Herhangi bir metni seçin ve dinlemek için simgeye tıklayın!

13 martta ölenler

Ölümler

  • 1352 – Ashikaga Tadayoshi, Japon yönetici ve asker (d. 1306)
  • 1447 – Şahruh, Timur İmparatorluğu üçüncü hükümdarı (d. 1377)
Şahruh Mirza


شاهرخ میرزا‎

Timur Sultanı
Hüküm süresi 1409-1447
Taç giymesi 1370, Belh
Önce gelen Halil Sultan
Sonra gelen Uluğ Bey
Doğum 20 Ağustos 1377
Ölüm 13 Mart 1447 (70 yaşında)
Eş(ler)i Gevher Şad Begüm
Çocuk(lar)ı Uluğ Bey
Baysungur
Sultan İbrahim
Muhammed Cuki
Suyurtgamış
Meryem Sultan
Saadet Sultan
Kutluk Türkan Ağa
Hanedan Timurlu hanedanı
Babası Timur
Annesi Tugay Terken Aga
Dini Sünni İslam

Şahruh Mirza (Farsça: شاهرخ میرزا‎ Šāhrukh Mīrzā; 20 Ağustos 1377 – 13 Mart 1447), Timur İmparatorluğu üçüncü hükümdarı.

Annesi Karahitaylar’dan Tugay Terken Aga’dır.[1] Daha çocukluk yıllarında çok okuyan bilimle, sanatla uğraşan akıllı bir mirza idi. Diğer mirzaların aksine gençlik yıllarında siyasi çekişmelerden uzak durdu ve ordu işlerine fazla karışmadı. Timur, Şahruh’u çok sevmesine rağmen ordu işlerine ilgisizliğinden dolayı Şahruh’u veliahtı ilan etmedi. Timur İmparatorluğunun Herat merkezli Horasan valiliğini yaptı. Timurla birlikte Anadolu seferine katıldı, Ankara Savaşı’nda ordunun sol cenah komutanlığını üstlendi. Timur, 1405 yılında Çin seferi sırasında öldü. Ölmeden önce tahtını torunu Pir Muhammed’e bıraktı ve kararlarına uyulması konusunda yanında bulunanlara yemin ettirdi. Fakat iktidar kavgası Timur ölür ölmez alevlendi ve Timur’un oğulları ve torunları arasında imparatorluğa hakim olma mücadelesi başladı. Şahruh Herat’ta, Miranşah’ın oğulları Mirza Ömer ve Ebubekir Azerbaycan’da, Halil Sultan ise Semerkand’da Pir Muhammed’i yenerek hakimiyetini ilan etti.

Azerbaycan’da bulunan Mirza Ömer ve Ebubekir kardeşler arasında başlayan geçimsizlik, ilerleyen zamanlarda yerini açık bir taht mücadelesine bıraktı. Mirza Ömer bu mücadelede başarı sağlayamayınca amcası Şahruh’a sığınmıştır. Fakat kısa bir zaman sonra ona karşı da ayaklanmış ve Murgab yöresinde amcasıyla yaptığı savaşı kaybetmiştir. Şahruh’un isteği üzerine tedavi edilmek üzere Herat’a gönderildiği sırada yolda ölmüştür.[2] Kardeşinin ortadan kalkmasının ardından Azerbaycan’da hakimiyetini sağlamlaştıran Ebubekir’in karşısına bu sefer, zamanında Timur’un önünden kaçarak, önce Memlüklere daha sonra da Osmanlı Devletine sığınan Karakoyunlu Kara Yusuf çıkmıştır. 14 Ekim 1406’da Aras nehri kıyısında Kara Yusuf ile yaptığı savaşı kaybeden Ebubekir kaçmak zorunda kalmış ve Kara Yusuf’un Tebriz’i işgal etmesini önleyememiştir. Ebubekir kaybetmiş olduğu yerleri tekrar geri almak için girişmiş olduğu mücadelede başarı elde edememiş, 21 Nisan 1408’de Tebriz’in güneybatısındaki Serdrud’da yapılan ikinci savaşı kaybetmekle kalmamış, babası Miranşah da Türkmenler tarafından öldürülmüştür. Azerbaycanda hakimiyeti Kara Yusuf’a kaptıran Ebubekir, çareyi Kirmandaki İdigu Barlas’ın oğlu Sultan Üveys’in yanına gitmekte bulmuştur. Fakat orada da hakimiyeti ele geçirme faaliyetlerinden dolayı Sultan Üveys’in askerleriyle 1409 yılında yapmış olduğu savaşı kaybederek öldürülmüştür.[4] Böylece Timur’un ölümünden 3 yıl gibi kısa bir sürede Azerbaycan ve Irak-ı Acem havalisi Timurlu mirzalarından boşaltılmış, Karakoyunlular boşalan bu bölgelerde hakimiyetlerini kuvvetlendirmiştir.

O dönemde Şahruh, Özbeklerin saldırısına uğrayan Harezmi 1413 yılında tekrar ele geçirdikten sonra oğlu Uluğ Bey’in Semerkand’dan göndermiş olduğu fillerle ordusunu takviye ederek Fars bölgesine sefer düzenlemiştir. 1414-1415 yılları arasında kardeşi Ömer Şeyh’in oğlu Mirza İskenderle mücadele ederek bu bölgeyi de kendine tâbi kılmış ve önünde Kara Yusuf’a karşı düzenleyeceği seferler için hiçbir engel kalmamıştır.

Kara Yusuf, Timurlu mirzalarını yenip Celayirli Sultan Ahmet’i 1410 yılında ortadan kaldırdıktan sonra tüm Azerbaycan havalisine hakim olunca Timur İmparatorluğunun batıdaki tehlikeli komşularından biri haline gelmiştir. Daha batıda ise Osmanlı İmparatorluğu, Çelebi Mehmet’in taht mücadelesinden galip ayrılarak fetret devrine son vermesi ve Anadoluda yapmış olduğu fetih harekâtlarıyla, Timur’a bağlı olan Anadolu beyliklerini ortadan kaldırmasıyla, Anadolu birliği büyük ölçüde tamamlanmıştır. Batıdaki bu gelişmeleri takip eden Şahruh, imparatorluğunun kaybedilen bu topraklarını yeniden ele geçirmek için yönünü batıya çevirmiştir.

I. Azerbaycan Seferi

Sefere çıkmadan önce diplomatik girişimlerde bulunarak rakiplerinin kendine boyun eğmelerini sağlamak isteyen Şahruh, yazdığı mektupla elçisini Kara Yusuf’a göndermiştir. Elçilik heyeti Kara Yusuf’tan;  ele geçirdiği Kazvin ve Sultaniye şehirlerini boşaltmasını, öldürülen Miranşah’ın karısı ve kızını mallarıyla birlikte geri vermesini, adına hutbe okutup sikke kestirmesini talep etmiştir. Kendisinden talep edilen istekleri reddeden Kara Yusuf elçileri geri göndermiş ve elinde bulunan kaleleri tahkim ettirmeye başlamıştır. Yine bu sırada Akkoyunlu Kara Yülük Osman Bey’in Şahruh’a gönderdiği, fakat Kara Yusuf’un eline geçen daha sonra oğlu Kara İskenderle Osmanlılara gönderdiği bir mektubunda; tüm Anadolu beylerinin, Bizans ve Trabzon Rum İmparatorlarının, Gürcü meliklerinin, Luristan, Şirvan ve Gilan hakimlerinin Timurlu Hakan’ını bekledikleri yazıyordu.

Batıdan gelen bu haberlere Şahruh, sert bir cevap vermek için ülkesinin her yerine haber göndererek savaş hazırlıkları yapmalarını buyurmuştur. Mirza Uluğ Bey Semerkand’da bırakılmak suretiyle 15.000 kişilik kuvvet göndermesi istenmiş, Herat’ta ise daruga olarak Seyyid Ahmet Tarhan bırakılmıştır. Şahruh, ordusuyla 25 Ağustos 1420’de Herat’tan hareket ederek Magan gölüne gelmiştir. Burada ordusuna Harezm Valisi Emir Şah Melik katılmış ve Emir Hasan Sufi Tarhanla birlikte öncü birliklerin komutanı (karavul) tayin edilmiştir. 12 Eylülde ilerleyişine devam eden Şahruh, Nişabur üzerinden şeyh ve evliyaların türbelerini ziyaret ederek Rey’e varmıştır. Buradaki katılımlarla Timurlu ordusunun sayısı yaklaşık 90.000 bulmasına rağmen bizzat Timurlu tarihçilerin de ifadesine göre; herkes Türkmenlerle yapılacak savaşı düşünerek, alınacak sonuçtan pek de ümitli görünmüyorlardı. Çünkü Kara Yusuf, Timur’un hükümdarlık zamanında bile ele geçirilememiş azılı bir rakipti.

Öncü olarak gönderilmiş olan Emir Şah Melik, tedbirli davranmak için Kara Yusuf’a tekrar elçi göndererek barış yapmak istediğini, Sultaniye ve Kazvin’i Timurlulara bırakması halinde Suriye ve Anadolu topraklarının kendisine bırakılacağını ifade etmiştir. Fakat Kara Yusuf gelen elçiyi Tebrizde tutuklatarak, hazinesindeki bütün parayı askerlerine dağıtıp savaş için hazırlık yapmıştır. Öte yandan Kara Yusuf, Osmanlı Sultanı I. Mehmet’e yazdığı mektupta; Şahruh’un boğazlara kadar tüm Anadoluyu istila edip, Balkanlardan Deşt-i Kıpçak’a geçeceğini, Derbent geçidinden Azerbaycan’a dönme niyetinde olduğunu iddia ederek yaklaşan tehlike karşısında Osmanlıları harekete geçirmeye çalışmıştır.

