19 Şubat tarihinde yaşanan olaylar

19 ŞubatTarihte Bugün Miladi takvime göre yılın 50. günüdür.
Ocak – Şubat – Mart
1 2 3 4 5 6 7
8 9 10 11 12 13 14
15 16 17 18 19 20 21
22 23 24 25 26 27 28
29

Olaylar

 

  • 1600 – Peru’daki Huaynaputina yanardağı, Güney Amerika tarihindeki en şiddetli patlamayla püskürdü.
  • 1807 – Eski Amerika Birleşik Devletleri Başkan Yardımcısı Aaron Burr, vatana ihanet iddiasıyla tutuklandı.
  • 1861 – Rusya’da toprağa bağlı kölelik yasaklandı.
  • 1878 – Thomas Edison, fonografın patentini aldı.
  • 1913 – Pedro Lascuráin, saat 17:15’te Meksika’nın 34. Başkanı oldu, saat 18:00’de ise istifa etti.
  • 1915 – I. Dünya Savaşı: Gelibolu muharebeleri başladı.
  • 1915 – İtilaf devletleri’nin Çanakkale’ye denizden yaptıkları saldırı püskürtüldü.
  • 1925 – Telsiz tesisi hakkındaki kanun çıktı. Türkiye’de radyonun kurulması TBMM’de kabul edildi.
  • 1928 – Amacı yoksul kadınlara yardım etmek olan “Himaye-i Etfal Kadın Yardım Cemiyeti” kuruldu. Cemiyetin adı 1938’de Yardım Sevenler Derneği olarak değiştirildi. Mevhibe İnönü, derneğin fahri başkanıydı.
  • 1932 – Halkevleri kuruldu. 1951’de Demokrat Parti Hükûmeti tarafından kapatıldı.
Halkevleri
Slogan Halkın hakları var
Kuruluş 19 Şubat 1932 (92 yıl önce)
Tür STK
Yasal statü Dernek
Amaç İnsan hakları mücadelesi
Merkez Konur Sokak No:8/9 Kızılay
Konum
  • Ankara, Türkiye
Koordinatlar 39°55′K 32°51′D
Hizmet bölgesi Türkiye
Genel Başkan Nebiye Merttürk
Genel Sekreter Mustafa Eberliköse
Genel Örgütlenme Sekreteri Kutay Meriç
Kadın Sekreteri Şeyma Özberk
Ana organ Genel Yönetim kurulu
Resmî site halkevleri.org.tr

Halkevleri veya Halkevleri Derneği, Türkiye genelinde barınma, sağlık, eğitim, çevre, kadın ve engelli haklarının savunulması ve genişletilmesi için faaliyet gösteren ve “Kamu Yararına Çalışan Dernek” statüsünde olan bir sivil toplum kuruluşudur.

Mustafa Kemal Atatürk’ün ülkedeki sorunları yerinde gözlemlemek üzere çıktığı yurt gezisi Halkevlerinin temellerini oluşturmuştur. Çekoslovakya, Macaristan, Rusya ve İtalya gibi ülkelerde başarılı örnekleri bulunan halk eğitimi kurumları incelenmiş, Türkiye’nin ihtiyaçlarına ve yapısına uygun olarak Halkevlerinin kurulmasına karar verilmiştir. Benzer bir amaçla kurulan Türk Ocakları 10 Nisan 1931’de toplanan olağanüstü kongre ile CHP’ye katılma kararı almış, 1931’de yapılan CHP’nin üçüncü büyük kongresinde Halkevlerinin açılması kararlaştırılmıştır.[3] Cumhuriyet döneminde ülkenin sosyal ve kültürel kalkınmasında, Cumhuriyet’in getirdiği değerlerin geniş halk kitlelerine ulaşması için 19 Şubat 1932 günü başta Ankara olmak üzere 14 il merkezinde Halkevleri açılmış, zaman içerisinde bu sayı büyük bir artış göstermiştir. 14 Mayıs 1950 tarihinde gerçekleşen seçim ertesinde, iktidara gelen Demokrat Partinin girişimi ile Türkiye Büyük Millet Meclisinde 8 Ağustos 1951 tarihinde kabul edilen ve 11 Ağustos 1951 tarihinde Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 5830 sayılı kanun ile Türkiye genelindeki bütün Halkevleri kapatılarak malları hazineye devredilmiştir.

27 Mayıs 1960’ta gerçekleşen askerî darbe sonrasında Halkevleri 21 Nisan 1963 tarihinde bir dernek statüsünde, bağımsız bir demokratik kitle örgütü olarak tekrar kurulmuştur. Bu dönemde bini aşan sayısı ile Halkevleri toplumsal muhalefetin önemli merkezlerinden biri haline gelmiştir. Ancak, 12 Eylül 1980 tarihinde gerçekleşen askerî darbe ile Halkevleri yeniden kapatılmış, bir kez daha bütün varlıklarına el konulmuştur. Yedi yıllık yargılanma sürecinin ardından, Halkevleri ve üyeleri beraat etmiş, 1987 yılında toplam 24 şubede tekrar faaliyete geçmiştir.

16 Haziran 2012 tarihinde gerçekleştirilen Halkevleri 22. Olağan Genel Kurulunda Avukat Oya Ersoy Genel Başkanlığa seçilmiş ve 2018 yılına kadar bu görevi üstlenmiştir. 28 Ocak 2018 tarihinde yapılan Olağanüstü Genel Kurul’da Oya Ersoy aday olmamıştır. Yeni dönemde Eş Başkanlıklara Dilşat Aktaş ve Nuri Günay, Genel Sekreterliğe Özge Ozan seçilmiştir.

Halkevleri 2015 seçimlerinde, barajı geçip AKP’yi geriletmesi için, HDP’ye gereken desteği vereceğini ilan etmiştir.[7] 24 Haziran 2018’de yapılan genel seçimlerde ise Halkevleri eski Genel Başkanı Oya Ersoy, HDP’den İstanbul milletvekili adayı olarak milletvekili seçilmiştir.

13 Eylül 2020’de Ankara’da delege toplantısı yapılıp yeni Genel Başkan olarak Nebiye Merttürk seçilmiştir.

Genel Merkezi Ankara’dadır ve Türkiye’nin 25 şehrinde toplamda 73 Halkevi ve 1 Halkodası bulunmaktadır.

Tarihçe

 

Halkevleri, Cumhuriyet ideolojisinin ve özellikle 1930’lu yıllardaki ekonomik ve toplumsal koşulların bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır. İkinci Meşrutiyet döneminde uygulanan Türk Ocakları modelinin deneyimi ve birikiminin bu yeni yapılanmada önemli bir payı bulunmaktadır. Cumhuriyet’in ilanı ile birlikte Türk Ocaklarının Cumhuriyet Halk Partisi ile bütünleşmesi durumu ortaya çıkmışsa da Ocakların devrimlere ilgisiz kaldığı öne sürülerek bu yapılar kapatılmıştır. Halkevleri, Türk Ocaklarının kapatılmasından yaklaşık 10 ay sonra kurulmuştur.

1932-1951 Dönemi

 

1932 yılında Ankara Halkevi olarak hizmet veren günümüzde ise Devlet Resim ve Heykel Müzesi olarak kullanılan bina.
Halkevi Sekreteri Ali Rıza Şencan, 1943’te Londra Türk Halkevinde İngilizlere Türkçe dersi veriyor. Sınıfa üç farklı kişi zamiri ekini öğretirken tahtayı işaret ediyor. Sınıfın ön sırası onu dikkatle dinliyor. Arkalarındaki duvarda Kemal Atatürk’ün bir portresi görülebilir. Türkçe dersleri burada haftada iki kez yapılırdı.

1931 yılında gerçekleştirilen Cumhuriyet Halk Partisi üçüncü kurultayında altı okun tüzüğe alınması ve partinin siyasal ana niteliklerinin belirlenmesinin ardından, Halkevleri, partinin halkçılık ilkesinin uygulanması ve halkla bütünleşmenin kuruluşları olarak tasarlandı. Dr. Reşit Galip Halkevlerini kurma görevini üstlendi ve 1932 yılı başında Halkevlerinin kuruluşuyla ilgili hazırlıklar tamamlandı. 19 Şubat 1932 günü başta Ankara olmak üzere 14 il merkezinde Halkevleri açıldı.

Bu dönemde Halkevleri, bir siyasal kurum olarak düşünülmemekle beraber, Cumhuriyet Halk Partisi genel merkezine bitişik bir kurum olarak tasarlanmıştır. Parti, Halkevlerinin kuruluşunu ve amacını şu sözlerle açıklamıştır:

Cumhuriyet Halk Partisinin Halkevleri ile takip ettiği gaye, milleti şuurlu, birbirini anlayan, birbirini seven, ideale bağlı bir halk kütlesi halinde teşkilatlandırmaktır.

