Dört Halife ya da Hulefa-i Raşidin (Raşid Halifeler) (Arapça: اَلْخُلَفَاءِ الرَّاشِدُون), Muhammed'in ölümünün ardından "Ümmetin başı" sıfatıyla görev yapmış halifelerdir. Urducada Sünni referanslarla dört arkadaş (Urduca: چار یار, romanize: çar yar) olarak ifade edilmektedir. "Dört Halife" konusu Şiilik inancında Sünnilik inancına göre farklılık gösterir. Şiilerin ortak düşüncesi Ali’nin hilafete diğer üç halifeden daha layık olduğu ve kendisine haksızlık edildiği yönündedir.
|
Muhammed ve Hulefa-i Raşidin zamanında İslam'ın yayılışı
Hilafet sırasıyla:
- Ebu Bekir
- Ömer bin Hattab
- Osman bin Affan
- Ali bin Ebû Tâlib
Bazı kaynaklar buna sadece 6 ay gibi bir süre görev yapan beşinci halife Hasan bin Ali'yi de dahil ederler.
- Hasan bin Ali bin Ebû Tâlib
Şiî kaynaklarına göre hilafet Ali bin Ebû Talib'le başlar ve ardından imamlar gelir. Sünni inancına göre; halifelerin yaşça en büyüğü Ebu Bekir, Muhammed'in en iyi dostudur, Mekke ve Medine dönemlerinde hep yanında olmuştur. Yine Sünni inancına göre, bu sebepler ile beraber Ebu Bekir'in Kuran-ı Kerim'de iki kişiden biri olarak geçmesi, ilk halife seçilmesinde etkin olmuştur.
Ebû Bekir
Ebû Bekir
Peygamberin Halefi - (Halîfetü Resûlillâh) |
Ebû Bekir (Arapça: أبو بكر, d. 573 - ö. 634) ya da tam adıyla Ebû Bekr Abdullah bin Ebî Kuhâfe Osmân bin Âmir el-Kureşî et-Teymî (Arapça: عبد الله بن أبي قحافة عثمان بن كعب التيمي القرشي أبو بكر الصديق), İslam peygamberi Muhammed'in sahabesi ve Dört Halife'nin ilki. Muhammed sonrası Müslüman toplumda 632-634 arası liderlik ve yöneticilik yapması, bu sebeple Muhammed'in halefi olması kendisine ilk halife unvanını kazandırmıştır.
Müslüman olduktan sonra Muhammed, Ebû Bekir'e Abdullah ismini vermiştir. Sünni inanışına göre Muhammed'in en iyi dostudur. En yaygın kullanılan lakaplarından olan es-Sıddîk (sadık, bağlı, doğrulayıcı) sebebiyle sık sık Ebû Bekir es-Sıddîk olarak anılır. Sıddîk lakabının Miraç rivayetiyle ilgili olarak kendisiyle tartışan Mekkelilere "Eğer olayı bildiren peygamberse doğru bildirmiştir." şeklinde cevap vermesinden sonra kendisine verildiğine inanılır.
Muhammed'in, Ebû Bekir'in kızı Aişe ile hicret öncesinde Mekke'de evlenmesinden dolayı kayınpederidir. Halifeliği sırasında Kur'an'ı mushaf haline getirtmiştir. Sünni inanışına göre İslâm'a giren hür erkeklerin, Raşit Halifelerin (Dört Halife) ve Aşere-i Mübeşşere'nin ilkidir.
Soyu ve ailesi
Ebû Bekir, Benu Teym'lerin Kureyş kabilesindendir, Mekke'de doğmuştur. Babası Ebu Kuhafe, annesi Ümmü'l-Hayr Selma'dır.
Müslüman oluşu
Peygamber ilk vahyi kendisine haber verdiğinde Müslüman olmuştur. İlk Müslüman tarihçilere göre tüccardı. Kazancının büyük bir bölümünü İslam dini için harcadığı, yer alan Ebû Bekir ayrıca ilk Müslümanların İslama davet edilmesinde önemli rol almıştır. Muhammed 622 yılında Mekke'den Medine'ye giderken (Hicret) Ebû Bekir ona eşlik etmiştir. Bu konudan Kur'an'da Tevbe Suresi'nin 40. ayetinde bahsedilmiştir:
Eğer siz ona (Peygamber’e) yardım etmezseniz, (biliyorsunuz ki) inkar edenler onu iki kişiden biri olarak (Mekke’den) çıkardıkları zaman, ona bizzat Allah yardım etmişti. Hani onlar mağarada bulunuyorlardı. Hani o arkadaşına, “Üzülme, çünkü Allah bizimle berâber” diyordu. Allah da onun üzerine güven duygusu ve huzur indirmiş, sizin kendilerini görmediğiniz bir takım ordularla onu desteklemiş, böylece inkar edenlerin sözünü alçaltmıştı. Allah’ın sözü ise en yücedir. Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.
(Tevbe, 9/40)
Fahreddin Razi, Leyl Suresi'nin
"Temizlenmek üzere malını hayra veren takva sahibi, ondan (ateşten) uzak tutulur. Yüce Rabbinin rızasını istemekten başka onun nezdinde şükranla karşılanacak bir nimet yoktur. Ve o (buna kavuşarak) hoşnut olacaktır.
mealindeki 17-21. ayetlerinin, özel olarak Ebû Bekir'den bahsettiğini ve bunun Ebû Bekir'in Müslümanların en üstünü olduğu fikrini desteklediğini ifade eder.
