Herhangi bir metni seçin ve dinlemek için simgeye tıklayın!

19 martta ölenler

Ölümler

  • 953 – Mansur, 18 Mayıs 946-19 Mart 953 arasında Fatımi Devleti halifesi (d. 915)
Mansur
El-Mansur Nasrillah
Fatımi Halifesi
Hüküm süresi 18 Mayıs 946 – 19 Mart 953
Önce gelen El-Kaim Bi-Emrillah
Sonra gelen El-Muizz Li-Dinillah
Doğum 915
Ölüm 19 Mart 953
Tam adı
Ebu Tahir İsmail Mansur bi-Nasrillah
Hanedan Fatımi Hanedanı
Babası El-Kaim Bi-Emrillah
Dini Şii İslam

Mansur veya El-Mansur Nasrillah veya Arapça tam adıyla Ebu Tahir İsmail Mansur bi-Nasrillah (Arapça: المنصور بالله الفاطمي‎) (d. 915 Rakada, Kayravan, Kuzey Afrika – ö. 19 Mart 953), 18 Mayıs 946 – 19 Mart 953 arasında Fatımi Devleti halifesi.

Yaşamı

Hükümdarlıktan önce

Mansur 915’te Kayravan yakınlarında bulunan Rakada’da o zaman Fatımi Sultanı ve Halifesi olarak İfrikiye’de hüküm süren El -Kaim Emirullah’un oğlu olarak doğdu. Kuzey Afrika’da doğan ilk Fatımi imamı ve halifesidir. Babası hükümdar iken 943’te batıdaki Harici Berberler Ebu Yezid komutası altında büyük bir isyan çıkardılar. İsyancılar birkaç hücumdan sonra Kayravan’ı ellerine geçirdiler ve devletin o zamanki başkenti olan Mehdiye’ye hücuma geçtiler. Babası Sultan Kaim bu hücuma karşı koyup Ziri Berberlerin desteği ile Ebu Yezid ordusunu geri püskürttü. Fakat 845’te Ebu Yezid geri kalan Tunus’u elinde bulundurmaktaydı. Fatımi güçleri toparlanıp Ebu Yezid isyancılarını bastırmak üzereydi; fakat Ebu Yezid yeni bir atakla Sus’u kuşattı. Fatımi Sultanı Kaim’in ordusu bu şehri savunmakta idi. Fakat 18 Mayıs 946 günü Halife-Sultan Kaim (sonradan Mansur lakabıyla bilinecek olan) oğlu ve veliahtı Ebu Tahir İsmail’i ardıl tayin ederek öldü.

Ebu Yezid isyanını bastırma

Sus’u savunan orduya Halife-Sultan Kaim’in oğlu yeni Sultan Ebu Tahir İsmail (Mansur) tamamıyla idareyi eline alıncaya kadar bu ölüm haberi verilmedi. Kaim oğluna son nasihat olarak Ebu Yezid’e karşı gitmesini istemişti. Ebu Tahir İsmail (Mansur)’un Sultan olarak ilk hedefi Sus kuşatmasını kaldırmak için Ebu Yezid ordusuna hücum etmek oldu. Ebu Tahir İsmail(Mansur)’un şahsi komutasında Fatımi ordusu bunda başarılı oldu, Ebu Yezid ordusunu Sus önünde yenip Kayravan’a doğru çekilmeye zorladı. Ebu Tahir İsmail (Mansur) “Sabta” yoluyla hücumuna devam edip 15 Ağustos 946’da Ebu Yezid’i Kayravan yakınlarında bir daha büyük yenilgiye uğrattı ve Kayravan’ı tekrar Fatımiler adına geri aldı.

Fakat Ebu Yezid dağlara kaçmaya muvaffak oldu. Bundan sonra Ebu Tahir İsmail (Mansur) Ebu Yezid ordusunu yakından takibe başladı. Halife Ebu Yezid’i dağlardaki mevkilerinde söküp atmayı başardı. “Tubna” adlı bir mevkide Ebu Yezid ordusunu mağlup edip Ebu Yezid’i çöllere doğru kaçırttı. Fakat çöllerde Halife ordusu Ebu Yezid’in izini kaybetti. Ocak 947’de Ebu Yezid’in Masıla adlı bir kaleye hücum edeceği haberi alındı ve Halife ordusu ile geri döndü. Ebu Yezid bu mevkide yapılan çarpışmadan da mağlup çıktı. İsyancı Harici Berberlerin kendi arazileri olan Kıyan bölgesine “Kalaat Banı Hammad” adlı bir kaleyi tahkim edip bu kalede son savunma yapmaya karar verdi.[1] 947’de Ebu Tahir İsmail Mansur ve kendine destek sağlayan komutanı Berber asıllı Ziri bin Manad ile birlikte bu kaleye hücuma geçerek isyancıları büyük bir mağlubiyete uğrattı. Ebu Yezid ağır yaralı olarak yakalandı. Halife yaralı-esir Ebu Yezid’i başkenti Mehdiye’ye götürüp halka göstermek için yola çıktı ama çok geçmeden Ebu Yezid yaralarından öldü. Cesedi kazığa vurularak Mahdiye’de halka gösterildi. Bu başarılarından sonra o zamana kadar “Ebu Tahir İsmail” olarak bilinen Halife-Sultan “Mansur” unvanını aldı.

Ebu Yezid’in bir oğlu, Fazal, bu isyanı Avraş bölgesinde birkaç ay daha devam ettirdi . Sonunda 948’de Fatımi komutanı “Batıt bin Ya’la bin Batı” tarafından bu isyan da bastırılıp Fazal esir olarak Mehdiye’ye getirildi. Ebu Yezid’in diğer oğulları İspanya’ya geçerek Córdoba’daki Emevilere sığındılar.

Zamanının tanınmış Arap tarihçisi Ali İbnü’l-Esîr’in değerlendirmesine göre, “Mansur askeri faaliyetleri şahsen üzerine aldı ve Ebu Yezid’in fitnesine son vermeyi başardı. Eğer bu fitneyi kontrol altına almayı başaramasaydı büyük olasılıkla Fatımi devleti böyle bir yenilgiden sonra yaşamayacaktı.”[2]

Fakat sonunda galip gelmesine rağmen Ebu Yezid isyanı Fatımilere, Halife-Sultan Mansur’a büyük zararlara neden oldu. Halife-Sultan’ın “İmam” olarak kabul edildiği Şii İsmailî hareketi ve organizasyonu ise imamın bu isyanla meşgul olduğu için bir karışıklık içine boğuldu.

Mağrıb’de gelişmeler

Mağrıb’deki Berber kabileler Ebu Yezid isyanının bastırılmasında sonra yine de Fatımi devletine hoşnutsuzluklarını devam ettirdiler. Bunlar arasında Zeneta kabilesi başta idi. Daha Ebu Yezid isyanı ile uğraşılmakta iken merkezi Mağrıp’te (şimdi Cezayir) önemli kabile reisi olan Hamid Bazaltain Endülüs Emevilerine bağlı olduğunu ilan ederek Tahrat şehrini kuşatmaya koyulmuştu. Mansur şahsen ordusuyla bu isyanı uzun sürmeden bastırdı ve Mağrıp’deki Banu İfran kabilesi reisi Yala bin Mahmud’u o bölgeye vali tayin etti.

Fakat Fatımi devleti için İfrikiye çok büyük bir bölge idi ve isyankar Berberlere karşı hemen yanıt vermek kolay olmadığı açıktı. Bunun için Mansur tarafından eski bir prensip olarak merkez devlete bağlı babadan oğla geçecek emirler ile uzak bölgeleri idare sistemine dönüldü. Bu arada Ebu Yezid isyanını bastırmakta çok desteği olan Berber asıllı Ziri bin Manad (935-971) orta Mağrıb’e bu şekilde vali tayin edildi ve valilik merkezi “Eşir” oldu.

Sonradan Mansur öldükten sonra ve Fatımiler Mısır’a yerleşince bu valinin oğulları ve torunları önce İfrikiye’de Ziriler vasal devleti olarak hüküm sürdüler ve sonra da bir kolu da Endülüs’te Zıriler devleti hükümdarları oldular.

Sicilya

Ebu Yezid isyanı ile uğraşmaktayken Mansur Sicilya idaresine pek ilgi duymamıştı. Ama Fatımilerin Sicilya valisi “İbni Ataf” pek pasif ve etkinsiz olmakla isim yaptı ve Fatımi merkezine birçok şikayete hedef oldu. Bizanslılar Fatımilerin Sicilya’da zayıflığından faydalanarak barış karşılığında Fatımilere ödemeyi kabul ettikleri yıllık tazminatı ödememeye karar verdiler. Sicilya halkı İbni Asaf’a karşı ayaklandı ve İbni Asaf adada Fatımi merkezi Palermo eski kalesine sığındı. Fatımi idaresine karşı Palermo ve Ağrigento’da çıkan isyanlar dolayısıyla özellikle bu şehirlerdeki halktan vergi toplanamadı ve Fatımi Tunus merkezine gönderilen vergi gelirleri gittikçe küçüldü.

Bu gelişmeleri iyi karşılamayan Mansur adaya halkı kışkırtmayacak ve merkezi Fatımi hükûmetine sadık bir vali göndermeye karar verdi ve 942’de Hasan bin Ali el-Kalbi adlı kişiyi Sicilya valisi tayin etti. Sicilya’da “Hasan bin Ali el-Kalbi” halk isyanlarına ve vergi ödememe protestolarına son vermeyi başardı ve adada asayişi tekrar kurdu. Sicilya’daki orduyu ve gemi filosunu güçlendirdi. Bizans İmparatoru bu gelişmelerden yakın haberdar olduğu için yıllık Bizans tazminatını yeniden Sicilya’ya ödemeye başladı.

Sultan Mansur’un 952’de ölümünden sonra Hasan bin Ali İfrikiye’deki yeni başkent Mansuriye’ye döndü. Ama oğlu “Ahmed bin Hasan el-Kalbi” yeni Sicilya valisi olarak adada kaldı ve 953-969 arasında Sicilya valiliği yaptı. Bu babadan oğula geçen valilerin uygun tutumundan sonra Sicilya Fatımi valileri Kalbi ailesinden seçilmeye başlandı ve Sicilya Emirliği de Fatımilere vasal Kalbiler hükümdarlığına dönüştü.

Bizans

Arapların elinde olan Girit Emirliği’nde bulunan Arap korsanları devamlı Bizanslılar elinde bulunan Güney İtalya Calabria bölgesi kıyılarına hücumlara yapmaktaydı. Bizans İmparatoru VII. Konstantin 949’da hedefi Girit’in tekrar Bizans idaresine geçmesi için bir deniz seferi hazırlatmış ve 100 gemilik bir donanmayı Girit üzerine göndermişti ama bu sefer başarısı kalmıştı. 951’de Bizans İmparatoru olan VII. Konstantin’in yeniden Fatımiler elindeki Kuzey Afrika ve Sicilya’ya karşı bir deniz seferine hazırladığı haberi Fatımilere ulaştı. Mansur Tunus’taki kendi donamasını “Faraj Sakali” adlı amirali ile İtalya’da Bizans sahillerine karşı hücuma gönderdi ve Fatımilerin Sicilya valisi “Hasan bin al-Kalbi”de kendi Sicilya donanmasıyla buna katıldı. Bu Fatımi filosu İtalya Calabria’da bulunan Bizans sahillerini vurdular. VII. Konstantin barışı sağlamak için Fatımi sarayına bir elçi heyeti gönderdi ve yıllık tazminat vermeyi kabul ederek Calabria sahillerinde barış sağlamayı başardı. Zamanımızda İtalya’nın Reggio Calabria şehrinde yapılan kazılarda bulunan bir cami kalıntısının bu Fatımi deniz seferinden dönen donanmanın yaptırdığı bir yapı olduğu iddia edilmektedir.

Diğer icraatı ve ölümü

947’de Mansur Kayravan’ın güneybatısında, şehre pek fazla uzak olmayan bir mevkide yeni bir başkent kurdurmaya başladı. Fatımi başkenti Mahdiye’den “Mansuriye” adı verilen bu yeni şehre nakledildi.

Mansur 952’de öldü ve yerine oğlu El-Muizz Li-Dinillah Fatımi “imamı” ve halifesi oldu.

  • 1279 – Bing, Çin’in Song Hanedanı’nın 18. ve son imparatoru (d. 1272)
İmparator Bing
Çin İmparatoru
Hüküm süresi 12 Şubat 1272-19 Mart 1279
Önce gelen Duanzong
Sonra gelen Shizu
Doğum 12 Şubat 1272
Ölüm 19 Mart 1279
Hanedan Song Hanedanı

İmparator Bing (Çince: 宋帝昺; pinyin: Sòng Dì Bǐng) veya asıl adıyla Zhao Bing (趙昺) (12 Şubat 1272-19 Mart 1279), Çin’in Song Hanedanı’nın 18. ve son imparatorudur. Saltanatı 1278’den 1279 yılında ölümüne kadar sürmüştür.

Biyografi

Zhao Bing, İmparator Duzong’un yedinci oğluydu. 1278’de ağabeyi İmparator Duangzong’un ölümüyle tahta çıktı.

Moğollar, General Zhang Hongfan’ı Song Hanedanı’nı ortadan kaldırmak için birlikleri ile birlikte Yamen Muharebesi’ne gönderdi. Zhang Shijie önderliğindeki Song güçleri, Moğollara karşı bir deniz savaşında şiddetli bir direniş çıkardı, ancak sonunda Moğollar tarafından yenilgiye uğratıldılar. 19 Mart 1279’da kaybettiğini fark ettikten sonra Lu Xiufu, yedi yaşındaki İmparator Zhao Bing’i bir uçuruma taşıdı ve burada kendilerini denize atarak intihar etti.[1] Zhao Bing’in ölümüyle Song Hanedanı sona erdi ve Çin’e Moğol Yuan Hanedanı hakim oldu.

  • 1406 – İbn Haldun, Tunuslu düşünür ve tarihçi (d. 1332)
  • 1534 – Ayşe Hafsa Sultan, Osmanlı’nın ilk Valide Sultanı (d. 1479)
Ayşe Hafsa Sultan
عایشه حفصه سلطان
Valide Sultan
Hüküm süresi 30 Eylül 1520 – 19 Mart 1534
Önce gelen I. Gülbahar Hatun
Sonra gelen Afife Nurbanu Sultan
Ölüm 19 Mart 1534
İstanbul, Osmanlı İmparatorluğu
Eş(ler)i Yavuz Sultan Selim
Çocuk(lar)ı Kanuni Sultan Süleyman
Hatice Sultan
Fatma Sultan
Tam adı
Ayşe Hafsa Valide Sultan
Hanedan Osmanlı Hanedanı
Babası ‘Abdu’l Muin / Mengli Giray

Ayşe Hafsa Sultan (Osmanlı Türkçesi: عایشه حفصه سلطان; ö. 19 Mart 1534), Osmanlı Padişahı I. Selim’in eşi, Kanuni Sultan Süleyman’ın annesi ve ilk valide sultandır.

Kimliği

Ayşe Hafsa Valide Sultan’ın kökenine ilişkin çeşitli kaynaklarda yer alan ve genel olarak iki farklı hipotez mevcuttur.

  1. Bunlardan birincisine göre Ayşe Hafsa Sultan, “Abd’ûl-Muin” adında birinin kızıdır. Diğer bir görüşe göre ise, Ayşe Hafsa Sultan Kırım hanı Mengli Giray’ın kızıdır.
  2. Gerçekten de Yavuz Sultan Selim’in eşlerinden birisinin Mengli Giray’ın kızı, Beyhan Sultan, Hâfize Sultan ile Devlet-Şah (Yenişah) Sultan’ın annesi olan Âişe Hâtûn olduğu kesin olarak bilinmektedir. Ancak kesin olmayan diğer bir görüşe göre ise Kanuni Sultan Süleyman’ın öz annesi olan Ayşe Hafsa Sultan, Yavuz Sultan Selim’in Avrupa kökenli ikinci eşidir.

Osmanlı tarihçisi İsmail Hakkı Uzunçarşılı Kitabeler’de Hafsa Sultan’ın ismini “Hafsa bint-i Abdü’l-Muin” olarak vermektedir.[1] Bu Hafsa Sultan’ın cariye kökenli olup Türk asıllı olmadığına bir delil kabul edilebilmektedir. Bir diğer tarihçi Necdet Sakaoğlu’na göre Kırım Hanı Mengli Giray’ın kızı olduğu iddiaları kanıtlanamamıştır.[1] Valide Sultan’ın Osmanlı Padişahı I. Selim’in ilk eşi olan Kırım hanı Mengli Giray’ın kızı Âişe Hâtûn olabileceğine ilişkin de kaynaklar delil gösterebilmektedir.

Diğer taraftan da Ayşe Hafsa Sultan, kendisinden yüz yıl kadar önce yaşamış olan Aydınoğlu Beyliği’nin son beyi Aydınoğlu İsa Bey’in kızı ve Yıldırım Beyazıd’ın eşi olan Hafsa Hatun ile karıştırılmamalıdır. Edirne’nin Havsa kasabasının ismini Hafsa Hatun’un orada yaşamış olmasından dolayı ondan aldığı söylenir. Ama aslında adını yakınlardaki Has Köyünde büyük bir külliye yaptıran Fatih Sultan Mehmet’in sadrazamlarından Mahmud Paşa’ya izâfeten “Havass’ı Mahmud Paşa”dan (i.e. Mahmud Paşa Has’ları) almıştır.

Osmanlı sarayına girişi

14 yaşında babası ve Osmanlı padişahı Sultan Bayezid Han’ın ortak görüşü neticesinde Şehzade Selim ile evlendirildi. Kerç şehrinden yola çıkan kadırga ile Trabzon’a gelin olarak indi. Orhan, Musa ve Korkut isminde üç oğlu olan Hafsa Sultan’ın çocukları salgın hastalıklarda hayatını kaybetti. Sultan Selim’in şehzadelik döneminde Trabzon’da, oğlu Şehzade Süleyman’ın sancak beyliklerinde de Kefe ve Manisa’da bulundu.[20] Yavuz Sultan Selim’in 1520 yılındaki ani ölümüyle oğlu Kanuni Sultan Süleyman tahta geçti.

Valide sultanlık dönemi

Oğlunun tahta geçişiyle Hafsa Sultan da İstanbul’a geldi. Annesini çok seven, sayan ve hürmet eden Süleyman Han tarafında tarihte ilk defa kendisine Valide Sultan makamı uygun görüldü.

Hayatının sonuna kadar Hürrem Sultan’ın ilerleyişi önünde set kurmuş ve haremdeki dengeleri iyi tutmuştur. Bu yüzden denilebilir ki iyiliği ile etkili Valide Sultan yaşadığı sürece Hürrem Sultan’ın da yükselmesine bir imkân olmamaktadır.

Ayşe Hafsa Valide Sultan’ın günümüze ulaşan eşine ve oğluna gönderdiği birçok mektubu da vardır.

Oğlu ve devlet yönetimi üzerindeki etkisi

Oğlu üzerinde yoğun etkisi görülen Valide Sultan’ın baskın bir rol oynadığı bilinmektedir. Fakat bu etkisini hiçbir zaman kötüye kullanmamıştır. Gönderdiği birçok mektup ile siyasi olaylarla ilgili tavsiyelerde bulunan Hafsa Sultan, II. Bayezid’in annesi Gülbahar Hatun’dan sonra oğluna bu tür telkinlerde bulunan ilk padişah annesidir.

Vefatı ve eserleri

19 Mart 1534 tarihinde oğlunun saltanatı sırasında muhtemelen kalbe bağlı sorunlardan elli altı yaşlarında hayatını kaybetti. İstanbul’daki Yavuz Sultan Selim Camii’ndeki türbeye gömüldü. Yanında kızı Şah Sultan da medfundur.

Hafsa Valide Sultan’ın ölümüyle saraya sultan ya da soylulardan biri olarak gelin gelen Valide Sultan’ların da devri kapanmıştır. Kendisi bu durumun ilk ve son örneğidir.

Manisa’da Ayşe Hafsa Sultan tarafından inşa ettirilmiş külliyenin bir parçası olan ve özellikle psikiyatrik tedavide ün salmış Darüşşifa.

Eşi Sultan Selim hayatta iken kendi birikimi ile Urla’da birçok dükkân alan Hafsa Sultan daha sonra bunların gelirleri ile camii yaptırmıştır. Manisa’da 1522 yılında tamamlanan bimaristanı ile ünlü külliyesi ise en bilinen eseri olarak bulunmaktadır. Marmaris’teki Osmanlı kervansarayı da, kitabesi 1545 tarihini taşımakla birlikte, Hafsa Sultan’ın ismi ile anılmaktadır.

Hafsa Sultan’ın türbesi, Fatih’teki Yavuz Selim Camii’nin içerisindedir.

Çocukları

  1. Kanuni Sultan Süleyman (1494-1566)
  2. Hatice Sultan (1496-1543)
  3. Fatma Sultan (1500-1573)

Popüler kültürdeki yeri

2003 yapımlı Hürrem Sultan dizisinde Ayşe Hafsa “Valide Sultan”ı Deniz Türkali canlandırırken, Muhteşem Yüzyıl dizisinde ise Nebahat Çehre tarafından canlandırılmıştır.

  • 1698 – Władysław Konstanty, Lehistan kralı IV. Władysław Waza’nın gayrimeşru oğlu (d. 1635)
  • 1721 – XI. Clemens, Papa (d. 1649)
  • 1790 – Cezayirli Hasan Paşa, Osmanlı devlet adamı ve Sadrazamı (d. 1713)
Cezayirli Gazi Hasan Paşa
Cezayirli Gazi Hasan Paşa’nın Mersin Deniz Müzesinde bulunan büstü.
Osmanlı Sadrazamı
Görev süresi
3 Aralık 1789 – 17 Mart 1790
Yerine geldiği Kethüda Hasan Paşa
Yerine gelen Rusçuklu Çelebizade Şerif Hasan Paşa
Kişisel bilgiler
Doğum 1713
Lagodehi, Gürcistan
Ölüm 19 Mart 1790 (77 yaşında)
Şumnu
İstanbul Kasımpaşa semtindeki yanında aslan ile Cezayirli Gazi Hasan Paşa Anıtı

Cezayirli Gazi Hasan Paşa, 18. yy’ın ikinci yarısında Kaptan-ı derya ve sadrazam olarak görev yapan Palabıyık lakaplı Osmanlı devlet adamıdır.

İlk yılları

Gürcü kökenli olan Hasan Paşa küçük yaşta İran sınırında satın alınarak bir köle tüccarı tarafından Tekirdağ’daki bir tüccara satıldı ve efendisinin gözetiminde yaşamaya başladı. Birkaç yıl sonra azat edilen Hasan Paşa, ticarete atılıp Tekirdağ’dan ayrıldı. 1735-1739 Osmanlı-Rus-Avusturya Savaşı sürecinde Yeniçeri ocağına katıldı. Özellikle Belgrad Kuşatması’nda kahramanlık gösteren Hasan, Tekirdağ’a tekrar dönüp kendisini azat eden tüccar efendisinin kızıyla evlendi. İleriki yıllarda ele geçirdiği bir gemiyle şöhretini duyduğu Cezayir yiğitlerine katılmak adına Cezayir’e giden Hasan orada başlangıçta kabul görüp kendisine ele geçirdiği gemi bağışlandı ve bir zaman sonra Tilimsan şehrinin sancak beyliğine getirildi. İşler iyi giderken de muhalifleri olan Hasan Bey, Cezayir’de kısa zamanda sert tepkiler almaya başladı ve kaygılanarak Avrupa üzerinden İstanbul’a geri döndü. Cezayir dayısının kendisini ihbar etmesi nedeniyle İstanbul’da tutuklanan Hasan Paşa, daha sonra aklandı.

Olgunluk çağı

Osmanlı donanmasında yükselmesi

1761’de Osmanlı donanmasına alınan Hasan Bey, Şehbâz-ı Bahrî kalyonuna kaptan olarak tayin olundu. 1762 yılında Riyale rütbesiyle Berîd-i Zafer kalyonunda, 1766 Mart’ından itibaren Patrona rütbesiyle (sırasıyla) Neheng-i Bahrî, Peleng-i Bahrî ve Ukab-ı Bahrî kalyonlarına kaptanlık etti ve 1767’de Kapudane rütbesine terfi etti.

1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşı

Toprakada Deniz Muharebesi (5 Temmuz 1770)

1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında 1770 yılında Cebelitarık Boğazı’ndan geçerek Akdeniz’e giren ve Osmanlı topraklarına yönelen Rus donanmasına karşı Ege Denizi’ne açılan Osmanlı donanmasında kapudane rütbesiyle yeraldı. İki donanmanın 27 Mayıs’ta Benefşe açıklarındaki ilk muharebelerinde Mandalzade Hüsameddin Paşa komutasındaki Osmanlı donanması John Elphinstone komutasındaki Rus donanmasına Hasan Bey’in çabasıyla kısmî üstünlük sağladı. Ertesi günkü Anabolu Deniz Muharebesi’nde de iki Rus gemisi Hasan Paşa’nın cesur hücumları sonucunda muharebe dışı kaldı. Rus donanması 2 Haziran’da Çuha civarında Mora’nın güneyindeki Amiral Spiridov komutasındaki diğer Rus gemileriyle birleşti ve 17 gemilik güce ulaştı. Rus donanmasını takibini sürdüren Osmanlı donanması 4 Haziran’daki Suluca Deniz Muharebesi’nde hasmına üstünlük sağlayamadı ve Hasan Paşa’nın hücum sürdürülmesi ısrarına karşı Hüsameddin Paşa’nın emriyle önce Sakız’a, ardından Çeşme’ye çekildi ve taarruz inisiyatifini kaybetti.

Çeşme açıklarına gelen Rus donanmasıyla 5 Temmuz 1770 tarihinde meydana gelen Toprakada Deniz Muharebesi’nde en ön saflardaki Cezayirli Gazi Hasan Paşa’nın kalyonu ile öndeki Rus gemileri (Evropa, Rostislav ve Spiridov’un komutasındaki Sv. Evstafii) arasında başlayan çarpışmada Amiral Spiridov’un gemisinin dümeni vurulup Hasan Paşa’nın kalyonuna doğru sürüklenirken, Trech Svyatitelei de ağır hasar aldı ve Osmanlı gemilerinin arasına düştü. Spiridov ile Hasan Paşa’nın gemileri rampalayarak askerleri göğüs göğüse çarpışmaya girmişken Hasan Pala’nın gemisinden ateşlenen bir top Spiridov’un gemisinin cephaneliğini havaya uçurdu, ancak Hasan Paşa’nın gemisi de kıç tarafından alev aldı. Sv. Evstafii infilak ederek 700 askeriyle batarken Amiral Spiridov dahil az sayıdaki subay kurtarılabildi. Hasan Paşa’nın gemisi de hemen ardından batarken Hasan Paşa dahil yüzerek kurtulabilen Osmanlı denizcileri Çeşme’de zorlukla karaya çıktılar.

Çeşme Deniz Muharebesi (6-7 Temmuz)

Bu şiddetli çarpışma Osmanlı donanması için uyarıcı mahiyette olmadı ve Çeşme limanına düzensiz bir şekilde demirleyen gemiler 6-7 Temmuz gecesi Rus donanmasının üç kalyon ve 4 kundak gemisiyle başlattıkları baskın karşısında büyük bir felakete uğradılar.

Faciadan kurtulan Hasan Paşa Çanakkale’ye gelerek felaket haberini İstanbul’a bildirdi. Mandalzade Hüsameddin Paşa’nın yerine Rodos Derya Beyi Cafer Bey Kaptan-ı deryalığa getirildiyse de, adıgeçenin de Çeşme felaketindeki sorumluluğu anlaşılınca azledildi ve Cezayirli Gazi Hasan Bey Paşa unvanıyla Kaptan-ı deryalığa getirildi.

Çeşme Faciası sonrası inisiyatifi ele geçiren Kont Aleksey Orlov komutasındaki Rus donanması 4 Ağustos-22 Ekim 1770 tarihlerinde Limni kalesini kuşattıysa da, kale garnizonu teslim olma noktasına gelmişken 23 parça gemi ve sandalla Çanakkale Boğazı’ndan çıkarak 7 Ekim’de Limni’ye Yoztaş limanına çıkarma yapan (1.070 asker) Hasan Paşa Kont Orlov’a 12.000 askerle geldiği şayiasını ulaştırdı. 22 Ekim’de kuşatmayı kaldırarak gemilere çekilen Rus askerlerine karşı taarruza geçen Türk birliği Rus ordusunu büyük bir yenilgiye uğrattı. Rus donanmasının büyük gemileri ise Mondros limanından ayrılarak Aynaroz’a geçti. Rus donanması ardından Bara adasına çekildi.

Hasan Paşa 5 Temmuz 1772 tarihinde Kaptan-ı deryalık görevine ilaveten Çanakkale Boğazı Seraskerliği görevini de aldı. Padişah III. Mustafa’nın 21 Ocak 1774’te ölmesi ve yerine I. Abdülhamid’in geçmesiyle 27 Şubat 1774’te azledildi ve Anadolu Beylerbeyi ve Rus cephesinde Rusçuk Seraskeri görevine atandı. 9 Temmuz 1774 tarihinde ikinci kez Kaptan-ı deryalık görevine getirildi. Osmanlı donanmasının Hasan Paşa’nın kaptan-ı deryalığında giriştiği son harekât Kırım Çıkarması (28 Temmuz-4 Ağustos) olduysa da, başarılı gelişen bu harekât 21 Temmuz günü imzalanan Küçük Kaynarca Antlaşması’nın Kırım cephesinde de duyulmasıyla sona erdi.

İki Rus savaşı arasında Akdeniz’de Osmanlı hâkimiyeti (1774-1787)

Küçük Kaynarca antlaşması’ndan sonra Osmanlı İmparatorluğu özellikle Çeşme Faciası sonrasında Ege ve Akdeniz’de serbest kalan Rus donanmasının harekâtları sonucunda bu denizlere kıyıdaş eyaletleri ve topraklarında merkezî idareye yönelik başkaldırı veya otorite tanımazlık gösteren aktörlere karşı aktif bir tutum içine girdi.

Bu çerçevede; Hasan Paşa komutasındaki Osmanlı donanması önce 1775 yılındaki Filistin Seferi’yle anılan bölgede merkezî hükûmet aleyhine hâkimiyetini genişleten Zâhir el-Ömer’e karşı Hayfa ve Akka’yı alarak isyanı bastırdı. Müteakip sene de Osmanlı donanması bölgeye gelerek Osmanlı hâkimiyetini pekiştirirken, küçük bir filo da Mora güneyindeki isyankâr Manyalıların üzerine gönderildi. 1777 yılında Doğu Akdeniz’de derya muhafazası görevini yerine getiren Osmanlı donanması 1778’de Kırım’daki gelişmelere odaklandıysa da Canikli Ali Paşa’nın seraskerliğinde icra edilen Kırım Seferi’nden sonuç alınamadı. 1779 ve 1780’deki seferleriyle Manyalıların isyanını bastıran Hasan Paşa, diğer taraftan Kırım’da giderek artan Rus etkisine karşı Soğucak Kalesinin denizden takviyesine (1779-1781) nezaret etti. 1781 ve 1782 yıllarında Akdeniz’de derya muhafazası görevlerini icra eden Hasan Paşa, 1783 yılında Kırım’ı ilhak eden Rusya’nın yarattığı tehlike ve savaş olasılığına karşı donanmayla İstanbul’da kaldı. 1784 yılında yeniden Akdeniz’e, 1785 yılında ise Karadeniz’e açılan Hasan Paşa 1786-1787 yıllarında ise Mısır Seferi’yle Osmanlı idaresine karşı gelen Mısır Memlûk Beylerinin (Murad Bey ve İbrahim Bey) ayaklanmasını bastırdı.

Osmanlı-Rus Savaşı (1787-1792)

Kılburun Kuşatması (1787)

1787 yılında Osmanlı ve Rus İmparatorlukları arasında yeni bir savaş başladı. Savaşı tetikleyen ana etken Rusya’nın 1783’te Kırım’ı ilhakıydı. Osmanlılar önce 1784’teki antlaşmayla bu ilhakı tanıdılarsa da, Müslüman bir ülkenin kaybının yarattığı olumsuz kamuoyu baskısı nedeniyle 1787’de Rusya’ya savaş açtılar.

Osmanlıların savaştaki ilk hedefi Kırım’a çıkarma yapılarak ele geçirilmesiydi. Hasan Paşa komutasındaki Osmanlı donanmasının 12 Ekim 1787’de Kırım’ın batısındaki Kılburun Yarımadası’na yaptığı çıkarma harekâtında çıkarma birlikleri yenilgiye uğradı. Buna mukabil, Osmanlı donanması Özi nehri ağzında kalmaya devam etti. Tuğamiral Mordvinov komutasındaki 14 parçalık Rus donanması ise 31 parçalık Osmanlı donanmasını karadaki Rus topçusu ile Rus donanmasının ateşi arasında bırakmak amacıyla harekete geçti. 14 Ekim’deki çarpışmada Rus donanması bir yüzer batarya kaybederken, ertesi gün Özi önlerindeki daha büyük çaplı muharebede taraflar birbirlerine üstünlük sağlayamadı. Osmanlı donanması kış mevsiminin yaklaşmasını gözönünde bulundurarak 17 Ekim’de Özi önlerinden ayrılarak İstanbul’a dönerken, (kış koşullarını dikkate almayan) Rus donanmasının Sivastopol’daki 10 kalyonluk filosu ise Eylül ortasında Varna’ya yapmak istediği çıkarma öncesinde büyük bir fırtınaya yakalanarak felakete uğradı.

Kılburun Deniz Muharebesi (1788)

1788 yılı Cezayirli Gazi Hasan Paşa’nın denizlerdeki son senesi oldu. Özi kalesini kuşatan Ruslara karşı 1788 Mayıs’ında Hasan Paşa komutasındaki Osmanlı donanması Özi önlerine demirledi. 28-29 Haziran’daki Kılburun Deniz Muharebesi’nde çarpışmalarda Rus birlikleri de ağır kayıplara uğratıldıysa da Osmanlı donanması yenilgiye uğradı. Bunun üzerine donanmanın bazı gemilerini Özi önünde bırakan Hasan Paşa Yılan Adası’na çekildi. Sivastopol’dan gelen Marko İvanoviç komutasındaki Rus donanmasını 12 Temmuz 1788’deki Yılan Adası Deniz Muharebesi’nde püskürterek geri çekilmeye zorlayan Hasan Paşa’nın denizlerdeki son zaferi bu oldu. Kaybedilen ince donanmanın telafisi için İstanbul’dan istediği takviyeyi alamayan Hasan Paşa, büyük donanma gemileriyle Özi kalesine yanaşamadığı gibi, kış mevsiminin yaklaşması nedeniyle Kasım’da İstanbul’a döndü. Bunun üzerine, denizden desteksiz kalan Özi Kalesi 17 Aralık 1788’de düştü.

Kaptan-ı derya Hasan Paşa 1788 Kasım’ında İstanbul’a döndükten sonra Padişah I. Abdülhamid’in huzuruna kabul edildi. Özi önlerinde başarı gösterilememesi nedeniyle hesap soran Padişaha “Padişahım, bizim kavl ve kararımız, kara tarafından Ordu-yu Hümâyun ve deniz tarafından Donanma-yı Hümâyun düşman üzerine gidecek değil mi idi? Ordu Nemçe üzerine gittiğinden Ruslar da tüm kuvvetleriyle Özi üzerine gidip galip oldu. Bu kadar asker ile mukavemet olunamaz” cevabını verdi. Müteakip beş ayda aleyhindeki muhalefet ve memnuniyetsizlik arttı ve 20 Nisan 1789’da yaklaşık 18 yıldır sürdürdüğü kaptan-ı deryalık görevinden azledildi.

Bunun azlin ardından 1789 Mayıs ayında İsmail Kalesi seraskerliğine tayin edilen Hasan Paşa emrine verilen 5.000 askerle sefere çıktı. Serasker olarak atandığı İsmail Kalesi’nde Rusları mağlup etti ve İsmail Kalesi’ni kurtaran Hasan Paşa, iki kez Ruslara yenilen 3 Aralık 1789’da Kethüda Hasan Paşa yerine sadrazam ve serdar-ı ekrem tayin edildi. Savaş süresinde III. Selim’den sınırsız yetki aldı ve sert tedbirler uyguladı. Yaklaşık 4 aylık sadrazamlık dönemini tamamen cephede geçiren Hasan Paşa büyük başarılar kazansa da, çok sert tedbirler aldığı ve aşırı cezalara kaçtığı için çokça eleştirildi. 30 Mart 1790’da Şumnu’daki merkez karargahta öldü ve şehirdeki Bektaşi tekkesine defnedildi.

Eğitim imaret ve ıslahat hareketleri

Klasik devirde coğrafya ve denizcilik faaliyetlerinin örneklerini sunan Osmanlı Devleti’nde 18. yüzyılın sonlarında Rus donanmasının Baltık’tan Akdeniz’e gelip gelemeyeceği tartışılmaktaydı. Hatta Bâb-ı Âli, Fransız elçisi Comte de Saint-Priest’nin Rus donanmasının gelebileceğine dönük sonuçsuz uyarıları da kayda geçti. Bu olay sonucunda Çeşme Baskını’yla biten Osmanlı-Rus deniz savaşı yaşandı. Bu bozgunun akabinde Gazi Hasan Paşa, tavsiye ve uyarılarla padişahı bilgilendirdi. Özellikle donanma personelinin eksik bilgi ve tecrübesi, gemilerin hatalı tasarımı ve teknik anlamda düşmandan geri kalınması konularında fikir belirtti. III. Mustafa’ya olan tavsiyesiyle 1773’te İstanbul Teknik Üniversitesi’nin de atası olan Mühendishane-i Bahr-i Hümayun’un kurulmasını sağladı. Sadrazam Halil Hamid Paşa döneminde, Hasan Paşa okula yabancı hocaları getirterek özellikle istihkam, top dökümü ve topçuluk alanında önemli derslerin verilmesi sağladı. Kişisel servetini devlete hizmet için harcayan Hasan Paşa Kasımpaşa’da leventleri itaat altına almak adına kıyıda Kalyoncu Kışlası’nı ve camisini inşa ettirdi. Tekirdağ’da cami, hamam ve çeşme; adalarda çeşmeler ve Truva harabelerinin bulunduğu yerde bir hisar inşa ettirdi. Ayrıca katıldığı seferler hakkında bilgiler içeren bir eser Çakeri-i Yemeni tarafından Gazavat-ı Hasan Paşa adıyla kaleme alındı.

  • 1800 – Joseph de Guignes, Fransız doğubilimci, sinolog ve Türkolog (d. 1721)
  • 1865 – Joseph Lebeau, Belçika Başbakanı (d. 1794)
  • 1884 – Elias Lönnrot, Fin fizikçi, filolog ve şair (d. 1802)
  • 1897 – Antoine Thomson d’Abbadie, Fransız seyyah (d. 1810)
  • 1897 – Andrey Dostoyevski, Rus bir mimar, mühendis, memo, bina tamircisi (d. 1825)
  • 1916 – Vasili Surikov, Rus ressamı (d. 1848)
  • 1928 – Emil Wiechert, Alman jeofizikçi (d. 1861)
  • 1930 – Arthur Balfour, İngiliz politikacı (d. 1848)
  • 1940 – Besim Ömer Akalın, Türk tıp profesörü, bilim insanı, sivil toplum örgütçüsü ve milletvekili (d. 1862)
  • 1943 – Frank Nitti, İtalyan mafya lideri (d. 1886)
  • 1950 – Edgar Rice Burroughs, Amerikalı yazar (“Tarzan”ı kaleme alan) (d. 1875)
  • 1950 – Norman Haworth, İngiliz kimyager (d. 1883)
  • 1955 – Leonid Govorov, Yüksek Sovyet üyesi ve Savunma Bakanı yardımcısı (d. 1897)
  • 1955 – Mihály Károlyi, Macaristan’ın ilk devlet başkanı (d. 1875)
  • 1965 – Gheorghe Gheorghiu-Dej, Rumen siyasetçi (d. 1901)
  • 1968 – Celil Kiyekbayev, Sovyet Başkurt bilim insanı, Türkolog ve filolog (d. 1911)
  • 1980 – Bedrettin Tuncel, Türk akademisyen, çevirmen, edebiyatçı ve siyasetçi (d. 1910)
  • 1982 – Randy Rhoads, Amerikalı müzisyen (d. 1956)
  • 1987 – Louis de Broglie, Fransız fizikçi ve Nobel Fizik Ödülü sahibi (d. 1892)
  • 1997 – Eugène Guillevic, Fransız şair (d. 1907)
  • 1997 – Willem de Kooning, Hollanda’nın Rotterdam şehrinde dünyaya gelmiş soyut dışavurumcu ressam (d. 1904)
  • 1998 – Hanzade Sultan, Osmanlı’nın son Padişahı Sultan Vahdettin ve son Halife Abdülmecit Efendi’nin torunu (d. 1923)

Hanzade Sultan (Ömer Faruk Efendi’nin kızı)

Hanzade Sultan
Doğum 12 Eylül 1923
Dolmabahçe Sarayı, İstanbul, Türkiye
Ölüm 19 Mart 1998 (75 yaşında)
Paris, Fransa
Defin Aşiyan Mezarlığı, İstanbul
Eş(ler)i Mehmed Ali İbrahim
Çocuk(lar)ı Fazıla
Ahmet
Hanedan Osmanlı Hanedanı
Babası Ömer Faruk Efendi
Annesi Sabiha Sultan

Zehra Hanzade Sultan ya da Hanzade Osmanoğlu (12 Eylül 1923, İstanbul – 19 Mart 1998, Paris), Osmanlı Hanedanı üyesi. 32. Osmanlı padişahı Sultan Abdülaziz’in ve Son halife Abdülmecid Efendi’nin torunu, Şehzade Ömer Faruk Efendi’nin kızıdır.

Yaşamı

12 Eylül 1923 yılında Dolmabahçe Sarayı’nda dünyaya geldi. Babası, son Halife Abdülmecid Efendi’nin oğlu ve 32. Osmanlı padişahı Sultan Abdülaziz’in torunu olan Şehzade Ömer Faruk Efendi, annesi ise 36. Osmanlı padişahı olan Sultan Vahdeddin’in kızı Sabiha Sultan’dır. Ailenin 3 kızının ortancasıydı. Ablası Neslişah Sultan ve küçük kız kardeşi Necla Sultan ile birlikte hanedana hem anne, hem baba tarafından mensup tek Osmanlı Hanedanı üyesidir.

Henüz 6 aylık bir bebekken, diğer hanedan üyeleri ile birlikte sürgüne gönderildi. Gençlik yıllarını Fransa’nın Nice şehrinde geçirdikten sonra ailesiyle birlikte Mısır’a gitti.

17 yaşında iken; Mısır hanedanından Mehmed Ali İbrahim ile evlendi ve “Prenses İbrahim” adını aldı. Prenses Fazile (1941) ve Prens Ahmet Rifat (1942) adlı 2 çocuğu oldu. 1952 devriminde Mısır krallığı lağvedilince tekrar sürgüne gitmek zorunda kaldı. Ailesiyle birlikte Paris’te yaşadı.

1952 yılında Osmanlı Hanedanı hanım mensupların, Türkiye’ye dönüşüne izin verilince Türk vatandaşlığına geçti ve “Osmanoğlu” soyadını aldı. Kızı Fazile, Irak Kralı II. Faysal ile nişanlandı ancak kral ve tüm ailesi 1958’deki ihtilalde öldürülünce bu evlilik gerçekleşmedi.

Hanzade Sultan, 19 Mart 1998’de Paris’te öldü. Cenazesi, 27 Mart’ta Türkiye’ye getirilip Aşiyan Mezarlığı’na defnedildi.

Galeri

 

Fazıla İbrahim ve Hanzade Sultan Dedesi Abdülmecid Efendi tarafından 1936 yılında resmedilen yağlı boya portresi
Abdülmecid Efendi
عبد المجيد افندی
Halîfe-i Müslimîn (Müslümanların Halifesi)

Pascal Sébah tarafından çekilmiş portresi, 1923
116. İslâm Halifesi
Hüküm süresi 18 Kasım 1922 – 3 Mart 1924 (1 yıl, 3 ay ve 14 gün)
Önce gelen VI. Mehmed
Sonra gelen Hilâfet kaldırıldı
37. Osmanlı Hanedan Reisi
Hüküm süresi 16 Mayıs 1926 – 23 Ağustos 1944
Önce gelen VI. Mehmed
Sonra gelen Ahmed Nihad Efendi
Doğum 29 Mayıs 1868
Dolmabahçe Sarayı, İstanbul, Osmanlı İmparatorluğu
Ölüm 23 Ağustos 1944 (76 yaşında)
Paris, Fransa
Defin Bâki Mezarlığı, Medine, Suudi Arabistan
Eş(ler)i
  • Şehsuvar Kadınefendi
    (e. 1896; ö. 1944)
  • Hayrünissa Kadın
    (e. 1902; ö. 1936)
Mihrimah Bihruz Kadın
(e. 1912; ö. 1944)
  • Mehisti Kadınefendi
    (e. 1912; ö. 1944)
Çocuk(lar)ı Ömer Faruk Efendi
Dürrüşehvar Sultan
Tam adı
Abdul Mecid bin Abdul Aziz
Hanedan Osmanlı Hanedanı
Babası Abdülaziz
Annesi Hayranıdil Kadınefendi
Dini Sünni İslam

Abdülmecid Efendi (Osmanlı Türkçesi: عبد المجيد افندی) veya II. Abdülmecid (Osmanlı Türkçesi: عبد المجید ثانی, ‘Abdü’l-Mecîd-i-sânî) (29 Mayıs 1868, İstanbul – 23 Ağustos 1944, Paris), 32. Osmanlı padişahı Abdülaziz’in altı oğlundan biri, Osmanlı hanedanından son İslam halifesi, iki kutsal caminin hizmetkârı, 16 Mayıs 1926 ile 23 Ağustos 1944 yılları arası Osmanlı Hanedan reisi, ressam ve müzisyen. Osmanlı hanedanının tek ressam üyesidir ve döneminin Türk ressamları arasında yer almıştır. Amcasının oğlu Mehmed Vahdettin’in 4 Temmuz 1918’de tahta çıkması üzerine Osmanlı tahtının veliahdı olan Abdülmecid; bu sıfatı 1 Kasım 1922’de saltanat kaldırılıncaya kadar taşıdı. TBMM tarafından 18 Kasım 1922’de halife seçildi. Osmanlı halifeliğine resmen son veren 431 sayılı Kanun’un kabul edildiği 3 Mart 1924 tarihine kadar “halife” unvanını taşıdı. Tarihe “Son Osmanlı Halifesi” olarak geçmiştir.

 

Yaşamı

Sultan Abdülaziz’in dördüncü oğlu olarak 29 Mayıs 1868ʼde İstanbul’da doğdu. Annesi Hayranıdil Kadınefendi’dir.

1876’da babasının tahttan indirilmesinden sonra Sultan II. Abdülhamid’in gözetiminde Yıldız Sarayı’ndaki Şehzâdegân Mektebinde sıkı bir eğitim aldı. Tarihe ve edebiyata meraklı, dil öğrenmeye yatkındı. Arapça, Farsça, Fransızca ve Almanca öğrendi. Sanâyi-i Nefîse hocaları ile ilişki kurdu. Osman Hamdi Bey, Salvatore Valeri’den resim dersi aldı. Fausto Zonaro ile dostluk kurup resim çalışmalarında onun yolunda ilerledi.

Dolmabahçe Sarayı’ndaki kütüphanesi

Taht sırasında çok gerideydi. İcadiye’deki köşkünde sanatla meşgul olarak yaşadı. Dönemin saray geleneklerine uygun olarak alafranga yaşama ilgi duydu. Şahsuvar Başkadınefendi’den oğlu Ömer Faruk Efendi, Mehista kadınefendi’den kızı Dürrüşehvar Sultan dünyaya geldi.

Köşkünde, ailesiyle birlikte dışa kapalı olarak yaşamayı II. Meşrutiyet’in ilanına kadar sürdürdü. Yeni rejimin ilanından sonra ülkede kurulan pek çok sivil ve sosyal kuruma destek verdi. Ermeni Kadınlar Birliğinin başdestekçisi, Hilâl-i Ahmer Cemiyetinin fahri başkanıydı.

 

  • 1999 – Tofilau Eti Alesana, Samoalı siyasetçi (d. 1924)
  • 2003 – Suna Korad, Türk opera sanatçısı (d. 1935)
  • 2004 – Haldun Derin, Türk bürokrat (Atatürk, İsmet İnönü ve Celal Bayar’ın özel kalem müdürlüğünü yapan) (d. 1912)
  • 2005 – John DeLorean, Amerikalı mühendis ve DeLorean Motor Company’nin kurucusu (d. 1925)
  • 2008 – Hugo Claus, Flaman romancı, şair, oyun yazarı, ressam ve film yönetmeni (d. 1929)
  • 2008 – Sir Arthur C. Clarke, İngiliz bilimkurgu yazarı ve mucit (d. 1917)
  • 2008 – Paul Scofield, İngiliz oyuncu (d. 1922)
  • 2010 – Bülent Düzgit, Türk karikatürist (d. 1947)
  • 2015 – Margarete Bagshaw, Amerikalı bir sanatçıdır (d. 1964)
  • 2016 – Roger Agnelli, Brezilyalı bankacı, şirket yöneticisi ve iş insanı (d. 1959)
  • 2016 – José Artetxe, İspanyol eski millî futbolcudur (d. 1930)
  • 2016 – Jack Mansell, İngiliz futbolcu ve teknik direktör (d. 1927)
  • 2017 – Jimmy Breslin, Amerikalı gazeteci ve yazardır (d. 1928)
  • 2017 – Li Li-Hua, Çinli-Hong-Kong bir oyuncu (d. 1924)
  • 2018 – Linda Bement, Amerikalı manken (d. 1941)
  • 2018 – Hasan Celal Güzel, Türk siyasetçi ve bürokrat (d. 1945)
  • 2018 – Luo Fu (yazar), Tayvanlı yazar ve romancı (d. 1928)
  • 2019 – Boris Dubrovin, Rus matematikçi (d. 1950)
  • 2019 – Chuck Harmon, Amerikalı eski profesyonel beyzbol oyuncusu (d. 1924)
  • 2019 – Marlen Hutsiyev, Gürcistan doğumlu Rus film yönetmeni ve senarist (d. 1925)
  • 2019 – Ümit Yesin, Türk oyuncu (d. 1954)
  • 2020 – Innocenzo Donina, eski İtalyan futbolcudur (d. 1950)
  • 2020 – Hamid Kahram, İranlı siyasetçi ve veteriner (d. 1958)
  • 2020 – Hans Knudsen, Danimarkalı sprint kanocu (d. 1944)
  • 2020 – Aurlus Mabélé, Kongolu şarkıcı ve besteci (d. 1953)
  • 2020 – Antonio Michele Stanca, İtalyan genetikçi (d. 1942)
  • 2021 – Jordi Cornet, İspanyol siyasetçi ve iş insanı (d. 1965)
  • 2021 – Cristian Cuturrufo, Şilili caz trompetçisi (d. 1972)
  • 2021 – Irmão Lázaro, Brezilyalı gospel şarkıcısı ve siyasetçi (d. 1966)
  • 2022 – Lyell Cresswell, Yeni Zelandalı besteci (d. 1944)
  • 2022 – Joel Hasse Ferreira, Portekizli siyasetçi (d. 1944)
  • 2022 – Alan Hopwood, Avustralyalı aktör, yapımcı, senarist, yayıncı, oyun yazarı ve eğitimci (d. 1934)
  • 2022 – Marian Zembala, Polonyalı bir kalp cerrahı, tıp profesörü (d. 1950)
  • 2023 – Walter Gassire, Uruguaylı futbolcudur (d. 1946)
  • 2023 – Marisol Malaret Contreras, Porto Rikolu manken (d. 1949)
  • 2023 – Petar Nadoveza, Eski Hırvat profesyonel futbolcu ve teknik adam (d. 1942)
  • 2023 – Pohiva Tuʻiʻonetoa, Tongalı siyasetçi (d. 1951)
  • 2024 – Ersen Martin, Türk futbolcu (d. 1979)

wikipedia.org

Ayrıca Kontrol Edin

28 martta ölenler

Ölümler 193 – Pertinax, Roma İmparatoru (d. 126) 1239 – Go-Toba, Japonya’nın geleneksel veraset düzenine göre 82. imparatoru (d. 1180) 1285 – IV. Martinus, 22 …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


Seç ve dinle