
18 Şubat tarihinde doğanlar
Doğumlar
- 1201 – Nasîrüddin Tûsî, Farsça eserli bir Türk
- bilim insanı ve İslam filozofu (ö. 1274)
Nasîrüddin Tûsî
|
|
---|---|
![]() Tûsı (İran’ın 5 riallık posta pulu, 1956)
|
|
Doğum | 17 Şubat 1201 Tus, İran |
Ölüm | 26 Haziran 1274 (73 yaşında) İran |
Kariyeri | |
Dalı | Fizik, Astronomi ve Matematik |
Etkilendikleri | Aristoteles, Gazzâlî, İbn-i Sina |
Etkiledikleri | Nicolaus Copernicus, Molla Abdülvacid, Fahreddin Ahlatî |
Nasîrüddin Tûsî (d. 17 Şubat 1201 – ö. 26 Haziran 1274), Horasan Selçuklu Devleti mensubu olup edebiyat dili gerekçesiyle Farsça[1][2][3][4][5][6][7][8] eserler veren bir Fars bilim insanı ve Şîa İslâm’ın Batınî/Tasavvuf filozofudur. Söz konusu dönem, Moğol istilası sebebiyle Bağdat’ta, bir yandan karanlık bir dönem, diğer yandan da önemli düşünce okullarının kurulduğu ve İslam bilim kurumlarının açıldığı bir dönem olmuştur. Nasîrüddin Tûsî de bu dönemde yetişmiş İslam dünyasının tanınmış bir bilgesi olmuştur. Azerbaycanlı halk bilimci Memmedhüseyn Tehmasib’e göre efsanevi bir kişilik olan Nasreddin Hoca aslında Tûsî’dir.[9]

Yaşamı
Nasîrüddin Tûsî, babasının ve dayısının etkisiyle erken yaşlardan itibaren kelâm, felsefe ve matematikle ilgilenmeye başladı. Felsefi gelişiminin belirli bir evresinde İbn Sînâ’nın İşârât’ını okudu ve uzun yıllar bu metinle uğraştı. Bu uğraşmaların ardından en önemli eserlerinden biri sayılan Şerh-i İşârât‘ı kaleme aldı.

Kemalüddin Hâsip’ten matematiği ve Burhanüddin Hamedanî’den hadisleri öğrendi. Pek çok bilgi dalıyla ilgilendi ve derinleşmeye çalıştı; tanınmış bilginler yetiştirdi (Allâme Hillî, Kutbüddin Şirvanî gibi). İsmâiliyye mezhebinden, Caferilik gibi Alevi-Bâtınî kolları ve edebiyat, tasavvuf ve felsefe alanında Nasîrüddin Ebu’l-Feth b. Mansûr’un meclisinde yer aldı. Abbâsî halifesi Mu’tasım-Billâh’ı öven bir kaside yazdıktan sonra araları açıldı ve sürgüne gönderildi. Hasan Sabbâh’ın yedinci halefesi II. Muhammed aracılığıyla Alamut Kalesi’nde saklandı. Daha sonra, 1247’ye kadar, yarı tutuklu olarak Meymûn Daye Kalesi’nde tutuldu. Moğolların kaleleri ele geçirmesiyle serbest kaldı. Moğol hükümdarı Hülâgû’nun müşaviri olarak görev aldı ve tüm bilimsel ve felsefi çalışmalarında ondan destek aldı. Ünlü Merâga Gözlemevi’ni bu sırada kurdu ve bu kurum, en büyük İslam bilim kurumlarından biri olarak yer aldı. Rasathanenin yanında büyük bir kütüphane kurulması da gerçekleştirildi; burada dört yüz bin kitabın toplandığı sanılmaktadır. Hûlagü Han, bir yandan Bağdat’ı yakıp yıkarak, bir yandan da orada yeniden bilim kurumlarının kurulmasını destekleyen kişi oldu. Daha sonraki hükümdar Abaka Han tarafından da destek gördü ve yaşlılığında bu destek sayesinde önemli eserlerini üretti.
1274 yılında Merâga’dan Bağdat’a yaptığı bir sefer sırasında hayatını kaybeden Tûsî, Bağdat’ta defnedilmiştir[10].
İbn Haldun, Mukaddime adlı eserinde Nasiruddin Tusi’ye “Hoca” denildiğinden bahsederek aşağıdaki satırları yazmıştır:
“Doğu halkı İbn Sina’nın Kitabu’l-İşarât’ına önem vermektedirler. İmam Fahreddin Razî bu eseri güzel şerh etmiştir. Amidî’nin şerhi de öyledir. Doğu halkından olup Hoca (Hâce) diye maruf olan Nasiruddin-i Tûsî (öl. 1274) İşarât’ı şerh etmiş, İmam Fahreddin Razî ile İşarât’ın birçok meselelerinde tartışmaya girmiş, böylece Fahreddin Razî’nin çalışmalarını aşmıştır.“[11]
Bu da, Nasiruddin Tusi’nin aslında fıkralarıyla bildiğimiz Nasrettin Hoca olduğuna dair güçlü bir görüş sunmaktadır.
Felsefesi
Nasîrüddin Tûsî, İslâm felsefesinde yeni bir felsefe ekolü ortaya koymamıştır; ancak yine de felsefi çalışmaları derinlik ve kapsamıyla etkili olmuş bir bilge olarak yer edinmiştir. Daha çok Meşşâi filozoflarının yolundan gittiği söylenebilir; onların felsefi tezlerini Şiiliğin prensiplerine uyarlamaya çalışmıştır. İslam dünyasında ilk defa bir sistematik etik kitabı yazan kişi olmuştur. Sisteminde Aristoteles’in ahlak ilkeleriyle Gazzâlî’nin mistik ve tasavvufi ahlak düşüncelerini bir arada değerlendirmeye çalışmıştır. Bir tür sentez arayışında olmuştur. Bu ahlak felsefesinin bir bölümünü ise eğitim konusundaki düşünceleri oluşturmaktadır. Ona göre, çocuğun doğumundan itibaren ona uygun bir ad verilmeli (çünkü adlar kader üzerinde etki yapar), iyi bir sütanneye sahip olmalı ve yetişme döneminde çocuk kötü huy edineceği ortamlardan korunmalıdır. Bu süreçte ona aklını kullanmasını ve akıl yoluyla elde edilen erdemleri sevmesini öğretmek gerekmektedir. Arzularına hakim olmanın ve kendini tutmanın bir erdem olarak öğretilmesi gerekir. Bundan sonra ise çocuk hangi sanata ya da ilgiye yetenekliyse ona yönlendirilmeli ve özendirilmelidir.
Kitapları
- Şerh’i İşârat (temel felsefe kitabı, 20 yılda hazırlanmış)
- Zîc-i İlhânî (astronomi hakkında)
- Tecrid-ül-akâid (kelam kitabı)
- Tezker-i hayat
- Tahrir-i Öklides
- Tahrir-ül-Macestî
- Esas-ül-iktibas (Mantık kitabı)
- Esraf-ül-eşraf
- Ahlak-ı Nâsırî
- Fusul
- El-Mesail El-Hayriyat
- Bahnâme
Tûsî çifti

Tusi çifti bir matematik terimidir. Küçük bir daire onun çapının iki katı çapa sahip daha büyük bir dairenin içinde döner. Dairelerin dönüşü, küçük daire üzerindeki bir noktanın büyük dairenin çapı boyunca ileri geri hareket etmesine yol açacaktır.[1]
Ay’ın, yani küçük daire üzerindeki bir noktanın üzerinde dolandığı küçük merkezli taşıyıcı küre, çapı bu kürenin çapının iki katı olan bir küre ile çevrelenmiştir. İçte bulunan taşıyıcı kürenin hareketi, dışta bulunan kürenin hareketine eşit ve ters yöndedir; bu nedenle, düzenek devinime geçtiğinde, küçük daire üzerindeki noktanın, yani Ay, büyük daire içerisinde çap boyunca ileri ve geri gidecek ve sonuçta bir kapalı eğri oluşturacaktır. Böylece, “Tûsî Çifti” olarak adlandırılan bu matematiksel düzenek aracılığıyla, Nasîrüddin Tûsî, Batlamyus Dizgesi’nin aksine, Yer’i Evren’in merkezinden kaydırmadan, yani Aristoteles fiziğine karşı olan dış merkezli düzeneği kullanmadan gezegen hareketlerini açıklayabilmiştir.

Tarih
Tusi çifti ilk olarak 13. yüzyıl’da İslam alimi ve fizikçi Nasîrüddin Tûsî tarafından önerilmiştir,[3]
Diğer Modeller
Tusi çifti nin geliştirilmesiyle pek çok yeni matematik terimide oluşmuştur. Örneğin büyük dairenin çapı 10, küçük dairenin çapı 6 ve küçük dairenin merkezinden 5 birim uzaklığında bir nokta dikkate alınırsa bu sefer bir doğru üzerinde hareket eden bir nokra yerine, bir yıldız şekli üzerinde hareket eden bir nokta elde edilir (hipotrokoid).




- 1372 – İbn Hacer el-Askalanî, Arap hadis, fıkıh ve tefsir bilgini (ö. 1449)
İbn Hâcer el-Askalanî
ابن حجر العسقلاني |
|
---|---|
![]() |
|
Doğum | 18 Şubat 1372 Askalan/Kahire |
Ölüm | 2 Şubat 1449 |
İbn Hâcer el-Askalanî (18 Şubat 1372 – 2 Şubat 1449), Memlükler devrinde Kahire’de doğan ve aslen Fâtımî Hanedan’a mensup Seyyid bir aileden gelen Kıpçak Türklerinden olan bir Şafi İslam âlimi, Hadis nakilcisi (Ravî) ve tefsir bilgini.
Makale serilerinden |
Alevîlik
|
---|
Tam adı ‘Ebu’l Fazl Şihabuddin Ahmed bin Ali bin Muhammed el-Askalanî olan alim 18 Şubat 1372 yılında Memlüklerin devrinde günümüz Mısır’ın Kahire şehri yakınlarında doğdu. Küçük yaşlarda anne-babasını kaybetti, eğitimini babasının dostları üstlendi. 9 yaşında hafız oldu ve 12 yaşında babasının bir dostuyla Mekke’ye gitti. Mekke’de hadis derslerinin yanı sıra fıkıh, Arapça ve matematik dersleri aldı. 20 yaşından sonra ise seyahat etmeye başlayarak gittiği şehirlerdeki bilginlerle görüşerek ilmini artırdı. Ardından yine memleketi Mısır’a döndü ve Mısır sultanının görevlendirmesiyle Diyarbakır’a kadı olarak gitti.[1]
İbn Hâcer, asıl uğraşı olan hadisin yanı sıra, fıkıh ve fıkıh usulü, tefsir, lügat, edebiyat ve tarihle de meşgul olmuştur. İbn Hâcer’in asılsız haber rivayet etmekle tanınan râvi ve tarihçi Ebû Huzeyfe el-Buhârî’yi kaynak olarak kullandığı da belirtilir.[2]
Eserleri
- Fethu’l Barî (Sahih-i Buhari şerhi)
- el-İsâbe
- Buluğu’l Meram
- Nuhbetü’l Fiker
- Tağliku’t Ta’lîk
- Tehzibü’t Tehzib
- Lisanü’l Mizan
- Ed-Dürer’ûl-Kâmine
- 1374 – Polonyalı Jadwiga, Polonya Krallığı’nın ilk kadın hükümdarı (ö. 1399)
Jadwiga | |
---|---|
![]() Jadwiga’nın tarihi kaynaklara göre tasviri, ressam: Marcello Bacciarelli
|
|
Polonya Kraliçesi[nb 1] | |
Hüküm süresi | 16 Ekim 1384 – 17 Temmuz 1399 |
Taç giymesi | 16 Ekim 1384 Wawel Katedrali, Kraków |
Önce gelen | I. Louis |
Sonra gelen | II. Władysław Jagiełło |
Doğum | 3 Ekim 1373 ile 18 Şubat 1374 arasında[1] Buda, Macaristan |
Ölüm | 17 Temmuz 1399 (25 yaşında) Kraków, Poland |
Eş(ler)i | II. Władysław Jagiełło |
Çocuk(lar)ı | Elizabeth Bonifacia |
Hanedan | Capet-Anjou hanedanı |
Babası | I. Louis |
Annesi | Bosnalı Elizabeth |
Dini | Roma Katolikliği |
Jadwiga (okunuşu
) ya da Hedwig (1373/4 – 17 Temmuz 1399), Polonya Krallığı’nın ilk kadın hükümdarıydı. 16 Ekim 1384’ten ölümüne kadar hüküm sürmüştür. Polonya ve Macaristan Kralı I. Louis ve eşi Bosnalı Elizabeth’in kızıydı. Jadwiga Capet-Anjou hanedanının bir üyesi olsa da, Polonyalı Piastlarla daha yakın ilişkileri vardı. 1997 yılında Katolik Kilisesi tarafından azize ilan edilmiştir.Başarıları
Jadwiga, iki öncü tarihçi Oscar Halecki ve S. Harrison Thomson tarafından, Cesur Bolesław ve Büyük Kasimir ile birlikte Lehistan’ın en büyük hükümdarlarından biri olarak görülmektedir.[2] Władysław Jagiełło ile evliliği Polonya ve Litvanya’nın birleşmesini mümkün kılarak, Doğu Avrupa’da büyük bir devlet haline geldi.[2] Jadwiga’nın sevdiği nişanlısı Habsburglu William yerine ‘yaşlı’ Władysław Jagiełło ile evlenme kararı Polonya tarihçiliğinde ülkesi için yapılan bir fedakarlık olarak görülmüştür.[3] Biyografi yazarları Jadwiga’nın Töton Şövalyeleri ile barışı koruma çabalarının, Lehistan’ın hazırlıklarını tamamlayarak daha sonra şövalyelere bitirici darbeyi vurmasını sağladığını vurgulamıştır.[4] Jadwiga’nın çocuk vermeden ölmesi Władysław Jagiełło’nın konumunu zayıflattı, çünkü Lehistan’daki veraseti evliliğinden geliyordu.[5] Cenazeden 6 gün sonra, II. Władysław Jagiełło, Litvanya’ya döneceğini söyleyerek Polonya’yı terk etti ve Rutenya’ya gitti.[6] Polonyalı lordlar Lviv’e elçiler göndererek onunla müzakerelerde bulundular.[6] Delegeler ona yeni bağlılık yeminleri ettiler ve onun krallığını tasdik ettiler.[6] Lordların talebiyle Celyeli Anna ile evlenmeyi kabul etti.[6] Evlilikleri 29 Ocak 1402’te gerçekleşti.[7]
Jadwiga’nın önemli kültürel ve yardımsever eylemleri oldu.[4] Yeni hastaneler, okullar ve kiliseler yaptırdı ve eskilerini tamir ettirdi.[4] Jadwiga yerel kilise ayinlerinin yapılmasını destekleri, özellikle ilahilerin Lehçe okunmasını teşvik etti.[4] Kutsal metinler onun zamanında Lehçeye çevrildi.[4]
- 1404 – Leon Battista Alberti, ressam, şair, dilbilimci, filozof, kriptograf, müzisyen, mimar, Katolik azizlerin biyografi yazarı ve İtalyan matematikçi (ö. 1472)
- 1515 – Valerius Cordus, Alman botanikçi ve kimyager (ö. 1544)
- 1516 – I. Mary, İngiltere ve İrlanda Kraliçesi (ö. 1558)
I. Mary | |
---|---|
![]() |
|
İngiltere ve İrlanda kraliçesi İspanya konsort kraliçesi |
|
Hüküm süresi | 19 Temmuz 1553 – 17 Kasım 1558 |
Taç giymesi | 1 Ekim 1553 |
Önce gelen | VI. Edward |
Sonra gelen | I. Elizabeth |
Doğum | 18 Şubat 1516 Palace of Placentia, Greenwich |
Ölüm | 17 Kasım 1558 (42 yaşında) Saint James’s Palace, Londra |
Defin | 14 Aralık 1558 Westminster Abbey, Londra |
Eş(ler)i | II. Felipe |
Hanedan | Tudor Hanedanı |
Babası | VIII. Henry |
Annesi | Aragonlu Catherine |
I. Mary (18 Şubat 1516 – 17 Kasım 1558) İngiltere’nin ilk hükümdar kraliçesidir. Tahta geçtiğinde İngiltere Protestanlığın etkisi altındaydı lakin İngilizler hâlâ büyük ölçüde Katolik idi. Kraliçe katı kurallar uygulayarak protestanları idam ettirdi hatta canlı canlı yaktırdı (297 Protestan’ı idam etti) ve koyu katolik olan İspanya kralı II. Felipe ile evlendi, hiç çocuğu olmadı. II. Felipe ile evlenerek Habsburg ve Tudor hanedanları birleşmiştir ve I. Mary ve II. Felipe şu unvanları kullanmışlardır: “Philip ve Mary, Tanrının lütfuyla, İngiltere, İspanya, Fransa, Napoli, Kudüs, İrlanda ve Sicilya Kralı ve Kraliçesi, inancın Savunucuları, Avusturya Arşidük ve Arşidüşesi, Burgunya, Milano ve Brabant Dükü ve Düşesi, Habsburg, Flandre ve Tirol Kontu ve Kontesi”. Protestanları idam ettirmesinden ve Protestan propagandasından dolayı Kanlı Mary olarak anılır. I. Elizabeth döneminde geliştirilen birçok yeniliğin temeli, Mary’nin hükümdarlığında başlamıştır.