Halkevlerinin temel amacı Cumhuriyet’in getirdiği değerlerin laik ve çağdaş bir toplum kurulması ve örgütlenmesi için halka anlatılması ve benimsetilmesi olarak görülmüştür. Açılışını takiben, yüzbinlerce kişi Halkevleri okuyucusu olmuş ve oradaki toplantılara katılmıştır. 1950 yılına gelindiğinde, Türkiye genelinde 478 tane Halkevi, 4322 tane Halkodası bulunmaktaydı. Demokrat Partinin iktidara gelmesi ve 14 Mayıs 1950 tarihinde gerçekleşen seçim ertesinde, TBMM’de 8 Ağustos 1951 tarihinde kabul edilen ve 11 Ağustos 1951 tarihinde Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 5830 sayılı kanun ile Türkiye genelindeki bütün Halkevleri kapatılarak malları hazineye devredilmiştir.

1963-1980 Dönemi

 

Polonya’nın Zielona Góra şehrindeki VI. Uluslararası Şarkı ve Dans Festivalinde Kadıköy Halkevinin folklor grubu (1974).

27 Mayıs 1960’ta gerçekleşen askerî darbe sonrasında Halkevleri, Türk Kültür Derneği adıyla, bir dernek statüsünde faaliyete geçirilmiş, derneğin adı 21 Nisan 1963’teki Olağanüstü Tüzük Kurultayı’nda Halkevlerine dönüştürülmüştür.

Bu dönemde Halkevleri, devlet desteği olmaksızın aydınlar ve emekçiler tarafından bağımsız demokratik bir kitle örgütü olarak Türkiye’nin genelinde yeniden kurulmuştur. 1960’lı yılların sonundan itibaren gelişmeye başlayan işçi ve öğrenci hareketleri ile birlikte, Halkevleri toplumsal muhalefetin örgütlendiği, halkla bütünleşilen önemli merkezler haline gelmiştir. Kent merkezlerinden, mahallelere taşınan Halkevi şubeleri emekçi halkın özgücünden beslenen ve toplumun derinliklerine kök salan merkezlere dönüşmüştür. Bütün döneme damgasını vuran bağımsızlık, demokrasi ve özgürlük mücadelesinde, Halkevleri devrimci hareketlerin, emekçi yığınların ve halk kitlelerinin ortak bir zeminde hareket etmesini sağlayan bir kuruluş olmuştur. Özellikle 1970’lerin ortasından itibaren, Türkiye solu tarihinin en kitlesel örgütü olmayı başaran Devrimci Yol, Halkevleri şubelerinde çalışmalar yürütmüştür.

1977 yılındaki kurultaya giderken Halkevlerinin şube sayısı %113 artarak 529’a ulaşmıştır. Halkevleri, 1963-1980 arası sayıları bini bulan Halkevi şubesi ve 333 Halkodasına sahipti.

Halkevlerinin, bu ikinci dönemi 12 Eylül 1980 tarihinde gerçekleştirilen askeri darbeyle son bulmuş, yurt düzeyinde Halkevleri kapatılmış ve Genel Başkanı Ahmet Yıldız tutuklanmıştır. Halkevleri ve üyeleri hakkında çeşitli davalar açılmıştır.

1987’den Günümüze

 

Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı 2 numaralı Askeri Mahkemesinde görülen Halkevleri davası sonucunda mahkeme, 11 Nisan 1984 tarihinde tüm sanıkların beraatine karar vermiştir. Askerî Yargıtay ise, mahkemenin vermiş olduğu 1984/480 esas, 1984/445 numaralı kararın 17 Ekim 1984 tarihinde onaylamıştır. Bunun üzerine Halkevleri Yönetim Kurulu, Ankara Sulh Hukuk Yargıçlığına başvurarak, Halkevlerinin yeniden açılmasını talep etmiş ve bu talep 23 Haziran 1987 tarihinde kabul edilmiştir. 31 Ekim 1988 tarihinde Ankara’da toplanan 10. Kurultay ile Halkevlerinin üçüncü dönemi, ikincisinin bir devamı olarak başlamıştır.

Halkevleri 1987 yılında İstanbul’da 18, Ankara’da 6 şube olmak üzere toplam 24 şube ile çalışmalarına başlamış ve 1987-1990 dönemi Halkevleri için 12 Eylül darbesinin izlerini silme, hazineye devredilerek alıkonan malvarlıklarının geri alma mücadelesi ile geçmiştir. Fakat bu tam anlamıyla başarılı olamamıştır.

1990’larda Halkevleri, ülkenin içinde bulunduğu yükselen kirli savaş ortamında ve kontrgerilla gerçeğinin ortaya gerilmesi sürecinde kendisini demokrasi cephesinin bir bileşeni olarak konumlandırmıştır. Bu dönemde, ilk olarak Turgut Özal hükûmetleri, sonrasın da koalisyon hükûmetleri döneminde uygulanan neoliberal dönüşüme karşı “Parasız Eğitim, Parasız Sağlık” kampanyalarını başlatarak, “halkın hak mücadelesinin yükseltilmesi” ve dayanışma ilişkilerinin geliştirilmesi için çalışmalar yürütmüştür. Halkevleri, bu dönemde kendisi “Halkın Muhalefet Evleri” olarak tanımlamış, “neoliberalizm tarafından gasp edilen ve piyasalaştırılan halkın temel haklarını savunmaya ve genişletmeye yönelik” siyasi faaliyetler yürütmüştür.

Halkevleri, 2000’lerin ortasında itibaren Halkın Hakları Mücadelesi olarak adlandırılan mücadele çizgisini eğitim, sağlık, barınma, ulaşım, doğanın gasp edilmesine karşı ve bu hakların kamusal bir biçimde sağlanmasını talep etmek için geliştirmiştir. Bu dönemde, ulaşım zamlarına ve ulaşım hakkı gasplarına, Doğu Karadeniz’de ve Türkiye’nin diğer bölgelerinde kurulan HES’lere ve doğanın rant için talanına, yoksul mahallerde yaşanan barınma sorunlarına ve barınma hakkı ihlallerine, kadın cinayetlerine, hükûmetin kadın politikalarına ve giderek artan iş güvenliği sorunlarına ve işçi cinayetlerine karşı mücadele etmiştir.

Halkevleri’nin 2006 ve sonrasındaki önemli faaliyetlerinden birisi İşçi Filmleri Festivali olmuştur. Her yıl Mayıs ayı başında başlayan festival, başta sendika.org ve Sine-Sen olmak üzere değişik kurumlarla birlikte organize edilmekte, yıl içinde değişik illerde ve farklı kurumların katılımıyla gerçekleştirilmektedir.

Günümüzde katılıma açık demokratik iç işleyişiyle, yerellerde yaygınlaşmaya açık örgütlenme yapısıyla, alternatif bir yaşam, eğitim ve kültür kurabilmesine olanak veren çalışma tarzıyla, Halkevleri bu sorunların çözümü için Türkiye’nin 25 şehrinde 73 Halkevi ve 1 Halkodası ile faaliyet göstermektedir.

Faaliyetleri

 

1 Mayıs 2012’deki bir kortej.
Yaz aylarında Halkevleri şubelerinde gönüllü öğretmenlerden ücretsiz ders alan çocuklar.

Sağlık Hakkı Mücadelesi

 

Halkevleri, sağlığın özelleştirilmesine karşı herkese eşit, parasız ve nitelikli kamusal sağlık hizmeti sağlanmasını savunmaktadır ve bunun için mücadele etmektedir. Bu amaç ile, sağlık meslek örgütleri ve sağlık çalışanları ile birlikte mahallelerde eğitim ve bilgilendirme toplantıları sürdürmektedir. Sağlık emekçilerinin güvenceli çalışma hakkı ve halkın sağlık hakkı mücadelesinin ortak bir mücadele olduğun düşüncesiyle çeşitli organlar oluşturmuştur. 11 Mart 2012 tarihinde, Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde sağlık hakkı mücadelesi verenler, Türkiye Büyük Sağlık Hakkı Meclisini kurmuşlardır.

Ulaşım Hakkı Mücadelesi

 

Ulaşımın tamamen parasız hale getirilmesi, herkesin işe ve okula gidiş saatlerinde ulaşım hizmetlerinden parasız yararlanması ve nitelikli toplu ulaşım hizmetinin verilmesi, Halkevlerinin temel hedefleri arasındadır. Ulaşım hakkı mücadelesinde, çeşitli illerde Halkevleri üyeleri ulaşım zamlarını protesto etmek için turnikelerden atlama, para ödemeden otobüslere binme gibi çeşitli fiili eylemler gerçekleştirmişlerdir.

Barınma Hakkı Mücadelesi

 

Kentsel rant hedefli, TOKİ gibi kurumsal saldırı biçimleriyle ilerletilen kentsel dönüşüm süreçlerine, emekçilerin evlerinin başlarına yıkılmasına, kentin dışlarına sürülmelerine, kentlerdeki kamusal, kültürel alanların tasfiye edilmesine karşı Halkevleri halkın insanca, sağlıklı bir yaşam sürebileceği kentler ve barınma hakkını savunmaktadır. Neoliberal belediyecilik anlayışı ile mücadele etmek üzere, Halkevleri Barınma Hakkı Büroları kurmuş, rant için yapılan kentsel dönüşüm projelerine karşı mücadele çizgisi geliştirmiştir.

Kadın Mücadelesi

 

Halkevleri, eşitsizliğe, gericiliğe ve ikinci cins sayılmaya karşı kadınların eşitliği ve özgürlüğünü savunmaktadır. Erkek egemen düzene, şiddete ve kadın cinayetlerine karşı mücadele etmekte ve kadınların sosyal güvence, sığınma evi, kreş, çalışma hakkı, eğitim ve sağlık hakları için faaliyet göstermektedir. Halkevleri üyerleri, Türkiye’de giderek artan kadın cinayetlerine, taciz olaylarına karşı eylemler gerçekleştirmekte, çeşitli kadın örgütleri ile birlikte bu konuda çalışmalar yürütmektedir.

Çevre ve Su Hakkı Mücadelesi

 

Halkevleri, doğal varlıkların; su, hava, toprak, ormanlar, havzalar, meralar ve biyo çeşitliliğin metalaştırılmasına ve yok edilmesine; HES’ler, termik santraller, siyanürlü madencilik, endüstriyel atık ve kirlilik sonucunda halkın yaşamının sürdürülemez hale getirilmesine; kentleri doğasızlaştıran ve doğayı tahrip eden kent politikalarına, yaşamı tehdit eden nükleer santral projelerine, çevresel hizmetlerin özelleştirilmesine ve doğanın üzerindeki tüm korumaları kaldıran saldırılara karşı mücadele ettiğini belirtmektedir. Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde bu doğrultuda Halkevleri çeşitli eylemler düzenlemektedir.

Eğitim Hakkı Mücadelesi

 

Eğitimin ticarileştirilmesi ve gericileştirilmesine karşı halkın eğitim ve bilime ulaşabilmesi için çeşitli çalışmalar Halkevleri tarafından yürütülmektedir. Okuma-yazma çalışmaları, çocuklara ve gençlere yönelik eğitime destek çalışmaları, herkesin yeteneklerini geliştirme hakkının bir parçası olarak oluşturulan sanat atölyeleri, kütüphaneleri, eğitim-bilim gezileri çeşitli gündemlerle akademisyen ve uzmanların katılımı ile yapılan halk eğitim toplantıları ile Halkevleri, ezberci ve baskıcı olmayan bir eğitimi yoksul mahallelerde uygular. Bu doğrultuda Türkiye’nin birçok ilinde yaz aylarında Öğrenci Kolektifleri ile birlikte “Okumuş İnsan Halkının Yanındadır” kampanyasını düzenlemektedir ve yoksul mahallelerde Halkevleri Yaz Okullarını açmaktadır. Sınavsız, yarışsız eğitim isterler.

Güvenceli Çalışma Hakkı Mücadelesi

 

Halkevleri, tüm güvencesiz çalıştırılma biçimlerinin yasaklanması için faaliyetler yürütmekte, çalışanlar ve emekçi halkın insanca yaşama hakkını savunmaktadır. Çalışanların ve işçilerin güvenceli, sendikalı ve insanca yaşanabilir bir ücretle iş hakkına sahip olması için mücadele etmektedir. Bu amaçla, 4 Şubat 2010 tarihinde başlayan ve 1980 askerî darbesinde sonra gerçekleştirilen en büyük işçi eylemi olan TEKEL işçi eylemine Halkevleri üyeleri büyük bir destek vermiştir. 13 Mayıs 2014 tarihinde gerçekleşen ve 301 işçinin yaşamını yitirmesine sebep olan Soma Faciası’nın ardından, Manisa’nın Soma ilçesinde Halkevleri tarafından Soma Madenci Evi açılmıştır.

Halkevleri Şubeleri

 

Halkevleri Bulunan İller.

Türkiye genelinde toplamda 73 tane Halkevi ve 1 adet Halkodası bulunmaktadır. Bu şubelerin listesi şu şekildedir:

# Şehir Halkevi Adres
1 Adana Adana Halkevi Reşatbey mh. Özelsancak işhanı No:2 No:72-73 Adana/Seyhan
2 Beyazevler Halkevi Bayzevler Mahallesi 80026 Sokak No 11/1 Çukurova
3 Ankara Batıkent Halkevi Kent Koop Mahallesi Hukukçular Sitesi 6/A (Batıkent Metro Yanı) Yenimahalle/Ankara
4 Dikmen Halkevi Sokullu Mehmet Paşa Caddesi No:105/B Çankaya
5 Ege Halkevi Cengizhan Mahallesi 858. Sokak No: 8/A Mamak/Ankara
6 İlker Halkevi Mürsel Uluç Mahallesi 976. Sokak 4/12 İlker
7 Keçiören Halkevi İsmail Cambaz Sk. No: 7-A İncirli Keçiören
8 Mamak Halkevi Abidin Aktaş Sokak No:16/C Tuzluçayır Mamak
9 Mutlu Halkevi General Zeki Doğan Mah. 538.Cd No:12 Mutlu
10 Saimekadın Halkevi Hürel Mahallesi 4. Cadde No:3/22 Saimekadın, Mamak
11 Seyran Umut Halkevi Umut Mahallesi Harman Sokak 28/A Çankaya/Ankara
12 Şahintepe Halkevi Şahintepe Mah. Hocalı Cad. No 61/A Mamak/Ankara
13 Sincan Halkevi Atatürk Mahallesi Lale Caddesi No 17/4 Sincan/Ankara
14 Antalya Antalya Halkevi Kışla mah. 26 sok Yağcıoğlu işhanı No:4/9
15 Kepez Halkevi Esentepe Mahallesi 5435 Sokak No 151 (Çarşamba pazaryeri) Kepez/Antalya
16 Artvin Artvin Halkevi Çarşı Mah. Hürriyet Cad. Soysal Apartmanı No:1 ARTVİN
17 Hopa Halkevi Hüsnü Ciner Cd. Hopa Vergi Dairesi karşısı No: 5 Hopa
18 Kemalpaşa Halkevi Uğur Mumcu Caddesi Belediye işhanı zemin kat Kemalpaşa
19 Borçka Halkevi PTT Caddesi Dalkılıç Apt. Kat 4 Borçka
20 Bartın Bartın Halkevi Gölbucağı Mahallesi Asma 114. Cadde No 8 Bartın
21 Bolu Bolu Halkevi Büyük Cami Mahallesi Parti Sokak No:7 Bolu
22 Bursa Bursa Halkevi Nalbantoğlu Mh. Akbıyık Cd. Sabah Apt. No:9 Osmangazi
23 Esenevler Halkevi Erikli Caddesi Erbaplar Sokak No 6 Yıldırım/Bursa
24 Nilüfer Halkevi Konak Mah. Seçkin Sk No 23/1 Nilüfer Dernekler Yerleşkesi. Nilüfer/Bursa
25 Yıldırım Halkevi Ortabağlar Mah. Prof.Tezok Caddesi (Eğitim Kavşağı) Yıldırım/Bursa
26 Çanakkale Çanakkale Halkevi Fevzipaşa mahallesi Fatih sk. No:3 Çanakkale
27 Edirne Edirne Halkevi Sabuni Mahallesi Tahmis Çarşısı Oral İş Merkezi No 2/6
28 Eskişehir Eskişehir Halkevi İstiklal Mah. Santral Sk. İstek Apt. No. 11/7 Eskişehir
29 Gültepe Halkevi Gültepe Mah. Erdiren Sk. No:46 Eskişehir
30 Giresun Giresun Halkevi Sultan Selim Mah. Şair Can Sk. (Otel Kittur Yanı) No: 8/1 Giresun
31 Hatay Hatay Halkevi Kışla Saray Mh. Fevzi Çakmak Cad. Milenyum Apt. Zemin Kat No:8 Antakya
32 Samandağ Halkevi Atatürk Mah.Hastane Cad.Malik Eczanesi Üstü Kat:1 Samandağ/Antakya
33 İstanbul Avcılar Halkevi Marmara Cd. Ozan Bağcılar İş Hanı Kat:3 Avcılar
34 Bahçelievler Halkevi Cumhuriyet Mh. Mehmetçik Sk. No: 15 Bahçelievler/ İstanbul
35 Bakırköy Halkevi Kartaltepe Mahallesi Teyyareci Hayrettin Sokak No 14/5 Bakırköy
36 Beşiktaş Halkevi Sinanpaşa Mahallesi Ortabahçe Caddesi Elif İşhanı No 11 Beşiktaş
37 Beykoz Halkevi Paşabahçe Mahallesi Şehitlik Caddesi Emek İşhanı No 22/B Beykoz
38 Beylikdüzü Halkevi Buyuksehir Mh. Plaza İş Merkezi Kat:5 No:88 (Balıkçı Kenan’ın üstü)
39 Esenyurt Halkevi Saadetdere Mah. 5. Sk No 71/A Esenyurt
40 Gazi Halkevi Gazi Mahallesi 1421 Sk. No 39 Sultangazi
41 Gaziosmanpaşa Halkevi Merkez Mahallesi Ali Galip Bey Caddesi Öztürk (Yönetim) İşhanı Kat 1 No 3 Gaziosmanpaşa
42 Gültepe Halkevi Talatpaşa Cd. No:329 Kat:2 Gültepe
43 İkitelli Halkevi Atatürk Mah. 4. Sk. No.65/A İkitelli – Küçükçekmece
44 İstanbul Halkevi İstiklal Caddesi Orhan Adli Apaydın Sokak No: 10 Beyoğlu / İstanbul
45 Kadıköy Halkevi Kırtasiyeci sk. Ankara işhanı No:25 Kat:4 D:37 Kadıköy/İstanbul
46 Kartal Halkevi Yukarı Mahalle Doğan Sokak No. 21 Daire 3 Kartal
47 Okmeydanı Halkevi Mahmut Şevket Paşa Mahallesi Harman Arkası Sokak No:1 Şişli, Okmeydanı
48 Sarıgazi Halkevi İnönü Mah. İnönü Cad. İstek Sk. No. 33 Sarıgazi/Sancaktepe
49 Sarıyer Halkevi Büyükdere Mah. Çayırbaşı Cad. No:333/3 Sarıyer
50 Sefaköy Halkevi Sefaköy Halkalı Cad. Nazlı İşhanı No:112 Daire:71-75 Küçükçekmece
51 Tarabyaüstü Halkevi Kireçburnu Mh. Arabayolu Cd. Gür Sk. No:3/1
52 Ümraniye Halkevi Ihlamurkuyu Mevki Tepeüstü Mahallesi Hürmet Sk No:29
53 İzmir Buca Halkevi Barış Mah. 366/3 Sk. No:12 Şirinyer/Buca
54 Çiğli Halkevi 8420/1 Sk. No. 9/A Güzeltepe Çiğli
55 Gültepe Halkevi Çınartepe Mah. Dicle Cad. 2648 Sk. No:22 Gültepe
56 Konak Halkevi Akdeniz Mahallesi 1340 sk. No. 14 Konak/İzmir
57 Menderes Halkevi Kemalpaşa Mahallesi 6. Sokak No 27/A Menderes
58 Kocaeli Çenedağ Halkevi Fatih Sultan Mah. Öğretmenler Cad. no:146/A Derince/İzmit
59 Körfez Halkevi Günay Mahallesi Org. Eşref Bitlis Caddesi Vakıfbank Yanı Kat:1 No:48 Körfez/ İzmit
60 İzmit Halkevi Demiryolu Cd. Belediye İşhanı A/ Blok Kat 6 Saraybahçe, Kocaeli/ İzmit
61 Konya Ilgın Halkevi Nevzat İspir Caddesi Modern Çarşı No:113-116 Ilgın/ Konya
62 Konya Halkevi Sahibiata Mh. Fevziçakmak Sk. Özler Apt. No: 2/202 Meram
63 Manisa Soma Madenci Evi Kurtuluş Mahallesi Hürriyet Bulvarı No: 36 Soma/Manisa
64 Mersin Mersin Halkevi Çankaya Mah.4716.Sokak Güneş Çarşısı 30/25 Merkez
65 Tarsus Halkevi Şehit Mustafa Mahallesi Baltalı İş Hanı Kat 3 Tarsus/Mersin
66 Niğde Niğde Halkevi Yukarı Kayabaşı Mah. Posthane sok. No:4/3 Niğde
67 Ulukışla Halkevi Kemalpaşa Mah İnönü Caddesi Toros kıraathanesi üstü
68 Rize Pazar Halkevi Yeni belediye iş hanı kat\2 no\96 Pazar Rize
69 Samsun Samsun Halkevi Hürriyet Mah. Süleymaniye Cad. Üçyol Apartmanı No. 43/14 İlkadım/Samsun
70 Vezirköprü Halkevi Köprülü Mehmet Paşa Mahallesi Park İçi No:15 Vezirköprü/ Samsun
71 Sinop Gerze Halkevi Demokrasi parkı belediye dükkanları Sinop\Gerze
72 Sivas Sivas Halkevi Sularbaşı Mah. imam Hatip Sk. Sancaktar İşhanı Kat 5
73 Trabzon Trabzon Halkevi Kemerkaya Mahallesi Gazipaşa Caddesi Küçük Sokak No 19/4 Ortahisar/Trabzon
74 Zonguldak Kilimli Halkevi Cumhuriyet Meydanı no.5 Kilimli/Zonguldak
1 Ankara Mamak Dostlar Halkodası Dostlar Mah. Eski sinema

