NATO’ya hem de Avrupa Birliği’ne katılmışlardır.

  • Estonya Estonya
  • Letonya Letonya
  • Litvanya Litvanya
  • Slovakya Slovakya
  • Bulgaristan Bulgaristan
  • Romanya Romanya
  • Slovenya Slovenya (1996)
  • 1954 – İspanya’yı kura sonucunda eleyen Türkiye millî futbol takımı, FIFA Dünya Kupası’na katılmaya hak kazandı.
  • 1961 – Vicente Calderón Stadyumu’nun yapımına başlandı.
  • 1965 – 30 milyon dolarlık hacmi olan Türk-İsrail Ticaret Antlaşması imzalandı.
  • 1966 – ABD donanması’na ait “Alvin” adlı araştırma-kurtarma denizaltısı, İspanya kıyıları açıklarında ABD’ye ait kayıp hidrojen bombası’nı buldu.
  • 1968 – PTT ile Northern Electric firmasının işbirliğiyle kurulan telefon fabrikasında yapılan ilk yerli telefon cihazları, 157 liradan satışa çıkarıldı.
  • 1969 – Golda Meir, İsrail’in ilk kadın Başbakanı oldu.
  • 1970 – My Lai katliamı: ABD Ordusu, olayı örtbas etmeye çalıştıkları için 14 subay hakkında soruşturma başlattı.
  • 1972 – Eti Gıda San. ve Tic. A.Ş. Eskişehir’de kuruldu.
Eti Gıda San. ve Tic. A.Ş.
Slogan Lezzet Uygarlığı (2000-2010)
Mutluluk Denince Akla, Hemen Onun Adı Gelir: Eti Eti Eti! (2010-günümüz)
Tip Anonim şirket
Tür Gıda işleme, Besleme
Kuruluş 1962
Kurucu Firuz Kanatlı
Genel merkezi
Eskişehir

,

Türkiye
Önemli kişiler Firuz Kanatlı Firuzhan Kanatlı
Ürün İçecek, çikolata, diyet ürünler, kraker, bisküvi, gofret, bebek maması, kahvaltı gevreği
Gelir artış 35.58 Milyar ₺
(2023 yılı itibarıyla)
Sahibi Eti Gıda A.Ş.
Çalışan sayısı 7.438 (2023)
Web sitesi etietieti.com

EtiEti Gıda A.Ş. adıyla 1962 yılında Firuz Kanatlı tarafından Eskişehir’de kurulmuştur. Bisküvi, kurabiye, kek, turta, çikolata, gofret, bebek bisküvisi ve hazır gıda ürünleri alanlarında üretim yapmakta olup Eti firması, logo olarak Hitit Güneşi’ni kullanmaktadır. Ayrıca firma, Eskişehirspor’un da ana sponsoru konumundadır.

Hakkında

Eti ürünleri

Türkiye’de 1962’den bu yana gıda ürünleri üretiminde ilk sıralarda gelen Eti, adıyla özdeşleşmiş krakerler ve kahvaltılıklar, light ve lifli ürünler, çikolatalar ve çikolatalı ürünler, bisküviler ve gofretler, bebek ürünleri ile kekler ve turtalarla bilinir. Türkiye’nin ilk lifli bisküvisi Burçak, ilk hazır kızarmış ekmeği Etimek, ilk sanayi üretimi keki, ilk paketlenmiş turtası Turti, ilk glutensiz bisküvisi Pronot ve ilk ıslak keki Browni gibi ürünlerle ilklere imza atmış. 1970’li yıllarda yayınlanan Eti reklamındaki Oktay Tem tarafından bestelenen “Bir Bilmecem Var” şarkısı[4] ile Eti ürünlerinin tanınırlığını artırmıştır. Ayrıca 2014 yılından itibaren Sütlük Ürünleri kategorisinde de ürün çıkarmaya başlamıştır. Süt Burger, Pastamia, Sosbom, Mousse, Nimbo gibi ürünleri mevcuttur. Ayrıca donmuş ürünlerden de Alaska Frigo yine ETİ’ye aittir.

“Capital En Beğenilen Şirketler” listesinde çikolata ve bisküvi sektöründe 2013 ve 2014’te üst üste birinci seçilen Eti, bugün Türkiye’nin 72 ilinde 7.000’den fazla çalışanı istihdam ediyor.

Ürünler

Bisküviler

  • Benim’O
  • Bidolu
  • Burçak
  • Etibör
  • Eti Kakaolu Bisküvi
  • Eti Kremalı Bisküvi
  • Eti Portakallı Bisküvi
  • Eti Susamlı Bisküvi
  • Finger
  • Form
  • Kombo
  • Nero
  • Hoşbeş
  • Petit Beurre
  • Tutku

Krakerler

  • Crax
  • Eti Susamlı Kraker
  • Balık Kraker
  • Pizza Kraker
  • Gong
  • Tadında

Kekler ve Kurabiyeler

  • Bumbo
  • Cin
  • Topkek
  • Popkek
  • Browni kek
  • Paykek
  • Pronot
  • Puf
  • Tartini

Çikolatalar

  • Ahenk
  • Browni
  • Canga
  • Eti Çikolata
  • Eti Çikolatalı Gofret
  • Karam
  • Wanted
  • Maximus
  • Petito

Soğuk ve dondurulmuş ürünler

  • Süt Burger
  • Browni Patesserie
  • Browni Mousse
  • Sosbom
  • Pastamia
  • Alaska Frigo

Kahvaltı ürünleri

  • Etimek
  • Lifalif
  • Petito Buğday gevreği

Bebek ürünleri

  • Cicibebe
  • 1980 – Türkiye’de 12 Eylül 1980 Darbesi’ne Giden Süreç (1979- 12 Eylül 1980): Ankara Sıkıyönetim Komutanı, Sıkıyönetim Koordinasyon Toplantısı’nda konuştu: “Türk Mimar Mühendisler Odası Birliği bizce sabıkalı bir yerdir. Adam öldürmekten 24 yıl ağır hapse mahkûm olan Mahmut Esat Güven, burada iki tabanca ile birçok parlamentere ders verirken yakalanmıştır.”
  • 1985 – İki ünlü oyun yazarı Arthur Miller ve Harold Pinter, hapiste bulunan Uluslararası Yazarlar üyesi yazarları ziyaret etmek amacıyla Türkiye’ye geldi.
  • 1995 – Azerbaycan’da 15 Mart’ta başlatılan ve Türkiye’nin de adının karıştığı bir darbe girişimi bastırıldı. Devlet Başkanı Haydar Aliyev’i devirmek isteyen OMON Birlikleri’nin Komutanı Albay Ruşen Cevadov dahil olmak üzere, 400 kişi öldü.
  • 1995 – Michael Jordan, basketbola geri dönme kararı aldı.
  • 2020 – 2020 Avrupa Futbol Şampiyonası, koronavirüs pandemisi nedeniyle 2021’e ertelendi.

wikipedia.org

Ayrıca Kontrol Edin

18 Martta ölenler

Ölümler 235 – Alexander Severus, Roma imparatoru (d. 208) 978 – Edward, 975 yılından öldürüldüğü 978 yılına kadar İngiltere Kralı …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir