Tarihte 31 ocak olayları

31 Ocak günü Tarihte Bugün / 31 Ocak, Miladi takvime göre yılın 31. günüdür.

Aralık – Ocak – Şubat
1 2 3 4 5 6 7
8 9 10 11 12 13 14
15 16 17 18 19 20 21
22 23 24 25 26 27 28
29 30 31

Olaylar

Apollo 14 ekibinden Alan Shepard ay yüzeyinde.
1729 – Türkiye’de ilk kitap, Mehmet Bin Mustafa’nın (Vanlı) kaleme aldığı Sıhahı Cevheri (Vankulu) adlı sözlük basıldı. İbrahim Müteferrika, ilk Türk matbaasını İstanbul’da Sultanselim’deki konağında kurmuştu.

İbrahim Müteferrika

Doğum 1674
Erdel Prensliği
Ölüm 1745
İstanbul, Osmanlı İmparatorluğu
Vatandaşlık Osmanlı İmparatorluğu

İbrahim Müteferrika (Osmanlıca: ابراهیم متفرقه; 1674, Kaloşvar, Erdel Prensliği – 1745, İstanbul), Macar asıllı Osmanlı müteferrika, matbaacı, yayımcı, yazar ve çevirmen. Osmanlı Devletinde basımevi kurup Türkçe kitap yayımlayan ilk kişidir. IV. Mehmed ve II. Mustafa dönemlerinde yaşamıştır.

Hayatı

Matbaa denilince akla ilk gelenlerden biri olan İbrahim Müteferrika 1674 yılında, bugün Romanya sınırları içinde yer alan Kaloşvar şehrinde doğdu. Üniteryen bir Macar olan Müteferrika, 1692 yılında İkinci Viyana Kuşatması’ndan sonraki savaşlarda Osmanlılara esir düştü. Esir olarak İstanbul’a getirildi. Burada Müslüman oldu ve müteferrikalık yaptı. “Müteferrika”, sarayda padişah veya vezirlerin işlerine bakan görevlidir. Başka diller de bilmesinden dolayı yabancı devletlerle iletişim kuran heyetlerde bulundu. Geçici bir süre için Türkiye’ye davet edilmiş olan Macar Beyi Ferenc Rakoczi’nin hizmetine verildi. Macaristan’daki öğrenimi sırasında basım ve hat işlerini de öğrendiğinden matbaa kurmak istedi ve 1719-1720 yılları arasında matbaayı kurmayı başardı. 1719 yılında ilk kez Marmara Denizi haritasını basmayı başardı. 1745 yılında ölen İbrahim Müteferrika’nın cenazesi Aynalıkavak Kabristanı’na defnedilmiş, 1942 yılında Reşid Saffet Atabinen’in çabaları sonucunda buradan alınarak Galata Mevlevîhânesi hazîresine nakledilmiştir.

Matbaacılığı

Nevşehirli Damat İbrahim Paşa tarafından 1720 yılında Paris’e elçi olarak gönderilen Yirmisekiz Mehmed Çelebi, yanında oğlu Mehmed Said Efendi’yi de götürmüştü. Yirmisekiz Mehmet Çelebi, sefaretnamesinde Fransa’ya yönelik çok önemli bilgileri verirken oğlu da boş durmamış ve birçok yeniliğin Osmanlı İmparatorluğu’na taşınmasını sağlamıştır. Mehmet Sait Efendi, Paris’te iken bir matbaayı da ziyaret etmiş ve İstanbul’a dönüşünde bu konuda çalışmaya da karar vermişti. İbrahim Müteferrika, İstanbul dönüşü Mehmet Sait Efendi ile tanıştıktan sonra beraberce bir matbaa kurmak için çalışmalara başladılar. Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa onların düşüncelerini destekledi. Matbaanın açılmasına ancak dinî olmayan eserler basmak şartı ile izin verildi ve Şeyhülislâm Abdullah Efendi’den dinle ilgili olmayan eserlerin basılabileceği yönünde bir fetva, III. Ahmet’ten de uygunluk fermanı aldılar. 16 Aralık 1727 tarihinde Darü’t-Tıbâati’l Amire adlı ilk matbaanın kurulmasına başlanıldı. Makine ve Latin alfabesi kalıpları yurt dışından getirtildi (Arap alfabesi kalıplarının kaynağı ise açık değildir ve Müteferrika tarafından yapıldığına dair bulgular vardır. Yalova’da bir kâğıt fabrikası (Kağıthane-i Yalakabad) kuruldu. 1729’da matbaanın ilk basılan kitabı Vankulu Lügatıi oldu. Ardından tarih ve coğrafyayla ilgili ve sözlük olan 16 eser daha yayımladı ve bastığı toplam eser sayısı 17’yi, cilt sayısı ise 22’yi buldu.

Müteferrika tarafından basılan özgün yapıtlar, Yalova’da bulunan İbrahim Müteferrika Kâğıt Müzesi’nde sergilenmektedir.

Matbaada basılan kitaplar
Matbaada basılan ilk kitap Vankulu Lugati idi, 500 adet basılmıştı. Bu kitapların tamamı satıldı. Daha sonra Tuhfetü’l-Kibār, Tārīh-i Seyyāh, Hindi’l-Garbī, Tārīh-i Tīmūr, Tārīhü’l-Mısır, Gülşen-i Hulefā, Grammaire turque, Usūlü’l-Hikem gibi kitaplar basıldı. Bunlardan Grammaire turque, Usūlü’l-Hikem ve Tārīh-i Rāşid/Çelebizāde kitaplarının çoğu satıldı. Toplamda basılan 9700 kitaptan 6724’ü (%70) satılmıştı.

İbrahim Müteferrika kurduğu matbaasında ömrü boyunca toplam 17 ayrı kitap basmıştır:

Kitab-ı Lügat-ı Vankulu (Sihah El-Cevheri), 2 cilt hâlinde, 1729
Tuhfet-ül Kibar fi Esfar el-Bihar, 1729
Tarih-i Seyyah, 1729
Tarih-i Hind-i Garbi, 1730
Tarih-i Timur Gürgan, 1730
Tarih-I Mısr-i Kadim ve Mısr-i Cedid, 1730
Gülşen-i Hülefa, 1730
Grammaire Turque, 1730
Usul el-Hikem fi Nizam el-Ümem, 1732
Fiyuzat-ı Mıknatısiye, 1732
Cihan-nüma, 1732
Takvim el-Tevarih, 1733
Kitab-ı Tarih-i Naima, 2 cilt halinde, 1734
Tarih-i Raşid, 3 cilt halinde, 1735
Tarih-i Çelebizade, 1741
Ahval-i Gazavat der Diyar-ı Bosna, 1741
Kitab-ı Lisan el-Acem el Müsemma bi-Ferheng-i Şuuri, 2 cilt halinde, 1742
Bu kitaplardan Tarih-i Çelebizade’nin pek çok nüshası Tarih-i Raşid’in üçüncü ve son cildinin arkasına eklenip ciltlenerek beraber satıldığı için, bazı kaynaklar hataya düşerek Müteferrika’nın bastığı kitap sayısını 16 olarak göstermektedirler. Basılan kitapları çoğunlukla Kethüda, Mektupçu, Çavuşbaşı gibi Osmanlı bürokrasisi ve şeyhülislam, kadı vb. satın almıştır. Özellikle ilmiye sınıfından kişilerin kitapları alması ulemanın matbaaya karşı olmadığını göstermektedir. Buna karşın satış adetleri çok düşük kaldığından İbrahim Müteferrika, Latince olarak bastırdığı kataloglarla Avrupa’nın değişik yerlerinde kitaplarını satmaya çalıştı. Örneğin Grammaire Turque’den 200 adedini Cizvit Mektebine, peşin fiyatı 3 kuruş iken toptan 2,5 kuruşa satmıştır.

Ölümünden sonra matbaa

İbrahim Müteferrika’nın Galata Mevlevihanesi bahçesindeki mezarı

İbrahim Müteferrika’nın Galata Mevlevihanesi bahçesindeki mezarına 1997 tarihinde konan kitabe
Devlet görevi nedeniyle bir süre sonra Mehmet Said Efendi matbaadan ayrıldı ve İbrahim Müteferrika tek başına matbaayı idare etmeye başladı. Bu süre içinde en çok kalifiye eleman bulma sıkıntısı yaşanmaktaydı. 1747’de İbrahim Müteferrika’nın ölümünden sonra matbaanın işletme izni Rumeli kadılarından İbrahim Efendi ile Anadolu kadılarından Ahmed Efendi’ye verilmiştir. Bu ikili sadece 1757’de bir tek kitap basabildi, bu da Müteferrika tarafından basılan Vankulu Lügati’nin ikinci baskısıydı. Bu tarihten sonra matbaa 1784’e kadar hiçbir faaliyette bulunamadı.

Telif eserleri
Risâle-i İslamiyye, 1710 EsadCosan Mahtut/Hatt
Vesilet-üt-Tıbâa, 1726
Usul el-Hikem fi Nizam el-Ümem, 1732
Tercüme eserleri
Fiyuzat-ı Mıknatısiye, 1732

1747 – İlk zührevi hastalıklar kliniği, Londra’da açıldı.

Cinsel yolla bulaşan hastalıklar
Diğer adlar Cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar (CYBE);
Zührevi hastalıklar

Condom Müzesi, Bangkok
Uzmanlık Enfeksiyon hastalıkları Dermatoloji
Belirtiler Asemptomatik olarabilir, vajinal akıntı, penil akıntı, genitallerde veya çevresinde ülserler, pelvik ağrı
Komplikasyon Kısırlık
Nedenleri Enfeksiyon genellikle cinsel temasla bulaşır.
Korunma Cinsel perhiz, aşılar, prezervatifler

Sıklık 1.1 milyar (HIV/AIDS dışındaki CYBH’lar, 2015)
Ölüm 108,000 (HIV/AIDS dışındaki CYBH’lar, 2015)

Cinsel yolla bulaşan hastalık (CYBH) veya cinsel yolla bulaşan enfeksiyon (CYBE), daha eski adıyla zührevi hastalık, özellikle vajinal seks olmak üzere anal seks, oral seks, bazen de sürtünme yoluyla cinsel ilişkiyle bulaşabilen enfeksiyonların genel adıdır. CYBE’ler genellikle başlangıçta semptomlara neden olmadığından başkalarına bulaştırma riskleri fazladır. İngilizce literatürde Cinsel yolla bulaşan enfeksiyon terimi, semptomatik hastalığı olmayan vakaları da kapsadığından cinsel yolla bulaşan hastalık veya zührevi hastalık terimlerinin yerine tercih edilmektedir. CYBE’lerin belirti ve bulguları olarak vajinal akıntı, penis akıntısı, cinsel organların üzerinde veya çevresinde ülserler ve pelvik ağrı sayılabilir. Bazı CYBE’ler kısırlığa neden olabilmektedir.

Bakteriyel CYBE’ler arasında klamidya, bel soğukluğu ve frengi yer alırken Viral CYBE’ler arasında genital siğiller, genital herpes ve HIV/AIDS yer almaktadır. Paraziter CYBE olarak ise trikomoniyaz sayılabilir. CYBE’lerin çoğunun tedavisi bulunmaktadır ve sağaltım mümkündür. CYBE’lerden frengi, bel soğukluğu, klamidya ve trikomoniyaz sağaltılabilirken, HIV/AIDS ve genital herpes için sağaltım henüz mümkün değildir. Bazı aşılar, hepatit B ve birkaç HPV türü dahil olmak üzere belirli enfeksiyonların riskini azaltabilmektedir. Prezervatif kullanımı, az sayıda cinsel partnere sahip olmak ve monogamik bir ilişki içinde olmak gibi güvenli seks uygulamaları ve Kapsamlı cinsel eğitim CYBE riskini azaltmaktadır.

CYBE tanı testlerine gelişmiş ülkelerde genelde kolaylıkla ulaşılabilmekteyken gelişmekte olan ülkelerde çoğu zaman testlere ulaşım mümkün değildir. CYBE’lerle ilgili sıklıkla utanç ve damgalanma deneyimlenmektedir. 2015 yılında dünya çapında HIV dışındaki CYBE’li birey sayısı yaklaşık 1,1 milyar iken aynı yıl CYBE’ler 108.000 ölümle sonuçlanmıştır. Yaklaşık 500 milyon kişide frengi, bel soğukluğu, klamidya veya trikomoniyaz olduğu tahmin edilmektedir. En az 530 milyon kişinin genital herpes ve 290 kişi milyon kadının ise insan papilloma virüsü taşıdığı düşünülmektedir. CYBE’lerin tarihi kayıtları antik çağın tarihsel belgelerı olan Ebers Papirüsü’ne (y. MÖ. 1550 ) ve Tanah / Eski Ahit’e (MÖ. 8/7. yy.) kadar uzanmaktadır.

Belirti ve Bulgular

CYBE’ler her zaman belirti vermeyebilir veya kuluçka süresine bağlı olarak belirtiler enfeksiyondan hemen sonra ortaya çıkmayabilir. Bazı durumlarda hastalık hiçbir semptom göstermeden taşınabilir, bu da hastalığın başkalarına bulaşma riskini artırır. Tedavi edilmeyen bazı CYBE’ler etkene ve hastalığa bağlı olarak kısırlığa, kronik ağrıya veya ölüme neden olabilir.

Ergenlik öncesi çocuklarda CYBE varlığı cinsel istismara işaret edebilir.

Sebepler

Bulaş

Hamile bir kadında bulunan cinsel yolla bulaşan bir hastalık, doğumdan önce veya sonra bebeğe geçebilir.

Enfekte bir kişiyle korunmasız cinsel ilişki sırasında bulaşma riski
Bilinen riskler Olası riskler
Bir erkeğe oral seks yapanın taşıdığı riskler
Boğaz klamidyası
Boğaz gonoresi (25–30%)
Herpes (nadir)
HPV
Frengi (1%)
Hepatit B (düşük risk)
HIV (0.01%)
Hepatit C (bilinmiyor)
Bir kadına oral seks yapanın taşıdığı riskler
Herpes
HPV
Boğaz gonoresi
Boğaz klamidyası
Oral seks yapılan erkeğin taşıdığı riskler
Klamidya
Gonore
Herpes
Frengi (1%)
HPV
Oral seks yapılan kadının taşıdığı riskler
Herpes
HPV
Bakteriyel vajinoz
Gonore
Vajinal seks—Erkeğin taşıdığı riskler
Klamidya (30–50%)
Kasık bitleri
Uyuz
Gonore (22%)
Hepatit B
Herpes (0.07% için HSV-2)
HIV (0.05%)[19] HPV (yüksek: yaklaşık %40–50)
Mikoplazma hominis enfeksiyonu
Mikoplazma genitalyum
Frengi
Trikomoniyaz
Ureaplasma enfeksiyonu
Hepatit C
Vajinal seks—Kadının taşıdığı riskler
Klamidya (30–50%)
Kasık bitleri
Uyuz
Gonore (47%)
Hepatit B (50–70%)
Herpes
HIV (0.1%)
HPV (yüksek;[18] yaklaşık %40–50)
Mikoplazma hominis enfeksiyonu
Frengi
Trikomoniyaz
Ureaplasma enfeksiyonu
Hepatit C
Anal seks yapan (aktif) partnerin taşıdığı riskler
Klamidya
Kasık bitleri
Uyuz (40%)
Gonore
Hepatit B
Herpes
HIV (0.62%)
HPV
Frengi (14%)
Hepatit C
Anal seks yapılan (pasif) partnerin taşıdığı riskler
Klamidya
Kasık bitleri
Uyuz
Gonore
Hepatit B
Herpes
HIV (%1.7)
HPV
Frengi (%1.4)
Hepatit C
Anilingus
Amibiyaz
Kriptosporidiyoz (%1)
Giardiyaz
Hepatit A[39](%1)
Şigelloz[40] (%1)
HPV (%1)
Bakteriyel
Şankroid (Haemophilus ducreyi )
Klamidya (Chlamydia trachomatis )
Bel soğukluğu (Neisseria gonorrhoeae )
Granuloma inguinale (Klebsiella granulomatis )
Mikoplazma genitalyum
Mikoplazma hominis
Frengi (Treponema pallidum )
Ureaplasma enfeksiyonu
Viral
Viral hepatit (hepatit B virüsü )—tükürük, zührevi sıvılar. (Not: hepatit A ve hepatit E fekal-oral yolla bulaşır; hepatit C nadiren cinsel yolla bulaşabilir,[50] ve hepatit D’ nin bulaşma yolu (yalnızca Hepatit B ile enfekte bireylere bulaşır) belirsizdir, ancak cinsel yolla bulaşıyor olabilir.
Herpes simpleks (Herpes simpleks virüsü 1, 2) cilt ve mukozal, görünür kabarcıklarla veya kabarcıklar olmadan bulaşabilir
HIV (İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü )—zührevi sıvılar, meni, anne sütü, kan ile bulaşabilir.
HPV (Human Papillomavirus )—deri ve mukozal temas. ‘Yüksek riskli’ HPV türleri neredeyse tüm rahim ağzı kanserlerinin yanı sıra bazı anal, penis ve vulva kanserlerine de neden olur. HPV’nin diğer bazı türleri ise genital siğillere neden olur.
Molluskum kontagiosum (Molluskum Kontagiosum virüsü MCV)—yakın temasla bulaşır
Zika virüsü
Parazitler
Kasık biti (Pthirus pubis ) Enfestasyon ve buna eşlik eden yangı durumuna Pediculosis pubis denir.
Uyuz (Sarcoptes scabiei )
Trikomoniyaz (Trichomonas vajinalis )

1790 – Osmanlı-Prusya ittifakı.
1865 – ABD Temsilciler Meclisi, köleliği yasaklayan yasayı onayladı.

Afrikalı köleler

Kölelik, bir insanın başka birinin malı ve mülkü olması. Başka bir kişinin malı ve mülkü olan kişiye köle, memlûk veya kul; köle sahibine ise efendi veya mevla denir.

Çok eski tarihlerden beri savaşta esir düşenler, ağır suç işleyenler, borcunu ödeyemeyenler, korsanlar tarafından kaçırılanlar köle kabul edilir, köle pazarlarında satılırdı.

Erkek kölelerin çocukları da köle olur. Cariyelerin efendilerinden oğulları Yahudi ve Arap toplumları gibi bazı toplumlarda köle kabul edilmemişlerdir. Ziraat ve ticaretle uğraşan bütün toplumlarda köleliğin çeşitli şekillerine rastlanmaktadır. Mezopotamya’da, eski Mısır’da Yunan’da, Roma’da, İslam öncesi İran, Orta Asya ve Anadolu’da yaşayan kavimlerde kölelik son derece doğal sosyal bir olgu olarak kabul edilirdi.

Etimoloji ve isimlendirme

Köle kelimesinin kökeni belirsizdir. Nişanyan Sözlük, Arapça köle anlamına gelen ġulām, Farsça piç manasındaki kola veya Türkçe kul kelimesinin sözcüğün kökenini oluşturabileceğinin belirtir. Diğer yandan kelime yük hayvanı anlamına gelen Türkçe kölük kelimesiyle de karşılaştırılmıştır. Türkçede ilk kullanım 15. yüzyılın sonlarında kaydedilmiştir. Meninski’nin Thesaurus eserinde de yer almaktadır.

Köle kelimesi yerine Türkçede bazen kul, bende, halayık, esir ve kadın köle için de cariye veya odalık tabirlerinin kullanıldığı görülmektedir.

Tarihçe

Gustave Boulanger’ın bir köle pazarını tasvir eden Le Marché d’esclaves eseri

Kölelik, yazılı tarihten daha eski olup, pek çok farklı kültürde yer almıştır. Avcı-toplayıcı toplumlarda, kölelik için üretici rantı ile toplumsal tabakalaşmaya olan ihtiyaçtan dolayı köleliğin nadir olduğu tespit edilmiştir. Buna karşın çok zengin kaynaklara sahip bölgelerde yaşayan avcı-toplayıcı halklarda (örneğin somon avcılığı yapan bazı Kızılderili halkları) yer almıştır. Yaklaşık 11.000 yıl önce meydana gelmiş tarım devrimiyle beraber kölelik yaygın bir kurum haline gelmiştir.

İlk yazılı kaynaklara göre kölelik topluma çoktan yerleşmiş bir kurum olarak ele alınmıştır. Yaklaşık olarak MÖ 1760’de yazılmış Hammurabi Kanunları, bir kölenin kaçmasına yardım eden veya kaçak bir köleyi barındıran kişiler için ölüm cezası hükmetmektedir. Antik Çağ medeniyetlerinin hemen hemen hepsinde kölelik var olmuştur. Köleler, borçların ödenememesi, bir suça ceza olarak, savaş esirleri, çocukların terk edilmesi veya kölelerin çocuklarının da köleleştirilmesi gibi farklı metotlar vasıtasıyla elde edilmiştir.

Batı ülkeleri
Kölelik, Orta Çağ’ın bitimine değin, Batı toplumunun iktisadî ve sosyal açıdan ayrılmaz bir parçası olmuştur.

Batı dünyasında; feodalizmin tarih sahnesinden çekilerek yerini burjuva ekonomik sistemine bırakmaya başladığı ana kadar kölelik kurumu, emek veriminin düşük ve teknik imkânların son derece kısıtlı olması sebebiyle en önemli üretim aracı olagelmiştir. Son derece ağır şartları haiz olan köle hayatında ancak 19. yüzyıl sonlarından itibaren bir miktar düzelme meydana gelmiştir.

Arap ülkeleri

13. yüzyıl köle pazarı, Yemen Şeriat anlayışında köle mal gibidir; Alınıp satılabilir, hibe edilebilir, kiralanabilir, miras bırakılır, ortak mülkiyete konu olabilir.
Kölelik, İslam öncesi Arabistan’da yaygın bir kurum olmuştur. İslam öncesi ve sonrası devirde diğer coğrafyalarda olduğu gibi Araplarda da kölelik sistemi mevcuttu.

Teorik olarak, İslami yasalar köleliği bir sınıf veya ırka göre ayırmamakla birlikte, pratikte genellikle böyle olmamıştır. Köleler, İslami devletlerde alt sınıf işlerden, Padişah’ın yanındaki üst sınıf işlere kadar çeşitli sosyal ve ekonomik rolleri üstlenmişlerdir. Buna ek olarak kölelerden orduda yararlanılmış, Gazneliler, Harezmşahlar, Delhi Sultanlığı ve Memlükler gibi devletler köleler tarafından kurulmuştur.[9] Bazı durumlarda, kölelere davranılan kötü muameleden ötürü Zenc İsyanı gibi çeşitli ayaklanmalar meydana gelmiştir. Ülke içi köle nüfusu artan talebi karşılayamadığından ötürü, çeşitli devletler tarafından Müslüman olmayan bölgelerden köle ithalatı yapılmış, kölelerin tutsak edilmesi ve taşınması sırasında çok miktarda ölüm gerçekleşmiştir.

Arap köle ticareti, Batı Asya ile Kuzey ve Güneydoğu Afrika’da yoğunlaşmıştı. Tarihçilere göre Arap köle ticareti bin yıldan fazla sürmüştür. Bu zarfta Hint Okyanusu, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’nın kıyı bölgelerine Arap tüccarlar tarafından yaklaşık 17 milyon köle taşınmıştır. Birinci Dünya Savaşı sonrasında kölelik Müslüman bölgelerde, bölgede genişleyen Fransa ve Birleşik Krallık gibi devletlerin baskı ve teşviki ile yasaklanmaya başlanmıştır.

Osmanlı İmparatorluğu

Osmanlı’da kölelik ve Kızlar ağası

Alman ressam Gustav Richter’in odalığı tasvir eden Odalisque eseri
Osmanlı’da köleliğe Osman Bey zamanında da rastlanmakla beraber, kölelik kurumu Orhan Bey zamanında yerleşmiştir. Osmanlı devletinde köle kaynakları genel olarak iki ana başlık altında toplanmaktaydı. Bunlardan birisi savaşlar, diğeri de ticaret yoluyla ortaya çıkan kölelikti. Haremin ortaya çıkması ise Fatih Sultan Mehmet döneminde gerçekleşmiştir. Bunda artan fetihler ve genişleyen topraklar önemli bir rol oynamaktaydı. Bu tarihlerden sonra kölelik ve bununla birlikte köle ticareti Osmanlı Devleti’nde yerini alıyor ve köle ticareti devletin de dolaylı olarak destek verdiği bir uygulama oluyordu. Ancak ilerleyen yıllarda kölelerin belirli bir çalışma süresi sonunda azat edilmesi, kölelerin evlenme haklarının sahiplerince karşılanması gibi düzenlemelerle, köle ticaretini kısıtlamaya ve kölelere yapılan kötü muameleleri önlemeye çalıştı.

Sultan Abdülmecid döneminde 1847’de yayınlanan fermanla köle ticareti resmi olarak kaldırılmıştır. Ancak uygulamanın önüne ancak imparatorluğun son yıllarında geçilebilmiştir. Osmanlı’dan sonra kurulan Türkiye Cumhuriyeti de köleliğe ilişkin bütün uluslararası antlaşmaların altına imza atmış ve Türkiye Cumhuriyeti’nde kölelik hiçbir zaman hukuken var olmamıştır.

Köleliğin yasaklanması
İlk kanunlar İngiltere’de ve ABD’de 19. yüzyılın ilk çeyreğinde, 1807 yılında çıkarılmış, daha sonra diğer Avrupa devletleri onları izlemiştir.

Osmanlı’da kölelik, Sultan Abdülmecid döneminde 1847’de bir fermanla yasaklanmıştır. Birinci Dünya Savaşı sonrasında kölelik Müslüman bölgelerde, bölgede genişleyen Fransa ve Birleşik Krallık gibi devletlerin baskı ve teşviki ile yasaklanmaya başlanmıştır. Suudi Arabistan, Yemen ile birlikte, Birleşik Krallık’ın baskısı altında köleliği 1962 yılında kaldırmıştır. 60’larda Suudi Arabistan’daki köle nüfusu 300.000 olarak tespit edilmiştir. Bunu 1970 yılında Umman takip etmiştir. Moritanya’da köleliğe karşı ilk yasa Fransızlar tarafından 1905’te çıkartılmış, ancak devlet daha sonra, 1981 yılında, köleliği yasaklayan son devlet olana kadar kölelik karşıtı bir yasa çıkarmamıştır. Moritanya’da köleliğe karşı herhangi bir yaptırım uygulan ilk yasa ise 2007 yılında çıkmıştır. Günümüzde Müslüman çoğunluğun yaşadığı Çad, Moritanya, Nijer, Mali ve Sudan gibi ülkelerde kölelik hala yaygın bir kurumdur.

1926’da Milletler Cemiyeti bütün dünyada köleliği yasaklamış, daha sonra Birleşmiş Milletler de bu hükmü teyit etmiştir.

1876 – ABD’de ülkedeki tüm Kızılderililer, Kızılderili rezervasyonu olarak adlandırılan, kendilerine ayrılmış özel bölgelerde yaşamaya zorlandılar.

Cherokee Kızılderili Rezervasyon Tabelası, Cherokee, NC ( Terrill White tarafından)

Kızılderili rezervasyonu ya da kısaca Rezervasyon, Amerika Birleşik Devletleri’nde ABD Kızılderilileri için oluşturulan kısıtlayıcı yasal yerleşim bölgelerine verilen ad. 1840’lı yıllarda oluşturuldu. Bureau of Indian Affairs adlı bölüme bağlıdır. Kanada’daki muadili ise yasal olarak Kızılderili rezervi adını alır.

O yıllarda, Avrupa kökenli Amerikalılar, ülkenin batı bölgelerine yerleşmek için kızılderili kabilelerini de önlerine katarak ilerliyordu. Kızılderililer, doğup büyüdükleri toprakları terk etmek ve reservation adı verilen, anavatanlarından çok daha küçük bölgelere yerleşmek zorunda bırakıldı.

Günümüz ABD’sinde Kızılderililerin yaklaşık %84’ü rezervasyonların dışında yaşıyor ve her büyük kentin kendi Kızılderili toplumları var. Amerika’da 300’den fazla Kızılderili yerleşim bölgesi bulunmaktadır.

Metlakatla hariç Alaska’daki bütün “yerli toplama kampları” (Rezervasyon) ANCSA (Alaska Yerli Talepleri Çözümleme Yasası) yasasıyla kaldırıldı.

Etnik Gulag
Yuki Soykırımı üzerine çalışan Yale Üniversitesi’nden tarihçi Benjamin Madley Kızılderililerin doğal hayatlarından koparılıp kapatıldıkları bu rezervasyonları etnik gulaglar (ethnic gulags) olarak nitelendirmiştir.

1915 – I. Dünya Savaşı: Almanya, Ruslara karşı zehirli gaz kullandı.
1927 – Müttefiklerin Almanya üzerindeki denetimi sona erdi; bundan sonra Almanya’nın yeniden silahlanmasını Milletler Cemiyeti denetleyecek.
1928 – Türk Eğitim Derneği (TED) Ankara’da kuruldu.
1928 – Sovyetler Birliği’nde 30 muhalefet lideri Almatı’ya sürgüne gönderildi. Sürgüne gidenler arasında Lev Troçki de vardı.
1930 – Seloteyp, 3M şirketi tarafından pazara sürüldü.
1931 – Gümrük ve Tekel Bakanlığı kuruldu.

(Türkiye Cumhuriyeti Ticaret Bakanlığı sayfasından yönlendirildi)
Türkiye Cumhuriyeti
Ticaret Bakanlığı

Genel bilgiler
Kuruluş tarihi 6 Mart 1924 (100 yıl önce)
Önceki kurum
Ticaret ve Ziraat Nezâreti
Türü Bakanlık
Bağlılığı Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı
Adres Söğütözü Yerleşkesi (Söğütözü Mah. 2176. Sk. No:63 06530
Çankaya, ANKARA)
Eskişehir Yolu Yerleşkesi (Dumlupınar Bulvarı No: 151 Eskişehir Yolu 9. Km. 06800

Çankaya / ANKARA)
Personel sayısı 21407
Yıllık bütçe ₺17.124.310.000 (2023)
Yönetici(ler)
Ömer Bolat, Bakan
Sezai Uçarmak, Bakan yardımcısı
Mustafa Tuzcu, Bakan Yardımcısı
Özgür Volkan Ağar, Bakan Yardımcısı
Mahmut Gürcan, Bakan Yardımcısı

Web sitesi ticaret.gov.tr

Makale serilerinden

Türkiye’de siyaset

Türkiye arması

Anayasa

Yasama

Yürütme

Yargı

Seçimler ve referandumlar

Dış ilişkiler

Yerel yönetim

Merkez Bankası

Türkiye Cumhuriyeti Ticaret Bakanlığı, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığına bağlı olarak çalışan, ticaret işlerinden sorumlu bakanlık.

Tarihçe

Bakanlık, 6 Mart 1924 tarihinde Ticaret Bakanlığı adıyla kuruldu. 21 Ocak 1928 tarihinde lağvedilerek yetkileri Ekonomi Bakanlığına verildi. 3 Nisan 1939 tarihinde Ticaret Bakanlığı yeniden kuruldu. 16 Ocak 1949 tarihinde Ekonomi Bakanlığı ile birleştirilerek Ekonomi ve Ticaret Bakanlığı kuruldu. 30 Mayıs 1960 tarihinde bakanlık yeniden Ticaret Bakanlığı adını aldı. 13 Aralık 1983 tarihinde Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile birleştirilerek Sanayi ve Ticaret Bakanlığı adını aldı.

29 Haziran 2011 tarihinde önceki hükûmetlerde bulunan Gümrükten Sorumlu Devlet Bakanlığı ve Gümrük Müsteşarlığı ile Sanayi ve Ticaret Bakanlığının iç ticaret ile ilgili 4 genel müdürlüğün (İç Ticaret Genel Müdürlüğü, Tüketicinin ve Rekabetin Korunması Genel Müdürlüğü, Teşkilatlandırma Genel Müdürlüğü ve Esnaf ve Sanatkarlar Genel Müdürlüğü) birleştirilmesi sonucu Gümrük ve Ticaret Bakanlığı adını aldı.

2018 yılında yapılan Anayasa değişikliği sonucunda, Ekonomi Bakanlığı dış ticaret birimleriyle birleştirilerek yeniden yapılandırıldı. Ekonomi Bakanlığının Teşvik Uygulama ve Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü ise Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının birimleri arasında yer aldı.

Anayasada yapılan değişikliklere uyum sağlanması amacıyla bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılması hakkındaki 703 sayılı KHK ile bakanlığın adı Ticaret Bakanlığı olarak değiştirildi.

Görevleri

Eskişehir Yolu Yerleşkesi Binası

Ticaret Bakanlığının görev ve yetkileri şunlardır:

İç ve dış ticaret hizmetlerine ilişkin ana hedef ve politikaların belirlenmesine yardımcı olmak ve belirlenen dış ticaret politikasını geliştirmek amacıyla çalışmalar yapmak ve gerekli koordinasyonu sağlamak.
Ekonomik faaliyetlerin dış ticarete dönük yapılandırılması için gerekli tedbirleri almak, uygulamak ve bu tedbirlerin ilgili kamu ve özel kurum ve kuruluşlarca uygulanmasının ve koordinasyonunun sağlanması konusunda çalışmalar yürütmek.
İç ve dış ticaretin ülke ekonomisi yararına yapılması amacıyla ürün ve yurt dışı müteahhitlik dâhil ulusal ve uluslararası hizmet ticaretine ilişkin gerekli her türlü tedbiri almak.
Kamu kurum ve kuruluşlarına çeşitli mevzuatla verilmiş yetki ve görevlerin kullanımında iç ve dış ticarete dair politikaların uygulanmasına ilişkin esasları düzenlemek ve koordine etmek.
Gümrük politikasının hazırlanmasına yardımcı olmak ve uygulamak; gümrük hizmetlerinin süratli, etkili, verimli, belirlenmiş standartlara uygun şekilde yürütülmesini sağlamak ve denetlemek.
27/10/1999 tarihli ve 4458 sayılı Gümrük Kanunu, gümrük işlemleriyle ilgili diğer mevzuat ve uluslararası sözleşmelerin uygulanmasını sağlamak; gümrükçe onaylanmış bir işlem veya kullanıma ilişkin iş ve işlemleri yürütmek; gümrük kontrolüne tabi kişi, eşya ve araçların muayene ve kontrolünü yapmak.
Gümrük tarifesini hazırlamak; gümrük vergileri ile gümrük idarelerince tahsil edilmesi gereken vergi, fon ve diğer malî yüklerin tahakkuk, tahsil, takip ve kontrolünü yapmak; ertelenmiş kontrol ve sonradan kontrol hizmetlerini yürütmek; ihtilaflı durumlarda uzlaşmaya ilişkin işlemleri düzenlemek ve yürütmek; gümrük işleriyle ilgili istatistikî bilgileri üretmek, toplamak, değerlendirmek ve açıklamak.
Geçici depolama yerleri, antrepolar, ambarlar, lojistik merkezleri, tasfiyelik eşya depoları, mağazalar ve satış reyonları açılması ve işletilmesine izin vermek, işletmek, işlettirmek ve denetlemek; gümrük mevzuatına göre tasfiyelik hale gelen eşyanın tasfiye işlemlerini yürütmek.
Gümrüklü yer ve sahalarda münhasıran, Türkiye Cumhuriyeti Gümrük Bölgesinde gerektiğinde ilgili kuruluşlarla işbirliği yapmak suretiyle kaçakçılığı önlemek, izlemek ve soruşturmak.

Söğütözü Yerleşkesi Binası
Kara ve demiryolu kapıları ile gümrük teşkilatı bulunan hava ve deniz limanlarında, serbest bölgeler, antrepolar ile gümrüklü yer ve sahalarda ve Türkiye Cumhuriyeti Gümrük Bölgesinde gümrük muhafaza görevlerini yerine getirmek.
Gümrüklü yer ve sahalarda koordinasyonu sağlamak ve kamu düzeninin bozulmasını önleyecek tedbirleri almak.
Bakanlık hizmetlerine ilişkin olarak uluslararası kuruluşların ve Avrupa Birliğinin çalışmalarını takip etmek, Avrupa Birliğine uyum çalışmalarını yürütmek ve bu konularda görüş oluşturmak.
Bakanlığın sorumluluğunda bulunan tüketici ürünlerinin piyasa gözetimi ve denetimini yapmak veya yaptırmak.
Ticaret odaları, sanayi odaları, ticaret ve sanayi odaları, deniz ticaret odaları, ticaret borsaları, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, esnaf ve sanatkâr meslek kuruluşlarına ait hizmetleri, ilgili diğer bakanlıklarla işbirliği suretiyle yürütmek, Türkiye İhracatçılar Meclisi ve İhracatçı Birliklerine ilişkin çalışmaları yürütmek.
Evrensel kabul görmüş tüketici haklarının sağlanması ve korunmasına yönelik hukukî ve idarî tedbirleri almak, tüketicinin korunmasını sağlayıcı inceleme ve düzenlemeler yapmak.
Esnaf ve sanatkârlar ile kooperatifçiliğe ilişkin politika, ilke ve hedeflerin ilgili kuruluşlarla işbirliği yapılarak belirlenmesi ve stratejiler geliştirilmesi amacıyla çalışmalar yapmak.
Şirketler, kooperatifler ve ticaret sicili memurlukları ile esnaf ve sanatkâr sicil kayıtlarıyla ilgili hizmetleri yürütmek ve bunları denetlemek.
Bakanlığın görev alanına giren konularda laboratuvarlar kurmak ve çalışmalarını yürütmek.
Gümrük müşaviri ve yardımcılarıyla yetkilendirilmiş gümrük müşavirlerine ilişkin gerekli düzenlemeleri yapmak ve denetlemek.
Dünya ticaretinden alınan payın artırılmasını ve sürdürülebilir ihracat artışını sağlamak üzere ihracatın pazar ve ürün çeşitliliğini genişletmeye yönelik gerekli tedbirleri almak ve buna yönelik destek yöntemlerini geliştirmek ve uygulamak.
İthalatın ülke ekonomisinin yararına gerçekleştirilmesi ve yerli sanayinin korunması ile ilgili gerekli tedbirleri almak ve ticaret politikası savunma araçlarını uygulamak.
Diğer kurum ve kuruluşların iç ve dış ticaret politikasını etkileyen faaliyet, temas ve düzenlemelerinin, genel ticaret politikasına uygunluğunu sağlamak, ilgili kurum ve kuruluşlar ile işbirliği hâlinde söz konusu faaliyet, temas ve düzenlemelerin koordinasyonunu ve yürütülmesini temin etmek.
Türkiye Cumhuriyetinin yabancı devletler ve uluslararası kuruluşlarla olan ikili, bölgesel ve çok taraflı ticarî ve ekonomik ilişkilerini düzenlemek, yürütmek ve bu konularda ilgili mevzuatı çerçevesinde anlaşmalar yapmak, uluslararası kuruluşların Bakanlığın yetki ve görev alanına giren konulardaki çalışmalarını takip etmek ve bu konularda görüş oluşturmak.
Ülke kalkınmasında yabancı sermayeden beklenen katkıları sağlamak ve yönlendirmek amacıyla gerekli tedbirleri almak.
Dış ticarete konu ürünlerin güvenli, mevzuata ve standartlara uygun olmasını sağlamak, bu amaçla ithalatta ve ihracatta denetim yapmak ve yaptırmak, ticarette teknik engellerin önlenmesine ilişkin çalışmalar yürütmek.
Kanunlarla veya Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle verilen diğer görevleri yapmak.
Bağlı birimler
Ticaret Bakanlığına bağlı birimler şunlardır:

Merkez teşkilatı
Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği
Bilgi Teknolojileri Genel Müdürlüğü
Destek Hizmetleri, Tasfiye İşleri ve Döner Sermaye Genel Müdürlüğü
Esnaf, Sanatkârlar ve Kooperatifçilik Genel Müdürlüğü
Gümrükler Genel Müdürlüğü
Gümrükler Muhafaza Genel Müdürlüğü
Hukuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü
İç Denetim Birimi Başkanlığı
İç Ticaret Genel Müdürlüğü
İhracat Genel Müdürlüğü
İthalat Genel Müdürlüğü
Özel Kalem Müdürlüğü
Personel Genel Müdürlüğü
Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı
Serbest Bölgeler Genel Müdürlüğü
Strateji Geliştirme Başkanlığı
Ticaret Araştırmaları ve Risk Değerlendirme Genel Müdürlüğü
Tüketicinin Korunması ve Piyasa Gözetimi Genel Müdürlüğü
Uluslararası Anlaşmalar ve Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü
Uluslararası Hizmet Ticareti Genel Müdürlüğü
Ürün Güvenliği ve Denetimi Genel Müdürlüğü
Yurt dışı teşkilatı
Uluslararası Kuruluşlar Nezdinde Daimi Temsilcilikler
Ticaret Müşavirlikleri ve Ateşelikler
Taşra teşkilatı
Gümrük ve Dış Ticaret Bölge Müdürlükleri
Ticaret İl Müdürlükleri
Serbest Bölge Müdürlükleri
İlgili kuruluşlar
Helal Akreditasyon Kurumu
Türk EXIMBANK
Rekabet Kurumu

1931 – Kültür magazin dergisi, Resimli Ay kapandı.
1931 – Yarın gazetesi Başyazarı Arif Oruç ve Sorumlu Müdürü İzmit’te birer yıldan fazla hapse mahkûm oldular.
1934 – Nâzım Hikmet, Nail Vahtedi, Tosun Ömer ve Yonga Ömer beş yıl hapis cezasına mahkûm edildi.
1938 – Atatürk, Gemlik’te sun’i ipek fabrikasını açtı.
1942 – Öğrencilere sigara içme ve nişan yüzüğü takma yasağı getirildi.
1943 – Stalingrad Muharebesi’nde Nazi Almanyası’nın 6. Ordu Komutanı Generalfeldmarschall Friedrich Paulus, Sovyet Birlikleri’ne teslim oldu.
1946 – SSCB’den esinlenen yeni Yugoslavya Anayasasına göre ülke, altı cumhuriyetten oluşuyor: Bosna-Hersek, Hırvatistan, Makedonya, Karadağ, Sırbistan ve Slovenya.

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği
Союз Советских Социалистических Республик
Soyuz Sovyetskih Sotsialistiçeskih Respublik
1922-1991
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği bayrağı
Bayrak
{{{arma_açıklaması}}}
Devlet arması
Slogan
Пролетарии всех стран, соединяйтесь!
Proletarii vseh stran, soedinyaytes’!
(Bütün ülkelerin işçileri, birleşin!)
Marş
Enternasyonal (1922-1944)
Süre: 3 dakika ve 59 saniye.3:59
Sovyetler Birliği Devlet Marşı (1944-1991)
Süre: 3 dakika ve 24 saniye.3:24
Sovyetler Birliği konumu (yeşil)
Sovyetler Birliği konumu (yeşil)
Başkent
ve en büyük şehir
Moskova
55°45′K 37°37′D
Resmî dil(ler) Rusça
Tanınan bölgesel dil(ler)
UkraynacaBeyaz RusçaÖzbekçeKazakçaGürcüceAzericeLitvancaMoldovacaLetoncaKırgızcaTacikçeErmeniceTürkmenceEstonca
Azınlık dilleri
AbhazcaBaşkurtçaBuryatçaFinceVolga AlmancasıKoreceOsetçeTatarcave diğer
Etnik gruplar (1989)
%70 Doğu Slavı
%12 Türkî
%18 ve diğer
Resmî din Laik devlet (de jure olarak)
Devlet ateizmi (de facto olarak)
Demonim Sovyet
Hükûmet
1922-1924:
Federal Leninist tek partili sosyalist cumhuriyet
1924-1953:
Federal Marksist-Leninist Stalinist totaliter diktatörlük altında tek partili sosyalist cumhuriyet
1953-1990:
Federal Marksist-Leninist tek partili parlamenter sosyalist cumhuriyet
1990-1991:
Federal yarı başkanlık cumhuriyeti
Lider
• 1922-1924
Vladimir Lenin (ilk)
• 1924-1953
Josef Stalin
• 1953-1964
Nikita Kruşçev
• 1964-1982
Leonid Brejnev
• 1982-1984
Yuriy Andropov
• 1984-1985
Konstantin Çernenko
• 1985-1991
Mihail Gorbaçov (son)
Başbakan
• 1922-1924
Vladimir Lenin (ilk)
• 1991
İvan Silayev (son)
Yasama organı Sovyetler Birliği Sovyetler Kongresi (1922-1938)
Sovyetler Birliği Yüksek Sovyeti (1938-1991)
• Üst meclis
Milliyetler Sovyeti
• Alt meclis
Birlik Sovyeti
Tarihî dönem 20. yüzyıl
• Kuruluş Antlaşması
30 Aralık 1922
• Alman istilası
22 Haziran 1941
• II. Dünya Savaşı zaferi
9 Mayıs 1945
• BM üyeliği
24 Ekim 1945
• Son anayasa
9 Ekim 1977
• Varşova Paktı’nın çözülüşü
1 Temmuz 1991
• Ağustos Darbesi
19-22 Ağustos 1991
• Beloveja Mutabakatı
8 Aralık 1991
• Dağılma
26 Aralık 1991
Yüzölçümü
1991 22.402.200 km2
Nüfus
• 1991
293 milyon
GSYİH (SAGP) 1990 tahminî
• Toplam
$2,7 trilyon
• Kişi başına
$9.200
GSYİH (nominal) 1990 tahminî
• Toplam
$2,7 trilyon
• Kişi başına
$9.200
Gini (1989) 0.275
düşük
Para birimi Sovyet rublesi (SUR)
Zaman dilimi UTC+2 ilâ +12
Tarih formatı gg/aa/yyyy
Trafik akışı sağ
Telefon kodu +7
ISO 3166 kodu SU
İnternet alan adı .su
Öncüller Ardıllar
Buhara SHC
Beyaz Rusya SSC
Estonya
Harezm SHC
Romanya Krallığı
Letonya
Litvanya
Rusya SFSC
Transkafkasya SFSC
Tuva HC
Ukrayna SSC
Azerbaycan
Beyaz Rusya
Ermenistan
Estonya
Gürcistan
Kazakistan
Kırgızistan
Letonya
Litvanya
Moldova
Özbekistan
Rusya
Tacikistan
Türkmenistan
Ukrayna
Sovyetler Birliği siyaseti

Şu madde dizisinin bir parçasıdır:
Sovyetler Birliği
devlet yapısı
Liderlik
Komünist Parti
Yasama
Hükümet
Yargı
Siyaset
Toplum
Diğer ülkelerAtlas

Sovyetler Birliği, resmî adıyla Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (Rusça: Союз Советских Социалистических Республикⓘ, Soyuz Sovyetskih Sotsialistiçeskih Respublik) ya da kısa adlarıyla SSCB[1] veya Sovyetler, Petrograd’daki geçici hükûmetin Vladimir Lenin önderliğindeki Bolşeviklerce 1917 Ekim Devrimi’yle devrilmesinden sonra 1922 yılında kurulan ve 1991 yılına dek varlığını koruyan devlet.

Avrupa’nın doğu kesimiyle, Asya’nın kuzey kesimi boyunca yayılan SSCB, II. Dünya Savaşı’ndan sonra 22.403.000 km²lik yüz ölçümüyle dünyanın en büyük ülkesi konumundaydı. Nüfus bakımından da 293.047.571 (Haziran 1991) kişiyle, dünyada 3. sırada yer alıyordu.[2] Aynı zamanda dünyanın başlıca siyasi ve askerî güçlerinden biri olan Sovyetler Birliği’nin batısında Norveç, Finlandiya, Baltık Denizi, Polonya, Çekoslovakya, Macaristan ve Romanya, güneyinde Karadeniz, Türkiye, İran, Afganistan, Çin, Moğolistan ve Kuzey Kore yer alıyordu. Kuzey ve doğu sınırlarını ise Arktik Okyanusu ve Büyük Okyanus çiziyordu. Birliğin başkenti Moskova, para birimi ise Sovyet rublesiydi.

1917 Ekim Devrimi ile iktidara gelen Vladimir Lenin önderliğindeki Bolşevikler tarafından 1922 yılında kurulan SSCB, Soğuk Savaş sürecinde Amerika Birleşik Devletleri’nin karşısında önemli bir güç konumunda idi.[3][4][5][6] 1980’li yıllarda dünya genelinde sanayi üretim hacminin %16,5’lik kısmını yaparak 2. sırada, millî gelir açısından da dünya genelinde %3,4’lük payla 7. sırada yer alıyordu. 1985 yılında iktidara gelen Mihail Gorbaçov’un başlattığı Glasnost ve Perestroyka denilen ve 6 yıl süren reformların ardından 1991 yılının sonunda Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği resmen dağıldı. Birliğin dağılmasıyla bağımsızlığını ilan eden 15 cumhuriyetten 12’si bir araya gelerek Bağımsız Devletler Topluluğu’nu oluşturdu.[7]

Etimoloji
Sovyet sözcüğü, ‘konsey’, ‘toplantı’, ‘tavsiye’ anlamına gelen Rusça sovet (Rusça: совет ) sözcüğünden türetilmiştir (nihai olarak * vět-iti’nin (‘bilgilendirmek’) proto-Slav sözlü kökünden türemiştir.’), Slav věst (“haberler”) ile ilgili, İngilizce bilge, ad-vis-or kökü (Fransızca aracılığıyla İngilizceye geldi) veya Hollandaca weten (“bilmek”; wetenschap ‘bilim’ anlamına gelir) karşılaştırın. Sovietnik sözcüğü ‘meclis üyesi’ anlamına gelir.совет). Rus İmparatorluğu’nda 1810’dan 1917’ye kadar görev yapan Devlet Şurası, Bakanlar Kurulu olarak anılırdı.[8]

İşçi konseyleri olarak Sovyetler ilk olarak 1905 Rus Devrimi sırasında ortaya çıktı.[9] İmparatorluk hükûmeti tarafından hızlıca bastırılmalarına rağmen Sovyetler, 1917 Şubat Devrimi’nden sonra ülke çapında yeniden ortaya çıktı ve Rusya Geçici Hükûmeti ile iktidarı paylaştı.[9] Vladimir Lenin liderliğindeki Bolşevikler, Geçici Hükûmete karşı “tüm iktidar Sovyetlere” sloganını kullandılar ve 1917 Ekim Devrimi’yle iktidarı ondan aldılar.[10] Ocak 1918’de, Üçüncü Tüm Rusya Sovyetleri Kongresi’nde Lenin, Sovyetler Birliği’nin kurulduğunu ilan etti.[11]

1922 Gürcü Olayı sırasında Lenin, RSFSR’yi ve diğer ulusal Sovyet cumhuriyetlerini, başlangıçta Avrupa ve Asya Sovyet Cumhuriyetleri Birliği olarak adlandırdığı daha büyük bir birlik oluşturmaya çağırdı (Rusça: Союз Советских Республик Европы и Азии, tr. Soyuz Sovetskikh Respublik Evropy i Azii).[12] Josef Stalin başlangıçta Lenin’in önerisine direndi, ancak sonunda kabul etti, ancak Lenin’in anlaşmasıyla adı Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) olarak değiştirdi, ancak tüm cumhuriyetler sosyalist sovyet olarak başladı ve 1936’ya kadar diğer düzene geçmedi. Ayrıca birçok cumhuriyetin ulusal dildeki konsey veya konsil, yalnızca oldukça geç Rus sovyetinin bir uyarlamasına dönüştürüldü ve diğerlerinde, örneğin Ukrayna SSR’sinde asla değiştirilmedi.

СССР (Latin alfabesinde: SSSR), SSCB kökenli Rus dilinin Kiril harfleriyle yazılmış kısaltmasıdır. Sovyetler bu kısaltmayı o kadar sık kullandı ki, dünya çapındaki izleyiciler onun anlamına aşina oldu. Bundan sonra, en yaygın Rusça başlatma Союз ССР’dir (harf çevirisi: Soyuz SSR), dil bilgisi farklılıklarını telafi ettikten sonra esasen İngilizce’de Union of SSRs anlamına gelir. Buna ek olarak, Rusça kısa biçim adı Советский Союз (harf çevirisi: Sovetskiy Soyuz, kelimenin tam anlamıyla Sovyetler Birliği anlamına gelir) da yaygın olarak kullanılır. Büyük Vatanseverlik Savaşı’nın başlamasından bu yana, Sovyetler Birliği’nin Rusça isminin СС olarak kısaltılması (örneğin, Amerika Birleşik Devletleri’nin ABD olarak kısaltılmasıyla aynı şekilde) tam bir tabu olmuştur, bunun nedeni СС’nin yerine bir Rus Kiril kısaltması olan SS’nin İngilizcede olduğu gibi, Nazi Almanyası’nın kötü şöhretli Schutzstaffel ile ilişkilendirilmesidir.

İngiliz medyasında devlet, Sovyetler Birliği veya SSCB olarak anılıyordu. Diğer Avrupa dillerinde, Fransızcada Union soviétique ve URSS veya Almanca’da Sowjetunion ve UdSSR gibi yerel olarak çevrilmiş kısa biçimler ve kısaltmalar genellikle kullanılır. İngilizce konuşulan dünyada, Sovyetler Birliği de gayriresmî olarak Rusya ve vatandaşları Ruslar olarak adlandırılıyordu,[13] ancak Rusya SSCB’nin cumhuriyetlerinden yalnızca biri olduğu için bu teknik olarak yanlıştı. Rusya teriminin ve türevlerinin dil bilimsel eş değerlerinin bu tür yanlış uygulamaları diğer dillerde de yaygındı.

1950 – Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Harry S. Truman, hidrojen bombası geliştirme programı yürüttüklerini açıkladı.

Termonükleer silah

Bu maddenin veya maddenin bir bölümünün gelişebilmesi için alakalı konuda uzman kişilere gereksinim duyulmaktadır.
Ayrıntılar için lütfen tartışma sayfasını inceleyin veya yeni bir tartışma başlatın.
Konu hakkında uzman birini bulmaya yardımcı olarak ya da maddeye gerekli bilgileri ekleyerek Vikipedi’ye katkıda bulunabilirsiniz.
(Kasım 2021)

Termonükleer silah testi

Hidrojen bombasının 3 boyutlu tasarımı
Termonükleer silah, füzyon silahı veya hidrojen bombası, ikinci nesil bir nükleer silah tasarımıdır. Daha sofistike olması, birinci nesil nükleer bombalardan çok daha fazla tahrip gücü, daha kompakt bir boyut, daha düşük bir kütle veya bu avantajların bir kombinasyonunu sağlamaktadır. Nükleer füzyon reaksiyonlarının özellikleri, silahın ana yakıtı olarak bölünebilir olmayan seyreltilmiş uranyum kullanımını mümkün kılmakta, böylece Uranyum-235 (235 U) veya Plütonyum-239 (239 Pu) gibi kıt bölünebilir malzemenin daha verimli kullanılmasına olanak sağlamaktadır. İlk tam ölçekli termonükleer test, 1952 yılında Amerika Birleşik Devletleri tarafından gerçekleştirildi ve o zamandan beri bu kavram, dünyanın nükleer güçlerinin çoğu tarafından silahlarının tasarımında kullanıldı.

Modern füzyon silahları, 235U veya 239Pu kullanılan birincil nükleer fisyon aşaması ile termonükleer yakıt içeren ayrı bir füzyon aşamasından oluşmaktadır. Bu yakıt, saf element olarak ağır hidrojen izotoplarında (döteryum ve trityum) veya modern silahlarda lityum döterit formunda bulunmaktadır. Bu nedenle, termonükleer silahlar genellikle hidrojen bombası veya H-bombası olarak adlandırılmaktadır.

Bir füzyon patlaması, önce fisyon birincil aşamasının patlamasıyla başlar. Bu patlama, sıcaklığı 100 milyon kelvini aşacak kadar yükseltir ve “yumuşak” X-ışınları şeklinde yoğun bir enerji yayar. X-ışınları, bir radyasyon kanalı adı verilen boşluğu doldurur. Bu kanal genellikle polistiren köpükle doludur ve birincil ile ikincil düzenekler arasında yer alır. Düzenekler, radyasyon muhafazası adı verilen bir yapı içine yerleştirilir. Bu yapı, X-ışını enerjisini içeride tutar ve dışa doğru oluşan basınca dayanır. Ayrıca, birincil ve ikincil düzenekler arasındaki mesafe, fisyon patlamasından kaynaklanan enkaz parçalarının (X-ışını fotonlarından çok daha yavaş hareket eden) ikincil düzenekte hasar oluşturmasını engeller ve füzyon patlamasının tam olarak gerçekleşmesine olanak tanır.

Tarihçe

1958’de Edward Teller

Daha küçük bir fisyon bombası tarafından ateşlenen bir termonükleer füzyon bombası fikri, ilk olarak Enrico Fermi tarafından meslektaşı Edward Teller’a, Eylül 1941’de Columbia Üniversitesi’nde konuşurlarken, Manhattan Projesi’nin başlangıcında önerildi. Teller, Manhattan Projesi’nin büyük bir bölümünü tasarımın nasıl çalışacağını bulmaya çalışarak geçirdi, bunu atom bombası üzerinde çalışmaya tercih etti ve projenin son yılında sadece bu göreve atandı. Ancak İkinci Dünya Savaşı sona erdiğinde, o zamanki adıyla Süper’e çok fazla kaynak ayırmak için çok az itici güç vardı.

Sovyetler Birliği’nin Ağustos 1949’daki ilk atom bombası denemesi, Amerikalıların beklediğinden erken gerçekleşti ve sonraki birkaç ay boyunca ABD hükûmeti, ordusu ve bilim çevrelerinde çok daha güçlü olan Süper’in geliştirilmesine devam edilip edilmeyeceği konusunda yoğun bir tartışma yaşandı. Tartışma, alternatif olarak stratejik, pragmatik ve ahlaki konuları da kapsıyordu. Robert Oppenheimer ve meslektaşları, Genel Danışma Komitesi Raporu’nda, “[termonükleer silahların geliştirilmesi] önerisinin doğasında bulunan insanlık için aşırı tehlikenin, herhangi bir askeri avantajdan tamamen daha ağır bastığı” sonucuna vardılar. Yapılan itirazlara rağmen, 31 Ocak 1950’de Başkan Harry S. Truman, yeni silahın geliştirilmesine devam etme kararı aldı.

Teller ve diğer ABD’li fizikçiler, uygulanabilir bir tasarım bulmak için uğraştılar. Teller’ın çalışma arkadaşı Stanislaw Ulam, uygulanabilir bir füzyon tasarımına doğru ilk önemli kavramsal sıçramaları yaptı. Ulam’ın füzyon bombasını pratik hale getiren iki yeniliği, termonükleer yakıtın aşırı ısınmadan önce sıkıştırılmasının füzyon için gereken koşullara doğru pratik bir yol olduğu ve ayrı bir termonükleer bileşenin fisyon birincil bileşeninin dışına yerleştirilmesi ve bir şekilde birincil bileşenin ikincil bileşeni sıkıştırmak için kullanılması fikriydi. Daha sonra Teller, birincilde üretilen gama ve X-ışını radyasyonunun, tüm düzeneğin bir hohlraum veya radyasyon kutusuna sarılması halinde başarılı bir patlama ve füzyon yanması yaratmak için ikincil bileşene yeterli enerjiyi aktarabileceğini fark etti.

Önemli kazalar

5 Şubat 1958’de, bir B-47 uçağı ile uçulan bir eğitim görevi sırasında Tybee Bombası olarak da bilinen bir Mark 15 nükleer bombası, Savannah, Georgia yakınlarındaki Tybee Adası açıklarında kayboldu. Bombanın ABD Enerji Bakanlığı tarafından Wassaw Sound körfezinin altındaki birkaç metrelik alüvyonun altında gömülü olduğu düşünülüyordu.

17 Ocak 1966’da, Palomares, İspanya üzerinde bir B-52G ile bir KC-135 Stratotanker arasında ölümcül bir çarpışma meydana geldi. Mk28 tipi hidrojen bombalarının ikisindeki konvansiyonel patlayıcılar yere çarptığında patladı ve plütonyumu yakındaki çiftliklere yaydı. Palomares yakınına üçüncü bir bomba sağlam bir şekilde iniş yaparken dördüncü bomba kıyıdan 19 km uzakta, Akdeniz’e düştü.

21 Ocak 1968’de, Chrome Dome Operasyonu kapsamında dört adet B28FI termonükleer bomba taşıyan bir B-52G uçağı Grönland’daki Thule Hava Üssü ‘ne acil iniş girişiminde bulunurken Kuzey Yıldız Körfezi’nde buza düştü. Ortaya çıkan yangın yoğun bir radyoaktif kirlenmeye neden oldu. Temizlemede yer alan personel, üç bombadaki enkazı geri alamadı ve bir bomba kurtarılamadı.

1952 – Yunanistan Dış İşleri Bakanı Sofoklis Venizelos’un Türkiye’ye yaptığı resmî gezi sırasında, Türk-Elen Dostluk Derneği’nin kurulması kararlaştırıldı.
1953 – Kuzey Denizi taşkınlarında sadece Hollanda’da 1800’den fazla kişi öldü.
1956 – “Nesebi sahih olmayan çocukların tescili” hakkındaki kanun Mecliste kabul edildi.
1956 – Guy Mollet, Fransa Başbakanı oldu.
1958 – İlk başarılı Amerika Birleşik Devletleri uydusu Explorer 1, Dünya çevresindeki yörüngesine oturdu.
1961 – İsrail Başbakanı David Ben Gurion istifa etti.
1961 – Ahmet Emin Yalman, Vatan gazetesinden ayrıldı.
1964 – 15 Ocak günü Kıbrıs sorununu görüşmek üzere toplanan III. Londra Konferansı, 19 günlük çalışmanın ardından bir sonuç alınamadan dağıldı.
1965 – Sağlık Bakanlığı bir açıklama yaptı; Türkiye’de ortalama insan ömrü 33 yıl.
1966 – Paşabahçe Şişe ve Cam Fabrikası’nda 2400 işçi greve başladı.
1968 – Vietkong büyük bir saldırıya geçti; Saygon’daki Amerikalı Elçiliği 6 saat işgal edildi.
1968 – TRT Ankara Televizyonu, deneme yayınına başladı.

Türkiye Radyo Televizyon Kurumu (TRT)

Slogan Hem Bellektir Hem Gelecek
Tip Kamu Kurumu
Tür Devlet Televizyonu
Kuruluş 1 Mayıs 1964 (Radyo)
31 Ocak 1968 (TV)
Genel merkezi Turan Güneş Bulvarı, Aşağı Dikmen, Çankaya, Ankara, Türkiye
Önemli kişiler
Mehmet Zahid Sobacı (Genel Müdür)
Ahmet Albayrak (Yönetim Kurulu Başkanı)
Gelir artış 4 milyar 830 milyon ₺ (2020 sonu itibarıyla)[kaynak belirtilmeli] Sahibi Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı
Çalışan sayısı 10.536 (2013 sonu itibarıyla)
Web sitesi trt.net.tr

Türkiye Radyo Televizyon Kurumu (TRT), 1 Mayıs 1964 tarihinde çıkarılan TRT yasasıyla kurulan ve Türkiye’nin kamu yayıncılığı yapmakla görevli ilk ve tek kuruluşudur. TRT aynı zamanda Türkiye’den Avrupa Yayın Birliği’ne (EBU) tam üye olan ilk ve tek yayıncıdır.

Türkiye’de yayın yapan ikinci televizyon kanalıdır. 1952’de yayına başlayan ve sadece İstanbul’da yayın yapan İTÜ TV’nin 1970 yılında kapanmasından sonra TRT, 1990’ların başında ilk özel televizyon ve radyo kanalı yayına başlayana dek Türkiye’de radyo ve televizyon yayıncılığı yapan tek kurum olarak hizmet vermiş; ülkede televizyon ve radyo yayıncılığı konusunda ilk örnekleri oluşturmuştur. 1968 ve 1986 yılları arasında Türkiye’de yayın yapan tek televizyon kanalı TRT’nin yayımladığı TRT 1 kanalı olmuş; 1986 yılında TRT 2 yayına girmiştir.

Tarihi

359 sayılı “Türkiye Radyo Televizyon Kurumu Yasası” ile 1964 yılında özerk kamu tüzel kişiliğine sahip bir kurum olarak, devlet adına radyo ve televizyon yayınlarını gerçekleştirmek amacıyla kuruldu. İlk Genel müdürü 29 Nisan 1964’te Adnan Öztrak oldu.[2]

Radyo yayını

TRT’nin Harbiye’deki İstanbul Radyoevi

İlk programlı radyo yayınına 1965 yılında geçildi ve bütün radyolar haber saatlerinde TRT Ankara Radyosu’na bağlandılar. Aynı yıl bünyesinde Türk Sanat Müziği ve Türk Halk Müziği Danışma Kurulu ve Klasik Batı Müziği ve Çağdaş Türk Müziği Danışma Kurulu toplandılar. Seçim sonuçlarını vermek için ilk sabaha kadar yayın yine bu yıl yapıldı. 1966 yılında TRT kapalı devre televizyon eğitimi yayınları başladı. Spor haberleri ilk kez 1967 yılında haber bülteni ile birlikte verildi. TRT Erzurum Radyosu ve TRT İzmir Radyosu yine bu yıl içerisinde yayın hayatlarına başladı. Televizyon yayınına yönelik çalışmalara hız verildi.

Televizyon yayınları

TRT’nin merkez binası, Ankara

Televizyon yayınları ise, 31 Ocak 1968 tarihinde Türkiye’de ilk deneme televizyon yayını Ankara’da bulunan Mithatpaşa Stüdyosu’nda Mahmut Tali Öngören’in açılış konuşmasıyla başladı. Haftada üç gün, üçer saat olarak başlayan deneme yayınları bir yıl sonra haftada dört güne çıktı. 1970’te İzmir televizyonu, ardından 1971’de İstanbul televizyonu faaliyete geçti. İlk canlı spor yayını, 1971 yılında İzmir’de oynanan Karşıyaka ile İstanbulspor arasında oynanan futbol maçını naklen vererek gerçekleştirdi. Sonraki sene televizyonda ilk kez Bedava Dünya Gezisi adlı yabancı dizi Türkçe seslendirildi. Aynı yıl reklam yayınlarına da başlandı. Münih’teki 1972 Yaz Olimpiyatları verilerek ilk dış naklen yayını gerçekleştirdi. Türkiye’de ilk defa Dünya Kupası maçları 1974’te TRT tarafından yayınlandı. Yine 1976’da Türkiye’de ilk defa Avrupa Futbol Şampiyonası maçları TRT’den yayınlandı.

Özerkliğin kaldırılması

1971 Muhtırası’nın ardından 1972’de anayasa değişikliği sırasında TRT’nin özerkliği kaldırıldı ve kurum, “tarafsız” bir kamu iktisadi kuruluşu olarak yeniden düzenlendi.[3]

1960’lı yıllar

TRT İstanbul müdürlüğü

359 sayılı Türkiye Radyo Televizyon Kurumu Kanunu[4] 2 Ocak 1964’te, Resmî Gazete’de yayımlandı. Nisan ayında, TRT yönetim kurulu ilk toplantısını yaptı. Başkanlığına Sedat Tolga seçildi ve yönetim kurulu, oybirliği ile Adnan Öztrak’ı TRT’nin ilk genel müdürü olarak seçti. Aynı yıl mayıs ayında, 359 sayılı TRT Kanunu yürürlüğe girdi. Siyasi partilerin Türkiye radyolarında yapacakları seçim konuşmaları sırası için Yüksek Seçim Kurulunda kura çekildi. Haziran ayına gelindiğinde ise TRT, ilk kez EBU’nun Viyana’da yapılan genel kurul toplantısına katıldı. Eylül ayında 10 kw. gücünde Kıbrıs’ın Sesi Radyosu yayına başladı. Aynı yıl EBU’ya aktif üye olan TRT’DE 1965 yılının ocak ayında ilk kez programlı dönem başladı ve bütün radyolar haber saatlerinde Ankara Radyosu’na bağlandılar.

Türkiye Radyoları Program Dergisi yayınlanmaya başladı. Şubat ayında dönemin Türkiye Başbakanı Suat Hayri Ürgüplü, hükûmet programında Türkiye radyolarının tarafsız olacağını söyledi. TRT ile Anadolu Ajansı haber anlaşması yaptı. Behçet Kemal Çağlar, yönetim kurulu başkanı oldu ancak daha sonra Millet Partisi Ürgüplü’ye başvurarak TRT Kanunu’nun değişmesini istemiş, Danıştay ise özerk yapısı dolayısıyla TRT’nin devlet kurum ve kuruluşlarıyla doğrudan haberleşmeye yetkili olduğunu kararlaştırdı. Bunun üzerine genel müdür Adnan Öztrak Türkiye Cumhuriyeti Turizm ve Tanıtma Bakanlığı müfettişlerinin kurumu teftişine izin vermedi.

İlk televizyon oyunu
31 Ocak 1968 yılında ilk olarak Ankara televizyonu yayına başladı. 6 Şubat tarihinde de ilk televizyon oyunu Şair Evlenmesi canlı olarak yayınlandı. Aynı ay TBMM’de TRT bütçesinin başbakanlığa bağlanması kabul edildi, daha sonra TBMM KİT Karma Komisyonu TRT’nin üç yıllık mali raporunu kabul etmedi. Mart ayında 300 kw orta dalga ile Çukurova Radyosu deneme yayınına başladı. Ankara Radyosu 3. Programı FM bandından yayına başladı. Nisan ayında Yüksek Seçim Kurulu, TRT’nin haberlerinde siyasi partilere eşit yer vermesini kararlaştırdı.

Haber bültenleri içinde yer alan yorumlarda değişiklik yapıldı; radyoda kısıtlandı, televizyonda kaldırıldı. Ankara Televizyonu’nda kadrosuz çalışan yapım ve teknik personel sendika kurdu. Ağustos ayında, radyo teknisyenlerine ek çalışma ücreti verilmemesinden ötürü naklen yayınlar kaldırıldı ve ayın 22 Ağustos tarihinde 200 kw orta dalga İzmir radyo vericisi yayına başladı. 26 Ağustos tarihinde uluslararası fuar nedeniyle İzmir’de ilk televizyon deneme yayını yapıldı. 4 Ekim’de TRT, EBU Televizyon Program Komitesi’nin Stockholm’de yapılan toplantısına ilk kez katıldı. Aynı ay Anayasa Mahkemesi, TRT Kurumunun özerk yetkilerini karara bağladı. Cumhuriyet Senatosu, TRT’nin 1964, 1965, 1966 yılı hesaplarını kabul etmedi ve TRT, Kıbrıs’ın Sesi Radyosu yayın sorumluluğunu Genelkurmay Başkanlığı’na devretti. Kasım ayında, Çukurova Bölge Danışma Kurulu Mersin’de toplandı. Sartre’ın kitabını radyoda tanıtan beş kişi mahkemede suçsuz bulundu. Aralık ayında, 2 kw orta dalga ile Trabzon Radyosu yayına başladı. Yönetim Kurulu, TRT’nin TV-İş Sendikası ile görüşmelere başlamasını kabul etti.

1969 yılına gelindiğinde ocak ayında TRT Teknik Danışma Kurulu İstanbul’da toplandı. Şubat ayına gelindiğinde, köye yönelik televizyon yayınlarının izlenmesi için, Ankara’nın dört köyüne televizyon izleme merkezi kuruldu. Bakanlar Kurulu, yeni TRT Kanun Tasarısını onayladı. Televizyon yayınlarına ilk Hükûmet yasağı kondu. Nisan ayında, Televizyon yayınları, vericide meydana gelen bir arızadan ötürü yapılamadı. TRT Kanun tasarısı TBMM Başkanlığına verildi. TRT Kanun tasarısı TBMM’de geçici komisyona havale edildi. CHP Genel Başkanı İsmet İnönü, TRT konusunda iktidarı uyarması için Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’a muhtıra verdi. Mayıs’ta Adnan Öztrak, siyasi kuruluşlara dostluk çağrısında bulundu. TRT kanun tasarısı TBMM geçici komisyonunda kabul edildi. TRT ile SACEM arasında müzik eserleri telif hakları ile ilgili sözleşme imzalandı ve Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışının 50. yılı dolayısıyla ilk kez Ankara dışından bağlantılı naklen yayın yapıldı.

1969 yılının mayıs ayı içerisinde TRT sitesi kurulması ile ilgili çalışmalar başladı ve bir ay sonra Anayasa Mahkemesi TRT’ye mali özerlik tanıdı ve ardından iki adet televizyon naklen yayın arabasının satın alınmasına karar verildi. TRT’nin radyo ruhsatiye ücretlerinin tespiti için dava açmasına karar verildi. Televizyon, insanın aya ilk ayak basışı ile ilgili televizyon filmini, normal yayın günü dışında özel olarak yayınladı. Ağustos’ta yönetim kurulu, Türk Sanat Müziği ve Türk halk müziği konusunda 9 uzmanın hazırladığı müzik eğitim planını kabul etti. Bir ay sonra Yönetim Kurulu, televizyonda gösterilecek filmlerin seçimi için komisyon kurulması kararlaştırıldı. Türk Dil Kurumu, ilk radyo ve televizyon dil ödülünü, Metin Öztekin’in Bu Dilin Ustaları adlı radyo dizisine verdi.

1970’ler

1970 yılında ilk olarak İzmir Radyosu 2. Program yayınına başladı. Aynı ay yönetim Kurulu, bölge yayınları konusunda sosyal, ekonomik ve kültürel ihtiyaç ve özelliklerin araştırılmasına karar verdi. Yönetim Kurulu, program planlarının üçer aylım düzenlenmesine karar verdi. TRT, müzik sanatçılarının “zam farklarının ödenmemesi” konusunda açtıkları dava sonucu ₺500.000 tazminat ödemeye mahkûm oldu.

1980’ler

1980 yılının son günü, yılbaşı gecesi oryantal Nesrin Topkapı ilk kez televizyona çıktı. 1984 yılında TRT tümüyle renkli yayına geçti. Yine aynı yıl radyolar da stereo yayına başladı. 1980’lerde TRT’nin yılbaşı özel programları popüler hale geldi ve özel kanalların açılmasına kadar en çok rating alan programlardan oldu. 1986 yılında TRT 2’nin (TV-2) kurulmasıyla TRT 1’in 1968 yılından beri kullandığı bölgesel televizyon isimleri kaldırılarak (TRT Ankara Televizyonu, TRT İstanbul Televizyonu gibi) TV-1 ismini aldı. 1989 yılında ise TRT 3’ün (TV-3) kurulmasıyla kanal sayısı 3’e yükseldi.

Yeni televizyon kanalları

TRT World’ün açılış etkinliği, 16 Kasım 2016

TRT’nin çoklu kanala geçmesiyle kanalların isimleri TV şeklinde anılmaya başladı: 1986’da haber ve kültür ağırlıklı yayın yapan TV2, 1989’da ise spor programları ve TBMM yayınlarını veren TV3 ve TRT GAP kuruldu. 1990 yılında TRT Telegün ismi ile teletekst yayınları devreye girdi. Aynı yıl müzik ve eğitim üzerine programlar yayınlayan TV4 ve dünya üzerindeki tüm Türklere yönelik yayın yapmaya başlayan TV5 kuruldu. Yönetim Kurulu, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde televizyon şebekesi kurulması için inceleme yapılmasını kararlaştırdı.

28 Eylül 1992’de kanallar yeniden TRT adını aldı. 1990’ların ortalarında TRT İnt Avrasya, iki ayrı kanala ayrılarak TRT İnt ve TRT Avrasya (2001-2009 arası TRT Türk) olarak yayına başladı. 2001 yılında TRT tüm logolarında değişikliğe gitti.

TRT 6’nın adının TRT Kurdî olarak değişmesiyle birlikte 10 Ocak 2015 tarihiyle güncellenen kanal logosu.
2 Şubat 2006 tarihinde ise sayısal yayıncılığın test yayınına geçti. 2008 yılının Kasım ayında TRT Çocuk adlı çocuk televizyon kanalı, aynı yılın son günlerinde Kürtçe yayın yapan TRT 6 yayın hayatına başlamış 2009 yılında ise TRT 1 ve TRT 3 logoları değişmiş, ayrıca Nevruz bayramında Türk dillerini konuşan halklara hitap eden ve Azerice, Türkmence, Özbekçe, Kazakça, Kırgızca dillerinde programlar yayınlayan TRT Avaz, 18 Ekim 2009’da ise belgesel ve turizm programları yayınlayan TRT Belgesel adlı kanal yayına başladı. 4 Nisan 2010’da ise TRT’nin Arapça yayın yapan kanalı TRT Arabi açıldı. Ayrıca dünya çapında İngilizce yayın yapmakta olan TRT World haber kanalı da 29 Ekim 2015’te yayına başladı.

9 Mayıs 2023’te TRT Diyanet Çocuk kanalı test yayınına başladı.

Geniş ekran, HD ve 4K yayınları
TRT’de gerçekleşen ilk sürekli 16:9 geniş ekran ölçekli yayın, 2009’da yurt dışında yaşayan Türklere yönelik açılan TRT Türk üzerinden yapılmıştır. Günümüzde TRT kanallarının tamamı 16:9 geniş ekran ölçekli yayın yapmaktadır.

HD yayın ise ilk olarak, 2008 Yaz Olimpiyatları sırasında TRT 3 üzerinden geçici olarak verilmiştir. İlk sürekli HD yayın olarak 27 Mayıs 2010’da TRT HD’nin açılmasıyla başladı. Bununla birlikte Türkiye’de ilk defa Dünya Kupası karşılaşmaları HD kalitesiyle izleyicilere nakledildi. Ardından 19 Mayıs 2012’den itibaren TRT 1 de HD yayın yapmaya başladı. Böylelikle kurum bünyesinde HD yayın yapan 2.kanal oldu.

Şubat 2015’te TRT 4K’nin açılmasıyla 4K yayınlara da başlanmış oldu.

30 Eylül 2021’de TRT 3/TBMM TV’nin HD yayına geçmesi itibarıyla TRT’nin tüm kanalları HD olarak da yayın yapmaktadır. Halihazırda TRT 1, TRT Haber, TRT Spor, TRT Çocuk, TRT Müzik, TRT Belgesel gibi kanallar SD yayınlara devam etmektedir. İlerleyen yıllarda bu kanalların SD yayınları sonlanıp, HD yayınlara geçmesi bekleniyor.

TRT ve EBU
1964 yılında ilk yayınını takiben 1970’li yılların sonunda ilk EBU toplantısına gözlemci üye sıfatı ile katılan TRT, 1988’de tam üye olarak birliğe katılmıştır. Tüm kamu yayıncılarının olduğu gibi TRT de bu üyelikle gelen avantajlardan yararlanmaktadır. İlk yıldan beri kesintisiz olarak Eurovision şarkı yarışmalarına da iştirak etmektedir. TRT, oylama sisteminin adil olmadığı düşüncesi ile 2012 yılında yarışmadan çekilmiş ve tekrar katılmama kararı almıştır. Bunun yanı sıra TRT, EBU’dan gelen Eurovision Çocuk Şarkı Yarışması’na katılım davetlerini kabul etmemiş ve yarışmanın başladığı 2002 yılından itibaren yarışmaya katılmamıştır. EBU Medya Zirvesi 24-25 Mayıs 2022 tarihlerinde TRT’nin organizatörlüğünde İstanbul’da gerçekleştirilmiştir. Bu zirveye Avrupa’nın dört bir yanından gelen EBU üyesi kamu yayıncıları katılım sağlamıştır.