A

  • 1945 – II. Dünya Savaşı-Iwo Jima Muharebesi: Yaklaşık 30.000 ABD askeri Batı Pasifik’teki Iwo Jima adasına çıktı. Japon Ordusunun şiddetli direnişi ile karşılaşan ABD Birlikleri, Ada’da kontrolü ancak bir ay sonra sağlayabildiler.
  • 1957 – Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ilk kadın doktor subayı Sema Aran, göreve başladı.
  • 1959 – Londra Konferansı sona erdi. Birleşik Krallık Kıbrıs’ın bağımsızlığını tanıdı. Birleşik Krallık, Türkiye ve Yunanistan, Kıbrıs’ta garantör devlet oldu. Bağımsızlığın resmi olarak ilan edilmesi ise 16 Ağustos 1960’ta oldu.
  • 1978 – Larnaka Uluslararası Havaalanındaki bir uçak kaçırma olayına, Kıbrıslı yetkililerden izin almaksızın müdahale etmeye kalkan Mısır Komando Birliğinin 15 üyesi, Kıbrıs Millî Muhafızları tarafından öldürüldü.
  • 1985 – İspanya Havayollarına ait Boeing 747 tipi bir yolcu uçağı, Oiz dağlarına (İspanya) çarparak düştü: 148 kişi öldü.
  • 1985 – William J. Schroeder, yapay kalp takıldıktan sonra hastaneden taburcu edilip evine gönderilebilen ilk hasta oldu.
  • 1985 – Türk aktör Haluk Bilginer’in de rol aldığı BBC pembe dizisi, ünlü EastEnders’ın ilk bölümü İngiltere’de yayımlandı. Dizi hâlen devam etmektedir.
  • 1986 – SSCB, Mir uzay istasyonu’nu uzaya gönderdi.
  • 1994 – Haftalık Newroz gazetesi yayımlanmaya başladı.
  • 1994 – Libya’da şeriat uygulamasına geçildi; İslami takvim uygulanmaya başlandı.
  • 1998 – Rusya’dan Türkiye’ye boru hattı ile doğalgaz getirecek olan Mavi Akım Projesi için müteahhit firmalar arasında anlaşma imzalandı.
  • 2001 – Millî Güvenlik Kurulunun Çankaya Köşkü’nde yapılan Şubat ayı toplantısında, Başbakan Bülent Ecevit, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile yaşadığı tartışma nedeniyle toplantıyı terk etti. (bkz. Anayasa kitapçığı krizi)
Anayasa kitapçığı krizi
Tarih 19 Şubat 2001 (23 yıl önce)
Saat Sabah 09.45
Mekân Çankaya Köşkü

Anayasa kitapçığı kriziAnayasa fırlatma krizi ya da Kara Çarşamba, 19 Şubat 2001 Pazartesi tarihli Millî Güvenlik Kurulu toplantısında Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer‘in Başbakan Bülent Ecevit‘e Türkiye Cumhuriyeti anayasa kitapçığını fırlatması ile başlayan siyasi kriz. Kısa süre içinde ülke piyasalarını etkiledi ve 2001 Türkiye ekonomik krizinin nedenlerinden biri hâline geldi.[1]

Cumhuriyet tarihinin ekonomik ve siyasi boyutuyla “en derin krizlerinden biri ” olarak yorumlanır ve bu yönüyle “Kara Çarşamba” olarak da bilinir.[2] Aynı gün İstanbul Borsası yüzde 14, ertesi gün yüzde 18 değer kaybetti. Gecelik faizler yüzde 760’a, Hazine borçlanma faizi yüzde 144’e kadar yükseldi.[2] 680.000 lira seviyesinde olan Amerikan doları bir hafta içinde 1.000.000 lirayı geçmişti.[3] Kriz sonunda çok sayıda iş yeri kapandı, işsizlik kayda değer oranda yükseldi.[3] 2001 yılı sonunda kamunun faiz harcamaları toplam vergi gelirlerinin yüzde 92,3’üne ulaştı.[4]

Cumhurbaşkanı seçimi süreci

9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel‘in görev süresi bitmek üzereyken Başbakan Bülent Ecevit tarafından ülkede sağlanan siyasi istikrarın devam etmesi amacıyla Demirel’in bir dönem daha seçilmesini sağlayacak anayasa değişikliği teklifi getirildi. TBMM’de hiçbir siyasi partinin anayasa değişikliğini onaylayacak çoğunluğu bulunmadığından bu ancak partiler arası uzlaşı ile mümkündü. DSPMHPANAP ve DYP‘den 406 milletvekilinin imzasıyla TBMM Anayasa Komisyonu’na getirilen önergeye ilk itiraz “Nasıl olur da ülkenin istikrarı tek bir kişiye bağlanabilir” sözüyle Fazilet Partisi Genel Başkanı Recai Kutan‘dan geldi. TBMM genel kurulunda 29 Mart ve 3 Nisan’da yapılan oylamalarda anayasa değişikliği için gereken 330 oy sayısına ulaşılamadığından cumhurbaşkanı seçimi ile ilgili değişiklik yapılamadı ve Süleyman Demirel’in yeniden cumhurbaşkanı adayı olması mümkün olmadı.

Cumhurbaşkanı adayının belirlenememesinin sürecinde başbakan yardımcıları MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz arasında sert bir tartışma dahi yaşandı. Nihayetinde bu soruna Bülent Ecevit tarafından o güne kadar kamuoyunda kimsenin önermediği ve siyasi bir kişiliği olmayan Anayasa Mahkemesi başkanlığı görevini yürüten Ahmet Necdet Sezer önerildi. Ecevit, hukuk uzmanlığıyla Sezer’in cumhurbaşkanlığı görevini başarı ile yürüteceğine inandığını açıkladı: “Herhâlde hiç kimsenin Ahmet Necdet Sezer’in laik, demokratik hukuk devletine bağlılığından kuşkusu olamaz. Ahmet Necdet Sezer bu konuda her türlü sınavı başarıyla vermiştir.”[5]

25 Nisan’da Meclis‘teki tüm partilerin ortak önergesiyle Ahmet Necdet Sezer aday gösterildi.[5] 27 Nisan’daki ilk 2 tur oylamada gerekli çoğunluk sağlanamadığından 5 Mayıs günü yapılan üçüncü tur oylamada 330 oyla Ahmet Necdet Sezer Türkiye Cumhuriyeti’nin 10. cumhurbaşkanı seçildi. Sezer, 16 Mayıs 2000’de cumhurbaşkanlığı görevini devraldı.

Kriz öncesi

Ekonomik durum

Küresel ölçekte 1997 Asya mali krizi ve 1998 Rusya ekonomik krizinden dünya piyasaları çıkış eğilimindeydi.[6] Ancak Türkiye’nin 1990’lı yıllardaki yüksek enflasyon, işsizlik vb. kronik ekonomik sorunları hâlen devam ediyordu. Ülkede en yüksek ekonomik faaliyetlerin yapıldığı Marmara Bölgesi’nde gerçekleşen 1999 Gölcük depremi ile Türkiye ekonomisi yıkıcı bir etki yaşadı. 1999’da sektörlere göre imalat, enerji, inşaat ve ticaret alanlarında daralma yaşandı ve ekonomi yıllık bazda yüzde 3,4 oranında küçüldü.[7] Enflasyon, bütçe açığı ve işsizlik oranı çok yüksekti.[6] Enflasyonun yüksek olması nedeniyle Türk lirasına güven düşüktü ve dövize olan güven nedeniyle bankalardaki mevduatın yarısından fazlası döviz mevduatından oluşuyordu.[Not 1]

Siyasi durum

1990’lı yıllar Türkiye’de kısa süreli hükûmet değişikliklerinin yaşandığı bir dönem olmuştu. 6 koalisyon hükûmetinin kurulduğu 1990’lı yıllarda 1999 Türkiye genel seçimleri sonrasında Bülent Ecevit tarafından DSP‘nin meclis çoğunluğu olmadığından bir azınlık hükûmeti denemesi sonrasında DSPMHPANAP koalisyonu ile 28 Mayıs 1999’da 57. Türkiye Hükûmeti kuruldu. Başbakan Bülent Ecevit, başbakan yardımcıları Devlet Bahçeli ile Mesut Yılmaz‘dı.

Bülent Ecevit başbakanlığındaki 56. Türkiye Hükûmeti döneminde Haziran 1999’da kabul edilen kanun ile Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) kuruldu. Bu kurulların amacı 90’lı yıllarda kamuoyuna sıkça yansıyan bankacılık alanında yaşanan yolsuzlukları önlemek ve gerektiği takdirde bu bankaların faaliyetlerini durdurmaktı. Her iki kurum 2000 yılının Haziran ayında resmen görevine başladı.[8]

Ahmet Necdet Sezer, Cumhurbaşkanlığına bağlı Devlet Denetleme Kuruluna (DDK) talimat vererek kamu bankaları ve fona devredilen bankalar hakkında denetleme başlattı.[9][10][11] Ancak bu durum Sezer, Zekeriya Temizel‘in başkanı olduğu BDDK denetleme başlattı olarak medyaya yansıyınca Ecevit tarafından “Şimdi ilginç bir durum ortaya çıkmış oluyor; denetimin denetimi yapılmak isteniyor. Bu ilk defa karşılaşılmış bir durum olduğu için şimdilik bir değerlendirme yapamayacağım ama durumu dikkatle izleyeceğiz.” açıklaması yapıldı.[12]

BDDK başkanı Zekeriya Temizel, DSP kökenli ve daha önce aynı partiden maliye bakanlığı görevini üstlenmiş birisiydi. Halkbank‘tan sorumlu devlet bakanı Hüsamettin ÖzkanVakıfBank‘tan sorumlu devlet bakanı ANAP‘lı Yüksel Yalova‘ydı.[12] Sezer, anayasal yetkisini kullanarak bankalar hakkında mali bir denetleme başlatmış olsa da kurumlardan sorumlu olanların siyasi kişilikleri nedeniyle bu denetleme siyasi bir boyut kazandı.

Millî Güvenlik Kurulu toplantısı

Millî Güvenlik Kurulu, aylık olağan toplantısını gerçekleştirmek üzere Çankaya Köşkü‘nde sabah saat 9.30’da toplandı ancak Bülent Ecevit 15 dakika gecikmeli katıldığı için toplantı 09.45’te başladı.[13] Ahmet Necdet Sezer başkanlığındaki toplantıda kurul üyeleri yerlerini aldıktan sonra toplantı salonu kapısı henüz kapanmamışken Ahmet Necdet Sezer, sağ tarafında oturan Bülent Ecevit’e dönerek daha sonra toplantıya katılanlar tarafından “çok sinirli ve yüksek bir ses tonuyla” olduğu ifade edilen ve krize neden olan sözlerini söyledi.[14] Sezer, hükûmeti yolsuzluklara karşı pasif kaldığı, denetleme kurullarının yeterince çalıştırılmadığı ve Anayasa’ya aykırı uygulamalarda bulunmakla suçladı.[13]

SezerBen yolsuzlukları ortaya çıkarmaya çalışıyorum, siz beni engellemeye çalışıyorsunuz. Beni küçük düşürüyorsunuz. Kamuoyu önünde beni yıpratmaya çalışıyorsunuz. Ben Cumhurbaşkanıyım, her türlü yetkim var. Anayasa’yı bilmiyorsunuz. Bilene de sormuyorsunuz. Sürekli Anayasa’ya aykırı kararnameler gönderiyorsunuz. (Elindeki Anayasa’yı Ecevit’e doğru fırlatarak) Yolsuzluklarla mücadeleye devam edeceğim.
EcevitBitti mi?
SezerHayır, bitmedi. Yargıyı emrinize almışsınız, yasamayı baskı altına aldınız. Yolsuzluk yapanları kayırıyorsunuz. Yolsuzluk yaptığı söylenenler hâlâ kabinede.[Not 2]
Özkan: (Sezer’in cümlesi bitmeden ayağa kalkarak) Nankörlük ediyorsunuz. (anayasa kitapçığını geri atarak) Bu üç lider sizi Cumhurbaşkanı seçti. Kendinizi ne sanıyorsunuz? Esas hükûmetin mücadelesini engelleyen sizsiniz.
Ecevit: (ayağa kalkarak) Bu şartlar altında daha fazla çalışamam. (salonu terk eder.)
Basında yayınlanan diyalog[1][14]

Bunun üzerine Ecevit’le birlikte yardımcıları Hüsamettin Özkan ve Mesut Yılmaz ile İçişleri Bakanı Sadettin Tantan ve Millî Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu salonu terk etti. Toplantı salonunda yalnızca asker ve bürokrat üyelerin kalması ve siyasi üyelerin toplantıyı terk etmesi nedeniyle toplantının bu hâliyle gerçekleşemeyeceği gerekçesiyle MGK toplantısı saat 10.30’da Ahmet Necdet Sezer tarafından sonlandırıldı.

Toplantı sonrası yapılan basın açıklaması

[değiştir | kaynağı değiştir]

Toplantı çıkışında Bülent Ecevit Çankaya Köşkü’nde basın açıklaması yapmak istese de başbakan yardımcısı Mesut Yılmaz Başbakanlık Konutu’nda açıklama yapmanın daha doğru olduğunu söyleyerek buna karşı çıktı ve Çankaya Köşkü’nde bir basın açıklaması yapılmadı. Başbakanlık Konutu’na geçildikten sonra Bülent Ecevit, saat 11.03’te Devlet Bahçeli ve Mesut Yılmaz ile birlikte televizyon kanalları tarafından naklen yayınlanan bir basın açıklaması yaptı:

Bugün son derece üzücü bir olay oldu. Millî Güvenlik Kurulu Toplantısı’nın açılışında, gündeme geçilmeden önce, kamu görevlilerinin önünde Sayın Cumhurbaşkanı söz alarak son derece de terbiye dışı bir üslupla bana ağır ithamlarda bulundu. Devlet geleneklerimizde yeri olmayan eşi görülmedik bir davranışta bulundu. Ya kendisine aynı üslup içinde cevap verecektim veya terk etmek zorunda kalacaktım. Onun için toplantıdan çıkmayı tercih ettim.
–Bülent Ecevit’in saat 11.03’te Başbakanlık binasında yaptığı basın açıklaması.

Sonuçları

Ekonomiye etkisi

2001 yıl sonu verileri[6]
Gösterge Değer
Büyüme % 6,0
USD/TL kuru 1,23
Enflasyon yıl sonu (Tüfe) % 68,5
İşsizlik % 7,8
Bütçe açığı / GSYH % -11,9
Kamu kesimi borç yükü % 76,1
Cari denge / GSYH % 1,9

19 Şubat günü Ecevit’in basın açıklaması sonrasında günün ilk seansını 9.746 puan ile kapatan İstanbul Borsası, öğleden sonraki ikinci seansta 697 puan düşerek günü yüzde 14,62 değer kaybıyla 8 bin 683 puanla kapattı.[2] 19 Şubat’ta bono bileşik faizleri yüzde 85’e, gecelik faizler yüzde 760’a; 20 Şubat’ta Hazine borçlanma faizi yüzde 144’e kadar yükseldi.[2] Borsa İstanbul’da gecelik faizler ise yüzde 3000’e kadar yükseldi.[2]

Piyasada oluşan panik üzerine Ecevit tarafından “Hükûmet görevinin başındadır”, “Cumhurbaşkanı uygulanmakta olan ekonomik programı desteklemektedir.” açıklaması yapılmasına rağmen 19 Şubat’ta beş saatte toplam 5 milyar 77 milyon Amerikan doları satışı yapıldı ve 15 gün içinde ise toplam 7 milyar dolar yurt dışına çıktı.[2]

Ekonomideki bu gelişmeler üzerine Başbakanlıkta Bülent Ecevit başkanlığında “ekonomik zirve” toplantısı yapıldı. Toplantıya başbakan yardımcıları Devlet BahçeliMesut Yılmaz ve Hüsamettin Özkan ile Devlet Bakanları Tunca Toskay ve Recep Önal, Maliye Bakanı Sümer Oral katıldı.[17] Toplantı sonrasında Ecevit tarafından yapılan açıklamada ekonomide hâlihazırda sorunların bulunduğu, MGK toplantısında yaşanan olayın ekonomik patlamaya neden olduğu ifade edildi. Yaklaşık 13 saat süren toplantı sonrasında Türkiye’de 22 Şubat günü “dalgalı kur politikası”na geçildi. Bu karar ekonomik çevreler tarafından “örtülü devalüasyon” olarak yorumlandı.[17] Daha önce Türkiye’de sabit kur politikası uygulanıyor ve döviz kuru devlet tarafından kontrol altında tutuluyordu.

Siyasi sonuçları

1 Mart 2001’de Merkez Bankası başkanı Gazi Erçel istifa etmek durumunda kaldı. Hazine Müsteşarı Selçuk Demiralp‘in yerine Faik ÖztrakBDDK Başkanı Zekeriya Temizel‘in yerine Engin Akçakoca getirildi. Krizin en önemli sonuçlarından birisi Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Recep Önal‘in yerine Kemal Derviş‘in getirilmesiydi. Kemal Derviş, Bülent Ecevit’in daveti üzerine Dünya Bankası‘ndaki görevinden ayrılarak 1 Mart’ta Türkiye’ye geldi ve ekonomiden sorumlu devlet bakanlığı görevine getirildi, 13 Mart’ta TBMM’de yemin ederek görevine başladı.[18]

Anayasa kitapçığı krizi sonrasında gelişen 2001 Türkiye ekonomik krizinin toplumsal, ekonomik ve siyasi sonuçları oldu. Yaşanan ekonomik kriz ve siyasi istikrarsızlık halkın 18 Nisan 1999 genel seçimlerindeki siyasi desteğini tamamen değiştirdi. 1999 Türkiye genel seçimlerinde DSP %22,18, MHP %17,98 ve ANAP 13,22 oranında oy almıştı. 3 Kasım 2002 Türkiye genel seçimlerinde MHP %8,35, ANAP %5,12 ve DSP %1,22 oy alarak yüzde 10’luk seçim barajının altında kaldı ve TBMM‘nin dışında kaldılar.

Yolsuzluk davaları

Kriz, yolsuzluk iddialarına yol açtı. Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel hakkında Ankara 11. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından dava açıldı ve “görevini kötüye kullandığı” kararı verildi. Dalgalı kura geçileceğini ve dolar kurunun yükseleceğini önceden bilen Gazi Erçel’in Merkez Bankası yetkilerini kullanarak çalışma saatleri dışında olmasına rağmen “Halk Bankası’nda bulunan kişisel hesabındaki 57 milyar 879 milyon 761 bin 941 lira mevduatını 19 Şubat 2001 tarihinde 83 bin 952 dolara çevirmek suretiyle” görevini kötüye kullandığı ifade edilerek Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) “görevi kötüye kullanma” suçunu düzenleyen 240. maddesi gereğince hapis cezası verildi.[19]

Sezer’in 2017 yılındaki açıklaması

5 Kasım 2017 tarihinde Sözcü gazetesinde yayımlanan bir habere göre, Ankara’da katıldığı bir tiyatro ödül töreninde konuşan Ahmet Necdet Sezer’e dayandırılan haberde; Sezer, 19 Şubat 2001’de yaşanan bu krizin sebebinin aslında anayasa kitapçığı olmadığını, Fazilet Partisi kapatılma davası devam ederken Ecevit’in iki kez kendisine gelerek Fazilet Partisi’nin kapatılmaması gerektiğini söylediğini ve bunun için kendisinden Anayasa Mahkemesi’ne telkinde bulunmasını istediğini söyledi:[20][21]

…O olayda da herkes bizim aramızdaki gerginliğin ve ekonomik krizin başlangıcının, Anayasa kitapçığı olayından kaynaklandığını zanneder. Ancak gerginlik, Fazilet Partisi’nin kapatılması davası nedeniyle başladı. Ecevit 2 kez bana gelip Fazilet’in kapatılmamasını, bunun için arkadaşlarım olan Anayasa Mahkemesi üyelerine telkinde bulunmamı istedi. Hukukun üstünlüğüne inanan ve yıllarca AYM’de görev yapan bir kişiye söylediği bu sözlere kırıldım ve reddettim. Bir süre sonra yeniden gelip aynı istekte bulundu. Yine reddettim ve o görüşmede aramızdaki gerginlik arttı. Bu durum sürerken, 19 Şubat’taki Anayasa kitapçığı olayı yaşandı. Gerginliğin asıl nedeni, Ecevit’in FP konusundaki isteğiydi. MGK’da yaşananlar da, bu gerginlikten kaynaklandı…
–Ahmet Necdet Sezer’in Kasım 2017’de yaptığı açıklama

Türkiye’de koalisyon hükûmetleri

Türkiye’de koalisyon hükûmetleriTürkiye‘de birden fazla siyasi partinin iktidarda yer aldığı hükûmetlerdir.

Türkiye‘de milletvekilliklerinin partilerin oy oranıyla çakışacak biçimde paylaşılmasını sağlayan milli bakiye ilkesine dayalı bir nispi temsil sisteminin kabulünden sonra 1965’e değin kurulan koalisyon hükümetleri güçlü ve istikrarlı bir yürütme organının oluşabilmesini zorlaştırmıştır. Cumhuriyet tarihinin ilk koalisyon hükûmeti 1961 Türkiye genel seçimleri sonrası İsmet İnönü başkanlığında Cumhuriyet Halk Partisi ile Adalet Partisi arasında kuruldu. 1961-1965 arasında koalisyon hükûmetleriyle geçen bir dönemden sonra nispi temsilde milli bakiye uygulamasının kaldırılıp d’Hondt sisteminin getirilmesinden sonra 1965-71 arasında tek parti çoğunluğuna dayalı hükûmetler kurulabildi.

Ama 12 Mart 1971 askeri müdahalesiyle başlayan ve 1973’e değin süren ara rejim döneminde, tarafsız başbakanların kurduğu ve parlamentoda geniş bir çoğunluğa dayanan partiler üstü koalisyon hükûmetleri işbaşına getirildi. 1973 ve 1977 seçimlerinde parlamentoda hiçbir partinin tek başına çoğunluğu sağlayamaması yüzünden başvurulan koalisyon modelleri, 12 Eylül 1980 Darbesi’nin gerekçelerinden birini oluşturan siyasal istikrarsızlığın başlıca nedenlerinden biri olarak sunuldu.

Askeri yönetim döneminden hazırlanan seçim yasasının öngördüğü barajlı d’Hondt sistemi 1983 ve 1987‘de tek parti hükûmetlerinin kurulabilmesine olanak verdi; bu arada seçim sistemi büyük partileri daha da güçlendirecek biçimde birkaç kez daha yeniden düzenlenmişti. Ama aynı seçim sistemiyle 1991‘de kurulan Doğru Yol PartisiSosyaldemokrat Halkçı Parti hükûmeti, sağın ve solun iki büyük partisini olağan rejim koşullarında ilk kez bir araya getirmesi bakımından Türkiye için yeni bir deneyim oldu.

