15 Temmuz’un faili terörist Fetullah Gülen Kimdir?
15 Temmuz kanlı darbe girişimi gerçekleştiren terör örgütü FETÖ’nün elebaşı Fetullah Gülen sığındığı ABD’de öldü. Peki Fetullah Gülen kimdir?
Fetullah Gülen, bundan tam 40 yıl önce kendi deyimiyle “altın nesil” yetiştirmek için sözde ulvi hedeflerle yola çıktı. 40 yılın sonunda ise altın nesli bir terör örgütüne, kendisi ise yüzyılın en kanlı ihanetini gerçekleştiren çetenin liderine dönüştü. Bu süreçte Türkiye’nin küreselleşmeyle imtihanı; Amerika ve Avrupa’ya entegre olma çabaları, demokratikleşme, uluslararası siyaset ve ekonomi politikaları aslında Gülen’in hayat hikayesinin de önemli dönemeçleriydi.
Fetullah Gülen’in kökleri – Fetullah Gülen Erzurum ili, Hasankale (Pasinler) ilçesi, Korucuk köyünde dünyaya geldi. Gülen’in babası Ramiz cami imamı, annesi Refia ise ev hanımıdır. Gülen, altısı erkek, ikisi kız, sekiz kardeşin ikincisidir
Doğum tarihi karmaşası – Gülen’in nüfus kâğıdında doğum tarihi olarak, 27 Nisan 1941 yazılıdır. Gülen hayat hikâyesini anlatırken bu tarihi çoğu kez farklı söyledi. Gülen’in çelişkili ve yalanlarla dolu bu anlatımına göre; babası Ramiz, Fetullah’ın doğduğu yıl onu nüfusa kaydettirmek için Hasankale’ ye gitti. Nüfus memurunun “Ben bu ismi kaydetmem!” demesi üzerine kızan babası nüfus kaydını yaptırmadan köye geri döndü. 2,5 yıl sonra doğan ikinci oğlunu da nüfusa kaydetmek için Ramiz yeniden Hasankale Nüfus İdaresi’ne gitti. Bu defa samimi olduğu köy karakolunun başçavuşunu da giderken yanına aldı. Muhammed Fethullah ve Sıbgatullah isimlerini verdiği oğullarını başçavuşun nüfus memuruna sert çıkması üzerine kaydettirdi. Bu sefer de nüfus memuru her iki kayıtta da yanlışlıklar yaptı. Büyük oğlunun adını yalnızca Fetullah, küçük oğlu Sıbgatullah’ı ise Seyfullah ismiyle ve her ikisinin doğum tarihlerini de 1942 olarak kaydetti. Doğum karmaşası burada bitmedi. 1959 yılında Edirne Müftüğü’ne talip olan Gülen’e Diyanet, askerliğini yapmaması ve yaşının 17 olarak görünmesi nedeniyle olumsuz cevap verdi. Memur olmak için mahkemenin yolunu tutan Gülen, doğum tarihini 1941 olarak değiştirdi. Askerliğini yapmadığı için müftü olamayan Gülen, Üç Şerefeli Camii İmamlığı’na atandı. Bu olayla, doğum tarihi 1941 olarak kayıtlara geçti. Gülen’in yaşı ile ilgili karmaşa burada da bitmedi. Kendisini Mesih olarak göstermeye çalışan Gülen, memur olmak için doğum tarihinde yaptığı bu hilekarlığın yanında bir söylentiyi de yaymayı büyük bir ustalıkla başardı. Gülen, ‘seçilmiş adam’ imajı oluşturmak için Mustafa Kemal Atatürk’ün ölüm gününü de kullandı.
Fetullah kendine doğuştan ilahi bir misyon yüklenen ‘seçilmiş adam’ imajı oluşturmak için doğum tarihini saptırmakla yetinmedi, hatıralarını anlatırken de İslami terbiye aldığını ısrarla vurguladı. Kişiliğinin gelişmesinde Osmanlı medeniyetinin etkilerinin de olduğunu sıklıkla anımsattı. Yaşı konusunda kafası oldukça karışık olan Fetullah, otobiyografisindeiki hata yaptı. Fetullah Gülen, kendi hayat hikayesini anlattığı Küçük Dünyam kitabında, bu dönemle ilgili birçok çelişkili ifade kullandı. Köylerine gelen jandarmalarla ilgili hafızasında kalan anılarını anlattığı bölümde, kendi biyografisinde çok belirgin iki hata yaptı. Askerlerden bazılarında kep, diğerlerinin başında ise siperli şapka olduğunu kitabında anlatan Gülen, önemli bir bilgiyi gözden kaçırdı. Gülen, 1941’de geçen bu olay sırasında 3 yaşında olduğunu söylemesine rağmen orduda kepin kullanılmaya başlandığı tarih 1947’dir. Yaşı konusunda kafası oldukça karışık olan Fetullah, aynı kitabında 1945’te de dört yaşında olduğunu anlatır.
“Fetullah seni genç bir teğmen olarak hayal ediyorum” – Babasının 1949 yılında Alvar Köyü’ne imam olması ve ailesinin bu köye taşınması nedeniyle ilkokulu bıraktı. Erzurum’da ilkokul öğretmeni Belma Hanım’ın özel ilgisiyle karşılaştı. Okula devam etmemesine rağmen Fetullah’ı 4. sınıfa geçiren öğretmeni bir gün ona; “Fetullah seni genç bir teğmen olarak hayal ediyorum” dedi. Çocukluğunda duyduğu bu cümleyi hiç unutmadı. Belkide çocukluğunda hafızasına yerleşen bu cümle, bütün hayatı boyunca kurduğu terör örgütüne giden yolu açtı. Eğitim hayatından bahsederken sadece medrese değil, tekke kültürüyle yetiştiğini de ısrarla vurguladı. İlme olan merakını da ekleyerek bu üç kaynaktan beslenmenin önemini çoğu konuşmasında bilinçli olarak öne çıkardı. Babasından aldığı Arapça derslerin yanında Hasankale’de bulunan Hacı Sıtkı Efendi’den tecvit dersleri aldı, Kur’an’ı 12 yaşındayken hıfzederek hafızlığını tamamladı. Erzurum’daki Kurşunlu Cami medresesinde Alvar İmamı’nın torunu Sâdi Efendi’den ders okumaya başladı. İlk kürsü tecrübesini Erzurum’un farklı köylerinde konuşmalar yaparak kazandı. 1955’de 14 yaşındayken bir Ramazan ayında kürsüye çıkması, ilk konuşma olarak kayda geçti. Erzurum’da talebelik yıllarında Bediüzzaman’ın yanından gelen Muzaffer Arslan’ın sohbetlerine katılması ile Nur Cemaati ile tanıştı. Bu yıllarda ilk kez Erzurum dışına çıkarak Amasya, Tokat, Sivas, Erzincan gibi şehirlerde konuşmalar yaptı.
Tek isteği fark edilmek – Fetullah Gülen, bulunduğu yerlerde toplumun dikkatini sürekli kendi üzerine çekmek isteyen bir karaktere sahiptir. Cesaretini göstermek için göçüklerin yaşandığı Kurşunlu Cami’ne gelen su yolunda yürüdüğünü sıklıkla anlatır. Bütün amacı insanların ona bu sözde cesaretinden dolayı hayranlık duymasını sağlamaktır. Yine Erzurum’da gençlik zamanlarında minare şerefesinin üzerine çıkıp yürümeyi çok sevdiğini, hatta bu anısını anlatırken insanların onu korkuyla izlemesini cesaretinin ve gözü karalığının bir belirtisi olduğunu söyler. Gülen, gelir seviyesi düşük olan halkın lüks kabul ettiği ütülü pantolon ve boyalı ayakkabı giymekten asla geri kalmadı. İkinci dünya savaşının ekonomik etkileri devam ederken toplumun genelinde yoksulluk hâkim olmasına rağmen Gülen, bu lüks yaşamını övünerek anlattı. Toplumun merkezinde olmayı kafasına koyan bu adam, aşırılık olarak algılanabilecek bir tutumla ceketini ters giyerek caddelerde yürüdü.
Memuriyet ve askerlik yılları – Erzurum’dan ayrılarak Edirne’ye gittiğinde tarih 1959’du. Edirne’de Hüseyin Top’un yardımıyla çevre edindi. 6 Ağustos 1959’da Üç Şerefeli Cami ikinci imamlığına tayin edildi. Memurluğa ilk adımını atan Gülen, askerlik dönemi gelinceye kadar Edirne’deki camilerde faaliyetlerini sürdürdü. İmamlık yaptığı zamanda, konuşmalarla ilgiyi üzerine çekmeyi başardı. İyi konuşuyor, cemaati etkilemek için ağlıyor, cemaatin duygularını yönlendirmeyi başarabiliyordu. Gözyaşlarını usta bir provokatör gibi kullanıyordu. Edirne’de kaldığı evden çıkıp, cami penceresine taşındı. İki buçuk yıl yani askere gidene kadar burada yaşadı. Gülen konuşmalarında, Edirne’ye ait unutamadığı hatıraları arasında, iki idam cezası alan kişiye ruhani reislik yaptığını anlatır. Yani öldürülmeden önce iki suçluya dünyadan ahiret alemine geçiş hazırlığı yaptırdı.
İstihbarata ilk adım – Gülen’in hayatındaki asıl dikkat çeken ilişkiler askerlikle başladı. 10 Kasım 1961’de Ankara Mamak’taki birliğine teslim olarak askerlik görevine başladı. Askeriyeye 6 gün geç giriş yaptı. Fakat bu 6 günde neler yaşadığına, bu günleri Ankara’da kimlerle birlikte geçirdiğine dair hiçbir kayda rastlanmadı. Hatta diğer teslim tarihlerini de 6 gün geciktirdi, fakat nizamiyeye vardığında hiçbir sorunla karşılaşmadı. Yalnızca kendi hayat hikâyesinde bahsettiği üzere; Ankara’daki ilk günlerinde Said Nursi’nin hayattaki 5 öğrencisinden biri olan Salih Özcan’ın yanına gidip geldi. Geç teslim olmasına rağmen askeri makamların hiçbir işlen yapmaması, Fetullah Gülen’in derin devletin kirli odakları ile temas kurduğu şeklinde yorumlandı. Genelkurmay’da kalma planı yaparken, telsizci olarak istihbaratçı görevi verildi. Askere gittiğinde bölük komutanı Yılmaz Beyin Harbiye’den arkadaşı, sonradan yarbaylıktan emekli olan üsteğmen Mehmet Mutlu, Fetullah Gülen’i bölük komutanına lanse etti. Ayrıca Kurmay Başkanı Reşad Taylan’a Edirne’deki bir yakınından selam getiren Gülen, kendisiyle gönderilen badem ezmelerini Taylan’a verip kendisini tanıttı. Badem ezmeleri ve selam sayesinde korumaya alınan Gülen, bu koruma kalkanını Cenabı Hakk’ın inayeti olarak yorumladı. Çocukluğundan itibaren kendisinin bir tür koruma altında olduğunu sık sık söyleyen Gülen, birçok tehlikeyle karşılaştığını ama koruma altında olduğu için hiçbir zaman zarar görmediği ifadelerini içeren anlatımlar üzerinden çevresinde ‘seçilmiş insan’ imajı oluşturmaya çalıştı. Kafasında Genelkurmay’da kalma planı olan torpilli Gülen, askerde istihbaratçı oldu. Telsizci olarak istihbarat görevi verildi, böylelikle ordu içindeki bütün konuşmaları dinleme olanağına sahip oldu. Askeriyedeki bu göreviyle edindiği beceriler, terör örgütü yapılanmasını kurarken yararlandığı temel bilgiler halini aldı.
Gülen’in İlk Darbecilik Tecrübesi – O dönemlerde 27 Mayıs ihtilali destekçilerinden Talat Aydemir Kara Harp Okulu Komutanıdır. Gülen askerliğinin ilk aylarında tesadüf odur ki dönemin hükumetine karşı yapılmak istenen darbe girişiminin taraflarından biri oldu. Talat Aydemir, 1962 yılında 27 Mayıs’ı yapanlara karşı yeni bir ihtilal yapma teşebbüsünde bulundu. Kurtuluş Savaşından sonra ikinci adam konumunda olan İsmet Paşa mevcut gücünü muhafaza ediyordu. İhtilâl teşebbüsü olmadan bir ay evvelinden hazırlıklara başlandı, Gülen’in bulunduğu askeri birliğe gerçek mermi verildi. Darbe girişimi olduğu geceyi Fetullah Gülen kendi hatıralarında şu cümlelerle anlatır: “Son gece hepimiz pürheyecandık. Radyoevini bir onlar, bir bizim taraf teslim alıyordu. Önce ihtilâl ilan ediliyor, ardından asiler bastırıldı, deniyordu. 28. Tümen hükümet tarafındaymış. Tabii ki, biz bunun farkına daha sonra vardık. Üzerimize uçaklar uçmaya başladı. Niyetleri Mamak’ı ortadan kaldırmakmış. Bizim taraf teslim oldu.” Başarısız olan darbecilere o sabah umumî bir içtima yaptırıldı, ceza olarak silahlarının mekanizmaları alındı. Bundan sonra Gülen ve bölüğüne iki ay, muhabere ve temel eğitim kursları verildi. Gülen, içinde yer aldığı bu başarısız darbe girişiminden yıllar sonra, kıtalar ötesinden bizzat yönettiği bir darbe içerisinde yer aldı. Gülen, bizzat liderliğini yaptığı ‘kanlı 15 Temmuz kalkışmasıyla’ ikinci başarısız darbe kalkışmasını tecrübe etti.
Fethullah Gülen’in Masonluk belgeleri – Takvimler 1969’u gösterdiğinde Fetullah Gülen’in Masonlarla ilk teması başladı. Gülen’in daha ilk gençlik yıllarında başlayan bu ilişki Masonluk yemini ve üstün hizmetlerinden dolayı taltif madalyası ile zirveye ulaştı. Mason Mahfili’nden 1972 ile 1976 yılları arasında Fethullah Gülen’e İlhami Madenoğlu, Orhan Demiriz, Onnik Karakaş, Hüseyin R. Yavuz gibi Mason yetkililerden davetler geldi. Paralel yapının 1 numarası Fethullah Gülen’in şimdiye kadar hiç bilinmeyen ilişkilerini açığa çıkaran bu belgeleri ise Yeni Şafak gazetesi 2015 yılında yayımladı. 21 Nisan 1974 tarihli ‘Orhan Demiriz/Sekreter’ imzalı davetiyede, “Aziz Kardeşim, M. Fetullah Gülen. 10 Mayıs 1974 Cuma günü saat 19.00’da yapacağımız toplantıya katılmanızı, kardeşçe sevgi ve saygılarımla rica ederim” ifadeleri yer aldı. 10 Mayıs 1974 tarihli toplantının gündemi şöyle: – 1. Çalışma: F. Buyurman K.mizin konuşması: Hoşgörü. – 3. Çalışma: S. Oktay K.mizin önerdiği E. Dönmez ve O. Demiriz K’mizin önerdiği Kemal Tangay adlı haricilerin istek belgelerinin okunması. Fetullah Gülen, 20 Mayıs 1974’te A. Kürkçüoğlu, F. Buyurman, S. Hattatoğlu, A. Kıymaz ve E. Kadaster’in 7 Haziran’daki yükseliş törenlerine çağrılıyor. Davetiyeyi gönderen yine Sekreter Orhan Demiriz. Her Cuma Eskrim Kulübü’nde Fetullah Gülen’e 5 Temmuz 1974’te gönderilen davetiyede ise Orhan Demiriz imzasıyla “Her tatil devresinde olduğu gibi, bu tatil devresinde de tuz ve ekmeğimizi paylaşmak üzere, kardeş soframızı kuracağız. Bütün kardeşlerin teşriflerini, sevgi ve saygıyla rica ederiz” denildi. 19 Temmuz 1974 günü Tarabya’daki Filiz restoranda yapılacak toplantıya davet eden mektupta “Hemşirelerimiz ve yakın dostlarımızla buluşmak arzusundayız. Bu gecemize katılmanızı kardeşçe sevgi ve saygılarımızla rica ederiz” ifadeleri kullanıldı. Mektuba göre, davete katılmak isteyenlerin bunu ‘Sekreter K.’ye bildirme zorunluluğu vardı. Mektubun altındaki not ise Mason biraderlerin ana buluşma mekanı olarak Taksim Tenis Eskrim ve Dağcılık Kulübü’nü kullandıkları belirtildi. Gülen’e ‘taltif madalyası’ verildi 17 Temmuz 1969 tarihli belgeyle Fethullah Gülen’in Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Locası tarafından taltif madalyası ile ödüllendirildiği ortaya çıktı. Belgenin üst kısmında “Arayış Muh: Lo:” şeklinde bir ibare, sayı kısmında ise “116″ yazıyor. Gülen’in masonlar için çok kritik bir isim olduğunu ortaya koyan belgede şu ifadeler dikkat çekti: “Kardeşlerimizin daima birarada bulunmaları, ‘MAH’in haricinde birbirleriyle ve ailelerine samimi münasebetler idamesi en büyük emellerimizden biridir. Tanışmadan, görüşmeden sevmek pek nazaridir. Birbirimizi içten anlayarak teati efkar etmek çok mutit semereler doğurabildiği herkesce malumdur. Bir müessesenin idamei hayatı her zaman o taazzuvu idare eden insanlar arasında ahenk ve anlaşma ile meydana gelebildiğini düşünerek bu işe çok kıymet ve ehemmiyet veren vazifederan ‘KK’iniz, resmi celseleri takip eden her Salı günü akşam veya öğleden sonra yahut geceleri olmak üzere muhtelif toplantılar yapan yeni fikir ve mutallerle görüşmelere katkı sunan Muhammed Fetullah Gülen biraderimizin ‘KK’ katılacağı törenle taltif madalyasıyla ödüllendirilmesine oy birliğiyle karar verildi.”
Fetullah’ın yükselişi – 9 Kasım günü tahliye olduktan sonra göreve başlamak için Diyanet’e başvurdu, sıkıyönetim nedeniyle müspet bir cevap hemen gelmedi. Bu yüzden kısa bir süre Erzurum’a gitti. Döndüğünde Salepçioğlu ve Alsancak Camilerinde konuşmaya başladı. 23 Şubat 1972’de ise Edremit merkez vaizliğine tayini çıktı. Burada 2 yıl görev yaptı. Görev yerindeki bu değişiklik İzmir’le olan ilişkisini hiçbir zaman koparmadı. 2 sene 4 ay kadar Edremit’te görev yaptıktan sonra 1974’te Manisa merkez vaizliğine tayini çıktı. Görev yapmak istediği şehir yine İzmir’di. İzmir’e tayinin imkânsızlığı sonucu Manisa’ya razı oldu,konuşmalarını buradaki Muradiye Cami’nde devam etti. Genellikle Manisa Muradiye Cami’nden halka hitap etti, 1975’de bir kez Kırkağaç’ta konuştu. Manisa’daki konuşmalarını 1976’da İzmir-Bornova’ya tayini çıkana kadar sürdürdü. Aynı yıl içinde İzmir’de Bornova ve Hisar camileri ile Kahramanmaraş, Bursa, Elazığ ve İnegöl’de konuşmalar yaptı. 1977 yılında görevli olarak Almanya’ya gitti ve burada çeşitli yerlerde konuşmalar yaptı. Frankfurt, Hannover, Hamburg, Münih bunlardan bazılarıydı. İstanbul’daki ilk konuşmasını ise 1977 yılında Eminönü’nde bulunan Yeni Cami’de yaptı. İstanbul’da ikinci konuşmasını 9 Eylül’de Sultanahmet Camii’nde yaptı. Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil dinleyiciler arasında dikkat çekti. İlk sayısı Şubat 1979’da çıkan Sızıntı Dergisi’nde başyazıları ve daha sonra orta sayfa yazılarını yazmaya başladı. İlk başyazısı ise ‘Bu Ağlamayı Dindirmek İçin Yavru’ başlığı ile yayımlandı.
15 Temmuz ihaneti Gülen’in gençliğinden beri kafasında geliştirdiği amaçları gerçekleştirmek için kurduğu yapı önlenemez bir şekilde büyüdü. 40 yılda tamamladığı örgütlenmenin devlete nasıl sızdığını ise şu cümlelerle adeta itiraf etti: Teşvik edilen insanlar da o müesseseler de bu ülkeye ait. Kastedilen manadaki sızmayı belli bir dönemde Türk milletinden olmayanlar yaptılar hatta belli yere kadar geldiler. Belki endişelerinin altında o sızıntıların fark edilmiş olabileceği endişesi var. Bir milletin ferdi, kendi milleti için var olan müesseselere sızmaz; hakkıdır girer oraya; mülkiyeye de girer adliyeye de, istihbarata da girer hariciyeye de. Ağır ağır, adım adım kurduğu yapıyı geliştirdi. Yetiştirdiği örgüt elemanları hazır duruma geldiğinde ise Ergenekon ve Balyoz kumpaslarının başlaması için düğmeye bastı. Devlet içerisine yeterince sızdığı kanısına vardığında bunu yargıda da yapmak istedi, bu amaçla 2010 Anayasa Referandumuna tam destek verdi. “Gerekirse ölülerinizi mezardan kaldırıp sandığa götürün” ifadelerini içeren video mesajıyla yaptığı destek açıklaması o günlerde çok tepki çekti. Fetullah Gülen ve kurduğu yapı Milli Güvenlik Kurulu’nun (MGK) 30 Nisan 2014 toplantısıyla “terör örgütü” olarak ilan edildi. Kurduğu yapının amacı seçilmiş hükümeti devirmek, ülke yönetimine el koymak olarak tespit edildi. 17-25 Aralık 2013 yolsuzluk iddiası ile hükumete darbe soruşturmaları, 1 ve 19 Ocak 2014’te Hatay ve Gaziantep’te Suriye’ye askeri malzeme taşıyan MİT kamyonlarının engellenip aranması ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun makamının gizlice dinlendiği kayıtların yayınlanması bu kararın alınmasında etkili oldu. 1986’da bahsettiği mücadeleyi 15 Temmuz 2016 gecesi başlatan Fetullah Gülen ve kurduğu terör örgütünün işgal girişimi Cumhurbaşkanı, Hükumet, Meclis ve halkın direnişiyle püskürtüldü. 40 yıldır zihninde hazırladığı planı devreye sokarak kendisine bağlı askerlerle halkın üzerine bombalar yağdırdı. 40 yıl önce kurduğu yapı artık Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) olarak tarihin sayfalarına kaydedildi. Milletin hafızasına ve devlet kayıtlarına terör örgütü lideri olarak kazınan Gülen’in yargılanmak üzere Türkiye’ye verilmesi için iade süreci başlatıldı. İade ve FETÖ mücadelesi Türkiye’nin NATO ortağı ABD ile arasındaki en önemli iki sorundan biri olmaya devam ediyor. Erzurum’da doğan Fetullah Gülen 40 yıl içinde kurduğu örgütle 170’den fazla ülkede örgütlenmeyi başardı. Kurduğu yapı terör örgütü, kendisi ise yüzyılın ihanetini gerçekleştiren örgüt lideri olarak tarihe geçti. Samanyolu tv’de bir sohbetinde cennete gitmek için La ilahe illallah demek yeterlidir, La ilahe illallah muhammeden resulullah demeye gerek yoktur diyordu.
Kaynak : yeniakit.com.tr