Ordusuna savaş düzeni veren Şahruh, Kazvin’e Emir Yusuf Hoca komutasında birliklerini göndererek burayı ele geçirmiştir. Sultaniyede ise Kara Yusuf’un oğlu Mirza Cihanşah’ın sert bir direnişe hazırlandığı haberini almıştır. Fakat Tebriz tarafından Cihanşah’a gelen bir haberle tüm dengeler tamamen değişmiştir. Bu önemli haber ise, Kara Yusuf’un Tebriz yakınlarındaki Saidabad’da öldüğü ve yanında bulunan 50.000 kişilik Türkmen ordusunun dağıldığı haberidir. Durumun birdenbire değişmesiyle Cihanşah yanına aldığı kıymetli eşyalarla Şahruh’un huzuruna çıkmış ve bağlığını bildirmiştir.

Kara Yusuf’un öldüğünü, ordusunun dağıldığını ve Sultaniye’nin sahipsiz kaldığını öğrenen Şahruh, hızla bu şehir üzerine ilerlemiştir. Oğlu Mirza Baysungur’u Tebriz üzerine, diğer oğlu Sultan İbrahim’i de Maraga üzerine gönderen Şahruh, 21 Kasım 1420’de Sultaniyeye girmiştir. Kalede bulunan yerli halka zarar verilmemesini emreden ve ordunun yağma yapmasını men eden Şahruh, kaleye vali tayin ettikten sonra, Miyane ve Erdebil üzerinden 14 Aralıkta Aras Nehrini geçerek Arran Karabağında kışlamıştır. Burada ülkesinin her yerine fetihnameler gönderen Şahruh, Horasan halkını elde ettiği galibiyetten dolayı bazı vergilerden muaf tutmuştur. Mirza  Baysungur komutasındaki birlikler hiçbir zorlukla karşılaşmadan Tebriz’e kadar ilerlemiştir. Timurlu mirzası burada, daha önce Kara Yusuf’un Erzincan emiri Pir Ömer Bey tarafından tutsak alınıp Tebriz’de hapsedilen Kara Yülük Osman’ın oğlu Yakup Bey tarafından karşılanmıştır. Baysungur, Yakup Bey’e babasının yanına dönmesi için izin vermiş ve kendisi de bir süre sonra Karabağ’a doğru hareket etmiştir.

Kışı Karabağ’da geçiren Şahruh, çevre hükümdarlıklardan gelen elçileri kabul etmiştir. Buradan hem Memlüklü sultanı Muavyed Şeyhe, hem de Altın Orda hanı Uluğ Muhammed Han’a elçiler gönderilmiştir. Mısır’a gönderilen elçinin oraya vardığı sırada, sultan ölmüş ve yerini alan Seyfeddin Tatar, elçiyi iyi karşılayarak bir mektupla geri dönmesine izin vermiştir. Aynı şekilde Deşt-i Kıpçak’a gönderilen elçi de iyi karşılanarak, başkent Herat’a dönmüştür. Karabağ’daki kışlağından 24 Aralık 1421’de ayrılarak Tebriz’e hareket eden Şahruh, 1 Nisan 1422’de Kara Kömek’e gelerek ordugâh kurmuştur.

Gence yöresinde ayaklanan  Kara Koyunlu oymaklarından Karamanlı oymağı beyi Yar Ahmet üzerine Baysungur komutasında birlikler sevkedilmiştir. Bunu haber alan Yar Ahmet, Baysungurla yaptığı savaşı kaybederek Gürcistan’a doğru kaçmaya çalışmış, fakat bunu başaramayarak Tavuş çayı üzerindeki İsferzen kalesine sığınmıştır. Baysungur kaleyi kuşatarak Yar Ahmet’i ele geçirmiş ve babasının huzuruna göndermiştir. Casuslar aracılığıyla Bayezid kalesinin erzak ve kıymetli eşyalarla dolu olduğu haberini alan Şahruh, kalede bulunan Mirza İsfend’in elçisiyle bildirdiği bağlılık isteğine güvenmeyerek, oğlu Mirza Muhammed Cuki’yi bu kaleyi fethetmekle görevlendirmiştir. Cuki zorlu bir kuşatmanın ardından kaleyi fethetmiş ve ganimetleri babası Şahruh’a göndermiştir. İlerleyişine devam eden Timurlu ordusunun ana kolu, Erciş üzerinden Ahlat’a varmış, ordunun bir kısmı da baş kaldıranların üzerine gönderilmiştir.

Mirza İsfend, Bayezid kalesindeki kuşatmadan kurulduktan sonra Muş’a kaçmış, Timurlu birliklerin kendisini ele geçirmek üzeri yaklaştıkları haberini alınca Diyarbakıra kardeşi Kara İskenderin yanına sığınmıştır. Şahruh havaların ısınmasıyla birlikte ordusunu dinlendirmek amacıyla Tebriz’e geri dönmeyi planlarken aldığı istihbarat sonucu, Kara Koyunlu mirzalarının Diyarbakır’dan hareketle Azerbaycan’a yöneldiklerini, Ahlat ve Adilcevaz’a yaklaştıklarını öğrenmiştir. Timurlu ordusunun uzakta olmamasına rağmen düşmanın böyle bir girişimde bulunmasını beklemeyen Şahruh, yanında bulunan beylerle toplantı yapmış ve onların görüşlerini dinlemek istemiştir. Toplantıda bulunan Kara Yülük Osman; Türkmenlerin ve Kara Yusuf yanlılarının tamamen yokedilmediği takdirde, ülkenin düzene girmeyeceğini ve ahalinin durumunun düzelmeyeceğini belirtmiştir. Bu sözler karşısında Şahruh, tek çıkar yolun savaş olduğuna karar vermiş ve ordusuyla 28 Temmuz’da Koruk Kurgan mevkiinde beklemeye başlamıştır. Türkmenlerin Ağrı ile Erzurum arasındaki Eleşkird ovası yakınlarındaki bir dere kenarında ağırlıklarını bırakıp savaş düzenine geçmesiyle 30 Temmuz 1422 yılında savaş başlamıştır. Kara Koyunlular cesurca mücadele etmelerine rağmen, Timurlu ordusunun sayıca üstün olması ve orduda bulunan fillerin sağladığı avantajlar nedeniyle galibiyet Şahruh’un olmuştur. Bu galibiyetten sonra Şahruh Azerbaycan hakimliğini oğulları ve büyük beylerine teklif etmişse de, Kara İskender’den çekindikleri için hiçbirisi bu teklifi kabul etmemiştir. Böyle bir seferin ardından ele geçirdiği yerleri başıboş bırakıp gitmek istemeyen Şahruh, son çare olarak Kara Yülük Osman’ın oğlu Ali Bey’i vasalı olarak daruga tayin edip Azerbaycan’da bırakmış ve Herat’a geri dönmüştür.

II. Azerbaycan Seferi

Şahruh’un batıya düzenlediği ilk seferi tamamlayıp merkezine geri dönmesinin ardından Tebriz, Kara Koyunlu Mirzası İsfend tarafından ele geçirilmiş, ardından Kerkük mevkiinden gelen Kara İskender şehri kardeşinin elinden almıştır. Bununla birlikte Azerbaycan’da yeniden Kara Koyunluların hâkimiyeti oluşmaya başlamıştır. Timurlu Hükümranı Şahruh’a boyun eğmiş olan Kara Koyunlu oymaklarının üzerine ordu sevkeden İskender, onları yenerek eline geçirdiği beyleri cezalandırmıştır. Ardından Sultaniye’ye ilerleyerek şehri ele geçirdiği gibi, Sultaniye, Zencan ve Kazvin hâkimi Emir Yusuf Hoca tutsak alınarak Kara Koyunlular’ın eski hakimiyet sahası oluşturulmuştur. 1427 yılında Timurluların vasalı olan Şirvanşahlara karşı sefere çıkarak Semahi’de büyük bir tahribatta bulunan Kara İskender, Şirvanşah Halilullah’ın kaçarak Şahruh’a sığınmasıyla, Derbent’e kadar olan bölgeyi yağlamalamış ve kendi kontrolü altına almıştır.

Daha güneyde ise Memlüklü orduları, Akkoyunlulara ait olan Urfa kalesini kuşatarak etrafı yağmalamış ve Kara Yülük Osman’ın oğlu Habil Bey tutsak alınmıştır.

Batıdan gelen bu olumsuz haberlerle birlikte Kara Yülük Osman’ın huzura çıkıp Şahruh’tan yardım talep etmesi üzerine; hem İskender’e hem de Memlüklülere haddini bildirmek için tekrar sefere çıkılması kararlaştırılmıştır. Savaş hazırlıkları yapmaları için tüm emir ve beylerine ulaklar gönderen Şahruh, öncü tayin ettiği Mirza Baysungur ve Alike Kükeltaş komutasındaki kuvvetleri yola çıkardıktan sonra, hazırlıklarını tamamlayıp 10 Nisan 1429’da Herat’tan ayrılmıştır.

Timurlu ordusu, Nişabur, Damgan ve Simgan üzerinden 8 Haziran 1429da Rey’e gelmiştir. Şahruh ordusunun selameti için yolu üzerinde bulunan şeyh ve evliyaların türbelerini ziyaret etmeyi ihmal etmemiştir. Rey’de ülkenin çeşitli yerlerinden gelen birliklerin de katılımının ardından hızlı bir ilerleyişle haziran ayı sonlarına doğru Sultaniye’ye varılmıştır. Şahruh ve ordusunun yaklaştığı haberini alan Kara Koyunlu savunucuları, kalabalık orduya karşı koyamayacakları için Sultaniye şehrini boşaltmışlardır. Sultaniye’ye girdikten sonra bayramı burada geçiren Timurlu Hakan’ı, savaş hazırlıklarını tamamladıktan sonra 2 Ağustos’ ta Tebriz’e yönelmiştir.

Kara İskender de kardeşleri Cihan Şah ve Ebu Said ile beraber Kara Koyunlu ordusunu Urmiye gölünün batısındaki Salmas mevkiinde toplayarak, Timurlu ordusunu beklemeye başlamıştır. 17 Eylül 1429da yapılan savaş 3 gün sürmüş, İskender ve sol kanat’a kumanda eden Cihan Şah’ın cesurca savaşmalarına rağmen galibiyet Şahruh’un olmuştur.

Şahruh, oğlu Mirza Muhammed Cuki komutasındaki birlikleri Kara İskender’i yakalamak için yola çıkarmış, bu sürek avı Erzurum’a kadar devam etmişse de İskender ele geçirilememiştir. Şahruh da Salmas ovasından 7 Ekim 1429da hareketle, Nahcivan ve Alıncak üzerinden Karabağ’a kışlamak için çekilmiştir. Timurlu Hakan’ı kışlak yurdundayken huzuruna Kara Yusuf oğlu Ebu Said gelerek kardeşi Kara İskenderle aralarının açık olmasından dolayı bağlılık yemini etmiştir. Bu yemin Şahruh tarafından kabul görmüş ve kendisine Azerbaycan hakimliği verilmiştir.

Selmas ovasındaki zafer Timurlu ordusularına Anadolu ve Suriyenin kapılarını açmıştır. Şahruh’un Karabağ’da bulunduğu sırada Şam, Mısır ve Venedik’ten hediyelerle elçiler gelerek kazanılan zaferi tebrik etmişlerdir. Çünkü bu hadise o dönemde batıda bulunan kudretli devletleri yeniden endişe içerisine sokmuştur. Üstelik o sırada Selanik yüzünden Osmanlılarla anlaşmazlık yaşayan Venedikliler, Osmanlıları iki ateş arasında bırakmak için Şahruh’dan Anadolu’yu istila etmesini talep etmişlerdir. Fakat Şahruh bu teklifi kabul etmeyerek elçileri geri göndermiş ve Azerbaycan’da ordusunun bir bölümünü bırakarak Herat’a geri dönme kararı almıştır. Onun Horasan’a dönme niyetinde olduğunun öğrenilmesiyle hem Osmanlı Devleti, hem de Memlüklü Sultanlığı rahat bir nefes almış ve oluşan gerginlik ortamı sona ermiştir.

Kışın sona ermesiyle, Azerbaycan’da düzeni sağlamak ve Kara Koyunlu ulusunun gücünü bu topraklarda zayıflatmak için Şahruh; 10.000 çadırdan fazla Türkmen’in, Horasan’a göçürülmesini buyurmuştur. Timurlu Hakan’ı hazırlıklarını tamamladıktan sonra 5 Mayıs 1430da Karabağ’dan ayrılmış ve 26 Eylül 1430 tarihinde başkent Herat’a varmıştır.

III. Azerbaycan Seferi

Şahruh tarafından bağlılığı kabul edilen Kara Koyunlu Ebu Said’in Azerbaycan hakimliği kısa bir süre devam etmiştir. 1432 yılında batıdan gelen haberlere göre; Kara İskender kardeşi Ebu Said’i Erdebil tarafında yapılan bir savaşta öldürmüş ve bölgeye hakim olarak halka zulmettiği öğrenilmiştir.

Yörede hakimiyeti tekrar ele alan Kara İskender, oğlu Mirza Yar Ali‘yi Van gölü civarını idare etmekle görevlendirmiştir. Yar Alinin halktan çok ağır vergiler alması bölgede memnuniyetsizlik yaratmıştır. Halkın Kara İskender’e şikayette bulunması üzerine İskender’in huzuruna çağrılan Yar Ali, babasından çekindiği için Şirvanşah Halilullah’ın yanına kaçmıştır. Halilullah, kendisine sığınan mirzayı babasının isteyeceğini tahmin ediyor ve ona teslim etmezse İskender’in başına bela olacağını biliyordu. Bundan dolayı Halilullah, Yar Ali’nin tutuklanarak Şahruh’a gönderilmesine karar vermiştir. Herat sarayın gelen mirza, burada iyi karşılanarak Çağatay örf ve adetlerine göre yaşamını sürdürmeye devam etmiştir. Fakat bir süre sonra Şahruh, mirzanın Horasan’a göçürülen Türkmenleri isyana teşvik etmesinden endişelenerek, oğlu Uluğ Bey’in yanına Semerkand’a gönderilmesini buyurmuştur.

Oğlunun Şirvanşah tarafından tutuklanarak Timurlulara gönderilmesine öfkelenen Kara İskender, hazırladığı orduyla Şirvan’a saldırarak birçok yeri yağmalamıştır. Şirvanşah Halilullah ise İskender’e karşı koyamayarak Mahmudabad’a firar etmiştir. Burada efendisi Şahruh’a ve Kara Koyunlular’ın diğer rakibi Ak Koyunlu Kara Yülük Osman’a elçi gönderen Halilullah, her ikisinden de ülkesini geri alabilmek için yardım talep etmiştir. Hazırladığı orduyla Erzurum’a ilerleyerek burayı ele geçiren Osman Bey, buranın yönetimini oğlu Şeyh Hasan’a vererek olan biteni Şahruh’a bildirmiştir.

Yaşanan bütün bu kargaşa ortamı Timurlu hükümdarını batıya yeni bir sefere çıkmaya mecbur etmiştir. Fakat yönetimi altında bulunan birçok bey ve emir, daha önce düzenlenen iki seferin bir fayda sağlamayışından dolayı yeni bir sefere çıkılmaması konusunda Şahruh’a karşı gelmişlerdir. Tüm muhalefetlere rağmen Timurlu hükümdarı aldığı karardan geri dönmeyerek beylerine sefer hazırlıklarına başlamaları için emir vermiştir. Herat’tan Emir Nizameddin Fermanşeyh vekâleten bırakılarak 5 Kasım 1434 yılında yola çıkan  ordu, diğer iki seferde olduğu gibi yolları üzerindeki şeyh ve evliyaların türbeleri ziyaret edilerek 1435 yılı Şubat ayı ortalarında Rey’e varılmıştır.[28]

Şahruh burada huzuruna gelen emirlerini kabul etmiş ve Van’da bulunan metbuu Cihanşah’ın çağrılmasını buyurmuştur. Huzura kabul edilen Cihanşah, yanına Şahruh’a itaat etmiş olan bazı Kara Koyunlu beyleri de verilmek suretiyle Kara İskender’in elinde bulunan bölgeleri fethetmekle görevlendirilmiştir. İskender’i ele geçirme görevi ise Mirza Muhammed Cuki ve Şirvanşah Halilullah’a verilmiştir. 60.000 kişiyle yola çıkan Cuki, İskender’in Tebriz’den ayrılarak Alıncak kalesine geldiği haberini babasına ileterek yoluna devam etmiştir. Şahruh Tebriz’i tekrar ele geçirmiş ve oğluna takibe devam edilmesi emrini vermiştir.

Sığındığı kalede üzerine gelen Timurlu ordusuna karşı koyacak kadar güçlü olmadığını anlayan İskender, haremini burada bırakarak Anadolu içlerine doğru kaçmıştır. Bunun öğrenilmesi üzerine Şahruh, Kara Yülük Osman’a haber göndererek İskender’in yolunu kesip firarına engel olmasını buyurmuştur. Beyinin verdiği emre uyan Osman Bey, topladığı yaklaşık 20.000 kişilik orduyla Erzurum’da İskender’in yolunu kesmek istemiştir. 1435 yılı Eylül ayı başlarında yapılan savaşta Kara Koyunlu ordusu ağır darbe almasına rağmen savaş kazanılmış ve Akkoyunlu Kara Yülük Osman Bey savaş alanında ölmüştür.

Akkoyunluların savaşı kaybetmesiyle Erzurum Kara İskender’in eline geçmiştir. Fakat bu galibiyet Mirza Muhammed Cuki’nin yaklaşmasıyla sona ermiş ve İskender, daha önce babası Kara Yusuf gibi yaparak Osmanlılara sığınmak üzere Tokat’a doğru kaçışını sürdürmüştür. Savaşın yapıldığı yere gelerek ölüleri gören Cuki, Akkoyunluların kaybetmesine hiddetlenerek civarda bulunan Türkmenlerin üzerine yürümüş ve onları cezalandırmıştır. Daha sonra da İskender’i takibe devam ederek Aksaray’a kadar ilerlemiştir.

Bu sırada Azerbaycan’da tekrar hakimiyetini pekiştirerek kışlamak üzere Karabağ’a geçilen Şahruh, Anadolu’da bulunan oğluna geri dönmesini buyurmuş ve Osmanlı padişahı II. Murat’a elçi göndermiştir. Edirne’ye giden elçiler “İskender’in fitne, fesat işler yaptığını, şimdi ise kaçarak buraya geldiğini, sığınma talebinin reddedilerek tutuklanıp Timurlu Hakan’ı Şahruh’a teslim edilmesi” talebinde bulunmuşlardır. Ayrıca Şahruh, Anadoluda bulunan diğer beyliklere de yazı göndererek, İskender’i yurtlarına almamaları konusunda uyarmıştır.

Alıncak kalesi ise Şahruh tarafından kuşatmasına rağmen Türkmenlerin sert direnişleri sonucu ele geçirilememiştir. Kuşatma devam ederken Cihanşah, İskender’in ve kendi oğullarının kaldığı Kabban kalesini fethetmek için Şahruh’tan izin istemiştir. Ayrıca bu kalede Kara İskender’in önde gelen beyleri, veziri ve hanımı bulunmaktaydı. Yanına aldığı birliklerle kaleyi kuşatan Cihanşah, kalede bulunanların Timurlu ordusuyla başa çıkamayacaklarını anlayıp teslim olmaya karar vermeleri üzerine Emir Çakmak, kale beyleriyle görüşmek için gönderilmiştir. Çakmak, teslim olmaları halinde her birinin mal ve can güvenliğinin sağlanacağı konusunda teminat vermesi üzerine kale, Cihanşah’a sulh yoluyla teslim olmuştur.

Alıncak kalesinde ise durum; kuşatmanın uzun süresinden dolayı Türkmenleri zor durumda bırakmaya başlamıştır. Bu duruma fazla dayanılamayacağını anlayan ve Kabban kalesinin düştüğünü haber alan Kara İskender’in hanımı Şahım, teslim olma şartlarının konuşulması için Timurlu hanımlarından birinin kaleye gelmesini istemiştir. Bunun üzerine Emir Çakmak’ın hanımı Fatma Biki kaleye giderek, kalede bulunanların teslim olmalarını sağlamıştır. Daha sonra Şahım, Şahruh tarafından Kara Koyunlu Cihanşah ile evlendirilmiş, Kara İskender’in diğer hanımları ise Timurlu beylerine nikâhlanarak hediye edilmiştir.