Çocukluğu ve Sonraki Yılları

Mary VIII. Henry ve ilk karısı Aragonlu Catherine’nin kızı olarak 1516 yılında doğdu. Annesinin ülkeye veliaht verememesi ve babasının Anne Boleyn’e aşık olması sonucu babası annesinden boşandı ve Anne Boleyn ile evlendi. Mary de gayrimeşru ilan edildi. 1 Haziran 1533’te Anne Boleyn dini bir törenle kraliçe ilan edildi. Anne Boleyn’in kraliçe olmasıyla Mary’nin tüm hayatı değişti. Henry ve Anne 3 yıl evli kaldılar. Anne 7 Eylül 1533’te ileride İngiltere’nin en önemli hükümdarlarından biri olacak Elizabeth’i doğurdu. Elizabeth’ten sonra iki düşük daha yapan Anne, krala bir erkek evlat veremedi. Mary ve Elizabeth’in ilişkisi prenseslik yıllarında güzeldir ama daha sonradan bu güzel ilişki bozulmuştur. Anne Boleyn zina suçundan idam edildikten sonra babası Jane Seymour ile evlendi. Jane, Catherine of Aragon’a nedimelik yapmıştır. Jane, Mary‘nin ve Elizabeth’in yeniden meşrulaştırılmasını istedi. Jane Seymour Mary’nin üvey kardeşi Edward Tudor’u doğurduktan birkaç gün sonra öldü. Jane’nin ölümünden sonra babası Clevesli Anne ile evlendi Mary ile nötr bir ilişkileri vardı daha sonra babası Anne’den boşandı ve Catherine Howard ile evlendi kraliçe Katherine ile başta çok sürtüşme yaşayan Mary bu konuda uyarı aldı ve kraliçeyle arasını düzeltmeye çalıştı. Katherine Howard da zina suçundan idam edildikten sonra babası Catherine of Parr ile evlendi Catherine ve Mary’nin çok ortak yönleri vardı dünya görüşleri, moda anlayışları gibi… Reformistler ise birçok defa onu idam etmeye çalıştı çünkü İmparator Charles’ın kuzeni olan Mary, tüm Avrupa tarafından tahtın tek varisi olan görülüyordu. Ülke Anglikan kurallarla yöneltilse de Katolik inancını yıllarca korudu. Annesi ölene kadar onu görmesine izin verilmedi, cenazesine bile gidemedi. Kral ölmeden önceki yıllarda Mary saraya davet edildi ve kaybettiği itibarı geri kazandırıldı. VIII. Henry’den sonra tahta üvey kardeşi Edward geçmiştir. Edward tahta geçtikten sonra tüm Avrupa tarafından tahtın vârisi olarak görülen Mary kardeşi ile savaşmayı reddetmiştir.
KAYNAK:Mary Tudor: Princess,Bastard,Queen, Mary I of England:Gender Power,Bloody Mary(Carolly erickson), Mary Tudor(Linda Porter),what Mary demonstrated for Elizabeth(Judith Richards)
Tahta Çıkışı
VI. Edward ülkeyi ancak 6 yıl yönetebildi ölmeden önce babasının taht sırasını değiştiren Edward tahta kendisinden sonra kardeşi Mary ve eğer çocuksuz ölürse Elizabeth’in çıkmasını istememiş ve tahtın varisini Jane Grey olarak ilan etmiştir. Mary’nin bu olayı çok büyük bir ihanet olarak algıladığı ve çok üzüldüğü ama yine de kardeşiyle savaşmayı reddettiği söylenir ve muhtemelen verem yüzünden ölümü üzerine tahta Dük John Dudley tarafından oğlu Guilford Dudley ile evlenmek şartıyla VIII. Henry’nin kardeşinin torunu Leydi Jane Grey geçirildi. Fakat Mary halk arasında oldukça popülerdi ve halkının desteğini de arkasına alarak kolayca bir ordu kurdu ve Londra’ya girdi. Londra’da çok büyük bir direnişle karşılaşmadan kendini kraliçe ilan etti ve Jane ve beraberindekiler Londra Kulesi’ne kapatıldı. Sıra İngiltere kraliçesi taç giyme törenine geldiğinde halkın kafasında soru işaretleri vardı çünkü daha önce hiçbir kadın taç giymemişti. Törenin nasıl olacağı hakkında endişeleri vardı ama tören düzgün ve olaysız bir şekilde bir Katolik ayini olarak gerçekleşmiştir. Mary resmî olarak İngiltere kilisesinin başı ve İngiltere kraliçesiydi. Tahta çıktıktan sonra yaptığı ilk düzenleme annesi ve babasının geçersiz sayılan evliliğini meşrulaştırmak olmuştur. Kardeşi Edward’ın koyduğu Protestan yasalarını kaldırdı, kendisi bir süre inancını gizli tuttu ülke büyük ölçüde Katolik olsa da Protestanların sayısı da çok artmıştır. Katolik yetiştirilen Mary’nin aksine üvey kardeşleri Elizabeth ve Edward protestan mürebbiyeler tarafından yetiştirilmiştir. Akrabası imparator ile olan mektuplarının çoğunda imparator onu Elizabeth’e karşı uyarıyordu ama Mary kardeşini idam etmeyi kesinlikle reddetti. Mary üvey kardeşi Elizabeth ile birçok kere din konusunda kavga etmişti Mary, Elizabeth’i bir Katolik yapmaya çok uğraştı ama başarılı olamadı ve Tanrı’dan Elizabeth’in ruhunu kurtarması için yardım istedi ve sürekli bu konu hakkında dua etti. Renard, Mary’nin ”Sapkın görüşleri olduğunu, gayrimeşru olduğunu ve annesine benzediği özellikleri” nedeniyle onu vasiyetten men etmeyi düşündüğünü bildirdi hemen sonra Elizabeth, saraydan ayrıldı ve Mary istediği zaman geri dönebileceğini söyleyerek kardeşini uğurladı.
KAYNAK:Mary Tudor: Princess,Bastard,Queen, Mary I of England:Gender Power,Bloody Mary(Carolly erickson), Mary Tudor(Linda Porter)
İsyan ve Leydi Elizabeth
I. Mary’nin kız kardeşi Elizabeth, ilk isyanını Mary tahta çıktıktan birkaç ay sonra çıkardı. İsyana karışan iki grup vardı: Bu gruplardan ilki Jane Grey’i, diğeri ise Leydi Elizabeth’i tahta geçirmek için uğraştı. Ancak isyan başarısız oldu ve Mary’nin daha önce idam etmediği isyanın ele başı John Dudley, Mary’nin parlamento üyelerinin ısrarıyla idama mahkûm edildi. Robert Dudley ile birlikte Leydi Elizabeth de kuleye kapatıldı. Fakat idam emirleri verilmedi ve bir süre sonra ablası Kraliçe Mary tarafından affedildiler. İsyanla doğrudan ilişkileri olmamasına rağmen ve Mary kuzenini idam ettirmek istememesine rağmen Mary’nin parlamento üyelerinin üstüne yaptığı baskı yüzünden Jane Grey ve kocası Guilford Dudley idam edildi. Kraliçe, uzaktan kuzeni Jane’i idam ettirmemek için çok direndi ve sürekli vicdanının onu idam etmesine izin vermediğini söyledi ama hem parlamento baskısı hem de evlilik hazırlıkları yaptığı II. Felipe’in ülkeye, çıkan iç karışıklıklar yüzünden gelmeyi reddetmesi üzerine infaz kararını vermek zorunda kaldı.
Evliliği

Kraliçe 37 yaşında iken hem ülkesini beraber yönetmek hem de veliaht vermek amacıyla koca arayışlarına başladı. Mary evleneceği kişi tarafından yönetilmek istemiyordu ve adayın İngiltere halkının seveceği biri olması gerekiyordu. Mary’ye birçok öneri sunuldu ilk adaylardan biri IV. Edward’ın büyük torunu olan 25 yaşındaki Edward Courtenay idi ama Mary tebaasından bir ile evlenmek istemedi. Kral Juan’ın kardeşi Portekizli Dom luis tarafından 2 kere evlenme teklifi aldı. İmparator Charles’ın kardeşinin oğlu Maximilian da damat adayları arasındaydı en son Mary İspanya Prensi II. Felipe ile evlenmeye karar verdi. Annesinin son mektuplarından birinde Mary’ye herhangi bir koca düşünmemesini veya arzulamamasını tavsiye etmişti. Mary üvey annelerinin başına gelenlerin farkındaydı ve bu yüzden bir prensesken asla aşık olmayacağına politik bir evlilik yapacağına yemin etmişti. Elizabeth ve Jane Grey’i tahta çıkarmak isteyenlerin isyanının hezimetle sonuçlanmasının ardından Kraliçe ve Prens evlendiler. Böylece İngiltere’nin katolikleşmesinin önünde bir engel kalmamakla birlikte Aragon’lu Catherine’in VIII. Henry tarafından reddinin ardından yarım kalan İngiltere-İspanya müttefikliği kaldığı yerden devam etme fırsatı buldu. İngiltere halkı II. Felipe’i pek sevmemesi üzerine Mary “Şimdi size mümkün olan en iyi hakla hükmediyorum ve özgür bir kadın olarak, alemimizin insanlarından herhangi bir kadın veya erkek özgürse, uygun bir partner seçmek için tam hakkım ve yeterli yılım var” “Benim için kendi hayallerinize göre bir koca adayı belirlemeniz tamamen boşuna ama bunun yerine koca seçimimin benim seçimim olmasına izin verin bu evlilik düşman topraklarında bir saldırı olursa önlemeye de yardımcı olacak” demiştir ve halk buna büyük bir destekle cevap vermiştir.
KAYNAK:Mary Tudor: Princess,Bastard,Queen, Mary I of England:Gender Power,Bloody Mary(Carolly erickson), Mary Tudor(Linda Porter)
Hamilelikleri

Mary evliliklerinden birkaç ay sonra hamilelik semptomları göstermeye başladı. Sabah bulantıları, adetten kesilme, şişen göğüsler ve büyüyen bir karın gibi hamileliğin birçok semptomunu gösteriyordu. O zamanlarda tıp çok gelişmediği için saray hekimleri de kraliçenin hamileliğini onayladı. Nisan 1555’te gelmesi beklenen kraliyet bebeği bir türlü gelmiyordu. Zamanla Mary’nin karnı da küçülmeye başladı. Bu yalancı gebelikten sonra kocası Felipe onu terk etti ve İspanya’ya gitti. Kalbi kırılan Mary’nin sağlığı kötüleşmeye başladı. Daha sonra 1557 yılında Kraliçe’nin tekrar hamile olduğu halka duyuruldu. Fakat halkın çoğu bu gebeliğin tıpkı bir önceki gibi gerçek olmadığını düşünüyor ve kraliçenin onlara bir varis bırakamayacağına inanıyordu. Kraliçe’nin bahar 1558’de doğması beklenen bebeği yine gelmek bilmiyordu. Mary’nin büyük bir ihtimalle karnında büyüyen şey bir tümördü ama o zamanın doktorları bunu anlamak için gereken bilgiden yoksunlardı. Mary halkının önünde tekrar küçük düşmüştü. Tüm bu aşağılanma onun yatağa düşürdü ve ölümünü hızlandırdı.
Son Yılı
Kraliçe saltanatının beşinci ve son yılında kocasının İspanya’ya gitmesi ve üvey kardeşi I. Elizabeth ile olan ilişkisini öğrenmesi, Fransa ile yapılan savaşta Calais’in kaybedilmesi ve çocuklarının olmaması nedeniyle sağlığı iyice kötüleşen, 17 Kasım 1558 günü sarayında öldü. Ölüm nedeni muhtemelen yumurtalık kanseriydi. Yerine üvey kardeşi ve Protestan Leydi Elizabeth geçti. Kocası, II. Felipe I. Elizabeth tahta geçince evlilik teklifinde bulunmuştur.
- 1609 – Edward Hyde, İngiliz devlet adamı ve tarihçi (ö. 1674)
- 1626 – Francesco Redi, İtalyan doktor (ö. 1697)
- 1745 – Alessandro Volta, İtalyan fizikçi (ö. 1827)
- 1807 – Kostaki Musurus Paşa, Rum asıllı Osmanlı paşası (ö. 1891)
Kostaki Musurus Paşa | |
---|---|
![]() |
|
Osmanlı Devleti Londra Sefiri | |
Görev süresi 8 Kasım 1850 – Kasım 1885 |
|
Yerine geldiği | Kıbrıslı Mehmed Emin Paşa |
Yerine gelen | Rüstem Paşa |
Osmanlı Devleti Viyana Sefiri | |
Görev süresi Mayıs 1849 – Ocak 1851 |
|
Yerine geldiği | Mehmed Şekib Efendi |
Yerine gelen | Arif Paşa |
Osmanlı Devleti Atina Sefiri | |
Görev süresi Mayıs 1840 – Eylül 1848 |
|
Yerine geldiği | Yeni oluşturuldu |
Yerine gelen | Osman Efendi |
Kişisel bilgiler | |
Doğum | 18 Şubat 1807 İstanbul, Osmanlı Devleti |
Ölüm | 10 Şubat 1891 (83 yaşında) İstanbul, Osmanlı Devleti |
Kostaki Musurus Paşa (Yunanca: Κωστάκης Μουσούρος Kostakis Musuros, d. 18 Şubat 1807 – ö. 2 Şubat 1891), Rum asıllı Osmanlı paşası.
Hayatı

Ailesi Girit Resmo kökenli olan Kostaki Musurus (Konstantinos Mousouros), 1807’de Fener’de doğdu. Sisam beyi İstefanaki Bey’in kızı Anna ile evlemiştir. İstefanaki Bey, Kostaki’yi yerine Sisam beyi vekili tayin ettirmiştir. Aylık 6.000 kuruş maaşla 1840 yılı Mayıs ayı içerisinde Atina’ya büyükelçi olarak atandı. 5 Ekim 1848 tarihinde Viyana Elçiliği’ne memur kılındı. 3 Mart 1851 tarihinde Kıbrıslı Mehmed Emin Paşa yerine Londra Elçiliğine atandı. 1878’de, II. Abdülhamid döneminde Meclis-i Âyan üyeliğine getirildi. Emekli olduğu 16 Aralık 1885 tarihine kadar 35 yıl Londra’da kesintisiz olarak elçilik yaptı. Dante Alighieri’nin İlahi Komedya adlı eserini Türkçe ve Rumca’ya çevirmiştir. Londra’dan döndüğünde Osmanlı İmparatorluğu’nun en tecrübeli diplomatı konumundaydı. Bu yüzden kendisine elçilerin şeyhi anlamında Şeyh’üs Süfera denildi. 3 Ağustos 1888 tarihinde Harikzadegan Komisyonu Reisliğine seçildi. 1891 yılı Şubat ayı içerisinde öldü.