Hicret sonrasında Medine'de Mescid-i Nebevî'nin inşasına katılmış, yardımcı olmuştur. Bundan sonra birçok gazveye katılmış, Bedir Savaşı'nda oğlu Abdurrahman'a karşı savaşmak zorunda kalmıştır.
Halifelik dönemi
Muhammed'in 632'deki ölümünden sonra yapılan çeşitli müzakerelerde Ebû Bekir'e bey'at edilmiş, tartışmalı bir şekilde kendisi halife olarak seçilmiştir.
Şii kaynaklarına göre Fatıma Ebû Bekir'in halifeliği konusunda Ömer ile aralarında geçen tartışma sonucu ölmüştür.
Ridde Savaşları
Ebû Bekir döneminde Muhammed'in ölümünden sonra ortaya çıkan dinden dönme hareketlerine, (Asvadu'l-Ansi, Museylema Kezzâb ve Tulayha bin Huvaylid gibi) kendisini peygamber ilan eden çeşitli şahıslara, zekât vermek istemeyen kabilelere karşı savaşılmıştır.
Yeni doğan dinde başlayan dönme ve isyan hareketlerinin önüne geçebilmek için Ebû Bekir Halid bin Velid'i çeşitli baskın ve askeri seferlere göndermiştir. 632-633'te yapılan bu askeri seferler Ridde Savaşları olarak anılır. Halid bin Velid bu seferde üstün başarı göstermiştir. Orta Arabistan'ın kuzey bölgesinde "Beni Asad" kabilesinin lideri "Tulayha bin Hüvaylid" isyan başlatmıştı ve buna çeşitli kabileler de destek vermekteydi. Orta Arabiatan ortasında "Museylema Kezzâb" tarafından yönlendirilen Beni Hanife kabilesi isyanı çıkmış ve bu isyan Beni Asad kabilesince de desteklemekteydi. "Nejd"'de ise "Malik bin Nüveira" komutasında Beni Tamım ve diğer çeşitli kabileler Medine otoritesine karşı ayaklanmışlardı.
Önce Halid bin Velid Beni Tayy kabilesi lideri Adi'yi once kendi tarafına çekti. Eylul 632'de Buzakha Muharebesinde "Tulayha"yı mağlup etti ve geride kalanları da izleyen haftalarda elimine etti. Bundan sonra çok sayıda kabile Ebû Bekir'in otoritesini kabul ettiğini ilan ettiler. Bin Velid sonra Beni Saleem kabilesini de yendi.
Bu seferlerden sonra Beni Tamım kabilesi ve çok sayıda kabile bağlılıklarını bildirdiler. Ama "Malik bin Nüvayrah" reisliğindeki Beni Yarbu kabilesi Malik bin Nüvayrah bağlılığını bildirmedi. Halid bin Velid Nejd'de Malik bin Nuveira liderliğindeki isyancı kabile üstüne yürüdü.Fakat hiçbir organize direniş görmedi. Malik ordusu ve yandaşlarına dağılmalarını emredip çöle çekilmişti. Malik bin Nüveira ailesi ezana cevap vermedikleri gerekçesiyle tutuklandı. Malik Medine'ye para gönderip "aman" diledi ama bu kabul edilmedi. Malik'i yakalayan Halid bin Velid onu hemen öldürttü ve karısını da kendi haremine cariye olarak aldı.
Ebû Bekir "İkrima bin Ebu-Cehl" adlı komutanı "Musaylima" ile temas kurmak üzere Yamama bölgesine gönderdi ve Velid gelmeden ona çatışmaya girmeme talimatı verdi. Fakat Velid'i beklemeyen İkrima Eylül 632'de Musaylıma'ya başarısız bir hücum yaptı ve geri püskürtüldü. Ebû Bekir onu bu komutanlıktan geri aldı. Gönderilen Sürhabil kuvvetleri de Velid'i beklemeden hücum edip Müsaylıma'ye yenildiler. Sonunda Aralık 632'de 13 bin kişilik ordu ile "Musaylıma" ile Yamama Muharebesi'nde karşılaştı ve onu mağlup etti. Musaylama Vahşi bin Harp tarafından öldürüldü. Etrafı surlu Yamama şehri de hemen teslim oldu. Yamama şehrini merkezi olarak kullanan Velid buradan komşu bölgelere yaptığı seferlerle Orta Arabistan'ı Ebû Bekir idaresi altına geçirdi.
632'de Umman'da ve liderleri "Lakit bin Malik" altında Azd kabilesi ayaklandı. Eylül 632'de Ebû Bekir, "Hüdaifa bin Mihsan" komutasındaki birlikleri Umman'daki ayaklanmaları bastırması için gönderdi ve Kasım ayında yapılan "Daba Muharebesi" ile isyan bastırıldı ve Lakit bu muharebede öldürüldü.
Sassani İmparatorluğu'ndan Irak'ın alınması
Ridde Savaşları sonunda Arabistan'ın tümü Ebû Bekir halifeliği altındaki ilk Müslüman devleti eline geçmişti. Bundan sonra Müslüman orduları İslam dinini yayabilmak için Arabistan dışına hücum etmeleri gerekmekteydi, İki alternatif bulunmaktaydı:
- Kuzeydoğuda bulunan İran Sassani İmparatorluğu ve Irak;
- Kuzeybatıda bulunan Bizans İmparatorluğu idaresinde Suriye.
Bu Arabistan dışında bulunan komşu ülkelere yapılabilecek hücumlar nedenleri şöyle açıklanmaktadır:
- Arabistan ile iki büyük imparatorluk sınırlarında göçebelik yapan Arap asıllı kabileler yaşamaktaydı ve bunlar Zerdüştlük dininde olan Sasaniler ve Hristiyan dininde olan Bizans İmparatorluğu arasında tampon bölge rolünü oynamaktaydılar. Ebû Bekir'in bu Arap asıllı kabilelerin kendilerine çok benzeyen diğer Arapların kabul ettikleri Müslüman dinin kabul edeceklerini ve yeni dini daha da yaymaya çalışacaklarına inanmaktaydı.
- Sasani ve Bizans imparatorluklarında vergiler hem belirli kaidelere uygun olmayarak keyfi ve gayri adil hem de gayet yüksektiler. Müslüman zekat ve diğer özel tarım vergileri adil ve düşük olma meyilliydiler. Bu sınır Arap kabilelerinin bu daha adil ve daha düşük vergi sistemini tercih edeceklerini düşünmekteydi. Ayrıca bu sınır Arap kabilelerinin daha zengin ve daha vergi toplamaya elverişli alanlarda yaşamaları ve bu alanlara da iç ve dış ticaretin gayet gelişmiş olması yeni Müslüman devletinin genişlemesine iyi bir mali kaynak olacağını düşünmekte olduğu bildirilmektedir. Ayrıca Irak ve Suriye'de gayet zengin şehirler bulunmakta idi ve buralardan yüksek ganimet toplamak imkânı bulunmaktaydı.
- Yeni kurulan Müslüman devleti ufak, nüfusça ve servetçe zayıf bir devletti ve Sasani ve Bizans imparatorlukları gayet eski, dayanıklı tarihi geçmişi olan ve gayet güçlü devletlerdi. Ebû Bekir yeni kurulan Müslüman devletinin bu iki güç arasında ezilmesinden korkmaktaydı.
Kuzeybatı Arabistan'da bulunan bir kabile reisi olan Mütenna bin Haritha Ebû Bekir'in halifelik döneminde ilk defa Sasaniler üzerine akınlar yapmaya başladı ve bu akınlardan büyük ganimetler topladığı haberleri tüm Arabistan'a yayıldı. Mütenna bin Haritha Medine'ye giderek akınları ve sonuçları hakkında Halife Ebû Bekir'e bilgiler verdi. Bunları bir gelişme fırsatı olarak gören Halife Ebû Bekir Mütenna bin Harita'ya bir askeri komutan olarak unvan verdi ve onun Irak içinde daha derinlere akınlar yapmasını tavsiye etti. Bu tavsiyeye uyan Mütenna bin Haritha Irak üzerine gayet derin ve gayet başarılı olarak ganimet toplama akınları yapmaya başladı. Bu komutan hafif süvari akını taktikleri kullanarak bir atlı akıncı birliği ile çölün yakınlarında bulunan bir şehir, kasaba veya yerleşkeye gayet çabuk ve atik bir şekilde akın yapıp; ganimet toplayıp; daha Sasaniler ordusu harekete geçemeden yeniden çöl içinde hızla kaybolma taktiğini geliştirdi. Bu taktiğin yeni Müslüman devletinin ordusu tarafından da kullanılabileceği açıkça belli olduğu için Halife Ebû Bekir yeni bir istila hareketinde başarılı olacağını düşünmeye başlamıştı.
Ebû Bekir bu taktiği önce Irak üzerine Sasani İmparatorluğu üzerine uygulamaya başladı. Fakat Araplar asırlar boyunca İranlıların ileri medeniyeti yakınlarında yaşayıp İranlılara ve onların ileri medeniyetine karşı büyük bir gıpta duymakta idiler. Buna karşılık İranlılar ise Arapları medeniyetsiz çölde yaşayan göçebe gibi görüp onları devamlı küçümseme ile karşılamakta idiler. Onun için yeni Arap devletinin mutlaka bir çatışmada galip gelmesi gerekmekte idi; yoksa Arapların kendilerini küçük görme hisleri daha da güçlenecekti. Ebû Bekir galibiyet sağlamak için iki genel prensip kullandı. Akın yapacak Arap ordularının tümüyle gönüllülerden oluşması gerekmekteydi. Bu ordunun en deneyimli Arap komutanı tarafından komuta edilmesi gerekmekteydi. Bu komutan da hiç şüphesiz Halid bin Velid idi. Halid bin Velid sahte peygamber Müsaylime'ye karşı Yamama Muharebesi'nde galibiyet kazanıp onu öldürttükten sonra yine Yamama'da yaşamaktaydı. Ebû Bekir Halid bin Valid'e emir göndererek toplanan gönüllü Arap ordusunun başına geçerek Sasani İmparatorluğu'na ait olan Irak'a hücum edip fethetmesini istedi. Halife Ebû Bekir tüm Arabistan'dan toplanan gönüllü askerleri Halid bin Velid'e gönderip bir Arap ordusu kurdurdu. Kuzeydoğu Arabistan'da bulunan kabile liderleri olan Mutanna bin Haritha, Mazhur bin Adi, Harmala ve Sulma'nın da kendi kabile mensuplarından kurulan kabile birlikleri basında bu orduya destekçi olarak katılmalarına emir verdi. Mart 633'un üçüncü haftası içinde Halid bin Velid 10,000 kişilik bir ordunun başında Yamama şehrinden Irak'a doğru harekete geçti ve Kuzeybatı Arabistan'daki kabilelerinin 2.000'er kişilik ek birlikleri de Irak sınırlarında ona katıldılar. Böylece Halid bin Velid 18,000 kişilik bir hafif süvari ordusu ile Sasanilere Irak'ı fethetmek hedefiyle akıncı hücumuna geçti.
Bu ordu Irak'a girdikten sonra Sasani eyalet ordularına karşı arka arkaya dört muharebeye girişerek 4 kesin sonuçlu zafer kazandı: Nisan 633'te (günümüzdeki Kazıma, Kuveyt yakınlarında bir mevkide) Salassıl Savaşı, Nisan 633'un üçüncü haftasında Fırat Nehri yanında El-Madhār Nehir Savaşı; Mayıs 633'te tipik bir kıskaca alma stratejisini kullandığı Valaca Savaşı ve Mayıs 633 ortasında Ullays Savaşı veya "Kan Nehri Savaşı". Bu savaşlardan sonra zaten iç kargaşalıklardan zayıf düşmüş olan Sasaniler devlet idaresi büyük bir darbe yemiş oldu. Sasaniler'in Irak eyalet merkezi olan Hira şehri Halid bin Velid'in Arap ordusu tarafından Hira Kuşatma Savaşı'ndan sonra Mayıs 633 sonunda Araplar eline geçti. Halid bin Velid ordusu ile bir müddet burada kalıp orduyu dinlendirdikten sonra Haziran 633'te Anbar şehir üzerine gelip bu şehri kuşattı ve birkaç hafta süren Ambar Kuşatma Savaşı sonucunda Temmuz 633'te (günümüzde Irak El-Ambar vilayetinde Felluce yakınlarında bir harabe şehir olan) Ambar şehri de Arap ordusunun eline geçti.
Buradan Halit bin Velid güneye döndü ve Temmuz 633 de yapılan Ayn El-Tamr Muharebesinde sonunda gelerek Ayn El-Tamr şehrini eline geçirdi. Böylece Halid bin Velid tüm Irak'ın Fırat bölgesini Müslümanlar eline geçirmiş olmaktaydı. Ebû Bekir Ayaz bin Ganam komutasında diğer bir Arap ordusunu kuzey Arabistan'da büyük bir ticaret merkezi olan Davmat El-Candal üzerine göndermişti. Burada ve Suriye'de bulunan büyük Hristiyan "Kalp" aşireti ordusu Ayaz bin Ganam'ın ordusunu bir kalede sıkıştırdılar. Fakat Ağustos 633'un son haftasında Halid bin Velid kendi ordusuyla bu mevkiye gelerek Arap aşiret ordularıyla yaptığı Davmat El-Candal Savaşı'ni kazandı ve asi aşireti geri püskürttü.
Halid bin Velid bundan sonra Arabistan'a döndü. Fakat burada iken Sasani ordularının yeniden kendilerini toplayıp Irak'ı geri almaya hazırlandıkları haberini aldı. Sasani ordusu ve onları destekleyen Hristiyan Arap destek orduları dört grup halinde Hanafiz, Zumiel, Sanni ve Manzieh mevkilerinde toplanmışlardı. Halid bin Velid çok kurnaz ve çok parlak bir askeri düşünce gösteren bir savaş planı hazırladı. Emrindeki Arap ordusunu üç gruba böldü. Kasım 633'te yapılan üç değişik muharebenin her birinde her bir Arap ordu grubu değişik yönden, yani üç değişik yönden, koordineli olarak Sasaniler ve müttefikleri ordusuna gece saldırısina geçtiler. Bu strateji arka arkaya Muzieh Savaşı; Samni Savaşı ve Zumeil Savaşı için Arap ordusu tarafından uygulandı ve bu muharebelerin hepsinde Halid bin Velid galip geldi. Bu üç önemli muharebeyi büyük hezimetle kaybeden Sasani ordusu Irak'ı Araplara karşı savunamaz hale gelmişti ve Sasani İmparatorluk başkenti olan Tizfon bile korunamaz hale geçip Arap hücumlarına açık kalmıştı.
Fakat Halid bin Velid Sasanilein başkentine hücuma geçmeden Sasani İmparatorluğu'nun güneyinde ve batısında bulunan tüm İran Sasani ordularını yenip elemine etmeye karar verdi. Bunun için Sasani İmparatorluğu ile Bizans İmparatorluğu arasındaki sınır şehri olan Firaz üzerine geçti ve Aralık 633'te bu mevkiye yetişti. Bu mevkide büyük bir Bizans ordusu ordugahı ve yine büyük bir Sasani ordusu ordugahı bulunmaktaydı. Bu iki ordu birleştiler ve Hristyan Arap aşiretlerinin yerel ordularını da takviye olarak aldılar. Aralık 633'te bu birleşik Bizans-Sasani-Hristiyan ordusu ile Arap Halid bin Velidin ordusu Firaz Savaşı'na giriştiler. Halid bin Velid ordusu galip geldi. Bu Arapların Irak'ı fethetmelerinin son savaşı olan Kadisiye Savaşı'ndan bir önceki savaş oldu. Halid bin Velid Sasani İmparatorluğu başkenti Tizfon yolu üzerinde Fırat Nehri üzerinde bulunan bir geçiş noktasında bulunan önemli bir kale olan Kadısiye'ye ordusu ile gitmekte iken Halife Ebû Bekir'den bir yeni emir aldı. Bizans İmparatorluğu elinde bulunan Filistin ve Suriye'ye karşı bir istila hücumu için hazırlanan Arap ordusunun komutanlığı kendine verilmişti ve bu ordunun başına biran evvel geçmesi gerekiyordu.
Bizans İmparatorluğu ile Suriye için savaşlar
Suriye'nin önemli şehirleri ele geçirildi. Halid bin Velid komutasındaki İslam ordusuyla Doğu Romalıların Yarmuk'ta yaptığı Yermük Savaşı devam ederken halife Ebû Bekir ölmüştür.
Kuran'ın derlenmesi
Ebû Bekir, Yemame Savaşında hafızların bir bir öldürülmesi üzerine Kur'an'ı derlettirerek mushaf haline getirtmiştir.
Ölümü
Yaklaşık iki yıllık süren halifeliği hastalanıp ölmesiyle son bulmuştur. Son günlerinde yerine Halife olarak Ömer'i atamış, ahitnameyi Osman'a yazdırmıştır.
Eşleri ve çocukları
Ebû Bekir'in dört karısı olmuştur. Birinci karısı Kuteyla bint Abdüluzza bin 'Abd bin As'ad olup bu karısından (Esma adlı) bir kız çocuğu olmuş ve sonra boşanmıştır. İkinci karısı Ümmü Ruman bint Amir bin Umaymır bin Zuhal bin Dahman adlı bir kadından (Aişe ve Abdurrahman adlı) biri kız bir oğlan çocuğu olmuştur. Üçüncü karısı Esmâ bint Umeys bin Ma‘bed (Ma‘d) el-Has‘amiyye olup (Muhammed ibn Ebû Bekir) adlı bir oğlu olmuştur. Dördüncü karısı Habibe bint Harijah bin Zayd bin Ebu Züheyr (Banu el-Haris bin al-Hazrac kabilesinden) adlı olup (Ümmü Külsum bint Ebû Bekir adlı) bir kızı olmuştur. Ebû Bekir'in eşlerinden Kuteyla İslam'ı kabul etmemiştir ve Ebû Bekir onunlar İslam'dan önce evlenmiş ve sonradan boşanmıştır.
Lakapları
Sıddık-ı Azam, Câmiu'l Kur'an, es-Sıddîk, el-Atik lakaplarıyla bilinirdi. Ayrıca çok fazla teheccüde kalktığından dolayı "Vaktı Seherde Teheccüd Kılanların Babası" olarak da bilinir.
Ömer
Ömer bin Hattab
Müminlerin Emiri - (Emirül mu'minîn) |
Ömer bin Hattab, (Arapça: عمر ابن الخطاب; d. 581 - ö. 3 Kasım 644), Muhammed Peygamber'in bir sahabesi, İslam Devleti'nin Ebu Bekir'den sonraki Başkanı ve -i Mübeşşere]]dendir. Sünniler Ömer bin Hattab'ı zaman zaman "Ömer-ul Faruk" (عمر الفاروق) diye anarlar.
Ömer ibn-i Hattab | |
---|---|
Arapça Hüsn-ü Hatt ile "Ömer el-Faruk Radıyallahu anhu Teala" yazısı | |
Râşidî Hilafetin 2. Halifesi ve Emîru'l-Mu'minîn | |
Görev süresi 634-644 |
|
Yerine geldiği | Ebû Bekir |
Yerine gelen | Osman bin Affan |
Kişisel bilgiler | |
Doğum | 585 Mekke, Hicaz, Arabistan |
Ölüm | 3 Kasım 644 Medine |
Milliyeti | Arap |
Evlilik(ler) | Ümmü Gülsüm bint Ali, Atika bint Zeyd ve Ümmü Gülsüm bint Asim |
Çocuk(lar) | Abdullah bin Ömer, Asim bin Ömer, Hafsa bint Ömer ve Ubeydullah bin Ömer |
Dini | İslam |
İlk yılları
Ömer, Mekke'de Beni Adi kabilesinde doğdu. Babası Hattab bin Nüfeyl, annesi Hanteme bint Haşim Beni Mahzum kabilesindendi. Ailesi orta sınıfa mensuptu. Babası tüccardı ve kabilesinde zekâsıyla meşhurdu, çok tanrıcıydı (putperest idi). Ömer çocukluğundan itibaren deve çobanlığı yapmaya başladı. Ömer: "Babam çok acımasızdı. Develeri güderken dinlenmek için işi bıraktığımda beni döverdi" demiştir.[1] Ömer küçük yaşta okuma yazma öğrendi. İslam öncesi dönemde okur yazarlık nadiren vardı. Arap edebiyatı ve şiirle ilgilendi. Ömer ergenlik döneminde ata binme, dövüş sporları ve güreş öğrendi. Uzun boyu ve fiziksel üstünlüğü ile iyi bir güreşçiydi. Ayrıca iyi bir hatip olduğundan babasının yanında kabileler arası anlaşmazlıklarda hakemlik yaptı. Tüccarlık yaparken Roma ve Pers şehirlerine gitti ve buradaki düşünürlerle tanışma imkânı bulmuş oldu.
Müslüman oluşu
Ömer, Mekke gayrimüslimlerince Muhammed'i öldürmek üzere görevlendirilmiş, yolda bu niyetini anlayan bir sahabe tarafından, hedef saptırmak amacıyla, gizli bir Müslüman olan kız kardeşinin evine yönlendirilmiş, önce gidip onunla ilgilenmesi söylenmiştir.
Kız kardeşinin evine geldiğinde evden gelen Kur'an sesini işiten Ömer "Göklerde ve yerde ne varsa Allah'ı tesbih etmektedir..." diye başlayan Kur'an ayetlerinden (Taha ve Hadid surelerinin ilk ayetleri) etkilenerek Müslüman olmuştur.
Halife oluşu
Ebubekir'in yaklaşık iki yıllık süren halifeliği hastalanıp vefat etmesiyle son bulmuştur. Son günlerinde ashabın görüşlerini alarak yerine Halife olarak Ömer'i tavsiye etmiştir ahitnameyi Osman'a yazdırmıştır.
Halifelik dönemi (634-644)
Ömer bin Hattab döneminde Bizans ile yapılan Yarmuk, Halep, Ecnadin, Demirköprü, Dathin, Firaz ve Qarteen muharebeleri ile Mısır, Suriye, Lübnan ve Filistin; Sasaniler ile yapılan Köprü, Nihavend, Kadisiye muharebeleri ile de Irak'ın tamamı ve İran'ın büyük bir kısmı fethedildi. Ömer bin Hattab döneminde hilafet dahilden güçlendi. Ömer adaletli bir hükümdardı, devlet memurları ve valileri her zaman kontrol ederdi. Beytülmal'ı müslümanlar arasında en iyi şekilde bölüştürmüştür. Kendisi çok yoksuldu, aylık geliri sadece 16–20 dirhemdi.3]
Vefatı
Miladi 31 Ekim 644'te, kendisinden alınan verginin azaltılmasını isteyen, ancak talebi kabul edilmeyen Mugire bin Şu'be'nin Fars kölesi Ebû Lü'lüe tarafından Medine'de sabah namazında hançerle saldırıya uğradı. Saldırgan intihar ederken, Ömer bin Hattab saldırıdan üç gün sonra 3 Kasım 644'te öldü.
İslam öncesi kültür mirasını yok etmesi
Halife Ömer'in adı İran ve Mısır fethinden sonra fethedilen topraklarda yazılı bilgi birikiminin yok edildiği iddiaları ile de anılmaktadır.[
Osman
Osman
Dört Halifenin Üçüncüsü - (Hulefa-i Raşidin) |
Osman bin Affan (Arapça: عثمان بن عفان) (d. 574/576 - ö. 17 Haziran 656), Dört Büyük Halife'den üçüncüsü, İslam peygamberi Muhammed'in cennetle müjdelenmiş sahabelerinden birisi. 644 yılından 656'daki öldürülmesine kadar, 12 yıl boyunca, halifelik yapmıştır; Dört Büyük Halife'den en uzun süre halifelik yapan odur. Şiâ'da halifeliği kabul edilmeyen sahabedendir; zira Şiî inancına göre hüküm sürmesi gereken ilk halife Ali'dir. Ümeyyeoğullarından (Emeviler) olan Osman'ın künyesi İslam peygamberi Muhammed'in kızı Rukiyye'den olan oğluna nispetle Ebu Abdullah'tır. Bunun dışında Ebu Leyla olarak anıldığı da olurdu.
Aynı zamanda İslam peygamberi Muhammed'in de damadı olmuştur. Muhammed'in önce Rukiyye isimli kızıyla evlenmiştir. Daha sonra Rukiyye'nin vefat etmesiyle Muhammed'in bir başka kızı Ümmü Gülsüm ile evlenmiştir. Ümmü Gülsüm de kendisinden önce ölmüştür. Peygamberin iki kez damadı olması, iki kızıyla evlenmiş olması hasebiyle Zi'n-Nureyn yani "iki nur sahibi" olarak anılır. İki kere hicret ettiği için de Zatü'l Hicreteyn de denilirdi.
Ebu Bekir'in yakın arkadaşlarından olan Osman İslam'a inanan ilk kişilerdendir. Bedir dışındaki savaşlara katıldı. 644'te halife oldu. Sebe taraftarları evini kuşattı; oruçluyken, Kur'an okurken öldürüldü (656). Cenazesini Zübeyr kaldırdı, Bâkî Mezarlığı'na gömüldü. Osman zengindi, vahiy kâtibiydi. Kur'an'ı çoğaltmıştır. Lâkabı Nâşîr-ûl Kuran'dı. 146 hadis rivâyet etmiştir.
Müslüman olmadan önceki yaşamı
Osman Ta’if’te doğdu, sıcak yaz aylarında Mekkeli zenginler havası daha serin olan Taif’e giderdi. Osman’ın ailesi de tahminen bu sıcak yaz aylarında Taif’e gelmişti. Osman Muhammed'den 9 yıl sonra doğmuştur. Kureyş’in zengin Ümeyyeoğulları ailesindendi. Osman’ın babası Affan genç yaşta ticaret seferinde öldü. Osman babasından kalan mirasla aynı işi yapmaya devam etti ve Kureyş’in en zenginlerinden biri oldu.
Müslüman oluşu ve Halife olmadan önceki yaşamı
İslam’a geçişi
Osman İslam’ı kabul edişiyle birlikte tüm zenginliğini hayır işlerine harcadı. Suriye’den bir ticaret seferinden dönüyordu. İslam peygamberi Muhammed ona İslam’ı ve amacını açıkladıktan sonra arkadaşı Ebu Bekir ile yaptığı kısa bir konuşma sonrası Müslüman oldu[kaynak belirtilmeli]. Osman; Ali bin Ebu Talib, Zeyd bin Harise ve Ebu Bekir’den sonra Müslüman olan dördüncü erkekti. Osman'ın Müslüman oluşu ailesi Ümeyyeoğulları tarafından olumsuz bir şekilde karşılandı.[6] Osman'ın bu kararını teyzesi Ümmü Gülsüm ve üvey kız kardeşi destekledi. Osman daha sonra Muhammed’in kızı Rukiyye ile evlendi.
Habeşistan'a Hicret
Osman ve eşi Rukiyye 615 yılında Habeşistan’a yapılan hicrete katıldılar. Osman ticari zekâsı ve çalışkanlığını Habeşistan’da da devam ettirdi. İki yıl sonra Kureyş'in İslam'ı kabul ettiği haberleri Habeşistan'daki Müslümanlar arasında yayıldı, bunun üzerine Osman ve Rukiyye Mekke'ye geri döndü. Fakat Mekke’ye geldiklerinde haberin asılsız olduğu ortaya çıktı, bazı Müslümanlar Habeşistan’a geri dönerken Osman kalma kararı verdi ve tüm işlerini geride bırakarak ticari faaliyetlerine sıfırdan başladı.
Medine'ye Hicret
622 yılında eşi Rukiyye ile birlikte Medine’ye göç etti. Medine’ye ulaşıldıktan sonra muhacirler ensarın (Medineliler) evlerine konuk oldular. Osman’da Neccaroğulları kabilesinden Ebu Talha bin Tabit’in yanında kaldı. Kısa süre sonra kendi evini aldı. Osman, Medine’de kaldığı süre boyunca Ensar’dan ekonomik yardım almadı tüm malını Mekke’den getirdi. Medine halkı çiftçilik yapıyordu ticari faaliyetler fazla değildi. Tüccarlık daha çok Yahudilerin elindeydi. Osman bu durumu avantaja çevirdi ve Medine’de Müslümanların yararlanabileceği ticaret ağı kurdu ekonomik olarak Müslümanların refahını arttırdı.
Medine'deki hayatı
624 yılında Medine’den dönen Kureyş kervanlarına bazı Müslümanlar saldırdı ve zapt etti. Osman’ın eşi Rukiyye sıtma ve çiçek hastalığından dolayı yatmaktaydı ve Osman onun yanında kalarak Bedir Savaşı’na katılmadı. Bedir Savaşı başladığı sıralarda Rukiyye öldü ve defnedildi. Bedir’den dönen Muhammed kızının cenazesine yetişemediği için üzüldü.
Uhud Savaşı'ndan sonra Osman Muhammed’in diğer kızı Ümmü Gülsüm ile evlendi. Bu evlilik ile beraber Muhammed’in iki kızı ile evlendiği için “zinnureyn” (iki kez nurlanmış) lâkabı verildi. Hendek Savaşında Medine’yi korumakla görevliydi muharebe sonrası Yahudi Kaynukaoğulları ile çıkan sorunu Osman tüm köleleri satın alarak çözdü ve hepsini azad etti. Bunun üzerine birçoğu İslam’ı kabul etti.
Osman, Muhammed'in Veda Haccı sırasında onun yanında yer almıştır. Muhammed'in ölümünden sonra halife seçilen Ebu Bekir'e bey'at etmiştir. Ridde Savaşları sırasında Ebu Bekir'in danışmanı olarak Medine'de kalmıştır. Daha sonra Ebu Bekir'in Ömer'i bir sonraki halife olarak tayin eden belgesini kaleme alan da Osman'dır. Ömer'in hilafeti sırasında Ömer'e danışmanlık yapmış ve Medine'de kalmıştır.
Halifeliği
Ömer kendisinden sonra aralarından bir sonraki halifenin seçileceği bir şura kurulmasını talep etmiştir. Ömer'den sonra kimin halife olacağı tartışmaları sırasında arabulucu Abdurrahman bin Avf'ın, başkalarının görüşlerini de alarak kendisini seçmesiyle halife olmuş, kendisiyle birlikte halifeliğe düşünülen Ali de kendisine bey'at etmiştir.
İlk altı yıl
Osman’ın halife seçilmesine Muâviye’nin babası Ebu Süfyan, çok sevinmişti. Haşimoğulları ilk iki halifeye sürdürdükleri yumuşak tutumu halifeliğinin ilk 6 yılında Osman’a karşı da gösterdiler. Bu dönemde yapılan fetih hareketlerine katıldılar. Ebubekir zamanında oluşturulan Kur’an mushafının çoğaltılması ve bu nüsha dışındaki diğer nüshaların imha edilmesi konusunda Ali, Osman’ı destekledi.
Halife olduğu dönemde İslam devletinin sınırları genişlemiş ve ilk İslam donanması kurulmuş, birçok ekonomik reform gerçekleştirilmiştir. Ayrıca ilk İslamî paralar da onun zamanında basılmıştır; bunlar üzerine Bismillah lâfzı basılmış İran dirhemleri idi. İlk İslam devleti dirhemi daha sonraları Emevîler döneminde basılmıştır. Ayrıca Kâbe ve Mescid-i Nebevi de onun zamanında genişletilmiştir.
Osman bin Affan'ın halifeliğinin ilk altı yılında İran'ın fethi tamamlandı, Trablusgarp ve Tunus feth edildi. Kafkaslar'a giren İslam orduları Hazarlara yenilerek Kafkasların güneyine çekilmiştir. Şam'da ilk kez donanma kurulmuş, Kıbrıs bu donanmanın seferleri sonucunda vergiye bağlanmış, Rodos fethedilmiştir. Ayrıca Osman döneminde yapılan en büyük hizmetlerden biri Ebubekir döneminde toplanarak kitap haline getirilen Kur'an mus'haflarının çoğaltılarak önemli merkezlere gönderilmesidir.
İkinci Altı Yıl
Ama Osman'ın halifeliğinin ikinci altı yılı, ilk altı yılı kadar başarılı geçmedi. Müslümanlar arasındaki ilk ayrılıkların başlaması, Osman'ın ikinci altı yıllık halifeliğinde izlediği politikalar sebebiyle gerçekleşti.
Ali taraftarlarının Osman'dan Hoşnut olmayışının sebepleri
Osman’ın halifeliğinin ikinci 6 yılında takip ettiği siyaset, valiliklere akrabalarını tayin ettiği ve onlara aşırı düşkün olduğu iddiaları, Ali taraftarlarının halifeye karşı tavır takınmasına sebep oldu. Bu dönemde Ali ile Osman arasında görüş ayrılıkları yaşandı.[kaynak belirtilmeli]
656 yılında Mısır, Basra ve Kufe’den gelen ve Osman'ın halifeliğini kabul etmeyen isyancılar, Medine yakınında “Zi-Huşub” mevkiinde toplandılar. Şehre girip girmeme konusunda Medinelilerin fikrini almak üzere elçi gönderdiler. Medineliler isyancıların şehre girişine taraftardılar ancak Ali isyancıların şehre gelmemelerini söyledi.
Mervan'ın mektubu
Osman, isyancılara arabulucu olarak Ali’yi gönderdi. Durumun düzeltileceğini ve fesadın ortadan kaldırılacağına dair Ali onlara halife adına söz vermiş ve isyancılar Mısır’a gitmek üzere yola çıkmışlardı, fakat yolda rastladıkları bir adamın üzerinde bir mektup çıktı. Bu mektupta, Mısır’dan Medine’ye gelen isyancıların öldürülmesi isteniyordu. Bunun üzerine isyancılar Medine'ye geri dönerek mektubu ve içeriğini Ali’ye anlattılar. Ali, Osman’a bu mektuptan bahsetti. Osman böyle bir mektuptan haberi olmadığını söyledi. Sonuçta bu mektubu, Osman'ın kuzeni ve damadı Mervan’ın yazdığı ortaya çıktı.
Bunun üzerine Ali, arabuluculuğa devam etmek istemediğini söyleyerek evine çekildi. Bu sırada isyancılar Osman'ın evinin yakınlarına kadar gelerek Osman'dan ya halifelikten ayrılmasını ya da kendilerine komplo hazırlayan Mervan’ın kendilerine teslim edilmesini istediler. Halifenin her iki teklifi de kabul etmemesi üzerine evini kuşattılar.
Osman bin Affan'ın öldürülmesi
Osman evinin kuşatılmasından Ali, Talha, Zübeyr ve Aişe’yi haberdar etti. Ali isyancıların bizzat yanına gelerek onlara çıkıştı, yaptıkları bu hareketin kâfirlere bile yakışmadığını söyleyerek halifeye su gönderdi. Buna ilave olarak oğulları Hasan ile Hüseyin’i ve kölelerini halifeyi korumaları için gönderdi. Bu tedbirler etkisini gösterdi, nitekim isyancılar kapıdan girerek halifeyi öldüremediler; ancak komşu evlerin damlarından atlayarak Osman’ı öldürmeyi başardılar.
Ali'nin Halife oluşu
Osman’ın öldürülmesinden 5 gün sonra Ali, halife seçildi ve Medine halkı ona mescitte biat etti. Talha ve Zübeyr'in de biat etmesi halk tarafından çok iyi karşılandı. Çünkü Talha ve Zübeyr, Ali’nin haricinde halifeliğin en güçlü adaylarındandı. Diğer şehirlerden temsilciler de Medine’ye gelerek biatlarını yaptılar ve böylece Müslümanların çoğu Ali’nin halifeliğini kabul etmiş oldu.
Halife Osman’ın öldürülmesi ve yerine Ali’nin halife seçilmesi ile birlikte Emevî-Hâşimî mücadelesi yeniden başladı. Şam Valisi Muâviye, öldürülen akrabası Halife Osman'ın kanını Ali'den talep ederek onun öldürülmesinden Ali’yi sorumlu tuttu ve bu durum daha sonra İslam Tarihinde İlk fitne dönemi adı verilen süreçte, Ali'nin muhalifleriyle yapacak olacağı Cemel ve Sıffin Savaşı'nın bir sebebi durumuna geçti.
- İlk Fitne
- Cemel Savaşı
- Sıffin Savaşı
- Muaviye bin Ebu Süfyan
- Osman'ın Kur'anı