Bununla beraber özellikle 1991-1999 yılları arasındaki 28 Şubat süreci olarak bilinen ara rejimin de dahil olduğu dönemde Türkiye 8.5 yılda 8 farklı koalisyon veya azınlık hükûmeti tarafından yönetildi. 1999 genel seçimlerinden sonra Demokratik Sol PartiMilliyetçi Hareket Partisi ve Anavatan Partisi tarafından kurulan 57. Hükümet, Türkiye tarihinin en geniş tabanlı koalisyon hükûmetlerinden biri olmasına karşın hükûmete üye partiler arasındaki anlaşmazlıklar karar verme sürecini yavaşlattı. 2002 genel seçimleri Adalet ve Kalkınma Partisinin tek başına iktidara gelmesinde istikrarsız koalisyon hükûmetlerinin önemli etkisi oldu.

Liste

Sayı Tarih Başbakan Başbakan’ın partisi Koalisyon ortağı parti/partiler Not
26. 20 Kasım 1961 – 25 Haziran 1962 İsmet İnönü CHP AP VIII. İnönü hükûmeti olarak bilinir.
27. 25 Haziran 1962 – 25 Aralık 1963 YTP – CKMP IX. İnönü hükûmeti olarak bilinir.
29. 20 Şubat 1965 – 27 Ekim 1965 Suat Hayri Ürgüplü Bağımsız AP – YTP – CKMP – MP Ürgüplü hükûmeti olarak bilinir.
33. 26 Mart 1971 – 11 Aralık 1971 Nihat Erim AP – CHP – CGP – Bağımsızlar I. Erim hükûmeti olarak bilinir.
34. 11 Aralık 1971 – 22 Mayıs 1972 II. Erim hükûmeti olarak bilinir.
35. 22 Mayıs 1972 – 15 Nisan 1973 Ferit Melen CGP AP – CHP – Bağımsızlar Melen hükûmeti olarak bilinir.
36. 15 Nisan 1973 – 26 Ocak 1974 Naim Talu Bağımsız AP – CGP – Bağımsızlar Talu hükûmeti olarak bilinir.
37. 26 Ocak 1974 – 17 Kasım 1974 Bülent Ecevit CHP MSP I. Ecevit hükûmeti olarak bilinir.
39. 31 Mart 1975 – 21 Haziran 1977 Süleyman Demirel AP MSP – MHP – CGP IV. Demirel ve I. Milliyetçi Cephe hükümeti olarak bilinir.
41. 21 Temmuz 1977 – 5 Ocak 1978 MSP – MHP V. Demirel ve II. Milliyetçi Cephe hükümeti olarak bilinir.
42. 5 Ocak 1978 – 12 Kasım 1979 Bülent Ecevit CHP CGP – DP – Bağımsızlar III. Ecevit ve Motel Hükümeti olarak bilinir.
49. 20 Kasım 1991 – 16 Mayıs 1993 Süleyman Demirel DYP SHP VII. Demirel hükûmeti olarak bilinir.
50. 25 Haziran 1993 – 5 Ekim 1995 Tansu Çiller SHP (1993-1995)
CHP (1995)
I. Çiller hükûmeti olarak bilinir.
52. 30 Ekim 1995 – 6 Mart 1996 CHP III. Çiller hükûmeti olarak bilinir.
53. 6 Mart 1996 – 28 Haziran 1996 Mesut Yılmaz ANAP DYP II. Yılmaz Hükûmeti veya ANAYOL Hükûmeti olarak bilinir.
54. 28 Haziran 1996 – 30 Haziran 1997 Necmettin Erbakan RP Erbakan Hükûmeti veya REFAHYOL Hükûmeti olarak bilinir.
55. 30 Haziran 1997 – 11 Ocak 1999 Mesut Yılmaz ANAP DSP – DTP III. Yılmaz Hükûmeti veya ANASOL-D Hükûmeti olarak bilinir.
57. 28 Mayıs 1999 – 18 Kasım 2002 Bülent Ecevit DSP MHP – ANAP V. Ecevit Hükûmeti veya ANASOL-M Hükûmeti olarak bilinir.
63. 28 Ağustos 2015 – 24 Kasım 2015 Ahmet Davutoğlu AK Parti HDP – Bağımsızlar İlk seçim hükümeti olarak bilinir.

Azınlık hükûmeti

Azınlık hükûmeti, parlamenter sistemde meclis çoğunluğu olmayan partinin veya partilerin oluşturduğu hükûmeti ifade eder. Hükûmetin meclis çoğunluğu bulunmadığı için diğer partiler tarafından desteklenmesi ve güvenoyu alması şarttır.

Ülkelere göre azınlık hükûmetleri

Türkiye

Türkiye’de 2017 Türkiye anayasa değişikliği referandumu ile birlikte Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi uygulanmaya başlandı. Cumhurbaşkanı seçilen kişinin hükûmeti kurma yetkisi ve güvenoyu alma ihtiyacı olmadığından günümüzde azınlık hükûmeti kurulma ihtimali bulunmamaktadır. Türkiye siyasi tarihinde azınlık hükûmetleri şunlardır:

56. Türkiye Hükûmeti

IV. Ecevit Hükûmeti

Türkiye hükûmeti
Kuruluş tarihi 11 Ocak 1999
Fesih tarihi 28 Mayıs 1999
Kişiler ve kuruluşlar
Devlet başkanı Süleyman Demirel
Hükümet başkanı Bülent Ecevit
Bakan sayısı 17
Üye partiler
Meclisteki durumu Azınlık hükûmeti
(Güvenoyu aldı.)
(ANAPDYPDTPCHP) desteğiyle

306 / 550

Ana muhalefet partisi Fazilet Partisi
Ana muhalefet lideri Recai Kutan
Tarihçe
Seçim 1995 Türkiye genel seçimleri
Yasama dönemi 20. dönem
Öncül 55. Türkiye Hükûmeti
Ardıl 57. Türkiye Hükûmeti

56. Türkiye Hükûmeti veya IV. Ecevit Hükûmeti, 11 Ocak 1999-28 Mayıs 1999 tarihleri arasında görev yapan, Demokratik Sol Parti genel başkanı Bülent Ecevit‘in kurduğu Türkiye hükûmetidir. Dördüncü Ecevit Hükûmeti olarak da bilinir.[1][2]

Arka plan

55. hükûmetin çökmesi sonrası 23 Aralık 1998 tarihinde Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından görevlendirilen DSP Genel Başkanı ve Zonguldak Milletvekili Bülent Ecevit hükûmeti kuramayarak görevi iade etmiştir.

Ecevit, 7 Ocak 1999 tarihinde yeniden hükûmeti kurma görevini üstlenmiş ve kurduğu azınlık hükûmeti, 11 Ocak 1999 tarihinde Cumhurbaşkanı tarafından onaylanarak, 17 Ocak 1999 tarihinde de TBMM‘den güvenoyu almıştır.

Kabine

Görev[3][4] İsim
Başbakan Bülent Ecevit
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan
Hikmet Uluğbay
Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel
Mustafa Yılmaz
Aydın Tümen
Hasan Gemici
Fikret Ünlü
Adalet Bakanı Selçuk Öztek
Millî Savunma Bakanı Hikmet Sami Türk
İçişleri Bakanı Cahit Bayar
Dışişleri Bakanı İsmail Cem
Maliye Bakanı Zekeriya Temizel
11 Ocak 1999 – 24 Şubat 1999
İbrahim Nami Çağan
24 Şubat 1999 – 28 Mayıs 1999
Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu
Bayındırlık ve İskan Bakanı Ali Ilıksoy
Sağlık Bakanı Mustafa Güven Karahan
Ulaştırma Bakanı Hasan Basri Aktan
Tarım ve Köy İşleri Bakanı Mahmut Erdir
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı İbrahim Nami Çağan
11 Ocak 1999 – 24 Şubat 1999
Hakan Tartan
24 Şubat 1999-28 Mayıs 1999
Sanayi ve Ticaret Bakanı Metin Şahin
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Ahmet Ziya Aktaş
Kültür Bakanı İstemihan Talay
Turizm Bakanı Ahmet Tan
Çevre Bakanı Fevzi Aytekin
Orman Bakanı Arif Sezer

Hükûmet, 18 Nisan 1999 tarihinde yapılan seçimler nedeniyle sona erdi.

Esnek kur sistemi

Esnek kur sistemine yüzen veya serbest değişken kur adları da verilir. En belirgin şeklinde bu sistemde, döviz piyasaları üzerinde hiçbir devlet müdahalesi yoktur. Döviz kurları tamamen piyasadaki döviz arz ve talebine göre oluşur. Bu sistemde, bir ülkenin dış ödemeler dengesi, döviz kurları aracılığıyla sağlanacağından, dış ödemeler dengesinin açık ya da fazla vermesi söz konusu olmayacaktır. Örneğin dış ödemeler dengesi açık veriyorsa, döviz talebi (yani ithalat) döviz arzından (yani ihracattan) daha fazla olacağından, döviz kuru yükselecektir. Döviz kurunun yükselmesi bu defa ithalatın azalmasına ve ihracatın artmasına neden olacaktır. Döviz kurundaki yükselme, dış açık ortadan kalkana kadar devam edecektir.

Esnek kur sistemi serbest piyasa ekonomisinin dövize uygulanmış şeklidir. Akademisyenler açısından ilgi çekici olan bu sınırsız değişken kur sistemine uygulayıcılar; örneğin dış ticaret firmaları, mali yöneticiler, dış yatırımcılar ve hükûmetler pek sıcak bakmamaktadır. Sistemin lehinde ve aleyhinde pek çok görüş vardır.