- 1826 – Julius Thomsen, Danimarkalı kimyager (ö. 1909)
- 1836 – Sri Ramakrishna, Hindu aziz (ö. 1886)

Sri Thakur Gadadhar Chattopadhyaya Ramakrishna Paramahamsa (18 Şubat 1836 – 16 Ağustos 1886), Hindu azizdir. Ana tanrıça Kali’ye bağlı ve Advaita Vedanta üstadı olarak “tüm dinlerin aynı amaca ilettiğini” vaaz etti.
Ramakrishna Batı Bengal kırsalındaki Kamarpukur köyünde yoksul bir ortodoks Brahman ailesine mensup olarak doğdu.[1] 1855’te kardeşi Ramkumar’ın Dakshineswar Kali Tapınağı’nda keşiş olmasıyla birlikte ona yardımcı oldu ve 1856’da kardeşinin ölümünden sonra onun yerini aldı. 1859’da Saradamani Mukhopadhyaya (daha sonra Sarada Devi) ile evlendi. Bhakti geleneğine bağlandı: İlk spiritual eğitimini Vaishnava bhakti ve Tantra üstadı bir kadın olan çileci Bhairavi Brahmani’den aldı.[2] Bhairavi Brahmani onu 1863’te tamamlanana kadar Tanrta ile inisiye etti.[3] 1864’te guru Jatadhari rehberliğinde Rama’nın çocukluğunu temsil eden metal bir imgeye yoğunlaştı. Ramakrishna’ya göre bu metal imgede çocuk Rama’nın varlığını canlı bir tanrı olarak hissedebilmişti.[4] 1865’te tapınağı ziyaret eden ve gittiği yerlerde çok kısa sürelerle kalmasına rağmen on bir ayını Ramakrishna ile geçiren Ishwar Totapuri’nin rehberliğinde ikiliksizlik temelindeki öğreti olan Advaita Vedanta eğitimi aldı.[5] Ramakrishna Paramahamsa ismi de ona Totapuri tarafından verilmiştir.[6] 1866’da Govinda Roy’un mürşitliği ile tasavvvufu tecrübe ederek İslam’da inisiye oldu ve Araplar gibi giyinerek zikir ve namaz ile meşgul oldu. 1873’ten sonra da birkaç yıl boyunca Hristiyanlık ile ilgilendi.
1886’da gırtlak kanseri nedeniyle öldü.
Öğretisi
Ramakrishna’nın Hindu geleneğinde “Nirvikalpa Samadhi” olarak adlandırılan mistik deneyimi onun çeşitli dinlerin tanrı anlayışlarının yalnızca Mutlak’ın çeşitli yorumları olduğunu ve Nihai Hakikat’in beşeri terimlerle asla ifade edilemeyeceğine inanmaya sevketti. Bu anlayış Rig Vedalardaki “Hakikat birdir fakat bilgeler onu değişik isimlerle adlandırırlar” beyanıyla da uyum içerisindedir. Bu görüşün bir sonucu olarak Ramakrishna, hayatının çeşitli dönemlerini İslamiyet, Hristiyanlık ve Hinduizm içindeki çeşitli Yogik ve Tantrik sektlerine ilişkin anlayışını geliştirmeye çalıştı.
Ramakrishna’nın öğretilerindeki anahtar kavramlar:
- Varoluşun birliği
- İnsanoğlunun ilahiliği
- Tanrı’nın birliği ve dinlerin uyumu
- İnsan yaşamında ana zihinsel engelin şehvet ve açgözlülük oluşu (Bengalcede kamini ve kanchana.)
Ramakrishna’nın hayatı ve öğretilerine ilişkin kişisel ifadeleri talebesi “M” adıyla bilinen Mahendranath Gupta tarafından yazılan “The Gospel of Sri Ramakrishna” adlı eserde yer almaktadır. Adi Sankara tarafından binlerce yıl öncesinde yapıldığı gibi Ramakrishna Paramahamsa da aşırı ritüellere gömülmüş Hinduizmi yeniden canlandırmış ve modern dönemin başlarındaki İslamiyet, Hristiyanlıktan gelen meydan okuyuşlara karşı onu desteklemiştir.
- 1838 – Ernst Mach, Avusturya-Çek kökenli fizikçi ve felsefeci (ö. 1916)
- 1848 – Louis Comfort Tiffany, Amerikalı sanatçı ve tasarımcı (ö. 1933)
- 1849 – Alexander Kielland, Norveçli yazar (ö. 1906)
- 1854 – Jan Jakob Maria de Groot, Hollandalı dilbilimci, türkolog, sinolog ve din tarihçisi (ö. 1921)
- 1855 – Jean Jules Jusserand, Fransız diplomat, tarihçi ve yazar (ö. 1932)
- 1857 – Max Klinger, Alman sembolist ressam ve heykeltıraş (ö. 1920)
- 1860 – Anders Zorn, İsveçli ressam, oymacı, heykeltıraş ve fotoğrafçı (ö. 1920)
- 1871 – Harry Brearley, İngiliz metalürji uzmanı (ö. 1948)
- 1878 – Mariya Ulyanova, Rus kadın devrimci (ö. 1937)
Maria İliniçna Ulyanova
|
|
---|---|
![]() |
|
SBKP Merkez Komite Üyesi | |
Kişisel bilgiler | |
Doğum | 18 Şubat 1878 Simbirsk, Rus İmparatorluğu |
Ölüm | 12 Haziran 1937 (59 yaşında) Moskova, Sovyetler Birliği |
Milliyeti | Rus |
Partisi | ![]() |
Dini | Yok (ateist) |
Maria İliniçna Ulyanova (Rusça: Мария Ильинична Ульянова, 18 Şubat 1878 Simbirsk / Rus Çarlığı-12 Haziran 1937 Moskova / SSCB)- Rus kadın devrimci. Sovyetler Birliği’nin kurucusu Vladimir Lenin’in kız kardeşi.
Biyografi
Maria İliniçna Ulyanova, eğitim müfettişi İlya Ulyanov ile öğretmen Maria Ulyanova’nın son çocuğu olarak 18 Şubat 1878’de Simbirsk’te doğdu. Doğduğu şehirde ilk öğrenimini gördükten sonra 1893’te Moskova’da lise öğrenimini tamamladı.
Ablaları gibi Sankt-Peterburg Bestujen Yüksek Okulu’na kaydolarak Kimya bölümünde okudu. Bu okuldan mezuniyetiyle birlikte öğretmenlik lisansı aldı. 1898 yılında Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi’ne katıldı. İşçi çevrelerinde propaganda faaliyetlerinde bulundu ve yasaklanmış bazı eserlerin yayınlamasını sağladı. Bu faaliyetlerinden dolayı birkaç kez tutuklandı. Eylül 1899’da polis gözetiminde Nijni Novgorod’a gönderildi.
1 Mart 1901 gecesi tekrar tutuklandı ve Samara ’daki yedi aylık sürgünden sonra Taganka cezaevine gönderildi. Kefaletle serbest bırakıldı ve Ocak 1904’te abisi Lenin’in yanına İsviçre’ye gitti.
1905 yılında St. Petersburg’a döndü ve RSDİP Vasileostrovsky ilçe komitesi sekreteri olarak çalıştı. 2 Mayıs 1907’de tekrar tutuklandı. 1908 yılında serbest kalınca Moskova’ya taşındı ve Moskova parti örgütünde çalıştı. Bu arada 1898’den itibaren birkaç kez Brüksel Üniversitesi’nde Fizik ve Kimya Fakültesi derslerine katıldı.
1908-1909 yıllarında Paris’te yaşadı ve Sorbonne Üniversitesi’nden Fransızca Öğretmenliği lisansı aldı. 1909’da bir süre Terijoki (Zelenogorsk / St.Petersburg)’de öğretmenlik yaptı.