Kara İskender’in ele geçirilememiş olması ve doğudan gelen haberlere göre Harezm’in Şeybani hanı Ebu’l Hayr tarafından istila edilmesiyle Şahruh, batıda durmanın artık bir fayda sağlamayacağını anlamış ve Herat’a dönme kararı almıştır. Azerbaycan hakimliğini “al tamamı yarlık” ile Kara Koyunlu Cihanşah’a bırakmış, ona “adil olmasını, memleketin imar faaliyetlerinde gayretli olmasını, halkına ve ibadet edenlere saygılı davranması” konusunda nasihatlerde bulunmuştur. 2 Mayıs 1436 yılında kışlak Karabağ’dan hareket eden Timurlu ordusu, Ucan yolu üzerinden Aras nehrini geçmiş ve 14 Ekim 1436 yılında başkent’e dönmüştür.

Batıya düzenlemiş olduğu 3 seferden de kalıcı bir sonuç alamayan Timurlu Hakan’ı, batıya olan ilgisini kaybederek yönünü karmaşa ve istila altında bulunan Harezm’e yönelmiştir. Irak-ı Acem, Azerbaycan ve Doğu Anadoluda Kara Koyunluların varlığı, Şahruh’un dönemin güçlü iki devleti olan Osmanlı ve Memlüklü Devletine karşı doğrudan doğruya baskıda bulunmasını engellemiştir.

40 yıl Timurlu tahtında oturan Sultan Şahruh’un son yıllarda ülke, büyük çoğunlukla emniyete kavuşmuştur. Ülkesini babası Emir Timur’un sahip olduğu otoriter yapıya tekrar kavuşararak gücünü diğer ülkelere kabul ettirmiştir. Hükümranlığı döneminde fetih hareketleriyle birlikte sistemin oturtulması üzerine de çalışan Şahruh döneminde medeniyet, bilim ve sanat büyük bir gelişme göstermiştir. Bu gelişmeler oğlu Uluğ Bey döneminde devam etmiş ve Ali Kuşçu gibi bilim insanları Timur Devleti’nde yetişmiştir. 1447 yılında başkent Herat’ta vefat eden Sultan Şahruh’tan sonra Timur Devleti’nin tahtına oğlu Uluğ Bey geçmiştir.

Timur İmparatorluğu

Timurlular
Farsça: گورکانیان
Gūrkāniyān
1370-1507
Timurlular bayrağı
Katalan Atlası’na göre Timurlu bayrağı
Slogan
Farsça: راستى رستى
Rāstī rastī
En geniş sınırları.
En geniş sınırları.
Tür Emirlik
Başkent Semerkant
(1370–1405)
Herat
(1405–1507)
Resmî dil(ler) Çağatayca
Farsça

Yaygın dil(ler) Çağatayca
Arapça
Resmî din

İslam
Hükûmet Mutlak monarşi
Emir
• 1370–1405
Timur (ilk)
• 1506–1507
Bediüzzaman Mirza (son)
Tarihî dönem Orta Çağ
• Kuruluşu
1370
• Ankara Muharebesi
20 Temmuz 1402
• Semerkand ve Herat hükümdarlıkları
1469
• Semerkand hükümdarlığının yıkılışı
1500
• Dağılışı
1507
Yüzölçümü
1405 4.400.000 km2

Öncüller

Ardıllar
Çağatay Hanlığı
Sufi Hanlığı
Celâyir Sultanlığı
Serbedârîler
Karakoyunlular
Gürcistan Krallığı
Buhara Hanlığı
Safevîler
Hive Hanlığı
Karakoyunlular
Akkoyunlular
Babürlüler
Gürcistan Krallığı

Timur İmparatorluğu, Timurlu DevletiTimurlular veya Turan İmparatorluğu (Çağatayca: کورگن Küregen, tarihe geçtiği adı تیموریلر Temürīlār; Farsça: گوركانى Gurkānī), Fars ve İslam medeniyeti unsurları ile Türk-Moğol devlet ve askeri teşkilat unsurlarını bünyesinde barındıran Emir Timur tarafından kurulmuş bir devlettir.

Timurlu İmparatorluğu Hunlar, Göktürkler, Uygurlar, Karahanlılar, Gazneliler, Selçuklular ve Harezmşahlar’ın yıkılmasından sonra Türklerin Türkistan’da kurduğu en büyük devlet olmuş ve bu devirde Türkistan ve Horasan, İslam mimarisi açısından en parlak dönemini yaşamıştır. 15. yüzyılın sonlarından itibaren Türkistan, Harezm, Kırım, Kazan ve Azerbaycan’da Uygur alfabesi’yle yazılan Çağatay Türkçesi de yüksek bir kültür dili haline gelmiştir. Dinin, ilim ve sanatın koruyucusu olan Timur; Türkistan’da Türkçenin, Türk sanat ve kültürünün Fars kültürünün baskısı altında yok olup gitmesini önlemiş ve öne geçmesini sağlamış, Türk edebiyatı büyüme ve gelişme göstermiş, sanat, bilim ve edebiyat dünyası Timur Rönesansı’nı yaşamıştır.

Timur, Semerkant’ı imparatorluğunun başkenti yaptıktan sonra, şehri görkemli mimarî yapılarla donattırıp seferlerde ele geçirdiği şehirlerdeki alimleri, bilim adamlarını ve öğretmenleri Semerkant’a getirtmiştir. Timur, Türklerinin göçmen hayatı yaşadığı Mâverâünnehr’i şehirleştirmiş, obaları iskân etmiş, su kanalları inşasıyla milleti tarıma geçirmiş, büyük şehirleri ticâret yollarına bağlamış, pek çok kütüphane ve medrese yaptırmıştır.[19] Bu nedenle, 14. ve 15. yüzyıllar Semerkand’ın altın dönemi olarak tarihe geçmiştir. Timur’dan sonra hükümdar olan oğulları ve torunları da aynı şekilde hareket ettiler. Timur ve halefleri döneminde gelişen sanat ve bilim dünyası nedeniyle bu dönem Timurlu Rönesansı olarak anılmaktadır. Timurluların Türkistan’a hakimiyeti Özbek, Kazak ve Türkmenlerin günümüze kadar ulaşacak olan tarihlerinin önemli bir noktasını teşkil eder. 1507’de Timurlular’ın Türkistan’daki hakimiyetine, Özbekler tarafından son verildi. Bu mücadeleler sırasında hanedandan etkinlik gösteren Babür, bir başarı sağlayamayınca önce Afganistan’a, sonra da Hindistan’a çekildi, orada Babür İmparatorluğu’nu kurdu. Timur hanedanı, Babür’ün Hindistan’da kurduğu devlet ile varlığını koruyabildi.

Köken

Timur, Türk kimliğini gururla benimsemiş ve kendisine yakıştırılan “Moğol” ifadesinden nefret etmiştir. Timur’a atfedilen otobiyografide, Timur’un babasının Ebu’l-Atrak (Türklerin babası) soyundan geldiğini ifade ettiği yazılmıştır.

Timurlu hükümdarı Uluğ Bey’in Tārīkh-i arba’ ulūs (Dört ulusun tarihi) adlı eserine ve bu eserden özetlenmiş Shajarat al-atrāk (Türklerin soyağacı) kaynaklarına göre, Timurlular, Yafes’in oğlu Türk’ün torunlarıydı. Şecere kayıtlarında “Türk” isimli karakter, yaygın bir şekilde “Türklerin Babası” olarak da anılırdı. Mughul ve Tatar adlı ikiz kardeşler, Türk’ün soyundan gelen Alyeh Han’ın çocuklarıydı ve bu nedenle Türk’ün beşinci nesil torunlarıydı.

Uluğ Bey’in eseri Moğolları Türk olarak sınıflandırırken savaşçı ruhlarını da övmüştür. Uluğ Bey, Börçigin ve Timurluların soy kayıtlarında Yāfas, Türk, Mughūl, Tātār ve Ughūz karakterlerini dahil etmiştir.

Siyasi tarih

Timur, 1370-1405 yılları arasında yaptığı seferlerle, Harezm, Doğu Türkistan, İran, Azerbaycan, Hindistan Delhi Sultanlığı, Irak, Suriye, Altın Orda Devleti ve Osmanlı Devleti’nin de içinde bulunduğu topraklara hâkim olmuştur. Onun fetihleri, sonuçları açısından, Türk tarihini derinden etkilemiştir. Böylece, 16. yüzyıldan itibaren Rusya’nın Kafkaslar ve Deşt-i Kıpçak’a doğru yayılması söz konusu olacaktır.

Timur, 1401’e kadar yapılan dört seferle Irak ve Güney Anadolu, 1398-1399 seferleriyle Hindistan Delhi Sultanlığı’nı, 1401-1402’de Suriye’yi fethetti. 1402’de yapılan Ankara Savaşı’nda, Osmanlı Devleti’ni mağlup ederek fetret devrinin başlamasına neden oldu.

Timur’un Türkistan’a hâkimiyeti Özbek, Kazak ve Türkmenlerin günümüze kadar ulaşacak olan tarihlerinin de nirengi noktasını teşkil eder. 1398-1399’da Hindistan Delhi Sultanlığı’na düzenlediği sefer de bölgedeki siyasi ve kültürel yapının değişmesine sebep olmuştur. Ancak Timur’un 1399’da yedi yıl süren Anadolu Seferi’ne çıkıp, 1402 Ankara Savaşı ile I. Bayezid’i yenip, Anadolu’yu ele geçirmesi, Osmanlı tarihinde unutulmaz bir yer tutar. Anadolu’dan sonra Çin seferine çıkan Timur yolda hastalanarak ölmüştür. (1405)

Timur’un ölümünden hemen sonra devlet oğlu ve torunları arasında paylaşılmıştır. Buna göre; Torunu Muhammed başkent Semerkant’ta tahta çıkarken diğer torunları Pir Muhammed ile İskender İran’da, 3. oğlu Miranşah Bağdat ve Azerbaycan’da, en küçük oğlu Şahruh ise Horasan’da yerleşmişlerdir.

Şahruh, Maveraünnehir bölgesini de ele geçirerek, Herat şehri merkez olmak üzere devletini kurdu. Ardından İran ve Azerbaycan’ı da hâkimiyetine alan Şahruh dönemi (1407-1447), Türkistan’da parlak bir kültür hayatının başlangıcı olmuştur.

Şahruh merkezini Herat’ta kurduğu zaman 16 yaşında olan oğlu olan sonradan Uluğ Bey yani “Emir-i Kebir” olarak anılan Muhammed Taragay bin Şahruh’u 1402’de Timur’un başkenti ve çok önemli bir merkez olan Semerkant’e vali olarak atamıştı. Muhammed Taragay bu şehirde ve Maveraünnehir bölgesinde 1411’den itibaren babasına bağlı ama çok bağımsız bir devlet idare etmeye başlamıştı. Bu dönemde Uluğ Bey bilimsel ve özellikle astronomi ve matematik ile ilgili çok önemli çalışmalar yapmış ve büyük bir alim olarak isim yapmıştı. Kurduğu Uluğ Bey Medresesi ile buna bağlı 1424-1429’de Semerkant’te kurdurduğu rasathane 1449’da dindar fanatikler tarafından yıkılmadan önce dünyanın en ileri gözlemevi idi. Sahruh’un 1447’de ölümü üzerine, tahta oğlu Muhammed Taragay geçti ve Arapça-Farsça “Emir-i Kebir” veya “Büyük Emir” unvanının Türkçesi olan Uluğ Bey olarak tarihlerde anılmaya başladı. Uluğ Bey’in 1411’den itibaren emirlik mücadeleler içinde geçmiştir. Bir hile ile oğlu Abdüllatif tarafından 1449 yılında öldürülmüştür ve ülke dahilinde büyük karışıklıklar çıkmıştır.

Miranşah’ın torunu Ebu Said’in Akkoyunlu Uzun Hasan’a yenilmesiyle (1469) Horasan’ın batısında kalan bütün topraklar Akkoyunluların eline geçti.

Timur hanedanından yalnız Hüseyin Baykara (1469-1506) Horasan’da tutunabilmiştir. Başkenti Herat, Orta Asya tarihinde sayılı kültür merkezlerinden biri oldu. Ünlü Türk şair ve ilim adamı Ali Şir Nevai burada yetişmiştir.

Baykara’nın oğlu Mirza’nın hükümdarlığı zamanında, Özbek hükümdarı Şeybani Muhammed Han’ın başkent Herat’ı ele geçirmesi (1507), Timurluların sonu olmuştur.

Hanedandan Babür Türkistan’da başarılı olamayınca, Hindistan’a giderek 1519’da Babür İmparatorluğu’nu kurmuştur.

Timur, Cengiz İmparatorluğu’nu yeniden kurmak amacıyla faaliyetlere başlamıştı. İran’ı almış, Hindistan’a da seferler düzenlemişti. Karakoyunlu emiri Kara Yusuf ve Bağdat Emiri Ahmet Celayir Yıldırım Bayezid’e sığındığı zaman. Celayir ve Karakoyunlu Beyleri Timur hakkında atıp tuttular. Erzincan’dan kaçan Mutahharten ise Timur’u Yıldırım Bayezid’e kışkırtmıştı. Bu yüzden Timur Emirleri geri istediyse de, Yıldırım Bayezid bunu reddetti ve bu olaydan dolayı Timur ile Yıldırım Bayezid’in araları açıldı. Anadolu’ya giren ve Sivas’ı yağmalayan Timur, seçme askerlerden oluşan ordusu ile birlikte Anadolu’da ilerlemeye devam etti. Osmanlı Ordusu da harekete geçti. İki ordu Ankara’da Çubuk Ovası’nda karşılaştılar.

Yapılan Ankara Savaşı’nda Yıldırım’ın kuvvetlerinden olan Kara Tatarlar gibi kuvvetlerin Timur tarafına geçmesi Osmanlı Ordusunun dağılmasına neden oldu. (20 Temmuz 1402)

Yıldırım Bayezid, Timur’a esir düştü. Bu savaş Osmanlı Devleti’nin 11 yıl kadar duraklamasına neden oldu. Anadolu Türk birliği dağıldı ve Anadolu’daki beylikler tekrar ortaya çıkarak güçlendi. Başsız kalan Osmanlı Devleti’nde karışıklıklar başladı.

Osmanlı Devleti’nin dört ayrı bölgesinde, şehzadeler tarafından dört ayrı devlet ilan edildi. Bursa, İznik ve İzmit, Timur tarafından yağmalanıp yakıldı, Aralık 1402’de İzmir Kuşatması sonucunda İzmir alındı. 1402’den 1413’e kadar sürecek olan bu iktidar boşluğu ve taht mücadeleleri dönemine Fetret Devri adı verildi.

Timur sultanları

Unvan İsim Hüküm
Emir
امیر
Timur Lenk
تیمور لنگ
Timur Bey Küregen
تیمور بیگ گورکانی
1370-1405
Emir
امیر
Pir Muhammed bin Cihangir Mirza
پیر محمد بن جہانگیر میرزا
1405-1407
Emir
امیر
Halil Sultan bin Miranşah
خلیل سلطان بن میران شاہ
1405-1409
Emir
امیر
Şahruh Mirza
شاھرخ میرزا
1405-1447
Emir
امیر
Uluğ Beğ
الغ بیگ
Mirza Muhammed Taragay
میرزا محمد طارق
1447-1449
Bölünme
Maveraünnehir Horasan/Herat/Fars/Irak-ı Acem
Abdüllatif Mirza
میرزا عبداللطیف
Pederkuş
(Baba Katili)
1449-1450
  • Alaüddevle Mirza bin Baysungur
    علاء الدولہ میرزا بن بایسنقر
    ?
  • Mirza Ebu’l-Kasım Babür bin Baysungur
    میرزا ابوالقاسم بابر بن بایسنقر
    1449-1457
  • Sultan Muhammed bin Baysungur
    سلطان محمد ابن بایسنقر
    1447-1451
Abdullah Mirza
میرزا عبد اللہ
1450-1451
Mirza Ebu’l-Kasım Babür bin Baysungur
میرزا ابوالقاسم بابر بن بایسنقر
1451-1457
Mirza Şah Mahmud
میرزا شاہ محمود
1457
İbrahim Mirza bin Alaüddevle
ابراھیم میرزا
1457-1459
Ebu Said Mirza
ابو سعید میرزا
(Ebu Said Mirza, Özbek Ebu’l-Hayr Han (Muhammed Şeybani Han’ın dedesi) yardımı ile Orta Asya’da Timur topraklarının birliğini sağlamasına rağmen, Cihan Şah hakimiyetindeki Karakoyunlu Türkmenleri ile İran’ı bölmek için anlaştıysa da Uzun Hasan hakimiyetindeki Akkoyunlu Türkmenleri, ikisini de yenerek önce Cihan Şah’ı ve daha sonra da Ebu Said’i öldürdü. Devlet, Ebu Said’in ölümünden sonra yeniden dağılma dönemine girdi.)
1451-1469
**Maveraünnehir bölündü Sultan Hüseyin Mirza Baykara
سلطان حسین میرزا بایقرا
1469 1. saltanat
Yadigar Muhammed Mirza
میرزا یادگار محمد
1470 (6 hafta)
Sultan Hüseyin Mirza Baykara
سلطان حسین میرزا بایقرا
1470-1506 2. saltanat
  • Bediüzzaman Mirza
    بدیع الزمان میرزا
    1506-1507
  • Muzaffer Hüseyin Mirza
    مظفر حسین میرزا
    1506-1507
Muhammed Şeybani Han hakimiyetindeki Özbekler Herat’ı fethetti.
  • Ebu Said’in ölümünden sonra oğulları Semerkand, Buhara, Hisar, Belh, Kabil ve Fergana’da ayrı ayrı hüküm sürmeye başladı.
Semerkand Buhara Hisar Fergana Belh Kabil
Sultan Ahmed Mirza
سلطان احمد میرزا
1469-1494
II. Ömer Şah Mirza
عمر شیخ میرزا ثانی
1469-1492
Sultan Mahmud Mirza
سلطان محمود میرزا
1469-1495
II. Uluğ Beğ Mirza
میرزا الغ بیگ
1469-1502
Sultan Baysungur Mirza bin Mahmud Mirza
بایسنقر میرزا بن محمود میرزا
1495-1497
Sultan Ali bin Mahmud Mirza
سلطان علی بن محمود میرزا
1495 – 1500
Sultan Mesud Mirza bin Mahmud Mirza
سلطان مسعود بن محمود میرزا
1495-?
Zahirüddin Muhammed Babür
ظہیر الدین محمد بابر
1492-1497
Hüsrev Şah خسرو شاہ
(Zorla)
?-1503
Mukim Bey Argun مقیم ارغون
(Zorla)
?-1504
Muhammed Şeybani Han hakimiyetindeki Özbekler
محمد شایبک خان ازبک
1500-01
II. Cihangir Mirza
جہانگیر میرزا
(Sultan I. Ahmed Tambol’un kuklası)
1497-?
Zahirüddin Muhammed Babür
ظہیر الدین محمد بابر
1503-1504
Muhammed Şeybani Han hakimiyetindeki Özbekler
محمد شایبک خان ازبک
1503-04
Zahirüddin Muhammed Babür
ظہیر الدین محمد بابر
1504-1511
Zahirüddin Muhammed Babür
ظہیر الدین محمد بابر
(Onun döneminde Hindistan’ın sınırları yapılan fetihler ve himaye altına alınan topraklarla en geniş sınırlarına ulaştı. Dedesi Ebu Said Mirza gibi o Safevi Şahı I. İsmail yardımı ile Orta Asya’da Timur topraklarını yeniden birleştirmeyi başardı. Hakimiyeti altındaki topraklar Gazne’den Hazar Denizi ve Ural Dağları’na kadar uzanmakta olup Kunduz, Hisar, Kabil, Gazne, Semerkand, Buhara, Fergana Vadisi’nden Taşkent ve Seyram’a kadar ulaşıyordu.)
1511-1512
Özbek Übeydullah Sultan عبید اللہ سلطان Maveraünnehir ve Belh’i yeniden fethetti.
1512
Zahirüddin Muhammed Babür
ظہیر الدین محمد بابر
1512-1530
Timur İmparatorluğu, Özbek Buhara Hanlığı tarafından ortadan kaldırıldı. Ancak, Timurlu hanedanı Zahirüddin Muhammed Babür liderliğinde 1526 Hindistan’ı fethetti ve Babür İmparatorluğu’nun yöneticisi olarak varlığına devam etti.

Irak-ı Acem/Irak-ı Arab/Fars/Azerbaycan & Diğer İran Toprakları Valileri

  • Kaydu bin Pir Muhammed bin Cihangir H. 808-812
  • Ebu Bekir bin Miranşah 1405-07 (H. 807-09)
  • Pir Muhammed bin Ömer Şeyh H. 807-12
  • Rüstem H. 812-17
  • İskender H. 812-17
  • Alaüddevle H. 851
  • Ebu Bekir bin Muhammed H. 851
  • Sultan Muhammed H. 850-55
  • Muhammed bin Hüseyin H. 903-06
  • Ebu’l A’la Feridun Hüseyin H. 911-12
  • Muhammed Muhsin Han H. 911-12
  • Muhammed Zaman Han H. 920-23
  • II. Şahruh bin Ebu Said H. 896-97
  • II. Uluğ Bey H. 873-907
  • Sultan Üveys 1508-22 (H. 913-27)

Soyağacı

Ögeday
Kazan Han
26.Çağatay Hanı
Danişmendşah
27.Çağatay Hanı
Timur
1.(1370-1405)
Saray Mülk
(Bibi Hanım)
Suurkatmış
I.(1330-1388)
Sultan Mahmud
II.(1388-1403)
Cihangir
Ömer Şeyh
Miranşah
Şahruh
3.(1409-1447)
Muhammed Sultan
Hüseyin Baykara
Halil Sultan
2.(1405-1409)
Muhammed
Uluğ Bey
4.(1447-1449)
İbrahim
Muhammed Cihangir
Mansur
Ebu Said
7.(1451-1469)
Abdüllatif Mirza
5.(1449-1450)
Abdullah
6.(1450-1451)
Sultan Hüseyin
I.(1470-1506)
Sultan Ahmed
8.(1469-1494)
Sultan Mahmud
9.(1494-1495)
Ömer Şeyh
Bediüzzaman
II.(1506-1507)
Muzaffer
II.(1506-1507)
Sultan Ali
12.(1498-1500)
Baysungur
10.(1495-1497)
Babür
11.(1497-1498)
Herat
Semerkant
Babür İmparatorluğu

  • 1513 – Şehzade Korkut, Sultan II. Bayezid’in oğlu (d. 1467)
Şehzade Korkut
Şehzade Korkut’un Orhan Gazi yanındaki Mezarı
Saruhan Sancağı Beyi
Hüküm süresi 1491-1502
Önce gelen Şehzade Şehinşah
Sonra gelen Şehzade Alemşah
Saruhan Sancağı Beyi
Hüküm süresi 1512-1513
Önce gelen Şehzade Mahmud
Sonra gelen I.Süleyman
Doğum 1467
Amasya, Osmanlı İmparatorluğu
Ölüm 13 Mart 1513 (46 yaşında)
Emet, Kütahya, Osmanlı İmparatorluğu
Defin Muradiye Külliyesi, Bursa
Çocuk(lar)ı Ferahşad Sultan
Fatma Sultan
Hanedan Osmanlı Hanedanı
Babası II. Bayezid
Annesi Nigâr Hatun
Dini İslâm

Şehzade Korkut ya da şiirlerinde kullandığı mahlasıyla Harîmî (1467 – 13 Mart 1513), Sultan II. Bayezid ve Nigâr Hatun’un şehzadesi ve Yavuz Sultan Selim’in ağabeyi. Tahta çıkışında babasına önemli bir desteği olmuştur. II. Bayezid’in tahta çıkması için, onu temsilen görev almıştır. Şehzade Korkut, önceleri kardeşinin padişahlığını tanımış fakat sonradan isyan etmiştir. Adı, okuduğu Dede Korkut Hikâyeleri’nden çok etkilenen dedesi Fatih Sultan Mehmet tarafından Dede Korkut’a ithafen verilmiştir. Türkçe kökenli bir ada sahip olması yönüyle diğer Osmanlı hanedanı üyelerinin çoğundan ayrılır.

Hayatı

Sakıp Sabancı Müzesi’nde Şehzade Korkut tarafından istinsah edilmiş Kur’an-ı Kerim. Bu elyazması, onun hattının bilinen tek örneğidir ve “Şehzade Korkut daha uzun yaşasaydı, şüphesiz Şeyh Hamdullah’ın tanınmış müritlerinden biri olurdu”nun bir kanıtıdır.

Gençliği

Şehzade Korkut 1467’de Amasya Sarayı’nda doğdu. İstanbul’da Fatih Sultan Mehmed’in sarayında iyi bir eğitim gördü. Arapça, Farsça öğrendi. Dedesinin vefatı (1481) üzerine, babası İstanbul’a gelinceye kadar saltanat kaymakamlığı yaptı. 1491’de merkezi Manisa olan Saruhan Sancakbeyliği’ne tayin olundu. 1502’de, Amasya Sancakbeyi Şehzade Ahmed’in itirazıyla, merkezi Antalya olan Teke Sancakbeyliği’ne gönderildi. Hâmid Sancağı da kendisine bağlandı. Osmanlı denizciliğinin gelişmesinde katkısı oldu. Şafii mezhebini takip etti.

Taht kavgası ve ölümü

Veliahtlık meselenin ortaya çıkması üzerine, tekrar Saruhan’a tayin isteği kabul edilmedi. Babası ve Sadrazam Hadım Ali Paşa’nın, Şehzade Ahmed’in veliahtlığına taraftar olmaları gibi sebeplerle İstanbul’la arası açıldı. 1509’da hac bahanesiyle Antalya’dan Mısır’a gitti. Mısır’da Memlük Sultanı Kansu Gavri tarafından parlak merasimlerle karşılanması, babasını kızdırdı. Bağışlanması üzerine 1511’de Antalya’ya döndü.

Kardeşi Selim’in, babasına karşı hareketi üzerine Manisa’ya, sonra da gizlice İstanbul’a gitti. Yeniçerilerden, padişahlık için aradığı desteği bulamadı. Babasının yerine geçen kardeşi Yavuz Sultan Selim’in padişahlığını tanıdı. Saruhan Sancakbeyliği’ne tayin edildi. Yavuz Sultan Selim, ağabeyinin fikrini öğrenmek için, bazı devlet adamlarının ağzından padişah olmasını arzu eder tarzda mektuplar yazdırdı. Şehzâde Korkut’un, mektuplara müspet cevaplar vermesi üzerine, Manisa kuşatıldı. 1513’te Bergama yakınlarında yakalanan Korkut, Bursa’ya götürülürken Emet yakınlarında Eğrigöz’de öldürüldü. Bursa’da Orhan Gazi Türbesi civarına defnedildi. Cenazesi daha sonra Muradiye Külliyesi içindeki Şehzade Ahmed Türbesi’ne nakledilmiştir.

Yavuz Sultan Selim’in pişmanlığı

Yavuz Sultan Selim, Şah İsmail ile mücadelenin kendisi için şehzadelik sıfat ve salahiyetleri ile mümkün olmayacağını düşünerek bir an önce Osmanlı tahtına geçmek ihtiyacını hissetmişti. Bu sebeple kardeşleri Şehzade Ahmed ve Şehzade Korkut’u öldürterek 1512’de Osmanlı Sultânı oldu.

Yavuz, malum ve meşhur celadetine rağmen, aynı zamanda çok hassas ve ince ruhlu bir insandı. Devletin bekası için bertaraf etmeye mecbur kaldığı kardeşi Korkut’un tabutunun altına girdi ve “Ey kardeşim! Ne sen böyle yapsa idin, ne de ben böyle yapmak mecburiyetinde kalsaydım!” diyerek ağladı. Şehzade Korkut’un Piyale adındaki sadık adamına “Seni, büyük bir fazilet olan sadakatin sebebiyle, affediyorum! Bu sadakatinin mükafatı olarak da seni istediğin makama tayin edeyim. İstersen vezirim ol!” teklifinde bulundu. Piyale de teşekkür etti ve sadakatini katmerleyerek “Sultânım, bundan sonra benim vazîfem Şehzade Korkut’un türbedarı olmaktır!” dedi.

Eserleri

Din ve fen ilimlerinde yetişmiş olan Şehzâde Korkut, Harîmî mahlasıyla şiirler yazmıştır. Dîvân sâhibi bir şairdir. Fıkıhta ganimet hukukuna ve cariyelerin nikahlanması ve satılmasına dâir Kitab bi Halli İşkal’il-Efkâr fi Hill-i Emval’il-Küffâr[6] adlı eserin sâhibidir. Vesilet’ül-Ahbâb ‘alâ vechi’l-icâz adlı ahlâk kitabını Arapça olarak kaleme almıştır. Tasavvufla ilgili olarak da Da‘vetü‘n-nefsi‘t-tâliha ile‘l-a‘mâli‘s-sâliha, diğer adıyla Kitâb’ül-Harîmî fi’t-Tasavvuf’u yazmıştır. Diğer eserleri; Şerh-i Elfâz-ı KüfrKorkudiye (Fetavâ-i Korkudhâniye) ve Şerhü’l-Mevâkıf li’l-Cürcânî’dir.

Denizciliğe katkısı

Şehzâde Korkut, bu kadar eser sahibi olmasına rağmen, ilminden çok, Akdeniz’deki Türk denizcilerine yaptığı yardımlarla meşhur olmuştur. Onlara gemi ve malzeme yardımında bulunmuş, Hristiyan şövalyelerin ellerine esir düşenleri kurtarmıştır. Bilhassa Oruç ve Hızır Reisler’e yardım ve teşvikleri meşhurdur.