Esnek kur sisteminde, döviz kuru piyasalarda serbestçe değişebilir. Döviz arz/talebindeki bu değişmeler cari kura yansıyınca piyasalarda denge sağlanmış olur. Dış dengesizlik, olası bir dış açığın döviz kurunun yükselmesiyle, olası bir dış fazla da döviz kurunun düşmesiyle engellenmiş olur. Esnek kur, dış ticarette bir kur değerlenmesi ortaya çıkınca bu değerlenmeye bağlı olarak ödemeler dengesinde bir sorun çıkarmaz. Bu yönüyle avantajlıdır. Aynı zamanda dışsal şoklar karşısında güçlüdür.

Dezavantajlar

[değiştir | kaynağı değiştir]

Esnek kur sisteminde belirli bir kur hedeflenerek merkez bankasının etkili bir para politikasına sahip olması sağlanır. Esnek kur sistemin elbette dezavantajları da vardır. Mesela esnek kur ithal enflasyona açıktır. Esnek kurdaki risk algısı, risk primlerinin yükselmesine neden olur. Bu da ticari ve finansal işlem hacmini daraltır. Sistemde döviz kuru, faiz oranı ve sermaye hareketini kontrol etmek gerekir. Fakat devletlerin bunları doğrudan kontrol etmesi mümkün değildir. Bu durum literatürde “İmkansız Üçleme Hipotezi (Impossible Trinity)” ile açıklanır.

Bu hipotezi Frankel, 1999 yılında öne sürmüştür. Bu hipotezde ikisi politika aracı olarak seçilir. Diğeri piyasa dinamiklerine bırakılır. Bazı ekonomilerde sermaye hareketleri serbesttir. Bu ekonomilerde esnek kur sisteminde döviz kuru yukarıda bahsedildiği gibi piyasa dinamiklerine bırakıldığı için kalan iki politika rahatça kontrol edilebilmektedir. Bazı ekonomilerde de para ikamesi yüksektir, burada esnek döviz kuru politikası, para arzındaki değişmeler karşısında döviz kurlarını hassas bir duruma getirir. Böyle olunca para ikamesinin varlığı para politikasını zorlaştırmaktadır. Türkiye’de esnek kur politikası uygulanmaya başlandığından beri döviz kurlarındaki yüksek dalgalanma potansiyeli dış dengesizliğin giderilmesinde önemli rol oynamaktadır.

Dış Denge

[değiştir | kaynağı değiştir]

Esnek kur sistemi ile birlikte dış denge sağlanmış olur. Döviz kurlarında meydana gelen dalgalanmalar enflasyon ve faiz oranlarıyla ilgilidir. Bu çerçevede izlenen para politikaları da önemli yer tutar. Esnek kur sistemi fiyat dışında, gelir ve sermaye ile de ilgilidir. Döviz kuru sadece fiyatı temsil etmez, denge faktörünü de temsil eder. Sistemdeki denge kurdaki dalgalanmalarla sağlanır. Kurdaki dalgalanmalarda önemli olan faktörler dalgalanmanın boyutu ve süresidir. Döviz kurlarındaki dalgalanma ne kadar az ise piyasa o kadar istikrarlıdır.

Ulusal para birimleri

Her ülkenin kendi parasını belirleyen döviz kuru sistemi değişen koşullarla farklılık göstermiştir. Ülkeler başka para birimleriyle bağlantı kurmak için üç yol izlemiştir. İlki, kendi para birimini diğer para birimleri karşısında serbestçe dalgalanmaya bırakmak; ikincisi ülkelerin ulusal paralarının fiyatlarını yabancı paralara karşı sabitlemeleri; üçüncüsü ülkelerin paralarını belli bir genişlikte dalgalanmasını sağlamalarıdır. Fakat müdahale edilmesiyle birlikte bu dalgalandırmaya sınır koyulabilir veya önceden belirlenen parametrelere göre paralarının değerini belirleyebilirler. Serbest dalgalanma ile, döviz kuruna hiçbir müdahale yapılmadan döviz arz ve talebi belirlenir. Serbest dalgalı kura herhangi bir müdahale istisna durumunda meydana gelir. Düzensiz piyasa koşulları oluşursa serbest dalgalı kur vardır diyebiliriz. Bu müdahale en fazla üç kez ve üç iş günü içerisinde yapılır. Yapılan bu müdahalelerde veri ve bilgilerin onaylanması gerekir. Bu bilgilerin IMF’ye verilmesi gerekir. IMF’ye bilgi verilmezse o kur serbest dalgalı kur yerine dalgalı kur olarak adlandırılır. Fakat burada dikkat edilmesi gereken bir husus var; Bu IMF’nin sürekli bilgi istediği anlamına gelmez, verilen bilgiler IMF’ye yeterli gelmezse IMF detaylı bilgi ister.

Türkiye’de devalüasyon

Türkiye’de devalüasyonTürkiye ekonomi tarihinde çok sayıda gerçekleştirilen ve cari dengeyi sağlayabilmek amacıyla yapılan ekonomik müdahalelerden biridir. Devalüasyon yoluyla ülkenin dış satın alma gücü düşürülerek diğer ülke dövizleri karşısında Türk lirasına değer kaybettirilmiştir.[1]

Tarihçe

1946

1931 yılında Amerikan doları 211 kuruş olarak ayarlanmıştı. Bu ayarlamanın devalüasyon olup olmadığı ise ekonomi bilimi açısından tartışmalıdır. 1931’de yapılan döviz ayarlamasının ekonomide belirtilen devalüasyon teorilerine uygun olmaması nedeniyle Türkiye’de ilk devalüasyonun 7 Eylül 1946’da yapıldığı kabul edilir.[2]

1946 yılında Recep Peker döneminde 15. Türkiye Hükûmeti tarafından II. Dünya Savaşı şartlarının getirdiği ekonomik zorluklar içinde devalüasyon yapılarak dış ticaret dengesi sağlanarak iç üretimin artırılması hedeflendi. Bu amaca yönelik 1943’te küçük bir devalüasyon yapılmıştı. “7 Eylül Kararları” olarak bilinen devalüasyon ile 1946 yılında Türk lirasına yüzde 40’a yakın değer kaybettirildi.

1946 devalüasyonu ağır ekonomik sonuçlara yol açtı. Hedeflerin gerçekleşmesi bir yana Türk lirasının aşırı değer kaybetmesi neticesinde kamunun bütçe açığı arttı, ihracat azaldı, ithal ürünlere olan talep arttı. Halkın satın alma gücünde ciddi anlamda düşüş yaşandı.

1946 devalüasyonunun asıl etkisini siyasi alanda gösterdiği kabul edilir. 1950 Türkiye genel seçimleri‘nde Demokrat Parti iktidara geldi.

1958

1958 yılında Demokrat Parti iktidari döneminde yapıldı. 4 Ağustos 1958 tarihinde “İktisadi İstikrar Tedbirleri” uygulandı. Türk lirasına yüzde 220 değer kaybettirildi ve bir Amerikan doları 9 Türk lirası oldu.

1970 ve 70’li yıllar

10 Ağustos 1970 tarihinde Süleyman Demirel başbakanlığındaki 32. Türkiye Hükûmeti tarafından ağır bir devalüasyon yapıldı. Türk lirası yüzde 70’e yakın değer kaybetti. (bkz. 10 Ağustos 1970 kararları)

1970’li yılların sonlarında devalüasyonlar artık sıklıkla yapılır olmuştu. Yılda birkaç kez “ayarlama” adı altında döviz kuru yeniden belirliyordu. 1979 yılının Nisan ayında yüzde 30 ve aynı yılın temmuz ayında yüzde 88’e yakın oranda Türk lirası değer kaybetti.

1980

24 Ocak kararları kapsamında açıklanan paket yüzde 33’lük bir devalüasyon öngörmüştü. Bir Amerikan doları 1980’de 90TL, 1981’de 133TL, 1982’de 191TL’ye ulaştı. Döviz kurundaki belirsizlik faizlerin artmasına sebep oldu ve toplumda da bankerler krizi gibi yansılamaları oldu.

1994

1994 Ekonomik krizinde ağır bir devalüasyon gerçekleştirildi. Başbakan Tansu Çiller tarafından açıklanan 5 Nisan Kararları ile Türk lirası yüzde 38 devalüe edildi.

2001

2001 yılında Merkez Bankası sabit kur rejiminden vazgeçerek dalgalı kur rejimine geçti.

  • 2008 – Küba lideri Fidel Castro, görevinden ayrıldığını açıkladı.
  • 2020 – Hanau saldırısı: Almanya’nın Hessen eyaletindeki Hanau kentinde iki nargile salonunu hedef alan iki silahlı saldırıda fail dahil 11 kişi hayatını kaybetti, 5 kişi yaralandı.

wikipedia.org

Ayrıca Kontrol Edin

18 Martta ölenler

Ölümler 235 – Alexander Severus, Roma imparatoru (d. 208) 978 – Edward, 975 yılından öldürüldüğü 978 yılına kadar İngiltere Kralı …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir