Herhangi bir metni seçin ve dinlemek için simgeye tıklayın!

22 şubatta doğanlar

Doğumlar

  • 272 – I. Konstantin (Büyük Konstantin), Roma imparatoru (ö. 337)
I. Konstantin
Büyük Konstantin
Flavius Valerius Aurelius Constantinus

Capitol Müzesi’ndeki I. Konstantin heykeli
57. Roma imparatoru
Hüküm süresi 306 – 312 (Batı Augustus’u, Galerius tarafından Maximian’la anlaşmalı olarak resmen Sezar ve Severus’la birlikte Augustus yapıldı), 309 (Sezarlığa düşürülmeyi reddetti);
312 – 324 (Batıda tartışmasız Augustus);
324 – 22 Mayıs 337 (Tüm imparatorluğun imparatoru)
Önce gelen I. Konstantin
Sonra gelen II. Konstantin, II. Konstantius ve Konstans
Doğum 22 Şubat 272
Naissus (Niş)
Ölüm 22 Mayıs 337
Defin Havariyyun Kilisesi, İstanbul
Eş(ler)i Minervina
Fausta
Çocuk(lar)ı Constantina, Helena, Crispus, II. Konstantin, II. Konstantius ve Konstans
Tam adı
Gaius Flavius Valerius Aurelius Constantinus
Hanedan Konstantin Hanedanı
Babası Konstantius Chlorus
Annesi Helena
Konstantin

Büyük Konstantin’in Ayasofya’da bulunan elinde Konstantiniyye şehrini tuttuğu bir mozaik ikona.
Kutsal İmparator – Muadil er-Rusül
Kutsayanlar Doğu Ortodoks Kilisesi
Yortu 21 Mayıs ve 3 Haziran
Nicomedia [İzmit] antik kentinde, Konstantinopolis’in kutsanması vesilesiyle darb edilmiş Multiplum. Sikke ön yüzde defne yapraklarından taç ve alnında büyük taşlı mücevherler ile imparator Konstantin I büstü. Soldan sağa CONSTANTINVS MAX AVG-Constantinus Maximus Augustus / Büyük Ağustos Konstantin lejantı. Arka tip Konstantin, pelerinli ve askeri kıyafetleri içinde at sırtında, sol eli dizginleri tutuyor, sağ eli bir selamlama hareketi olarak havada. Ön tarafta çelenk tutan Victory [Nike]. Altta SMN lejant. SM lejantı Sacra Moneta / Kutsal Darphane/Para kısaltmasıdır. Sondaki N harfi ise Nicomedia antik kentinin baş harfidir. Kutsal Darphane Nicomedia veya Nicomedia antik kentinin kutsal parası/sikkesi. At sırtında bir imparatoru tasvir eden genel olarak Adventus sikke tipi, at sırtında sallanan bir kralı tasvir eden II. Philip’in tetradrahmileri gibi Yunan tiplerinden uyarlanmıştır.

I. Konstantin veya Büyük Konstantin (Latince: Gaius Flavius Valerius Aurelius Constantinus; 22 Şubat 272 – 22 Mayıs 337), Hristiyanlığı kabul eden ilk Roma imparatoru, Konstantinopolis kentinin ve Doğu Roma İmparatorluğu’nun “Megas/Büyük” lakabıyla anılan kurucusu.

Hayatı

Doğumu ve “Tetrarşi” sisteminin öncesi ve kuruluşuna kadar yaşamı

I. Konstantin, (günümüzde Sırbistan Cumhuriyeti içinde yer alan) tarihte ise İlirya toprakları içerisinde yer alan Naissus’da (Niş)’da 22 Şubat 272’de doğdu. Babası o zaman bir Romalı general olan Konstantius Chlorus idi. Annesi Helena idi ve VI. yüzyıl tarihçisi Prokopius’a göre, Küçük Asya’da (modern Anadolu) bulunan Bitinya eyaletinin “Drepana” adındaki kentinde doğmuştu.[2] Bazı kaynaklar annesi Helena’nın General Konstantinius Cholorus ile evli olmayıp onun cariyesi olduğunu bildirirler. Konstantin’in babası yüksek rütbeli bir subaydı ve Konstantin gençlik yıllarını, İmparator Diocletianus’un sarayının bulunduğu, günümüzde Türkiye’nin İzmit ilçesinde bulunan Nicomedia’da geçirdi.

286’da Nicomedia’da yaşayıp o kenti Roma İmparatorluğu’nun idare merkezi olan kullanan imparator Dioclietianus, kendine yakın olan general Maximinus’u imparatorluğunun Batı kısmını yönetmek üzere Roma’da Augustus rütbesi ile ortak imparatorluğa yükseltmişti. Konstatinus Cholorus bu sırada Roma’da Praetorian Prefect (Roma’da imparatorluk muhafızlarının lideri) idi. 291’de 19 yaşında iken Konstantin o zaman imparator Diocletianus’un yaşadığı Roma İmparatorluğu’nun idari merkezi olan Nikomedia’da imparatorun hizmetine girdi. 293’te babası Kontantinus Cholorus, Batı’yı yöneten Augustus Maximinus’a daha yakın olmak için (daha önce evli ise Helena’yı boşayarak, evli değilse onu evinden uzaklaştırarak) Maximinus’un kızı Flavia Maximiana Theodora ile evlilik yaptı.

293 yılında İmparator Diocletianus imparatorluğun idaresinde gayet büyük bir reform yaparak Roma İmparatorluğu’nu Batı ve Doğu parçaları olarak ikiye bölerek Tetrarşi sistemini oluşturdu. Her parça bir “Augustus” tarafından yönetilecekti ve onun tayin edeceği bir “Sezar” tarafından desteklenecekti. Konstantin’in babası Konstantius Chlorus bu sistem içinde hemen en yüksek mevkilere erişmeye başladı. (293-305 döneminden Batı’da Maximianus ile Sezar olarak; 305 – 306’da Batı’da Augustus olarak ve Doğu’da Augustus olarak Galerius imparatorluk yaptı.

Bu arada I. Konstantin de tetrarşi sisteminde yüksek mevkilere geçmeye başladı. I. Konstantin’in tüm Roma İmparatorluğu’nun tek hâkimi olması için tam 18 yıl geçmesi gerekecekti.

Konstantin’in iç savaşları

Maxtentius ile muharebeler ve onun elimine edilmesi

Önce Batı’da Augustus olan Maxentius ile çatışmalara girişti.

28 Ekim 312 tarihinde Roma kentinin hemen dışındaki Milvian Köprüsü’nde yapılan savaşta Maxentius’un ordusunu bozguna uğrattı. Maxentius kaçmaya çalışırken Tiber Nehri’nde öldürüldü.

Licinius ile iç savaş ve mutlak hakimiyet

İmparatorluğun doğu kısmında yönetimini sürdüren Licinius, artık Batı Roma’nın imparatoru olan I. Konstantin’in baba-bir (ama annesi “Flavia Maximiana Theodora” olan) kız kardeşi Flavia Julia Constantia ile evlenerek I. Konstantin ile kardeşlik bağı kurdu. Bu kayınbiraderlik ilişkisi bir yandan kendisine bir koruma sağlarken, öte yandan her iki imparatora diğerinin bölgesi üzerinde hak iddia etme şansını tanıyordu.

İlk hamleyi yapan Licinius oldu. Licinius’un I. Konstantin’e yönelik bir komploya karıştığının anlaşılmasıyla (314), iç savaş çıktı. Konstantin’in orduları karşısında Licinius önce İtalya’da ve sonra çekildiği doğuda peş peşe yapılan kara ve deniz muharebelerinde yenilgiler aldı. Licinius son ve en ağır darbeyi Adrianopolis Muharebesi’nde aldı.

Hellespont Deniz Muharebesi ile donanmasıyla kuşatmayı yarmaya çalıştı. Temmuz 324’te Amiral Abantus (veya Amantus) komutası altındaki Licinius’un donanması ile Konstantin’in oğlu Caesar Crispus komutasındaki Konstantin’in daha küçük donanması Çanakkale Boğazı’nda iki ayrı çarpışmaya girdiler. Birinci çarpışmada 80 gemiden oluşan Crispus’un filosu boğazın en dar kısmında manevra kabiliyeti daha büyük olduğu için Licinius’un 200 gemilik filosunu yenilgiye uğrattı. Ertesi gün Crispus Ege Denizi’nden aldığı takviyelerle 200 gemilik bir filoya komuta etmekte; Amiral Abantus da aldığı büyük takviyelerle 350 gemilik bir filoya komuta etmekteydi. Çanakkale Boğazı’nın Marmara Denizi ağzındaki Gelibolu açıklarında gemiler arasında yapılan karşılıklı çarpışmalar sonunda Amiral Abantus’un filosundan ancak 4 gemi kurtulabildi ve büyük filonun diğer gemileri ya batırıldı ya karaya vurup parçalandı ya da Crispus’un filosunun eline geçti. Kendi gemisi batırılan Amiral Abantus ancak Asya kıyısına yüzerek çıkarak hayatını kurtarabildi.

Hellespont Muharebesi’ndeki yenilgiden sonra Licinius Byzantium’daki garnizon ve ordusunu İstanbul Boğazı’nın Asya yakasında Kalkedon’a taşıdı. Konstantin de İstanbul Boğazı kıyılarında yaptırdığı hafif nakliye gemileri ile ordusunu Asya yakasına geçirdi. İki ordu arasında 18 Eylül 324’te Hrysopolis (modern Üsküdar) civarında yapılan Hrisopolis Muharebesi’ni de I. Konstantin kazandı. Bu muharebeden yenik düşen Licinius kayınbiraderi olan I. Konstantin’den aman diledi.

I. Konstantin, acımasızlığıyla da ünlüydü. Licinius’un canını bağışlayacağı yemini vermiş olmasına rağmen altı ay sonra en büyük rakibini boğdurarak ortadan kaldırdı. Bir yıl sonra da Konstantin’in yeğeni olan Licinius’un oğlu da idam edildi. 324 yılında Licinius’un yenilgiye uğramasıyla birlikte, I. Konstantin için Roma İmparatorluğu’nun mutlak hâkimi olma yolu da açılmıştı.

Konstantinopolis’in kuruluşu (330)

Licinius’un yenilmesiyle birlikte, I. Konstantin İskoçya’dan Kızıldeniz’e, Fas’tan Dicle Irmağı’na kadar uzanan büyük bir imparatorluğun tek hâkimi olmuştu. M.S. 4. yüzyıla gelindiğinde zenginliğin kaynağı Doğu’dan, Mısır ve Küçük Asya üzerinden yapılan ticaretten geliyordu. Efsanelere göre Megaralı Byzas tarafından MÖ 667 yılında kurulan Byzantium’un eşsiz konumu, I. Konstantin’in dikkatinden kaçmamıştı. Burası, Pontus Euxinus (Karadeniz) ve Asya’dan geçen ticaret yollarının büyük kısmını kontrol edebilecek bir noktaydı.

İmparatorluğun köhneleşmiş kurumları ve alışkanlıklarıyla Roma’dan yönetilmeye devam edemeyeceğini gören I. Konstantin, Byzantion’u imparatorluğun yeni başkenti olarak ilan etti (13 Mayıs 330). Kente “Yeni Roma” anlamına gelen Nova Roma adını veren I. Konstantin, Senato ve diğer tüm kurumları buraya taşıttı.

I. Konstantin’in ölümünden sonra (337) “ikinci kurucusunun” adıyla anılmaya başlanan ve Konstantinopolis adını alan kent; Roma, Bizans ve Osmanlı imparatorluklarının yaklaşık 16 asır boyunca başkenti olma işlevini aralıksız sürdürdü.

İmar Çalışmaları

Roma İmparatorluğu’nun başkentini Byzantium kentine taşıtan I. Konstantin, tarihin en büyük kentsel gelişim planlarından birini hazırladı. MS 330 yılından 337’ye kadar olan yedi yıllık süreç içinde tam bir şantiye alanına dönen kentte; çok sayıda dini bina, yeni yol ve su kemeri inşa edildi. Sultanahmet’te bugün “At Meydanı” olarak yerde bulunan Hippodromos, I. Konstantin döneminde genişletilerek bugünkü boyutlarına ulaştı. 100.000 kişinin oturabileceği boyutlarda inşa edilen Hippodromos’un tribünlerine ait parçalar İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde korunuyor olup, Spina’sında yer alan sütunlardan üçü (Tutmosis Sütunu, Yılanlı Sütun ve Örme Dikilitaş) hâlâ ayaktadır.

Kenti çevreleyen Septimius Severus surlarını yıktırarak kendi adıyla anılacak yeni bir sur ve kuleler sistemini inşa ettiren I. Konstantin, yeni başkentin planını bizzat çizdi. Bugün bile İstanbul kentinin Suriçi’nde kalan kısmı, büyük ölçüde bu plana sadık bir şekilde şekillenmiş durumdadır.

İngiltere’de York’ta I. Konstantin’in bronz heykeli

Reformları

İmparatorluğun Hristiyanlığa geçişi

I. Konstantin dönemi sikke. Paranın arka yüzünde, Grek alfabesindeki Hi (X) ve Ro (P) harflerinin iç içe geçmesiyle oluşturulan ve erken dönem Hristiyanlığın sembollerinden biri olan Labarum dikkat çekiyor. Ortada soldan sağa SPES PVBLIC-Publica Spes / Halkın umudu lejantı. Altta CONS – Constantinople [İstanbul] lejantı.
Rafael’in öğrencileri tarafından yapılan Konstantin’in Vaftizi adlı resim (1520–1524, fresk, Vatikan, Apostolik Sarayı)

Doğu Roma İmparatorluğu’nun kurucusu olarak bilinen I. Konstantin, imparatorluk sınırları içinde yaşayan Hristiyanlara din özgürlüğü tanıması ve tüm imparatorluğun pagan inanç sistemini bu tek tanrılı yeni dine geçirmeye başlamasıyla tanınır. Bu tavrı nedeniyle Ortodoks kiliseleri tarafından “azizlik” mertebesine yükseltilerek kutsanan I. Konstantin’in aslında, imparatorluğun dört bir yanında yayılan bu dine karşı durmanın yaratacağı gerginlikleri engellemek için bu yolu izlediği düşünülmektedir. Dönemi boyunca hem Roma’nın çok tanrılı inanç sistemine hem de yeni Hristiyan dinine saygı gösteren I. Konstantin, sikkelerinde Apollon gibi Roma tanrılarına yer vermekten hatta kimi zaman kendisini “Güneş Tanrısı” Sol Invictus şeklinde resmetmekten de kaçınmamıştır. Aynı dönemde paraların üzerinde Grek alfabesindeki Hi (X) ve Ro (P) harfleri ile erken dönem Hristiyanlığın sembollerinden biri olan Labarum’a da yer vermiştir. Roma kaynaklarında, I. Konstantin’in hayatı boyunca Hristiyan olmadığı, ölüm döşeğindeyken vaftiz edildiği söylenmektedir.

Onun tarafından yaptırılan Aziz Petrus ve Aziz Pavlus bazilikaları geleneğe göre elçilerin iman uğruna öldüğü veya gömüldüğü yerlere inşa edilmiştir.

İmparator I. Konstantin, ayrıca 325’te Kilisenin bölünmesini önlemek umuduyla tüm Hristiyan din adamlarının katıldığı bir konseyi İznik’te toplamış fakat amacına ulaşamamıştır.

Popüler kültürdeki yeri

  • 2014 yılında, Mine Gökçe Kırıkkanat tarafından, Bir Hristiyan Masalı adında bir kitap yazılmıştır. Kitap, Vatikan Gizli Arşivleri’nde Donatio Constantini olarak da geçen ve kamuoyunda Büyük Konstantin’in vasiyeti olarak tanınan belgenin, aslında sahte bir belge olduğuna dair çalışmasını konu almaktadır.
  • 1040 – Rashi, Yahudi din alimi (ö. 1105)
Rashi
Doğum Shlomo Yitzchaki
22 Şubat 1040
Troyes, Fransa
Ölüm 13 Temmuz 1105 (65 yaşında)
Troyes, Fransa
Meslek Din alimi
        
Yahudilik

Rashi (d. 22 Şubat 1040 – ö. 13 Temmuz 1105), Yahudi din alimi.

Kariyeri

Asıl adı Rabbi Shlomo Yitzchaki veya Rabbi Shlomo Yarchi’dir. Talmud ve Tanah’ın ilk kapsamlı tefsirlerinin yazarıdır.

Metinlerin temel anlamını muhafaza ederek, kısa ve açıklayıcı bir şekilde yorumlamasıyla meşhurdur. Bu özelliğiyle hem yeni başlayanlara, hem de ileri seviyedeki okuyuculara ve akademisyenlere hitap etmiştir. Talmud ve Tevrat’ın hemen hemen tüm basılı versiyonlarında yorumlarına rastlanır ve gerek göz atanlara, gerekse ciddi anlamda Musevilik hakkında çalışma yapanlara yol gösterici olur.

2006 yılında Musevi Üniversitesi’nin Yahudi Milli ve Üniversite Kütüphanesi’nde Rashi’nin ölümünün 900ncü yılı anısına bir sergi açılmıştır. Rashi tarafından yazılan nadir eserler ve Rashi ile ilgili eserler sergilenmiştir.

  • 1302 – Kegen Han, 5. Yuan Hanedanı ve Çin İmparatoru (ö. 1323)

Kegen Han, 5. Yuan Hanedanı ve Çin İmparatorudur. 22 Şubat 1302’de doğdu babası Buyantu Han’dır. Annesi Radhasniri’dir.

Hayatı

Kegen Han bir törende

Kendisi Buyantu’nun ikinci oğlu idi. Babasının ölümü ile taht kavgası başladı ve kazanarak tahta geçti. 19 Nisan 1320’de taç giydi. Moğol imparatorluğu dağıldı. Yuan mahkemelerini kurdu. Konfüçyüs ilkelerine dayanarak reformlar yapmaya çalıştı ama başarısız oldu. Ve Sugabala ile evlendi ama çocuğu olmadı. Kendisi 1322’de Yesün Temür yandaşları tarafından vurulan bir darbe sonrası tahttan indirildi.

Ölümü

Kendisine vurulan darbe sonrası, Yesün Temür’den kendisini ücra bir yere göndermesini istedi. Bu isteğini kabul eden Temür onu ücra bir yere gönderdi. Ve kendisi orada 1323’te 21 yaşında iken bilinmeyen bir neden ile öldü. Kendisine daha sonra İmparator Ruisheng Wenxiao unvanı verildi. Ve Çin kaynaklarında iyi birisi olarak zikredildi. Yerine bir yıl önce Yesün Temür geçti.

  • 1403 – VII. Charles, Valois Hanedanı monarkı (ö. 1461)
VII. Charles
VII. Charles portresi, Louvre Müzesi, Paris, y. 1445–1450
Fransa kralı
Hüküm süresi 21 Ekim 1422 – 22 Temmuz 1461
Taç giymesi 17 Temmuz 1429
Önce gelen VI. Charles
Sonra gelen XI. Louis
Doğum 22 Şubat 1403
Paris, Fransa
Ölüm 22 Temmuz 1461 (58 yaşında)
Mehun-sur-Yèvre, Fransa
Defin Saint-Denis Bazilikası, Paris
Eş(ler)i Marie d’Anjou
Çocuk(lar)ı XI. Louis
Savoy Düşesi Yolande
Viyana Prensesi Magdalena
Berry Dükü Charles
Bourbon Düşesi Joan
Charolais Kontesi Catherine
Hanedan Valois Hanedanı
Babası VI. Charles
Annesi Isabeau de Bavaria
Dini Roma Katoliği

VII. Charles (22 Şubat 1403 – 22 Temmuz 1461), Muzaffer (Fransızca: le Victorieux)[1] ya da İyi sunulmuş (Fransızca: le Bien-Servi) Valois Hanedanı monarkı ve 1422’den ölümüne dek Fransa Krallığını yönetmiş hükümdar.

 

  • 1514 – I. Tahmasb, Safevî Devleti’nin ikinci Şahı (ö. 1576)
I. Tahmasb


شاه طهماسب‎

Safevi şahı
Hüküm süresi 23 Mayıs 1524 – 25 Mayıs 1576
Taç giymesi 2 Haziran 1524
Önce gelen I. İsmail
Sonra gelen II. İsmail
Doğum 22 Şubat 1514
İsfahan, Safevi Devleti
Ölüm 14 Mayıs 1576 (62 yaşında)
Kazvin, Safevi Devleti
Tam adı
Tahmasb bin İsmail bin Haydar bin Cüneyd es-Safevi
Hanedan Safevî Hanedanı
Babası I. İsmail
Annesi Taçlı Begüm
Dini Şii İslam

I. Tahmasb (Farsça: طهماسب; 22 Şubat 1514 – 14 Mayıs 1576), 1524’ten 1576’daki ölümüne kadar Safevî Devleti’nin ikinci hükümdarıdır. Şah I. İsmail ve eşi Taçlı Begüm’ün en büyük oğludur.

Tahmasb, 23 Mayıs 1524’te babasının ölümünden sonra tahta çıktı. Tahmasb’ın hükümdarlığının ilk yılları, otoritesini kabul ettirdiği ve mutlak monarşiyi başlattığı 1532 yılına kadar Kızılbaş liderleri arasındaki iç savaşlarla geçti. Kısa süre sonra Osmanlı İmparatorluğu ile üç aşamaya bölünen uzun süreli bir savaşla karşı karşıya kaldı. Osmanlı padişahı Kanuni Sultan Süleyman, Safevî tahtına kendi adaylarını oturtmaya çalıştı. Savaş, Osmanlıların Irak, Kürdistan’ın büyük bir bölümü ve Batı Gürcistan üzerinde egemenlik kazandığı 1555 Amasya Antlaşması ile sona erdi. Ayrıca Tahmasb, Buhara Özbekleri ile Horasan konusunda anlaşmazlıklar yaşadı; Özbekler Herat’a defalarca saldırdı. 1528 yılında, on dört yaşındayken, Jam Savaşı’nda Özbekleri topçu kullanarak mağlup etti.

Tahmasb, sanata büyük destek veren bir hükümdardı ve kendisi de yetenekli bir ressamdı. Ressamlar, hattatlar ve şairler için bir kraliyet sanat evi kurdu. Ancak, hükümdarlığının ilerleyen dönemlerinde şairleri hor görmeye başladı; birçok şairi dışladı ve onları Hindistan’daki Babür sarayına sürgüne yolladı. Tahmasb, Şii İslam’a olan dini bağlılığı ve coşkulu fanatizmiyle tanınır. Din adamlarına birçok ayrıcalık tanıdı ve onların yasal ve idari işlere katılmalarına izin verdi. 1544 yılında, Hindistan’daki tahtını yeniden kazanmak için askeri yardım karşılığında, kaçak Babür hükümdarı Hümâyun’dan Şiiliğe geçmesini talep etti. Yine de Tahmasb, Osmanlı İmparatorluğu’nun rakipleri olan Venedik Cumhuriyeti ve Habsburg monarşisi gibi Hıristiyan güçlerle ittifak görüşmeleri yapmaya devam etti.

Tahmasb’ın halefiyeti, ölümünden önce tartışmalıydı. Tahmasb öldüğünde bir iç savaş patlak verdi ve bu, kraliyet ailesinin çoğunun ölümüne yol açtı. Yaklaşık elli iki yıllık hükümdarlığı, Safevî hanedanının en uzun süren hükümdarlığı oldu. Dönemin Batılı kaynakları eleştirel olsa da, modern tarihçiler onu babasının imparatorluğunu koruyan ve genişleten cesur ve yetenekli bir komutan olarak tanımlamaktadır. Hükümdarlığı sırasında Safevî ideolojik politikasında bir değişiklik yaşandı; Türkmen Kızılbaş aşiretleri tarafından babasına Mesih olarak tapınılmasını sona erdirdi ve bunun yerine kendisini dindar ve ortodoks bir Şii kral olarak tanıttı. Kızılbaşların Safevî siyaseti üzerindeki etkisini sona erdirmek için halefleri tarafından takip edilen uzun bir süreci başlattı ve onların yerine Müslümanlaştırılmış Gürcüler ve Ermenilerden oluşan yeni ‘üçüncü gücü’ getirdi.

Hükümdarlığı

Osmanlı savaşı

Kaçar boyalı ve baskılı, I. Tahmasb’ı savaşta tasvir eden pamuk resimli kalamkar pano, etrafı çeşitli savaşçılarla çevrili, Şeyh Ali imzalı, İran, 19. yüzyılın ikinci yarısı.

Osmanlı İmparatorluğu’nun padişahı Kanuni Sultan Süleyman (h. 1520-1566), güçlü bir Safevî İmparatorluğu’nu, ülkesinin batı ve kuzeybatısındaki hırslı planları için bir tehdit olarak görüyordu. Ancak Tahmasb’ın saltanatının ilk on yılında Osmanlı, Habsburglarla savaşmakla ve Viyana’yı ele geçirme girişiminin başarısızlıkla sonuçlanmasıyla meşguldü. 1532’de Osmanlılar, Macaristan’da savaşırken Süleyman, Olama Bey Takkalu’yu Fil Paşa komutasındaki 50.000 askerle İran’a gönderdi. Olama Bey, Çuha’nın ölümünden sonra Osmanlı İmparatorluğu’na sığınan birçok Takkalu üyesinden biriydi.[3] Osmanlılar, Tebriz ve Kürdistan’ı ele geçirdi ve Gilan eyaletinden destek almaya çalıştı. Tahmasb, Osmanlıları geri püskürttü, ancak bir başka Özbek istilası haberi onu onları tamamen yenmekten alıkoydu.[4] Süleyman, Temmuz 1534’te Tebriz’i işgal etmesi için sadrazamı İbrahim Paşa’yı gönderdi ve iki ay sonra ona katıldı. Süleyman, barışçıl bir şekilde Bağdat ve Necef gibi Şii şehirlerini fethetti. Osmanlılar ilerlerken, Tahmasb Özbekler’e karşı savaşmak için Belh’te bulunuyordu.

İlk Osmanlı istilası, Tahmasb’ın saltanatının en büyük krizine neden oldu. Bu süreçte Şamlu kabilesinden bir ajan, Tahmasb’ı zehirlemeye çalıştı fakat başarılı olamadı. Şamlu kabilesi, kısa süre önce otoritesini pekiştiren ve Hüseyin Han’ı görevden alan Şah Tahmasb’a karşı ayaklandı. Tahmasb’ı tahttan indirmek isteyen isyancılar, onun küçük kardeşlerinden biri olan Sam Mirza’yı varis olarak seçtiler. İsyancılar daha sonra Süleyman’la iletişime geçerek Sam Mirza’yı tahta çıkarmak için ondan destek istediler. Sam Mirza, Osmanlı yanlısı bir politika izleyeceğine söz verdi. Süleyman, onu İran hükümdarı olarak tanıdı ve bu, Tahmasb’ın sarayında paniğe yol açtı. Süleyman, Mezopotamya’ya geçtiğinde Tahmasb, ele geçirilen toprakları geri aldı ve Süleyman ona karşı bir başka sefer düzenledi. Tahmasb, Osmanlıların artçı birliklerine saldırdı ve Süleyman, 1535’in sonunda Bağdat hariç tüm kazanımlarını kaybederek İstanbul’a çekilmek zorunda kaldı. Osmanlılarla yüzleşmesinin ardından Tahmasb, kardeşini yenmek için Horasan’a doğru hızla ilerledi. Sam Mirza teslim oldu ve Tahmasb’tan merhamet diledi. Şah, kardeşinin yalvarışını kabul etti ve onu Kazvin’e sürgüne gönderdi, ancak onun Şamlu koruyucusu başta olmak üzere birçok danışmanını idam ettirdi.

A seated Suleiman the Magnificent, surrounded by other people
Elkas Mirza ve Kanuni Sultan Süleyman. Süleymanname‘den bir illüstrasyon.

Osmanlılarla ilişkiler, 1534-35 Osmanlı istilası sırasında Safevî ordusunu yöneten ve Şirvan valisi olan Tahmasb’ın küçük kardeşlerinden Elkas Mirza’nın isyanına kadar düşmanca kaldı. Tahmasb’a karşı başarısız bir isyan başlatan Elkas, 1547 baharında Derbent’i fetheden ve oğullarından İsmail’i vali olarak atayan Tahmasb’ın karşısında yenilgiye uğradı. Elkas, kalan kuvvetleriyle Kırım’a kaçtı ve Süleyman’a sığındı. İran’da Sünni İslam’ı yeniden tesis edeceğine söz verdi ve Sultan’ı Tahmasb’a karşı yeni bir sefer düzenlemeye teşvik etti. Yeni istila, 1548 Temmuz’unda Tebriz’in hızlıca ele geçirilmesini amaçladı; ancak kısa süre sonra Elkas Mirza’nın tüm Kızılbaş liderlerinin desteğine sahip olduğu iddialarının doğru olmadığı ortaya çıktı. Uzun süren sefer, İsfahan’da durdurulmadan önce Hemedan, Kum ve Kaşan’ı yağmalamaya odaklandı. Tahmasb, yorgun Osmanlı ordusuyla savaşmadı ama Tebriz’den sınıra kadar tüm bölgeyi harabeye çevirdi; Osmanlılar kısa sürede erzakları tükendiği için ele geçirilen toprakları kalıcı olarak işgal edemedi.

Elkas Mirza, savaş alanında yakalandı ve hapsedildiği bir kalede öldü. Süleyman, seferini sonlandırdı ve 1549 sonbaharında kalan Osmanlı kuvvetleri geri çekildi. Osmanlı sultanı, Safevîlere karşı son seferini Mayıs 1554’te başlattı; bu sırada Tahmasb’ın oğlu İsmail Mirza, Doğu Anadolu’ya saldırdı ve Erzurum valisi İskender Paşa’yı yendi. Süleyman, Diyarbakır’dan Ermeni Karabağ’a doğru ilerleyerek kaybedilen toprakları yeniden ele geçirdi. Tahmasb, ordusunu dört kolorduya bölerek her birini farklı bir yöne gönderdi ve bu da önceki savaşlarda olduğundan çok daha büyük bir Safevî ordusuna işaret ediyordu. Tahmasb’ın Safevîleri üstünlüğü ele geçirince, Süleyman geri çekilmek zorunda kaldı. Osmanlılar, Amasya Antlaşması’nı müzakere ettiler ve Tahmasb, Osmanlı egemenliğini Mezopotamya ve Kürdistan’ın büyük bir kısmında tanıdı; ayrıca Sünni İslam’a ve Sünnilere bir bağlılık göstergesi olarak, Sünnilerce saygı duyulan Raşidun halifelerine (Ömer, Ebû Bekir, Osman ve Ali) karşı nefretin ifade edilmesi ve ikinci halife Ömer’in öldürülmesini anan “Ömer Koşan” etkinliğinin yapılmasını yasakladı. Osmanlılar, İranlı hacıların Mekke, Medine, Kerbela ve Necef’e serbestçe seyahat etmelerine izin verdi. Bu antlaşma sayesinde İran, ordusunu ve kaynaklarını artırmak için zaman kazandı ve batı eyaletleri savaşın etkilerinden kurtulma fırsatı buldu. Bu barış, kuzeybatıda Osmanlı-Safevî sınırını Safevî topraklarından geniş alanların devredilmesi olmadan belirledi.

Gürcü seferleri

Tahmasb’ın Kafkasya ve Gürcistan’a yönelik ilgisinin iki temel nedeni vardı: Birincisi, 1526’da yaşanan iç savaş sonrası Güney Gürcistan ve Ermenistan’daki topraklarını koruyan Ostaclu kabilesinin etkisini azaltmak, ikincisi ise babası gibi ganimet elde etme isteğiydi. Gürcüler çoğunlukla Hristiyan olduğu için, Tahmasb bu işgali “cihat” olarak gösterdi. İlk seferde Tiflis’i yağmalayan Safevî ordusu, kiliseleri, soyluların eşlerini ve çocuklarını ganimet olarak ele geçirdi. Ayrıca, Tiflis valisi Golbad’ı İslam’a geçmeye zorladı. Kartli Kralı I. Luarsab (h. 1527/1534-1556/1558) bu baskından kaçmayı başardı. İkinci işgalinde Tahmasb, Gürcistan’ın istikrarını sağlama bahanesiyle toprakları yağmaladı ve Kaheti Kralı Levan’ı (h. 1518/1520-1574) boyunduruk altına aldı. 1554’te Amasya Antlaşması’ndan bir yıl önce, Kafkasya’ya son askeri seferini düzenleyerek 30.000 Gürcü esiri İran’a götürdü. Luarsab’ın annesi Nestan Darejan da esir alınanlar arasındaydı ancak hapsedildikten sonra intihar etti. Bu esirlerin torunları, Safevî yönetiminde Türklere ve İranlılara karşı “üçüncü güç” olarak ortaya çıktı ve Abbas döneminde bu grup yönetimde daha fazla söz sahibi oldu. Bu “üçüncü güç”, Tahmasb’ın hükümdarlığının ikinci yarısında orduya gholam (köle savaşçı) ve qorchis (şahın muhafızları) olarak dahil oldu ve Safevî İmparatorluğu’nun en güçlü dönemlerinde etkisini artırdı.

1555 yılında Amasya Antlaşması’nın ardından Doğu Gürcistan, İranlıların elinde kalırken, Batı Gürcistan ise Türklerin yönetimine geçti. Antlaşmadan sonra Tahmasb bir daha Kafkasya sınırlarında görünmedi. Onun yerine Gence (Karabağ) Valisi Şahverdi Sultan, Aras Nehri’nin kuzeyindeki Safevî gücünü temsil etti. Tahmasb, Kartli ve Kaheti krallıklarına İslam’a geçenleri tahta yerleştirerek ve İran’a özgü bazı siyasi ve sosyal kurumlar uygulayarak hâkimiyetini pekiştirmeye çalıştı. Kartli Kralı I. Simon’un kardeşi Davud Han, bu dönemde Safevîler adına yönetime gelenlerden biriydi. Kaheti Prensi Jesse de 1560’larda Kazvin’e giderek İslam’a geçti. Bu bağlılığına karşılık olarak Tahmasb, ona çeşitli ayrıcalıklar ve hediyeler verdi; Kazvin’deki eski sarayda ikamet etmesine izin verdi ve Şeki ve çevresinin valisi olarak atandı. Ancak, bu Gürcü prenslerinin İslam’a geçmesi, I. Simon ve babası Kartli Kralı Luarsab’ın Tiflis’i yeniden ele geçirme çabalarını engelleyemedi. Garisi Muharebesi’nde bu amaçla yapılan saldırı bir çıkmaza girdi ve hem Luarsab hem de Safevî komutanı Şahverdi Sultan savaşta hayatını kaybetti.[5]

Ölümü ve sonrası

Painting of an aged Tahmasp sitting outdoors under a tree
Yaşlı bir Tahmasb, y. 1575, Kazvin

Tahmasb, 1555’teki Amasya Barışı’ndan 1576’daki ölümüne kadar Kazvin’den nadiren ayrılmış olsa da, bu dönemde hâlâ aktifti. Herat’ta 1564’te çıkan bir isyan Masum Bek ve Horasan valileri tarafından bastırıldı, ancak bölge sorunlu kalmaya devam etti ve iki yıl sonra Özbekler tarafından yağmalandı. Tahmasb, 1574’te ciddi şekilde hastalandı ve iki ay içinde iki kez ölümle burun buruna geldi. Kendisi bir veliaht seçmediği için, kraliyet ailesi üyeleri ve Kızılbaş liderleri tarafından veliahtlık sorunu gündeme getirildi. En sevdiği oğlu Haydar Mirza, Ustaclu aşireti ve güçlü Gürcü saray hizbi tarafından destekleniyordu; hapisteki prens İsmail Mirza ise Tahmasb’ın nüfuzlu kızı Perihan Hanım tarafından destekleniyordu. Haydar yanlısı hizip, İsmail’in hapsedildiği Qahqaheh Kalesi’nin kastellanının gözüne girerek İsmail’i ortadan kaldırmaya çalıştı, ancak Perihan Hanım komployu öğrendi ve Tahmasb’a haber verdi; oğluna hâlâ düşkün olan Şah, onun Afşar silahşorları tarafından korunmasını emretti.

Hastalığından kurtulan Tahmasb, dikkatini yeniden devlet işlerine verdi. Ancak sarayda devam eden gerginlikler, Şah’ın 14 Mayıs 1576’da zehirlenerek ölmesiyle yeni bir iç savaşı tetikledi. Zehirlenmeden, Tahmasb’ın hastalığında yanında bulunan hekim Ebu Nasır Gilani sorumlu tutuldu. Tarîh-i Âlemârâ-yı Abbâsî’ye göre, “Akılsızca diğer hekimlere karşı üstün statüsünün tanınmasını istedi; sonuç olarak, Tahmasb öldüğünde, Ebu Nasr reçete ettiği tedavide ihanetle suçlandı ve sarayda kurçi üyeleri tarafından öldürüldü”. I. Tahmasb, Safevî hanedanının herhangi bir üyesinin en uzun saltanat süresine sahipti: 52 yıldan dokuz gün eksik. Belirlenmiş bir varis olmadan öldü ve sarayındaki iki hizip taht için çatıştı. Haydar Mirza, babasının ölümünden kısa bir süre sonra öldürüldü. İsmail Mirza şah oldu ve II. İsmail (h. 1576-1577) olarak taç giydi. Tahta çıkışının üzerinden iki ay geçmeden İsmail, kraliyet ailesinin tüm erkek üyelerinin toplu olarak tasfiye edilmesini emretti.

Siyasi görüşleri

Din

Blue-and-gold Quran
Muhtemelen I. Tahmasb’a ait, Temmuz-Ağustos 1552 tarihli, Şiraz veya Kazvin’de yapılmış bir Kur’an

Tahmasb, kendisini “dindar Şii mistik bir kral” olarak tanımlıyordu. Dini görüşleri ve bunların Safevî din politikasını ne ölçüde etkilediği, hem çağdaş hem de modern tarihçiler için onun saltanatının en ilginç yönüdür. İtalyan tarihçi Biancamaria Scarcia Amoretti’nin de belirttiği gibi, “İran Şiiliğinin modern özgünlüğünün kökleri, Şah Tahmasb’a dayanmaktadır”. 1533 yılına kadar Kızılbaş liderleri, Tahmasb’ın babası I. İsmail’i Mehdi olarak görüyordu. Kızılbaş liderleri, Tahmasb’ı babasının izinden gitmeye teşvik etti, ancak o yıl, ruhani bir yeniden doğuş yaşadı, bir tövbe eyleminde bulundu ve dini kurallara aykırı davranışları yasakladı. Tahmasb, babasının Mehdi olma iddiasını reddederek Ali’nin mistik bir aşığı ve şeriata bağlı bir kral oldu, ancak yine de Kazvin’deki sarayına gelip kıyafetlerine dokunmak isteyen köylülerden hoşlanıyordu. Tahmasb, Mehdi’nin yakında geleceğine dair tartışmalı Şii inancına sıkı sıkıya bağlıydı. En sevdiği kız kardeşi Şehzade Sultanim’in evlenmesine izin vermeyi reddetti, çünkü onu Mehdi için bir gelin olarak saklıyordu. Ali ve atası Safiyüddin gibi Sufi azizleriyle, geleceği önceden gördüğü rüyalar aracılığıyla bağlantı kurduğunu iddia ediyordu. Tahmasp’ın başka batıl inançları da vardı; örneğin, onun geomansi (yer bilimi) üzerine yoğun bir takıntısı bulunuyordu. Venedikli diplomat Vincenzo degli Alessandri’ye göre şah, geomansi pratiğine o kadar bağlıydı ki on yıldır sarayından ayrılmamıştı. Ayrıca Tahmasb, halkı tarafından tanrısal bir varlık olarak tapılan zayıf ve yaşlı bir bedene sahip bir kişi olarak gözlemlenmişti. Tahmasp, sarayındaki şairlerin kendisi hakkında değil, Ali hakkında şiir yazmalarını istiyordu. Osmanlı sultanlarına hediye olarak Kur’an nüshaları gönderdi; genel olarak, onun saltanatı sırasında İstanbul’a gönderilen on sekiz Kuran nüshasının tümü mücevher ve altınla süslendi.

Madeni parası

I. Tahmasb’ın Şiraz’da basılmış, 1523/4 tarihli altın sikkesi.

I. Tahmasb’ın sikkeleri basıldıkları bölgeye göre karakterize edilirdi. Şirvan’da akçe, Mâzenderan’da tanka, Huzistan’da ise larin para birimi kullanılıyordu. 1570’lere gelindiğinde bu özerk paraların çoğu birleştirildi. Tahmasb’ın saltanatının başında 7,88 gram (0,278 oz) olan şahi sikkelerinin ağırlığı önemli ölçüde azalarak krallığın batı kesimlerinde 2,39 gram (0,084 oz) ve sonunda doğuda 2,92 gram (0,103 oz) düştü. Bu ağırlık düşüşleri Osmanlı ve Özbek istilalarının yanı sıra Osmanlı ticaret yasağının ticaret ve dolayısıyla Şah’ın gelirleri üzerinde yıkıcı bir etkisi olmasının sonucuydu. Venedikli Michel Membré’ye göre, hiçbir tüccar sultanın izni olmadan Osmanlı sınırları üzerinden İran’a seyahat edemezdi. Kraliyet izni olmayan tüm yolcular durduruluyor ve tutuklanıyordu.

Ailesi

Soy ağacı

8. Şeyh Cüneyd
4. Şeyh Haydar
9. Kara Osman’ın kızı Hatice Begüm
2. I. İsmail
10. Uzun Hasan
5. Alemşah Halime Begüm
11. Despina Hatun
1. I. Tahmasb
12. Hamza Bey
6. Musullu Mihmad Bey
3. Taçlı Begüm
14. Yakub Bey
7. Bir Akkoyunlu prensesi

Eşleri

  1. Sultanum Begüm (y. 1516 – ö. 1593), Musullu Türkmenlerinden Musa Sultan’ın kızı,
  2. Sultan Ağa Hanım, Çerkes Şemhal Sultan’ın kızı,
  3. Sultanzade Hanım, Gürcü Ali Han Gürci’nin kızı,
  4. Zehra Bacı Hanım, Gürcistan’ın Şalikaşvili ailesinden Gürcü Prens Otar Şalikaşvili’nin kızı,
  5. Han Pervar Hanım, Gürcü Zali Bey Gürci’nin kızı,
  6. Huri Han Hanım, Gürcü kökenli,
  7. Adı bilinmeyen, Dağıstan valisinin kızı,
  8. Ayşe Beyi Hanım, Hive Hanlığı Hanı Sufiyan Han’ın kızı,
  9. Zeyneb Sultan Hanım (ö. 1570), küçük kardeşi Şehzade Behram Mirza’nın dul eşi ve İmadüddin Şirvani’nin kız kardeşi.

Oğulları

  • Sultan Ali Kuli Mirza (d. 1528 – ö. 1529)
  • Muhammed Hüdabende
  • II. İsmail
  • Sultan Murad Mirza (1538 – 5 Eylül 1545)
  • Sultan Süleyman Mirza (d. 1553, Nahcivan – ö. 2 Kasım 1576, Kazvin, öldürüldü)
  • Sultan Haydar Mirza (d. 1554 – ö. 14 Mayıs 1576, Kazvin, öldürüldü)
  • Sultan Mustafa Mirza (d. 1556 – ö. 2 Kasım 1576, Kazvin, öldürüldü)
  • Sultan Mahmud Mirza (d. 1557 – ö. 24 Şubat 1577, Kazvin, öldürüldü)
  • İmam Kuli Mirza (d. 1562 – ö. 24 Şubat 1577, Kazvin)
  • Sultan Ali Mirza (d. 1559, Kazvin – 31 Ocak 1642, İsfahan) Gence valisi (1570-1577). Alamut’ta Şah Abbas tarafından körleştirildi ve hapsedildi.
  • Sultan Ahmed Mirza (d. 1560, Kazvin – ö. 24 Şubat 1577, Kazvin, öldürüldü)
  • Sultan Zeynelabidin Mirza
  • Sultan Musa Mirza

Kızları

  • Gevher Sultan Begüm (d. 1540 – ö. 19 Mayıs 1577) Şah İsmail’in oğlu Behram Mirza’nın oğlu İbrahim Mirza (d. 1543 – ö. 24 Şubat 1577)[20] ile evlendi.
  • Perihan Hanım, (d. 1548 – ö. 12 Şubat 1578) Şah İsmail’in oğlu Behram Mirza’nın oğlu Bediüzzaman Mirza ile evlendi,
  • Hatice Sultan Begüm,
  • Zeyneb Begüm (d. 1550 – ö. 14 Mayıs 1641, İsfahan) evlenmedi.
  • Meryem Begüm (d. 1551 – ö. 1608, İsfahan), ilk eşi Gilan valisi Han Ahmed Han, ikinci eşi Mir Nimetullah Yezdi,
  • Begüm Hanım, Musib Bey Han ile evlendi,
  • Haneş Begüm. (ö. 1590), ilk eşi Mir Nimetullah Yezdi,
  • Fatıma Sultan Begüm, Emir Han Musullu ile evlendi,
  • Şah Banu Hanım, ilk eşi kuzeni Selman Han Ustaclu.
  • 1732 – George Washington, ABD’nin ilk Başkanı (ö. 1799)
George Washington
Portresi, 1803
1. Amerika Birleşik Devletleri başkanı
Görev süresi
30 Nisan 1789 – 4 Mart 1797
Başkan Yardımcısı John Adams
Yerine geldiği Makam oluşturuldu
Yerine gelen John Adams
Amerika Birleşik Devletleri Ordusu Genel Komutanı
Görev süresi
13 Temmuz 1798 – 14 Aralık 1799
Aday Gösteren John Adams
Yerine geldiği James Wilkinson
Yerine gelen Alexander Hamilton
Kıta Ordusu Başkomutanı
Görev süresi
15 Temmuz 1775 – 23 Aralık 1783
Aday Gösteren Kıta Kongresi
Yerine geldiği Henry Knox (Amerika Birleşik Devletleri Ordusu Genel Komutanı)
Kişisel bilgiler
Doğum 22 Şubat 1732
Virginia, On Üç Koloni
Ölüm 14 Aralık 1799 (67 yaşında)
Virginia, ABD
Partisi Bağımsız
Evlilik(ler) Martha Dandridge Custis
Çocuk(lar) John Parke Custis
(üvey oğlu)
İmzası
Askerî hizmeti
Bağlılığı Büyük Britanya Krallığı Büyük Britanya
Amerika Birleşik Devletleri ABD
Branşı Virjinya eyalet milisleri
Kıta Ordusu
ABD Ordusu
Hizmet yılları Milis: 1752-1758
Kıta Ordusu: 1775-1783
ABD Ordusu: 1798-1799
Rütbesi  Korgeneral
Ordular Generali (1976’da kabul edildi)
Komutası Virjinya Koloni Alayı
Kıta Ordusu
ABD Ordusu
Çatışma/savaşları Amerikan Bağımsızlık Savaşı

George Washington (22 Şubat 1732 – 14 Aralık 1799), Amerika Birleşik Devletleri’nin Kurucu Babalarından biri ve ilk başkanıydı. Kıta Ordusu’nun komutanı olarak Washington, Amerikan Bağımsızlık Savaşı’nda Britanya İmparatorluğu’na karşı Patriot güçleri zafere taşıdı. Amerikan bağımsızlığının kazanılmasında oynadığı rol nedeniyle genellikle Ülkesinin Babası olarak bilinir.

Virginia Kolonisi’nde doğan Washington, Fransız-Kızılderili Savaşı (1754-1763) sırasında Virginia Alayı’nın komutanı oldu. Daha sonra Virginia Burgesses Meclisi’ne seçildi ve İngiliz Krallığı’nın Amerikalı kolonicilere uyguladığı baskıya karşı çıktı. 1775’te İngilizlere karşı Amerikan Devrim Savaşı başladığında, Washington Kıta Ordusu’nun başkomutanlığına atandı. Washington ve ordusu, Mart 1776’da Boston Kuşatması’nda erken bir zafer elde etti, ancak Kasım ayında New York’tan geri çekilmek zorunda kaldı. Washington, Delaware Nehri’ni geçti ve 1776’nın sonlarında Trenton ve 1777’nin başlarında Princeton muharebelerini kazandı, ardından aynı yıl Brandywine ve Germantown muharebelerini kaybetti. Savaş devam ederken komutasına yönelik eleştiriler, düşük asker morali ve kuvvetleri için erzak eksikliğiyle karşı karşıya kaldı. Nihayetinde Washington, birleşik bir Fransız ve Amerikan kuvvetini 1781’de Yorktown’da İngilizlere karşı kesin bir zafere taşıdı. Bunun sonucunda 1783’te imzalanan Paris Antlaşması’nda İngilizler, Birleşik Devletler’in egemen bağımsızlığını kabul etti. Daha sonra Washington, 1787’de mevcut Birleşik Devletler Anayasası’nın taslağını hazırlayan Anayasa Konvansiyonu’nun başkanı olarak görev yaptı.

Washington, 1788’de ve 1792’de Seçiciler Kurulu tarafından oybirliğiyle başkan seçildi. İlk ABD başkanı olarak güçlü, iyi finanse edilen bir ulusal hükûmet kurarken, kabinesinde Thomas Jefferson ve Alexander Hamilton arasında ortaya çıkan şiddetli rekabette tarafsız kaldı. Fransız Devrimi sırasında, İngiltere ile Jay Antlaşmasını desteklerken tarafsızlık politikası ilan etti. Washington, cumhuriyetçilik, iktidarın barışçıl bir şekilde devredilmesi, “Bay Başkan” unvanının kullanılması ve iki dönem geleneği de dahil olmak üzere başkanlık makamı için kalıcı emsaller oluşturdu. 1796’daki veda konuşmasında, cumhuriyetçilik konusunda önde gelen bir açıklama oldu. Washington, ulusal birliğin önemi ve bölgeciliğin, partizanlığın ve yabancı etkisinin bu birlik için oluşturduğu tehlikeler hakkında yazdı. Mount Vernon’da tütün ve buğday ekicisi olan Washington, çok sayıda köleye sahipti. Hayatının sonlarına doğru köleliğe karşı çıkmaya başladı ve vasiyetinde kölelerinin azat edilmesini öngördü.

Erken dönem (1732-1752)

Washington ailesi, arazi spekülasyonu ile servet kazanmış tütün ticareti ile uğraşan zengin bir Virginia ailesiydi.[1] Washington’un büyük büyükbabası John Washington 1656 yılında Sulgrave, Northamptonshire, İngiltere’den, Virginia kolonisi’ne göç etti ve burada Potomac Nehri üzerindeki Little Hunting Creek dahil olmak üzere 5.000 dönüm arazi satın aldı. George Washington, Augustine ve Mary Ball Washington ‘un altı çocuğundan ilki olarak 22 Şubat 1732’de Westmoreland County, Virginia’nın,  Popes Creek kentinde doğdu. Babası yerel bir yargı görevlisi ve Jane Butler ile olan ilk evliliğinden dört çocuğu daha olan tanınmış bir halk figürüdür.  Washington ailesi 1735’te Little Hunting Creek’e, ardından 1738’de Rappahannock River üzerindeki Fredericksburg, Virginia yakınlarındaki Ferry Çiftliği’ne taşındı. Augustine 1743’te öldüğünde, Washington çiftliği on adet köle ile birlikte miras olarak aldı. Büyük üvey kardeşi Lawrence ise Little Hunting Creek’i miras olarak aldı ve burayı Mount Vernon olarak yeniden adlandırdı.

Washington, ağabeylerinin İngiltere’deki Appleby Grammar School’da aldığı gibi resmi bir eğitime sahip değildi, ancak Hartfield’daki Kilise Okuluna giderek matematik, trigonometri ve arazi araştırmayı öğrendi. Washington yetenekli bir ressam ve harita yapımcısıydı. Erken yetişkinlik döneminde “hatırı sayılır bir güçle” ve “hassasiyetle” yazıyordu; ancak yazıları biraz espri ya da mizah sergiliyordu. Hayranlık, statü ve güç arayışında, eksikliklerini ve başarısızlıklarını bir başkasının etkisizliğine atfetme eğilimindeydi.

Washington sık sık üvey kardeşi Lawrence’ın yaşadığı Vernon’u ve onun kayınpederi William Fairfax ait bir yerleşim olan Belvoir’ı ziyaret etti. Fairfax, Washington’un patronu ve vekil babası oldu. Washington, Fairfax’ın Shenandoah Valley adlı mülkünü inceleyen bir ekiple 1748’de bir ay geçirdi.  Ertesi yıl College of William & Mary ‘den bir eksper lisansı aldı. [a] Washington alışılmış çıraklık hizmetini vermemiş olsa da, 20 Temmuz 1749’da Fairfax onu görev yemini için Culpeper County’ye götürdü.  Daha sonra sınır bölgesine aşina olmasına rağmen 1750’de işten istifa ederek Blue Ridge Dağları’nın batısında anketler yapmaya devam etti.

Washington, 1751’de, iklimin kardeşinin tüberkülozunu iyileştireceğini umarak Lawrence’a Barbados’a eşlik ettiğinde tek yurtdışı seyahatini yaptı.  Washington, kardeşinin çiçek hastalığı sırasında çiçek hastalığına yakalandı.  Lawrence 1752’de öldü ve Washington, Mount Vernon’u onun dul eşinden kiraladı; 1761’deki ölümünden sonra onu miras aldı.

Fransız-Kızılderili Savaşı

1754’ün yaz aylarında, Washington yakın ilişkilerinden faydalanarak Virginia Valisi tarafından eyalet milisinin komutanlığına getirildi. Milis, Fransızların ve İngilizlerin savaştığı batıdaki bölgelerde, rakibin Fransızların karakollarını ve keşif birliklerini aramakla görevliydi. Bu süreç içinde Washington, Virginia’nın batı sınırında bir dizi kale kurdu ve Ohio Vadisi’ne giren Fransızlarla müzakereleri yürüttü. Artan gerilim Fransızlarla ve onlarla müttefik yerli kabilelerle Fransız-Kızılderili Savaşı’na sebep oldu.

Washington’un liderliğindeki heterojen birlik, el değmemiş bölgelerde haftalarca süren yürüyüşlerin ardından nihayet bugünün Pittsburgh yakınlarında bir Fransız birliğiyle karşılaştı ve karşılaşmayı takip eden müsademede Fransız birliğini yendi. Çok şanlı bir çatışma olmasa da bu ilk savaş tecrübesi Washington’a askeri lider namını kazandırdı. Sonraları rakibin daha üstün silahlı kuvvetleri tarafından Fort Necessity’de kuşatıldı. Serbest geri çekilme karşılığı mütarekeye zorlandı.

Bir sonraki yıl, yarbay rütbesinde İngiliz ordusunun Braddock Seferi’ne katıldı. Altında 3 atı vurulduğu ve felaketle sonuçlanan Monongahela Muharebesi’nde oldukça basiretli davranıp geri çekilme kararı aldı. Sonra albay rütbesinde Virginia’nın ilk düzenli alayını kurarak savaşa katıldı ve eyaletindeki bütün birliklerin başkomutanlığına getirildi. Asıl savaş komşu bölgelerde gerçekleşse de, Virginia’nın batı sınırını Fransız birliklerine karşı başarıyla korudu. 1758 yılında, ‘Fort Duquesne’ adında Fransız kalesinin alınmasında belirleyici rol oynadı.

Savaş süreci içinde İngiliz subayların gerisine itilmesi ve milislerinin sadece sınır koruma olarak kullanılması ona anavatanına karşı bir daha atlatamayacağı kin duyguları beslemesine sebep oldu. 1759’da alayından ayrılarak Virginia meclisinde milletvekili oldu.

Amerikan Bağımsızlık Savaşı

Washington Delaware Nehri’ni geçerken
George Washington’ın Rembrandt Peale tarafından yapılmış bir portresi.

Nisan 1775’te çatışmaların başlamasıyla, II. Kıta Kongresi’ne üniformayla gelen George Washington savaşa hazır olduğunu gösteriyordu. Massachusett delegesi John Adams’ın önerisi üzere Kıta Ordusu’nun başkomutanı seçildi. Adams’a göre, o aşamaya kadar kuzeylilerden oluşan Kıta Ordusu’nun liderliğine bir güneylinin atanması mücadelede bütün kolonileri birleştirecekti. Washington, bu görev için, masraflarının karşılanmasından öteye bir gelir istemediğini belirtti.

3 Temmuz 1775’te, İngilizlerin işgal ettiği Boston’u kuşatma altında tutan Kıta Ordusu’nun başına geçti. Mart 1776’da İngilizlerin Boston’u boşaltmalarından sonra, Washington ordusunu New York City’e çekti. 4 Temmuz 1776’te Birleşik Devletler bağımsızlıklarını ilan ettiler. Ağustos 1776’da Britanyalı General William Howe, New York’u işgal etmek için karadan ve denizden yoğun bir sefer başlattı. Washington’un New York’u tutamadığı, 22 Ağustos Long Island muharebesindeki yenilgiyi, diğer hüsranlar takip etti. 25 Aralık 1776’da, Washington karşı atağa geçti. Birlikleriyle Delaware Nehri’ni geçerek, İngilizlerin New Jersey’deki 1000 kişilik Hessen kökenli paralı askerlerini esir aldı. Daha sonra, Princeton’daki İngiliz birliklerini sürpriz saldırıyla bozguna uğrattı. Ardı ardına gelen yenilgilerden sonra, New Jersey’i yeniden kazandıran, İngilizleri New York şehrinin çevresine çekilmeye zorlayan bu beklenmedik başarılar, bağımsızlık isteyen Amerikalıların moralini yeniden güçlendirdi.

1777 yılında İngilizler birbirinden bağımsız iki saldırı başlattılar. Birincisinde General John Burgoyne, New York’a ulaşmak ve New England’ı diğer kolonilerden izole etmek için Kanada’dan Hudson Nehri boyunca yola çıktı. Aynı anda Howe, New York’u terk edip başkent Philadelphia’ya saldırdı. Burgoyne’yi karşılamaları için General Horatio Gates ve eyalet milislerini gönderen Washington, kendi komutasındaki Kıta Ordusu’nu Howe’un önünü kesmek için güneye çekti. Washington 11 Eylül 1777’de Brandywine Muharebesi’nde yenilgiye uğradı. Howe ise, Washington’u atlatarak, direnişle karşılaşmadan Philadelphia’ya girdi. Ancak, aynı anda Howe’un desteğinden uzak kalan Burgoyne, Saratoga’da yenilerek, bütün ordusuyla teslim oldu. İngilizler Philadelphia’yı kazanmak uğruna, anlamsız yere iki ordusundan birini kaybetmişti. Saratoga zaferi, Fransızları savaşa girmeye teşvik etti. İspanyollar ve Hollandalılar da, Fransızların müttefiki olarak peşlerinden takip ederek, Amerikan Bağımsızlık Savaşı’nı, İngilizlerin üstünlüklerini kaybettikleri bir dünya savaşı kapsamına dayattılar.

Washington, Aralık 1777’de İngiliz etki alanının dışında kalan Valley Forge’da kamp kurdu. Kış boyunca 10.000 kişilik ordudan 2500’ü açlık ve hastalık sonucu öldü.

Philadelphia’nın kaybedilişi, Kongre üyeleri arasında tartışma başlattı. Washington’un başkomutanlıktan alınmasını istediler. Washington’un destekçileri komploya dek varan gelişmeleri engellediler.

Fransa’nın Amerikalılara gösterdiği destek savaş dinamiklerini değiştirmişti. İngilizler denizlerdeki hakimiyetini kaybetmekle kalmayıp Fransa’nın İngiltere’yi istila etme tehlikesiyle de karşı karşıyaydılar. 1778’de Britanyalılar Philadelphia’yı boşaltıp New York City’ye dönerken, Washington yollarını kesip Monmouth Muharebesi’nde saldırıya geçti. Söz konusu saldırı kuzeyde gerçekleşen son büyük çarpışmaydı.

Washington 1781’de Marquis de La Fayette’in emrindeki Fransız birliklerin desteğiyle, Yorktown Muharebesi’nde 7000 İngiliz askerli Britanyalı General Cornwallis’i yenerek savaşın sonucunu belirledi. 25 Kasım 1783’te, Amerikan ordusunun başında İngilizler’in boşalttığı New York’a girdi. 1783’te Paris Antlaşması’nda, İngiltere Kraliyeti Birleşik Devletlerin bağımsızlığını tanıdı. Washington komutanlığı bırakırken Amerikan Devletlerine güçlü bir merkezi yönetim kurmaları çağrısında bulundu.

Cornwallis’in ordusuyla Yorktown’da mütarekesi

Washington başkomutan olarak, muharebeleri ayrıntılı planlarla kazanabilen dahi bir strateji uzmanı değil, Amerikan silahlı kuvvetlerinin titiz organizatörüydü. Mütevazı imkânlarının tamamen farkında olan Washington, asker sayısının büyütülmesini ve orduya maddi açıdan destek sağlanmasını, neredeyse cimri denebilecek Kongre’ye düzenli halde ayrıntılı ve tam belgeli bildirilerle talep ediyordu. Birliklere en azından giyecek, yiyecek, yakacak, barınak ve cephane temin edilebilmesi için en ince ayrıntılarla bile ilgileniyordu. Sayıca daha az olan Amerikan ordusunu ancak kaçınılmaz veya koşullar bakımından avantajlı durumlarda açık muharebe meydanına sürüyordu.

Washington’un başkomutan olarak en önemli etkisi ise, ordu üzerindeki son sözü siviller tarafından seçilmiş devlet görevlilerine bırakmasının ülkesinde örnek olarak gelenek yaratmasıydı. Savaş boyunca kongre üyelerine ve devlet temsilcilerine saygı gösterip savaş bittikten sonra da önemli ölçüde büyüklüğe ulaşmış askerî gücünü sivillere teslim etti. Mart 1783’te ordu içindeki nüfuzundan faydalanarak haklarını ödemeyen kongreyi isyanla tehdit eden ordu subaylarının görevden atılmasını sağladı. Washington ordusunu terhis ederek, 2 Kasım’da askerlerine anlamlı bir veda seslenişinde bulundu.

Kızılderililer ile mücadelesi

Washington Amerika’nın Kızılderililere karşı soykırımında önemli yer almıştır. Tümgeneral John Sullivan’a, 1779 yılında Iroquoilora saldırıp ‘Yöredeki bütün yerleşim yerleri tamamen harabeye dönene kadar, barış amaçlı hiçbir görüşme önerisini dinlememe’ emri verdi. Sullivan emredildiği gibi yaptı ve ilk raporunda açıkladığı gibi, yerlilerin ‘geçimlerini sağlayan her şeyi yıkıp yok ettiğini, vahşi hayvanlar gibi avlandığını’ bildirdi. Yapılan vahşet Washington tarafından da onaylanmıştır. Washington 1783’te şunları söylemiştir; ‘Kızılderililer, Beyazlardan toplu yıkımdan başka bir şey görmeyi hak etmeyen vahşi hayvanlardır. Kurtlardan pek farkı yoktur, en sonunda her ikisi de, biçim olarak farklı olsalar da av hayvanlarıdır.’ Richard Drinnon – Facing West 15 Aralık 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.

Başkanlık dönemi

Gilbert Stuart’ın Washington portresi, 1795

1787 yılında, Mayıs ayından Eylül’e kadar Philadelphia’da toplanan Kurucu Meclis’te, Amerikan Devrimi’nin liderleri yetersiz kalan Konfederasyon Maddeleri’ni değiştirmekle görevlendirilmişti. Diğer eyaletlerin 54 temsilcisiyle birlikte katılan Washington oybirliğiyle Kurucu Meclis’in başkanı seçildi. Tarafsız kalmaya çaba gösteriyor olmasına rağmen yürütme gücüne ağırlık veren bir anayasanın hazırlanmasında ve onaylanmasında büyük rol oynadı.[16][17]

Anayasa tartışmalarında ilk defa ikili parti sisteminin özelliklerini içeren siyasi görüşler belirginleşmişti. Başkanlık kurumunun tasarımında, yürütmenin zayıf olmasını savunanlarla güçlü olmasını savunanlar çarpıştılar. Güçlü olmasını savunanlar, kuvvetler ayrımını gerçekleştirebilmek ve yasama gücüne karşı denge oluşturabilmek için başkanın bağımsız olmasını talep ediyorlardı. Kudretli yasama organları olan bazı eyaletlerdeki demokratların seçkin sınıfı korkuttuğu gelişmeler, caydırıcı örnek olarak gösterildi.

