V. Mehmed Sultan ReÅŸad | |
---|---|
İslâm Halifesi İki Kutsal Caminin Hizmetkârı |
|
35. Osmanlı Padişahı | |
Hüküm süresi | 27 Nisan 1909 – 3 Temmuz 1918 |
Önce gelen | II. Abdülhamid |
Sonra gelen | VI. Mehmed |
Çocukları | Åžehzade Mehmed Ziyaeddin Efendi Åžehzade Mehmed Necmettin Efendi Åžehzade Ömer Hilmi Efendi |
Hanedan | Osmanlı Hanedanı |
Babası | Abdülmecid |
Annesi | Gülcemal Kadın Efendi |
Doğum | 2 Kasım 1844 İstanbul |
Ölüm | 3 Temmuz 1918 (73 yaşında) İstanbul |
Defin | Sultan ReÅŸad Türbesi |
Dini | İslam |
Saltanattan önceki yaÅŸamı
II. Mahmud'un torunudur. 18 oÄŸlu ve 24 kızı olan Sultan Abdülmecid'in yaÅŸ sırasına göre üçüncü oÄŸluydu. Annesi Gülcemal Kadın Efendi'dir. Eski ÇıraÄŸan Sarayı'nda doÄŸdu. Annesi Gülcemal Kadın Efendi veremden öldüÄŸü zaman Mehmed ReÅŸat 7 yaşındaydı. ÇocukluÄŸu, padiÅŸah olan babasının yanında geçti. EÄŸitimine fazla önem verilmedi. Babası ve amcası Sultan Abdülaziz saltanat yıllarında özgür ve rahat bir ÅŸehzadelik yaptı. 1872'de baÅŸkadını olan Kamures ile "izdivaç" yapıp, "aile" kuran Osmanlı ÅŸehzadeleri arasına girdi. 1876-1909 aÄŸabeyi II. Abdülhamid döneminde, veliahtlık yapmasına raÄŸmen, Dolmabahçe Sarayı'nın Veliahtlık Dairesinde kapalı hayat yaÅŸamak zorunda kaldı. Veliaht olduÄŸu için devamlı kontrol altında tutuluyordu. Seyrek olarak Balmumcu ÇiftliÄŸi'ne gitmesine izin verilmekteydi. Ama baÅŸkalarıyla görüÅŸmesi ve İstanbul'da gezinmesi yasaklanmıştı. Gözlerinin mavi olduÄŸu Mehmed ReÅŸat'ın kendine nazar deÄŸdireceÄŸinden korkan aÄŸabeyi II. Abdülhamid onunla karşı karşıya görüÅŸmekten kaçınmış olduÄŸu belirtilmektedir. Günlerini haremde geçirir; Dürr-i And, Mihr-engiz adlı kadınefendileri ve Ziyaeddin, Necmeddin, Ömer Hilmi adlı ÅŸehzadeleriyle ilgilenip eÄŸlenirdi. Fars edebiyatına, Mevlevilik konularına ve özellikle Mesnevi'ye yakın ilgisi vardı. Åžiir ve diÄŸer kitapları da okurdu.
1908'de İkinci MeÅŸrutiyet'in ilanından sonra Veliahd olarak protokole göre "Devletû Necabetû Veliahd-ı Saltanat ReÅŸat Efendi Hazretleri" ÅŸeref adını kullanarak törenlere iÅŸtirak etmeye baÅŸladı. Halk arasında güler yüzü ve sıcak bakışı ile sempati topladı. Onun bu makam teÅŸebbüsünden hoÅŸlanmayan ve oyuna geldiÄŸini fark eden aÄŸabeyi II. Abdülhamid'in verdiÄŸi bir Yıldız Sarayı davetinde onun yakasından tutup "Bu iÅŸler senin başının altından çıkıyor" dediÄŸi belgelenmiÅŸtir.
Saltanatı
BaÅŸlangıç yılları
31 Mart Olayı ardından 1909'da, II. Abdülhamid Meclis-i Milli tarafından tahttan indirildi ve 65 yaşında olan Veliaht ReÅŸad Efendi İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin desteÄŸiyle tahta çıkartıldı. Saltanat adı olarak, asıl adı olan "ReÅŸad" deÄŸil, "Mehmed" adının kullanması kararlaÅŸtırıldı. Bu isim deÄŸiÅŸikliÄŸi ayandan Ferik Sami PaÅŸa önerisiyle yapıldı ve gerekçesinin Fatih Sultan Mehmed'in İstanbul'a ordusuyla giriÅŸi ile Hareket Ordusu'nun İstanbul'a geliÅŸi arasında bir baÄŸlantı kurmak olduÄŸu belirtilmektedir. PadiÅŸahlığa Meclis-i Milli kararıyla gelmesine raÄŸmen, Osmanlı Hanedanı'nın "ekber evladı" olması ile de padiÅŸahlığı hakkı bulunmaktaydı.
Cülus töreni Beyazıt'ta bulunan Harbiye Nezareti binasında yapıldı. Bu tören için yeni padiÅŸah Dolmabahçe Sarayı'nda Sirkeci'ye kadar "İhsaniye" istimbotuna binip gitti. Bu deniz yolculuÄŸu sırasında donanma gemilerinden yapılan ÅŸeref top atışları onu korkuttu. Sirkeci'den Beyazıt'a saltanat arabası ile çıkarken yolun iki tarafında dizili İstanbullular tarafından coÅŸkunlukla alkışlandı. Biat duasından sonra yaptığı konuÅŸmada "Hürriyetin ilk padiÅŸahı benim ve bunda müftehirim" demiÅŸ ve bundan sonra "MeÅŸrutiyet PadiÅŸahı" olarak anılmaya baÅŸlanmıştır. V. Mehmed, Osmanlı padiÅŸahları arasında tahta çıkan en yaÅŸlı padiÅŸahtı. 5 Mayıs 1909'da II. Abdülhamid'in son sadrazamı olan Ahmed Tevfik PaÅŸa İttihad ve Terakki Cemiyeti üyelerinin zorlamaları ile istifa etti ve yeni hükûmet Hüseyin Hilmi PaÅŸa sadrazamlığı altında kuruldu.
10 Mayıs 1909 günü V. Mehmed için Eyüp'te kılıç alayı yapıldı. PadiÅŸah Dolmabahçe'den "SöÄŸütlü" yatına bindi ve BoÄŸaz ve Haliç üzerinden denizden Eyüp'e gitti. Eyüp Türbesi'nde Åžeyhülislam Sahip Efendi ve Konya Mevlevi Dergâhı PostniÅŸini Abdülhalim Efendi tarafından Sultan Osman'ın kılıcını kuÅŸandı. Sonra saltanat arabasına binen V. Mehmed Fatih Camii'nde Fatih türbesini ziyaret etti. Sonra yine saltanat arabası ile Dolmabahçe Sarayı'na döndü. Özellikle II. Abdülhamid'in uzun saltanat yıllarında İstanbul'un sokaklarında padiÅŸahın görünmemesi dolayısıyla yeni padiÅŸahın ÅŸehir içinde araba seyahati ve herkesi güler bir yüz ile selamlaması, yadırganmakla beraber, İstanbul halkı arasında büyük heyecan yarattı.
PadiÅŸah olarak ilk icraatlarının başında ikamet sarayının ve Cuma alaylarının deÄŸiÅŸtirilmesi oldu. Abdülhamid'in ikamet sarayı olan Yıldız Sarayı'ndan ayrıldı ve Dolmabahçe Sarayı'na yerleÅŸti. Fakat Dolmabahçe Sarayı eski ve bakımsızdı. Saray çok ayrıntılı onarımdan geçirildi; saraydaki bütün odalar, bodrum katı dahil olmak üzere tamir edilip uygun bir hale getirildi ve elektrik ve kalorifer tesisleri yapıldı. Fakat Sultan Mehmed ReÅŸat gaz lambasını elektriÄŸe ve soba ile ısınmayı kalorifere tercih ettiÄŸi için kurulan yeni tesisat kullanılmadı. Haftalık Cuma alayı semtin deÄŸiÅŸik camilerinde yapılmaya baÅŸlandı. Bu nedenle Abdülhamid döneminde kullanılmaması dolayısıyla İstabl-i Amire'de çürüyen landolar ve saltanat arabaları onarıldı; ÅŸehir yollarına alışık yeni atlar satın alındı; seyis ve arabacılara yeni sırmalı üniformalar hazırlandı. Kortej protokolü sorunlarına çare olarak bu alaylarda padiÅŸahın yanına en kıdemli asker Ahmet Muhtar PaÅŸa'nın oturtulmaya baÅŸlandı.
Sultan II. Abdülhamid'in padiÅŸahlığı sırasında hapis hayatı yaÅŸadığı için devlet iÅŸlerinde tecrübe edinememiÅŸti ve yaşı da 65'e gelmiÅŸti. Zaten yumuÅŸak huylu ve zayıf iradeliydi. Bu nedenlerle padiÅŸahlığı sırasında devlet yönetimi daha çok İttihat ve Terakki Partisi'nin genç ve dinamik ileri gelenlerinden Enver PaÅŸa, Talat PaÅŸa ve Cemal PaÅŸa'nın elinde kaldı. Bu liderlerin yeni padiÅŸahı çok sevdikleri gösterileri yapılmaktaydı. Piyasaya onun adını taşıyan "ReÅŸat Altını" sürüldü. Birçok İstanbul semtine, Anadolu kasaba ve köylerine "ReÅŸadiye" adı verildi. V. Mehmet'in ilk saltanat günlerinde adi suçluların ve özellikle 31 Mart Olayı ile iliÅŸkili ve İttihad ve Terakki Partisi aleyhtarı siyasi suçluların kentin meydanlarında asılmalarına onay vermeyeceÄŸini mabeyn üyelerine ısrarla bildirmesine raÄŸmen sonunda iktidarda bulunan İttihat ve Terakki Fırkası idarecilerinin ısrarlarına karşı gelemeyip bunlara onay vermek zorunda kaldı. Åžehir halkı meydanlarda kurulan daraÄŸaçlarda asılan suçluların cesetleri İstanbul'da olaÄŸan görüntüler haline geldi. Bu icraat, Mehmed ReÅŸat'ın saltanat döneminde gayet çok sayıda kanun, kararname ve irade-i saniyeye hiçbir itiraz ÅŸerhi koymadan ve hatta farkına varmaksızın onay vermesinin baÅŸ örneklerinden biri oldu.
29 Aralık 1909'da devlet idaresini yüklenen ama İttihat ve Terakki Fırkası'nın üyelerinin bu devlet iÅŸlerine devamlı karışmalarından hiç hoÅŸlanmayan Sadrazam Hüseyin Hilmi PaÅŸa istifa etti. Yerine Roma Sefiri olan İbrahim Hakkı PaÅŸa göreve atandı ve 12 Ocak 1910'da yeni hükümetini kurdu. Bu hükümetin daha serbest olacağı beklenmekteydi; ama çok geçmeden kabine İttihat ve Terakki Fırkası liderleri, ordu ve Harp Nazırı olan Mahmud Åževket PaÅŸa'nın etkisi altına girdi.
1910'da bir sıra kayda deÄŸer olay ortaya çıktı. 19 Ocak 1910 günü o zaman Meclis-i Mebusan binası olan ÇıraÄŸan Sarayı, çatı katındaki kalorifer bacasından çıkan bir yangından sonra 5 saat içinde dört duvar haline dönüÅŸtü. Amcası Abdülaziz tarafından yaptırıldığı için V. Mehmed'in bu sarayı sevmediÄŸi ve içinde oturmak istemediÄŸi ve bu nedenle bu yangına üzülmediÄŸi bildirilmiÅŸtir. Aynı yıl "1910 Arnavutluk İsyanı" çıktı ve bu ayaklanma 1 Ocak 1911'de üzerine gönderilen Harbiye Nazırı Memduh Åževket PaÅŸa komutasındaki güçler tarafından bastırıldı. 1908'de Girit Parlamentosu üyelerinin baÅŸbakanın tatilde olmasını ve Osmanlı İkinci MeÅŸruriyet kurulmasını fırsat bilerek Yunanistan'la birleÅŸme oyu vermelerinden sonra, 1910'da Yunan kralına baÄŸlılık yemini vermeleri Osmanlı devletine ve V. Mehmed'e baÄŸlı olmaları gerekmesi sorununu yeniden depreÅŸtirdi. Kozmopolit Efendi'nin sahibi ve Ahmed Samim Bey'in baÅŸyazarı olarak çıkarılan "Sada-yı Millet" gazetesinin Patrikhane lehine çalıştığı söylentileri yayılması üzerine, 9 Haziran 1910'da Ahmed Samim Bey bir suikaste hedef olarak Bahçekapı'da vurulup öldürüldü. Mayıs ve Haziran ayları boyunca devlet erkanı; meclis ve ayan üyeleri; yabancı elçilerle ile alafranga tertipli ve müzikli bir seri (örneÄŸin Tokatlıyan Oteli, Beylerbeyi Sarayı, Dolmabahçe Sarayı'nda) ziyafet ve ÅŸölene katıldı.
6 Åžubat 1911'de devlet idaresinin merkezi olan Bâb-ı Âli'de yangın çıktı, Sadrazamlık ile Hariciye Nezareti daireleri kurtulup. Åžura-yı Devlet, Dahiliye Nezareti, Mektübcu, TeÅŸrifatçı, Beylikçi, Sadaret Kalemi daireleri ile Vak’anüvis daireleri tamamen yandı. ÇıraÄŸan Sarayı yangına üzülmeyen V. Mehmed'in bu yangına çok fazla üzüldüÄŸü belirtilmektedir. 1911 yılı içinde V. Mehmed eski Fransız imparatoriçesi olan Eugenie'nin ve yazar Pierre Loti'nin ziyaretlerini kabul etti. 5 Haziran 1911 günü Sultan V. Mehmet denizden "Barbaros" zırhlısı ile Rumeli gezisine baÅŸladı. Selanik, Üsküp ve PriÅŸtina'yı ziyaret etti. Kosova'da bulunan ceddi I. Murad'ın türbesi olan MeÅŸhed-i Hüdevandigar'da 100.000 kiÅŸinin katıldığı bir cemaatle cuma namazı kıldı. 26 Haziran'da İstanbul'a döndü.
Trablusgarp Savaşı
Siyasi birliÄŸini saÄŸlamakta diÄŸer Avrupa ülkelerine göre geç kalan İtalya, sömürgecilik yarışına katılarak Kuzey Afrika'da Osmanlılara ait olan Trablusgarp'i ele geçirmek istedi. Avrupalı devletlerin de desteÄŸini alan İtalya, Osmanlı Devleti'ne bir ültimatom vererek, Trablusgarp'in kendisine bırakılmasını istedi. İtalyanların bu isteÄŸi reddedilince Trablusgarp ve Bingazi iÅŸgal edildi (1911).
29 Eylül 1911'de Trablusgarp'in İtalyanlarca iÅŸgali üzerine sadrazam İbrahim Hakkı PaÅŸa hükûmeti istifa etti. Ortaya çıkan kabine krizinde, Meclisteki İttihat ve Terakki Partisi grubunun desteÄŸiyle sekiznci kez Mehmed Said PaÅŸa sadrazamlığa getirildi. Ama İbrahim Hakkı PaÅŸa ve kabinesi üyelerinin Divan-ı Ali'de yargılanmaları sorunu Meclis-i Mebusan'ı karıştırdı. İttihat-ı Terakki Partisi bu yargılamayı istememekteydi. Hükûmet ile Meclis arasında anlaÅŸmazlık çıktı. Mehmet Said PaÅŸa hükûmeti 30 Aralık'ta istifa edip yeniden sadrazam tayin edilip hükümnetini yeniledi. İttihat ve Terakki Partisi bu anlaÅŸmazlığı çözmek yolu olarak Kanun-i Esası'nın padiÅŸaha verdiÄŸi Meclis'-i Mebusan'ı kapatması yetkisini kullanmaya V. Mehmed'i zorladı ve 18 Ocak 1912'de Meclis-i Mebusan kapatıldı ve İstanbul'da sıkıyönetim ilan edildi.
Temmuz 1912'de İtalya Osmanlı Devleti'ni barışa zorlamak için Çanakkale'de Osmanlı istihkamlarını denizden topa tuttular. Ayrıca Ege Denizi'ndeki 12 adaya asker çıkardılar. Mustafa Kemal ve Enver Bey Trablusgarp'a geçerek Derne ve Tobruk'ta önemli direniÅŸ hatları oluÅŸturdular.
Balkan SavaÅŸlarının baÅŸlaması üzerine İtalyanlarla barış imzalandı ve Trablusgarp Savaşı sona erdi. Yapılan UÅŸi AntlaÅŸması'na göre Trablusgarp ve Bingazi İtalya'ya verildi. 12 ada Yunanistan'ın iÅŸgal etmemesi için geri verilmek üzere İtalya'da bırakıldı.
1912 Arnavutluk Ayaklanması, "Halaskaran Zabıtan" ve 1912 hükumet buhranı
18 Ocak 1912'de kapatılan Meclis-i Mebusan için yapılan seçimler ve Nisan 1912'de seçilen mebuslar İttihat ve Terrakki Partisi aleyhtarları tarafından tenkit edildi ve "Sopalı Seçim" olarak isimlendirildi. Partinin orduyu kullanarak bazı bölgelerde halkın tepkisine karşı geldiÄŸi iddia edildi. Hükumet, İtalya'nın Arnavutluk'a da gözlerini diktiÄŸini bildiÄŸi için Arnavutluk'a yeni ordu birlikleri göndermiÅŸti. Arnavutluk'ta ordu komutanı olan İsmail Fazıl PaÅŸa komutasındaki birliklerden ÅŸikayetler gelmeye baÅŸladı. Arnavutlukta PriÅŸtineli Hasan ve diÄŸer bir iki adayın mebus çıkarılmaması için yapılan müdahalelerin 1912 Arnavutluk Ayaklanması'na baÅŸ sebep olduÄŸu ifade edilmiÅŸtir.
Bunu bahane bulan muhalif Hürriyet ve İtilaf Fırkası'nın önemli üyesi Dr.Rıza Nur'un Arnavutluk'ta bir yeni ayaklanma çıkması için isyanın liderlerinden olan ve Sinop'ta sürgünde bulunan Yakovalı Rıza ile anlaÅŸmış ve kışkırtıcılık yapmış olduÄŸu belirtilmektedir. İsyancı Arnavutların liderleri PriÅŸtineli Hasan, Yakovalı Rıza, Necip DiraÄŸa, ve İsa Bolatın idi ve İstanbul ile irtibatı Rıza Nur saÄŸlıyordu. Bu isyancılar yayınladıkları bir beyaname ile istediklerini yeni kabinenin düÅŸürülmesi, Meclis-i Mebusan'ın tekrar feshi ve seçimlerin yenilenmesi, askerî hizmetlerin mahalli olması, memurların Arnavutçayı bilmeleri veya Arnavutlardan tayini olarak ilan ettiler. Bu Arnavutluk'ta hükumetin otoritesini sarstı.
22 Haziran 1912'de isyan devam etmekte iken yüzbaşı rütbeli Tayyar Bey ve Mümtaz Bey; teÄŸmen rütbeli Tahsin Bey, Çelâl Bey, Kasım Bey, Melek Fraseri Bey, Nafiz Yey ve Hamza Bey, 1909'da II. MeÅŸrutiyet'in ilanı sırasında Resneli Niyazi'nin daÄŸa çıkmasının benzeri olarak, Manastır'da daÄŸa çıktılar. Hükûmet olayların yatıştırılması ve bastırılması için tedbirler almaya çalıştı. İttihat ve Terraki Partisi genel kâtibi Eyüp Sabri Bey ve Ömer Naci Bey bu daÄŸa çıkma olay yerine gitti ama ekstradan Åžehabettin Bey komutası da bir askerî birlik de gönderildi. Harbiye Nazırı Mahmut Åževket PaÅŸa'nın bu olayları askerî tedbirlerle bastırma isteÄŸi olmadığı daÄŸa çıkan isyancılara anlatılıp onları isyan yerine politik yollar kullanılmaları inandırıldı.
Arnavut isyan sırasında, İstanbul'daki siyasî muhalefetle ve ordu içinde "Haleskeran Zabitler" adı verilen bir grup arasındaki iliÅŸkiler ortaya çıkmıştı. Bu muhalif ordu grubu Selanik'te Galip PaÅŸa ve İtalya'ya karşı İzmir'de toplanan birlikler içinde bir tabur kumandanı olan Hüseyin Avni Bey'in öncülükleri altında idi. Böylece, Balkanlar ve özellikle Arnavutluk'ta ve İzmir'de yığılmış olan kıtaların subayları, İttihat ve Terakki Partisi aleyhinde siyasi baskıya giriÅŸtiler. "Haleskeran Zabitler" adına Bostancı'da bir toplantı yapıldı. Bu toplantıya Ferid PaÅŸa, Suphi PaÅŸa ve Zeki PaÅŸa güya aracı olarak katıldı. Melamiler Åžeyhi Terlikçi Salih Efendi gibi Hürriyet ve İtilaf Partisi elemanları da toplantıda bulundular. Bu toplantı Halâskâran Grubu bir beyanname yayımladı. Bu beyannamede hükümetin istifası istenmekteydi. Ama ayrıca Meclis-i Mebusan BaÅŸkanı Halil Bey'in evine hükümetin düÅŸmesini saÄŸlaması için bir gizli tehdit mektup da gönderildi.
Hükümette bulunan Harbiye Nazırı ve Bahriye Nazırı'nın istifaları üzerine 16 Temmuz 1912'de Mehmet Said PaÅŸa sadrazamlıktan istifa etti. Yerine en kıdemli müÅŸir ve çok saygın bir asker olan Ahmed Muhtar PaÅŸa "Büyük Kabine" adı verilen yeni bir hükûmet oluÅŸturdu. Bu kabine içinde eski sadrazamlaradan Kıbrıslı Mehmed Kâmil PaÅŸa, Hüseyin Hilmi PaÅŸa, Avlonyalı Mehmed Ferid PaÅŸa bulunmakta ve Bahriye Nazırı olarak da sadrazamın oÄŸlu olan Mahmud Muhtar PaÅŸa bulunmaktaydı.
Bu hükûmet partiler ve siyasal görüÅŸler üstü bir politika uygulamayı hedeflenmiÅŸti. Ama Balkan Savaşı çıkması dolayasıyla bu hedefine yetiÅŸmede baÅŸarılı olamadı. Balkan SavaÅŸları'nın çıkması üzerine Ahmed Muhtar PaÅŸa'nın önerisiyle 5 AÄŸustos 1912'de 4. Meclis-i Mebusan dağıtıldı. Sıkıyönetim ilan edildi. 29 Ekim 1912'de de Ahmed Muhtar PaÅŸa sadrazamlık görevinden istifa etti. Yerine dördüncü kez Kıbrıslı Mehmed Kâmil PaÅŸa sadrazamlığa getirildi.
Balkan Savaşları
I. Balkan Savaşı
Bağımsızlıklarını kazandıktan sonra Osmanlı Devleti'ni Balkanlardan çıkarmak isteyen Bulgaristan, Sırbistan, Yunanistan ve KaradaÄŸ Trablusgarp Savaşı'yla uÄŸraÅŸan Osmanlı Devleti'ne savaÅŸ açtılar.
Rusya'nın saldırmama garantisine güvenen Osmanlı İmparatorluÄŸu ordularını terhis etmiÅŸti.
I. Balkan Savaşı sırasında birçok cephede birden savaÅŸmak zorunda kalan Osmanlı Devleti ağır yenilgiler aldı. Bulgarlar Çatalca'ya kadar ilerlediler, Yunanlar Selanik'i iÅŸgal etti. Bu olaylardan faydalanan Arnavutluk da bağımsızlığını ilan etti.
II. Balkan Savaşı
Osmanlı Devleti'nden aldıkları toprakların kendi aralarında paylaşırken anlaÅŸmazlık içerisine girdiler. Sırbistan, Yunanistan ve Romanya, Bulgaristan'a karşı savaÅŸa baÅŸladı. Osmanlı Devleti bu fırsattan yararlanarak Bulgaristan'a savaÅŸ ilan etti. Osmanlı ordusu tarihi ÅŸehir Edirne'yi kurtardıktan sonra Meriç'e kadar ilerledi ancak, Avrupalı devletlerin müdahalesi ihtimaline karşı daha fazla ileri gitmedi. II. Balkan Savaşı sonunda yapılan İstanbul AntlaÅŸması ile Edirne ve Kırklareli Osmanlı Devleti'ne geri verildi. Kavala ve DedeaÄŸaç ise Yunanistan'da kaldı. İki devlet arasında Meriç Nehri sınır oldu.
1913'te siyasi geliÅŸmeler
23 Ocak 1913'te İttihat ve Terakki Fırkası ileri gelen ismi olan Binbaşı Enver öncülüÄŸündeki Yakup Cemil ve adamlarından bir İttihat ve Terakki Partisi fedai grubu Bâb-ı Âli'de bakanlar kurulu toplantısını bastı. Bu baskın sırasında Harbiye Nazırı Nâzım PaÅŸa öldürüldü. Daha sonra Sadrazam Kamil PaÅŸa makamına giden baskıncılar, onun başına tabanca dayayarak istifaya zorladılar. Yerine İttihat ve Terakki Partisi'nin baÈ™ adamı olan Mahmut Åževket PaÅŸa sadrazam oldu. Bâb-ı Âli Baskını olarak anılan bu olaydan sonra muhalefet ÅŸiddetli polis baskısıyla etkisiz hale getirildi. Kâmil PaÅŸa hükümetinin maliye ve dahiliye nazırları tutuklandı. En büyük muhalafet partisi olan Hürriyet ve İtilaf Partisi'nin liderlerinin birçoÄŸu yurt dışına kaçtılar. Muhalefet gazeteleri kapatıldı. Mart 1913 Ahrar Partisi lideri olan Prens Sabahaddin'e yakın bazı kiÅŸilerin içinde yer aldığı bir hükûmet darbesi giriÅŸimi de ortaya çıkartıldı. Bu olay üzerine Ahrar Partisi liderleri Prens Sabahaddin ve Dr. Nihat ReÅŸat'ta yurt dışına kaçtılar.
11 Haziran 1913'te Sadrazam Mahmut Åževket PaÅŸa'nın Beyazıt Meydanı'nda makam otomobili'nin içindeyken uÄŸradığı silahlı suikast sonucunda hayatını kaybetmesi, İttihat ve Terakki Partisi'ne muhalefetin tamamen ezilmesine vesile oldu. Yurt dışında bulunan muhalefet liderlerinin çoÄŸu gıyaben idama mahkûm edildi. Basın ve siyaset dünyasında İttihat ve Terakki Partisi aleyhtarı olarak tanınan 322 kiÅŸi Sinop'a sürüldüler.
I. Dünya Savaşı
Osmanlı Devleti, I. Dünya Savaşı'na Almanya'nın yanında katıldı. Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşı'nda birçok cephede savaÅŸtı. Çanakkale Savaşı'nda önemli bir direniÅŸ gösteren Osmanlı Devleti, tüm olumsuz ÅŸartlara raÄŸmen, düÅŸman donanmasının boÄŸazlardan geçmesine izin vermedi. Osmanlı birliklerinin kazandığı yerel baÅŸarılar sonuca etki etmedi.
Ölümü
Mehmed ReÅŸat'ın saltanatı 9 yıl sürdü. 3 Temmuz 1918 tarihinde kalp yetmezliÄŸinden vefat etti. SaÄŸlığında mimar Kemalettin Bey'e Eyüpsultan'da, sahile yakın bir konumda inÅŸa ettirdiÄŸi Sultan ReÅŸat Türbesi'nde medfundur. Tarih yazarı Salahi R.Sonyel, kitabında Sultan ReÅŸad 'ın ölüm nedeninin "İspanyol Nezlesi" olduÄŸunu belirtmiÅŸtir.
Ailesi
- EÅŸleri
- Kam-res Başkadınefendi
- Dürr-i Aden İkinci Kadınefendi
- Mihr-engiz İkinci Kadınefendi
- Naz-perver Üçüncü Kadınefendi
- Dil-firib Dördüncü Kadınefendi
- Kız Çocukları
- Refia Sultan
- Erkek Çocukları
- Åžehzade Mehmed Ziyaeddin Efendi
- Şehzade Mehmed Necmettin Efendi (1876-1919) Annesi Kamures Başkadınefendi'dir.
- Åžehzade Ömer Hilmi Efendi
Kaynak : Wikipedia.com