Mayıs 1912’de tekrar tutuklandı ve Vologda’ya gönderildi. Savaşın başlamasının ardından Şubat-Nisan 1915’te Moskova’da Kız Sağlık Yüksek Okulu’nda tıbbi dersler gördü ve yazın gönüllü olarak tıbbi besleyici-tedavi müfrezesine bağlı olarak batı cephesine gitti.
1915 yılında RSDİP’in Moskova teşkilatına bağlı olarak Merkez Komitesi Dış Bürosu ile yazışmalara devam etti. Maria sosyal demokrat politikanın içinde aktif olarak yer aldı ve özellikle basın alanında faaliyet gösterdi. 1900 yılından itibaren İskra gazetesinin, 1917-1929 yılları arasında ise Pravda gazetesinin yayın kurulu üyesi olarak görev yaptı.[1] 1903 yılından itibaren RSDİP’nin Merkez Komitesi Sekreterliği’nde çalıştı. 1917 yılından itibaren de Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi Merkez Komite üyesi oldu.
Maria Ulyanova, Sovyetler Birliği’nin kurulmasından sonra özellikle çocukların eğitimi ve gelişimi konularıyla yakından ilgilendi. 1920’lerde ağabeyi Lenin’in eşi Nadejda Krupskaya ile birlikte Sovyet çocuk örgütü Pioner’in ve çocuk gazetesi Pionerskaya Pravda’nın kuruluşunda görev aldı. Piyoner teşkilatı ile birlikte çocukların sağlıklı ve nitelikli gelişimi için mücadele verdi.
1925-1934 yılları arasında Sovyetler Birliği Komünist Partisi Merkez Denetim Komisyonu üyesi, 1932-1934 yılları arasında ise SBKP Merkez Denetim Komisyonu başkanı oldu. 1935 yılında SSCB Merkez Yürütme Kurulu üyesi olarak görev yaptı.
Maria Ulyanova 12 Haziran 1937’de Moskova’da öldü. Naaşı Kızıl Meydan’da Kremlin Duvarı önündeki Nekropol’e defnedildi.
- 1880 – Ernst von Aster, Alman filozof (ö. 1948)
- 1881 – Ferenc Keresztes-Fischer, Macar avukat ve siyasetçi (ö. 1948)
- 1882 – Petre Dumitrescu, Rumen Üst-orgeneral (ö. 1950)
- 1883 – Nikos Kazancakis, Yunan yazar (ö. 1957)
- 1895 – Semyon Timoşenko, Sovyet komutan (ö. 1970)
Semyon Konstantinoviç Timoşenko | |
---|---|
![]() |
|
Doğum | 19 Kasım 1896 Furmanka, Odessa Oblastı |
Ölüm | 31 Mart 1970 (75 yaşında) Moskova |
Bağlılığı | ![]() ![]() ![]() |
Hizmet yılları | 1915-1960 |
Rütbesi |
![]() |
Komutası | 6. Süvari Tümeni, 3. Süvari Kolordu, Kuzey Kafkas Askerî Bölgesi, Horkov Askerî Bölgesi, Kiev Özel Askerî Bölgesi, Batı İstikamet Ordular Grubu, Savunma Halk Komiseri, Batı Cephesi, Güneybatı Cephesi, Stalingrad Cephesi, Kukzeybatı Cephesi, Leningrad Cephesi, Volhov Cephesi, Kuzey Kafkas Cephesi, 2. Baltık Cephesi, 3. Baltık Cephesi, 2. Ukrayna Cephesi, 3. Ukrayna Cephesi, 4. Ukrayna Cephesi, Baranoviçi Askerî Bölgesi, Güney Ural Askerî Bölgesi, Belarus Askerî Bölgesi |
Çatışma/savaşları | I. Dünya Savaşı, Rusya İç Savaşı, Kış Savaşı, II. Dünya Savaşı |
Ödülleri | ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
Semyon Konstantinoviç Timoşenko (Rusça: Семён Константинович Тимошенко; 18 Şubat 1895, Furmanka, Odessa Oblastı, Ukrayna, Rus İmparatorluğu – 31 Mart 1970, Moskova, SSCB), Sovyet komutan.[1][2] Kızıl Ordu’nun eğitim ve disiplin düzeyinin yükseltilmesini sağlayarak II. Dünya Savaşı sırasında Almanya’ya karşı kazanılan zaferde önemli rol oynamıştır.[3]
I. Dünya Savaşı ve Rus İç Savaşı’nda çarpıştı. 1930’larda çeşitli bölgesel komutanlıklarda bulundu. Kış Savaşı sırasında, Ocak 1940’ta zor durumdaki Sovyet kuvvetlerinin başına getirildi ve iki ay sonra Finlandiya’yı barış istemek zorunda bıraktı. Mayıs 1940’ta Sovyetler Birliği Mareşali rütbesine terfi ettirilerek, Savunma Halk Komiserliği görevine atandı. Komutanlık yeteneğini II. Dünya Savaşı öncesinde kanıtlamış az sayıdaki Sovyet generalinden biri olarak savaş sırasında bir dizi önemli çarpışmanın komutanlığını üstlendi.
- 1898 – Enzo Ferrari, İtalyan yarış arabaları sürücüsü ve üreticisi (ö. 1988)
- 1903 – Nikolay Podgorni, SSCB Devlet Başkanlarından (ö. 1983)
Nikolay Podgorn | |
---|---|
![]() |
|
Finlandiya ile Dostluk, İşbirliği ve Yardım Sözleşmesi imzalanırken (1973) | |
SSCB Yüksek Sovyet Prezidyumu Başkanı | |
Görev süresi 9 Aralık 1965 – 16 Haziran 1977 |
|
Yerine geldiği | Anastas İvanoviç Mikoyan |
Yerine gelen | Leonid İlyiç Brejnev |
Ukrayna Komünist Partisi Birinci Sekreteri | |
Görev süresi 26 Aralık 1957 – 2 Temmuz 1963 |
|
Hükûmet başkanı | Georgi Malenkov |
Yerine geldiği | Aleksey Kiriçenko |
Yerine gelen | Petro Şelest |
Kişisel bilgiler | |
Doğum | Nikolay Viktoroviç 16 Şubat 1903 Karlivka, Poltava Oblastı, Rus İmparatorluğu |
Ölüm | 11 Ocak 1983 (79 yaşında) Kiev, Ukrayna SSC, SSCB |
Milliyeti | Ukraynalı |
Partisi | Sovyetler Birliği Komünist Partisi |
Evlilik(ler) | Natalya Nikolayevna Podgornaya (1908-1995) |
Çocuk(lar) | Natalia ve Lesia |
Yaşadığı yer | Kiev |
Bitirdiği okul | Kiev Gıda Endüstrisi Teknoloji Enstitüsü |
Mesleği | Makine mühendisi[1], bürokrat, siyasetçi |
Ödülleri | ![]() ![]() |
İmzası | ![]() |
Nikolay Podgorni, (Rusça: Никола́й Ви́кторович Подго́рный, Ukraynaca: Микола Вікторович Підгорний; 16 Şubat 1903 Karlivka, Poltava Oblastı, Rus İmparatorluğu – 11 Ocak 1983 Kiev, Ukrayna SSC, SSCB), Ukrayna asıllı Bolşevik lider, Sovyet devlet adamı ve Sovyetler Birliği Komünist Partisi (SBKP) üyesidir.
Hayatı

Podgorni 5 Şubat 1903 tarihinde Rus İmparatorluğu’nun Poltava Oblastı’na bağlı Karlivka şehrinde Ukraynalı bir işçi ailesinin çocuğu olarak dünyaya geldi.
Siyasi hayatı

SBKP’nin çeşitli kademelerinde görev aldıktan sonra 1957 yılında Ukrayna Komünist Partisi Birinci Sekreterliği görevini üstlendi. Bu görevini 1963 yılına kadar sürdürdü. 1960 yılında Politbüro üyeliğine ve ardından SBKP Merkez Komitesi Sekreterliği’ne getirildi.
Birinci Sekreter ve Başbakan olarak Kruşçev’in görevinin sonlanması için 1964 yılı süresince, Podgorni ve Brejnev, Merkez Komitesine başvurarak Kruşçev’i ekonomik başarısızlıklar yüzünden suçladılar, gönüllü ve gönülsüz siyasi tutumları nedeniyle onu eleştirdiler. Brejnev ve müttefiklerinden etkilenen Politbüro üyeleri Kruşçev’in görevini sonlandırmak için oy kullandılar.[2] Kruşçev’in görevden alınmasının ardından, Brejnev’in Birinci Sekreter, Aleksey Kosigin’in Hükûmet Başkanı ve Anastas Mikoyan’ın Devlet Başkanı olduğu kolektif bir liderlik yapısı oluşturuldu.[3]
Podgorni devlet başkanlığına gelmeden önce parti İkinci Sekreter görevini üstlendi ve bu nedenle Parti Örgütü Bölümünün sorumlusu oldu. Podgorni bu dönemde Brejnev’in Birinci Sekreter pozisyonunu tehdit etti. Çünkü Örgüt liderliği artık elinde olduğundan, Podgorni eğer isterse parti içindeki dengelerie kolaylıkla kendi lehine çevirebilecek bir konumdaydı. Brejnev hem Podgorni hem de Kosigin’e karşı, Aleksander Şelepin ve KGB başkanı Vladimir Semiçastni ile ittifak kurdu.[4]
Podgorni’nin görüşleri Nikita Kruşçev’in etkisinde kaldı ve Leonid Brejnev’in egemenliği altında Podgorni, Sovyet liderleri arasında en liberal üyelerden biriydi ve Aleksey Kosigin’den daha liberaldi.[5]
1964 yılında SBKP Genel Sekreteri Leonid Brejnev ile giriştiği iktidar mücadelesinde yenildi ve 1965 yılında sekreterlik görevinden istifa etti. 1965-1977 yılları arasında sembolik bir görev olan Yüksek Sovyet Prezidyumu Başkanlığını yürüttü. Brejnev’in parti sekreterliği ve Prezidyum başkanlığı görevlerini birlikte yürütme isteğine karşı çıkınca, 24 Mayıs 1977 tarihinde Politbüro’dan ve Prezidyum başkanlığından uzaklaştırıldı. Sonraki emeklilik yaşamını Moskova’da sürdürdü.

Emekliliği
[değiştir | kaynağı değiştir]
Podgorni’nin istifasından sonraki yaşamı iyi belgelenmemiştir. Herhangi bir Sovyet ana medyasında kendisinden son söz edilmesi, Finlandiya Cumhurbaşkanı Urho Kekkonen ile yaptığı görüşmeydi. Sovyet otoriteleri tarafından kendisiyle ilgili hiçbir açıklama yapılmadı ve onu dışlamadılar.[6] Podgorni Yüksek Sovyet Prezidyumu Başkanlığından ayrıldıktan sonra Yüksek Sovyet’teki yerini korudu. Ekim Devrimi’nin Kasım 1978’de Kremlin Büyük Sarayı’nda düzenlenen 61. yıldönümü resepsiyonunda Japonya’nın Sovyetler Birliği Büyükelçisi Tokichiro Uomoto ile birlikte görüldü. Podgorni, Brejnev, Kosigin ve sonra Andrey Gromiko’ya konuştu; Uomoto’ya göre her üç liderin de ondan utanmalarına neden oldu. Bu olaydan kısa süre sonra, Podgorni Yüce Sovyet’teki yerini kaybetti. Podgorni’nin 1977 yılında Dmitri Nalbandyan tarafından yapılan ve Kızıl Meydan’daki Tretyakov Devlet Galerisi’nde Sovyet liderleri Brejnev ile Kosigin’in resimleri arasında bulunan resmi de kaldırıldı.[7]
Ölümü
Podgorni, 12 Ocak 1983 tarihinde kanser nedeniyle hayatını yitirdi ve Moskova’daki Novodeviçi Mezarlığı’na defnedildi.[8]
- 1906 – Hans Asperger Avusturyalı çocuk doktoru, Asperger sendromunu keşfetti (ö. 1980)
- 1919 – Jack Palance, Amerikalı sinema oyuncusu (ö. 2006)
- 1920 – Eddie Slovik, Amerikalı er rütbesinde asker (2. Dünya Savaşı sırasında firardan dolayı idam edilen tek ABD askeri) (ö. 1945)
- 1925 – Halit Kıvanç, Türk sunucu (ö. 2022)
Halit Kıvanç | |
---|---|
![]() |
|
Doğum | Halit Mecit 18 Şubat 1925 İstanbul, Türkiye |
Ölüm | 25 Ekim 2022 (97 yaşında) İstanbul, Türkiye |
Defin yeri | Zincirlikuyu Mezarlığı, İstanbul |
Meslek | Sunucu, yazar, gazeteci |
Milliyet | Türk |
Vatandaşlık | Türkiye |
Eğitim | İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi |
Önemli ödülleri | Altın Koza Film Festivali 2005 – Yaşam Boyu Onur Ödülü |
Evlilik |
Bülbin Kıvanç
(e. 1955; ö. 2022) |
Çocuklar | Ümit Kıvanç |
Halit Mecit Kıvanç (18 Şubat 1925, İstanbul – 25 Ekim 2022, İstanbul), Türk hukukçu, radyo ve televizyon sunucusu, gazeteci, çevirmen ve yazardır.
Türkiye’de radyo ve televizyon yayıncılığının gelişmesine önemli katkı vermiş bir radyo ve televizyon sunucusudur. 1955 yılından itibaren radyo sunuculuğu yaptı. Olimpiyatlar ve büyük uluslararası spor karşılaşmalarında maç spikerliği yapması; Brezilyalı futbolcu Pelé ile röportajı yapan ilk gazeteci olması[1] ile hatırlanır. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramları’nda her sene TRT Çocuk Şenliği’nin sunculuğunu yaparak şenliklerin simgesi olmuştur. Fenerbahçe SK 570 sicil numaralı yüksek divan kurulu üyesiydi.[2]
Hayatı
1925 yılında İstanbul’da doğdu. Annesi Nefise Leman Kıvanç, babası İsmail Kıvanç’tır.[3] Orta öğretimini Pertevniyal Lisesinde, yüksek öğrenimini İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde tamamladı. Öğrencilik yıllarında Akbaba ve Şut dergilerinde futbol mizahı yaptı;[4] fakültenin çıkardığı aylık Guguk dergisinde yazılar yazdı, spor ve aylık kültür sanat dergilerine yazılar gönderdi.[5] Öğrenimini tamamladıktan sonra üç ay kadar Siirt’in Kozluk (günümüzde Batman iline bağlıdır) ilçesinde hâkimlik yaptı.[6] Üç ay sonra İstanbul’a dönüp gazeteciliğe başladı.[6] Bir yandan da avukatlık stajı yaptı ve birkaç davada avukatlık yaptı; ancak gazetecilik mesleğinde karar kıldı.
Yeni İstanbul gazetesinin sahibi Habib Edip Törehan’ın 1952 yılının Kasım ayında çıkarmaya başladığı Türkiye Spor adlı spor gazetesini günlük olarak hazırlayan ekipte yer aldı.[7] Alp Zirek ve Halit Talayer ile birlikte dönüşümlü olarak bu gazetenin yazı işleri müdürlüğünü üstlendi.[7] Milliyet, Tercüman, Hürriyet, Güneş başta olmak üzere çeşitli gazete ve dergilerde yazar ve yönetici olarak üst düzey görevler aldı.
1955 yılında eczacı Bülbin Hanım’la evlendi; çiftin bu evlilikten oğulları Ümit Kıvanç (d. 1956) dünyaya geldi.
1955 yılından itibaren TRT’de radyo sunuculuğu yaptı. Spor spikerliğine 1956’da basın mensubu olarak gittiği Moskova’da oynanan ve Moskova Radyosu’nun özel yayını ile Türkiye’ye iletilen Fenerbahçe – Dinamo Moskva özel maçını sunarak başladı.[8] Radyonun yanı sıra televizyonda spor spikerliği yaptı. Olimpiyatlar ve birçok büyük uluslararası karşılaşmayı sundu. FIFA Dünya Kupası’nı televizyondan sunan ilk Türk spikerdi. On FIFA Dünya Kupası finalini radyo ve televizyondan nakletti. Brezilya millî takımının ilk defa dünya şampiyonu olduğu 1958 FIFA Dünya Kupası’nda, o sırada yedek oyuncu olan, daha sonra “Pele” olarak tanınacak efsanevi futbolcu Edson Arantes do Nascimento ile röportaj yaptı.[9] Henüz 17 yaşındaki Brezilyalı sporcunun Dünya Kupası’nda 6 gol atmayı başarması üzerine Halit Kıvanç, “Pele’yi keşfeden ilk gazeteci” olarak tanındı[4] ve bu röportaj, Kıvanç’ın en önemli gazetecilik başarıları arasında yer aldı.
Kıvanç 1963’te İngiltere’ye gitti; bir yıla yakın İngiliz yayın kuruluşu BBC Türkçe Servisi’nde çalıştıktan sonra Türkiye’ye döndü.[10]
1960’larda iki futbol plağı yayımlayarak spor plakları alanında öncülük etti. Plakların ilki, 1965’te, Ezgi Plak tarafından Spor Serisi No.1 notuyla yayımlandı.[11] Bu plağın bir yüzünde sözlerini Halit Kıvanç’ın yazdığı[11] “Şampiyonlar Şarkısı“, diğer yüzünde 1964-1965 sezonunda Fenerbahçe’nin attığı ve Halit Kıvanç’ın anlatımı ile kayıt altına alınmış 15 golün anlatımı yer aldı.[12] 1966’da serinin ikinci plağı olarak yayımlanan “Metin Geliyor Metin” adlı plakın bir yüzünde Halit Kıvanç’ın Metin Oktay için yazdığı şarkı, ikinci yüzünde Metin Oktay’ın attığı gollerin anlatımı yer aldı. 1968 yılında Fenerbahçe’nin Şampiyon Kulüpler Kupası’nda İngiltere şampiyonu Manchester City’yi elemesi üzerine Şampiyonlar Şarkısı plağı tekrar basılmış; ancak arka yüzünde “Yerinden Kaydedilen Sesle Fenerbahçe Manchester City Maçı – Halit Kıvanç Anlatıyor” kaydı yer almıştır.[12]
1970’li yıllarda çizgi roman çevirileri yaparak kendine özgü bir çizgi roman dili yarattı.[13] Galyalı Asteriks’in çizgi maceralarından sekiz sayıyı Almancadan çevirdi.[14][15] Günün popüler diline uygun bir dil kullandı. Kitaptaki isimleri için “Hopdediks“, “Dertsiziks” gibi kendi uydurduğu sözcükler kullandı. Milliyet Çocuk dergisi için “Rip Kirby” çizgi romanını “Zehir Hafiye” adıyla çevirdi.[16]
Halit Kıvanç, 1983 yılında Cumhurbaşkanlığı Kupası maçını sunarak maç spikerliğini bıraktı. Türkiye’de futbol tarihi ve kültürü üzerine Futbol Bir Aşk (2004) adlı bir kitap yayınladı.
Kıvanç, spor spikerliğinin yanı sıra televizyonda kültür-sanat, müzik eğlence programları da sundu ve Türkiye’de televizyonculukta birçok ilki gerçekleştirdi. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramları’nda yapılan TRT Çocuk Şenliği programlarının değişmez sunucusu idi, şenliklerin simgesi hâline geldi.[3] Televizyonculuk anılarını “Tele Safir” (2015) adlı kitapta anlattı.[17]
Harbiye Açıkhava Tiyatrosu ve İstanbul Spor ve Sergi Sarayı’nda çok sayıda konser ve özel etkinliğin sunuculuğunu üstlendi. 2005’te sunuculukta 50. yılı nedeniyle onuruna bir kutlama yapıldı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, TSYD ve diğer kuruluşların düzenlediği yarışmalarda 200’ün üzerinde ödül aldı.[kaynak belirtilmeli] “Türk halkına temiz bir Türkçe ile saygın ve eğitici çalışmaları ile hizmet vermesi“nden dolayı Türkiye Millî Olimpiyat Komitesi tarafından “Kariyer” dalında büyük ödüle layık görüldü.[ne zaman?]
Koyu bir Fenerbahçe Spor Kulübü taraftarı ve Fenerbahçe SK Yüksek Divan Kurulu üyesiydi.[18] Fenerbahçe TV’de Efsanenin 100 Yılı (2007)[19] ve Efsanenin Yeni Yüzyılı (2008)[20] adlı söyleşi programlarını sundu.
2012 yılından itibaren NTV Radyo’da pazar sabahları “Mikrofonda Halit Kıvanç” adlı radyo programını sundu.[8] Ayrıca NTV televizyonunda pazar günleri Halit Kıvanç’la Ustalar NTV Spor’da Futbol Bir Aşk adlı programları sundu.
Aydın Engin’in Halit Kıvanç ile söyleşisini içeren Bir Koltukta Kaç Karpuz: Halit Kıvanç Kitabı adlı kitap 2003 yılında yayınlandı. Kıvanç’ın sanatçı Müjdat Gezen’le söyleşisini içeren ve Gezen’in yaşamını konu alan Ağlama Palyaço Makyajın Bozulur adlı kitap, 2006’da yayımlandı.
Halit Kıvanç, 25 Ekim 2022’de İstanbul’da 97 yaşında öldü.[21] 27 Ekim’de Türkiye Spor Yazarları Derneğinde düzenlenen anma töreninin ardından Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedildi.[22]

- 1925 – Marcel Barbeau, Kanadalı sanatçı (ö. 2016)
- 1926 – Rita Gorr, Belçikalı mezzosoprano (ö. 2012)
- 1929 – Ertem Eğilmez, Türk sinema yönetmeni (ö. 1989)
- 1929 – Kamran İnan, Türk diplomat, hukukçu ve siyasetçi (ö. 2015)
- 1929 – Manole Aldescu, Rumen kayaklı koşucu (ö. ?)
- 1929 – Roland Minson, Amerikalı basketbol oyuncusu (ö. 2020)
- 1931 – Toni Morrison, Amerikalı yazar ve Nobel Edebiyat Ödülü sahibi (ö. 2019)
- 1932 – Milos Forman, Çekoslovak göçmeni Amerikalı film yönetmeni ve En İyi Yönetmen Akademi Ödülü sahibi (ö. 2018)
- 1933 – Bobby Robson, İngiliz teknik direktör (ö. 2009)
- 1933 – Yoko Ono, Japon müzisyen
- 1936 – Jean Marie Auel, Amerikalı yazar
- 1936 – Jozef Vengloš, Çekoslovak futbolcu ve teknik direktör (ö. 2021)
- 1942 – Tolga Aşkıner, Türk oyuncu (ö. 1996)
- 1950 – Cybill Shepherd, Amerikalı sinema oyuncusu
- 1954 – John Travolta, Amerikalı sinema oyuncusu
- 1964 – Matt Dillon, Amerikalı sinema oyuncusu
- 1967 – Abbas Lisani, Güney Azerbaycanlı gazeteci
- 1967 – Roberto Baggio, İtalyan futbolcu
- 1968 – Molly Ringwald, Amerikalı oyuncu
- 1976 – Chanda Rubin, Amerikalı profesyonel tenis oyuncusu
- 1983 – Roberta Vinci, İtalyan tenisçi
- 1985 – Anton Ferdinand, İngiliz futbolcu
- 1985 – Song Jae-rim, Güney Koreli aktör ve model (ö. 2024)
- 1988 – Bibras Natho, Çerkes asıllı İsrailli futbolcu
- 1988 – Şükrü Özyıldız, Türk oyuncu
- 1989 – Aleksey İonov, Rus millî futbolcu
- 1991 – Jeremy Allen White, Amerikalı oyuncu
- 1994 – J-Hope, Güney Koreli şarkıcı, dansçı ve söz yazarı
- 1994 – John Lundstram, İngiliz millî futbolcu
- 1999 – Rayyan Baniya, Benin asıllı Türk futbolcu
wikipedia.org