Ailesi

Şehzade Korkut’un cariyelerinin ismi bilinmemektedir. Şehzade Korkut’un iki oğlu vardı, ikisi de bebekken öldü. İsimleri, doğum ve ölüm tarihleri bilinmemektedir. Şehzade Korkut’un Fatma Sultan ve Ferahşad Sultan adında iki kızı vardır.

II. Bayezid
بايزيد ثانى
Kayser-i Rûm
Han
Basileus
Otokrator

Paolo Veronese tarafından çizilmiş portresi, 1560’lar
8. Osmanlı Padişahı
Hüküm süresi 22 Mayıs 1481 – 24 Nisan 1512
(30 yıl, 11 ay ve 2 gün)
Önce gelen II. Mehmed
Sonra gelen I. Selim
Doğum 3 Aralık 1447
Dimetoka, Osmanlı Devleti
Ölüm 26 Mayıs 1512 (64 yaşında)
Abalar, Havsa, Osmanlı İmparatorluğu
Defin Bayezid Camii, İstanbul, Türkiye
Eş(ler)i Şirin Hatun
Hüsnüşah Hatun
Bülbül Hatun
Nigâr Hatun
Gülruh Hatun
II. Gülbahar Hatun
Ferahşad Hatun
Diğer
Çocuk(lar)ı Şehzade Ahmed
Şehzade Korkut
I. Selim
Diğer
Tam adı
Bayezid bin Mehmed
Hanedan Osmanlı Hanedanı
Babası II. Mehmed
Annesi I. Gülbahar Hatun
Dini Sünnilik
İmza

II. Bayezid veya II. Beyazıt (Osmanlıca: بايزيد ثانى Bayezīd-i Sānī, divan edebiyatındaki mahlasıyla Adlî; 3 Aralık 1447 Dimetoka – 26 Mayıs 1512 Havsa), Osmanlı İmparatorluğu’nun sekizinci padişahı. Babası Fatih Sultan Mehmed, annesi Emine Gülbahar Hatûn’dur Yavuz Sultan Selim’in babasıdır. Tahta geçtiğinde 511.000 km²si Asya’da, 1.703.000 km²si Avrupa’da olmak üzere toplam 2.214.000 km² olan imparatorluk toprakları ölümünde yaklaşık 2.375.000 km²ydi.

Alternatif adları ve unvanları

II. Bayezid’in ismi Latin harfli Türkçe metinlerde BeyazıtBeyazıdBayezitBayezıd gibi değişik imlâlar ile yazılsa da sultanın adı; bütün Osmanlıca yazıtlarda Bâyezid (بايزيد) olarak geçmektedir. Türk Dil Kurumu, günümüzde Beyazıt, Bayezit şeklindeki yazımları benimsemiştir. Modon fetihnamesinde, Emîru’l-Mü’minîn Sultânu’l-Guzât ve’l-Mücâhidîn Nâsiru’s-Seriat ve’l-Milleti ve’d-Dîn Giyâsu’l-İslâm ve Mu’înu’l-Müslimîn Sultân Bâyezîd diye anılmıştır.

Padişahlık öncesi

II. Bayezid’in doğum tarihi tarihçiler arasında tartışmaya yol açmaktadır. Güvenilir bir Osmanlı bibliyografya ansiklopedisi doğum tarihinde bu tartışmayı karşılamak amacı ile bu tarihi Aralık 1447/Ocak 1448 olarak vermektedir. Bugün Yunanistan sınırları içerisinde kalan, Osmanlı zamanında ise Edirne’ye bağlı bir kaza merkezi olan Dimetoka’daki Dimetoka Sarayı’nda dünyaya geldi. İstanbul’un Fethi’nden sonra, 7 yaşlarındayken Hadım Ali Paşa danışmanlığında Amasya valisi oldu. Burada o dönemin en ünlü âlimlerinden dersler aldı ve padişah olacak şekilde yetiştirildi. O günlerde Amasya kenti bir eğitim ve kültür merkeziydi. Devrin meşhur âlimlerinden dersler aldı, İslami ilimlerin pek çoğunu öğrendi. İslam ilmi alanında ders aldığı hocalarından birisi de Şeyh Yavsi olarak bilinen Bayrami tarikat şeyhi de olan Şeyh Yavsî olmuştur. İslami ilmin yanı sıra matematik ve felsefe tahsili de aldı. Ayrıca Şeyh Hamdullah’tan da hat dersleri aldı. Arapça ve Farsça’nın yanı sıra; Çağatay lehçesi ve Uygur alfabesini de öğrendi.

Şehzade Bayezid sancakbeyi olarak 27 yıl Amasya’da oturdu. Bu görevde iken 1473’te Otlukbeli Savaşı’nda sağ kol kumandanı olarak görev aldı. Ayrıca 1479’da İran’dan gelen tüccarların mallarının yağmalanması üzerine, Şehzade Bayezid’in vali olarak gönderdiği kuvvetler Torul ve çevresini Osmanlı topraklarına kattı.

Fakat genellikle Amasya sarayında mistik, yarı şairane bir yaşam sürdüğü ve bu dönemde afyon kullandığına dair iddialar da vardır.

Tahta çıkışı

II. Bayezid tahta çıktığında Osmanlı sınırları

Fatih Sultan Mehmed’in 3 Mayıs 1481’de Gebze yakınlarında beklenmedik bir şekilde vefat etmesi üzerine Sadrazam Karamanî Mehmed Paşa, Bayezid ve Bayezid’in kardeşi Cem Sultan’a ulaklar gönderdi. Ancak Cem Sultan, kendisine gönderilen haberci yolda, II. Bayezid’in damadı olan Anadolu Beylerbeyi Güveği Sinan Paşa tarafından yakalanarak alıkonduğu için babasının ölüm haberini geç öğrendi. Bu arada Bayezid’in tarafını tutan yeniçeriler İstanbul’da isyan ederek Cem Sultan taraftarı Karamanlı Mehmed Paşa’yı 4 Mayıs 1481’de öldürdüler ve Bayezid’in oğlu Şehzade Korkut’u babasına vekâleten tahta çıkardılar.

II. Bayezid’in cülus töreni (1481)

Babasının vefatını öğrenen ve devlet büyüklerinin acele başkente gelmesi hakkında gönderdikleri mektupları alan II. Bayezid maiyetinde 4 bin kişi olduğu halde Amasya’dan yola çıkıp 9 günde Üsküdar’a geldi. Ertesi gün oğlu Şehzade Korkut’tan saltanatı resmen teslim alıp 22 Mayıs 1481’de Osmanlı tahtına çıktı. II. Bayezid ilk olarak kapıkullarına üçer bin akçe cülus bahşişi dağıttı. Yeniçerileri ulufelerini günlük 5 akçeye çıkarttı.

Cem Sultan meselesi

Cem Sultan Kasım Bey’e sığınırken II. Bayezid Osmanlı ordusuyla takipte

Cem Sultan ağabeyi II. Bayezid’in padişahlığını kabul etmedi. Böylece Osmanlı devleti II. Bayezid ile Cem Sultan arasında uzun süren ve en sonunda Avrupa’nın da içine karıştığı bir taht kavgasına sahne oldu.

II. Bayezid İstanbul’da tahta çıkmış olmasına rağmen Cem Sultan 4 bin askeriyle İnegöl önlerinde Bayezid’in henüz hazır olmayan Ayas Paşa idaresindeki ordusu ile savaştı. Bu savaşı kazanan Cem Sultan Bursa’da kendi adına hutbe okutmak ve para bastırmak suretiyle hükümdarlığını ilan etti. Bursa’da 18 gün saltanat süren Cem Sultan civardaki şehir ve kasabalara da hâkimiyetini kabul ettirdi ve II. Bayezid’e İmparatorluğu eşit olarak paylaşma teklifinde bulundu. Buna göre İmparatorluğun Anadolu toprakları Cem Sultan’a verilecekti. Ancak devletin ikiye bölünmesi anlamına gelen bu teklif, sadece Bayezid tarafından değil tüm devlet ileri gelenleri tarafından dehşetle karşılandı. Osmanlı Devleti’nin bölünmesini kendi çıkarlarına uygun gören Avrupalılar ve Memluklular bu konuda Cem Sultan’ı desteklediler.

1481 Haziran’ında II. Bayezid’in ordusuyla Yenişehir Muharebesi’nde yenilen Cem Sultan önce Konya’ya çekildi. Konya’da yeterince destek bulamayan Cem Sultan Tarsus’a geçti. Daha sonra da Memluk sultanından aldığı davet üzerine Kahire’ye gitti. Kahire’de büyük ilgi gören Cem Sultan orada kaldığı süre içerisinde Mekke’ye giderek hac vazifesini yerine getirdi. Bu dönemde, ağabeyi II. Bayezid kendisine padişahlıktan vazgeçmesi halinde 1 milyon akçe vermeyi teklif etti. Ama Cem Sultan bu teklifi reddetti. Benzeri teklifler tekrar yapıldıysa da, bunlar da sonuç vermedi.

Memlûkler’in ve eski Karaman Beylerinin yardımıyla tekrar bir ordu toplayan Cem Sultan, 27 Mayıs 1482’de Konya’yı kuşattı. Ancak Osmanlı Ordusu’nun Konya’ya hareket etmesi üzerine kuşatma kaldırıldı. İki taraf Akşehir’de karşılaştı. Savaşı kaybeden Cem Sultan Ankara’ya geçti. Ankara’da da kaçışına devam eden Cem Sultan 1482 yazında otuz kadar adamıyla birlikte Rodos’a gitti. Cem Sultan 29 Temmuz 1482’de Rodos Şövalyeleri’nin Büyük Üstadı Pierre d’Aubusson tarafından büyük bir törenle karşılandı. Cem Sultan’ın amacı Rumeli’ye geçerek mücadelesini sürdürmekti. Ancak bundan sonra bir daha hayattayken vatanına dönemedi. Artık, Cem Sultan için Avrupa’da maceralı bir esaret hayatı başladı.

Cem Sultan Rodos’a çıkmasından sonra Papa VIII. Innocentius’in isteği üzerine Fransa’ya gönderildi. Bu gelişmeden sonra önceleri Osmanlı Devleti’nin bir iç meselesi olan taht mücadelesi, böylelikle milletlerarası bir mesele hâline geldi. Bu olaydan çıkar sağlamak isteyen Papa VIII. Innocentius’un, Cem Sultan’a, Hristiyan olması hâlinde onu Osmanlı Devleti’nin başına geçirebileceğini teklif ettiği söylenir.

Kardeşi Cem Sultan

Osmanlı Devleti’ne karşı yeni bir Haçlı seferi gerçekleştirmek için Cem Sultan’ı kullanmayı düşünen Papa VIII. Innocentius 1492’de öldü. Böylece Cem Sultan daha serbest bir hayata kavuştu. Fakat bu defa Fransa Kralı, Cem Sultanı kendi siyasi emelleri için bir koz olarak kullanmak istedi. Bu amaçla hareket eden Fransa Kralı VIII. Charles Roma üzerine yürüyerek 26 Ocak 1495’te Cem Sultan’ı Papa’dan teslim aldı. Fransız Ordusu ile beraber yola çıkan Cem Sultan, 25 Şubat 1495’te öldü. Bazı kaynaklar, Cem Sultan’ın elindeki kıymetli rehineyi bırakmak zorunda kaldığı için Papa tarafından zehirletildiğini ifade etmektedir.

Cem Sultan’ın ölümünü öğrenen II. Bayezid Osmanlı ülkesinde 3 gün yas ilan etti. Ülkedeki camilerde Cem Sultan için gıyabi cenaze namazı kılındı. Ayrıca II. Bayezid kardeşinin günahlarının bağışlanması için fakirlere 100 bin akçe sadaka dağıttı.

İtalya’da toprağa verilen Cem Sultan’ın cenazesi de pazarlık konusu oldu. Uzun süren bir mücadelenin ardından Cem Sultan’ın cenazesi, vefatından 4 yıl sonra 1499’da Osmanlı topraklarına getirildi. Mudanya’da karaya çıkarılan cenaze Bursa’da Muradiye Camii’nin haziresinde kardeşi Şehzade Mustafa’nın da mezarının içinde bulunduğu türbe’ye gömüldü.

  • 1619 – Richard Burbage, İngiliz oyuncu (d. 1568)
  • 1711 – Nicolas Boileau, Fransız şair ve eleştirmen (d. 1636)
  • 1778 – Charles le Beau, Fransız tarihçi yazar (d. 1701)
  • 1808 – VII. Christian, Danimarka ve Norveç kralı (d. 1749)
  • 1842 – Henry Shrapnel, İngiliz Ordusu subayıdır (d. 1761)
  • 1845 – John Frederic Daniell, İngiliz kimyacı ve fizikçi (d. 1790)
  • 1879 – Adolf Anderssen, Alman satranç ustası (d. 1818)
  • 1881 – II. Aleksandr, Rus Çarı (d. 1818)
  • 1881 – İgnati Grinevitski, Polonyalı devrimci (d. 1856)
  • 1885 – Titian Peale, Amerikalı doğa tarihçisi, entomolog ve fotoğrafçı (d. 1799)
  • 1900 – Catherine Wolfe Bruce, Amerikalı yardımsever ve gök bilimci (d. 1816)
  • 1901 – Benjamin Harrison, Amerikalı politikacı (d. 1833)
  • 1906 – Susan B. Anthony, Amerikalı kadın hakları savunucusu (d. 1820)
  • 1915 – Sergei Vitte, Rus politikacı (d. 1849)
  • 1925 – Lucille Ricksen, Amerikalı oyuncu (d. 1910)
  • 1936 – Francis Bell, Yeni Zelandalı siyasetçi (d. 1851)
  • 1937 – Lars Edvard Phragmén, İsveçli matematikçi (d. 1863)
  • 1938 – Cevat Çobanlı, Türk asker ve Türk Kurtuluş Savaşı komutanlarından (d. 1870)
  • 1952 – Ömer Rıza Doğrul, Türk siyasetçi, gazeteci ve yazar (d. 1893)
  • 1965 – Fan Noli, Arnavut şair, tarihçi, gazeteci, siyasetçi, Ortodoks metropolit (d. 1882)
  • 1970 – Adalet Cimcoz, Türk dublaj sanatçısı ve yazar (d. 1910)
  • 1975 – İvo Andriç, Sırp yazar ve Nobel Edebiyat Ödülü sahibi (d. 1892)
  • 1977 – Hikmet Onat, Türk ressam (d. 1882)
  • 1989 – Emin Fahrettin Özdilek, Türk asker ve politikacı (d. 1898)
  • 1990 – Bruno Bettelheim, Amerikalı psikologtur (d. 1903)
  • 1994 – Cihat Burak, Türk ressam (d. 1915)
  • 1996 – Krzysztof Kieślowski, Polonyalı sinemacı ve yönetmen (d. 1941)
  • 1998 – Hans von Ohain, Alman mucit (d. 1911)
  • 1999 – Lee Falk, Amerikalı bir yazar, tiyatro yönetmeni ve yapımcı (d. 1911)
  • 2000 – Nevzat Eren, Türk tıp doktoru (d. 1937)
  • 2002 – Hans Georg Gadamer, Alman felsefeci (d. 1900)
  • 2006 – Jimmy Johnstone, İskoç eski futbolcudur (d. 1944)
  • 2006 – Maureen Stapleton, Amerikalı oyuncu ve En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Akademi Ödülü sahibi (d. 1925)
  • 2008 – Mehmet Gül, Türk hukukçu, siyasetçi ve iş insanı (d. 1955)
  • 2009 – Betsy Blair, Amerikalı bir sinema ve tiyatro oyuncusu (d. 1923)
  • 2009 – Andrew Robert Patrick Martin, Kanadalı profesyonel güreşçi (d. 1975)
  • 2010 – He Pingping, Dünyanın en kısa boylu insanı (d. 1988)
  • 2010 – Jean Ferrat, Fransız şarkıcı ve şarkı sözü yazarı (d. 1930)
  • 2012 – Michel Duchaussoy, Fransız oyuncu (d. 1938)
  • 2014 – Ahmad Tejan Kabbah, Sierra Leoneli siyasetçi (d. 1932)
  • 2015 – Suzette Jordan, Hint aktvis (d. 1974)
  • 2016 – Hilary Putnam, Amerikalı filozof, bilişim uzmanı, matematikçi ve bilim insanı (d. 1926)
  • 2017 – Amy Krouse Rosenthal, Amerikalı çocuk kitapları yazarı, film yapımcısı ve radyo sunucusu (d. 1965)
  • 2019 – Frank Cali, İtalyan asıllı Amerikalı mafya lideridir (d. 1965)
  • 2019 – Beril Dedeoğlu, Türk akademisyen, yazar ve siyasetçi (d. 1961)
  • 2020 – Alejandro Betts, Arjantinli hava trafik kontrolörü, siyasetçi, aktivist, yazar ve tarihçi (d. 1947)
  • 2020 – Lucien Braun, Fransız felsefe tarihçisi, filozof ve akademisyen (d. 1923)
  • 2020 – Filippos Peçalnikos, Yunan politikacı (d. 1950)
  • 2020 – Nasır Şabani, İranlı general (d. 1957)
  • 2020 – Yang Mu, Tayvanlı şair, deneme yazarı, eleştirmen, Klasik Çin Edebiyatı profesörü (d. 1940)
  • 2020 – Dana Zátopková, Çekoslovak cirit atıcı (d. 1922)
  • 2021 – Rostyslav Bahdasarov, Ukraynalı profesyonel futbolcudur (d. 1993)
  • 2021 – Raoul Casadei, İtalyan müzisyen ve besteci (d. 1937)
  • 2021 – Marvin Hagler, Amerikalı eski profesyonel boksör ve film oyuncusu (d. 1954)
  • 2021 – Obren Joksimović, Sırp cerrah ve siyasetçi (d. 1952)
  • 2021 – Kiyoko Ono, Japon siyasetçi ve jimnastikçi (d. 1936)
  • 2021 – Erol Toy, Türk yazar (d. 1936)
  • 2021 – Murray Walker, Formula 1 motor sporları yorumcusu (d. 1923)
  • 2022 – Erhard Busek, Avusturyalı siyasetçi (d. 1941)
  • 2022 – Vic Elford, eski İngiliz spor otomobil, ralli ve Formula 1 pilotu (d. 1935)
  • 2022 – William Hurt, Amerikalı sinema oyuncusu ve En İyi Erkek Oyuncu Akademi Ödülü sahibi (d. 1950)
  • 2022 – Ejder İsmailov, Azeri filolog ve siyasetçi (d. 1938)
  • 2022 – Samuel Massell, Amerikalı siyasetçi ve iş adamı (d. 1927)
  • 2022 – Micaëla Cousiño Quiñones de León, İspanyol-Şilili soylu (d. 1938)
  • 2022 – Ľubomír Roman, Slovak siyasetçi ve aktör (d. 1944)
  • 2022 – Tang Chuan, Tayvanlı aktör (d. 1952)
  • 2023 – Mabo Ismaila, Nijeryalı eski futbolcu ve teknik sorumlu (d. 1944)
  • 2023 – Eliseu Padilha, Brezilyalı hukukçu ve siyasetçi (d. 1945)
  • 2023 – Joe Pepitone, Amerikalı profesyonel beyzbolcu (d. 1940)
  • 2023 – Barbro Westerholm, İsveçli politikacı (d. 1933)

Tatiller ve özel günler

  • Erzurum’un Pasinler ilçesinden Rus ve Ermeni birliklerinin geri çekilişi (1918)
  • Artvin’in Hopa ilçesinden Gürcü birliklerinin geri çekilişi (1921)

 

wikipedia.org

Ayrıca Kontrol Edin

13 martta doğanlar

Doğumlar 1499 – Juan Rodríguez Cabrillo, İspanyol-Portekizli kâşif (ö. 1543) 1615 – XII. İnnocentius, Katolik Kilisesi’nin 242. Papası (ö. 1700) 1674 – Jean …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


Seç ve dinle