1971 – İnsanlı ay yolculuklarında bir adım daha; Apollo 14 fırlatıldı. Görevli astronotlar: Alan Shepard, Edgar Mitchell ve Stuart Roosa.
1973 – Çetin Altan’ın 4,5 yıl hapsi istendi; karikatürist Turhan Selçuk’u döven 3 polis hapse mahkûm edildi.
1973 – Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nin kurulmasına ilişkin kanun kabul edildi.
1974 – Seyfi Demirsoy’un ölümüyle boşalan Türk-İş Genel Başkanlığına Halil Tunç seçildi.
1976 – İlerici Kadınlar Derneği (İKD), Ankara’da “Evlat acısına son” mitingi düzenledi. Mitinge 5 bin kişi katıldı.

İlerici Kadınlar Derneği

Kuruluş 3 Haziran 1975

Kapanış 12 Eylül Darbesi sonrası
Tür Dernek
Amaç Kadınlara tanınmış sosyal ve ekonomik hak ve özgürlüklerin kağıt üzerinde kalmaması, günlük yaşamda somut olarak uygulanması ve geliştirilmesi
Merkez İstanbul
Genel Başkan Beria Onger
Genel Sekreter Şeyda Talu
Genel Sekreter Zülal Kılıç
Genel Başkan Yardımcısı Gönül Dinçer
Ana organ Merkez Yönetim Kurulu
İlerici Kadınlar Derneği (İKD), İstanbul’da 3 Haziran 1975’te kurulmuş, tüzüğünde amacı “Ülkemiz kadınlarına tanınmış sosyal ve ekonomik hak ve özgürlüklerin kağıt üzerinde kalmaması, günlük yaşamda somut olarak uygulanması ve geliştirilmesi” olarak ifade edilmiştir.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu kararıyla 1975 yılı Uluslararası Kadınlar Yılı ve bunu izleyen on yıl ise Uluslararası Kadınlar On Yılı ilan edilmişti. Bundan da ilham alarak derneğin kuruluş tarihi olarak 8 Mart 1975 hedeflenmişti. Fakat TKP, TİP ve TSİP çizgisinde ya da bağımsız bir grup kadın arasında süren görüşmelerin ve hazırlıkların uzaması nedeniyle bu mümkün olmadı. Fakat Türkiye’de 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ilk kez başta İstanbul olmak üzere yüzlerce kişinin katıldığı kitle toplantıları ile açık ve yasal olarak kutlandı.

TKP’nin derneğe hakim olmaya çalıştığı gerekçesiyle TİP çizgisindeki grubun çekilmesinin ardından İKD 3 Haziran 1975’te Beria Onger başkanlığında kuruldu.

Kısa bir süre sonra da, Ağustos 1975’te İKD’nin yayın organı olarak sahibi Beria Onger olan Kadınların Sesi adlı dergi yayınlanmaya başladı. Derginin sorumlu yazı işleri müdürü ilk 19 sayısında Zuhal Meriç, 26 Ağustos 1980’de yayınlanan 61. ve son sayısına kadar ise Berrin Uyar idi.

28-29 Mayıs 1978’de yapılan 2. Kongrede alınan bir karar üzerine, merkezi Doğu Berlin’de bulunan Uluslararası Demokratik Kadınlar Federasyonu’na (UDKF) üye oldu.

İKD 1979’da sıkıyönetim komutanlığı tarafından faaliyetleri durdurulduğunda yurt çapında 33 şube ve 35 temsilcilik aracılığıyla 15 bine yakın üyeye ulaşmıştı. Kadınların Sesi dergisi ise yaklaşık 30 bin basılıyordu.

1978 – Zonguldak’ta ikramiyesi ödenmeyen 20 bin maden işçisi direnişe geçti.
1980 – Tariş olayları: Tariş’te direniş bitti, işçiler işbaşı yaptılar. 22 Ocak’ta güvenlik güçleri arama yapma gerekçesiyle Tariş işletmelerine girmek istemiş, 600 işçi gözaltına alınmıştı.
1985 – Başbakan Turgut Özal, Gökova’da termik santral kurulacağını açıkladı.
1986 – İşkence konusunda itiraflarda bulunan polis memuru Sedat Caner, Ankara Cumhuriyet Savcılığı’na teslim oldu.
1986 – Sosyaldemokrat Halkçı Parti (SHP) İçel Milletvekili Fikri Sağlar, Türkiye’de 5 yılda 800’den fazla insanın “kayıp” olduğunu söyledi.
1990 – Atatürkçü Düşünce Derneği ve Türk Hukuk Kurumu Başkanı Muammer Aksoy, 73 yaşında Ankara’da evinin önünde kurşunlanarak öldürüldü.

Muammer Aksoy

Doğum Mustafa Muammer
1917
İbradı, Antalya, Osmanlı İmparatorluğu
Ölüm 31 Ocak 1990 (73 yaşında)
Bahçelievler, Ankara, Türkiye
Ölüm sebebi Suikast
Defin yeri Cebeci Asri Mezarlığı, Ankara
Milliyet Türk
Eğitim Hukuk
Mustafa Muammer Aksoy[1][2] (1917; İbradı, Antalya – 31 Ocak 1990, Ankara), Türk hukukçu, siyaset adamı ve yazar.

1961 Anayasası’nı hazırlayan komisyonun sözcülüğünü yapmıştır. Milletvekili Numan Aksoy’un oğludur. 1990 yılında, faili meçhul bir cinayet sonucu öldürülmüştür.

Hayatı
İbradılı Hacı Musazade Numan Aksoy ve Hattatzade Mustafa Hulusi’nin kızı Nadire Aksoy’un oğludur. Kardeşleri Prof. Dr. Muzaffer Aksoy, Nilüfer Pehlivanlı, Dr. Fikret Aksoy ve Sevim Batukan’dır. Ülke Aksoy ile evli olan Muammer Aksoy, Işık ve Arın isminde iki oğul ile Aslı, Muammer Can Aksoy ve İlke Aksoy isimli üç toruna sahiptir.

Tüm derslerinden tam not alarak 1939’da Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdikten sonra Zürih Üniversitesi Hukuk ve Devlet Bilimleri Fakültesi’nde doktora yaptı. Türkiye’ye döndükten sonra İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde asistanlık ve Ankara Üniversitesi’nde öğretim üyeliği yaptı. 1957 yılında üniversite yasasında yapılan değişikliklerin üniversitelerin özerkliğine zarar verdiği gerekçesiyle üniversiteden ayrılarak Cumhuriyet Halk Partisi’ne girdi.

27 Mayıs 1960 sonrasında yeniden üniversiteye döndü ve Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde profesör oldu. Kurucu Meclis Antalya İli Temsilciliği (6 Ocak 1961 – 25 Ekim 1961) ile 1961 Anayasasının hazırlanmasında komisyon sözcülüğü yaptı. CHP parti meclisi üyeliği görevlerini yürüttü. 12 Mart 1971 Muhtırası’ndan sonra tutuklandı, fakat yargılama sonucunda aklandı. 1977’de CHP İstanbul milletvekili olarak meclise girdi. Avrupa Konseyi Türkiye temsilciliği ve Türk Hukuk Kurumu başkanlığı görevlerini yürüttü. 12 Eylül 1980’den sonra Ankara Barosu başkanlığına seçildi ve 1984 yılına kadar bu görevini sürdürdü.

1989’da Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Bahri Savcı, Münci Kapani ve Bahriye Üçok gibi kimselerle birlikte Atatürkçü Düşünce Derneği’ni kurdu ve kurucu başkanı oldu.

Suikast

Bu alt başlığın genişletilmesi gerekiyor. Sayfayı düzenleyerek yardımcı olabilirsiniz.
31 Ocak 1990 günü Ankara Bahçelievler’deki evinin önünde kurşunlanarak öldürüldü. Cenazesi 3 Şubat günü Ankara Maltepe Camii’den kaldırılarak Cebeci Asrî Mezarlığı’nda toprağa verildi.

Aksoy’un öldürülmesinin ardından olay uzun süre aydınlatılamamış ve soruşturma dosyasında ciddi bir ilerleme olmamıştır. 17 Ocak 2000 tarihinde Beykoz’da bir hücre evine yapılan Hizbullah baskını sonucunda elde edilen delillerle Muammer Aksoy, Ahmet Taner Kışlalı, Bahriye Üçok ve Uğur Mumcu cinayetlerinin aydınlatılması umudu doğmuş; cinayete karıştıkları ileri sürülen sanıklar Umut Davası’nda yargılanmışlardır. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, Uğur Mumcu, Muammer Aksoy ve Bahriye Üçok’un öldürülmesi olaylarına ilişkin olarak yasa dışı “Tevhid Selam Kudüs Ordusu” örgütünü kurmak ve yönetmek suçundan çeşitli mahkûmiyetler vermiş, cezalar Yargıtay tarafından onanmıştır.[4] Kararda, “Tevhid Selam Kudüs Ordusu Örgütü”nün, 1988-1999 yılları arasında Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı’nın öldürülmesi olaylarının da aralarında bulunduğu 18 ayrı saldırıyı gerçekleştirdiklerinin anlaşıldığı ifade edildi.

Muammer Aksoy’un Cebeci Asri Mezarlığındaki mezarı.

1990 – SSCB satranç şampiyonu Gary Kasparov, vatandaşı Anatoli Karpov’u yenerek dünya satranç şampiyonu oldu.
1990 – Moskova’da ilk McDonald’s açıldı.
1996 – Patlayıcı yüklü bir kamyon Kolombo’da (Sri Lanka) Merkez Bankasının kapılarına çarparak infilak etti: en az 86 kişi öldü, 1400 kişi yaralandı.
2000 – Alaska Havayollarına ait bir yolcu uçağı, Büyük Okyanus’a düştü: 88 kişi öldü.
2004 – TL’den 6 sıfır atılması ve Türkiye Devleti para biriminin Yeni Türk Lirası olmasını öngören yasa, Resmi Gazete’de yayımlandı.
2005 – Dünyaca ünlü pop yıldızı Michael Jackson hakkında, 13 yaşındaki bir çocuğa tacizde bulunduğu gerekçesiyle dava açıldı.
2005 – Afganistan’daki Türk birlikleri, Kabil’deki uluslararası hava alanının sorumluluğunu üstlendi.
2006 – Abdullah Öcalan’ın avukatlarından İrfan Dündar, müvekkilinin yeniden yargılanmaya ilişkin dilekçesini, bu konuda yetkili olan Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesine göndererek başvuruda bulunduğunu bildirdi.
2008 – İstanbul’un Zeytinburnu ilçesinde ruhsatsız bir binada maytapların yanarak doğalgaz kazanını patlatmasıyla oluşan olayda 23 kişi öldü, 120 kişi yaralandı.
2019 – Wrapped Bitcoin piyasaya sürüldü.
2020 – Birleşik Krallık Avrupa Birliği’nden ayrıldı.[1] (bknz: Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliği’nden ayrılması)

wikipedia.org

Ayrıca Kontrol Edin

tarihte 4 şubatta ölenler

Ölümler 211 – Septimius Severus, Roma İmparatoru (d. 145) 708 – Sisinnius, 15 Ocak 708’den ölümüne kadar Papa (d. 650) 1348 – Zehebî, …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir