Avrupa Hun İmparatorluğu
|
376-469 |
450 yılında Hunların kontrol ettiği bölgeler
|
Başkent |
Budin (Etzelburg) veya Segedin |
Yaygın diller |
Hunca, Gotça (lingua franca), Latince, Yunanca |
Hükûmet |
Monarşi |
|
• 370 - 375
|
Balamir (İlk yönetici) |
• 445 - 453
|
Attila (En önemli lider) |
• 458 - 469
|
Dengizik (Son yönetici) |
Tarihçe |
|
|
• Kuruluşu
|
376 |
• Dağılışı
|
469 |
Yüzölçümü |
• Toplam
|
4.000.000[3] km2 (1.500.000 sq mi) |
Para birimi |
Solidus (sikke) |
Batı Hun İmparatorluğu veya Avrupa Hun İmparatorluğu, 376 yılında başlayan çeşitli akınlarla Avrupa'daki Hun etkisinin artmasının kuruluşuna zemin hazırladığı, 434 ile 469 yılları arasında hüküm süren Hun kavimlerinin birleşmesi ile oluşmuş bir bozkır konfederasyonu.
350 yılında Avrasya steplerinden batı yönüne hareket ederek; dönemlerine göre gelişmiş silah ve donanımları, yüksek hızları ve savaş taktikleriyle diğer kavimleri sürerek ya da egemenlik altına alarak Doğu Avrupa'nın büyük bir kısmını işgal etmiş Hunlar, 434 yılında Atilla altında birleşerek yaklaşık 35 sene boyunca sürecek bir konfederasyon kurmuşlardır. Hunların baskısıyla oluşan bu hareketlilik Avrupa'nın sosyal, kültürel, demografik yapısını değiştiren ve bugünkü yapısının temellerini oluşturan Kavimler Göçü'nün başlamasında ve Batı Roma İmparatorluğu'nun yıkılmasında önemli bir etken olmuştur.
Kökenler
Hunlar
Hunların kökeni ve diğer eski antik topluluklar ile ilişkileri hala kesinlik kazanmamış tartışmalı bir konudur. Akademisyenler Hunların kökenlerini Orta Asya'ya dayandırmakla beraber hangi kavimden türedikleri konusunda ortak bir fikre sahip değillerdir. Klasik kaynaklar Hunları 370 yılı civarında Avrupa'da birden ortaya çıkan bir kavim olarak tanımlamaktadır. Pek çok Romalı yazar Hunların köklerini diğer bozkır göçebe toplumları ile bağdaşlaştırmaya çalışmışlardır. Romalı yazarlar aynı zamanda Hunların Avrasya stepleri olarak adlandırılan bölgeden Kırım'a gelerek Gotlar'a saldırmalarını konu alan hikâyelerden bahsetmektedirler. Jordanes'in Getica eseri Gotların Hunları kötü ruhların ve cadıların soyundan gelen bir halk olarak gördüklerini belirtmiştir
Hiung-nular ile ilişkileri
Hiung-nu etkisi altındaki bölgeler, M.Ö. 205 yılı.
Joseph de Guignes ilk defa 18. yüzyılda 4. ve 5. yüzyılda yaşamış Avrupa Hunları ile M.Ö. 3. yüzyıl ile M. S. 2 yüzyıl arasında Çin ve Moğolistan'da yaşamış Hiung-nu halkı arasında kökensel bir bağ olduğu iddiasını öne sürmüştür.] İlerleyen yıllarda Hiungnuların (Türk tarih literatüründe Büyük Hun İmparatorluğu) kuzey kolunun Çin ile yaptıkları savaşı kaybetmelerinden ötürü kuzey batıya göç etmesi ve Avrupa Hunlarının kısmende olsa göç eden bu halkların kökensel, kültürel ve genetik açıdan bir devamı olduğu fikri yaygınlaşmaya başladı. Dönemin Çin kaynaklarına dayandırılan bazı görüşlere göre de, Hiung-nu halkının devamının, 3. yüzyıla kadar süren Batı Hun ve Doğu Hunlar olduğu, sonrasında da 375 yılından itibaren Asya‟dan Doğu Avrupa topraklarına kadar gelip Avrupa Hunlarının temelini oluşturduğu iddia edilir. Hatta, Avarlar, Bolgarlar (Ön Bulgarlar) ve Hungarların (Macarlar) da aynı kökenden geldikleri iddialar arasındadır. Akademisyenler aynı zamanda Eftalitlerin (Ak Hunlar) ve Kidarite Krallığı'nı kuran (Kızıl Hunlar da denen) Kidaritlerin de Hunlar ile akraba bir kavim olduğunu düşünmeye başlamışlardır.
Otto J. Maenchen-Helfen bu geleneksel fikrin birincil kaynak olarak arkeolojik bulgulara dayanmak yerine yazılı kaynaklara dayandığı gerekçesini öne sürerek güvenilmez olduğunu savunan ilk kişi olmuştur. Maenchen-Helfen'in çeşitli çalışmaları sonucunda Xiongnu ve Hunların aynı kavim veya aynı ataya sahip olan akraba kavimler olması fikri tartışmalı bir konu olmaya başlamıştır. Buna ek olarak daha önce Hunlar ile bağdaşlaştırılmış Eftalitlerin (Akhunlar) ve Kidarite Krallığı'nın da Hunlardan farklı bir kavim olduğuna dair çalışmalar yürütülmüştür. Walter Pohl ise hiçbir savaşçı bozkır konfederasyonunun etnik olarak tek bir milletten oluşmadığını, tarihte görülen farklı gruplarca kurulmuş benzer isimli devletlerin bu isimleri ismin prestiji yüzünden seçtiklerini veya diğer devletler tarafından kan bağına bakılmaksızın sadece geldikleri yer veya yaşayış tarzları yüzünden onlara bu isimlerin verildiklerini söylemiş ve Hiung-nular, Akhunlar ve Avrupa Hunları arasında tam bir köken ya da kan ilişkisi olmadığını savunmuştur.