13 eyaletin 9’u anayasayı onaylamasından sonra, Konfederasyon Kongresi delegeleri yeni devlet başkanı olarak adı herkesin ağzında dolaşan George Washington’u 30 Nisan 1789’da, ABD tarihinde “oy birliğiyle seçilen tek başkan” olarak bu göreve seçti. Washington’un seçilmesinin başlıca sebepleri, siyasi ve askeri kazanımlarının yanı sıra partiler üstü tutumuydu.

Birinci ABD kongresi Washington’a yılda 25000 Dolar (1789’da büyük bir miktar) maaş ödemeyi kararlaştırdı.[21] Maddi durumu iyi olan Washington, kamunun hizmetinde lider imajına sahip olmasına değer verdiği için, maaş almayı reddetti. Washington’un kendine önerilen maaşı reddetmesi ile tehlikeli bir durum ortaya çıkmıştı. Başkanlık görevi için, gelire ihtiyacı olmayan, sadece varlıklı kesimlerden adaylar çıkması gelenek olacaktı. Oysa, ABD’nin kurucu üyeleri, gelecekteki başkan adaylarının geniş bir kitleden çıkmalarını istiyorlardı. Bu yüzden, kongrenin ısrarı üzerine, Washington sonunda maaş almaya ikna oldu.

Washington’un resmi 1 ABD dolarının ön yüzünde bulunuyor.

Washington, başkanlık görevini, Avrupa soylularının saray yaşantısına benzetmeden, törenlere ve ihtişama cumhuriyete uygun tarzda yaklaşarak yerine getirdi. Birçok daha haşmetli yakıştırmalar arasında, ’Mr. President’ (Sayın başkan gibi) olarak hitap edilmesini kendine en uygun olarak görüyordu. Yetenekli insanlardan oluşan kabinesini düzenli halde toplayarak, kabine üyeleriyle tartışarak, ancak son kararı kendi verip uygulayarak iyi bir yönetici olduğunu gösterdi.

ABD’nin siyasi geleceğinde partilerin kurulmamasını ümit eden Washington’un kendisi de partisizdi. Ancak, kendisine yakın bakan ve danışmanları, zamanla oluşacak siyasi partilerin iskeletini kuran iki gruba bölünmüşlerdi. Ülke ekonomisini güçlendirme amacıyla, o zamanın bakış açısıyla uçuk planları olan Maliye bakanı Alexander Hamilton, merkezci ve eliter Federalist Party’nin temel hatlarını atıyordu. Jeffersonian Republicans’ın (Jefferson’cu Cumhuriyetciler) kurucusu İçişleri Bakanı Thomas Jefferson, Hamilton’un planlarına kesinlikle karşıydı. Bu durumda, Washington kendisini Hamilton’a daha yakın görüyordu.

1791 yılında kongrenin, alkollü içeceklere tüketim vergisi uygulamaya başlaması, sınır bölgelerinde, özellikle Pensilvanya’da protestolara sebep oldu. 1794 yılında Washington’un, protestocuların eyalet mahkemesinin karşına çıkartılmaları için talimat vermesiyle, söz konusu protestolar, tarihe ’Whiskey isyanı’ (Whiskey rebellion) olarak geçerek geniş çapta ayaklanmalara dönüştü. Gelişmelere karşı önlem almak için Federal ordunun yeterli güce sahip olmaması sebebiyle Washington, 1792 yılında yürürlüğe girmiş bir yasaya dayanarak birçok eyaletten milisler topladı. Valilerin gönderdiği yaklaşık 13000 kişilik bir birliğin başına geçerek isyan halinde bölgelere doğru hareket etti. Olaylar şiddete dönüşmeden yatışmıştı. Federal hükûmet yeni anayasa altında, ülke ve vatandaşlar üzerinde otorite sağlamak için “ilk defa” askerî güç kullanmıştı.

Başkanlığın yeni bir kurum olduğunun, attığı her adımın sonraki başkanlar için örnek teşkil edeceğinin bilincindeydi Washington. Başkanlığı millî bütünlüğün sembolü ve halkın Amerikan özelliğini (karakterini) şekillendirmek için alet olarak görüyordu. Başkan iç siyasette denge için çaba gösterdi. Yönettiği kabinesinde her iki büyük parti, Federalistler ve Demokratik-Cumhuriyetçiler aynı oranda temsil edildi.

Fransız Devrimi’ne karşı pasif tutumundan dolayı eleştirilere rağmen, 1792’de üç çekimser oya karşın tekrar oy birliğiyle ikinci bir dönem için başkanlığa seçildi. 1792-97 yıllarında sürdürdüğü ikinci başkanlık döneminin 1797’de sona ermesinden sonra bir daha aday olmayacağını açıkladı. Yerine başkan yardımcısı John Adams seçildi. Washington bir süre sonra, 1799’da öldü.

  • 1771 – Vincenzo Camuccini, İtalyan ressam (ö. 1844)
  • 1785 – Jean Charles Athanase Peltier, Fransız fizikçi (ö. 1845)
  • 1788 – Arthur Schopenhauer, Alman filozof (ö. 1860)
  • 1809 – Karl Heinzen, Alman devrimci yazar (ö. 1880)
  • 1810 – Frederic Chopin, Polonyalı piyanist ve besteci (ö. 1849)
  • 1821 – Ludmilla Assing, Alman yazar (ö. 1880)
  • 1824 – Pierre Janssen, Fransız astronom (ö. 1907)
  • 1840 – August Bebel, Alman sosyal demokrat ve Almanya Sosyal Demokrat Partisi’nin kurucularından (ö. 1913)
  • 1849 – Nikolay Yakovleviç Sonin, Rus matematikçi (ö. 1915)
  • 1857 – Heinrich Hertz, Alman fizikçi (ö. 1894)
  • 1857 – Robert Baden-Powell, Britanyalı asker, izci lideri ve izciliğin kurucusu (ö. 1941)
  • 1863 – Charles McLean Andrews, Amerikalı tarihçi (ö. 1943)
  • 1875 – Ernst Jaeckh, Alman yazar ve akademisyen (ö. 1959)
  • 1879 – Johannes Nicolaus Brønsted, Danimarkalı fiziksel kimyacı (ö. 1947)
  • 1879 – Norman Lindsay, Avustralyalı heykeltıraş, gravürcü, ressam, yazar, sanat eleştirmeni ve çizer (ö. 1969)
  • 1880 – James Reese Europe, Amerkalı Ragtime ve erken Caz bestecisi, grup lideri ve aranjör (ö. 1919)
  • 1882 – Eric Gill, Britanyalı heykeltıraş ve yazı karakteri tasarımcısı (ö. 1940)
  • 1886 – Hugo Ball, Alman yazar ve şair (ö. 1927)
  • 1889 – R.G. Collingwood, İngiliz filozof ve tarihçi (ö. 1943)
  • 1891 – Vlas Çubar, Bolşevik devrimci (ö. 1939)
Vılas Çubar
insan
cinsiyeti erkek Değiştir
vatandaşlığı Rusya İmparatorluğu, Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği Değiştir
ana dilindeki ismi Влас Якович Чубар Değiştir
ön adı Vlas Değiştir
doğum tarihi 22 Şubat 1891 Değiştir
doğum yeri Fedorivka Değiştir
ölüm tarihi 26 Şubat 1939 Değiştir
ölüm yeri Moskova Değiştir
ölüm şekli doğal olmayan ölüm Değiştir
ölüm nedeni execution by shooting Değiştir
konuştuğu, yazdığı diller Ukraynaca, Rusça Değiştir
mesleği siyasetçi, Maliye Bakanı Değiştir
çalışma alanı political activity Değiştir
çalıştığı konum deputy of the Supreme Soviet of the Soviet Union Değiştir
öğrenim gördüğü okul National University “Zaporizhzhia Polytechnic” Değiştir
siyasi parti üyeliği Sovyetler Birliği Komünist Partisi Değiştir
katıldığı Tüm Birlik Komünist Partisi Değiştir
üyeliği Sovyetler Birliği Komünist Partisi Politbürosu, Sovyetler Birliği Merkez Yürütme Komitesi, Tüm Rusya Merkezi Yönetim Komitesi Değiştir
ödülleri Kızıl Bayrak İşçi Nişanı Değiştir
Vılas Çubar

Vılas Yakovleviç Çubar (Ukraynaca: Влас Якович Чубар Rusça: Вла́с Я́ковлевич Чуба́рь) (22 Şubat 1891 – 26 Şubat 1939), Bolşevik devrimci, Ukrayna 1932-33 kıtlık yılları politikalarının etkili isimlerinden Sovyet politikacı.

Erken dönem yılları

Çubar 22 Şubat 1891 tarihinde Ukrayna’nın Fedorovka bölgesinde doğdu. Yaşamın erken dönemlerinde Marksist bir devrimci oldu ve 1907 yılında Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi’nin Bolşevik kanadında yer aldı. Rus İç Savaşı sırasında aktif çalışma gösterdi ve yükseldi. 1921 yılında Sovyetler Birliği Komünist Partisi Merkez Komitesi üyesi oldu. 13 Temmuz 1923’te Çubar, Hristian Rakovski’nin Ukrayna Halk Komiserleri Konseyi Başkanı olmasını sağladı. Kasım 1926’da Sovyetler Birliği Komünist Partisi Politbürosu üyesi oldu.

Büyük Temizlik dönemi

Vlas Chubar ve Artemy Khalatov, 1936

1934’te Çubar, Moskova’ya geldi ve burada Halk Komiserleri Konseyi Başkan Vekili, Başbakan Yardımcısı ve Emek ve Savunma Konseyi Başkan Vekili oldu. Şubat 1935’te Politbüro’ya tam üye oldu. 16 Ağustos 1937 ile 19 Ocak 1938 tarihleri arasında Maliye Halk Komiseri olarak görev yaptı. 1938’de, NKVD’nin Solikamsk’deki Gulag şefi olarak görevlendirildi. Haziran 1938’de Büyük Temizlik sırasında tutuklandı ve Şubat 1939’da idam edildi. 1955’te destalinizasyon politikalarının ilk dalgası sırasında Sovyet hükûmeti Çubar’ı bütün suçlamalardan akladı.

Holodomor

2010’da, bir Ukrayna ceza mahkemesi, Çubar’ın Sovyet Ukrayna’nın diğer liderleriyle birlikte Holodomor için kişisel sorumluluğunun olduğu sonucuna vardı.

  • 1891 – Ekrem Cemilpaşa, Kürt siyaset adamı (ö. 1974)

Oturan soldan sağa
: Mehmet Ferit Cemiloğlu, Vecdi Osman Cemiloğlu, Kadri Cemilpaşa, Fuat Kadri Jamil, Ekrem Cemilpaşa, Ayaktakiler soldan sağa: Mustafa Nüzhet Jamil’in bakıcısı, Mustafa Nüzhet Jamil, Bedri Jamil

Ekrem Cemilpaşa ya da Ekrem Cemil Paşa (Burc) ya da Cemilpaşazade Ekrem (Kürtçe: اکرم جهمیل پاشا Ekrem Cemîl Paşa; 22 Şubat 1891, Diyarbakır – 31 Ocak 1974, Şam), Kürt siyaset adamı.

1891’de Diyarbekir’in önde gelen ailelerinden Cemil Paşazade Kasım Bey ve Çerkes Hayriye Hanım’ın oğlu olarak doğmuştur. İlk öğretimini evde özel olarak tamamladıktan sonra 1901’de girdiği Diyarbakır Askerî Rüştiyesi’nden 1908’de mezun olmuştur.

Kürt Talebe Hêvî Cemiyeti

Lise öğrenimi için İstanbul’a gönderilmiş ve 1912’de İstanbul Sultanisi’nden mezun olmuştur. Aynı yılda ilk legal Kürt öğrenci derneği olarak İstanbul’da kurulan Kürt Talebe Hêvî Cemiyeti’nin üyesi olmuştur

Kürdistan Teâli Cemiyeti

 

Matematik eğitimi için ailesi tarafından Lozan’a gönderilmiş ve orada bir yıl okuduktan sonra Belçika’nın Gent kentine geçmiştir. Ancak I. Dünya Savaşı’nin başlamasıyla diğer Osmanlı öğrencileri gibi İstanbul’a dönmek zorunda kalmıştır. Topçu olarak Çanakkale Cephesinde savaştıktan sonra gönderildiği Şark Cephesi’nde yaralanmıştır. Tedavi gördükten sonra Diyarbekir’de Mustafa Kemal Atatürk’in şifre zabitliğini ve Nihat Anılmış’ın karargâh kumandan yardımcılığını yaptıktan sonra Filistin Cephesi’ne gönderilmiştir. Nablus Yarmasıyla kendi birliği yok edilince Halep’ten Mardin’e, oradan da Diyarbekir’e dönmüştür. 1918’de Diyarbekir’de Kürt Teâli Cemiyeti’ni kurmuş ve bir süre başkanlığını yapmıştır. 1919’da İstanbul’a geçerek oradaki Kürdistan Teâli Cemiyeti’nin de resmi üyesi olmuştur.

Yakalama emri ve firar

1919 yılı Haziran ayında Ekrem Cemilpaşazade, İngiliz istihbarat yüzbaşısı[2] Covbertin Noel ile birlikte Diyarbakır’a geldi. Ellerindeki izin belgesine göre Kürt ve Ermenilerin nüfusunu araştırmak için gelmişlerdi.  Burada İngilizlerin himayesinde Kürdistan kurmak için halka propaganda yaptığı için Diyarbakır Vali Vekili Mustafa Bey tarafından tutuklama kararı çıkarılması üzerine Diyarbakır’ı terkederek Halep’e kaçtı. 9. Ordu Müfettişi Mustafa Kemal Paşa’ya gönderdiği telgrafa göre, Diyarbakır vali vekili Mustafa Bey, bu ildeki Kürt Teali Cemiyeti’nin faaliyetlerine o zaman yürürlükteki dernekler kanunu gereği son verilmiştir. Cemilpaşazade Ekrem Bey, daha sonra kaçak olarak İngiliz İstihbarat Yüzbaşısı Covbertin Noel ile birlikte Malatya’ya gelerek Nutuk adlı eserinde yer alan belgeye göre Ali Galip olayına adı karışmıştır.

Ali Galip Olayı

1919 yılının Haziran ayında, Diyarbakırlı Cemil Paşanın oğlu Ekrem’in hakkında Diyarbakır’da tutuklama kararı çıkarılınca kanun kaçağı olarak gittiği Halep’te İngiliz istihbarat yüzbaşısı Covbertin Noel, Bedirhan aşiretinden Celadet Ali Bedirhan, Kâmuran (Bedirhan) ile buluşarak Malatya’ya gelmiştir. Burada kendilerini daha önce İstanbul’da Kürt Teali Cemiyeti üyeleri ve Yüzbaşı Noel ve İngiliz Yüksek Komiseri Hohler ile yapılan toplantı gereğince Malatya Mutasarrıfı Halil karşılar. Daha sonra Sivas’a yeni atanmış Elazığ eski valisi emekli Yarbay Ali Galip kendilerine katılır. Yanlarında 20-25 silahlı Kürt, bir İngiliz çavuşu ve eri de vardır. Alınan istihbarata göre bölgedeki Kürt aşiretlerden silahlı adamlar kendilerine katılma hazırlığı içindedir. Ali Galip Bey’in silahlı Kürtler ile birlikte Sivas Kongresini basmasından şüphelenen, İngiliz casusu Noel ile birlikte yapılan ayrılıkçı propagandanın halkta yarattığı olumsuz tesiri telgraf ile haber alan Atatürk, Ali Galip, Noel, Halil Rami Bey ve etrafındakilerin tutuklanması emrini verir. Grup Kahta yönüne kaçar. Malatya’ya doğru gelmekte olan silahlı Kürt aşiretleri Ali Galip ve etrafındakilerin kaçtığını öğrenince dağılırlar.

Tutuklanması

1920’de Kürdistan’ın bağımsızlığını amaçlayan Kürt Teşkilat-ı İçtimaiye Cemiyeti’ni kurmuştur. 1921’de tekrar Anadolu’ya dönüp Diyarbekir ve Mardin yöresinde beş aydan fazla kaldıktan sonra bölgeyi terkedecekken Abdülkerim’ê Midyadî tarafından ihbar edilip yakalanmış ve Ankara’ya gönderilmiştir. 1922’de İstiklal Mahkemesince beraat etmiştir. 1925’te Şeyh Said İsyanı esnasında tutuklanıp İstiklal Mahkemesinde yargılanmış ve Kastamonu Cezaevine gönderilmiştir. 1928’de tahliye edildikten sonra İstanbul’a sürülmüştür. Altı aylık sürgünden sonra Diyarbekir’e dönebilmiştir. Ancak 19 Mart 1929’da Suriye’ye iltica etmiştir.

Hoybun

Oturmakta olan: Hadjo Agha (Haco Axa), arka sıra, soldan sağa: Kadri Cemilpaşa, Mükslü Hamza (Hemzeyê Muksî), Ekrem Cemilpaşa

Suriye’de Hoybun örgütüne girmiştir. Bu dönemde Hoybun örgütü “Şimali Kürdistan’a bir taarruz harekâtı” planlamış ve Ekrem de harekât guruplarından birinin komutanı seçilmişse de Fransız yönetimi Hoybun yöneticilerini Suriye’nin Kürt bölgelerınden Şam’da topladıkları için harekâta katılamamıştır.

1932’de Suriye’de kurulan Civata Arîkariyê Jibo Belengazên Kurd Li Cizîrê (Cezire Yoksul Kürtlere Yardım Derneği)’nin üyesi olmuştur. 1933’te Türkiye vatandaşlığından çıkarılmıştır. 1937’de Fransız yönetimi tarafından diğer Cemilpaşazadelerle birlikte Tüdmür’e sürülmüştür. 1937’de Kadri Cemilpaşa ile birlikte “Civata Azadî û Yekîtiya Kurdan” (Kürtlerin Özgürlüğü ve Birliği Örgütü)’nün sorumlusu olmuştur. 1939 ile 1946 yılları arasından Hoybun’un siyasi temsilciliğini yapmıştır.

1967’den sonra Şam’da oturmuş ve 1972’de Dîroka Kurdistan Bi Kurtebirî-I yazmıştır. Bu dönemde Necmettin Büyükkaya, Ömer Çetin başta olmak üzere siyasi nedenlerle Türkiye’den Suriye’ye giden Kürtlere yardımcı olmuş ve evlerine konuk etmiştir.

31 Aralık 1974’te Şam’da ölmüş ve Şam’da Heyy’ul Ekrad (Rukneddin) mahhalesinin mezarlığına defnedilmiştir.

Kürtçe, Türkçe, Fransızca, Farsça ve Arapça biliyordu. Çerkes asıllı Cavidan Hanım ile evli olup bu evlilikten Xeyrîye, Jale, Xenden, Pervin, Newzad olmak üzere beş çocuğun babasıydı.

  • 1895 – Víctor Raúl Haya de la Torre, Perulu politikacı (ö. 1979)
  • 1897 – Leonid Govorov, Yüksek Sovyet üyesi ve Savunma Bakanı yardımcısı (ö. 1955)
  • 1898 – Karl Koller, Nazi Almanyası’nın Luftwaffe Genelkurmay Başkanı (ö. 1951)
Leonid Aleksandroviç Govorov
Леонид Александрович Говоров
Doğum 22 Şubat 1897
Butyrki, Yaransk Uyezdi, Vyatka Guberniyası
Ölüm 19 Mart 1955 (58 yaşında)
Moskova
Bağlılığı  Rusya İmparatorluğu (1914-1917)
 Rusya SFSC (1917-1922)
 Sovyetler Birliği (1922-1955)
Hizmet yılları 1916-1955
Rütbesi
Sovyetler Birliği Mareşali
Komutası 51. Nişancı Tümeni Topçu Alayı, F.Ye. Jerzhinski adına Topçu Akademisi Müdürü, Rezerv Cephesi Topçu Müfettişi, 5. Ordu, Leningrad Cephesi, 2. Baltık Cephesi, Leningrad Askerî Bölgesi, Kara Kuvvetleri Baş Müfettişi, Askerî İşleri Müsteşarı, Hava Savunma Kuvvetleri, .Ye. Voloşirov adına Yüksek Askerî Akademisi Müdürü
Çatışma/savaşları I. Dünya Savaşı, Rusya İç Savaşı, Sovyet-Polonya Savaşı, Kış Savaşı, II. Dünya Savaşı
Ödülleri Sovyetler Birliği Kahramanı
Zafer Nişanı
Lenin Nişanı Lenin Nişanı Lenin Nişanı Lenin Nişanı Lenin Nişanı    Suvorov Nişanı (1. sınıf) Suvorov Nişanı (1. sınıf) Kutuzov Nişanı (1. sınıf) Kızıl Yıldız Nişanı Leningrad Savunması Madalyası Moskova Savunması Madalyası Büyük Vatanseverlik Savaşı Madalyası Kızıl Ordu 20. Yıl Madalyası SSCB Silahlı Kuvvetleri 30. Yıl Madalyası Moskova 800. Yıl Madalyası
Sonraki işi Merkez Komitesi Üye Adayı, Yüksek Sovyet Üyesi

Leonid Aleksandroviç Govorov (Rusça: Леонид Александрович Говоров / Leonid Aleksandrovich Govorov, 22 Şubat 1897; Butyrki, Yaransk Uyezdi, Vyatka Guberniyası, Rus İmparatorluğu – 19 Mart 1955; Moskova, SSCB), Kızıl Ordu’nun komutanlarından biri, Sovyetler Birliği Mareşali, Sovyetler Birliği Komünist Partisi Merkez Komitesi aday üyesi, Yüksek Sovyet üyesi ve Savunma Bakanı yardımcısı.

Gençliği

Bugün Kirov Oblastı sınırları içinde yer alan Butyrki köyünde dünyaya geldi. Babası bahriyeliydi. Yelbuga’da meslek lisesine devam ettikten sonra Petrograd Politeknik Enstitüsünde gemi mühendisliği eğitimi aldı. Ancak sürmekte olan I. Dünya Savaşı sırasında eğitimini tamamlayamadan Konstantinov Topçu Okuluna alındı. 1917 yılında topçu subayı olarak mezun oldu.

Rus İç Savaşı

1917 yılında Rus İmparatorluğunda meydana gelen ve Çarlık rejiminin çökmesine yol açan Şubat Devriminin ardından ordu dağılınca Govorov evine döner. Ancak Bolşeviklerin iktidarı aldığı Ekim Devriminin ardından Rus İç Savaşı patlak verince zorla Aleksandr Kolçak komutasındaki Beyaz Orduya alınır. Daha sonra Beyazlardan kaçarak Kızılorduya katılsa da bu dönem ileride sürekli olarak aleyhinde gündeme getirilecektir. İç savaş sırasında Vasili Blyuher komutasında Kırım’da Pyotr Vrangel’a karşı savaşır ve gösterdiği başarılardan ötürü Kızıl Bayrak Nişanına layık görülür.

Kuruluş dönemi

1920 ve 1930’lu yıllarda Govorov çok sayıda farklı birlikte topçu birliklerine komuta ederken Frunze Askeri Akademisinde eğitim aldı.1936 yılında Kızılordu kurmay subayları için askeri akademinin açılmasında öncü oldu. Bu dönemde Kiev Garnizon komutanıdır. 1938 yılında Çeka lideri Feliks Dzerjinski anısına kurulmuş olan Dzerjinski Topçu Akademisinde eğitimci olarak ders vermeye başlar.

Bu dönem Sovyetler Birliğinde yapılan Büyük Temizlik dönemini de içerir. Govorov, ordu ve parti kadroları arasında yapılan tasfiyelerinde iç savaş döneminde Kolçak ordusunda bulunduğu için şüpheli konumuna düşse de Kliment Voroşilov ve Mihail Kalinin’in araya girmesiyle tasfiyeden kurtulur. Bir dönem komutanı olan Blyuher ise 1938 yılında idam edilecektir.

Kış Savaşı

1939 yılında Sovyetler Birliği ile Finlandiya arasında Kış Savaşı patlak verince Govorov 7. Ordu bünyesinde topçu birliklerine komutan olarak atanır. 1940 yılında Mannerheim Hattı boyunca Sovyet taarruzundan önceki çok geniş çaplı topçu bombardımanını yönetir. Savaş sırasındaki başarılarından ötürü Kızıl Yıldız Nişanı ile ödüllendirilir ve tümen komutanlığına terfi ettirilir. Artık Kızılordu Topçu genel müfettişidir.

II. Dünya Savaşı

Nazi Almanyası 1941 yılı Haziran ayında Barbarossa Harekâtı kapsamında Sovyetler Birliğini işgal edince Govorov Batı Cephesi topçu birlikleri sorumluluğuna getirilir. Bu görevdeyken General Georgi Jukov ile birlikte çalışır. 1941 yılı Aralık ayındaki çok önemli Moskova Muharebesinde ve takip eden dönemdeki Sovyet karşı taarruzlarında yer alır. Başarılarından dolayı korgeneralliğe terfi eder.

Leningrad Kuşatması

1942 yılı Nisan ayında uzunca bir süredir Nazi ve Fin Ordularınca kuşatma altındaki Leningrad’a gönderilir. Burada, Govorov’un topçu taktiklerindeki ustalığı ve deneyimi sürekli olarak topçu ateşi altındaki şehrin savunulmasında çok önemli bir yer tutacaktır. Govorov, 1943 yılı Ocak ayında yapılan stratejik Sovyet taarruzuyla Nazileri şehrin dışına itecek ve şehrin etrafındaki kuşatmayı kıracaktır. 1944 yılı Haziran ayında bölge düşmandan temizlendikten ve Finlandiya’ya karşı Devam Savaşı olarak adlandırılacak olan çarpışmaların başlamasıyla beraber Sovyetler Birliği Mareşali rütbesine terfi eder.

Nazi işgali altındaki toprakların özgürleştirilmesi sırasında Novgorod, Estonya ve Litvanya’nın kurtarılmasına katılır. 27 Ocak 1945 tarihinde Sovyetler Birliği Kahramanı ilan edilir.

Savaş sonrası

Savaşın ardından Leningrad Garnizon Komutanlığı ve Kara Kuvvetleri Genel Müfettişliği görevlerine atanır. 1948 yılında Hava Savunma Kuvvetleri komutanlığı ve 1952 yılında da Savunma Bakan Yardımcılığı görevlerindedir. Bu dönemde jet uçakları gibi yeni teknolojik gelişmelerin Sovyet hava savunma ve saldırı sistemlerine uyarlanmasını yönetir. 19 Mart 1955 günü kalp rahatsızlığından dolayı hayata veda eder. Mezarı Kremlin Duvarı Mezarlığındadır. Kendisi gibi asker olan oğlu Vladimir 1972-1980 yılları arasında Moskova Garnizon komutanlığı yapacaktır.

  • 1900 – Luis Buñuel, İspanyol yönetmen ve senarist (ö. 1983)
  • 1903 – Frank Ramsey, İngiliz filozof, matematikçi ve ekonomist (ö. 1930)
  • 1908 – Rómulo Betancourt, Venezuelalı siyasetçi (ö. 1981)
  • 1908 – John Mills, İngiliz bir oyuncu (ö. 2005)
Aleksandr Peçerskiy (1909-1990)
  • 1909 – Aleksandr Peçerskiy, Sobibor İmha Kampından kitlesel kaçışın organizatörlerinden biri olan önder (ö. 1990)
  • 1914 – Renato Dulbecco, İtalyan asıllı Amerikalı biyolog (ö. 2012)
  • 1915 – Suavi Tedü, Türk oyuncu, yönetmen ve senarist (ö. 1959)
  • 1918 – Robert Wadlow, tıp tarihinde tanınmış en uzun boylu insandır (ö. 1940)
  • 1921 – Jean-Bédel Bokassa, Orta Afrika Cumhuriyeti’nin Başkanı (ö. 1996)
  • 1921 – Giulietta Masina, İtalyan aktris (ö. 1994)
  • 1925 – Edward Gorey, Amerikalı illüstratör, yazar ve şairdir (ö. 2000)
  • 1928 – Bruce Forsyth, İngiliz televizyon sunucusu (ö. 2017)
  • 1929 – James Hong, Amerikalı oyuncu
  • 1930 – Marni Nixon, Amerikalı soprano, oyuncu ve şarkıcı (ö. 2016)
  • 1932 – Ted Kennedy, ABD Massachusetts senatörü (ö. 2009)
  • 1933 – Katharine, Kent Düşesi, Britanya kraliyet ailesinin bir üyesidir
  • 1933 – Sheila Hancock, İngiliz tanınmış aktrisir
  • 1936 – J. Michael Bishop, Amerikan immünolog ve mikrobiyolog
  • 1937 – Tommy Aaron, Amerikalı eski golfçü
  • 1937 – Ege Bagatur, Türk siyasetçi (ö. 1990)
  • 1938 – Taha Yasin Ramazan, Iraklı siyasetçi (ö. 2007)
  • 1940 – Chester Walker, Amerikalı profesyonel basketbolcudur
  • 1942 – Paulo Henrique Amorim, Brezilyalı gazeteci (ö. 2019)
  • 1942 – Lige Clarke, Amerikalı LGBT hakları eylemcisi ve gazeteci (ö. 1975)
  • 1942 – Christine Keeler, eski İngiliz model ve mankendir (ö. 2017)
  • 1943 – Horst Köhler, Alman ekonomist ve politikacı (eski IMF Başkanı ve Almanya Cumhurbaşkanı) (ö. 2025)
  • 1943 – Terry Eagleton, İrlanda asıllı İngiliz akademisyen, yazar ve edebiyat kuramcısı
  • 1943 – Enyu Todorov, Bulgar güreşçi (ö. 2022)
  • 1944 – Jonathan Demme, Amerikalı film yönetmeni, yapımcı ve senarist (ö. 2017)
  • 1944 – Robert Kardashian, Ermeni asıllı Amerikalı avukat (ö. 2003)
  • 1944 – Tom Okker, Hollandalı tenisçi
  • 1945 – Leslie Charleson, Amerikalı sinema oyuncusu (ö. 2025)
  • 1946 – Kresten Bjerre, Danimarkalı eski millî futbolcu ve teknik direktördür (ö. 2014)
  • 1948 – John Ashton, Amerikalı oyuncu (ö. 2024)
  • 1949 – Niki Lauda, Avusturyalı Formula 1 pilotu (ö. 2019)
  • 1950 – Julius Erving, eski Amerikan basketbol oyuncusu
  • 1950 – Lenny Kuhr, Hollandalı şarkıcı ve söz yazarı
  • 1950 – Miou-Miou, Fransız aktris
  • 1950 – Genesis P-Orridge, İngiliz şarkıcı, söz yazarı, müzisyen, şair, performans sanatçısı ve okültist (ö. 2020)
  • 1950 – Julie Walters, İngiliz oyuncu
  • 1951 – Ellen Greene, Amerikalı şarkıcı ve oyuncu
  • 1958 – Şaban Dişli, Türk siyasetçi
  • 1959 – Kyle MacLachlan, Amerikalı oyuncu
  • 1962 – Steve Irwin, Avustralyalı belgesel filmci ve Timsah avcısı (ö. 2006)
  • 1963 – Jan Olde Riekerink, Hollandalı futbolcu ve teknik direktör
  • 1963 – Vijay Singh, Fijili golfçü
  • 1964 – Mesut Akusta, Türk oyuncu
Mesut Akusta
Doğum 22 Şubat 1964 (60 yaşında)
Gözlü, Sarayönü, Konya, Türkiye
Milliyet Türkiye Türk
Meslek Oyuncu
Etkin yıllar 1992-günümüz
Evlilik
Şafak Özbir
(e. 2016; b. 2024)
Çocuk(lar) 1

Mesut Akusta (d. 22 Şubat 1964, Konya), Türk oyuncu.

Hayatı ve kariyeri

Mesut Akusta, 22 Şubat 1964 tarihinde Konya’da doğdu. İlkokul öğrenimine Konya’da, ortaokuluna babası emekli olunca annesinin memleketi Afyon’da gitti. Ortaokul son sınıftayken öğretmeninden şiddet görmesinden sonra okuldan uzaklaştı. 1985 yılında babasının ölümü üzerine Ankara’ya taşındılar. Aynı yıl kendi imkanlarıyla tiyatro yapmaya başladı, altı yıl çocuk tiyatrosunda yer aldı. Ankara’daki halk eğitim merkezlerinde, teknik ressamlık ve tiyatro kurslarına gitti. Edebiyat ve sanat fakültesini kazandı.1992 yılında Hadi Çaman Yeditepe Oyuncularına katıldı. 1993 yılından itibaren dizi ve filmlerde rol almaya başladı. 1997 yılında Nezihe Araz’ın yazdığı Cahide adlı oyunda rol aldı. Fehim Paşa KonağıAtları da Vururlar ve Şerefe Yirminci Yüzyıl adlı müzikallerde yer aldı.

14 Ocak 2011 tarihinde trafik kazası yapan Akusta, büyük tehlike atlattı. 2013-2016 yılları arasında yayımlanan Karagül adlı dizide canlandırdığı “Kendal Şamverdi” karakteriyle tanındı.

Ağustos 2021’de Çankaya’daki evinde beyin kanaması geçirdi ve hastaneye kaldırıldı.

Özel hayatı

2016 yılında İdris Özbir’in kızı Şafak Özbir ile evlenmiş, 2017 yılında Berfin Cano adında bir çocuğu olmuştur. 2024 yılında Şafak Özbir ile boşanmışlardır.

Filmografisi

Televizyon
Yıl Yapım Rol Kanal
1993 Son Söz Sevginin atv
Yanlış Adres Ercan TV filmi
Şen Olasın Nuri Bey
1996 Ustura Kemal İkikafa Niko atv
1997 Kara Melek Hidayet Star TV
1997 Yanlış Saksının Çiçeği TV filmi
Nice Yıllardan Sonra Haldun
Yasemin
1998 Affet Bizi Hocam Beden eğitimci atv
Kanal Yumuşak G Bekir
Deli Yürek Burhan Show TV
1999 Çatısız Kadınlar atv
2000 Paşa Baba Konağı Hüdai TGRT
2001 Güz Gülleri Star TV
Benimle Evlenir misin? Erkan atv
2002 En Son Babalar Duyar Deli Muzo TRT 1
2003-2005 Kurşun Yarası Rıza atv
2004-2005 Çocuklar Ne Olacak Oktay Star TV
2006-2007 Karagümrük Yanıyor Gafur
2007-2008 Sessiz Fırtına Barut Demirci Kanal D
2008 İpsiz Recep Şerif TRT 1
2009 Ah Kalbim Selim
2009-2011 Kurtlar Vadisi Pusu Ünsal Kemal Alnıaçık Star TV
/ atv
Ezel Komiser Serkan Show TV
/ atv
2011 Ay Tutulması Şevket Star TV
2013-2016 Karagül Kendal Şamverdi FOX
Köroğlu[7] Bolu Beyi
2017 Ölene Kadar Tekin Zerdan atv
Yıldızlar Şahidim Fikret Star TV
2017-2018 Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz Ekrem Yıldıran atv
2018 Börü İrfan Aladağ Star TV
2019 Yüzleşme Battal Torosoğlu Kanal D
2020 Babil Süleyman Yavuncu Star TV
2021-2022 Teşkilat Mete Yücesoy TRT 1
2022-2023 Yürek Çıkmazı Yılmaz Tekin
2024-2025 Bir Gece Masalı Raşit atv
İnternet
Yıl Yapım Rol Platform
2024 Gassal Haris tabii
Sinema
Yıl Yapım Rol Notlar
1998 Her Şey Çok Güzel Olacak Resepsiyonist
Güneşe Yolculuk
1999 Eylül Fırtınası Kahraman
2000 Filler ve Çimen Kötü polis
2005 Cenneti Beklerken Osman
2 Süper Film Birden İş adamı
2006 Kiralık Oda
2009 Umut Turan
Kako Si? Fatih
2010 Kardelen Osman
İmge Kısa film
Divanyolu: Bir Medeniyet Rüyası III. Selim
2012 Dağ Kemal Karadağ
2013 Gitme Baba Harun
2015 Kanlı Postal Esat Oktay Yıldıran
Memleket Seydi
2018 Börü İrfan Aladağ
2019 Lady Winsley’i Kim Öldürdü? İsmail
7. Koğuştaki Mucize Yusuf
2023 Demir Kadın: Neslican Fahri Tay

Ödülleri

  • 2022 – 3. Lider Marka Ödülleri – Onur Ödülü
  • 1968 – Jeri Ryan, Amerikalı oyuncu
  • 1969 – Joaquín Cortés, İspanyol balet, flamenko dansçısı ve aktör
  • 1969 – Brian Laudrup, Danımarkalı futbolcu
  • 1969 – Marc Wilmots, Belçikalı eski millî futbolcu ve teknik direktör
  • 1972 – Haim Revivo, İsrailli eski millî futbolcu
  • 1972 – Duane Swierczynski, Amerikalı gazeteci ve yazar
  • 1973 – Juninho Paulista, Brezilyalı millî futbolcu
  • 1973 – Sandrine André, Belçikalı oyuncu
  • 1974 – James Blunt, İngiliz şarkıcı ve besteci
  • 1975 – Drew Barrymore, Amerikalı sinema oyuncusu
  • 1976 – Bülent Seyran, Türk tiyatro, sinema, dizi ve reklam oyuncusu
  • 1977 – Hakan Yakın, Türk asıllı İsviçreli futbolcu
  • 1977 – Tolga Özkalfa, Türk futbol hakemi
  • 1979 – Brett Emerton, Avustralyalı eski millî futbolcu
  • 1980 – Jeanette Biedermann, Alman aktris, şarkıcı ve söz yazarı
  • 1982 – Jenna Haze, Amerikalı eski pornografik film oyuncusu ve yönetmeni
  • 1983 – Alanzinho, Brezilyalı futbolcu
  • 1984 – Branislav Ivanović, Sırp futbolcu
  • 1985 – Yorgo Printezis, profesyonel Yunan basketbolcu
  • 1986 – Rajon Rondo, Amerikalı profesyonel basketbol oyuncusu
  • 1987 – Han Hyo-joo, Güney Koreli oyuncu
  • 1987 – Sergio Romero, Arjantinli millî futbolcu
  • 1989 – Franco Vázquez, Arjantinli futbolcu
  • 1990 – Márkó Futács, Macar futbolcu
  • 1991 – Dilara Tongar, Türk basketbolcu
  • 1992 – Li Shanshan, Çinli artistik jimnastikçi
  • 1994 – Nam Joo-hyuk, Güney Koreli model ve oyuncu

 

wikipedia.org

Ayrıca Kontrol Edin

13 martta ölenler

Ölümler 1352 – Ashikaga Tadayoshi, Japon yönetici ve asker (d. 1306) 1447 – Şahruh, Timur İmparatorluğu üçüncü hükümdarı (d. 1377) Şahruh Mirza شاهرخ …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


Seç ve dinle